Tekil Mesaj gösterimi
Alt 22 Temmuz 2009, 01:09   Mesaj No:6

Emekdar Üye

Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:47
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:48
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Standart RE: Kadir Gecesi Hakkında Yeni Bir Soru !

5. Bir esenliktir o şafak sökene kadar/ aydınlığa kavuşuncaya kadar.

Âyette şafağın sökmesi ile kastedilen, "meleklerin ve ruhun inişiyle meydana gelen aydınlanma"dır. Buna göre; melekler, [Kur'ân Âyetleri] ve içerdikleri ruh [bilgiler] inişlerini, [içe işleyerek yardım ve destek vermelerini] zihinsel karanlıkların aydınlığa dönüşmesine kadar sürdürürler. Bu bilgileri öğrenmek isteyenler, zihinlerinde hiçbir problem ve karanlık nokta kalmayıp mutmain olurlar ve sonunda cennete girerler. Bir başka ifade ile Kur'ân Âyetlerindeki bilgiler insanın düşüncelerinde hiçbir karanlık nokta bırakmayacak şekilde aydınlatıcıdır, tatmin edicidir ve cennete erdiricidir. Kur'ân'ı okuyarak ondaki bilgi ışığını bulanlar, iyiyi- kötüyü, doğruyu eğriyi, yararlıyı.zararlıyı en isabetli şekilde ayırt etmeyi de öğrenirler.

SONUÇ:
Kur'ân ile tanışanlar, her türlü zihinsel karanlıklardan mutlaka kurtulur, aydınlığa çıkarlar. Ruh [can] taşıyan melekler, kişilerin içlerine işlerler ve her konuda onlara yol gösterir, yardımcı olurlar. Sonunda da onları selâmete ulaştırırlar [karanlıklardan kurtarıp şafaklarını söktürürler]. Kadir gecesiyle tanışmak [Kur'ân'ı kendine rehber edinmek], bin aydan ya da bir ömürden daha hayırlıdır.

Her insanın bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesi ise, o insanın Kur'ân ile tanıştığı, onu hayat reçetesi, rehberi, ışığı, ruhu, şifası, ibret levhası, hayat düsturu ve hayat yönetmeliği edindiği, bu nedenle de meleklerin ona yardıma koştuğu, mutluluklarının başladığı gecedir; ya da bunların gerçekleştiği herhangi bir gündür, saattir, dakikadır, saniyedir.

O halde, biz de ne zaman Kur'ân'a sarılırsak, sarıldığımız o an hayatımızın dönüm noktası olur. Öyle ki, o an bize bin aydan, bir ömürden, hatta milyonlarca aydan bile daha yararlı olur. Çünkü kurtuluşumuz Kur'ân'ı tanımamıza, ona inanmamıza, içeriğini anlamamıza, içerdiği tüm değerleri içselleştirerek yaşamamıza bağlıdır. Dînimizde faziletli zamanlar ve mekânlar asla yoktur; faziletli ameller vardır. Onun dereceleri de amelin zahmeti ve emeğiyle orantılıdır.

Keramet gecede değil, Kur'ân'dadır. Allah'ın koyduğu yaşam

Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.


ALLAH ve BİZ ZAMİRİ
Kur'ân'a bakıldığı zaman Yüce Rabbimizin birçok Âyette kendisiyle ilgili olarak "İnna, nahnü" "Biz. zamirini kullandığı görülür.

Dikkat edilirse, "Birinci Çoğul Şahıs" zamirinin farklı kullanımları olan "Biz, Bizi, Bize, Bizim, Bizden" gibi ifadelerin Allah için kullanıldığı her Âyette, Allah'ın sıfatlarının tecellisine yönelik vasıtalı tasarrufların ifade edildiği görülür. Bunu yüzlerce örnekle açıklamak mümkündür. Ancak burada herkesçe bilinen birkaç örnek vermekle yetinilecektir:

(Kevser: 1) "Şüphesiz Biz sana kevseri verdik."

(İnşirah: 1) "Biz, senin için, senin göğsünü açmadık mı?"

(Kadr: 1) "Muhakkak ki Biz onu kadir gecesinde indirdik."

Yâ-Sîn Sûresine göz atıldığında, Allah'ın sıfatlarının tecellisi olan tasarruflarının açıklandığı 8, 9, 12, 14, 28, 31, 33, 34, 37, 39, 41, 42, 43, 44, 65, 66, 67, 68, 69, 71, 72, 76, 77, 78. Âyetlerinde Biz ifadesinin; zatına yönelik açıklamaların yapıldığı 60, 61. Âyetlerde ise Ben ifadesinin kullanıldığı görülür.

Kur'ân'da Allah için kullanılan zamirlerin şu şablona uyduğu açıkça görülmektedir:

1. Allah'ın zatına ve üluhiyyetine ait ifadelerde ene, inni [Ben birinci tekil şahıs] ifadesi kullanılmaktadır.

Mesela: Bakara Sûresinin 30, 186; A'râf Sûresinin 173; Tâ-Hâ Sûresinin 12- 14; Secde Sûresinin 13; Enbiya Sûresinin 25, 92; Ankebût Sûresinin 56. Âyetlerinde olduğu gibi.

2. Yine Allah'ın zatına ve ulûhiyetine ilişkin olmak üzere, bazı Âyetlerde Rabbimiz "Sen, Seni, Sana, Senin" gibi "ikinci tekil şahıs" zamirleriyle; diğer bazı Âyetlerde ise "O, O'nu, O'na, O'nun" gibi "üçüncü tekil şahıs" zamirleriyle ifade edilmektedir. İster İkinci Tekil Şahıs, isterse Üçüncü Tekil Şahıs olsun, her iki gurup zamir de Teklik ifade eder. Allah'ın zatının ve ulûhiyetinin söz konusu edildiği hiçbir yerde "Siz" veya "Onlar" gibi çoğul ifadeler kullanılmaz.

Fatihâ Sûresinde de Yalnız Sana ibadet ederiz ve yalnız Senden yardım isteriz şekliyle ifade buyrulmuştur.

3. Azametinin, güç ve kudretinin vurgulandığı Âyetlerde ise Yüce Allah "Biz" zamiri ile ifade edilmektedir.

Tüm dünya milletlerinin dillerinde otorite sahipleri güç ve kudretlerini anlatırken "Biz" ifadesine başvururlar. Fermanlarında, söylevlerinde hep "Biz" ifadesini kullanırlar. Bu, Kur'ân inmeden de böyle idi, şimdi de aynen devam edip gitmektedir.

Kısaca Rabbimizin "Biz" ifadesi Kendisinin azamet ve kibriyasını; büyüklüğünü, ululuğunu vurgulamak içindir. Kesinlikle çoğul anlamında değildir. Çoğulluğu nefyeden yüzlerce Âyet vardır. Ayrıca taaddüdü kudema akla da münafidir.

Buna rağmen maalesef Allah'ın tasarruflarında üçler, yediler, kırklar, kutuplar, gavslar gibi ortaklar kabullenen bahtsızlar da mevcuttur.

Meseleye vakıf olan ilim sahipleri Rabbimizin "Biz" ifadelerini "Biz Azimüşşan" olarak ifade etmek suretiyle isabetli bir anlayış ve hizmet ortaya koymuşlardır.

Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Alıntı ile Cevapla