Tekil Mesaj gösterimi
Alt 24 Şubat 2010, 12:32   Mesaj No:12

HALUK GÜMÜŞTABAK

Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:HALUK GÜMÜŞTABAK isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 10862
Üyelik T.: 01 Ekim 2009
Arkadaşları:1
Cinsiyet:
Yaş:66
Mesaj: 489
Konular: 86
Beğenildi:3
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Re: Nur suresi 31. Ayette geçen süslerini/ziynetlerini sözlerinden ne anlamalıyız?

Çok değerli Abdulmelik kardeşim verdiğiniz cevaplardan ne kadar değerli bir insan olduğunuz belli oluyor. Karşı düşünceye takındığınız tavır beni rahatlattı, çünkü birçok yerde bu düşüncelerimden dolayı küfre varan hakaretler gördüm. Anlayışınızdan dolayı Allah sizden razı olsun.

Değerli arkadaşım hadisler itikadi konularda delil olamaz, nedenine gelince rivayetler yoluyla günümüze aktarılan, kesin doğru olduğunu bilmediğimiz bilgiler eğer kur’anda hükmü verilmemiş ise asla bizler için delil değildir. Bu konu ile ilgili bir yazı eklemiştim yazıdaki ana fikrine tamamen katılıyorum ve hadislere bu yönde bakarak kur’an süzgecinden geçirmeden onun onay vermediğini almıyor, kabul etmiyorum.

( [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] )

Şimdi de sizin saydığınız gerçekten ilim adamlarına değinmek istiyorum. Saydığınız tüm ilim adamları gerçekten en doğrusunu söylemişlerdir bunda hiç kuşkum yok, kuşkum o sözleri günümüze gelinceye kadar hiç değiştirmeden, eklemeden günümüze kadar doğru gelip gelmediğinedir. Bu konuda da zaten Rabbim ayetinde bizleri uyarıyor ve ne diyordu? Emin olmadığın sözlerin ardına düşme sorumlu olursun. Şimdi de bu sözleri Rabbin uyarısını düşünelim. Kur’anı ben koruyorum diyor Rabbim, peki günümüze 1400 yıl öncesinden gelen bizlere peygamberimizin sözüdür diye aktarılan sözleri, bilgileri kim koruyor? Bunu sorduğumda verilen cevap; Kur’anı koruyan Allah hadisleri de koruma altına almıştır diye cevap aldım. Elbette bu sözler yanlışa kılıf uydurmaktan öte gidemez. Hatırlayınız mezheplerin topladığı aynı konudaki hadislerin bile bir biriyle uyumu yoktur. Hatta bazen birbirinin tam tersidir. Bu durumda hangi mezhebin hadisi daha doğrudur diye bir soru gelecek. İşte hadislere kur’an ayeti gibi hiç şüphe etmeden yaklaştığımızda dini sakın bölmeyin diye bizleri uyaran rahmanı dinlemediğimiz sonucunda, Müslümanların birbirini öldürecek dereceye getirmesinin acı gerçeği çıkıyor ortaya. Hiçbir bilgi reddedilemez, hele bu bilgiler Allah ın elçisinden yana geliyorsa, fakat bizlere düşen bu konuda çok dikkatli olmalı ve bizlere ulaşan sözleri kur’an ile karşılaştırmalıyız. Mezheplerin kurulduğu ilk dönemlerde hadis toplayıcıları yaklaşık 500–600 civarında hadis toplamışlar. Bence bunların beklide tamamı doğrudur. Fakat günümüzde bu sayı 5000 civarlarına ulaştığını düşündüğümüzde ne kadar çok dikkat etmemiz gerektiği çıkıyor ortaya. Daha önce belki yazmışımdır bakın peygamberimiz bize bu konuda nasıl bir yol gösteriyor?

Benden sonra, benim adıma söylenecek çok söz duyacaksınız, Bu sözleri KURAN İLE KARŞILAŞTIRINIZ ki, benim sözüm olup olmadığı hakkında delalete düşmeyesiniz. Her kim ki, ben söylemediğim halde bu sözü peygamber söyledi dese BUYURSUN KENDİNİ CEHENNEMDEKİ YERİNE HAZIRLASIN.

