“Padişahın biri, patlıcanı çok severmiş. “Şu patlıcan musakka çok lezzetli” dese,
dalkavuğu da; “Aman padişahım, siz söyleyince ağzımın suyu aktı. Olsa da yesek’ dermiş.
Padişah imambayıldıdan söz etse; “Padişahım, şu imambayıldıyı icat edenin mekanı cennet olsun, enfes bir yemek” dermiş.
Padişah patlıcan ile ilgili söz açtıkça, dalkavuk da patlıcanı göklere çıkarırmış. Gel zaman git zaman, padişah patlıcandan nefret etmiş. Sofraya değil yemeği, salatası, turşusu patlıcanın konusunun bile gelmesini yasaklamış.
“Şu patlıcan musakkayı nasıl yerler, bir türlü anlamıyorum” dediğinde,
dalkavuk da padişahın sözünü tamamlamış; “Aman sormayın padişahım, bu musakkanın yenilmesini yasaklamak lazım.”
Padişah bir başka gün; “Bu insanlara hayret ediyorum, patlıcan salatasını nasıl yiyorlar” dediğinde,
dalkavuk sözünü kesercesine atılarak eklemiş: “Padişahım, bunlarda damak zevki yok. En iyisi, patlıcanın ekilmesini yasaklamalı, nefret ediyorum patlıcandan”
Bu konuşmaları duyan biri dayanamamış ve padişahın olmadığı ortamda, dalkavuğa sormuş; “Yahu! Sen bir zamanlar patlıcanı över, göklere çıkartırdın. Şimdi ise patlıcanı yerden yere vuruyorsun. Nasıl oldu da bu kadar değiştin, hayret!..’
Dalkavuk da hemen cevaplamış; “Bana bak arkadaş... Ben patlıcanın değil, padişahın dalkavuğuyum.” |