Tekil Mesaj gösterimi
Alt 02 Ekim 2009, 16:14   Mesaj No:6

sevginin_bedeli

Medineweb Aktif Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:sevginin_bedeli isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 9822
Üyelik T.: 20 Ağustos 2009
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 196
Konular: 26
Beğenildi:2
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart RE: DUA (benden kes yapıştır usülu bir uzun yazı daha ama çok güzel)

DUÂ

Fevzi ZÜLALOĞLU

(6. bölüm)

3- Kavli ve Fiilî İhlas Bulunmalı

“Kafirleri ne kadar öfkelendirse de, içten bir inançla yalnız Allah’a bağlanarak O’na dua edin!” ( Mü’min, 40/14.)

Her şeyi duyan Allah’ın bizi duyması için bağırıp çağırmaya gerek yoktur. Kur’an ile Allah’a yakardığımızda, kavli bir dua eylemi sergilediğimizden sesimizi ne yüksek ne de alçak tutmalıyız; orta bir yol tercih etmeliyiz. Sözlü bir dua şeklini tercih etmediğimiz diğer zamanlarda ise, sessizce, gizli gizli, duyarlılığın ürünü olan ve tüm bedeni saran bir ürperti ile, boyun bükerek samimi bir tevazu ile Rabbe yükselmeli yakarışlarımız.

İster sözlü, ister sözsüz olarak kalpten, isterse fiili bir şekilde olsun dualarımızda ihlas olmazsa olmaz şarttır. İhlassız bir yakarışın şuurdan nasibi yoktur. Bu nedenle kime söylendiği, niçin söylendiği belirsizdir. Yeryüzünde samimi bir şekilde iyilik için çırpınan bir mümin, fiili duasını tamamlamış demektir; sıra kavli duaya geldiğinde ise nasıl bir ruh hali içinde olunması gerektiğini Rabbimizin beyanlarından öğrenelim:

“Rabbinize yalvara yakara, gizlice dua edin. O sınırı aşanları sevmez. Yeryüzünde ıslah edildikten sonra bozgunculuk yapmayın. Allah’a korku ve ümit ile dua edin. Allah’ın rahmeti iyi kimselere yakındır.” (A’raf,7/55-56.)

Belli bir bütünlük ve amaç taşımalı dualarımız. Öylesine, lalettayin (Ayırt etmeksizin gelişigüzel özensiz rasgele), bilinçsiz bir şekilde dizilmiş sözler tekamül etmiş bir duaya yakışmaz. Dualarımızın değerli bir gayesinin olması gerekir. Tarihin o anında yaşanan Tevhid-Şirk mücadelesinin izlerini taşımalı dua. Tamamıyla afaki ve bencil isteklerin ifadesi olan dua tabii ki makbul olamaz. Hayatın Tevhid Dini’nin değerleri tarafında yeniden inşa edilmesi, şirk düzenlerinin devrilmesi talep edilmelidir. Kur’an’da anılan makbul dualar samimi ve bilinçli bir şekilde yapılmıştır.

“Ve Rableri onların dualarını şöyle cevaplar: ister erkek, ister kadın olsun Benim yolumda cihad edenlerden hiç kimsenin çabasını boşa çıkarmayacağım. Çünkü hepiniz birbirinizin soyundan gelirsiniz. Zulüm ve kötülük diyarından hicret edenlere, yurtlarından sürülenlere, Benim yolumda eziyet çekenlere ve bu yolda savaşıp öldürülenlere gelince, onların kötülüklerini mutlaka sileceğim ve onları Allah’tan bir mükafat olarak içinde ırmaklar akan has cennetlere sokacağım: Zira mükafatların en güzeli Allah katında olanıdır.” (Ali imran,3/195.)

Yüce Allah gönülden boyun eğen akıl sahiplerinin sefihlik içermeyen dualarını kabul eder. Rabbimizin kadın-erkek ayırımı gözetmeyen dualara icabeti yapılan samimi amellerle takviye edildiğinde kolaylaşmaktadır. Mesela cihad, hicret, O’nun yolunda işkenceye uğramak, can vererek şehadet şerbetini içmek gibi salih ameller duaların kabulünü takviye edeceği gibi, geçmiş günahların da affedilmesini sağlayacak değerde eylemlerdir. Salih amellerle desteklenmiş dualarımız özden gelen samimi yakarışlarla Allah’a doğru yükseldiğinde kabul edilmemesi için hiçbir neden kalmamış demektir. A’raf Sûresi’nde buyurulduğu gibi:

“Rabbinize alçak gönüllüce ve yüreğinizin ta derininden seslenin. Doğrusu O, çizgiyi aşanları sevmez.” (A’raf,7/55.)

Musa a utanmadan, çekinmeden, tüm kişisel zaaflarını, eksiklerini ve kusurlarını dahi samimi olarak Allah’a itiraf etmiştir. Zaten her şeyi bildiği halde, O bir ihlas ifadesi olarak Allah’a tüm sıkıntılarını açmıştır. Aynı samimiyetle Musa peygamber kardeşini Risalet görevine yardımcı olması için Allah’tan peygamber yapmasını istemiştir; bu duası kabul edilmiştir. Zalimlerin elinden kurtulmayı dilemiştir, kurtulmuştur. Allah’ın ayetleriyle arınmaya yanaşmayan Firavun ve çevresinin helak edilmesini istemiş, bu yakarışı da makbul dualar arasında yer almıştır.

Kur’an’da Anılan Makbul Dualar, Fiili Dua ile Birlikte Yapılmışlardır

Fiili dua –yani sorumlulukların yerine getirilmesi- bir samimiyet göstergesidir. İhlasın fiili şahidi olan tüm peygamberler gibi Şuayib peygamber de ellerini göğe doğru uzatırken Allah’a karşı sorumluluklarını yerine getirmiş salih bir kulun ruh yapısına sahipti. O, fiili uyarılarına rağmen yine adaleti ikame etmeye yanaşmayan Medyen halkını -üstüne üstlük Onu ve arkadaşlarını sürme kararı almışlardır- Allah’a şikayet etmiştir. Kendisiyle birlikte iman eden Müminler bu fiili durum karşısında sığınılması gereken en güvenli kaynak olan Allah’a bir dua ile sığınmışlardır. Şuayib peygamber ve arkadaşlarının toplu halde yaptıkları tevekkül duası, müminler hariç tüm toplumun “racfe depremi ile helak edilmesi” şeklinde karşılık bulmuştur.

“...Ey Rabbimiz! Bizimle halkımız arasında hak neyse ortaya çıkar. Çünkü hakkı ortaya çıkaranların en hayırlısı Sensin. Ne var ki, kavimleri arasından kafir olanların ele başları (Şuayb’in yandaşlarına: ) ‘Doğrusu eğer Şuayb’a uyarsanız, bilin ki kaybedenlerden olacaksınız’ dediler. Derken bir deprem onların işini bitirdi: kendi evlerinde cansız olarak yere serildiler.” (A’raf, 7/89-92.)
Alıntı ile Cevapla