Konu Başlıkları: Çakıl Taşları
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 15Haziran 2009, 14:23   Mesaj No:1

Eylül

Medineweb Acemi Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:Eylül isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 8479
Üyelik T.: 31 Mayıs 2009
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj : 24
Konular: 6
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Çakıl Taşları

Çakıl Taşları







Göz alabildiğine uzanan bir sahilde, irili ufaklı sayısız çakıl taşı varmış. Denizin durgun ve havanın kapalı olduğu zamanlarda, bu taşlardan hiç bir ses duyulmazmış. Sadece martıların çığlıkları ve arada bir uzaktan geçen yolcu gemilerinin sesi yankılanırmış böyle günlerde. Ama deniz coşup da dalgalar kaplayınca sahilleri, neşeleri gelirmiş çakılların.

Hepsi ıslanıp iliklerine kadar titremelerine rağmen, şikayet etmez

lermiş durumlarından. Çünkü denizin dalgalarıyla yıkandıklarında soluk yüzlerine renk gelir ve hava bir de açıksa, o geçici renkler güneş ışığından ötürü parlamaya başlarmış. İşte bu zamanlarda, çenesi düşermiş çakılların.




- Biz gerçekten güzeliz, diye kasılırlarmış.. Hem renkliyiz, hem parlak.

Sadece bu kadarla da yetinmezmiş çakıllar. Diğerleriyle kıyaslarlarmış kendilerini, bazen kavga ederek, “sen küçüksün ben büyük”, “sen soluksun ben parlak” gibi laflarla. Kavganın en cav cavlı anında, bir ses duyarlarmış çoğu zaman. Derinlerden gelen o ses:

- Güzelliğinizle asla övünmeyin, dermiş onlara. Hele hele o güzelliği başka yerden almışsanız.

Çakıllar, pek aldırış etmezlermiş bu sese, yine renklerinden bahseder ve sataşırlarmış birbirlerine. Ama o ses tekrar duyulur ve:

- Renkli olmak hüner değildir, dermiş. O parlaklık ruhunuzdaysa eğer, renksiz olmak zarar vermez sizlere.

Çakıllar, kendilerine o güzelliği veren şeyi ve derinden derine gelen o sesi merak etmedikleri için, gülüp geçerlermiş söylenenlere…

Çakılların güzellikleriyle övündükleri bir gün, devlere benzeyen makineler girmiş o sahillere. Çelik tekerlekleriyle ezdikleri taşları bin parçaya bölerek. Birbirinden gururlu taşlar, o devlerin pençeleriyle savrulup atılmışlar bir yana. Dağ gibi yığılan çakıllardan bazıları, bu sefer “biz üsteyiz, siz altta” diyerek dalga geçmişler ezilenlerle. Kısa bir zamanda, sahilin altı üstüne getirilmiş adeta. Çakıllar, neler olup bittiğini anlamaya çalışırken, adamlardan sevinç çığlıkları yükselmeye başlamış:

- Bulduuuk! diye bağırıyorlarmış hep bir ağızdan. Bir sahil dolusu çakıla bedel olan o taşı bulduk.

Çakıllar, neyin bulunduğunu merak ederek adamlara baktıklarında, onların ellerinde renksiz bir taş görerek hayrete düşmüşler. Hepsi dudak bükerek alay etmek üzereyken, o renksiz taş güneş gibi parıldayarak selamlamış kendilerini, güneş çoktan batmış olmasına rağmen.

Parlak taş, bir kenara atılan çakılların şaşkınlığını fark edince:

- Yıllar boyu sizinle konuşan bendim, diye gülümsemiş.. Sizlerden çok daha aşağılarda ve toprak altındaydım. Ama içimdeki ışığı hiç bir zaman kaybetmedim. Ve o ışığı kimden aldığımı bildiğim için de asla gururlanmadım. Bu yüzden de sultanlara taç olup başlarda, yüzük olup eller üstünde taşındım asırlardır.

Çakıllardan hiç bir cevap gelmemiş. Adamlar ise, gece olmasına rağmen makinelerini başka bir sahile yönlendirmişler.

Ay ışığından aldıkları parlaklıkla öğünen yassı çakılların bulunduğu karşı sahile..!!
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi Eylül 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Yüreğimin kapısını araladım usulca... Hz.Muhammed(s.a.v) Eylül 0 1615 15Haziran 2009 14:40
Çakıl Taşları Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler Eylül 0 1764 15Haziran 2009 14:23
Kur'an okumayı bilmiyoruz Kur'ân-ı Kerim Genel Yitiksevda 1 2585 15Haziran 2009 14:03
Endonezya nasıl Müslüman oldu? Serbest Kürsü Eylül 0 1740 15Haziran 2009 13:48
AŞK-I ELİFBA Şiirler ve Şairler Eylül 1 1532 05Haziran 2009 22:24