Konu Başlıkları: Biz kimiz? 1
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 18Haziran 2009, 13:19   Mesaj No:6

Yitiksevda

Medineweb Emekdarı
Yitiksevda - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Yitiksevda isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 2
Üyelik T.: 10 Nisan 2008
Arkadaşları:3
Cinsiyet:Erkek
Memleket:MALAZGIRT
Yaş:47
Mesaj: 5.078
Konular: 295
Beğenildi:124
Beğendi:24
Takdirleri:153
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Biz kimiz? 6

İmanimizi eylemleŞtİrİŞİmİz
geniş kitlelerin uyuşukluğuna çözüm arama çabasındaki İslami hareket diye tanımlanan oluşumlar, müslümanları bilinçlendirme bakımından dikkati hakeden övgüye layık çalışmalar yapmıştır. taptığımız kitle gösterileri, tağuttan bağımsız bir güç olduğumuzun, gücümüz yettiğince egemen şirke karşı çıkacağımızın şahitliğini gösterme biçimleriydi.

topluma yeni, aslında bilinmesi gereken ama unutulmuş doğruları hatırlatan bir hareket genç oluştan dolayı çocuksu, tecrübesiz,serüvenci gibi gözükebilir. ancak doğruların ilahi kaynaklı oluşu, bireylerin özgüvenini arttırmasının yanında, onları olgunlaştırırdı da. kendi sorumluluklarını yüklenmeye, taşımaya gücü yetmeyenlerin, bedenini dünyanın yükünü omuzlamaya teşne hissetmesi, alkışlanacak bir davranıştır. oysa bu davranış muhafazakarlar tarafından idealistlik suçlamasıyla küçümseniyordu. yani gençlere bile devinimi çok gören, her tür değişimi küfür olarak niteleyen, yok sayan bir kültür içerisinde yaşıyorduk. doğrularımızı kabul edenler dahi dünyayı değiştirebilecek güçteki duyarlılığımıza üstten bakıyordu. önümüzde oldun, dünyayı ölçüp biçmiş, sağlam tutarlı aynı zamanda bizim devrimci coşkumuza sahip, güngörmüş, aynı davanın çilesini çekmiş önderlerin olmayışı,işimizi çok zorlaştırıyordu. ancak 70'li yıllarda egemenlik ilişkilerine karşı İslami temelden duruşlar geliştirmiş bazı müslümanların ortaya koydukları şahitlikler önümüzü ışıtıyordu.

80 li yıllarda( özellikle 1987-88) damgasını vuran başörtüsü mücadelesinin cumhuriyet tarihinde benzer bir örneğine rastlamak zordur. müslüman kadının modernizmi kabul etmeyen, geleneğin kendisini ikinci plana itiş pasifizmine de teslim olmayan taleplerin gündeme getirildiği bu mücadele, İslam'ı hayatın her alanında kurumlaştırma cihadımızın bir sembolü haline gelmişti. bu cihad, tağutla karşı karşıya gelmeyi zorunlu hale getiriyordu. bu cihadı sistem yararına geçersiz kılmak için İzmir'de 35 camiide kapalı devre naklen vaaz veren bir hocaefendiye göre, allah'a isyanı emretse de bir devlete karşı gelmek müslümanların değil, çarşaf giymiş solcuların işi olabilirdi. yine bazı üstadlar (!) iffetin ilimden daha evla olduğu kıyaslamasıyla müslüman kızların eğitimini yarıda bırakmasını tavsiye ederken bir islami direnişi akıllarının köşesinden bile geçirmiyorlardı. fakat kur'an'ın önderliğinde gerçekleşen başörtüsü mücadelesi, topluma gerekli mesajları vermiş, sistemi gerileten bir kazanımı, statüko yanlısı mukaddesatcılara rağmen elde etmişti. başörtüsünün bu gün sorun olmaya devam etmesinin nedeni, evrensel şirkin tipik faaliyet biçimleri olan, allah'ın nişanelerini ya ebrehe gibi ortadan kaldırmaya çalışmak, ya da ebu cehiller gibi içini boşaltarak anlamsızlaştırmak gayretleridir. üniversitelerde eğitim hakkını ortadan kaldırmaya çalışanların, müslüman kadınların tesettürüyle mesleğini icradan alıkoymak beklenen bir şeydir. üzücü olan ise, tesettürü yozlaştıran defileci müslüman tüccarlar ile başörtüsü ayetlerini lafzen tahrif edemeyip, mana ve içeriği üzerinde oynamaya çalışan düzenin uzman din adamlarının yaptıklarıdır.

biz modernizmi şirk bellediğimiz halde gelemek adına bizi modernistlikle suçlayanlar, araç olarak modernitenin alternatifi (her alternatifin alternatifi olduğu şeyden izler taşıdığı unutulmamalı) yeniden üretimi, bir başka versiyonu olan post-modernizm söylemini kullanıyorlar. bu ise kapitalist bunalımı yaşayanların hippiliğe, doğu mistitizmine çevrilmesi gibi yılana sarılmaktan başka bir anlam taşımamaktadır. oysa yanlışlıklarımıza vahyi temelden eleştiriler gelseydi dikkate alırdık. çünkü ilahi vahydir ki, sadece o hiç bir dönemsel koşuldan etkilenmez. konjoktüre göre hareket edenler, bir zaman önce sosyalist retorik kullanırken, şartların değişmesiyle, liberal, gramsci markalı sivil toplumcu söylemlere iltifat edebiliyorlar. toplumsal barışı bozan biz olmayalım suni endişesi birilerini yiyip bitiriyor, hatta bu konuda müşriklerle ortak bildiriler imzalayabiliyorlar. sanki toplumsal uzlaşı isteyen müşrikler varmış gibi, binbir emekle kemikleşen kazanımlarımızı tehlikeye atan, müslümanların taleblerinden vazgeçmesini doğurabilecek şekilde mevsukiyeti şüpheli vesikalardan mülhem projeler üretip, birlikte yaşama formülleri üzerine nevzuhur hikayeler yazabiliyorlar.

