Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Alimler(Rh) (https://www.forum.medineweb.net/218-alimlerrh)
-   -   "Seyyid Kutub kimidir...?" (https://www.forum.medineweb.net/alimlerrh/21229-vequotseyyid-kutub-kimidirvequot.html)

kamer34 20 Şubat 2012 22:31

"Seyyid Kutub kimidir...?"
 
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]



Haci ibrahim Kutub’un oglu olan Seyyid Kutup, 1906′da Asyut kasabasina bagli Kalia köyünde dünyaya geldi. Babasi köyde, sayilan bir kisi ve Vatan Partisinin bir üyesi olarak bilinmekteydi.

O zaman bu partinin baskanliginda Mustafa Kamil vardi. Haci Ibrahim Kutup ziraatla ugrasir, elde ettigi mahsulün bir kismini satar bir kismini da fakirlere infak ederdi. Annesi ise çok mütedeyyin ve bir aileye mensup birisiydi.

Seyyid Kutup’un Hamide ve Emine adli iki kiz kardesiyle Muhammed adinda küçük bir de erkek kardesi vardi. Daha Kahire’de okurken babasini kaybedince, annesinin ve kardeşlerinin bütün mesuliyetleri onun üzerine yikilmis oluyordu. O bu durumdan oldukça sıkılmıştı.


Bu sıkıntıdan biraz olsun kurtulmak için, annesini Kahire’ye tasinmaya razi eder ve Kahire`ye tasinirlar.


1940′da annesinin ani vefati Seyyid Kutub’u oldukça etkilemisti.
Kendisini hayatta yalniz hissetmeye baslar. Bu konudaki duygularini bizzat kendisi bazi kitaplarinda anlatmaktadir. Seyyid Kutub, 20. yüzyılın en büyük ve önemli düşünürlerinden biridir. O inancı uğruna tüm sıkıntı ve güçlüklere göğüs geren, hatta bu yolda canını vermekten dahi çekinmeyen düşünceleriyle, yaşantısıyla çevresine ışık saçan önder bir şahsiyettir.

Seyyid Kutub, Yüce Allah’ın: “Mü’minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri söze sadık kaldılar. Onlardan kimi (Allah yolunda şehid edilmek suretiyle) adağını yerine getirdi, kimi de (şehid olmayı) beklemektedir. (Ahidlerinde) hiçbir değişiklik yapmamışlardır” (Ahzab, 33/23) ayetinde sözü edilen kişilerden olduğuna inandığımız ve çağın yetiştirdiği müstesna insanlardan biridir.

1906′da Mısır’ın Asyut kasabasında doğan Seyyid Kutub aslen Arabistanlıdır. Dedesi Şeyh Vakur, Arabistan’dan Mısır’a göç etmiş ve burada çiftçilikle uğraşmaya başlamıştır.

Seyyid Kutub, annesinin yoğun istek ve teşvikiyle küçük yaşlarda Kur’an’ı ezberledi. Babası İbrahim Kutub’a ithaf ettiği “Kur’an’da Kıyamet Sahneleri” adlı eserinde şöyle der: “Babamın en çok dikkat ettiği şey, bizim ruhumuza ahiret duygusunu yerleştirmekti.”

İlk eğitimini aile içinde aldıktan sonra, el-Ezher Üniversitesinde orta ve lise tahsilini yaptı. Daha sonra Daru’l-Ulum Fakültesi’ni bitirdi.

1933′te aynı fakültede edebiyat dalında öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladı. O dönemde “Yeni Fikir” adı altında bir dergi çıkardı.

1941′de sosyoloji doktorası yapmak üzere Maarif vekaleti tarafından Amerika’ya gönderildi. Yine aynı dönemlerde Müslüman Kardeşler cemaatiyle birtakım ilişkilere girmişti. 1945′te Amerika’dan döndükten bir süre sonra da, tamamen bu cemaate katıldı.
Cahiliyeden Hidayete

Seyyid Kutub’un hayatı, iki döneme ayrılır:

Birincisi, Allah’a olan inancını da koruyarak, sosyalizme yöneldiği ve daha çok edebi çalışmalara ağırlık verdiği dönemdir ki, kendisi bunu “cahiliye dönemi” olarak adlandırır. Bu dönemde “Dikenler”, “Köyden

Bir Çocuk” ve “Sihirli Şehir” adlı üç romanı yayınlanmıştır.