Değerli kardeşim ben peygamberimizin bizlere önerdiği bu yolu seçtim ve onun sözüdür dedikleri her bilgiyi kur’an süzgecinden geçirip ona danışıyorum. Çünkü peygamberimiz bizleri kur’an ile uyarma görevi almış ve hayatına onu geçirmiş bir peygamberdir.

Bizlerin yaptığı bana göre en büyük yanlış, Peygamberimizin devrindeki geleneği günümüzde dinleştirmek olmuştur. O devrin giyimi, iklimsel yaşamı, adetleri din değil yaşam şekilleridir. Her zamana uyan değişmeyen emir yani dinin yaşam kaynağı, hüküm veren KURAN dır. Yukarıda din âlimlerinden bahsederken günümüzde onların sözleri olup olmadığını bilemeyiz, emin olamayız demiştim. Size bir örnek vermek istiyorum ve lütfen bu konuda düşünmenizi rica edeceğim. Bizler İmamı Azam Ebu Hanifeyi takip ettiğimizi söyleriz, ama inanın hayat görüşünü ve felsefesini zerre kadar bilmediğimiz için onun yolundan gittiğimizi zannederiz. Yine bu konuda yazdığım ve bu âlim insanın hayat görüşü ve İslam anlayışını okumadıysanız okumanızı rica edeceğim.

( [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] )

İşte bize aktarılan ve İmamı Azamdan nakledilen o kadar hadis var ki, hâlbuki o âlim insan benim sözlerimi yazmayın çünkü bu sözler bugün içindir diyebilecek kadar âlim bir insandı. Kendi yaşadığı devirde her hangi mezhep kurmamış ölümünden sonra öğrencileri kurmuştur.

Değerli kardeşim sizin söyledikleriniz hakkında sizin yorumunuz demek istemedim aslında, sizin inandığınız anlamında söyledim, eğer sizi kırdıysam istemeden özür dilerim.

Gelelim verdiğiniz örnek hadislere. (sünette kadın sesi, erkeği tahrik etmek, kırıtarak sırıtarak konuşmak yürümek harammı değil mi? ) Gelelim bu bilginin doğru olup olmayacağına. Daha önce söylediğim gibi Rabbim in vermediği bir hükmü yasağı kimse veremez, önce buna inanmak gerekir. Eğer inanmadığımızda zaten ipin ucunun nereye gideceğini kimse tahmin bile edemez. Birlikte düşünelim kur’anı hatırlayalım Allah kadın sesinin erkeği tahrik ettiği konusunda bir açıklama yapmışmıdır? Kesinlikle hayır ama devamında söylediğiniz kırıtarak yürümek derseniz, burada aynı fikirdeyiz çünkü bu konuda ikaz eden birçok ayet vardır. Ama sırıtarak yani gülerek konuşma derseniz burada da durun derim. Kadın da elbette gülecek bu onunda hakkı ama elbette ahlak ve terbiye sınırları içinde. Şimdi gelelim haram sözüne. Gerçekten bu kelime Rabbim tarafından çok dikkatle ve itinayla özelliği olan, rabbin kesinlikle yapmayın sakın haaaa dedikleri yerlerde kullanılmıştır kur’anda. Bakın bizler bu kelimeyi nasıl her yerde kullanıyoruz. Bir konuda haram sözcüğünü kullanmamız için bu hükmün kur’andan verilmesi gerekir, daha doğrusu bunu Rabbim böyle söylüyor. Gerçekten yapılması yanlış olan bir konuya haran demek yerine, günah sözünü kullanmak çok daha doğru olur. Kadının ezan okuması ve erkekli bir topluma kur’an okumasının haram olduğunu söylemek, bana göre kur’anın onay verdiği bir durum, düşünce değildir. Onun için buna haram diyemeyeceğimiz gibi, günah da demek çok yanlış olur. Bu sözlerin sırf hadis altında peygamberimizin sözleridir diye nakledenlere inanmamız doğru olmayacağı düşüncesindeyim. Daha önce söylediğim gibi kur’andan onay almayan hiçbir sözü peygamberimiz söylemez. Kadının günümüze kadar bir minareye çıkıp ezan okumadığını söylemek, bunun Allah tarafından haram edildiğini, yasaklandığını göstermez. Allah haram ettiği her konuyu da bizlere rehber olsun diye indirdiği kur’anda açıklık getirmiştir.

