Ashabı Kirama Bakışımız Nasıl olmalıdır ?/Muhsin Arslan
Müslümanlar Asr-ı Saadet fedakârlarına elbette sevgi ve saygı çerçevesinde bakışlarını koruyacaklardır.
Ancak bu sevgi ve saygı çerçevesinde İslam’la çelişen ya da canı malıyla İslam’a kurban edenleri karıştırmamak lazım.
Tüm ashâb-ı kirâm eşit değildir, tüm ashâb-ı kirâm günahsız değildir, tüm ashâb-ı kirâm sorunsuz değildir. Veya hiçbir ashâb-ı kirâm masum değildir. Hiçbir ashâb-ı kirâm Peygamber ismetlide değildir.
Bu makalemizde Zinnureyn (iki peygamber kızıyla evlilik şerefine ulaşan tek insan) sıfatlı, cömertliğiyle meşhur, Asharei Mübeşşereden, üçüncü halife Hz. Osman’ı ele alalım.
Her insan bir, iki, üç sahada başarılı olabilir. Ama bu, tüm sahalarda başarılı olacağı anlamına gelmemelidir.
İnsan vücudunun tüm organları kendi sahasında değerlidir. Ama dil ile gözün yerini, görevini değiştiremezsiniz. Beyin ile midenin de yerini değiştiremezsiniz.
Bir insan güreşte başarılı olup koşuculukta olmayabilir. İlimde başarılı olup mücahitlikte olmayabilir. Yöneticilikte başarılı olup ilimde başarısız olabilir. Yani insanın tabiatıyla, yapısıyla ilgili bir durum.
Hz. Osman’ın utangaç, çekingen, muttaki, sevilen ve cömert olması tartışılmazdır.
Ama onun halife seçilmesi, bu ümmetin temeline saatli bomba yerleştirilmesi başlangıcı kadar talihsiz bir karar olamaz.
“Ey Osman, eğer halife seçilirsen sakın ola Utbe bin Ebu Muayt (Hz. Resulullah’ın can düşmanı ve Hz. Osman’ın üvey babası) oğullarını, Emevileri bu ümmetin başına bela etmeyesin.” (Hz. Ömer)
Hz. Osman’ın ağlatan icraatlarına bakalım:
Hz. Osman’ın kavmine, ırkına, kabilesine düşkün olduğu; bu düşkünlüğü abarttığı, ırkçılık seviyesine getirdiği, yumuşak yüzlü olduğu tartışılmazdır.
İdarecilik şefkatli bir baba olmaktır ve aynı zamanda gerektiğinde yumruğunu masaya vurmaktır da.
Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer’de bunu görüyoruz. Hz. Osman’da sertlik, ciddiyet görülmemiştir. Ve bu zaafiyeti kendisinin hunharca öldürülmesine mal olmuştur… Hatta Hz. Ali’nin de şehadetine.
Başta Mervan ve Emeviler devlet yönetiminden uzak tutulsaydı, Hz. Ömer’i dinleseydi keşke.
Halifeliğe elverişli olmayan, bir takım zaafları olan Hz. Osman’ın seçilmesiyle fitne kapısı açılmış; Hz. Ali’nin de öldürülmesine mal olmuş, ucu Kerbela’ya kadar gitmiştir.
İslam tarihinin o kanlı sayfasını temsil eden, kendisinin öldürülmesi kurbanı ekletmeseydi keşke.
Şuna dikkat etmek lazım: “…ashâbıma dil uzatmayınız.” hadisi şerifini ileri sürenlerin yanılgısı şudur: Doğruları söyleyerek eleştirmek ayrıdır, hakaret ayrıdır! Biz eleştirimizi saygı çerçevesinde yaparız ve Kur’an çerçevesinden çıkmayız. Ama hakaret gibi edepsizliğe de girmeyiz.
Hz. Osman’ın asabiyetteki dengesizliği, tefrite varan kavmiyetçiliği bu ümmete ve kendisine çok acımasızca geri dönmüş, felaketlere mal olmuştur.
Amcası Hakem bin Ebil As, Resulullah’ın can düşmanıdır. Fetihle birlikte Müslüman olmuşsa da eski küfrünü, düşmanlığını sürdürmüştür.
Resulullah’ın odasına çekilirken eşi ile münasebetlerinde röntgencilik yapan bu pislik, kendisi hakkında sürgün kararı verildi ve uygulandı. Hz. Osman bu süreçte amcasına şefaat, himayede son noktaya kadar direnmiş ve başarılı olamamıştır.
Hz. Ebu Bekir ve Ömer döneminde de affedilmesi girişiminde bulunmuş, red edilmiştir. Ama kendi halife döneminde amcasını affetmiş, kendisine üç yüz bin dirhem vererek Medine’ye davet etmiş, “Amcacığım hoş geldin” demiştir. Ve amcasının tüm çocuklarına iş, aş, maaş bağlamıştır.
Resulullah ve iki halife döneminde keçi çobanı olan Emevi Mervan, değeri beş para etmez bu şahısa halifelik mührü yetkisi verilerek Muaviye dengi bir eyalet valiliği verilmiştir.
Uhud Savaşı’nda Müslümanlara karşı savaşan müşrik Emevi Muaviye bin Muğire, Hz. Osman’ın evine sığınmış ve saklanmıştır. Resulullah üç gün boyunca onu Medine’de aratmış ve Hz. Osman’ın şefaatini kabul etmeyerek öldürtmüştür.
Hz. Osman’ın sütkardeşi İbn Ebi Serh, Müslüman olur, vahiy kâtipliğine getirilir. Ve mürted olur, eski dinine geri döner: “Ben vahiy kâtibi iken uydurmaları yazardım.” Mekke’nin fethinde idam kararı verilir. Hazin tabloya bakın ki Hz. Osman gene sahnede, şefaat, himaye çırpınışında. Ve başarılı olur. Yıllar sonra Hz. Osman’ı şehit edenler arasında bu mel’un bulunmuştur!
Uhud Savaşı’nda Peygamber’i yalnız bırakarak savaştan kaçanların içinde Hz. Osman da vardı.
Halife olan Hz. Osman, üç kişiyi haksız öldüren Übeydullah bin Ömeri affederek talihsiz bir ayrımcılığa, adaletsizliğe imza atmıştır.
Hutbe kürsüsünde Hz. Ebu Bekir, Resulullah’ın basamağında durmamış, alt basamakta hutbesini okumuştur. Hz. Ömer de Hz. Ebu Bekir basamağının bir altında devam etmiştir saygı gereği. Hz. Osman ise iki halifeyi de atlayarak Resulullah’ın basamağına çıkmış, devam etmiştir.
Hz. Ömer, Muaviye’ye Ürdün valiliğini vermiştir. Hz. Osman ona Orta Doğu’nun hemen hemen hepsini vermiştir. Muaviye’yi halifeden güçlü bir pozisyona getirmiştir.
Muaviye’nin babası Ebu Süfyan, Hz. Osman huzurunda; “Ey Osman, dikkat et, bu saltanat(!) artık Emevilerindir. Sağlam tut.” tavsiyesine adeta sıkı sıkı uymuştur :(
Velhâsıl-ı kelâm doğruları alır, yanlışları iade ederiz… Ne ashâb-ı göklere çıkarır, ne de yerin dibine.
Muhsin Arslan
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]