Kim Suçlu? /Muhsin Arslan
Aile toplumun beynidir. Beyinde bir sorun varsa, tüm organlar iflas eder. Tıbbî olarak beyin, tüm vücudu yöneten santral mahiyetindedir. Santralin bloke ya da arızalanması, elektrik dağıtımının yapılamaması anlamına gelir; alt yapılar, direkler, teller işlevsiz kalır. Tıpkı ruhu alınmış bir ceset gibi... Ruhsuz ceset çürümeye mahkumdur.
Peki toplumun temeli aile ise, ailenin temeli nedir? Şunu eğip bükmeden başta söyleyeyim ki, iki cinsin bir araya gelip aile kurmasının olmazsa olmaz prensipleri şarttır. Bunlar; sevgi, saygı, denklik (fizik, kimya, ruhsal, inanç vb.) ve iyi niyettir.
Bu çerçeveyi aşmayan aileler, cennet bahçesidir. Bu çerçeve dışında kalanların cehenneme gitmeye hiç gerek yoktur. Böylesi yuvalarda huzur olmaz...
Bitkisel hayata giren hastanın makineye bağlanması gibi, işkence çemberinde ne ölür ne dirilir. Makinenin fişini çekseniz bir dert, çekmeseniz bin dert...
İnançları, renkleri, zevkleri, bakışları, denklikleri uyumsuz çiftlerin kurduğu yuvaların sonu, bitkisel hayata giren hasta örneğidir.
Aile nedir, ne değildir den öte, başka bir sorunu masaya yatırmak istiyorum.
Aile, korkularla, tehditlerle, polislerle, sözleşmelerle kurulmaz, yönetilmez, yönetilemez.
Sağlıklı ve huzurlu aileler, gönüllü, bilinçli, iyi niyetli, denk çiftlerin eseridir.
Sağlığı bozulan ailelerin çözümü de yine kanunlar ya da yasalar değil, alanındaki uzmanların vereceği tedavi ile mümkündür.
Tedavi edilirken ameliyathaneye kapıcı, temizlikçi, kasap, polis, ziyaretçi girememelidir.
Amaç üzüm yemekse, çözülmeyecek, tedavi edilmeyecek sorun yoktur. Amaç bağcı ise, infilak kaçınılmazdır.
Bir örnekle açarsak; bir çift düşünün... Severek ya da anlaşarak evlendiler. Zamanla bir gün birinde problem çıktı. Aile sarsılmaya, homurdanmaya, yüz tutmaya başladı. Canım cicimler demode oldu... Kavgalar, sorunlar, gerginlikler, huzursuzluklar can sıkıcı hal aldı... Problemi olan erkek, kadın ya da her ikisi... Kadın görevlerini aksattı, işini, eşini, çocuğunu arka plana attı... Ya da erkek sorumsuz, işsiz, aylak, geçimsiz, şiddet, ayaş, kumar vs...
Çözüm, tedavi nedir bu durumda?
Her iki tarafın ya da alanında uzmanların, akil, tecrübeli, yapıcı, adil, amacı üzüm olanlar bir araya gelip sorunu ikna, tavsiye, manevi nasihatler ve gerekirse caydırıcı tedbirlerle hatalı olanın hatasını düzelttirmelidir. Aileyi kurtarmak için her yol denenmelidir. Bu yol ile başarı ve tedavi oranı çok yüksektir. Olmazsa, başarı sağlanmazsa, tek çare, birbirlerine zarar verdirtmeden boşanma kurumunun devreye alınması olacaktır.
Peki yasalar, kanunlar müdahil olursa?
Kadının ifadesi, iddiası esastır, tartışılamaz.
Erkek için cezalandırma yöntemleriyle yetinilmez, olasılıklar göz önünde tutularak müeyyide uygulanabilir.
Erkeğin şiddet olasılığını önlemek için evinden sokağa atılarak bir süre uzaklaştırılır.
Boşanırsa kadına tazminat, mal varlığı ve bir ömür boyu nafaka bağlanır.
En enteresan olan ise, eşler birbirlerini zinada yakalasa bile rahatsız edemez; çünkü zina yasak değildir.
Ve daha birçok madde...
Yukarıdaki maddeler, uzatılabilir ve çeşitlendirilebilir.
Soru şu: "Erkeğin cinnet geçirmesi için mi hazırlandı bu yasalar?"
Evden bir ay ya da daha uzun süre uzaklaştırılan erkek, sokakta mı yaşasın? Hadi yaşadı...
Cezası bittiğinde, evine elinde çiçeklerle mi gelmesini bekliyorsunuz?
Hele hele o erkek bir baba ise; çocuklarına bir ömür ezik kalması...
Bir ömür nafakaya mahkûm edilen ya da uzaklaştırma kararı uygulanan erkek, bir gün cinnet geçirme olasılığı yok mu?
Evinden uzaklaştırdığınız erkeğin onuru, şerefi, çevresinin maskarası, mağduriyeti, küçük düşürülmesi...
Cezası bittikten sonra eşine olan kini, nefreti nasıl hazmedecek? Eşine aşk mı ilan edecek?
Sahi, bu kanunlar yokken kadın cinayetleri sınırlı iken; siyasi rant için çıkarılan şirinlik yasalarından sonra cinayet ve boşanmaların katlarca artmasına ne denmeli?
Dahası, aile içi şiddet ve boşanmaların yüzde 80’inin üniversite mezunu çiftlerde olduğu resmi kayıtlarla teyit ediliyor.
Bu yasalar aileyi koruyor mu, patlatıyor mu?
Siz kadını koruyor musunuz, cinnet geçirttiğiniz canavarın insafına mı bırakıyorsunuz?
Katilin avukatı değilim, sütten çıkmış ak kaşık demiyorum.
Bu adam canı sıkıldığı ya da hobi için mi katil oldu?
Katili canavarlaştıran, cinnet geçirten kim?
Kuyuya kim attı bu taşı?
Birbirinden soğumuş, öfkeli, kinli, nefret dolu çiftleri polis zoruyla mı aşık edeceksiniz?
Öldüren, kesen, asan canileri idam edelim, müebbet verelim, linç edelim, ömür boyu hücre cezası verelim...
Ama...
Bu cani adam anasından cani doğmadı. Tüm suç ev sahibindedir... Hırsızın hiç suçu yok!
Girmediğiniz, bozmadığınız, batırmadığınız bir alan kalmamıştı, onun da ruhu şad olsun!
Ey oy için şirinlik yapan siyasiler; ameliyathaneye, kasaplar daldı!
Lütfen aileleri rahat bırakın, lütfen tahribatlarınızdan utanın ve defolun!
02.12.2021 Muhsin Arslan