Tekil Mesaj gösterimi
Alt 23 Mart 2010, 00:09   Mesaj No:11

HALUK GÜMÜŞTABAK

Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:HALUK GÜMÜŞTABAK isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 10862
Üyelik T.: 01 Ekim 2009
Arkadaşları:1
Cinsiyet:
Yaş:66
Mesaj: 489
Konular: 86
Beğenildi:3
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Standart Re: 63.haftanın misafiri ''haluk gümüştabak''


Değerli Kurtmehmet kardeşim, önce aleyküm selam dedikten sonra nükteli ama bir o kadar güzel soru şekliniz için size teşekkür ederim. Benim yazdığım kabir azabı konusu ile ilgili yazımı birçok kişiye okuttuğunuzu ama kimseye kabul ettiremediğinizi söylemişsiniz. Doğrusu yazımı hatırlarsanız orada verdiğim referansların, delillerin tamamı Kuran ayetlerinden oluşuyordu. Peki, kabir azabının olduğunu söyledikleri deliller hangi bilgilerden oluşuyordu? İşte içinde bulunduğumuz açmaz. Rahmanın ayetleri göz ardı edilerek, beşerin delilleri baş tacı ediliyor, buna çok üzülüyorum. Sayın arkadaşım herkes kendisinden sorumlu olduğuna göre, kimseyi buna inandırmak gibi bir görevim, amacım zaten yok.

Kısaltılmış namaz konusuna gelince, bunun bir rekât olduğunu ben söylemedim, kur’an peygamberimizin imamlığında savaş zamanında askerlerine kıldırdığı ve Rabbin örnek verdiği ayetten alıntı yaparak söyledim. Sanırım bu sizin için delil olmalı.

Nisa 102: Sen içlerinde olup da onlara namaz kıldırdığında içlerinden bir kısmı seninle beraber namaza dursun, silahlarını da yanlarına alsınlar, bunlar secdeye vardıklarında diğer kısım arkanızda beklesinler, sonra henüz namaz kılmamış olan diğer kısım gelsin seninle beraber kılsınlar ve ihtiyatlı bulunup silahlarını da yanlarına alsınlar…..

Ayete baktığınızda savaş esnasında, peygamberimizin imamlığında bir gurup asker namaza duruyor diğerleri onları kolluyor. Dikkat ederseniz bir gurup namaza duruyor ve silahları yanlarında. Bunlar secdeye vardıklarında diğer askerler arkanızda beklesinler ve onlar seninle namaz kılsınlar diyor. Şimdi düşünelim namaza kıyam da başladık rükû ya gittik ve secdeye vardık. Bu durumda bir rekât tamamlanmadı mı? Şimdide bu ayetin bir öncesine bakalım ne diyor?

Nisa 101: Yeryüzünde adım attığınızda (yolculuğa ya da savaşa çıktığınızda), kâfirlerin size bir kötülük yapmalarından korkarsanız, namazı kısaltmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Şüphesiz kâfirler, sizin apaçık düşmanlarınızdır.

Demek ki zorluk anlarımızda namazımızı kısaltmamızda bir sakınca olmadığını söylüyor rabbim. Şimdide Nisa 103. ayete bakalım, çünkü bu zorluk anımızın bitiminde ne yapmamızı emrediyor onu anlayalım.
Nisa 103: Namazı bitirdiğinizde, Allah'ı ayaktayken, otururken ve yan yatarken zikredin. Artık 'güvenliğe kavuşursanız' namazı dosdoğru kılın. Çünkü namaz, mü'minler üzerinde vakitleri belirlenmiş bir farzdır.


