baya ram olanlara ithafımdır 
  
 NURUN ALA NUR DOSLARIM  
ENKALBİ DUYGULARIMIN SEVGİ DEĞERLERİYLE  
BAYA RAM OLMANIZI DİLİYORUM RABBİMDEN  
Akşamların an hazzında can bulup ta, 
Canlara Canan mesajı sunan. 
Akşam rüzgârlarının mana dalgaları, 
Gönlümüzü ferahlandırıp ta, 
Dost kokusunu hissettirirken... 
O seherin ılıklarını 
muhabbet nektarlarıyla süsleyen, 
Ve gönüllerin gül iklimlerine 
Medine rayihaları yağmaktadır ya; 
İşte ol zaman, çağrının hadimine, 
Yücelerin gizemli mekânlarından, 
Sırf bu samimiyetinin gereği ilim veren... 
İlimle göl olup ırmakların akışıyla dolan, 
Gül olup koku verip tüm gönüllere şifa olan; 
Bi o kadarda hasta gönlün devasına 
Dua ile dil olan, 
Şu mana meşkinin 
Ruhumuza can soluklayan diriliğiyle bildik ki; 
Rahman olan Allah bize atfen, 
İncir ve zeytine ant verip, 
Gönlü Sina, 
Belde-i kalbi 
Beyt-i Mamur kılan... 
Ve Nur suresi 35te müjdeleyip şifrelediği, 
Tekliğimizin simgesi, 
Kimliğimizi özel kılan 
Zeytinle şifrelenen ol ruhtur ki, 
Varlığımıza özel kimlik 
sunması açısından 
Düşünmeye değer... 
Övünülmeye de yeter. 
Yeterki kul; 
Beyt-i Mamur olan gönlünü 
Tavaf eden meleklerin 
Saflığına uygun hale getirebilsin orayı. 
Ve zeytinin tekil çekirdeğini 
ifade eden Ruhu, 
Ruh-ul-kuds nitelikli, 
Özünde siyahlığın sırrıyla sıvanmış 
ol nuru,nasıl bir enerjiye 
Dönüştürdüğünü anlasın. 
Kur’an-ı Kerim Allah katından 
Bu şifreyle, bu sırla, 
bu gizemle bize sunulmuş. 
Gel gör ki, 
insanımız bir türlü aklederek 
Bunu fark edemiyor. 
(akledenlere aşk olsun) 
Ahsen-i: yani güzel; 
takvim: yani mükemmel. 
İşte bu mükemmelliğin zatında 
kemal bulmuş insan. 
Böylesi bir yücelikle ünlenmiş ki; 
Ezel programında kodlanmış varlığına. 
Bu yücelik payesi, 
Halifelikle sunulurken yeryüzünde, 
Kulluktan bihaber insan, 
ahsen-i takvimliğine rağmen, 
esfel-i safilin diye, 
aşağılara doğru seyretmekte. 
İşte o aşağılara 
( yani bir bilgisizlik âlemine) iner ki; 
Alçakların bile alçağında. 
Böylesi bir âlemden 
en süfli aşağılara düşmek, 
Sanırım düşünmememizin, 
Tefekkür etmememizin 
Günü sırf bu aldatıcı dünyanın 
Hayalinde var sanmamızın sebebidir. 
Binlerce tövbe bu duygulara, 
Binlerce istiğfar, binlerce nedamet 
sonrası, yinede ümit kapımız, 
istian kapımız olan, ol saadet-i merhamet 
Ve saadet-i ihsan katının, 
Gönle açılan kapısına yöneliyoruz 
ve diyoruz ki:“ya Rab! 
Gözümüz nur, özümüz nur, 
Yüzümüz nur, gönlümüz nur, 
Sözümüz nur, aklımız nur, 
fehmimiz nur, zikrimiz nur, 
nur, nur olsun ki; her bir işimiz.. 
İş bu nurlar ilim cihetinden, 
Bir daha dönülmeyecek şu ömrümüzün 
Geleceğine ışık tutarak, bizi; 
Nur Peygamberin gönül mesajlarındaki 
Çare-i medet olan, reçete-i maneviyesi ile 
Dem eylesin ve dönelim aslımıza. 
Nurların başlangıcı nın, 
O besmelenin ba’sındaki bilgi billurlarından 
Bade-i hayat sunan, 
be noktasının 
Özünde şifrelenip, 
Rabbin nidasını 
kul Rabbi zidni ilma” 
diye fark ederek 
Ayet muhatabı bizlere, 
Hadis nasihatleriyle 
merhametlerini sunan 
Peygamber (as) 
kudsi kelamların özünde, 
masajladığı sözlerle 
bir kez daha yöneliyor 
Ve tekrar-ı hikmet cihetinden, 
Gönül kulakları açık dostlara, 
Mesaj-ı Muhammed’inin ışığında 
sunmaya çalışıyoruz... ki; 
Rabbimiz teala 
Kavramak, anlamak, hıfz etmek 
Ve amel eylemek nasip eylesin (âmin) 
Kendi nefsini bilmeden nasıl anlayabiliriz? 
Ancak bütün buna rağmen araştırmaya değer değilmi? 
Bu yolda olmaya değer değilmi? 
Hiç olmazsa bize bunu bahşedene 
Binlerce kez hamd olsun 
Doslarımın  bu beyanla rahmete gark olunmuş 
İŞBU HAZLI BAYRAM GÜNLERİNİ 
baya  ram olarak niteler  rey yan kapısının 
o hasret  kokusunun gönüllerinizden 
hiç eksilmemesine dua eylerim 
				  SIRYANİ 
			    gönül dostu