Konu Başlıkları: Esma-ül Hüsna/ Medineweb
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 31 Aralık 2008, 15:11   Mesaj No:63

seydanur

Medineweb Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:seydanur isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 4172
Üyelik T.: 29 Eylül 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 74
Konular: 17
Beğenildi:1
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cvp: Esma-ül Hüsna

Esma-ül Hüsna



EL-KERİM

"Keremi ve bağışı bol olan."

"Cömertliği daimî olan."

“Bir karşılık gözetmeden inayetiyle ihsan eden”.

“Kim şükrederse, artık o kendisi için şükretmiştir, kim nankörlükederse, gerçekten benim Rabbim Gani'dir (hiçbir şeye ihtiyacıolmayandır), Kerîm'dir." [Nem: 27/40.]

ALLAH'ın bütün varlıklara, özellikle canlılara yaptığı sonsuz ihsan veikramlar herkesin malûmudur. Hava nimetinden, bütün canlılarıfaydalandıran ALLAH, bu yardımlarını ve bağışlarını karşılıksız olarakyapmakta, böylece sonsuz keremimin sayısız örneklerini sergilemektedir.

Bu isim, insanlar için kullanıldığında, 'şerefli, itibarlı, cömert'gibi mânâlara gelir. Şu var ki, insanlar çoğu zaman yardımlarınıkarşılıksız yapmaz, maddî veya manevî bir ücret beklerler.

Halbuki, kerîm olan zât, yaptığı yardıma, karşılık beklemez. Birfakirin karnını doyurduktan sonra, ondan iş talebinde bulunan insana'kerîm' denmez.

Bir ömür boyu, nefislerinin tatminiyle uğraşan ve şahsî menfaat peşindedurmadan koşan kimseler, Kerîm isminin feyzinden nasipsizdirler;insanlar arasında makbul sayılmadıkları gibi ALLAH katında dadeğersizdirler.

Cömertlikle ilgili şu hadis-i şerif bu noktada çok ibretlidir:

"Cömert, ALLAH'a yakın. Cennete yakın, insanlara yakın. Cehennemden uzaktır."


ER-RAKÎB

“Kullarının her şeylerini gözeten, müşahedesi altında tutan”.

"Her şey, ilmi, nazarı ve murakabesi altında bulunan."

"Şüphesiz ALLAH, sizin üzerinizde Rakîb'dir." [Nisa: 4/1.]

Bu ilâhî isim, Alîm, Basîr ve Şehîd isimleriyle yakından ilgilidir. Herşeyi gören, bilen ve her hadisenin şahidi olan ALLAH, elbette bütünvarlıkları ve bilhassa insanları daimî bir murakabe altında bulundurur.Bilhassa insanları diyoruz, çünkü insan, kendisine cüz'î iradeverilmesi sebebiyle ihtiyarî fiillerde serbest bırakıldığından, bumurakabe en ileri mânâda onda merkezleşir.

Bu ismi düşünen bir kul, kendi nefsini daima gözetler, kontrol eder.Onu başıboş bırakmamaya, günah ve isyan sahasına sokmamaya çalışır.

Kendisini, ALLAH Resulünün (a.s.m.)ifadesiyle, bir çoban olarak bilirve güttüklerinden sorumlu olduğunu idrak ederek, nefsini, ailefertlerini ve sorumluluk sahasına giren herkesi ve her şeyi murakabealtında tutmaya çalışır.

Duygularını, haramdan ve şüpheli şeylerden korur.

Gözünü harama yönlendirmez, kulağına her şeyin girmesine izin vermez.

Aklını gereksiz ve zararlı şeylere yormaz.

Kalbini de murakabe altında tutar; imanına zarar verecek, itikadına ters düşecek düşünce ve meyillerden hassasiyetle sakınır.

Sevgi ve korkusunun sadece ALLAH için olmasına azami dikkat eder.


EL-MUCÎB

"Dua ve isteklere cevap veren."

"Rabbiniz buyurdu: Bana dua edin. Size cevap vereyim." [Mü'min: 40/60.]

