Konu Başlıkları: Biz kimiz? 1
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 18Haziran 2009, 13:12   Mesaj No:3

Yitiksevda

Medineweb Emekdarı
Yitiksevda - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Yitiksevda isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 2
Üyelik T.: 10 Nisan 2008
Arkadaşları:3
Cinsiyet:Erkek
Memleket:MALAZGIRT
Yaş:47
Mesaj: 5.078
Konular: 295
Beğenildi:124
Beğendi:24
Takdirleri:153
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Biz kimiz? 3

tevhİdİ bİlİnce ulaŞma sürecİmİz

kendi sorumluluğumuzu taşıma yaşına geldiğimizde, olgun bir şahsiyet geliştirebileceğimiz alanlar olarak ilk başvurduğumuz adresler, ya yüzyılların birikimiyle gelen kemikleşmiş önkabulleri olan tarikatlardı, ya da yarım asırlık bir deneyime sahip cemaatlerdi. bu yapılar İslam'ı çeşitli ideolojilerin yedeğine takmışlardı. çoğunlukla sağcı, milliyetci, mukaddesatcıydılar. bazılarındaki ırkçı histeriler, dünyanın başka coğrafyalarındaki islam ümmetinin kazanımlarını anlamamıza engel teşkil ediyordu.geleneksel cemaatların kurumlarındaki işleyiş biçimi, "abicilik"esası üzerine kuruluyor, insan fıtratından gelen ilahi yeteneklerin ortaya çıkmasını engelleme yöntemi yaygın bir usul olarak kullanılıyordu. efendiler ve abiler askeri bir disiplin içerisinde gizil imajlar ihsas ettirmeyi unutmadan, haksız makamlara, haksız rütbelere kumanda ediyorlardı. yani buralardaki işleyiş biçimi, komunist parti'nin politbüro'sundan pek farklı değildi. en çok rapor veren üssüne, ağabeyine en çok yaranabilen posta oturuyordu. kısaca yetenek ve becerilere göre istihdam yoktu.
oysa bizim genç dimağımızın yavaş yavaş kavramaya başladığı İslam, allah'ın izin verdiği sınırlar içerisinde mümkün olduğunca bireysel özgürlüğü gerçekleştirmeye olanak tanıyor, şurayı, istişareyi, fıtri kabiliyetlerin bastırılmaması gerektiğini ön görüyordu.

herşey kendi benliğimizdeki gizleri keşfetme yaşına geldiğimizde başlamıştı. İlkin, hayatın anlamıyla ilgili ipuçlarını yavaş yavaş okumaya başladığımız kitaplarda farkettik. kitaplarla kurduğumuz dostluklar, bir yandan içinde bulunduğu durumdan pek rahatsız olmayan geniş yığınlardan bizi ayrıştırırken, bir yandan da rahatımızı kaçırıyordu. okuma alışkanlığımızı geliştirmeye başladığımız ilk günlerde huzur sokağı'ndaki huzuru daha sonra okuduğumuz hiçbir kitapta bulamıyorduk.okudukça bilmediklerimiz artıyordu. daha çok okuyor, daha çok bilgisizliğimizi hissediyorduk. bu durum bizi rahatsız ediyordu. öte yandan her kitaptan belleğimizde kalan bir kaç kelimelik cümleden oluşan mesajlar,ömür boyu umut olacak ideallerimizi yüreğimizde yaptığı devrimlerle ete kemiğe dönüştürüyordu.

okuduğumuz kitaplar, zihnimizin içine doğru yumruk yumruk iniyor,düşünce dehlizlerimizde, kişisel yaşam ayrıntılarımızda, toplumsal alanda yaşayan hurafe buzullarını eriten yücelik ateşini yakıyordu. kitaplar içimizdeki putları kıran balta, dışımızdaki putlara dikkatimizi yönelten motor güçtüler. kitaplar benliğimizde yepyeni dünyalar kuruyordu, insanlara açmak istediğimiz. bazı kitapların zihnimizde başlattığı yangın bir türlü dinmiyor, fırtınaların önündeki gemi gibi önüne katıp sürüklüyordu. bundan fazlaca rahatsızlık duymamak, basit algılama biçiminden uzaklaştığımız, mütekkep zihinli tarihin öncüleri arasına aday olduğumuz anlamına geliyordu. nereye gideceği belli olmayan bir kervana katılmak, genç dimağlarımızda cazibe merkezleri oluşturuyor, bildik yaşantıların verili alanları bize hiçbir şey vadetmiyordu. yaşanan hayatın dışına çıkmayı göze alamazsak yaşanması gerekenleri keşfetme şansını yakalayamazdık. meraklı bir kafa yapımız, yepyeni bilgileri kazanmaya aşina bir kalbimiz olmuştu.

yeni satın alacağımız kitaplardaki dikkat edeceğimiz nokta, bize olduğumuz yerde durmamasını öğütlemiş olmasıydı. mevcudu korumayı öğütleyen yapıtlarla aramız hoş değildi. okuduklarımızda orjinal, değişik, zihnimizi allak bullak edici yaklaşımlara öyle alışmıştık ki, yeni bir şey söylemeyen bir kitap rahatsızlık verirdi. sürekli yeniliğin peşinden koşmak, yeniyi,orjinal olanı arayış, eskimeyen, pörsümeyen yeninin kenarında durana kadar sürdü. bambaşka dünyalar özlemi çekiyorduk. dünyamız ve yaşadığımız coğrafyanın kurtuluşu için tek atılım kaynağı olarak İslam, tüm benliğimizde bitimsiz yeni umutlar yeşertiyordu. artık ömrümüzü,gözleri bürüyen şirk karanlığının toz dumanına rağmen, varoluşun gerçek anlamı için çarpan bir kalble bitmek tükenmek bilmeyen bir deryaya doğru hızla yol almak gerektiği ideali üzerine kuruyorduk. geleceğe yönelik amacımız, sosyal özeleştiriyi harekete geçirmek suretiyle nefislerimizde yaptığımız ıslahı kollektif şuurda da gerçekleştirmek olacaktı. statükonun yaşanan çirkinlikleri, başkaldırı arzumuzu kışkırtıyordu.

eylemlerdeki değişim ile zihinsel değişimin çoğu zaman birbirine koşut olmaması önemli bir sorundu. bu durum zihinleşme tehlikesini haber veriyordu. tehlikenin üstesinden ancak sahih diyalog kurma yeteneğini kazandığımızda gelebilirdik. düşünce ile eylem, vahiy ile oldu, bireysel varlığımızla kur'an, toplumla ilahi esaslar arasında sağlıklı ilişki kurmayı başaramayanlar, hayatın öğütücülüğü karşısında direnemediler. yani zihinselleştiler biz ise dünya üzerinde haksızlığa uğrayanların, yoksulların, acı çekenlerin, zayıfların sözcüsü olmak istiyorduk.

İslami bilincimiz doğru kitaplar seçtiğimiz oranda bileniyordu. uzun kış gecelerinde, öğrenci evlerinde gönlümüzü ışıtan umutlarımıza tercüman olan gelecek tasarımları ürettik, hem çok ilerlere dönük hem de yarın şehit olmayı hesaba katan kurgulardı bunlar
Alıntı ile Cevapla