re: BİR AYET BİR YORUM
Bütün peygamberler davetini insanların karşısına çıkarken kendilerini insanüstü,ölümsüz olarak lanse etmemişlerdir.Onlar da bir insandı,yemek yer,uyur,çarşılarda gezer,insani ihtiyaçlarını giderirdi.Onların diğer insanlardan farkı;onlara Allah tarafından vahyediliyor olmasıdır.Peygamberler kendilerine vahyedildikten sonra bile kendilerini insanüstü,gizemli görmemişler,yine halkın içinde yaşamlarını devam ettirmişlerdir.Peygamberleri peygamber kılan özellik,kendilerine iletin vahyin temsilcisi ve tebliğcisi olmalarıdır.
Bütün peygamberlerin öğretileri,insanları kula kulluktan kurtarmak tek ilaha yani Allah'a kulluk etmeye yönelik idi.Yani insanları Tevhide yöneltek idi.Tevhidin karşısında da tarih boyunca şirk gelmiştir.Tevhid ve şirk aynı çatı altında barınamaz,barınmaya çalıştırmak demek,tevhidin bozulması demektir.
Bu ayette Rabbına kavuşmayı umanlar ifadesi de dikkat çekiçidir.Kimler Rabbına kavuşmayı umarlar,kimler kavuşmayı ummazlar? ve kavuşmayı umduğunu söyleyen kimselerin özellikleri veya yapması gerekenler nelerdir diye insanın aklına gelebilecek sorulardır.
Dil ile bazı şeyleri söylemek yeterli olur mu acaba?
Bu ayete baktığımızda Rabbına kavuşmayı umanlardan iki şey isteniyor:
1-Ameli salih yapsın
2-Allaha şirk koşmasın
Hangi ameller salih amel haline gelir, veya her amel salih amel midir?.Fasid amel nedir gibi soruların cevaplarını düşünerek,Kur'an'ı okuyarak bulmaya çalışmalıyız.
İnsanların yaptığı kimi iyi,güzel ameller hasene diye adlandırılabilir.Bu hasene eğer topluma mal oluyorsa,yani yapılan iyilik toplumsallaşıyorsa o zaman "salihat" kısmına giriyor.
Her hasene-iyilik salihat kısmına girmez ama her salihat aynı zamanda hasenedir-iyiliktir.Bu ince ayrıntıyı aklımızın bir kenarına not edelim.
Rabbına ulaşmayı uman kimse salihat yapmakla kalmayacak şirke de bulaşmamış olacak.Eğer şirke bulaşırsa salihatın salihliği de kalmaz,yapılan ameller heba olur,ahirette karşılığını bulamaz.
|