Dua, 'istemek, talep etmek' demektir. Dua denilince, aklımıza,öncelikle, el açıp yalvarmak gelir. Bu, duanın sadece bir şeklidir ve'kavli dua' olarak adlandırılır.

Nur Külliyatında, "istidad lisanıyla bütün tohumlar tarafından veihtiyac-ı fıtrî lisanıyla bütün hayvanlar tarafından ve lisan-ıızdırari ile bütün muztarlar tarafından edilen dualarınmakbulîyeti"nden söz edilir.

Bu ifadeden, duanın diğer üç çeşidini de öğrenmiş bulunuyoruz: 'İstidatlisanıyla dua', 'fıtrî ihtiyaç lisanıyla dua' ve 'ızdırar lisanıyladua.'

Bütün çekirdekler, tohumlar, yumurtalar, nutfeler istidat lisanıyla duaederek, bu istidatlarının kuvveden fiile çıkmasını talep ederler.Yeryüzünde sergilenen bütün hayvan ve bitki türleri, bu dualara cevapverildiğini ilan eder ve Mucîb isminden birer tecelli taşırlar.

Fıtrî ihtiyaçlarla yapılan dualara iki misal:

Göz, görme fıtratındadır, yani yaratılışında görme vardır ve görmekiçin de ışığa muhtaçtır. Keza mide, hazmetme fıtratındadır ve rızkaihtiyacı vardır. İşte bu dualara da cevap verilmiş ve güneş bir ışıkkaynağı yapılırken, yeryüzü de azıklarla doldurulmuştur.

Izdırar lisanıyla yapılan dua ise çaresizlik içinde kıvranan, tutunacakhiçbir dalı kalmayan ruhların halis bir iltica ile ALLAH'tan medetdilemeleridir. Bunun en çarpıcı misali, Yunus aleyhisselâmın balığınkarnında yaptığı duadır ve bu dua hemen kabul edilmiştir.

İşte bütün bu dualara, ALLAH cevap verir. Hakiki Mucîb ancak O'dur.

Dil, kalbin tercümanıdır. Kalpteki bir istek, henüz kelimeleredökülmeden, bir arzu, bir iştiyak yahut bir ızdırap halinde ikenALLAH'ın malûmudur

Nur Külliyatında duaya cevap vermekle, duanın kabulünün farklı şeyler olduğu enfes bir misalle şöyle açıklanır:

"Cevab vermek ayrıdır, kabul etmek ayrıdır. Her dua için cevab vermekvar; fakat kabul etmek, hem ayn-ı matlubu vermek Cenâb-ı Hakk'ınhikmetine tâbidir. Meselâ: Hasta bir çocuk çağırır: 'Ya Hekim! Banabak.' Hekim: 'Lebbeyk' der.. 'Ne istersin?' cevab verir. Çocuk: 'Şuilâcı ver bana' der. Hekim ise; ya aynen istediğini verir, yahut onunmaslahatına binaen ondan daha iyisini verir, yahut hastalığına zararolduğunu bilir, hiç vermez. İşte Cenâb-ı Hak, Hakîm-i Mutlak hâzır,nazır olduğu için, abdin duasına cevab verir. Vahşet ve kimsesizlikdehşetini, huzuruyla ve cevabıyla ünsiyete çevirir. Fakat insanınhevaperestane ve heveskârane tahakkümüyle değil, belki hikmet-iRabbaniyenin iktizasıyla ya matlubunu veya daha evlâsını verir veya hiçvermez." [Sözler.]

Bu isimden kulun alacağı ders, herşey için ve daima ALLAH'a muhtaçolduğunu hatırdan çıkarmayarak, ihtiyaçları için ancak O'nun kapısınıçalmak, O'ndan medet dilemektir.

Ayrıca, "veren el, alan elden hayırlıdır" hadis-i şerifini de düşünüp, kendisinden isteyenlere vermeye çalışmaktır.
Alıntı ile Cevapla