Tekil Mesaj gösterimi
Alt 31 Ocak 2010, 16:44   Mesaj No:10

Hazan Mevsimi

Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:Hazan Mevsimi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 11236
Üyelik T.: 19 Aralık 2009
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 338
Konular: 71
Beğenildi:4
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart RE: KUR'ANDA GEÇEN HİKMET SÖZÜNDEN NE ANLAMALIYIZ?

1) Hz. Peygamber’in Yüce Allah'ın İnananlar İçin Büyük Bir Lütfü Olduğunu İfâde Eden Âyetler:

"Andolsun ki Allah, müminlere büyük bir lütufta bulundu; zira daha önce açık bir sapıklık içinde bulunuyorlarken onlara, kendi içlerinden, kendilerine Allah'ın âyetlerini okuyan, kendilerini temizleyen ve kendilerine Kitap ve hikmeti Öğreten bir Peygamber gönderdi" (Âl-i İmrân, 3/164).

"Andolsun, içinizden size öyle bir Peygamber geldi ki sıkıntıya uğramanız O'na ağır gelir; size düşkün mü'minlere şefkatlidir, merhametlidir, eğer yüz çevirirlerse de ki: "Allah bana yeter! O'ndan başka Tanrı yoktur. O'na dayandım, O, büyük arşın sâhibidir." (Tevbe, 9/128-129) .4

Hiç şüphesiz, insan olarak bize düşen bu büyük lütfun kıymetini bilerek, âyet-i kerîmede 5 de işâret edildiği gibi, O'nu canımızdan da aziz bilip çok sevmek ve her işimizde bize en güzel bir örnek olarak gösterilen bu yüce şahsiyetin yolundan gitmek olacaktır.

Hz. Peygamber'e îman Müslüman olmanın önde gelen şartlarındandır. O'nun adı kelime-i şehâdette Yüce Allah'ın adı ile birlikte yer almıştır. Ayrıca O'na inanmanın lüzumu hakkında Kur'ân'da pek çok âyet-i kerîme mevcuttur.6 Hiç şüphesiz, Hz, Peygambere îman, O'nun sadece bir peygamber olduğuna inanmanın da ötesinde bir anlam ifâde etmektedir. Bu da, O'nun Allah'tan alıp bize bildiklerinin bütününü, bununla ilgili olarak, her türlü emir, yasak, öğüt, uygulama, yorum ve açıklamalarının doğruluğunun kabulünü, kısacası O'nun her bakımdan örnek alınmasını gerektirir.

İşte, Hz. Peygamber'in dindeki bu müstesnâ yerini ortaya koyan başka bir husus da Kur'ân'da bizzat Yüce Allah tarafından O'nun bize, her yönüyle kendimize örnek olarak alacağımız bir şahsiyet olarak takdim edilmesidir.

2) Hz. Peygamberi Örnek Bir İnsan Olarak Gösteren Âyetler:

Kur'ân'da gayet açık ifâdelerle Hz. Peygamber'in Yüce Allah tarafından mü'minler için örnek alınması gereken model bir insan olarak takdim edildiğini görmekteyiz. Konu ile ilgili âyetlerde şu veya bu konuda diye bir kayıt koyulmamış olması O'nun insanlar için her yönüyle örnek olarak gösterildiği anlaşılmaktadır.

İşte bu konudaki bazı âyetler şunlardır:

"Andolsun Allah'ın Resûlünde sizin için -Allah'ı ve âhireti arzu eden ve Allah'ı çok anan kimseler için- (uyulacak) en güzel bir örnek vardır" (Ahzâb, 33/ 21).

Bu âyette, Resûlullah'ın, Allah'a ve âhiret gününe inananlar için örnek bir şahsiyet olarak ileri sürülmesi, böylece onu Örnek edinmenin Allah'a ve âhiret gününe îman hususuna bağlanması O'nun sünnetine dinde ne kadar değer verilmiş olduğunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

Kur'ân, Hz. Peygamberin mü'minler için örnek bir insan olduğunu belirtmekle kalmaz aynı zamanda onun büyük bir ahlâk üzere olduğunu da şöyle vurgular:

"Nün. Kaleme ve yazdıklarına andolsun, Sen Rabb'inin nimetiyle ünlenmiş (bir deli) değilsin. Senin için kesintisiz bir mükâfat vardır. Ve sen, büyük bir ahlâk üzeresin" (Kalem, 68/ 1-4).

