Konu Başlıkları: Osmanli Mûsikîsi
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 22 Nisan 2009, 13:27   Mesaj No:26

KuM TaNeSi

Medineweb Emekdarı
KuM TaNeSi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:KuM TaNeSi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5998
Üyelik T.: 02 Ocak 2009
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:40
Mesaj: 1.956
Konular: 886
Beğenildi:21
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart RE: Osmanli Mûsikîsi

5. Osmanlı Mûsikîsinde Formlar
Dünyanın her çeşit edebiyatında doğuda olsun batıda olsun nasıl zaman içinde oluşmuş yazar veya şairlerin kurallarına uymak durumunda bulundukları edebî kalıplar varsa çeşitli müziklerde de yine zaman içinde oluşmuş bestecilerin ilhamlarını ses sanatına dökerken uymak durumunda bulundukları beste kalıpları vardır. Bu kalıpların adına genel olarak —Fransızca'dan aldığımız bir terimle— 'form' diyoruz. Resim heykel mimarlık gibi mekanda beliren güzel sanat dallarında form şiir ye müzik roman gibi zamanda yaşayan güzel sanatlardan daha belirgindir: ikincilerde form görülmez ancak fikirlerin sıralanışındaki düzenden doğar ve bu düzenle hissedilir. Bir müzik eserini dinlerken kulağımıza gelen değişik ritm ve melodiler arasında kaynaştırıcı bir düzen doyurucu-dinlendirici bir cevher hissedilmedikçe dinlenen şey yorucu olur. İşte ham bir cevherin sarıp kavrayıp sürükleyen bir bütünlük içinde ortaya konmasını bestecinin form bilgisi düzenler. Esasen genel olarak sanatı özel olarak da müziği bütün alemi ayakta tutan intizam unsurunun dışında düşünmek mümkün değildir. Bu bakımdan her müzik kültürünün beste bünyesindeki ses mimarlığının temelini sağlayan en küçük ve basit halk türküsünden en uzun ve karmaşık eserlere kadar aynı kanunlara bağlı olan formlardır denilebilir.
Formların tarih içinde çeşitli sosyo-kültürel sebeplerle adeta moda halinde değişiklikler geçirmiş olması da ilgi çekicidir. Mevlevi kültüründe 16.yy. dan sonra geliştirilen âyin mûsikîsinin form olarak sabit kalmış ve hep daha büyük bir itibarla kullanılmış olmasına mukabil dindışı mûsikîde 15-17.yy.ın gözde formu olan Farsça güfteli uzun terennümlü Kâr'lar. 17.yy. dan sonra yerlerini Türkçe klâsik dîvan güfteli ve çok daha kısa terennümlü Beste ve Semâî'lere bırakmış 19. yy.da lirik güfteli romantik Şarkı'lar beste ve semâîlerin yerine geçmiş 20. yy.da da aruzlu şarkılar yerlerini güfteleri hece veya serbest vezinlerle yazılmış Fantezi'lere bırakmıştır.
Alıntı ile Cevapla