Değerli kardeşim çarşaf konusuna gelince elbette her fikre ve düşünceye sonsuz saygılıyım. Benim itirazım biz erkeklerin sanki kadınların düşünce ve aklı çok fazla yok muşta, onların yerine bizler düşünmeliyiz fikrini kafamıza yerleştirmemiz bana doğru gelmiyor. Bakın sizin şu cümlenize istinaden söyledim bunları. (buna erkek egemenliği demişsin. Eşim, kızım beni ilgilendirir ve onlardan sorumluyum. ) Elbette bizler eşlerimizden ve evlatlarımızdan sorumluyuz ama onların özgür iradelerine etki edecek ve onlar adına düşünecek kadar değil. Rabbim her insanın yaptığından sorumlu olduğunu söyler. Allah kur’anda verdiği çok güzel örneklerden ibret almazı gerektiğini hatırlatır. Hatırlayın Lut ve Nuh peygamberleri, onların eşleri iman etmeyen hatta hayâdan yoksul insanlardı, sizce bu örnekleri rabbim bizlere neden verdi dersiniz? O kadar önemli ipuçları var ki bu örneklerde. Bizler eşlerimiz, kızlarımız aman korunsun sakınsın diye toplumdan soyutlarsak onları kendimizce korumuş oluyoruz, ama hayatta kendi başlarına kaldıklarında bu sefer şaşırıyor ve yanılıyorlar. Onlara bizlerin vereceği kur’anın ruhunu aşılamak ve doğru, iffetli bir insan nasıl olur onu anlamaları için çaba göstermek olmalıdır. Daha açıkçası Rabbin rehberi ile karşı karşıya getirmeliyiz.

Değerli kardeşim bakın bizler kadınlarımızı aslında bu düşünceyle ne yapıyoruz sizin sözünüzle aktarmak isterim. (çünkü çarşaf giyen kadın adeta kıyafetin içinde yok oluyor.) Bizler kadını neden yok etmek çabası içindeyiz bunu anlayamıyorum. Hâlbuki hatırlayın peygamberimiz devrinde kadınlarımız dahi savaşta yerini almışlardı. Eğer onları saklasaydı, saklama gereği olsaydı peygamberimizde saklamazmıydı? Kur’anı hatırlayın siz kadının süslenmesi konusunda çok sert bir tavrınız var, acaba Rabbim neden bu konuda tam tersini düşünüyor dersiniz? Bakın süs eşyası konusunda hiçbir ayrım yapmadan iman edenlerin süslenmeleri için denizden bile süs eşyaları çıkarılacağını ve bunun sizler için olduğunu söylemesi sizin dikkatinizden mi kaçtı acaba? Bazı ayetleri hatırlayalım.

Araf 26: Ey âdemoğulları! Size, çirkin yerlerinizi örtecek giysi ve süs kıyafeti indirdik. Ama takva giysisi en hayırlısıdır. İşte bu, Allah'ın ayetlerindendir. Düşünüp öğüt almaları umuluyor

Araf 31: Ey âdemoğulları! Tüm mescitlerde süslü, güzel giysilerinizi kuşanın. Yiyin, için fakat israf etmeyin. Allah israf edenleri sevmez

Araf 32: De ki: "Allah'ın, kulları için çıkardığı süsü, güzel ve tatlı rızıkları kim haram etmiş?" De ki: "Dünya hayatında inananlar için de var. Kıyamet gününde ise yalnız inananlar içindirler." Bilgiden nasipli bir topluluk için biz, ayetleri böyle ayrıntılı kılıyor