Rabbim ne diyor ayetinde, güvensiz durumda kısalttığımız namazımızı bu durum geçtikten sonra artık dosdoğru kılın diyor. Şimdi düşünelim, Nisa 102. ayette peygamberimiz savaş esnasında secdeye vardığımızda, diğer gurup namaza dursun diyordu, yani tedirgin bir durumda namaz kısaltılmıştı, daha sonraki ayetinde ise bu durum geçtikten sonra artık daha güzel ve rahat bir şekilde namazınızı kılın diyor. Burada ben korku ve savaş halinde namazın bir rekât olduğunu Rabbin örneğinden yola çıkarak söylemem benim düşüncem mi, yoksa Rabbin verdiği ayet örneğimi? Yorum sizin. Çünkü ben Allah ın kelamından aldım bu bilgiyi, ben söylemedim. İsteyen inanır istemeyen inanmaz. Eğer gerçekten kur’andan delil almadan söylemiş isem gerçekten dine nifak sokmaya çalışan birisiyim demektir Allah korusun. Peki, bu durumda bu sözlerin hepsi rabbin kelamından alıntı olduğuna göre, bunlara inanmayanlara ne söylemek gerekir? Ben doğrusu bilemiyorum.

Sorduğunuz soruya gelince, ben çok şükür bir rekât namaz kılmadım çünkü gerekli durum hâsıl olmadı, inşallah hiç olmaz. Secdeden sonra namazdan çıkmış mı konusuna gelince. Namazın farzları kur’anda çok açık anlatılmıştır. Günümüzde ilavelerin olması elbette sakıncalı değil ama Rabbin emri olmadığını da bilmeliyiz. Örneğin bu konuda mezhepler değişik uygulamaları vardır. Bu konuda bir bilgiyi aktarmak isterim konunun anlaşılması için.

(Namazın sonunda selâm vermek vaciptir. Yani önce sağ tarafa, sonra da sol tarafa yüz çevirerek اَلسَّلامُ Esselâmü, demek. Böylece namaz bitmiş olur. Selâm kelimesi üzerine عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّهْ aleyküm ve rahmetullah ilâvesi vâcib değil, sünnettir. Bir görüşe göre de, sadece sağ tarafa selâm verilmesi vâcibdir, sol tarafa ise sünnet. Namazdan çıkmak için sadece bir tarafa selâm vermiş olmak kâfidir. Binaenaleyh, bir tarafına selâm vermiş imama artık uyulmaz. (bk. Mehmet Dikmen, İslam İlmihali))

Daha önce söylediğim gibi namazın olmazsa olmazını Rabbim kur’anda belirtmiştir. Günümüzde mezheplerin yaptığı ilaveler Allah emri olmayıp mezheplerin dini uygulamalarıdır. Namaz bitiminde verdiğimiz selam yani; Allah'ın selamı üzerinize olsun sözleri, farz bir emir olmayıp zaten yukarıdaki açıklamada da belirtilmiştir.
Seferi namaz konusuna gelince. Rabbim sizlere zorluk değil kolaylıklar getirdim der bizlere. Hele namaz konusunda yan yatarken at sırtında yeter ki rabbini an ve onu yücelt der. Namaz konusunda eğer Rabbim namazı kaldırmıyor da bir yolunu bulup çok kısada olsa kılın diyorsa, bunun ertelenmesi söz konusu değildir. Oruç konusu öyle değil seferi durumda tutulmaması daha sonra tutulması konusunda açıklık getirmiştir. Şimdide şöyle bir soru gelebilir akla, ya yolculuk yapıyor da otobüs içindeysek denebilir. Yaratan her konumda yeter ki Allah ı an, onu yücelt, zikret diyor. Dinde sizlere zorluk değil, kolaylık sağladık diyerek bizlere bu dini ve bu kitabı kolaylaştırdığını yemin ederek birçok kez söylüyor.

Değerli kardeşim inşallah sorularınıza cevap verebilmişimdir. Rabbim yanıltmasın.Söylediklerim ve yazdıklarım benim kur'anın bütünlüğünden anladıklarımdır. Bende bir beşerim elbette herzaman hata yapabilirim. Söylediklerimi lütfen kur'an süzgecinden geçirdikten sonra alınız. SAYGILARIMLA Halukgta