İkincisi, İslami fikir ve anlayışının derinleştiği ve olgunlaştığı ve Müslüman Kardeşler’e katıldığı dönemdir.

Zulüm ve İşkence

Seyyid Kutub, 1954′te tutuklanarak askeri hapishaneye kondu. Hapishane cellatları tarafından ağır işkencelere maruz kalması sonucunda mide ve bağırsak kanamasına maruz kaldı. Buna rağmen cellatlar eğitilmiş köpekleri onun üzerine salıyor, hastalık ve yorgunluktan dolayı bir an bile koşamadığı zaman köpekler vücudunu parçalıyordu.

Mahkemesini izlemek amacıyla Mısır’a gelen insan hakları temsilcisinin Seyyid Kutub’un vücudundaki işkence izlerini görmemesi için mahkemesi ertelendi.


İnsan hakları temsilcisinin Mısır’dan ayrılmasından iki hafta sonra Kutub, mahkemeye çıkarılarak 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı.


Hapiste on yıl kaldıktan sonra sıhhi sebeplerden dolayı serbest bırakıldı. Ama kendi evinde zorunlu ikamete tabi tutuldu.


1965′te “Yoldaki İşaretler” adlı eserinden dolayı tekrar tutuklanan Kutub, bu kez üç dört hastalığa birden yakalanmış, yaşı da 60′a dayanmıştı. Cellatlar tam dört gün boyunca onu bağladılar, yiyecek ve içecekten de mahrum bıraktılar.

Su istediğinde cellatlar suyu getiriyor ancak ona vermiyor, daha fazla eziyet çektirmek için getirilen suyu gözleri önünde yere döküyorlardı.


Yapılan bunca işkenceye rağmen onu davasından vazgeçiremeyince bu kez psikolojik işkence yapmaya başladılar. 25 yaşındaki mühendis yeğeni Rıfat Bekr eş-Şafii’yi getirerek gözleri önünde ona akıl almaz işkenceler yaptılar. İşkencelere dayanamayan Rıfat dayısının gözleri önünde şehit oldu.


Bu yolla da Kutub’u vazgeçiremeyince bu kez Azmi adındaki diğer yeğenini getirerek abisi Rıfat gibi şiddetli işkencelere tabi tuttular. Az daha o da abisi gibi şehit olacaktı. Cellatlar bununla da yetinmeyerek Şehit Rıfat’ın annesi Nefise Kutub ile Seyyid Kutub’un diğer kız kardeşi Emine Kutub’a da dehşet verici işkenceler yaptılar.

O dönemki Mısır firavunu tağutu Cemal abdülnasır akla hayale gelmeyecek türlü türlü şehide işkence yaptılar.

Özellikle yoldaki işaretler kitabının yayınlanması ile birlikte tüm dünyanın gözü kulağı bu şehidin üzerine çevrilmişti. Halk tarafında da büyük bir hayaranlık sevgi saygı duymaya başlamıştı. Cemal Abdülnasır tağutu artık halkın tepkisinden dolayı onu idam etme riskine giremiyor ve şehide haber göndererek kendisinden özür dilemesini yazdıklarına son vermesi gerektiği haberini gönderir.

Bunun karşısında şehidin ifadesi şu olur.


“Eğer ben ha hakkın hükmüne mahkum olmuşsa ben bu hükme razıyım yok eğer ben kafirlerin hükmüne mahkum edilmişsem onlardan çok daha yüce bir düşünceye sahip olduğum için Zalimlerden ve münafıklardan merhamet dilemem”


Caniler burada zikrettiğimiz ve zikredemediğimiz onca işkenceye rağmen Seyyid Kutub’u davasından vazgeçiremeyince diğer kız kardeşi Hamide Kutub vasıtasıyla kendisiyle pazarlık yapmaya başladılar.

Bu sözleri onu ebedileştiren, tüm İslam aleminde örnek ve önder bir mücahit olarak tanınmasına vesile olan sözler olmuştur.


Ve sonuç kaçınılmaz oldu tağutlar şehidi idam ettiler. Büyük halk kitleleri ayaklanma yapmasına rağmen şehrin ucra bir köşesinde bu emellerini gerçekleştiren

firavunlar,günümüzdeki firavunlar gibi kendilerine müslüman diyen firavunlardandılar.


