Konu Başlıkları: 18 Yıl Oldu
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 24 Mayıs 2025, 22:54   Mesaj No:6

Medine-web

Medineweb Site Yöneticisi
Medine-web - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medine-web isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 1
Üyelik T.: 14Haziran 2007
Arkadaşları:8
Cinsiyet:Erkek
Yaş:51
Mesaj : 3.108
Konular: 341
Beğenildi:1527
Beğendi:514
Takdirleri:12762
Takdir Et:
Standart

Muhterem hocamız bizlere söz bırakmadı. Kendisine kalpten teşekkür ediyor; ukbâda, sadaka-i câriyelerinin bereketiyle sevinç içinde olması için dua ediyor, dünya ve ahiret saadetleri niyaz ediyorum.

Maide Suresi 32. ayeti, kendimize bir parola edindik:

"Kim bir canı haksız yere öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir canı kurtarırsa, bütün insanları kurtarmış gibi olur."

Bu ayeti, Resûlullah’ın (s.a.v) şu hadis-i şerifiyle birleştirerek yola çıktık:

"Es-sebebu ke’l-fâil" – "Bir şeye sebep olan, onu yapan gibidir."

İster hayır, ister şer olsun; sebep olan, hükmen işleyen gibi olur.
Kur'an talebeleri iyi bilir: Bu ayet sadece bir mesaj değil, onlarca ahlakî ve itikadî prensibin temelidir. Hidayet nasip olmamış bir kişi için Kur’an şöyle buyurur:

"Bel hum edall" – "Hayvanlardan daha aşağı derecededirler." (A’râf, 179)

Bu ilahi ölçüyle baktık ve şöyle dedik:
"Rabbimiz, bizlere hidayet nasip eylesin."
Eğer ömrümüz boyunca sadece bir tek insanın hidayetine vesile olabilirsek, amacımıza ulaşmışız demektir.

"Öldürmek tüm insanlığı öldürmek gibidir." buyruğu varsa,
"Kurtarmak da tüm insanlığı kurtarmak gibidir."
Bu bilinçle yola çıktık. Bir tek kişi bile “İslam ne güzelmiş, neden mahrum kalayım?” diyerek bu yolda yürümeye karar verirse, elhamdülillah der; ukbâmıza yatırım niyetiyle Rabbimize yöneliriz.


Medineweb, şu anda 33 yaşında olan oğlum Abdulmelik tarafından kuruldu.
Zamanla: “Bir hevesti, geçti…” diyerek kenara çekildi.
Ancak onun o “hevesi”, bana heyecan verdi; ben devam ettim.
Hocamızın ifadesiyle:
“Hendekler gördük, Uhudlar yaşadık.”
Bir yandan gizliden Abdullah bin Übeyler, diğer yandan açıktan Ebu Lehebler ile mücadele ettik. Aynı zamanda, gönlümüzde Ashâb-ı Suffe olmaya çalıştık.

“Abese ve tevellâ en câehu’l-a‘mâ” ayetinden aldığımız hassasiyetle,
kimseyi ihmal etmemeye gayret ettik.
İsteyene yetişmeye, sorana cevaplar sunmaya çalıştık.
Bid'at ve hurafelerden uzak durmaları için mücadele verdik.

Hiç kimsenin kimliğine, rengine, ırkına bakmadan,
kardeşlik şemsiyemizi açtık.
Hiçbir zaman "bize gel" demedik, demeyiz de.
Biz hep "kendine gel" dedik.

Otoyolda son sürat gidenlere,
trafik kurallarını ayetlerle öğretmeye çalıştık.
Dur durak bilmeyenlere de:

"Fe-eyne tezhebûn?" – "Nereye gidiyorsunuz?" (Tekvîr, 26) dedik.
Bazen "Ey iman edenler, iman ediniz!" ayetini ısrarla hatırlattık.
Çünkü iman, sadece bir başlangıç değil, ömür boyu süren bir inşa sürecidir.

Dedik ki:
İman tamir ister.
Bakım ister.
Amel ister.
İhlas ister.
Ahlâk ister.

Kuru bir iman, şeytanda da vardı…
O da Allah’a inanıyor, meleklerin varlığını biliyor ama itaat etmiyordu.

Bu hakikati dile getirdiğimizde,
kimimiz için "selefî",
kimimiz için "halefî",
kimimiz için "ehl-i sünnet düşmanı" dediler.
Tasavvufu, İslam’ın “yumuşak karnı” sayarak;
üzerinde bid’at, hurafe, şirk, para, pul, kadın,zina,muta nikahları,zenginlik holdingleri kuranlara karşı durduk.

Dedik ki:
Tasavvuf böyle değildir.
bu Tasavvufun İslam ile alakası yoktur.
Tam tersine, bu yanlış anlayışlar, cehaletle yoğrulmuş bir biçimde İslam düşmanları yetiştirmiştir.

Farkında olmadan, cahil cühela eliyle,
müşrikler üretilmiştir.

Ama biz, yılmadan, korkmadan,
kim ne der diye düşünmeden,
hep "Allah ne der?" sorusuna odaklandık.
Ama biz ne insanların ne dediğine, ne yakıştırmalarına baktık.
Biz hep "Allah ne der?" sorusuna odaklandık.
Rotamızı da, kıblemizi de oraya çevirdik.
Evet, çok dağıldık, çok çile çektik, çok darlandık.
Ama hiç yılmadık – Elhamdülillah.
Sayısını Allah’ın bildiği kadar ilahiyat mezunu yetiştirdik.
İlmin, irfanın ayağa kalkması için elimizden geleni yapmaya çalıştık.
Bir dönem, sosyal medyada ileri düzeyde etkin ve rakip sayılabilecek durumdaydık.
Zamanla forumlar bir bir kapandı…
Ama biz, direniyoruz. Hâlâ canlıyız inşâAllah.
internet aleminde, dini platformlar arasında ilk 10’da yer alıyoruz, elhamdülillah.
Bizim için önemli olan milyonluk takipçiler, ticari kazançlar ya da popülerlik değil.
Medineweb, para-pul derdinde değildir; tek kuruş kazancı yoktur ve inşallah olmayacaktır.
Reklamlarla para kazanmak mümkün olabilir ama biz, o reklamlarla insanları zehirlemenin misyonumuza aykırı olduğunu düşündük; haram lokma yememeyi tercih ettik.
Amacımız: Uhrevi heybemize şahitlik edecek salih amelleri çoğaltmaktır.
“Emr-i bi’l-ma’ruf, nehy-i ani’l-münker” sorumluluğuyla katkı sağlamaktır.


Hocamızın dönemi, forumların bir bir çöktüğü en çetin dönem oldu.
Onun azmi, sadakati ve “heybe derdiyle harmanlanmış” direnişi;
– Onca meşguliyetine rağmen – bu sahayı farz-ı kifâye değil, farz-ı ayn gibi görmesi,
"Takdir" kelimesini kifayetsiz bırakmaktadır.

Allah ondan razı olsun.
Medineweb’i artık kendisine devrettik.
Biz yaşlandık, bayrağı teslim ettik.
Elimizden destek gelirse ne mutlu…
Şükrediyoruz, hamdediyoruz.

18 yıllık serüvenimizde bize destek olan, katkı sağlayan, vefat eden ve yaşayan tüm kardeşlerimizden Rabbimiz razı olsun.
__________________

Büyükler fikirleri,Ortalar olayları,Küçükler kişileri tartışır.
Alıntı ile Cevapla