Tekil Mesaj gösterimi
Alt 01 Aralık 2009, 13:46   Mesaj No:12

HALUK GÜMÜŞTABAK

Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:HALUK GÜMÜŞTABAK isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 10862
Üyelik T.: 01 Ekim 2009
Arkadaşları:1
Cinsiyet:
Yaş:66
Mesaj: 489
Konular: 86
Beğenildi:3
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Standart RE: 48.Haftanın Misafiri Haluk Gümüştabak


Değerli arkadaşım sorduğunuz sorular için teşekkür ederim. Sorularınıza içten ve samimi cevaplar vereceğim. Belki cevaplarımın bir kısmı sizin düşüncenize uymaya bilir, ama lütfen uymayan kısımlarını kuran ışığında tartışalım.

Birinci sorunuzda şöyle sormuşsunuz.( -Peygamber a.s'ın konumu nedir sizce?) Görevi veren Rabbim ve konumunu belirleyecekte yine kendisidir. Bizler için Başöğretmen olan O örnek insan bizlerle kuranı buluşturmuş ve onun ipine sarılmamız gerektiğini birçok sözleriyle bizlere anlatmıştır. Peygamberimiz kuranı tebliğ etmek görevini aldığı o zorlu dönemde topluma tebliğ etmek, onlara anlatmak ve karşılaştığı zorbalıklarla mücadele edip Rahmanın verdiği görevi gereği gibi yerine getirmiştir. Allah elçisine verdiği görevi kuranda şu ayetlerle çok net açıklıyor.

Gaşiye 21: Artık sen, öğüt verip-hatırlat. Sen, yalnızca bir öğüt verici-bir hatırlatıcısın.

Kehf Suresi 56. ayet; Biz, elçileri sadece müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz…..

Enam 48: Biz o gönderilen elçileri, müjdeciler ve uyarıcılar olmaktan öte bir şey için göndermiyoruz. İman edip hayrı ve barışı yerleştirenlere korku yoktur. Tasalanmayacaklardır onlar.

Araf sur.188. ayet: De ki: "Ben kendi nefsime, Allah'ın dilediğinden başka ne bir yarar sağlayabilirim ne de bir zarar verebilirim. Eğer gaybı biliyor olsaydım iyilik ve güzelliği elbette çoğaltırdım. Bana kötülük dokunmamıştır bile. Ben, inanan bir topluluk için bir uyarıcı ve müjdeciden başkası değilim.


Rad 40: Ya onlara vaat ettiğimiz şeylerin bir kısmını sana gösteririz yahut da seni vefat ettiririz. O halde tebliğ etmek sana, hesap sormak bize düşer.

Yukarıdaki ayetler Rabbin elçisine verdiği görevin tanımını yapıyor. Bize düşen onu anlamaya çalışmaktır. Şimdide sanırım bunları söylediğimde düşündüğünüz hatırınıza gelen bazı ayetler oldu onlardan birkaç tanesini de yazalım.

Aliimran 31: De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok affedici, çok merhametlidir.

Haşr 7: … Resul size ne verdiyse onu alın; sizi neden yasakladıysa ona son verin ve Allah'tan korkun. Hiç kuşkusuz, Allah'ın azabı çok şiddetlidir.

Bu ve buna benzer birçok ayetler vardır ki Allah resulüne uyulmasını emreder. Peki, bu sözleri ile ne demek ister acaba bizlere? Elçisine verdiği görevde senin görevin sana indirdiğim ile insanlara hükmedip tebliğ etmek, hatırlatmak ve öğüt vermek dir, ben inanlar için bir müjdeciyim diyorsa nasıl olurda Allah ın elçisine uyun ve o ne verdiyse onu alın sözünden kuran dışından hükümlerde verebilir bu yetkiyi de Allah elçisine vermiştir diyebiliriz? Bunu söylersek kuranda çelişki yaratmış oluruz. Bizim düşünmemiz gereken, Allahın elçisi acaba bizlere neleri vermekle yükümlü olduğunu iyice anlamamızdan geçiyor. Eğer kuran dışından da birçok hükümler vereceğine inanırsak kuranın onlarca ayetine iman etmemiş olacağımızı bilmeliyiz. Bakın Allah elçisine öyle bir tembih ve tehditte bulunuyor ki, asla elçisinin kuran dışından hiçbir bilgiyi kullarına vermeyeceğini biliyor. Çünkü bakın ona nasıl bir tembihte bulunmuştu hatırlayalım.

