Konu Başlıkları: Ali Şeriati'ye Reddiye
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 15 Temmuz 2009, 14:15   Mesaj No:9

Emekdar Üye

Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:47
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:48
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Standart RE: Ali Şeriati'ye Reddiye

Öncelikle şunu belirteyim SEYYİD KUTUBA Bunak diyebilecek kadar rezilleşebilen bu ve benzeri REDDİYE'çiler ilimden nasiblenmemiş ALİ ŞERİATİ'YE ve SEYYİD KUTUBA İFTİRA atmayı kendilerine meslek edinmiş kişilerdirler.

Ehli Sünnet arasında çok meşhur olan ve bir kısım sahabe hakkında sürekli referans olarak gösterilen rivayetlerden birisi "Aşerei Mübeşşere Hadisi" diye bilinen Allah Resulü'nün ismini vererek cennetle müjdelediği on kişiyi anlatan rivayettir.Bu rivayet hakkında şimdilik aktarabileceğimiz bazı hususları şöyle sıralayabiliriz:

1-Evvela bu hadis en muteber hadis kaynağı kabul edilen Buhari ve Müslim'de nakledilmemiştir.Ehli Sünnet alimlerinden bir çoğu Buhari ve Müslim'de olmayan bir hadis (aleyhlerinde olduğu zaman) hemen Buhari ve Müslim nakletmediği için rivayeti kabul etmezler.

2-Bu hadis iki Sahabiden nakledilmiştir ki ikisi de bu hadise göre, müjdelenen on kişinin içerisindedir.Birisi Abdurrahman b. Avf,diğeri ise Said b. Zeyd. Bu ise sadakat ve taharetleri başka delillerle sabit olamayan kimseler hakkında, kendilerine yönelik bir tezkiye ve medhiye niteliğini taşıdığı için şüphe ve şaibeye muciptir.

3- Bu hadisin bir ravisi Abdurrahman b. Hamid isminde bir kişidir ki söz konusu hadisi, babası Hamid b. Abdurrahman ez-Zuhri kanalıyla bir defasında Abdurrahman b. Avf'tan, bir defasında ise direk olarak Resuli Ekrem'den nakletmiştir.
Bu senet esastan batıl bir senettir. Zira evvela Hamid b. Abdurrahman ez Zuhrî bir kere sahabi değil tabiidir; tabii olduğu için de Resulullah'tan direk nakli söz konusu olamaz; saniyen Abdurrahman b. Avf'tan nakli de doğru değildir; zira bu adam hal tercemesinde kaydedildiği üzere Hicri 32. yılında, tam Abdurrahman b. Avf'ın vefat ettiği senede veya ondan bir sene sonra dünyaya gelmiştir.Abdurrahman öldüğünde henüz bir bebek olan veya daha dünyaya gelmemiş olan birisinin ondan hadis rivayet etmesi düşünülebilir mi?! (1) Böylece bu rivayetin senedi kopuk bir senet olduğu için muteber sayılmaz.

4- Hadisin nakledildiği diğer sahabi ise Said b. Zeyd'dir.
Bu hadis iki senedle Said'den nakledilmiştir. Hadisin metnine bakıldığında, da görüldüğü gibi Said, bu hadisi Muaviye zamanında Kufe'de, Kufe mescidinde nakletmektedir.

Şimdi evvela sormak lazım, bu kadar aradan zaman geçmesine rağmen neden o güne kadar Said bu hadisi nakletmemişti. Halbuki Peygamber'den sonra sahabiler, hadiste isimleri geçenler arasında çıkan ihtilaflar, kavgalar sırasında en çok bu tür hadislere ihtiyaç duyuluyordu. Eğer böyle bir hadis olsaydı hemen kendisi veya sevenleri ona sarılır ve onu referans olarak gösterirlerdi. Halbuki tarih o zamana kadar böyle bir hadise, herhangi birisi tarafından temessük edildiğini nakletmemiştir.

