Tekil Mesaj gösterimi
Alt 10 Mart 2009, 00:49   Mesaj No:3

Emekdar Üye

Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:47
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:48
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Standart RE: Kerbela şahidi zeyneb'in mesajı

Hüzünlü Çocuk

Hz. Zeyneb ve kardeşleri daha doğdukları andan itibaren açlık, yoksulluk ve çeşitli zorluklarla karşı karşıya gelmişlerdir. Doğumu Hicretin beşinci yılma, yani Müslümanların büyük sorunlarla karşı karşıya bulundukları önemli bir mücadele dönemine rast gelmiştir Zeyneb'in. Peygamber kızının çocuğu oluşu, yaşıtları arasında O'na ancak daha çok sıkıntı çekme hakkı sağlamıştır. Birçok çocuksu isteklerinin dudaklarında donuk kaldığı ve çoklukla aç kaldığı söylenebilir Zeyneb'in, Çeşitli rivayetler Peygamber kızının evinde süre-giden yoksulluğu, açlığı, bir lokma ekmekle tutulan oruçları bildirmektedir.

Fakat Zeyneb ve kardeşleri için asıl acı duyurucu etkenler açlık ve yoksulluk olmamıştır. O dönemde Müslümanlar zaten refah içerisinde yaşamıyorlardı ve zaten Müslüman olmayı yeğlemekle çeşitli yokluklarla baş başa kalacaklarım, ekonomik ambargolarla tehdit edileceklerini bilmekteydiler. Ama Müslümanlar için aç, çıplak, evsiz barınaksız kalmaktan daha acı gelen olay, Zeyneb henüz beş yaşını tamamlamışken vuku buluyor ve sevgili dedesi, Hz. Peygamber'in ebediyete irtihaline tanık oluyordu. Sadece Zeyneb için değil, bütün Müslümanlar için kendilerini kimsesiz, korunmasız, sahipsiz hissettikleri bu olayla Müslümanlar büyük bir paniğe kapılıyor ve İslâm düşmanları tarafından sevinçle karşılanan bir kargaşa meydana geliyordu.

Hz. Zeyneb Müslümanlar arasında sürüp giden çeşitli ihtilaflara tanık oldu. O, annesi ve babasını yaralayan çeşitli olaylardan diğer kardeşleri gibi nasibini aldı. Peygamber'in kutlu varlığıyla şenlenen, bereket ve bolluk kazanan evleri artık gamlı, sıkıntılı ve bekleyiş dolu bir havaya bürünmüştü. Zeyneb, annesinin beklediğini biliyordu. Annesi, sevgili biricik annesi bir an önce ölmek, bu dünyayı, eşini, çocuklarını terk ederek, sevgili babasına kavuşmak istemekteydi. O'na mutluluk veren, yüzündeki hüzün dolu ifadeyi değiştirebilen sadece bu düşünce ve bu bekleyişin biteceği umuduydu. Çünkü Hz. Peygamber, vefatından az evvel kızı ile konuşarak, ölümüne üzülmemesini, yakınları arasında O'na ilk kavuşacak olanın kendisi olduğunu müjdelemişti. Ama ne kadar sürecekti bu bekleyiş ve Peygamber kızı ne zamana kadar güç yetirecekti etrafında olup bitenlere? Fitne odakları boş durmuyor ve Peygamber'in irtihalinin hemen ardından harekete geçerek bu ortamı, Müslümanların ruh halini değerlendirmeye gayret ediyordu. Bunun için de en fazla etkilenenler doğal olarak Peygamber'in (s.a.a.) yakınları oluyordu. Hz. Fatıma Peygamber (s.a.a.)'in irtihalinden sonra çeşitli sebeplerle gerçekten oldukça üzüntülü günler yaşamış ve denilebilir ki bu ölümüne kadar sürmüştür.

Bu üzüntüleri tek tek sıralamak mümkün değil. Unutulmamalıdır ki hem Hz. Fatıma hem de Peygamber (s.a.a.)'in öteki yakınları aynı sıkıntıyı paylaşmışlar; farklı açılardan da olsa oldukça karmaşık ve kimi zaman içinden çıkılamayacak denli uzun süren açmazlarla karşı karşıya kalmışlardır. Bütün olup bitenlerin ardından Hz. Fatıma oldukça yıpranmış ve birçok sahabiye kırılmıştır. O dönemler denilebilir ki hem Hz. Fatıma hem de ailesi için çok zorlu geçmiştir. Gerek Hz. Zeyneb; gerekse kardeşleri annelerinin bu üzüntü ve kırgınlığına ortak olmuş, ister istemez küçük kafalarını büyük meselelerle yormuşlardır. Bu dönemlerin, hem Hz. Zeyneb'in hem de kardeşlerinin yetişme ve olgunlaşmaları açısından oldukça etki ettiği gelecekte görülecektir.