Maide Suresi 67. Ey resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Allah, küfre batmış topluluğa kılavuzluk etmez.

Yukarıdaki ihtarı ve tembihi görüyor musunuz, sana indirdiğim kuranı tebliğ et anlat onlara diyor, ikna et onları. Bunu yapmakla görevlendirildin eğer yapmazsan görevini başaramamış sayarım diyor Allah. Şimdi yazacağım tehdidi alan bir insan acaba milim şaşar mı sizce görevinde.

Hakka 44: Eğer o, bize karşı bazı sözleri uydurup-söylemiş olsaydı.45: Muhakkak onun sağ-elini (bütün güç ve kudretini) çekip-alıverirdik.46: Sonra onun can damarını elbette keserdik.

Yukarıdaki ayet Rabbimin elçisine verdiği ihtarın çok açık kanıtıdır. Bu ayetin devamını okuduğunuzda her şeyin apaçık bir şekilde kuranda olduğu tüm gerçeklerin orada yazdığı anlatılır. Demek ki dine ilave yapma hüküm verme yetkisi yalnız Rabbim inmiş. Zaten Allah ayetinde bunu apaçık söylüyordu hatırlayalım.

Enam 57: De ki: "Ben Rabbimden gelen bir beyyine üzerindeyim. Ama siz onu yalanladınız. Acele istediğiniz şey benim yanımda değil. Hüküm yalnız ve yalnız Allah'ındır. Hakkı o anlatır. Ayırt edip çözüm getirenlerin en hayırlısı O'dur.

Sizlere sormak isterim Rabbim yalnız hüküm veren benim diye apaçık elçisine söyle onlara yalnız ben hüküm veririm dedikten sonra, nasıl olurda kuranın hüküm vermedikleri konularda peygamberimizde hükümler vermiştir deriz? İşte sorun burada başlıyor zaten eğer bu sorunu çözersek İslam dinindeki başıbozukluğunda önüne geçmiş oluruz kanısındayım. Hatırlayın Kuranda Allah bizleri hangi kitaba yönlendiriyordu?

Araf Suresi 3. (Ey insanlar), Rabbinizden size indirilene uyun ve O'ndan başka velilere uymayın. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!

Allah acaba kuran dışından başka hüküm veren bilgiler olsa, daha o devrin inanmakta şüphe duyan ve atalarından gelen gelenekleri burada bulamayanları aşağıdaki ayette söylediği gibi yalnız kurandan sorumlu olacağımızı söyler miydi?

Ankebut 51. Karşılarında okunup duran bir kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda, inanan bir toplum için elbette ki bir rahmet ve bir öğüt vardır.

Bu ayeti okuyan bir insan artık kuran yetmez diyebilir mi sizce? Yine yapılan ve inanılan büyük yanlışlardan biriside kuranın özet bilgi olduğu ve her konuda açıklık getirmediğini söylememizdir. Bizler günümüzde inandığımız birçok kuranda geçmeyen bilgilerin kuranda olmadığını gördüğümüzde, bakın demek ki kuranda her şey olmuyormuş dememizden kaynaklanan bir yanılgı içindeyiz ne yazık ki. Şimdi yazacağım ayetlerin hiç mi önemi yok da bu sözleri söylüyoruz?

Nisa 174. ; Ey insanlar! Size Rabbinizden apaçık, çok parlak ve güçlü bir kanıt gelmiştir. Biz size, her şeyi açık seçik gösteren bir ışık gönderdik.

