Tekil Mesaj gösterimi
Alt 23 Mart 2009, 12:12   Mesaj No:3

Emekdar Üye

Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:47
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:48
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Standart re: Haftanın Konusu LA SÜNNİYE, LA ŞİİYE VAHDE VAHDE İSLAMİYE

İmam hüseyin sanırım şiisiniz..
ŞIKŞIKIYE HUTBESİNİ paylaşayım Hz.Ali kendinden önceki 3 halifeye bu sözleri söylemiş olabilirmi?Sahihliğini bize açıklayabilirmisniz
-----------



ŞIKŞIKIYYE HUTBESİ

Andolsun Allah'a ki filân, onu bir gömlek gibi

giyindi; oysa daha iyi bilirdi o, ben hilâfete nispetle

değirmen taşının mili gibiydim; hilâfet benim

çevremde dönerdi; sel benden akardı; hiçbir kuş,

uçtuğum yere uçamazdı. Hilâfetle arama bir perde

çektim; onu koltuğumdan silkip attım. Düşündüm;

kesilmiş elimle hamle mi edeyim; yoksa bu

kapkaranlık körlüğe sabır mı edeyim? Hem de öylesine

bir körlük ki ihtiyarları tamamıyla yıpratır; çocuğu

kocaltır; inanan da Rabbine ulaşıncaya dek bu

zulmette zahmet çeker.111

Gördüm ki sabretmek daha doğru; sabrettim; ettim

ama gözümde diken vardı, boğazımda kemik vardı;

mirâsımın yağmalandığını görüyordum. Birincisi, ona

falâna verip gitti112 (sonra A'şâ'nın şu beytini okudularBugün deveye binmişim; yolculuk zahmetine

düşmüşüm;

Câbir'in kardeşi Hayyanla bulunduğum günle bu

günüm kıyaslanır mı hiç?113

Ne de şaşılacak şey ki yaşarken halkın kendisini

bırakmasını teklif ederdi; ölümünden sonra yerine

öbürünün geçmesini sağladı.114 Bu iki kişi hilâfeti,

devenin iki memesi gibi aralarında paylaştılar. O,

hilâfeti, düz ve düzgün olmayan çorak bir yere attı;

sözü sertti, insanı yaralardı; onunla buluşup görüşeniincitirdi. Meselelerde şüphesi çoktu; özür getirmesinin

sayısı yoktu. Onunla konuşan, arkadaşlık eden, serkeş

bir deveye binmişe benzerdi; burnuna geçen yularını

çekse burnu yırtılır, yaralanırdı; bıraksa üstündekini

helâk olma çukuruna götürür, atardı. Allah'ın bekasına

andolsun, halk, onun zamanında ne edeceğini şaşırdı;

yoldan çıktı; renkten renge boyandı; oradan oraya

yeldi-durdu.115 Uzun bir zaman, çetin mihnetleredüştüm; sabrettim; derken o da yoluna düzüldü;

halîfeliği bir topluluğa bıraktı ki ben de bunların biriyim

sanıldı.

Allah'ım, sana sığınırım; ne de danışma

topluluğuydu bu. Onlardan benim hakkımda,

birincisiyle ne vakit bir şüpheye düşen oldu ki bu çeşit

kişilere katıldım ben? Fakat inerlerken onlarla indim;

uçarlarken onlarla uçtum; inişte, yokuşta onlarla

beraber oldum. İçlerinden biri, hasedinden gerçekten

saptı; öbürü, damadı olduğundan ona uydu, benden

yüz çevirdi; öbürleri de öyle işler ettiler ki anmak bile

çirkin.116Derken kavmin üçüncüsü kalktı; hem de bir halde

ki iki yanı da yelle dolmuştu; işi gücü, yediğini

çıkaracak yerle yiyeceği yer arasında gidip gelmekti.

Onunla beraber babasının oğulları da işe giriştiler;

Allah malını ilk baharda devenin otları, çayırı-çimeni

yiyip sömürmesi gibi yediler, sömürdüler. Sonunda

onun da ipi çözüldü; hareketi tezce yaralanıp

öldürülmesine sebep oldu, karnının dolgunluğu onu bu

hale getirdi; işini tamamladı gitti.117Derken, halkın benim etrâfıma, sırtlanın

boynundaki kıllar gibi üşüşmesi kadar beni üzen bir

şey olmadı; her yıldan, birbiri ardınca çevreme

üşüştüler; bir derecede ki kalabalıktan Hasan'la

Hüseyn, ayaklar altında kalacaktı neredeyse.

