İnsanların şifa bulması ilaçtanmı kaynaklı
1Plâseboyu sözlükler “hastayı tatmin etmek için verilen te’sirsiz madde” veya “Hastanın faydasına olmaktan ziyâde, onu memnun etmek için uygulanan madde” olarak tarif ederler
Yeni bulunan bir ilâcın başarılı olup olmadığı denenirken pâsebolardan faydalanılır Hastaların bir kısmına te’sir ettiği iddia edilen madde; diğer kısmına ise içinde bir şey olmayan, tadlandırılmış boyalı su veya haplar verilir Plâsebo, diğer maddeyle aynı ambalâj ve görünüşle sunulur Ve aradaki tedavi farkı değerlendirilerek, yeni ilâcın te’sirli olup olmadığı ispat edilir
Başağrısı, uykusuzluk, anksiete (yersiz endişe), çeşitli ağrılar, korku, sıkıntı, deniz tutması gibi pek çok rahatsızlıkta, plâsebo ile oldukça iyi sonuçlar alındığı dikkati çeker Plâsebo verilen 10 hastadan 6’sının başağrısı geçmişse, analjezis (ağrı dindirici) alan 10 hastadan yine 6-7’sinin düzeldiği hayretle müşahede edilir
Doktorlar, uykusuzluk şikâyeti ile gelen hastalara, alışkanlık yaptığından dolayı uyku ilâcı vermek istemezler
Bunun yerine verdiğimiz plâsebonun genellikle İlâçlar gibi iyi sonuçlar verdiğini görürüz Yâni, tıbben uykuyu kolaylaştırıcı hiçbir te’sirli maddeye sahip olmayan haplar, hastayı mışıl mışıl uyutabilmektedir Tabiî hasta, hapların kendini uyutacağına ikna edilmişse
Âcil servise bazen şiddetli sıkıntı, başağrısı, sancı gibi bir krizle ve “falanca” iğnenin kendisine vurulduğu zaman düzeldiğini söyleyen hastalar gelir Krizi ilâç değil, hastanın inancı yenmiştir
Bazı hastalarla karşılaşırız, bir doktorun verdiği ilâçlar yaramazken, bir başka doktorun yazdığı ilâcı “bu beni iyi etti” diye gösterirler İki ilâcı, karşılaştırdığımızda, sadece piyasa isimlerinin farklı olduğunu ve içlerinde aynı maddeyi taşıdıklarını görürüz
Plâsebonun te’siri üzerine çeşitli araştırmalar yapılmıştır Başarıda; tedaviye olan inançla, iyi olma arzusu ve iradesi büyük bir rol oynar
Plâsebonun te’sir edişinde, doktora güvenmenin veya hastaya bakan hemşirenin davranışlarının da rolü büyüktür Meselâ hekimin öğretim üyesi olması, hastasını bıkmadan dinlemesi ve özenle muayene ederek ona güven vermesi, tedavinin başarısını büyük ölçüde artırır Hastaya bakan hemşîrenin kendisi plâsebonun te’sirine inanmazsa, tedavinin başarı şansı da oldukça düşmüş demektir
Plâsebo haplarının dış görünüşleri de, hasta üzerinde büyük rol oynar Fazla büyük ve ufacık haplar, orta büyüklükte olanlardan çok daha iyi te’sir etmekte; kırmızı, sarı veya kahverengi olanlar ise, yeşil ve mavi plâsebolara oranla üstün tutulmaktadır Öte yandan acı hapların ve alışılmadık târifelerin -meselâ günde 10 damla yerine 9 damla- te’sirleri daha çok olmaktadır
Ağrı veya ıstırapların plâsebo ile birdenbire kaybolmasının, kuruntudan ibaret olmadığı da gösterilmiştir
Plâsebolar ve daha başka yardımcı araçlar, vücutta ölçülebilen te’sirlere sebep olurlar Plâseboya inanç, birtakım ağrı hafifletici maddeler (beyindeki endorphinler gibi) üretilmesine sebep olmaktadır
Bugün vücuttaki hastalıkların hepsinin % 50-80 oranında ruhî sistemimizle alâkalı olduğu kabûl edildiğine göre, plâseboların bu geniş ölçüdeki te’sirleri de bize şaşırtmamaktadır
Plâsebonun bu kadar müessir oluşu, bize şifânın ilâçlardan olmadığını ve Allah’tan geldiğini göstermektedir İlâç sadece vesiledir Cenâb-ı Hak şifâ murad etti mi, boyalı su bile faydalı olmakta, etmediğinde ise hasta için ne yapılsa fayda etmemektedir İşte bu sahte ilâcın adı plâsebodur Bunlara, kendilerine iyi gelen iğnenin o olduğu söylenerek, “serum fizyolojik” adlı plâsebo enjekte edildiği zaman, hastanın gerçekten düzeldiği dikkati çeker