|  28 Eylül 2007, 20:13 | Mesaj No:1 | 
  |     Durumu:    Medine No :  50  Üyelik T.:
15 Temmuz 2007  Arkadaşları:0 Cinsiyet: Mesaj :
303Konular:
116  Beğenildi:4 Beğendi:0
 Takdirleri:10 Takdir Et: 
	  Konu Bu  
				Üyemize Aittir! |   Allah Demenİn Hesabini Vereceksİn 
   Allah Demenİn Hesabini Vereceksİn KardesLerim .. 
 Abdulkadir Geylani hazretleri bir toplantıda vaaz
 ederken, bir ara öyle derin konulara daldı ki, cemaat
 kendinden geçer gibi oldu. İşte bu esna da cemaatin
 içerisinden bir ses '' Allah '' diye feryat ediyordu. Bunu
 duyan büyük veli biraz durakladı, feryat eden adama
 karşı döndü ve dedi ki:
 
 - Yarın Allah'ın huzurunda bu Allah demenin hesabını
 vereceksin. Kimileri anladı bunun manasını, kimileri ise
 anlamayarak hayretle sordu:
 
 - Bu nasıl iş. Allah demenin de hesabı mı olur? Büyük veli
 izah etti durumu:
 
 - Evet, bu Allah feryadınında hesabı vardır. Niçin Allah
 dedi. İtibar kazanıp menfaat elde etmek için mi, yoksa
 Allah için, ihlas ile mi?
 
 Evet bütün mesele burada. Yaptığımız işi, konuştuğumuz
 sözü Allah için mi söylüyor veya yapıyoruz, yoksa
 gösteriş için desinler diye mi?
 
 
 Adamın biri elinde tesbih, dilinde zikirle meşhur demirci
 Hafsı Haddad'ın huzuruna girer.
 Hem konuşur, hem de Allah Allah diye zikreder.
 Hafsı Haddad adamın Allah deyişindeki sahteliği,
 ağzından aşağı inmeyişini hisseder.
 Bir ara kendisini zaptedemez ve derki:
 
 - Yalan söyleme birader, yalan söyleme... Adam karşılık
 verir:
 - Bunun doğrusu nasıl olur, göster de görelim.
 Bunun üzerine elindeki demir çekici atan büyük veli, koca
 demir örsün üzerine çıkar, Allah Allah diye öyle bir feryat
 eder ki, ayağının altındaki koca demirin eridiği görülür.
 
 Fakat Hafsı Haddat yine üzgün ve şöyle der:
 
 - Eyvah bende yalan söylemişim. Şayet doğru söylemiş
 olsaydım... ihlas ile Allah deseydim, ayağımın altındaki
 demirden önce benim kendim erimem gerekirdi....
 
 Evet dindarlığımız böyle olmalı. Sözde, ağızda kalmamalı,
 gönüle inmeli, lafta kalmamalı yaşayışımıza sirayet
 etmelidir...
 
 Sunuda unutmayalım ki ; Eğer biz, inandığımız gibi yaşamazsak, yaşadığımız gibi inanmaya başlarız...
 | 
  |  |   |