Konu Başlıkları: Biz kimiz? 1
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 18Haziran 2009, 13:11   Mesaj No:2

Yitiksevda

Medineweb Emekdarı
Yitiksevda - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Yitiksevda isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 2
Üyelik T.: 10 Nisan 2008
Arkadaşları:3
Cinsiyet:Erkek
Memleket:MALAZGIRT
Yaş:47
Mesaj: 5.078
Konular: 295
Beğenildi:124
Beğendi:24
Takdirleri:153
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Biz kimiz? 2

biz fanatik miydik?

fanatik değildik ama kuşkucu, ılımlı, hoşgörülü, tarafsız da değildik. biz inançlarımızdan kuşku duymayacak kadar emindik. İman, etimolojisinde emin olmayı zaten barındırıyordu. tarafsız olmamız da mümkün değildi. çünkü müslüman olmak taraf olmayı, ya allah'ın tarafında (hizbullah), ya da şeytanın tarafında( hizbu'ş-Şeytan) olmayı gerektiriyordu. hoşgörülü olmak da görece bir anlam içeriyordu. rabbimiz sınırımızı, kafirlere karşı şedid olmak, müşriklerden beri olmak şeklinde çizdi ise, hoşgörünün nerede biteceği apaçık belliydi

peki biz fundamentalistmiydik?

temelleri, aslı, asla dönmeyi, öze dönüşü savunuyorduk. ama fundamantalist değildik. sonradan ilave edilmiş olana(bidata) bağımlı değildik. çünkü türedi değildik. hz. adem'den, hz. İbrahim'den, hz. muhammed'den sözediyorduk. özü aslına uygun bir şekilde kavramaya çalışıyorduk. evrensel vahyi ideallerimiz dünyanın tümünü kuşatmayı içeriyordu. kültürel ve etnik kısıtlamalara tahammulümüz yoktu. ne yerli ne de yabancı müşrikler tarafından İslam'ın yama olarak, ek kimlik olarak, yedek parça olarak kullanılmasına gönlümüz razı değildi. bu bakışımızın oluşmasında, şüphesiz seyyid kutub'un rolü büyüktü.

ya radikal miydik?

bu sıfatın tüm çağrışımlarına sahip çıkmamız mümkün değildi. ancak şurası kesindi ki ılımlı değildik, köktenciydik. müşriklerle uzlaşamazdık. onlara ancak kendi hakim olduğumuz zeminde, kontrollü hayat hakkı tanıyabilirdik. çünkü şirk ile tevhid apayrı gerçekliklerdir; yalnız birbiriyle tenakuz edebilirler, uzlaşamazlar,birbirlerinin yerine geçemezler. çünkü allah teala kafirlere itaat etmemeyi, onlardan kati bir şekilde ayrı durmayı emretmiştir. o halde düşmanda kuşku uyandırsak da kendi yolumuzda yürümeliydik.

bütün bu isimler, cazip gelen anlamlar içerse de başkaları tarafından bize takılan sıfatlar olarak kullanmaktan hep tedirginlik duyduğumuz görece vasıfları ifade etmekteydiler. biz, allah'ın bizim için seçtiği "müslüman" ismini en büyük sıfat, en yüce niteleme olarak yeterli görüyorduk. çünkü vasıflandırma öncekiler gibi düşmandan değil, yegane dost'tan geliyordu.

bu denemede 80'lerde kendi bilincine erme sürecini yaşamış, fıtratını,özünü keşfetmiş bir kuşağın yaptığı yanlışları değil, doğruları hatırlatma çabası içerisinde olacağız.
Alıntı ile Cevapla