herkesin uzlaşı projeleriyle bizi inkar etmeye çalıştığı bir zamanda doğrularımızın hatırına, zaaflarımıza rağmen bizimle olanlar gerçek dostlardır. Şöhretini ve çevre ilişkilerini bizim kuşağımız üzerinden sağlayıp sonra da, nankörlük ederek geçmişini bir kalemde silenleri anlamamız mümkün değildir. oysa hayatın içerisinde yaşayan kötülüklere, çirkinliklere, zulme karşı geliştirilen militanca genç coşkular, küçümsenmemeli, geliştirilmeli, olgunlaştırılmalıdır. asla inkar edip yok sayılmamalıdır. yok sayma ve inkar, kazanılan mevzilerin kaybedilmesiyle sonuçlanır ve yok sayanları da içerisine alan bir tehlikenin habercisi olur. halbuki her zamandan daha çok ihtiyacımız olan, düşmanlarımıza tehdidkar bir tavırla, hiçbir şekilde erdemsiz yaşamayacxağımızı ilan etme zamanıdır.

sözün özü
bizimkisi bir fıtrat ayaklanmasıyla içimizde saklı duran güzelliklerin açığa çıkmasına izin vermekti.bilindiği gibi her zorlu toplumsal hareketin içerisinde savaşımı devam ettirme gücünü kendinde bulamayanlar çıkmıştır. bu savruluşlardan ümitsizliğe kapılanlar, ya rahat bir hayatı tercih ederek herşeyi bırakıp gidebilecekler, ya da allah'ın mü'minlerden yerine getirmelerini istediği sorumlulukları, uzun soluklu, geniş yürekli dostlarla beraber yerine getireceklerdir. duyarlılıkları öldüğü için şu an ortalıkta gözükmeyenler harekete imam olmayı göze alamayanlardır. ancak umulur ki, gerekli talebleri oluşturacak canlı şahitlikleri gördüklerinde, yaşanan geçmişteki güzelliklerden güç alarak içlerindeki musabların indifadaya, ebu zerlerin kıyama kalkmasına izin vereceklerdir.

bir başka gerçekliğimiz de, 80 kuşağının intifadasına katılmakla beraber zihninde o intifadayı elverişli kur'an'i temelleri kuramayanların maalesef hayatın içinde eriyip gitmeleridir.

biz, hiç ilişilmemiş tabulara dokunmaktan korkmayan cesur mübelliğ olmayı rol gereği değil, rabbani usulün icabı hayat tarzı olarak seçtik. lideri kişi ve kurumlar, cemaatler değil, ilkeler olan bir kuşak olarak yaptığımız İslam'ın şahidi olma denemesi hem kendimizin hem de ümmetin önemli kazanımlar elde etmesi sonucunu doğurdu. nicel olarak olgun oluşumlar geliştiremesek bile,zihni ve pratik iyileştirmenin modeli olduğumuz inkar edilemez. bu şahitliği devam ettirenlerimiz yeryüzünde dolaşmaya devam ettikçe, müslümanlara milliyetcilik, kutsal devletcilik, islam sosyalizmi gibi ucubeler bir üst kimlik olarak dayatılamayacaktır. biz saf bir kimlik olarak, hiç bir eklemeye tabi tutmadan islam'a sahip çıkacağız. allah'ın bizim için seçtiği dini yaşamak ve yaşatmak noktasında kafamızı, yüreğimizle koyduk bu yola. bu uğurda karşılaşacağımız tüm zorluklara tevhidi bilincimizle direnecek, hayatın kıyısında beceriksiz durmayacak, yüce ideallerle yeşerttiği umutlarla diri tutacağız. Şehid malcolm x' in "en iyi nasihat güzel örnek olmaktır" sçzünü bir şiar olarak aklımızdan hiç çıkarmayacağız.

büyüklerimizin ve hocalarımızın ideallerimizi alaya alıp, gençlik heyecanı olarak gören edasından nefret ettik biz. acı çekerek de olsa, ayakları yere basmayan ama bizi ayakta tutan ütoplayalarımıza kartolozların dokunmasına izin vermedik. bazı hedeflerimizde nicel değişiklikler yapmak, vahiyle temellenmiş ilkelerimizde nitel hiçbir farklılaşmaya yol açmadı.

80 kuşağı olarak dünyada İslam'ın yükselen değerler arasına girdiği bir dönemde gençlik heyecanlarımızı yaşadık. ancak 68'in sosyalist, hippi, anarşist ölçüsüzlüğüne, 90 ın lümpen, liberal özelliklerine uymayan yapımızla, gelecek tasarımlarımızın geçmiş zamanlarda kalmış yitik hatıralar olarak kalmayacağına yemin ettik. bizi bir kaşık suda boğmaya çalışanlara cihad ile direneceğiz. muhafazakar olmayacağız, ama hiç değişmeyen yenilere sürekli sahip çıkacağız; temelini ilahi vahiyle kuramadığı için sürekli değişenlere inat.

biz beşer icadı tanrıları reddederek, allah'ın yanına sığınmakla özgürlüğümüzü kazandık. zalimlerle hiçbir gayrımeşru ilişkiye girmeyeceğimiz konusunda allah ile ahitleştik. bu ahdimizi bozmamak boynumuzun borcudur. vesselam

fevzi zülaloğlu
Alıntı ile Cevapla