Feministlere Çağrı/Muhsin Arslan
Dört duvar arasında sıkıldınız, ayağınıza çakılan prangalara düşman oldunuz.
Sizin babanız, abinız, kardeşiniz, amcanız, dayınız, eşiniz olan erkeğe düşman edildiniz.
Dışarının sisli havasının cazibesine kapıldınız; sisli havanın iffet ve şerefinize ne gibi zararlar vereceğini kestiremediniz.
Aç kurtların arasına tüm cazibenizle, makyajınızla, mininizle, parizieninizle, yırtmacınızla, şortunuzla, kotunuzla daldınız.
Kurban olduğunuzu anladığınızda çok geçti; kavradınız ya da kavrayacaksınız.
Sokaktaki, işteki, servisteki, dolmuştaki aç kurtların iştahına, kirli bakışlarına, iğrenç dokunuşlarına meze olduğunuzun farkına varmadınız ya da es geçtiniz.
Geri dönüşü olmayan çıkmazlara yelken açtınız.
Bütün canlılar erkekten ve dişiden yaratılmıştır.
Bir kadının erkek düşmanlığı ne kadar aptalca ise, bir erkeğin kadın düşmanlığı da o kadar saçmadır.
Çünkü her kadın bir erkeğin kızı, her erkek bir kadının oğludur.
Gerçeklerle dost olmak akıllıca bir iştir.
Evlenen, işsiz kadınlar evin kölesi değil, sultanıdır; bunu kavramak için bedel mi ödemek zorundasınız?
Medeni olayım, bütçeme kavuşayım, ayaklarımın üzerinde durayım, hayat arkadaşımla eşit bir pozisyonda olayım, “eşimle imkân eşitliği istiyorum” sloganıyla sokağa fırladınız.
Kuşlar gibi hür olayım, nihayetsiz bir hürriyetim olsun, istediğim semalarda kanat çırpayım, arzuladığım dala konayım;
“Fıtrattan bana ne?” diyerek olmazları zorladınız.
Sokağa açılan kapıdan tebessümle, heyecanla baktınız.
Maceracı, toy bir aklın kölesi oldunuz; vicdanınızın, çocuklarınızın, eşinizin, yuvanızın, fıtratınızın katili oldunuz.
Sizi ateşe sokmak istemeyen ebeveyne düşman kesildiniz; hor gördünüz, hakir gördünüz, “örümcek kafalı” dediniz, ateşlere yelken açtınız...
Sizi tecrübeleriyle, şefkatleriyle, nasihatleriyle, figan feryatlarıyla durdurmak isteyenlere huysuzca, hırçınca, usançla, cesurca karşı çıktınız;
“Bayat kalıplarınızdan, küflenmiş fikirlerinizden bıktım” dediniz, kapıyı çarpıp çıktınız.
Sonuç ne oldu? Ben anlatayım:
Çocuğunuz kreşlerde annesiz, babasız ya da yabancı ellerde büyüdü;
Geleceğin acımasız, sevgisiz, şefkatsiz, hırçın bir sokak serserisi oldu ve olmaya aday.
Ve o çocuk, aldığı sevgiyi (!) size, topluma fazlasıyla iade edecek!
Göğsüm bozulmasın diye ona çok gördüğünüz anne sütünden, şefkatten mahrum ettiğiniz çocuğun gelecekteki sağlığının katili oldunuz.
Akşama kadar iş yerinde erkeklere, amire, patrona çay, kahve, sekreterlik hizmeti vermekten zevk aldınız;
Bazen gece yarılarına kadar mesaiye kaldınız.
Kocanıza, çocuklarınıza aynı hakkı tanımadınız çünkü yorgunsunuz.
Akşam beraber işten, çocuğu kreşten alarak döndüğünüzde, kocanız koltuğunda TV izlerken, siz yemek, bulaşık, çamaşır, temizlik, bakım, bebek maması derken uykuya zaman bile bulamadınız.
Sabah işe gittiğinizde, göz kapaklarınıza bir ton uyku yorgunluğu ağırlığıyla akşamı getirdiniz.
Ertesi gün aynı terane. Sahi, mutlu musunuz?
Kocanıza vermeniz gereken ilgi, sevgi, zamanı veremeyerek kocanızı başka yollara sapmasına zemin hazırladınız.
Kocanızı sokak fitnelerinden korumak sizin göreviniz değil miydi?
Kocanızı, yuvanızı, çocuğunuzu, kendinizi kendi elinizle katlettiniz.
Bu manzaradan mutlu musunuz?
O beğenmediğiniz, aşağıladığınız işsiz ev kadınlarında boşanma, aldatılma, dayak, şiddet oranı %5 iken;
Sizin tarzınızdaki sorumsuz, sevgisiz, ilgisiz, para sevdası ve kapsama alanı dışında çırpınan ailelerde boşanma, şiddet, huzursuzluk oranı %95.
Neden sizce?
Sokak haydutlarının, babasızların, tinercilerin %90’ı sizin ve sizin gibi düşünce sakatlığından ödün vermeyen, aileyi katledenlerin eseridir(!).
Neden sizce?
Mutlu ailelerde serseri yetişme oranı %5’tir, mutsuz ailelerde ise %95.
Neden acaba?
İstatistiklere hiç baktınız mı?
Erkeklerin çoğu, eş seçme konusunda neden ev kadınlarını tercih ediyor, sizi düşündürtmüyor mu?
Para kazandınız, doğrudur. Ama neler kaybettiğinizi de düşündünüz mü?
“Ben çağdaşım, çağdaş feministim” sloganlarınızı duyuyor gibiyim.
Oldunuz mu çağdaş feminist(!)
Çağdaşlık, bedevileşmek, sorumsuzlaşmak mıdır?
Cazibenizi yabancı gözlere soyunmak mıdır?
Süslenip püslenerek sokağa fırlamak mıdır?
Aç kurtlara teşhir olmak mıdır?
Siz sadece kocanıza ait değil misiniz tüm cazibenizle?
Aileye, edebe, adaba, iffete, huzura, mutluluğa kocaya düşmanlık mıdır?
Din, iman, mukaddesat, fıtrat, ahlak, aile düşmanlığı mıdır?
Doğan yavruların, toplumun, nesillerimizin katilliği midir?
Nedir şu çağdaşlık?
Oldunuz mu çağdaş?
Cazibeniz, gençliğiniz, güzelliğiniz kırklı yıllarda bittiğinde, mutluluğunuzu beraber paylaşırız.
Sahi, araştırmalara göre darülacezelere bırakılan gözü yaşlı, çaresiz ana babaların, zamanında çocuğunu kreşe bırakanların ana babaları olduğu gerçeğine ne dersiniz?
Hala mutlu iseniz, mutluluklar dilerim(!)
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Muhsin Arslan
19.09.2009[/FONT][/COLOR]