Koyunların ağıla üşüşmesi gibi çevreme toplandı-lar;

bu hengamede elbisem bile yırtılmıştı.118....
111 - Hutbenin baş tarafında geçen "filân"dan maksat

birinci halife Ebubekir'dir.

112 - Buradaki falan"da ikinci halife Ömer'dir.

113 - A'şâ, Ebu-Basir Meymûn b. Kays'tır. Cahiliyye şâirlerinden

olan, sesi de gayet güzel bulunan bu zat, İmri'ül-Kays

ve Nâbıga gibi ünlü şâirlerden sayılmıştır. Vakt-i Saâdete

erişmiş, Hz. Rasûl-i Ekrem'e (s.a.a) methiyeler yazmış; onları,

huzurunda okumaya giderken Ebu-Süyfan mâni' olmuş,

avdetinde, Menfuha denen yerde deveden düşüp ölmüştür.

Heyyan, boyunun ulusu olan bir zattı; İran şâhıyla dostluğu

vardı, A'şâ ile de dosttu; sohbet arkadaşıydı. Bâzı sebeplerle

ondan uzaklaşmıştı; o münasebetle söylediği kasîdede bu

beyit geçer.

Emir'ül-Mümi'nin (a.s), bu beyti inşad ederek Hazreti Rasûl-i

Ekrem (s.a.a) zamanındaki haliyle ondan sonraki haline işaret

buyurmaktadır.

114 - Ebubekir'in biatten sonra "Bırakın beni, ben sizin en

hayırlınız değilim" dediği rivayet edilmiştir. Bu sözü, "Sizin en

hayırlınız olmadığım halde beni, başınıza getirdiniz; siz beni

veliyy-i emr ettiniz" tarzında söylediği de rivayetler arasında-dır

(Muhammed Abduh Şerhi, s.32, 3. not). Hz. Emir'i, Ebubekir'e

götürdükleri zaman, Ömer, biat etmedikçe senden el çekmeyiz

deyince Ömer'e, "İyi sağ bu sütü, yarısı senin olacak; bugün

onun faydası için düzüp koştuğun bir iş yarın sana dönecek"

dediği rivayet edilmiştir.

115 - Ömer'in, zâtı içtihatlarına işarettir. Meselâ, 9. sûrenin

(Tevbe) 60. âyet-i kerîmesinde zekâtın, yoksullara, hiçbir varlığı

olmayanlara, zekât toplayan memurlara, müellefet'ül-kulûb'a

(gönülleri Müslümanlığa malla, servetle ısındırılmak

istenenlere), kölelere, tutsaklara, borçlulara, yolda kalmışlara,

Allah yolunda savaşanlara verilmesi buyrulmuşken, Ebubekir'in

zamanında Ömer, artık müellefet'ül-kulûba vermeye lüzum

kalmadı demiş, onlara zekât verdirmemişti. 8. sûrenin (Enfâl)

41. âyet-i kerimesinde ganimetin beşte biri Allah yolunda

sarfedilecek, Peygamber'e ve yakınlarına, yetimlerine, hiçbir

şeyi olmayanlarına ve bu yolda savaşanlarına verilecekken bu

payı kaldırmış, Mâlik b. Nüveyre'yi, Müslüman olduğu halde

öldürten ve şer'i süresini beklemeden zevcesini alan Halid b.

Velid'i, evvelce onun şiddetle aleyhinde bulunduğu halde, kendi

zamanında bağışlamış, hac töreninden umreyi, törenden nisâ

tavafını kaldırmış, Müslim'in rivâyetine göre kendi zamanında

bile yapıla gelen muvakkat nikâhı yasak etmişti. Ezandan,

"Hayye alâ hayr'il-amel-haydin en hayırlı işe" sözünü, halk

ibâdete koyulur da savaşı boşlar diye okutmamış, bir kerede

üç talak vermeyi, kadın boşamaktan halkı çekindirmek için

câiz görmüş, sünnet ve nâfile namazlarda cemâat olmadığı

halde terâvih namazını cemaatla kıldırmış, su bulunmadığı

vakit teyemmümle namaz kılınmamasını emretmiş, miras ve

iddet meselelerinde içtihatlarda bulunmuştu. Daha bu çeşit

birçok içtihatları olmuş, sabah ezanına "namaz uykudan

hayırlıdır" sözünü katmıştı (Ali kuşçı'nın "Şerh-u Tecrid"inde,

"imâmet" bahsinîn sonlarında; "En-Nass-u ve'l-İçtihâd"a da

bakınız, 1383-1943, s. 199-220). Mâlik'in "El-Muvatta"ı ve

Zerkaanî'nin Şerhi, cüz' 1, s.25.Abdül-Huseyn Ahmed'il-

Emini'nin "El-Gadir-u fi'l-Kitâbı ve's-Sünneti ve'l-Edeb"inin 7.

cüz'üne de bakınız; 2. basım, Tehran-1372, s.63-64).

