Tekil Mesaj gösterimi
Alt 28 Eylül 2009, 12:17   Mesaj No:5

sevginin_bedeli

Medineweb Aktif Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:sevginin_bedeli isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 9822
Üyelik T.: 20 Ağustos 2009
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 196
Konular: 26
Beğenildi:2
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart RE: CEBRAİL, RUH ül KUDÜS, eR rUH üL EMİN, RUHULLAH (lütfen ön yargısız okuyalım)

CEBRAİL, RUH ül KUDÜS, ER RUH üL EMİN, RUHULLAH


Hakkı YILMAZ


(5. bölüm)

RUHÜ'L-KUDÜS

"Ruh" ve "kudüs" sözcüklerinin anlamları belli olduğuna göre, "Ruhü'l-Kudüs" tamlamasının anlamının da yukarıdaki her iki anlamdan hangisinin kabul edileceğine bağlı olarak iki şıklı olması söz konusudur.
1- "Kudüs" sözcüğünün anlamının "temiz" olduğu kabul edilirse, "Ruhü'l-Kudüs" tabiri de "temizin canı" demek olur ki, bu ifade anlamsızdır. Lâkin klâsik eserlerde " رجل صِدقRacülün sıdkın" ve " خاتم الجودhatimi'l cud" şeklindeki iki tamlamanın Araplar tarafından kullanılmış olduğu hususu yer almaktadır. Bu tamlamalar yapısal olarak birer isim tamlaması olmalarına rağmen sıfat tamlaması gibi kabul edilmişler ve ona göre anlamlandırılmışlardır. Bir isim tamlaması olan "Ruhü'l-Kudüs" ifadesi de, eğer klâsik eserlerde belirtilen istisnai örneklere eklenir ve kural dışı olarak sıfat tamlaması kabul edilirse, bu zorlamayla tamlamanın manası "temiz can" demek olur. "Ruh" sözcüğünün yerine "vahy [ilâhî bilgi]" konduğunda ise "Ruhü'l-Kudüs" de "Temiz ilâhî bilgi, Allah'tan gelen temiz bilgi" anlamına gelir. "Ruhü'l-Kudüs" tamlamasının bu anlamıyla eş anlamlı olan bir diğer tamlama da "er-Ruhü'l-Emin [güvenilir, sağlam ilâhî bilgi]" tamlamasıdır. Bu tamlama Şuara suresinde yer almıştır:

Şuara 192-194: Kesin olan şu ki, o, âlemlerin Rabbinin indirmesidir.
Onunla, uyarıcılardan olasın diye senin kalbine "er-Ruhü'l-Emin [Güvenilir Ruh]" indi.

2- Allah'ın isimlerinden olan "el-Kuddüs"ün zamanla halk ağzında değişerek "Kudüs" şekline dönüştüğü kabul edilirse, "Ruhü'l-Kudüs" tamlamasının anlamı da "Tertemizin [tüm eksikliklerden temizlenmiş olan Allah'ın] ruhu [canı], vahyi, bilgisi" demek olur. Nitekim klâsik tefsircilerden Mücahit ve Rebii de "el-Kudüs" sözcüğünün Allah'ın isimlerinden biri olduğunu söylemişlerdir. Bu kabul doğrultusunda "Ruhü'l-Kudüs" ifadesinin "Allah'ın ruhu" anlamına geldiği görüşü zaten Kur'an'dan da destek bulmaktadır. Çünkü Kur'an'da geçen her "ruh" sözcüğü Allah'a nispet edilmiştir. Meselâ Âdem'e ve Meryem'e "Ruhumuzdan üfledik" denildiği gibi, elçi Zekeriyya'nın Meryem'e ilettiği bilgiler için de "Ruhumuz" ifadesi kullanılmıştır:

Meryem 17: Sonra ehliyle kendisi arasına bir perde edinmişti de Biz ona ruhumuzu gönderdik. O [ruhu getiren elçi] ona [Meryem'e] mükemmel bir beşeri örnek verdi.

Sonuç olarak, "kudüs" sözcüğünün geliş yerinin farklılıklarını da hesaba katmak üzere sözcüklerin anlamlarından yola çıkılarak yapılan tahlil, "Ruhü'l-Kudüs" tamlamasının anlamının "Allah'ın ruhu, Allah'ın vahyi, Allah'tan gelen bilgi" olduğunu göstermektedir. "Ruhü'l-Kudüs" tamlamasının bu anlamı taşıdığı, tamlamanın geçtiği ayetlerden de kolayca anlaşılmaktadır:

Bakara 87: Ve ant olsun ki, Musa'ya Kitap'ı verdik. Ve ondan sonra birbiri ardı sıra resuller gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da açık açık deliller verdik ve kendisini Ruhü'l-Kudüs ile destekledik. Bir resulün size, nefislerinizin hoşlanmadığı bir şey getirdiği her seferinde büyüklük tasladınız mı? Sonra da bir kısmını yalanladınız, bir kısmını da öldürüyorsunuz.

Bakara 253: İşte elçiler; Biz onların bazısını bazısı üzerine fazlalıklı kıldık. Onlardan bir kısmı Allah'ın konuştuğu ve bazısının derecelerini fazlalıklı kıldığı kimselerdir. Ve Meryem oğlu İsa'ya açık kanıtlar verdik ve onu Ruhü'l-Kudüs ile destekledik. Ve eğer Allah dileseydi onların ardından gelenler, açık mesajlar kendilerine ulaştıktan sonra birbirlerini öldürmezlerdi. Velâkin ayrılığa düştüler de onlardan bazısı iman etti, bazısı inkâr etti. Ve eğer Allah dileseydi birbirlerini öldürmezlerdi. Velâkin, Allah dilediğini yapar.

Maide 110: Hani Allah demişti ki: "Ey Meryem oğlu İsa! Senin üzerinde ve annenin üzerinde olan nimetimi hatırla! Hani Ben seni Ruhü'l-Kudüs ile desteklemiştim. Beşikteyken ve yetişkinken insanlarla konuşuyordun. Hani sana kitabı, hikmeti [zulüm ve fesadı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkeleri], Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. Hani Benim iznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yapıyordun ve üflüyordun, o da Benim iznimle kuş oluveriyordu. Anadan doğma kör olanı ve alaca hastalığına yakalanmış kimseyi iznimle iyileştiriyordun. Yine Benim iznimle ölüleri çıkarıyordun. Ve hani İsrailoğulları'na apaçık mucizelerle geldiğin ve onlardan inkâr edenlerin "Bu ancak apaçık bir sihirdir" dedikleri zaman seni, onlardan korumuştum."
Alıntı ile Cevapla