Burada iki ihtimal söz konusu olabilir; birincisi şu ki Said, Hz. Ali'ye açıkça yapılan hakaretlere karşı onu savunmanın tek yolunu, onu da o gün kabul gören bazı meşhur Sahabilerin de yanına koyarak, cennetlik olduklarını, dolayısıyla hakaret edilmemesi gerektiğini vurgulamakta gördüğü için böyle bir yola baş vurmuş olabilir.

Bundan da daha güçlü ihtimal şu ki, Said tarihlerin de yazdığı gibi Kufe'de bulunduğunda, Muaviye'nin valisinin ve Muaviye taraftarlarının Hz. Ali'ye yaptıkları hakaretlere karşı gelmesi, artı Yezid veliaht tayin edildiğinde de biat etmeyip Mervan'la sert tartışmaya girdikten sonra, Muaviye'nin hilelerinden ve başına gelecek tehlikelerden korkarak kendisini bir nebze emniyete almak için bu rivayeti uydurup, ben Ali'yi de, muhaliflerini de seviyorum imajı vermek istemiş olabilir.

Belki de hiç birisi değil ve bu hadis Said'in diline uydurulmuştur (ki bizce bu en mantıklı ihtimaldir).Yoksa birbiriyle taban tabana zıt düşünce ve tavırlar sergileyen, hatta birbiriyle savaşan, on kişinin hepsinin de cennetlik olması nasıl düşünülebilir?!

Bu çelişkileri gözleriyle görmek için, tarafsız bir gözle konuyla ilgili değişik kaynakları araştıran kimseler bunun açık örneklerine sık sık rastlayabilirler. Bu on kişi arasında yaşanan ihtilaf ve sürtüşmeler hakkında detaylı bilgi sahibi olmak isteyen kimselere bizzat Ehli Sünnet kaynaklarından gerekli bilgi ve belgeler sunmamız mümkündür.

Hatırlatılması gereken bir diğer husus şudur ki, faraza bu hadis doğru bile olsa, bunun benzeri olan ve diğer bir kısım sahabînin cennetlik olduklarını isimleriyle vurgulayan ve senet açısından daha güçlü ve daha sahih olan hadisler de bulunduğu halde neden sadece bu hadis dillere destan olmuştur? Öyle ki mesela İmam Ahmet b. Hanbel "Bu on kişinin dışında kimseye, 'şu cennetliktir' denmesi caiz değildir." demektedir. (2)

Mesela Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin hakkında:
"Hasan ve Hüseyin cennet gençlerinin efendisidir." diye buyurduğu hadis ittifakla sahih olarak kabul edilmiyor mu?
Yine: "Hasan ve Hüseyin'in, dedeleri, babaları, anneleri, amcaları, halaları, teyzeleri, kendileri ve ikisini sevenlerin hepsi cennettedir" buyurmamış mıdır Allah'ın Resulü?! (3)

Aynı şekilde Hz. Fatıma'nın cennete girecek ilk kadın olduğunu vurgulayan muhtelif hadisler, yine Hz. Hatice annemizin cennetle müjdelenmesini, cennetteki yerini açıklayan hadisler neden göz ardı ediliyor?
Yine sahih senetle şöyle buyurduğu rivayet edilmemiş midir?: "Hiç şüphesiz cennet şu dört kişiye müştaktır:Ali b. Ebi TAlib, Ammar b. Yasir, Selmanı Farisi ve Mikdad."

Yine şöyle buyurmamış mıdır?:Cennet üç kişiye müştaktır Ali, Ammar ve Bilal Ahmed b. Hanbel büyük bir hadisçi olmasına rağmen bu hadisleri bilmiyor muydu ki "Bu on kişinin dışında kimseye, 'şu cennetliktir' denmesi caiz değildir" diyor.Evet, neden sağlam senetlerle nakledilen bu hadislerden kimsenin haberi yok?!Ama yukarıdaki hadis senedi zayıf olmasına rağmen dillere destandır?! Kararı sizin insaf ve hür vicdanınıza bırakıyoruz.

KAYNAKLAR:
1-İsteyen,Tehzibüt Tehzib ve diğer Rical kitaplarına bakabilir.
2-Celaül Ayneyn, S.118.
3-Taberani, El Kebir ve El Evsat kitaplarında bu hadisi nakletmiştir.
Alıntı ile Cevapla