Tekil Mesaj gösterimi
Alt 13 Eylül 2009, 22:37   Mesaj No:1

FATİH KARAN

Medineweb Acemi Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:FATİH KARAN isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 6929
Üyelik T.: 08 Şubat 2009
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:96
Mesaj: 19
Konular: 6
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart İŞİTTİK, YA İTAAT ETTİK Mİ?

İŞİTTİK, YA İTAAT ETTİK Mİ?

İnsan, yaratılanlar içerisinde en değerli ve en şerefli (eşrefi mahluk) varlıktır. İnsanı, yaratılanlar içerisinde özge ve üstün kılan elbette ki kalp ve beyin değildir. Çünkü aynı organlar hayvanlarda da bulunmasına rağmen sadece fizyolojik olarak aynı görevi yapma sorumluluğu ile yükümlüdürler. Diğer yaratılan mahlukat ile fizyolojik olarak aynı görevi üstelenen kalp ve beyni, yaratılmış varlık sahasından ayırt edici unsur olarak iman ve aklı gösterilebiliriz. İnsanı mahlukat sahasında farklı kılan iki özelliği akıl ve iman olmazsa olmazı ile birlikte insanı da kendi sahasında kendinden aciz bırakan halen çözülmeyi bekleyen çok bilinmeyenli denklem misali üzerinde tefekkür ve tedebbür edilmesi gereken özellikleri de yok değil elbet.

İnsana Allah (c.c.) tarafından (tabirimi maruz görün) hamuruna ve çamuruna katılmış en önemli iki özellikten biri akletmek ki Kuran’ da bir çok yerde Allah (c.c.) “..hiç akletmez misiniz?” “..halen akletmeyecek misiniz?” “..Akleden bir kavim için..” diye buyurmuştur. Biz bu ayetleri okurken, Abdullah İbn Mesud (r.a.) tabiri ile; “Allah (c.c.)’tan bir ayet geldiğinde hemen esas duruşumuzu belirlerdik. Çünkü gelen ayette ya bir emir veya nehy içeren bir durum söz konusudur.” Bizimde aklımızı kullanarak akıl ayetlerine yaklaşmamız gerekiyor ki kayıtsız şartsız iman ettiğimizi bilelim ve belli ettirelim. Mahlukat aleminin sultanını aciz bırakan bir diğer özellik ise akletmenin tam zıddı olan “nisyan” kelime kökenli unutmak veya inkar etmektir. Her ne kadar unutmak, ademoğlunun kimi zaman küfre girmesine, gerçeğin üzerini gerek bilerek gerekse farkında olamadan örtmesine sebep olsa bile, kimi zaman da büyük bir nimet ve Allah (c.c.)’tan bir rahmet ve bir lütuf olarak algılamamızın gerektiği fikrinin önüne de geçememektedir. Büyük sıkıntılar yaşamış ve ailesinin tüm fertlerini kaybetmiş çok sıkıntılı bir insanın geçen zaman zarfında sıkıntılarını unuttuğunu ve yeni başlamış olduğu hayata kendisini isteyerek veya istemeden alıştırdığına çoğu kez şahit olmuşuzdur. Eğer unutmak gibi bir nimet ile mükafatlandırılmış olmasaydık sıkıntılar sel gibi üst üste gelirdi ve altından kalkmamızın mümkün olmadığı bir hale gelmemiz çok fazla uzun zaman almazdı. Böylesine bir nimeti bize bahşettiği için Allah (c.c.)’a defalarca şükretmemiz, dönüp dönüp hamd etmemiz gerekliliği kaçınılmaz bir gerçek.

Allah (c.c.)’ın verdiği akıl ile, Allah (c.c.)’ın inzal etmiş olduğu ayetlere, Allah (c.c.)’ın istediği gibi iman etmek, hem hepsine hem de kayıtsız şartsız iman etmek, şerksiz ve şüphesiz iman etmek, yorumsuz ve sorunsuz iman etmek. “Yoksa siz Kitabın bir kısmına iman, bir kısmını da inkar mı ediyorsunuz? Sizden bunu yapanın cezası dünya hayatında rezil olmaktan başka nedir? (2/85) Nice Kur-an’ın tamamına iman ettik söyleyip de Nisa suresi 3. ayet söz konusu olunca; “içim rahat değil”, “iman olarak evet ama manevi olarak hazır değilim”, “ayete değil ama düşünceme dur diyemiyorum” diye beyan eden, mü-mine, müvahide ve mücahidelerimiz çok sayıda. Hatta “bu ayette dahil tamamı başım-gözüm üstüne” diye belirten Salihalara rastlamak fakire nasip olmadı.

Bununla birlikte mucizeleri reddetmekten tutun, Peygamber (s.a.v.)’i saf dışı bırakıp, örneksiz ve Peygambersiz bir rehber olarak Kur-an’ı hayat tarzı edinen tasavvurlar, cennet ve cehennemin dünyada mı yoksa başka bir alemde mi kurulacağı, Allah (c.c.)’ ın ölümden sonraki hayat diye belirttiği cennet ve cehennem için kullanılan “ebed” kelimesindeki maksadı, kasdın dışında anlayıp te-vil yoluna gitmeye tutun yeni fikir akımlarının doğmasını engellemek neredeyse mümkün değil.

Tüm bu düşünce akımlarına verilebilecek tek cevap ve söylenebilecek tek kelam yine Allah (c.c.)’ dan; “Allah ve Rasulü bir işi hükme bağladığında hiçbir mü-min erkek ve hiçbir mü-min kadına o işlerinde istediklerini yapma hakları yoktur. Kim Allah’ a ve Rasulüne isyan ederse, şüphesiz apaçık bir sapıklıkla sapmış olur.”(33/36) Buraya kadar, hüküm verilmiş kısmına iman etmek, gerisi mi? Talut ve ordusunun örnek olarak gösterildiği “…nehre vardıklarında bir avuç su içenlerinde susuzlukları giderildi, kana kana içenlerinde” kıssasında olduğu gibi, kastın imtihan olduğunu belirten Allah(c.c.) “O (Allah) hanginizin daha güzel iş yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı” (67/2) - “..Biz insanı sınavdan (denemeden) geçirmek amacı ile karışım nitelikli bir sıvı damlasından yarattık.”(76/2) – “..İnsanlar yalnız “inandık” demekle hiç sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar?” (29/2) ayetlerinde olduğu gibi Allah (c.c.) insanın varlığının da bir imtihan olduğunu defalarca belirmiştir.

Bundan sonra mü-min bir erkeğe ve mü-mine bir kadına düşen tek görev ise “işittik ve itaat ettik” demekten başka bir şey değildir.
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi FATİH KARAN 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
ALLAH SEVER (1) Makale ve Köşe Yazıları FATİH KARAN 2 2205 10 Nisan 2010 00:08
KUR’ ANA SORU SORUN Makale ve Köşe Yazıları FATİH KARAN 6 2297 20 Ocak 2010 01:15
MUTEDİL OLMAK Makale ve Köşe Yazıları Yitiksevda 2 2287 13 Eylül 2009 22:39
İŞİTTİK, YA İTAAT ETTİK Mİ? Makale ve Köşe Yazıları Mihrinaz 6 2658 13 Eylül 2009 22:37
SÖZÜN ÖZÜ Makale ve Köşe Yazıları Yitiksevda 1 2195 13 Eylül 2009 22:35