Tekil Mesaj gösterimi
Alt 26 Ocak 2023, 12:07   Mesaj No:4711

FECR

Kur'ân Kürsüsü

Medineweb Emekdarı
FECR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:FECR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 6340
Üyelik T.: 19 Ocak 2009
Arkadaşları:20
Cinsiyet:Erkek
Memleket:ANKARA
Yaş:56
Mesaj: 6.107
Konular: 546
Beğenildi:1003
Beğendi:221
Takdirleri:9161
Takdir Et:
Standart

Bu soruyu özellikle sordum ki toplumda yanlış bilinen bir anlayışı düzeltelim. Klasik anlayışa göre "Kendisine kitap indirilen peygambere rasul, kitap indirilmeyen peygambere ise nebi denilir" Halbuki Kur'an dikkatli okuyanlar , anlayarak okumaya çalışanlar bunun yanlış bir tanımlama olduğunu çok rahat göreceklerdir.

Kur'an'a Göre Nebî ile Rasül Arasında Fark Yoktur.


Nebî, peygamberlerin haber alma, vahiy alma vasıflarına, rasül ise, alınan mesajın elçiliğini yapma, aktarma
vasıflarına işaret etmektedir. Tıpkı adâletli davranmayı ve takvâlı olmayı şahsında birleştiren mü'min gibi. Yani nasıl bir mü'minin aynı anda âdil ve muttakî olması, çelişki arzetmiyorsa, bir peygamberin de aynı anda nebî ve rasül
olması da tenâkuz teşkil etmez. Nebî ile rasül arasındaki fark, sadece kelime anlamları itibariyledir. Yoksa, şeriat alıp almaması, kitap alıp almaması açısından aralarında anlam farkı yoktur. Geleneksel bazı iddialara göre, Hz.
İsmail gibi peygamberler sadece nebîdir; kendilerinden önceki rasülü tekrar ederler. Oysa Kur'an, Hz. İsmail için, hem rasül, hem de nebî sıfatlarını kullanmaktadır:

"Kitap'ta İsmail'e dair
anlattıklarımızı da an. Çünkü o sözünde duran rasül nebî idi
."
(Meryem: 19/54)

Hz. Hârun için de Kur'an, Hz. Mûsâ ile beraber her ikisine rasül demektedir:

"Fir'avn'a giderek (ona) deyin ki: 'Biz âlemlerin Rabbinin rasûlüyüz."
(Şuarâ: 26/16)

Geleneksel görüşün nebî'yi önceki kitabın ve rasülün mukallidi durumuna indirgemesi çok yanlıştır. Çünkü birçok
âyette nebî kavramına kitap nispet edilmiştir.

"Allah, nebîlerden şöyle söz almıştı: 'Bakın, size kitap ve hikmet verdim, şimdi yanınızda bulunanı
doğrulayıcı bir rasûl geldiğinde, ona mutlaka yardım edeceksiniz; bunu kabul ettiniz mi? Ve bu hususta ağır ahdimi üzerinize aldınız mı?' demişti. Kabul ettik dediler. O halde şâhit olun, Ben de sizinle beraber şâhit olanlardanım
dedi.
" (Âl-i İmrân: 3/81)

Bu âyetten kesin olarak
anlaşılmaktadır ki, nebî, kitap ve şeriat olmayan biri değildir. Yine Kur'an'da kendilerine kitap verildiği muhkem olarak Kur'an'da anlatılan peygamberleri nebî olarak vasfetmektedir.

"Nebîlerden söz almıştık. Senden,
Nuh'tan, İbrâhim'den, Mûsâ'dan, Meryem oğlu İsâ'dan sağlam bir söz (misak)
almışızdır."
(Ahzâb: 33/7)

Dolayısıyla Kur'an, nebî ile rasül arasında kitap alıp almamak açısından bir ayrım yapmamaktadır. Kur'an, bazı
nebîlere kitap verildiğini belirttiği gibi, rasüllere de kitap verildiğini açıklar:

"Andolsun Biz rasüllerimizi açık delillerle gönderdik. Ve onlarla beraber Kitab'ı, mizan'ı/nizâmı indirdik ki,
insanlar adâleti yerine getirsinler."
(Hadîd: 57/25)

Görüldüğü gibi âyet-i kerimede rasül kavramına kitap nispet edilmiştir. Bu da gösteriyor ki, Kur'an, nebî
ile rasül arasında kavramsal fark gözetmemektedir. Fakat peygamberlerin genel Kur'anî tanımı nebîdir; rasül, gönderilmekle (irsâl) ve tebliğle, görevinicrâsıyla ilgili bir kavramdır.

Kur'an, Hz. İsmail, Hz. Mûsâ ve Hz.Muhammed (s.a.s.)'e aynı âyetlerde hem nebî, hem rasül demektedir.
Hâtemiyetin (son nebî olmanın) sadece nebîlik için söz konusu olduğunu, rasüllük için söz konusu olmadığını iddia etmek, hastalıklı kalplere sahip olanların bir tahrif çabasından ibarettir. Kur'an nebî ile rasül arasında bir ayrım gözetmediği gibi, şu peygamberler nebî; şunlar da rasüldür diye Kur'an'ın bir beyanı da yoktur. Nebî, genellikle peygamberlerin haber alma, vahiy alma yönünü, rasül ise genellikle, alınan vahyin elçiliğini yapma yönünü ifade eden kavramlardır. Her peygamber vahiy almıştır (nebî); ve aldığı vahyi tebliğ etmiştir (rasül). Bu iki vasfı bünyesinde bulundurmayan birine de peygamber denemez. Yanikalbine indirilen vahyin elçiliğini (rasüllüğünü), insanlara iletimini üstlenmeyen birine nebî denemeyeceği gibi, vahiy almayan (nebî olmayan) birine de rasül denemez. Hz. Muhammed (s.a.s.)'den sonra bir insan, kavramsal
anlamda ister rasül olduğunu, isterse nebî olduğunu iddia etsin, yalancı peygamberdir, Müseylimetü'l kezzâbtır. Çünkü nebî de rasül de ıstılâhî açıdanpeygamberliğe delâlet etmektedir. Her nebî rasüldür; her rasül de nebîdir.

(Ahmet Kalkan'ın Kavramlar'ın alıntı)
Eklenen Resim Ön İzlemesi
 
__________________
Selam Hidayete Tabi Olanlara
Kur'an Senin Lehinde ve Aleyhinde Hüccettir
(Müslim)
Alıntı ile Cevapla