Tekil Mesaj gösterimi
Alt 16Haziran 2009, 15:09   Mesaj No:12

AŞK'ÜL İSLAM

Medineweb Sadık Üyesi
AŞK'ÜL İSLAM - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:AŞK'ÜL İSLAM isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 38
Üyelik T.: 30Haziran 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:43
Mesaj: 984
Konular: 245
Beğenildi:29
Beğendi:0
Takdirleri:146
Takdir Et:
Standart RE: 27.Haftanın Misafiri Yağmur SANCAK

Mevlüt Agabey, Esselamüaleyküm, Sorularına cevap vereyim tek tek inşallah... Zaman bulamamıştım cevaplamaya, buyur :

1:Rabbini, içinden yalvararak ve korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah-akşam zikret ve gafillerden olma.
Bu ayetteki zikir kavramını Kuran'a göre açıklayabilirmisin?Ayette zikret geçerken zikir çekilmesi değil zikredilmesi söylendiği halde neden tarikatlarda farklı yorumlanır,zikir düşünme ile olduğu halde nasıl oluyorda değişikliğe uğramış.

Ayetten bağımsız olarak öncelikle şunu belirteyim; tarikatlarda çekilen zikir olayının amacı kişiyi kalben, ruhen, düşünsel olarak ALLAH İLE HER DAİM ALIŞVERİŞ HALİNDE OLMA’ya kişiyi hazırlamaktır. Şimdi tarikatlarda bu zikir olayı , dudak ile, dil ile yapılmakta.Bu yolculuğun başıdır.Salik’e (Yolcu)şeyhi der ki; adamım sen bu akşam 1000 la illahe illallah çek, çocuk der ki peki hocam eyvallah. Bu şekilde kalbi çalıştırmaya meyillendirilir yolcular. Ki kötü bir şey değildir. Aksine yapılması evladır kanımca. Bilinçsizlikten bilince terfi ettirir adamı. Amaç bellidir yani.Ama asıl üzerinde durulması gereken ; kalple gönülden yapılan zikirdir.İnsan rabbini anarken kalbi titremiyorsa,ruhu harekete geçmiyorsa, ayaklanıp yürüyesi gelmiyorsa,korku , endişe, haşyet hisleri adamı sarıp sarmalamıyorsa zaten o zikir zikir olmaz. Yetmediği gibi allaha karşı edepsizlik olur.Bak bu dediğim yolun başındaki bilinçsizce çekilen zikirden ayrı tutulmalı. Yani tarikatların bu tarafını eleştirmek abes olur. Bağlamayalım birbirine!..

Şimdi de ayetle bagımlı olarak düşünelim: Gün doğarken ve gün batarken , sabah ve akşam.Korku/Haşyet, benim farkımda ol ey kulum!..Yüzünü bana dön gayrı!..Kalp, günün her iki tarafında Allah cc.’e bağlı kalacak bu durumda. Kuran’da özellikle bazı zaman dilimlerinde Allah'ı anmaya ve onu kutsamaya yönelik pek çok direktifler vardır. Şimdi bu direktiflerle insanın kalbinde etkili olmak, onu inceltmek, yumuşatmak ve Allah'la temasa geçirmeye teşvik etmek amacıyla bütün evrenin harekete geçtiği zamanlardaki zikre dikkat çekilmektedir. Burada özellikle sabah , akşam ve gece zikrine dikkat çekilmesi yüce Allah'ın bu zamanların insanın kalbi üzerindeki özel etkilerini bilmesindendir. Çünkü Allah insanın yaratıcısı ve fıtratını, oluşumunun tabiatını en iyi bilendir.Yoksa Allah kulundan papağan gibi ya aşllah ya allah diye zikir çekmesini istemiyor.Farkındalık istiyor, adamlık dinine tabi olmanı istiyor .Yani biz tarikatlardaki zikri sadece bir yol azığı, bir kumanya olarak görelim .Amaç’a ulaşmanın ilk basamaklarındaki araç olarak görelim.Bu ayet üzerinden de birleştirdiğimizde bir sorun kalmıyor sanırım azizim ? Tatmin olduysan ikinci soruya geçek....

2:Bütün müslümanlar olarak hep ehlibeyti sevdiğimizi iddia ederiz ama neden hayatımızın bir kısmında dahi onların öğretisi ve yaşamı ile yaşamayıpta soylarından olduklarını söyleyen kesimlere (ne kadar layık olabiliyor iseler İmam Hüseyine)! daha yakın duruyoruz Temel varken neden kuyruklar ile yetiniliyor.

Şimdilerde bilmeyen, bilmediğini de bilmeyenler ve bir de bunda keçi gibi ısrar edenler türedi.Ben bu soruyu yüksek izninizle pas geçiyorum mevlüt abi :=)

3:Günümüz türkiyesinde tarikatlar gerçek manada Tasavvufu temsil edebiliyorlarmı?

Hayır kesinlikle. Fadime müslüm kalkancı olaylarından bahsetmiyorum, o bir medya oyunuydu, biz de yuttuk , geçmiş zaman geçelim, en basitinden bütün hışımları üzerime çekeceğimi bilerek tek bir örnek vereyim MENZİL ‘e mensup oldugunu iddia eden ve bir de tasavvuf öğretilerine göre adam yetiştirip ortaya saldıklarını söyleyenlerin yüzde doksandokuzu ! dikkat edin yüzde 99’u diyorum KENDİ NEFSLERİNE HEVA VE HEVESLERİNE HİZMET ETMEKTE VE ETTİRİLMESİNE SEBEP OLMAKTADIRLAR.. İslam şemsiyesi altında hem de!.. Başkaca bir şey dememe gerek yok sanırım, bilenler bilir.. Bunlar islamı, tasavvufu değil, onu veriyor/muş gibi yaparak, allahın adıyla nemalanmaktadırlar saf milletimden. Bunun hiç unutturulmaması lazım... Ama adam gibi islamı yaşayan, yaşanmasına vesile olanları, karınca kararınca dahi olsa ciddi anlamda islama tasavvuf adı ile hizmet edenleri bütün bu suçlamalardan açıkça tenzih ederim. Vesselam!..

4:Ehli sünnet ve şia olarak ayrım yapılması sizce islama darbe değilmidir,Bu ayrımı Hangi dine dayanarak yapabiliyorlar,Ve Allah bizlere islam olun dediği halde başka isimler altına girmek için gösterilen çabalar neden?

Ehli sünnet_şia diye bir ayrıma ben en başından karşıyım.Millet diyor ki Ben ehli sünneti , ben şiayı, ben şunu bunu seçiyorum bence doğru bu diyorlar ? Yukarıda bir cümle kurmuştun, temel varken neden kuyruklarla uğraşıyorlar diye.. Aynen bu cümleyle soruyorum o halde, neden kuyruklarla uğraşıyorsunuz ? Şucu bucu olmak mı islam olmak mıdır aslolan ? Bu şekilde ayıştırmaların fitneyi tetiklediğini düşünüyorum.fitnenin karşısında durabilmenin en iyi yolunun ÜMMEDDİN BÜTÜN DÜZLEMLERDE BİRLEŞMESİ olduğu kanısındayım ben . Çünkü İslami mezheplerin onları ayrıştırmak yerine İslami düşünce hayatını zenginleştiren ilerlemesine ve gelişmesine katkıda bulunan fikir farklılıkları olduğu kanısındayım.Şiaydı, Ehli sünnetti,şuydu buydu diyeceğimize, birleştirici unsura yüzümüzü dönmemiz gerekir.Ki bizi çözecek olan da budur kanımca!..