Tekil Mesaj gösterimi
Alt 27 Ocak 2023, 17:55   Mesaj No:2

Mihrinaz

Medineweb Baş Editörü
Mihrinaz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Mihrinaz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 14593
Üyelik T.: 15 Kasım 2011
Arkadaşları:68
Cinsiyet:Anne
Memleket:MEDİNEWEB
Yaş:43
Mesaj: 12.403
Konular: 1269
Beğenildi:11856
Beğendi:8990
Takdirleri:26311
Takdir Et:
Standart

Allah kendisinden bağımsız olarak eşyaya tesir etme gücünü başkasına da verebilir mi; bu tevhid inancına ters olmayabilir mi diye cehaletle düşünen kafir olur mu?

Cevap
Değerli kardeşimiz,

- Allah, kendisinden bağımsız olarak eşyaya tesir etme gücünü başkasına vermez. Bu tevhid anlayışına terstir.

- Sebepler belli hikmetler için vardır; fakat gerçek tesirleri yoktur. Ancak, yaratma noktaları hariç sebeplerin görünürde var olan etkileri -Allah’ın izniyle- söz konusudur. Örneğin, bir ekmeği elde etmek için buğday tohumunu toprağa ekmek, toprağı sulamak, kendisine gereken hava ve ışık almasını sağlamak...

Bu sebeplere riayet etmeyen ekmek bulamaz... Ancak “Bu esbabın tesiri ile bu ekmek elime geçti.” diyorsa, şirke girer, tevhidi bulmaz...

- Bu konuda mealini özetle vereceğimiz hadisin ifadesi çok açıktır:

Hudeybiye'de yağmurun yağdığı bir gecenin sabahında, Hz. Peygamber (asm) Allah’ın şöyle buyurduğunu söyledi:

“Kullarımdan bazıları mümin olarak, bazıları da kafir olarak sabahladı. Her kim, 'Allah’ın fazlı ve rahmetiyle üzerimize yağmur indirildi.' demişse, bana iman etmiş yıldızların tesirini inkar etmiştir. Her kim de 'Falanca ve falanca yıldız sayesinde üzerimize yağmur indirildi.' derse o da yıldıza iman etmiş beni ise inkar etmiştir.” (Buhari, Ezan 156, Istiska 28, Megazi 35, Tevhid 35; Muslim, Iman 125)

Bediüzzaman Hazretleri de sebepler dairesi ile tevhid dairesinin her birine -kendi makamlarında- riayet etmek gerektiğini şu sözlerle ifade etmiştir:

“Buna binaen, bu (sebepler ve tevhid) dairelerin her birisi için ayrı ayrı makamlar, ayrı ayrı hükümler vardır. Ve her makamın iktiza ettiği hükme göre hareket lâzımdır. Aksi takdirde, daire-i esbabda iken tabiatıyla, vehmiyle, hayaliyle daire-i itikada bakan Mütezile olur ki, tesiri esbaba verir. Ve keza, daire-i itikadda iken, ruhuyla, imaniyle daire-i esbaba bakan da esbaba kıymet vermeyerek Cebriye mezhebi gibi tembelcesine bir tevekkülle nizâm-i âleme muhalefet eder.” (bk. İşarat’ül-İ’caz, s. 41-42)

Demek ki, insan içinde bulunduğu dünya hayatı bakımından lazım olan sebeplere yapışması; itikad olarak da her şeyi Allah’tan bilmesi gerekir.

Sebepler dairesi, birçok hikmetbinaen, Allah tarafından ortaya konulmuş bir nizam örgüsüdür. Allah’ın kâinatta cari olan kanunlarla düzenlenmiş bu nizama riayet etmek şarttır.

Bununla beraber, sebepler dairesinde olan insanların bakış açısı kendi tabiatları, hayalleri ve vehimleri ile şekillenir. Bu ortamda düşündüğü zaman, elmayı ağaçtan, yumurtayı tavuktan, rızkı topraktan bekler. Çünkü, bakış açısına, hayaline, vehmine çarpan bunlardır. Bu takdirde, Mutezile gibi tesiri esbaba vermiş olur.

Şayet tevhid makamında ise, kişinin bakış açısı, ruhuyla ve imanıyla şekillenecektir. Bu takdirde, esbabı bütün bütün yok farz ederek cebriye gibi düşünür.

Bu iki düşünce de yanlıştır.

Doğrusu, sebepler dairesinde sebeplerin gerekli olduğuna inanmakla beraber, tevhid inancının gereği olarak hakiki tesirin yalnız Allah’a ait olduğunu düşünmek gerekir.

Demek ki, “La ilahe illallah” hakikatinin gereği olarak, en ufak bir işte bile sebeplerin tesiri yoktur. “İnsanlar için ancak emeklerinin karşılığı vardır.” (Necm, 53/39) mealindeki ayette sebeplerin görünürdeki fonksiyonlarına işaret edilmiştir.
Sorularla İslamiyet sitesi
__________________

~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~




Alıntı ile Cevapla