Değerli arkadaşım bakın rabbim sizlere süs kıyafeti indirdim diyor, hiç erkek kadın ayrımı yapmadan. Hatta mescitlere gittiğinizde süslü güzel kıyafetlerinizi giyinin diyor, devamındaki ayette ise bakın sizin sözlerinizi doğrulamayan, tüm bunları kim haram etmiş diye soruyor. Ben süsü iman edenler için hem bu dünyada hem de kıyamet gününde onlar için indirdim diyor. Fakat biz süslenmeyi, güzel kokular sürmeyi biz erkeklere has kılıp kadınlara, biz erkekleri tahrik eder size haramdır diyoruz. Acaba yukarıdaki ayetlere bu düşünce uyuyor mu?
Helal haram konusunda verdiğiniz örnek çok ilginç, aslında kuran bu sorunuza cevap veriyor, hatta insan eti de yemeyin diye bir söz yok diye de bu sorunuzu genişletebilirsiniz. Rabbim kur’anda insan öldürmenin büyük günahlar dan olduğunu birçok ayetinde açıklar. Rahman insandan bahsederken onun kendi nefesinden üflediğini anlatır ve meleklerden daha üstün kıldığını belirtir bizlere. Bir insan öldüğünde tören yapılmasını hatta onun namazının kılınması örneğini verir. Daha açıkçası onu Rabbe gönderirken tören yapılmasını ister. Kur’an insanın kutsallığına çok önem verir. Tüm bunları unutun ve şu ayete bakın acaba Rabbim cenin ya da yeni doğmuş yada insan etinin yenip yenmeyeceğini bakın nasıl bir örnekle anlatıyor.

Hucurat 12: Ey iman edenler! Zandan çok sakının! Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Sinsi casuslar gibi ayıp aramayın! Gıybet ederek biriniz ötekini arkasından çekiştirmesin! Sizden biri, ölmüş kardeşinin etini yemek ister mi? Bakın bundan iğrendiniz. Allah'tan sakının! Hiç kuşkusuz, Allah tövbeleri çok kabul eden, rahmeti sonsuz olandır.

İşte şükürler olsun Yüceler Yücesi rabbim, her şeyden örnek veriyor ya da işaret ediyor, ama bizler ne yazık ki ona müracaat etmeyi bırakmış, onu yüksek bir yere asıp, onun nurundan nurlanmıyoruz. Demek ki Yaratan insanın insan türünü yemesini genlerine tiksindirecek bir duygu olarak vermiş, onu bile söylüyor bizlere.

Değerli arkadaşım peygamberimizi dışlamak hiç kimsenin ne gönlünde yatar nede zaten elinde değildir. Bizlerin yaptığı en büyük yanlış, tıpkı Hıristiyan ve Yahudilerde olduğu gibi Rabbin vermediği kutsallık ve yetkileri kendi peygamberlerine vermelerinden kaynaklanıyor. Bizlerde aynı hataya düşüyoruz. Yetki ve sorumluluk veren makam Yüce Rabbimdir, bizler verilmeyen bir yetkiyi vermeye çalıştığımızda onu yüceltmiş mi olacağız? Peygamberimizin yüceliği Allah ın elçisi olmasıyla zaten kanıtlanmıştır. Onun İslam ı yaymak için verdiği savaşları hatırlayın, belki de hiçbir peygamber böyle zorlu savaşlar yapmamıştır. Diğer peygamberlerin kıssalarını hatırlayın hiç birisinde bu denli zor tebliğ olmamıştır. Bu konuda yazdığım yazıma tekrar bakarsanız sanırım çok daha detaylar bulacaksınız.

( [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] )

Peygamberimize postacı yakıştırması beni hep üzmüştür.

Değerli arkadaşım yazınızdan alıntılar yaparak cevap vermeye çalıştım, Rabbim istemeden yapacağım yanlışlarımı affetsin ve gerçekleri görmemi sağlasın inşallah. Cevaplarınızdaki nazik tutumunuz sizin kalbinizin güzel bir yansımasıdır. Hepimiz rahmanın doğrularını arıyoruz. Amacımız ona ulaşacak doğru yolu bulmaktır. Bunu bulmamız içinde sizlere rehberi gönderdim ona sarılın diyor Yaratan. Sizleri bu kitaptan sorgulayacağım diyorsa Rabbim, sanırım burada olmayan bir bilgiden, emirden, hükümden bizleri sorumlu tutmayacaktır. SAYGI VE HÖRMETLERİMLE Haluk GÜMÜŞTABAK
Alıntı ile Cevapla