Tekil Mesaj gösterimi
Alt 02 Ekim 2009, 16:23   Mesaj No:8

sevginin_bedeli

Medineweb Aktif Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:sevginin_bedeli isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 9822
Üyelik T.: 20 Ağustos 2009
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 196
Konular: 26
Beğenildi:2
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart RE: DUA (benden kes yapıştır usülu bir uzun yazı daha ama çok güzel)

DUÂ

Fevzi ZÜLALOĞLU

(8. bölüm)

5- Zamanlamasına Dikkat Edilmeli

a) Sadece Sıkıntıya Düşünce Değil, Her halükarda Yapılmalı

“Zaten, insanın başına bir sıkıntı gelince yan yatarken de, oturup kalkarken de, Bize yalvarıp yakarır; ama ne zaman ki sıkıntısını gideririz, başına gelen sıkıntıdan kendisini kurtaralım diye sanki Bize hiç yalvarıp yakarmamış gibi, (nankörce) davranmaya devam eder! Kendi güçlerini boşa harcayan (budala)lara, yapıp-ettikleri işte böyle güzel görünür.” (Yunus, 10/12.)

Dua bollukta da darlıkta da, zenginlikte de fakirlikte de daima O’na yönelişin bir ifadesi olmalıdır. Dua bir hayat tarzıdır. insanın üç hali vardır, bu üç halde de Allah’ı anarak dua etmesi gerekir: Ayakta, otururken, yan yatarken.

“Namazınızı bitirdiğinizde Allah’ı anın –ayakta iken, otururken, uzanmış halde- ve yeniden güvenliğinizi sağladığınızda namazlarınızı eksiksiz eda edin. Namaz bütün müminler için günün belli zamanları ile kayıtlı bir yükümlülüktür.” (Nisa, 4/103.)

Öncelikle dua zamanında yapılmalı. Allah’a sadece darlıkta yalvarıp bollukta yüz çevirmek makbul bir tarz değildir. Mü’minlerin duası her şeyden önce tüm hayatı kuşatan bir yaşam biçimidir. Hayat dua, dua hayattır. Dua darlıkta bollukta da aynı duyarlılıkta yapılması gereken bir şehadet, Allah’ı yaşadıklarımıza ve yaşayamadıklarımıza tüm tavır alışlarımıza şahit olmaya çağırmaktır.

Hem bollukta hem de darlıkta Allah’ı çeşitli şekillerde zikretmek sorumluluk bilincine sahip olan dürüst ve erdemli insanların davranış tarzıdır. Allah ile olan sahih bir münasebet sadece zora düşünce değil, her halükarda O’na yönelmeyi gerektirir. Çünkü ihtiyacı giderilince yüz çevirenler dürüst değildir, bencildir. Zor zamanda dua ile Allah’a yönelmek her insanının fıtratındaki baskıya boyun eğmesinden ibarettir. Her zaman dua etmek ise, iradesiyle hareket eden bilinçli, akıllı insanların davranış biçimidir.

Dalgalarla kuşatılmış bir gemide katıksız bağlı gibi davranıp, sahile çıkınca Allah’ı unutarak büyük bir aldanış içinde duyarsızca yaşamak kınanmıştır:

“Denizde bir tehlikeyle karşılaştığınız zaman O’ndan başka, bütün o yalvarıp yakardığınız şeyler sizi yüz üstü bırakır; ama ne zamanki, sizi sağ salim karaya çıkarır, hemen yüz çevirip (unutuverirsiniz O’nu). Çünkü, insanoğlu gerçekten çok nankördür!” (İsra, 17/67.)

b)Duyarlılığı Yükselten Zaman ve Mekanlar Tercih Edilmeli

Dua şüphesiz her zaman yapılabilir; ancak yine de zaman ve mekan unsurları samimiyet ve duyarlılığa katkı sağlayabilecek öğelerdir. Yürekten Allah’a bağlı olanlar, servetlerini inançlarının hakimiyeti için feda edenler, zorluklara karşı direnişi bir yol bilen müminler, seher vakitlerinde tüyleri diken diken eden bir duyarlılıkla tâ derinden Rablerine yakarırlar. Seher vaktinin dua ve yakarış için önemli bir vakit olduğunu bizzat Rabbimizin beyanlarından öğrenmekteyiz.

Öte yandan dua ile nefsin arındırılmasında gece eğitiminin de ayrı bir önem vardır. Rabbani övgüyü hak etmiş müminlerin gecelerini secdede ağlayarak geçirdikleri, yalvarıp-yakardıkları beyan edilmiştir. Yüce Allah, peygamberimizin gece kalkıp namaz ve dua ile Allah’a yaklaşma çabasının, üstün bir makama erişmeyi sağlayacak değerde olduğunu beyan etmiştir.

Gecenin çok azında uyuyan bağışlanmak için kalplerinin derinliğinden gelen bir yakarışla Allah’a yönelenler Kur’an’da övgüye değer insanlar arasında anılmıştır:

“(Ama Allah’tan sakınan, O’na karşı sorumluluk bilinci taşıyan Muttakiler) gecenin az bir kısmında uyurlardı. Bağışlanmak için kalplerinin derinliğinden gelerek yalvarırlardı. Ve sahip oldukları her şeyden yardım isteyenlere ve sıkıntı içinde bulunanlara bir pay ayırırlardı.” (Zariyat,51/17-19.)

c)Dua Öncelikle Dünyada Yapılmalı, Sadece Ahirette Değil

Dünyada yapılması gereken kulluğu Ahiret’e ertelemek de insanlığın yaptığı temel yanlışlardandır. Firavun’un ölüm anında “ye’s tevbesi” denilen yakarışı Allah katında makbul olmamıştır. Çünkü o yerini gördükten sonra kendi özgür iradesiyle değil, korkularına yenik düştüğü için tevbe etmiştir; böyle zamanda yapılan duayı Yüce Allah kabul buyurmayacağını beyan etmektedir.

Firavun, Nemrut gibi büyüklenerek kendilerini yeryüzünde ölümsüz ve güç yetirilmez bir iktidara malik olduklarını zannedenler ve onların zavallı yardakçıları olan kitleler davetlerini ve davalarını Allah’ın adı ile yürütmezler. Hevalarının buyruğuna göre yaşayan insanlığın zalim yöneticileri de onlara bel bağlayan duyarsız kitleler de ilahi azap ile karşılaştıklarında itiraf ve yalvarmalarla “biz gerçekten zalimlermişiz” diye af dileyeceklerdir. Fakat ne çare iş işten geçmiştir artık asgari tevazu şartlarını taşıyan bir yakarış Ahirette değil de dünyada Allah katında kabul görecektir. Ahirette sadece müminlerin duaları kabul görecektir; kafirlerin hiçbir duasına olumlu yanıt gelmeyecektir. Kafirlerin son nefeste ölüm esnasında, öldükten sonra dünyaya yeni bir şans için geri dönüş istekleri ve cehennemden kurtuluş talepleri dua formunda bile olsa Allah tarafından kabul edilmeyecektir.

Dünyanın hangi mekanında yapıldığı önemli değildir. Çünkü tüm yeryüzü –bütün doğular, bütün batılar- Allah’ındır; bizim mescidimizdir. Gizliyi de aşikarı da bilen Allah’a yerde ve gökte olan hiçbir şey gizli kalmaz. O tüm mekanların üzerinde hepsini kuşatan bir makam sahibidir.
Alıntı ile Cevapla