Yılbaşında eğlenmek günah mı?
Yılbaşında eğlenmek günah mı?
Yılbaşı Gecesinde Müslüman Eğlenebilir mi?
Gözlerimin önüne Mescid-i Aksa geliyor Mahzun ama dimdik silueti geliyor gözümün önüne
Kudüs-u Şerif sokaklarında, işgalci İsrail askerlerine taş atan Filistinli mazlumları düşünüyorum…
Gözlerim uzaklara dalıyor…
Tanrı Dağları’nda dolaşmaya çıkıyorum Rüzgârın uğultusuna, dört bin yıllık ata yurtta Müslüman Uygurların çığlıkları karışıyor…
Tanrı Dağları’nın zirvelerinde, rüzgârın iç gıdıklayan uğultusunu duyamıyorum “Allah” demenin yasak olduğu, öz yurdunda garip ve aç bırakılan; “terörist” muamelesi görenler aklıma geliyor Boğazıma bir şeyler düğümleniyor…
Müslüman eğlenir mi? Hele ki Aralık ayının sonundaki “Yılbaşı” denilen gecede?
Saatlerdir bu sorunun cevabını arıyorum…
Müslüman nasıl eğlenir?
“Komşusu aç iken, kendisi tok yatan bizden değildir” diyen bir Nebi’nin ümmeti, bugünlere nasıl geldi?
Biz bu vartaya nasıl düştük? Nasıl bu oyuna inanabildik?
Kardeşlerimiz Kan Ağlıyorken…
Moro’yu duydunuz mu? Evet; Katolik Filipinlerin asırlardır ezmeye doyamadığı Müslümanlardan bahsediyorum Moro’luların, hala hutbelerinde, Cennetmekan Ulu Hakan Abdulhamid-i Sani Han’a biat ettiklerini biliyor muydunuz?
Moro’dan haber getiren dostlar; Türkiye denildimi, Moro’luların gözlerinin dolduğunu söylüyorlar Moro’dan gelen haberlerde ne mi var? Gözyaşı var, kan var, zulüm var, Müslüman’ın inim inim inlemesi var
Ha Moro’daki Müslüman’ın “Allahu Ekber” demesi, ha Mekke-i Mükerreme’de kızgın kumların altında Bilal-i Habeşi’nin “Allahu Ehad” demesi…
İnanıyoruz ki, ikisi de göklerin ötesinde, Arş’taki melekleri heyecana getiriyor; ancak Bilal’e, Sıddık-ı Ekber’in eli uzanıyor
Ya, Moro’ya el uzatacak yeni Sıddıklar nerede?
Kudüs’e uzanıyorum Güneşin ışıkları mahzun Kudüs’te Kubbet’üs-Sahra’nın altın renginde, güneş ışıkları hüzün saçıyor etrafa Mescid-i Aksa’da ezanın yankılanmasında ayrı bir burukluk, bir küskünlük var Süleyman (as)’ın tevhid merkezli Mescid’inden son kalan duvarı, kan akıtıyor gönlüme
Ve Kudüs sokakları…
Kurşuna, füzeye, rokete; taşla, sapanla direnen Filistinli çocuklar
Kurşunlara bağrını açacak bir Zeyd bekliyor Filistinli çocuklar Hani, Efendimiz (sav) Tevhid’i anlatmak için Taife gitmişti Taif’liler İslam’ı kabul etmedikleri gibi bir de Efendimizi taşlatmışlardı çocuklarına O gün; Zeyd bin Harise (ra) taşlara kendini siper etmişti İşte şimdi; Filistinli çocuklara kendini siper edecek Zeydler aranıyor
Mescid-i Aksa’dan Balkanlara, Gazi Hüsrev Bey Camisi’ne uzanıyorum Osmanlı gitti gideli, Cami ve Saraybosna, 1878’den beri huzur arıyor, barış arıyor, sükûnet arıyor… Ama o gün bugündür, Bosna’da ve Balkanlarda kan ve acı var
Bosnalı yetimler, başlarını okşayacak bir el, acılarını dindirecek bir yürek bekliyor Bosnalı yetimler, belki bunca senedir; başlarını okşayacak bir elden vazgeçtiler Kendilerine ağlayacak bir sevgili, bir dost, bir kardeş arıyorlar…