Sünnetin dindeki değerini ortaya koyan unsurlardan birisi de genelde onun da bir vahiy mahsûlü oluşudur. Nitekim, Kur'ân'a baktığımız zaman vahyin sadece kendisi ile sınırlandırılmadığına, Hz. Peygamber'e Kur'ân'ın dışında da vahiy verildiğine dâir birçok işâretleri görürüz.

3) Hz. Peygamber'e Kur'ân'ın Dışında da Vahiy Geldiğini İfâde Eden Ayetler:

Kur'ân'da Yüce Allah'ın kullarına olan vahyinin genelde şu şekillerden birisi ile olduğu belirtilir:

"Allah bir insanla ancak vahiyle, yahut perde arkasından konuşur. Yahut da bir elçi gönderip izni ile dilediğini vahyeder. O çok yücedir, hâkimdir" (Şûrâ, 42/51).

Görüldüğü gibi bu âyette Yüce Allah, genel olarak dilediği kullarına bu yollardan herhangi birisi ile hitap ettiğini belirtmiş; kullarına olan hitâbını bir kitapla kayıtlamamıştır.

Bundan başka, Hz. Peygamber'e Kur'ân'ın dışında da vahiy verildiğine delâlet eden hususlardan birisi de Kur'ân'da, Hz. Peygamber'e ve diğer bazı peygamberlere7 kendilerine verilen kitapların yanında bir de "hikmet"in verildiğinin ifâde edilmiş olmasıdır. Meselâ Bakara sûresinde şöyle buyrulur:

"Nitekim, kendi içinizden size âyetlerimi okuyan, sizi (kötü inanç, fikir, söz ve fiillerden) arındıran, size Kitap ve hikmeti ve bilmediklerinizi öğreten bir peygamber gönderdik1' (Bakara, 2/151). 8

Bu ve benzeri âyetlerde, Kitab'a ilâve olarak peygamberlere verildiği zikredilen bu "hikmet", âlimlerce genelde Allah'ın elçilerine verilen "sünnet" olarak tefsir edilmiştir. Meselâ, bunlardan İmâm-ı Şâfiî bu görüşünü şöyle dile getirir:

"Allah (burada) önce Kitab'ı -ki ondan maksat Kur'ân'dır- ardından da "hikmet"i zikretmiştir. Kur'ân ilimleri sahasında ehliyetlerinden emin olduğum kişilerden işittim ki, buradaki "hikmet"ten kasıt, Resûlullah'in sünnetidir... Çünkü önce Kur'ân zikredilmiş peşinden ayrı olarak "hikmet" eklenmiştir."9 el-Evzâî (Ö. 157/774) de, Hassan b. Atıyye'nin "Cibril, Kur'ân'ı indirdiği gibi, sünneti de Peygambere getiriyordu." dediğini nakleder.10

Kur'ân'da diğer peygamberlere de kendilerine gönderilen kitapların dışında vahy gönderildiğine dâir birtakım bilgilere rastlıyoruz. Lût kavmini helâk etmekle görevli olarak Hz. İbrahîm'e ve Hz. Lût (as)'a gönderilen meleklerin ifâdeleri" hiç şüphesiz bu türden vahiylerdir. Yine, Yüce Allah (cc) kendisine bir kitap gönderilmediğini bildiğimiz Hz. Zekeriya'ya (as) oğlu olacağına dâir müjdesi12 İle bir peygamber olmadığı halde Hz. Meryem'e hitâbı13 da bu nevidendir. Bu konuda, Hz. Peygamberin de Kur'ân vahyi dışında Yüce Allah ile irtibâtı olduğunu gösteren pek çok âyet vardır.14 Meselâ bunlardan birisi:

"Namazları ve orta namazını koruyun, gönülden bağlılık ve saygı ile Allah'ın huzuruna durun. Eğer (bir tehlikeden) korkarsanız, yaya yahut binmiş olarak kılın; güvene kavuştuğunuz zaman ise bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği şekilde Allah'ı (namazınızda) anın" (Bakara, 2/238-239).