İslâmiyet’in üzerinde, fitne ve fesad yaylalarının kara rüzgarlar estirdiği günlerde Zeyneb ve kardeşleri İslâm Peygamberi'nin dilediği doğrultuda eğitim görmekte ve Peygamber ocağının eşsiz terbiyesiyle büyümektedirler. Dedeleri Hz. Peygamber hayatta yoktur ama anneleri sağdır ve babaları, ilim ve irfanda eşi benzeri bulunmadığı Hz. Peygamberce vurgulanan Hz. Ali, çocuklarının eğitimi ile ilgilenmektedir. Gerek Hz. Fatıma'nın gerekse Ali’nin maddî durumları iyi değildi. Hz. Fatıma, annesi Hz. Hatice'den kendisine kalan tüm mirası babasına vererek İslâm yolunda harcanmasını istemiş; Hz. Ali de zaten varlıklı olmadığı gibi, seferlere katılma dışında salt Peygamber'in kâtipliğini yapmakta ve ilimle uğraşmakta olduğu için para kazanmaya vakit ayıramamış; dolayısıyla ömürleri hemen hep sıkıntı ve darlıkla geçmişti. Hz. Peygamber'in vefatının ardından da durumlarında herhangi bir değişiklik olmamıştır. Çünkü babası Peygamber olduğundan ve O'na dayandırılan bir Hadîs-i Şerife göre bıraktıkları mîras değil, sadaka işlemi görecek ve yakınları bunlardan yararlanamayacaklardı.

Ne ki çekilen maddî sıkıntılar Peygamber torunlarının üzerinde olumsuz etki yaratmaktan uzak izler bırakmıştır. Yoksulların acısını gönülden duymak, açlıktan midesi kemirilenlere yakınlaşmak, her zaman mazlumun ve ezilenin yanında olmak için onların duygularını tatmış olmaktan daha iyi yol var mıdır? Nitekim acılar Peygamber'in vefatıyla kalmayarak, daha altı ay geçmeden Hz. Fatıma vefat edecek, çocukları annesiz, babalan da O'nun gibi bir eşten yoksun kalacaklardı. Beş yaşında dedesini yitiren Zeyneb, beşbuçuk yaşında da annesiz kalarak büyük ölçüde kendi kendine yetmesini öğrenecek; anne sıcaklığı ve güveni yerine sorunları kendi başına çözümlemeye sığınacaktı.

Annesini yitiren Zeyneb'in yaşı küçüktür ama bilinçli olduğu, annesinin O'na söylediği bazı rivayetlerle bildirilen şu sözlerle bellidir; "Kardeşlerine dikkat et, iyi bak Zeyneb. Bundan sonra onların annesi sensin." Böylece Zeyneb içinin acısını bir yana koyarak kardeşlerinin acısını dindirmeye, onların sorumluluğunu yüklenerek küçük bir anne olmaya çalışacaktır. Nitekim annesi de öyle yapmamış mıdır? Hz. Hatice'nin vefatının ardından Hz. Peygamber, minicik kızının kendisine annelik ettiğini görecek ve bu küçük kıza "Babasının annesi" denilecekti. Evlenme çağma kadar Hz. Zeyneb'in yaşamı çeşitli sorumlulukları en iyi şekilde yerine getirme çabalarıyla geçmiştir. Bu çabalar içinde hem iyi bir abla ve evlat olmak, hem de iyi bir Müslüman hanım gibi kendini yetiştirmek, bunların dışında bir de Peygamber torunu ve Hz. Fatıma'nın kızı oluşunun verdiği bir ciddiyetle durumuna lâyık olmak için dikkat göstermek de yer alır.

Genç kızlığı, Hz. Peygamberin vefatının ardından başlayan kargaşanın çeşitli yansımalarla etkilediği bir toplum içinde geçer Zeyneb'in. Cahiliye toplumunun kadını değişmiş, yerine Kur'an'da ölçüsü verilen ve Peygamberin düzeltmeleriyle belirginlik kazanan kadın gelmiş olmalıdır. Bu değişimde hiçbir şey hazır değildir kadınlara da, erkeklere de... Sahabe hem ilk Müslümanlardan olmanın, Peygamber'e yakın olmanın gücüne sahip; hem de tamamıyla değiştirilmek istenen bir toplum yapısı yerine yeni bir örgü kurmak sorumluluğunun ağırlığını taşımakta. Gelecek Müslüman nesillerinin ve İslamiyet'in iyi anlaşılır kılınır olmasının, bu dönemden aktarılacak örneklerle doğrudan ilgili olacağının hesabı yapılmaktadır kuşkusuz.
Alıntı ile Cevapla