116 - Ömer yaralanınca vefat edeceğini anlayıp yanındakilere

Ebu-Ubeyde sağ olsaydı onu halife yapardım; Huzeyfe'nin

kölesi Sâlim sağ olsaydı bu işi ona verirdim demiş, sonra yedi

kişinin adını söylemiş, bunlardan Sâid b. Zeyd'i kendi soyundan

olması dolayısıyla öbürlerine katmamış, Sa'd b. Ebi-Vakkas,

Abdurrahman b. Avf, Talha, Zübeyr, Osman ve Ali'den meydana

gelen bir şûrâ kurulma-sını, şûrâya Abdurrahman'ın riyâset

etmesini söylemişti. Ancak bunlardan Sa'd'i serttir,

Abdurrahman b. Avf'ı, bu ümmetin Karûn'udur diye yerdi.

Talha'nın kibirli, Zübeyr'in nekes olduğunu, Osman'ın boyunu

sevdiğini, Ali'nin de halifeliğe haris bulunduğunu söyledi. Sonra

Suheyb'e, üç gün halka namaz kıldırmasını emretti. Ebu-

Talha'yı, elli kişiyle, şûrâ erkânının topladığı evi kuşatmaya

memur edip bunların beşi birleşir, birisi ayrılırsa onun

öldürülmesini, üçü birini üçü de başka birini tutarsa

Abdurrahman'ın bulunduğu tarafın kabûl edilmesini söyledi.

Abdurrahman kendisini ve Sa'd'i bu işten ayırdı. Sa'd ise ona;

Osman sana biat ederse üçüncü biat eden ben olurum; fakat

Osman'ı tayin edersen Ali tarafını tutarım dedi. Nihayet

Abdurrahman, Ali'ye, Ebubekir ve Ömer'in yolunu tutup

tutmayacağını sordu. Ali, ben Allah'ın kitabı, Peygamber'in

sünneti üzere ve kendi içtihadımla hareket ederim cevabını

verdi. Aynı suali üç kere Osman'a sordu; Osman her üçüne de

müspet cevap verince ona biat etti. Bir de şu var:

Şûrâda riyaset eden Abdurrahman'ın zevcesi ana tarafından

Osman'ın kız kardeşiydi. Sa'd b. Ebi-Vakkas, Abdurrahman'ın

amca oğullarındandı, ikisi de Zühre oğulları boyundandı; ayrıca

Hazreti Emir'le de arası açıktı. Sa'd'in anası, Süfyan b. Ümeyye

b. Abdüşşem'in kızıydı; Ali, bu boydan bir çoğunu savaşlarda

öldürmüştü. Talha Teyim boyundandı; bu boyun Hâşim

oğullarıyla arası açıktı. Nitekim sonradan, Osman'ın kanını

almak bahanesiyle isyanı da, gizlediği fikri açığa vurdu. Zübeyr,

Ebubekir'in hilâfetinden beri Ali'ye taraftar görünmekteydi,

fakat halifeliğe özendiği sonraki isyanıyla meydana çıktı.

Şûrâdan sonra Mikdâd b. Esved'in, Abdurrahman'a,

"andolsun Allah'a ki Ali'yi terk ettin ama o, hak üzere hüküm

veren ve gerçek olarak adalete riayet edenlerdendi" demiş,

"Kureyş'e bakıyorum, en doğru söyleyen, en gerçek olarak

hükmeden kişiyi bırakıyor" sözlerini de sözüne eklemişti.

Abdurrahman, korkuyorum fitneye kapılmandan, Allah'tan

çekin sözüyle Mikdâd'a cevap vermişti. Sonra Osman'ın

zamanındaki ayaklanma sırasında Abdurrahman'a, bu,

ellerinle hazırladığın şey demiş, o da, ben böyle sanmıyordum,

fakat Allah'a and olsun, onunla konuşmayacağım artık demiş,

sözünü de tutmuş, ölüm hastalığında kendisini dolaşmaya

gelen Osman'dan yüzünü duvara çevirmiş, ona bir söz bile

söylememişti (Muhammed Abduh Şerhi, s.34-35, 1. not).117 - Osman, Abdüşşems oğlu Ümeyye oğlu Ebi'l-Âs'ın oğlu

Affan'ın oğludur. Yetmiş beş, yetmiş altı, diğer rivayette

seksen, yahut seksen sekiz yıl yaşamış, hicretin yirmi dördüncü

yılında halifelik makamına gelmiş, on iki yıldan on iki, yahut

sekiz gün eksik bir müddet hilafet makamında kalmış, hicretin

otuz beşinci yılı zilhiccesinin on sekizinci günü öldürülmüştü.

