Gençlerin Evlilik/Aşk Sendromu/Muhsin Arslan
Çağımızın gençlerinde "aşk", tamamen dejenere olmuş, anlamsız, verimsiz ve geleceği çürük bir kavram haline dönüşmüştür.
"Aşk" fedakarlık, sadakat ve beklentisiz olması gerekirken, yanlış kafanın aşkı yanlış, çürük bitimli bir yol alır ve sonuçsuz, tatsızlıkla, tutarsızlıkla biter.
Hevesler geçtiğinde, büyü bittiğinde evlilikler de bitiyor; ya da bir ömür o sağlıksız yuva işkencehane olarak devam eder.
Toy muhatabınıza sorduğunuzda;
"Aşk nedir?" diye veya "Neden aşıksın?" diye,
vereceği cevap genellikle;
"Güzel sesi var, tebessümlüdür, muhabbeti güzel, sarışındır, uzun boyludur veya karizmatiktir, maaşı var vs." olur.
Oysa verilmesi gereken sağlıklı, geçerli cevap;
"huyu, ahlakı, efendiliği, iffetli oluşu, dindarlığı" olmalıdır ve olmak zorundadır.
Özellikle Batı kültüründe yetişmiş gençlerde, tüm bunların anlık, geçici ve bitme ihtimali olan, hevesle geçecek gerçekler olduğunu kavradıklarında ve yaşadıklarında, soluğu mahkemede alırlar; ya da inanç ve ahlak problemi olanlar aldatmakta/günah bataklıklarında sürüklenirler.
Gençlerin ileri sürdüğü "Ölürüm", "Yaşayamam" gibi aldatıcı refleksleri, aşık olduğu sandığı tüm tezlerin bitimiyle, evliliklerin bitme noktasında buluşurlar.
İleri sürdüğü tüm aşk nedenleri, vücudun eskimesi, pürsümesi veya demode olmasıyla ortadan kalkacağından, evliliklerin geleceği sağlıksız döşendiği için sağlıksız yürür veya biter.
Çoğu genç, "aşk" ile "şehveti" karıştırmaktadır.
Aşk baştacı olması gerekirken, karşılıksız fedakarlık iken, maşuğunu canından aziz bilmek iken, "aşkı" şehvetle karıştıranlar, aşklarını ve kendilerini ayağa düşürürler.
Aşkı ete kemiğe endeksleyenler, "aşk" fukarası olan nasipsiz insanlardır.
"Evlilikler" ruhu temizlemesi gereken, huzur ve güven adresi olması icap eden kurum iken,
"aşkı" şehvetle karıştıranlar, "evliliği" "evcilikle" karıştıranların hazin sonu;
gözyaşı, mağdurluk, kin, nefret ve çocukların sokağa salınması; toplumun her sokağını bu acı ailelerin meyveleri ve mikroplarıyla donatılmasıdır.
Gençlerin evlilik arefesinde, bilinçli büyüklerinin tecrübesini yabana atmamaları en sağlıklı yol olup, kendi yuvalarının sigortası olduğunu düşünüyorum.
Sağlıklı yuvalar, tertemiz, günaha batmamış, saf, duru, berrak aşkların ve sevgilerin ürünüdür.
Sağlıklı çocuklar bu yuvaların ürünüdür. Aynı yastıkta kocamış çiftlerin kurduğu yuvalar budur.
Anasını babasını huzurevleri yerine kendi bağrında besleyenler bu yuvaların eseridir.
Sorumsuz, sınırsız, iffetsizlerin böyle yuva kurma hayalleri bile ölmüştür.
Onlar hakkını peşin almışlardır; huzurlu yuvalara hep ağlamaklı bakarak ömür tüketmişlerdir.
Gençler, iyi düşünün;
ağlamadan,
pürsümeden,
yıkmadan,
yıkılmadan,
kendinize, ailenize, toplumunuza ve çocuklarınıza zarar vermeden...
İyi düşünün.
Saygılar.
Muhsin Arslan
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
15.11.2009
16:20
Malazgirt..