İsra 89.; Yemin olsun, biz bu Kuran'da, insanlar için her benzetmeden nice örnekler sıraladık. Ama insanların çoğu inkâr ve nankörlükten başka bir şeyde diretmediler.

Kehf 54; Yemin olsun, biz, bu Kuran'da, insanlar için her türlü örneği değişik ifadelerle gözler önüne koyduk. İnsan ise varlığın, tartışmaya en çok tutkun olanıdır.

Lütfen bu ayetleri ve buna benzer onlarca ayeti okuduğunuzda kuranın açık seçik ve bizlerin sorumlu olduğu her şeyin olmadığı bir kitap olduğunu mu anlıyorsunuz? Diyelim ki kuranda bizlerin sorumlu olduğu her şey yok, peki Rahman şu ayeti ve sorumlu olduğumuz kitabın Kuran olduğunu şaka olsun diye mi söyledi dersiniz?(HÂŞÂ)

Zühruf Suresi 44: Gerçek şu: Bu Kuran sana ve toplumuna elbette ki bir hatırlatıcı/bir düşündürücü/bir şeref/bir öğüttür. Bu kitaptan sorumlu tutulacaksınız.

Bakın Rabbim elçisine nasıl bir kitap indirdiğini söylüyor?

Yasin 69. Biz o peygambere şiir öğretmedik. Şiir ona yaraşmaz/layık olamaz da. Ona vah yedilen, bir öğütten ve apaçık bir Kuran’dan başka şey değildir;
.
Nahl 64.; Bu Kitap'ı sana yalnız şunun için indirdik: Hakkında ayrılığa düştükleri şeyi onlara iyice açıklayasın ve Kitap, iman eden bir topluluk için kılavuz ve rahmet olsun.

Yukarıdaki iki ayet üzerinde düşünelim şimdide. Allah kuranı apaçık bir öğüt olarak olarak indirdiğini, hakkında ayrılığa düşülen konularda iman edenlere kılavuz, rahmet olduğunu söylüyor. Bizler ise Rabbin bu sözlerini okumamıza rağmen kuranın muhkem ayetlerini herkes anlayamaz, o özet bilgileri içerir onu veli insanlar anlar diyebiliyoruz. Yukarıdaki sözler sizce bu düşünceyi mi anlatıyor? Bakın Allah kurandan başka sözlere itibar edilmemesi gerektiğini nasıl söylüyor.

Araf 185: Göklerin ve yerin melekûtuna, Allah'ın yarattığı herhangi bir şeye bakmadılar mı; ecellerinin gerçekten yaklaşmış olabileceğini düşünmediler mi? Peki, bu Kuran'dan sonra hangi söze iman ediyorlar.


İsra suresi 36. ayet: Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktıri.

Bakın Allah kuranı temel alan bir imandan bahsediyor ve emin olmadığınız sözlerin ardına düşmeyin sorumlu olursunuz diyor. Bakın Kuranı kimler anlarmış Rabbim bunu da söylüyor acaba gerçekten çok özel insanlar mı anlar?

İbrahim Sur.52.ayet: İşte bu, onunla uyarılsınlar, Allah'ın tek ilah olduğunu bilsinler, aklı ve gönlü işleyenler de ibret alsınlar diye, insanlara yöneltilmiş bir tebliğdir.

Eğer benim aklım işlemiyor gönlümde hiç bir şey hissetmiyor diyen varsa, gerçekten kuranı okuduğunda asla bir şey anlamaz. Böyle insana birileri anlatsa da onun kıymetini zaten bilemez, çünkü gönlü, kalbi onu desteklemiyorsa bundan sonuç almakta imkânsızdır.