Görüldüğü gibi burada, Yüce Allah, namazların ve özellikle orta namazının (yâni Hz. Peygamberin tefsîriyle ikindi namazının) her yönüyle en güzel bir şekilde kılınmasını emrettikten sonra, yolculuk sırasında herhangi bir tehlikeden korkulduğu takdirde yaya yahut binmiş olarak namaz kılınabileceğini, ama tehlike geçtikten sonra, kendisinin öğrettiği şekilde namazın normal bir şekilde kılınmasını emretmektedir. Buradaki "size öğrettiği şekilde" ifâdesi dikkat çekicidir. Bilindiği gibi namaz Kur'ân'da tafsilâtlı olarak öğretilmemiştir. O halde, Hz. Peygamber'in bu konuda, Yüce Allah'tan Kur'ân'ın dışında da Cebrâil vasıtası ile birtakım ilâve bilgiler almış olması muhakkaktır. Nitekim rivâyetlerde Cebrâil Aleyhisselâm'ın Hz. Peygamber'e gelip beş vakit namazı her şeyiyle bizzat tatbikî olarak öğrettiği rivâyetler de mevcuttur.15 Hz. Peygamber de aynı şekilde bunu ashâbına öğretmiş ve: "Beni namaz kılarken nasıl görüyorsanız öyle kılınız." 16 buyurmuştur.

Ayrıca, Hz. Peygamber Kur'ân'da sık sık kendisine vahyolunana uymakla emrolunmaktadır17. Eğer, vahiy sadece Kur'ân'dan ibâret olmuş olsaydı, İslâm bütünüyle sâdece Kur'ân'dan ibâret olmadığı aşikâr olduğuna göre, bu durumda Hz. Peygamberin vahiy dışı birçok iş yapmış olmasının kabul edilmesi gerekirdi. Böyle olunca da Hz. Peygamber'in Allah'ın emrini yerine getirmemiş olması gibi birtakım imkânsız şeylerin kabul edilmesi lâzım gelirdi ki bunların hepsinin de Hz. Peygamber hakkında düşünülmesi mümkün değildir.18 Ve faraza böyle bir şey olsa elbette Yüce Allah duruma müdâhale ederdi.

Nihâyet Yüce Allah, bu konuda Hz. Peygamberle ilgili olarak şöyle buyurur:

"O, havadan konuşmaz, O (na inen Kur'ân veya O'nun söyledikleri), kendisine vahyedilen vahiyden başka bir şey değildir" (Necm, 53/ 3-4). 19

Bu âyette sözü edilen vahiyden maksat, bazı âlimlere göre sadece Kur'ân diğerlerine göre ise Kur'ân'la birlikte bir kısım sünnettir. Çünkü, hadisler bazen sırf vahiy, bazen de Resûlullah'ın içtihâdıdır. Ama o içtihâdında yanılsa bile, bu Yüce Allah tarafından düzeltilir.20 Bu bakımdan O'nun bütün sözleri ve fiilleri ve tasarrufları Yüce Allah'ın kontrolü altındadır.21 İşte bu sebeble kaynağı vahiy olmayan fakat ilâhî vahiy tarafından hilâfına bir vahiy gelmemiş olan dînî emirleri ve uygulamaları da vahiy kabul edilmiştir. Bu nevi vahiyler, Hanefîlerin cumhûrunca "batını vahiy" diye isimlendirilmiştir.22

Hz. Peygamberin Kur'ân dışında da Yüce Allah'tan vahiy aldığını gösteren delillerden birisi de hiç şüphesiz O'na Kur'ân'ı tebliğ görevi yanında bir de Kur'ân'ı açıklama görev ve yetkisinin verilmiş olmasıdır. O, bu görevi elbette sadece kendi şahsî bilgi ve içtihâdıyla değil Yüce Allah'tan aldığı ilhamla yapacaktır
Alıntı ile Cevapla