Hazreti Rasûl'ün (s.a.a), Rukayye, sonra da Ümmü Külsûm adlı

iki kızını aldığından Zü'n-Nûreyn, yâni iki nur sâhibi diye

anılmıştır. Kavmin üçüncüsünden maksatları Osman'dır.

Osman, ana tarafından kardeşi Velîd b. Ukbe'yi Kûfe'ye

tayin etmiş, beytülmâli, sıla-i rahimde bulunuyorum diye

Ümeyye oğullarına pay etmiş, Hazreti Rasûl'ün (s.a.a)

Medîne'den sürdüğü Hakem'i ve oğlu Mervan'ı Medine'ye

getirtmiş, kızını Mervan'a vermiş beytülmâlden ona yüz bin

dirhem verdiğinden başka Fedek'i de demlik etmiş, Hakem'e

yüz bin, Abdullah b. Hâlid b. Üseyyid'e dört yüz bin dirhem

ihsanda bulunmuş, diğer kızını Hâris b. Hakem'e verip ona da

beytülmâlden yüz bin dirhem bağışlamıştır. Ebu-Süfyân'a iki

yüz bin dirhem vermiş, Medine yaylaklarını Ümeyye oğullarının

hayvanlarına tahsîs edip Trablus'tan Tanca'ya dek bütün Afrika

gelirini Abdullah b. Sa'd b. Ebi-Serh'a bağışla-mıştır. Bütün

bunlar, Velid b. Ukbe'nin, Kûfe'de beytülmâli istediği gibi

harcaması, şarap içtiği sabit olduğu halde kendisine had

vurulmaması, Abdullah b. Mes'ud'un, Ammâr'ın dövülmesi,

bunlarla beraber Ebû-Zer'in ve diğer birçok sahâbinin

sürülmesi, ehliyle buluşana, kendisinden inzâl olmadıkça gusûl

icâb etmediği hakkındaki fetvâsı, 46. sûrenin (Ahkaaf) 15.

âyetinde haml müddetiyle çocuğun sütten kesilmesinin otuz

ay, 2. sûrenin (Bakara) 233. âyetinde süt verme müddetinin

tamamının iki yıl olduğu bildirilmesine göre haml müddetinin

en azının altı ay olduğu anlaşıldığı halde evlendikten altı ay

sonra çocuk doğuran bir kadını recmettirmesi, bayram

namazını dört rek'at kıldırması, seferde namazları

kasretmemesi, umreyi men etmesi, bayram hutbelerinin

namazdan önce okunması gibi şeyler de ashabın, Osman

aleyhine dönmesine sebep oldu. Başta Âişe, Abdurrahman b.

Avf, Talha, Zübeyr olmak üzere bir çok kimseler, şiddetle

aleyhinde bulunmaya başladılar. Sonunda isyan başladı ve

Osman öldürüldü (Osman'ın icrââtı ve içtihatları için Şeyh

Zebihullâh'ı Mahallâti'nin, ana kaynaklara dayanarak meydana

getirdiği "Keşf'ül-bunyân der zindegânî-î Cenâb-ı Osmân b.

Affân" adlı kitabına bakınız, Tehran 1382, 430 sahife).

118 - Osman'ın öldürülmesinden sonra kendilerine biat

etmek hususunda halkın tehaccümünü anlatıyorlar. (9) Biatten

dönenler anlamında "Nâkisin" denmiştir. Bu sözde, 48. sûrenin

(Feth), "Şüphe yok ki seninle biatleşenler, ancak Allah'la

biatleşmişlerdir; Allah'ın (kudret) eli, onların ellerinin

üstündedir; artık kim dönerse zararı kendi nefsinedir ve kim

Allah'la ahitleştiği şeyde durursa ona, yakında büyük bir ecir

vardır" meâlindeki 10. âyetine işaret vardır. "Ok yaydan fırlar.....NEHC'ÜL - BELÂGA

Hz. Ali'nin (a.s) hutbeleri, vasiyetleri, emirleri,

mektupları, hikmet ve vecizeleri

(Metnin terceme ve şerhi)

Hazırlayan: Abdulbâki Gölpınarlı

Hk. 1418 - Mil: 1997
Alıntı ile Cevapla