Peki, dostlar ben bu yazdıklarımla peygamberimizin İslam ı anlatan, yaşamı ile bizlere örnek olan, kuranı hayatına geçiriş biçimiyle bizler için Başöğretmen kişiliğini, bir kenara bırakalım onlar bizlere lazım değildir mi dedim? Bunu ancak aptal insanlar söyler. Kuran bir güneş, bir rehber, bir gönül gözüdür. Bizlere tebliğde görevli olan Allahın elçisinin yaşamı, hayatı ve insanlığa bakış felsefesini bir kenara bırakıp bunlar bizlere lazım olmaz deyip, birçok gereksiz bilgilerin mi peşinde koşacağız. İşte bizler ne yazık ki peygamberimizin kuranı hayata nasıl geçirdiğini, örnek yaşamını hayatımıza nasıl geçirmeye çalışmalıyız bunu bırakmışız, ona rabbin vermediği yetkilerle donatmayı ona güç kattığını sanıyoruz. Onun gücü Allahın elçi olmakla kanıtlanmıştır, onun güvenine mazhar olmak güçlerin en büyüğüdür, hele onun aracılığıyla bizlere ilettiği güneş, rehber(KURAN) peygamberimizin gücüne güç katmıştır. Bizler Allah ın asla yetkilendirmediği yetkileri peygamberimize vermiş ve onunda kuranda olmayan hükümler verme yetkisi vardır diyerek kendimizde yetkilerle donatmışız. Peygamberimizin helal ve haram koyma yetkisi vardır diyerek kuranı hiç anlamadığımızı göstermişiz. Hâlbuki Rahman kurandaki örnekleri boşuna vermediğini bunlardan ibretler almamız gerektiğini söylemesi sanırım göz ardı edilmiştir. Sizler bu konuda Rabbin elçisini ikaz ettiği bir ayeti hatırlatmak istiyorum sanırım buradan bu yetkinin olup olmadığını anlamak çok kolay olacaktır.

Tahrim Suresi 1. Ey Peygamber! Allah'ın sana helal kıldığı şeyi, eşlerinin hoşnutluğunu isteyerek neden haramlaştırıyorsun? Allah Gafur’dur, Rahîm'dir.

Bakın burada aile içinde açıklanmayan bir konu da Allah ın haram etmediği bir şeye eşlerinin hoşnutluğunu kazanmak adına haram demesi sonucu, nasıl elçisini ikaz ettiği dikkatten kaçmamalıdır. Yine bakın helal haram konusunda Allah apaçık neler söylüyor bizlere.

Enam 150: Şunu da söyle: "Allah şunu haram etmiştir diye tanıklık edip duran şahitlerinizi getirin." Eğer tanıklık ederlerse sakın onlarla birlikte tanıklık etme! Ayetlerimizi yalanlayanlarla âhirete inanmayanların keyifleri ardınca gitme! Onlar, kendi Rablerine başkalarını denk tutuyorlar.

Enam 145: De ki: "Bana vahyolunanlar içinde, bu haram dediklerinizi yiyecek birine yasaklanmış bir şey bulamıyorum. Yalnız şunlardan biri olursa başka: leş, akıtılmış kan, domuz eti -ki o bir pisliktir- Allah'tan başkası adına boğazlanmış bir murdar."

Enam 140: Şu bir gerçek ki, ilimsizlik yüzünden öz evlatlarını beyinsizce katledenlerle Allah'ın kendilerine verdiği rızıkları, Allah'a iftira ederek haramlaştıranlar gerçekten hüsrana uğramışlardır. İnan olsun, sapıtmışlardır onlar; hiçbir zaman doğruyu ve güzeli bulamazlar.

Bunlara benzer o kadar çok ayet var ki haram koyma yetkisi yalnız Rabbin olduğu çok açık anlaşılıyor ve Allah ın haram demediklerine HARAMDIR DİYENLER İÇİN ALLAH A İFTİRA ATIYORLAR demektedir Rabbim. Günümüzde haram listesi yapanlara sormamız gerekiyor acaba kuran bu listeden neden bahsetmiyor da hemen hemen tamamı TEVRATTA ÇOK AÇIK BİR ŞEKİLDE LİSTELENİYOR? İşte Yahudilerin içimize soktukları nifak tohumlarını çıkar çıkarabilirseniz. İnşallah bu listeyi daha sonra Tevrat’tan sizlere alıntı yaparım.

