İslam hukuk felsefesi
İslam Hukuk Felsefesi
İslâm hukuk düşüncesi sâhasında hukukun,
doğru hükmün ve adaletin kaynağının Kitab (Kur-
an) ve Sünnet'te ifâdesini bulan ilâhi beyanda
(açıklamada) aranması, yegâne hüküm vâzıının
-koyucunun (Hâkim) Allah Teâlâ olduğu noktalarında
ittifak edilmekle beraber bu inancın getirdiği
iki mesele üzerinde üç tez ileri sürülmüştür:
Meseleler:
a) Allah'ın koyduğu' hükümleri öğrenmenin
tek yolu peygamberlere yapılan vahiy midir, yok-
sa insan aklı da bu hükümleri keşfedip ortaya çı-
karabilir mi?
b) İnsan aklının, ilâhi hükümleri -vahiy ara-
cılığı olmadan- bulup ortaya koyabileceği tezi be-
nimsenirse bu hükümler bağlayıcı; dünyada övgü-
yergi ve hüküm sebebi, âhirette mükâfat-cezâ âmi-
li birer din ve hukuk normu olabilir mi?
Tezler:
1 - Mütezile'nin tezi:
Akılcılığa ağırlık vermekle tanınan Mutezile
Mezhebi mensuplarına göre fiil ve vâkıaların biz-
zat kendilerine mahsus iyilik-kötülük (hüsn-kubh)
vasıfları vardır, insan aklı fiil ve vâkıaların ço-
ğunun fayda , ve zararlarına bakarak (maslahat
ve mefsedeti göz önüne alarak) iyi veya kötü
(doğru, âdil, uygun veya bunların zıddı oldukla-
rını anlar, kendi başına bulup ortaya koyabilir
Bunun için peygamberlerin aracılık etmeleri zaru-
ri değildir Bu -vasıflar dini (dine bağlı, dinin be-
lirlediği) vasıflar olmayıp akla âittir Bu noktada
ilâhi hüküm, akılların idrâk ve hükümlerine uy-
gun olmak durumundadır; aklın iyi dediğine din
de iyi diyecek, aklın kötü dediğine din de kötü
diyecektir Buna bağlı olarak insanlar iyi olanları
yapmakla, kötü olanlardan da uzak durmakla yü-
kümlü olacaklardır Bu sebeple insanlar, peygam-
berler gelmediği, bulunmadığı yer ve zamanlarda
da aklin iyi-kötü hükmüne göre yükümlülük ta-
şırlar; iyi olanı yapmaz, kötü olanı yaparlarsa ye-
rilecek ve ceza görecekler, aksine davrandıkları
takdirde de övgü ve mükâfata mazhar olacaklar-
dır
2 - Eş'ariyye Mezhebi nin tezi:
Ehl-i sünnet müslümanlığının iman ve itikad
sâhasında muteber saydığı üç mezhebden (selef,
mâtüridiyye, eş'ariyye) biri olan Eş'ariyye'ye göre
akıl tek başına Allah'ın hükmünü keşfedemez, bu-
lamaz ve kavrayamaz; bunun için peygamberlerin
aracı olması ve ilâhi hükmü vahiy yoluyla alıp
insanlara ulaştırması zaruridir Vâkıa ve eşyanın
aslında, Allah'ın emretmesini gerektiren iyilik ve
yasaklamasını gerektiren kötülük mevcut değildir
Allah'ın irâdesi hür ve mutlak olup hiçbir şey onu
sınırlayamaz, kayıt altına alamaz Herhangi bir
şey kendinden, öz vasfından değil, Allah'ın emret-
tiğinden dolayı iyi ve güzel, yasakladığından dola-
yı da kötü ve çirkindir Buna göre Allah'ın emir
ve yasakları gelmeden şeylerin ve fiillerin <iyi> gibi bir hüküm
ve vasıf taşıdıkları da düşünülemez; peygamber-
ler gelip dini tebliğ etmeden önce Allah'ın bunlar-
la ilgili bir hükmü yoktur Hüküm olmayınca yü-
kümlülük (mûkellefiyet), bu olmayınca da hesap,
övgü, sevap, kınama ve günah olamaz
3 - Mâtüridiyye'nin tezi:
İnsanlar fiil ve eşyanın vasıflarına, durumu-
na, fayda ve zararlarına bakarak -çoğunun- iyi
veya kötü olduğunu anlayabilir, keşfedip ortaya
koyabilirler; çünkü bunların aslında iyilik ve kötü-
lük vasıfları vardır Ancak insan aklının iyi ve kö-
tüyü anlayıp ayırd etmesi başka, dinin buna göre
(aklın idrâkine ve hükmüne uygun olarak), bunla-
rı emretmesi veya yasaklaması başkadır Akıl ne
kadar gelişmiş, insan zekâsı ne ölçüde genişlemiş
olursa olsun yine de anlama, kavrama, değerlen-
dirme kaabiliyeti sınırlıdır, ek------ Bu noktada
ancak şöyle bir formül ileri sürülebilir: Herhangi
bir fiildeki -aklın görebildiği- iyi vasıf onu em-
redilmeye lâyık ve uygun, kötü vasıf ise yasaklan-
maya lâyık ve uygun kılar; fakat Allah'ı emret-
me ve yasaklamaya mecbur etmez Eşya ve fiiller-
le ilgili dini-hukuki hükümler peygamberlerin va-
hiy yoluyla alip tebliğ etmelerine bağlıdır; bundan
önce hüküm ve mükellefiyet yoktur
Özetlemek gerekirse Mütezile'ye göre iyiyi ve
kötüyü akıl idrâk eder ve bu idrâk mükellefiyet
getirir Eş'ariyye'ye göre ne aklın idraki ve ne de
bu idrâke bağlı mükellefiyet vardır Mâtüridiyye'
ye göre ise aklın idrâki var, fakat buna bağlı mü-
kellefiyet (hüküm) yoktur; mükellefiyet Allah ira-
desine bağlıdır
ProfDr Hayrettin KARAMAN