Medineweb Baş Editörü Durumu: Medine No : 14593 Üyelik T.:
15 Kasım 2011 Arkadaşları:15 Cinsiyet: Memleket:MEDİNEWEB Yaş:45 Mesaj :
12.994 Konular:
1405 Beğenildi:13207 Beğendi:9622 Takdirleri:30983 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! |
Kur'ân-ı Kerîm'in cennet tasvirleri incelendiğinde, bu ebedî saadet yurdunun dünyevî fiziksel ve duygusal ihtiyaçlardan tamamen münezzeh olduğu açıkça görülür. Taha, Hicr, Meryem, Fatır, Vakıa, Rahman ve Duhan surelerindeki ayetler, cennetin yorgunluk, açlık, susuzluk, üzüntü ve günah gibi beşerî kaygılardan uzak bir huzur mekânı olduğunu vurgular. Cinsellik gibi dünyaya mahsus biyolojik işlevler, bu mükemmeliyet âleminde yerini mutlak bir tatmin haline bırakır.
Kur'an'ın cennet tasvirlerinde kullanılan eşler ve hûrîler gibi kavramlar, insan idrakine hitap etmek için dünyevî benzetmeler içerse de, bunların mahiyeti tamamen farklıdır.
- "Onlar için orada tertemiz eşler vardır." (Bakara, 2:25)
- "Biz onları yepyeni bir yaratılışla inşa ettik." (Vâkıa, 56:35-36)
Bu ayetlerdeki "hûr" kelimesi (حور), sözlükte beyazlık ve berraklık anlamına gelir (Lisânü'l-Arab). Tefsirlerde ise ruhen ve bedenen kusursuz varlıklar olarak açıklanır. Nitekim İbn Kesîr, bu ifadenin dünyevî cinsellikle sınırlandırılamayacak bir ulvîliği işaret ettiğini belirtir. Dünyada cinsellik; üreme, psikolojik tatmin ve sosyal bağ kurma gibi işlevler taşırken, cennette bu ihtiyaçlar tamamen dönüşür.
- "Orada ne bir yorgunluk hisseder ne de oradan çıkarılırlar." (Hicr, 15:48)
- "Rabbinin katında olanlar daha hayırlı ve daha kalıcıdır." (Zuhruf, 43:35)
Kādî Beydâvî'nin vurguladığı gibi, cennetteki hazlar dünyadaki nâkıs arzuların kemale ermiş halidir. Örneğin, dünyada açlıkla arzulanan yemekle cennetteki nimetin mahiyeti aynı değildir. Kur'an'da hiçbir zaman "şehvet" kelimesi cennetle ilişkilendirilmez. Şehvet kelimesi Kur'an'da çoğunlukla dünyaya ait arzu ve tutkular için kullanılır... Kur'an'da cinsellik teması sadece dünya hayatına ait hükümler bağlamında açıkça ele alınır (Nisâ 4:3; Nûr 24:30-31). Cennet tasvirlerinde ise bu dil kullanılmaz. Bu durum, iki âlem arasındaki nitelik farkını gösterir.
- "Kadınlara, oğullara, yığın yığın altın ve gümüşe, salma atlara, davarlara ve ekinlere karşı duyulan şehvet (arzular), insanlara süslü gösterildi. Bunlar, dünya hayatının menfaatleridir. Oysa varılıp kalınacak yerin güzeli Allah katındadır."
Al-i İmrân, 3:14 Cennette ise bu tür şehvetler değil, tamamlanmışlık ve huzur ön plandadır.
Cennetin temel karakteristiği, "yeni bir yaratılış" (Vâkıa 56:35) üzerine kuruludur. İmam Gazzâlî'nin de belirttiği gibi, bu dönüşüm sadece bedensel değil, zihinsel ve ruhsal boyutları da kapsar. Cennet ehli, dünyevî arzuların ötesinde bir idrak seviyesine ulaşmıştır.
"Hûrî" kavramı klasik tefsirlerde şu şekilde açıklanır...
- Taberî: "Gözlerinin güzelliği dikkat çeken, eşsiz varlıklar" (Câmiu'l-Beyân)
- Râzî: "Ruhanî letafet ve ahlakî kemal taşıyan eşler" (Mefâtîhu'l-Gayb)
- İbn Âşûr: "Dünyevî ilişkilerden farklı, kâmil bir ünsiyet" (et-Tahrîr ve't-Tenvîr) Kur'an'ın cennet tasvirleri, insan idrakini aşan bir mükemmelliği ifade etmek için dünyevî metaforlar kullanır. Ancak bu benzetmeler, mahiyet itibariyle beşerî tecrübelerden tamamen farklıdır. Cennet, nefsânî arzuların değil, ruhani kemalin merkezidir. Nitekim, cennet nimetleri gözün görmediği, kulağın işitmediği ve hiçbir beşerin kalbinden geçmeyen bir mükemmellik taşır. Özetle cennet, dünyevî kavramlarla sınırlandırılamayan ontolojik farklılığa sahiptir. Cennet nimetleri, arzunun kendisi değil; arzudan özgürleşmiş bir huzurun tezahürüdür. Kur'an'da geçen Hûrîler ve eşler ifadeleri ise, ulvî bir ünsiyet ve tamamlanmışlık halini simgeler. Çünkü Kur'an'ın kullandığı dil, insan idrakine hitap eden temsiller içerir, ancak hakikat çok daha üstündür.
Bu nedenden dolayı Cenneti, dünyaya ait ölçütlerle değil; yepyeni bir varlık bilinciyle değerlendirilmelidir.
|