Bu konuyu daha çok uzatmak istemiyorum. Amacımız kuran rehberliğinde imanımızı güçlendirmektir. Peygamberimiz sağlığında kuran dışından hiçbir bilgiyi yazdırmamış daha sonra kaleme alınmıştır. Bu bilgiler o devirlerde gerçekten en doğru ya da doğruya yakını toplanmıştır bundan şüphe yok, fakat o devirlerde yaklaşık 500 kadar toplanan hadisin günümüze beş milyon civarlarında gelmesi durumun vahametini göstermektedir. Bundan dolayıdır ki bu Allah resulünün sözüdür dedikleri her sözü, hemen kabul etmeden onu kuran süzgecinden geçirmeli ve kabul etmeliyiz. Peygamberimizde böyle yapmamızı emretmiştir bizlere.

Bu yazımı okuyan kardeşlerimin aklında birçok sorular oluştu biliyorum. Örneğin namazlarımı kaç rekât kılacağız kuranda yok diyecekler. Peki, bu soruyu kendimize soralım Allah acaba namaz vakitlerini söylemiş, hatta kısaltılmış namazı bizzat izah etmişse, neden diğer namazlarımızı kaç rekât kılacağımızı izah etmemiştir? Bunu düşündük mü hiç? Hani bizleri Rabbim kurandan sorumlu tutacaktı? Açıklamadıysa acaba huzuruna gittiğimizde neden şu kadar ya da bu kadar rekât kılmadın der mi sizce bizlere? Bu konuları nasip olursa daha sonra detaylı konuşuruz. Kuran bizden önceki insanlara da hem namazı, orucu, zekâtı ve haccı farz kıldığını söyler. Sizce bu bahsettikleri konularda hiç ayrıntıya girmemiş midir dersiniz kuranda? Haccın nasıl yapılacağı belli değilmidir kuranda? Sanırım bu konuda kurandan ve geleneksel İslam ın inandığı şekliyle karşılaştırmalı çok geniş bir yazı yazmıştım, düşüncelerim orada vardır. Oruç konusu da çok geniş bir şekilde yazar ama her ne dense bizler bunları pek yeterli görmüyoruz.

Özet olarak söylemek gerekirse Peygamberimizin sünneti deyince düşünmemiz gereken, onun örnek yaşamı, hayatı ve kuranı yaşamına geçiriş biçimini kendimize yol edinmektir. Peygamberimizin sünneti, ne bıraktığı sakal ya da saçın uzunluğu nede giydiği kıyafetlerde aramamız, bizlerin kendisini hiç tanımadığımızı göstermektedir. Bizler onun yolunda olduğumuzu kuranı anlayarak okuyup, üzerinde düşünmekle yapabileceğimizi unutmamalıyız. Bakın Allah aklını işletmeyenlere ne diyor?

Enfal sur.22. Çünkü yeryüzünde debelenenlerin Allah katında en kötüsü, akıllarını işletmeyen sağır-dilsizlerdir.

Yaşantımızda onu örnek alan hayat felsefesi ile yaşama bağlanmalı ve doğruluk dürüstlüğümüzle, nefsimize hâkimiyetimizle kuranın ipine sarılarak, onun yolundan gittiğimizi davranışlarımızla ve yaşamımızla göstermeliyiz.

İnşallah kendimi doğru anlatabilmişimdir. Benim tek bir amacım var oda Rabbin gönderdiği KURANI anlamaya çalışmak. Rabbim bu çabamı boşa çıkarmasın inşallah, o kalbimi biliyor ona güveniyor ve dayanıyorum. Allah şaşırtmasın.

Değerli kardeşimin sorduğu soruları detaylı cevap vermek istediğim için her sorusuna bir gün ayırdım ki, kendimi daha iyi anlatabileyim. Selametle kalın. Bu konularda isterseniz ayrıca tartışma başlığı açıp konuşuruz. Selametle kalın. Haluk GÜMÜŞTABAK