Onun dünyevi bedeni idam yoluyla öldürülüp toprağa gömüldü, ama gösterdiği kararlılık fikirlerini kendisine yönelen inanç sahiplerinin önünü açan bir meşale kıldı.


Seyyid Kutub, eş-Şeyh Abdülfettah İsmail ve Muhammed Yusuf Havvaş’la birlikte idama mahkum edilmişti. İdam kararı 29 Ağustos 1966′da infaz edildi


İnsanların Allah’ın yüce kitabını doğru bir şekilde anlamalarına yardımcı olmak için büyük ve örnek çabalar ortaya koymuştur. İhlas ve samimiyetle ortaya konulan ilmi faaliyetlerde yanılma halinde bile sevap olduğunu Allah Resulü (s.a.s.) bildirmiştir.
O bir meşale yakmıştır. Bize o meşaleden istifade etmek düşüyor. Asıl izlenmesi gereken yol ise Allah’ın yoludur. Seyyid Kutub’un verdiği mesaj da zaten budur.


Halen, özellikle tasavvufi kesimlerinin her fırsatta hışmına uğrayan şehid sen her zaman eserlerinle aramızda yaşayacaksın.

Biz onun için Allah’tan rahmet ve mağfiret dilerken, Yüce Allah’ın ona lütfettiği şehadet mertebesini bize de lütfetmesini temenni ediyoruz

Makamın Cennet Olsun ey şehid….

Bu günden sonra bu bölümde şehidin fizilal-il Kuran adlı eserinden tevhid dersleri işlemeye başlayacağız inşallah tüm müslüman kardeşlerimin konu astıktan sonra yorumlarıyla katkı yapmaları istirhamımdır.. Haftada iki konu asmayı düşünüyorum inşallah-u rahman..

Allah’a emanet olunuz..

kamer34 21 Şubat 2012 02:59

Cevap: "seyyid kutub kimidir...?"
 
1- Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
2- Hamd, tüm alemlerin Rabbi olan Allah `a mahsustur.
3- Rahman ve Rahim
4- Din gününün sahibi (maliki)
5- (Allah'ım!) Yalnız sana kulluk eder, yalnız senden yardım dileriz.
6- Bizleri doğru yola ilet,
7- Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna; gazaba uğrayanların ve sapıkların yoluna değil.


Bu sure, namazların her rekâtında okunmak üzere belirlenen ve onsuz kılınacak namazın kabul olunmadığı bir suredir. Kısa olmasına rağmen bu sure, İslâm düşünce sisteminin sözünü ettiğimiz temel ilkelerini ve bu düşünce sisteminden kaynaklanan insan bilincine yön verici ana prensipleri içerir.

Müslim'in, Alâ b. Abdurrahman yolu ile Hz. Ebu Hureyre'ye dayandırarak bildirdiğine göre Peygamber efendimiz şöyle buyuruyor:


"Yüce Allah şöyle buyurur: "Ben namazı kendim ile kulum arasında ikiye böldüm. Yarısı bana ve öbür yarısı kuluma aittir. Kulum istediğine kavuşacaktır."

Kul, "Elhamdü lillâhi rabbilalemin" dediği zaman, Allah, "Kulum bana hamd etti" der. Kul, "Errahmanirrahim" dediği zaman, Allah, "Kulum, bana övgü sundu" der. Namaz kılan kul, "Maliki yevmiddin" dediği zaman, Allah "Kulum benim şanımın yüceliğini ifade etti" der.

Namaz kılan kul, "İyyake na'budu veiyyake nesteın" dediği zaman, Allah, "Bu söz hem bana ve hem de kuluma aittir. Kuluma istediği verilecektir" der. Kul, "İhdinessıratal müstakim, sıratallezine en'amte aleyhim, gayrilmağdubi aleyhim veleddallin" dediği zaman, Allah, "Bu söz
tamamen kulumla ilgilidir, ona istediği verilecektir" der."

Umarım, bu sahih hadis, yaptığımız açıklamalara ek olarak, Fatiha suresinin günde en az onyedi kez ya da kıldığımız her rekâtta okunmasının zorunlu olmasında gizli olan sırların anlaşılmasına yardım eder.

İSLAM'IN RABB ANLAYIŞI

Ayetin öbür yarısını oluşturan "Rabbil alemin (tüm alemlerin Rabbi)" tamlamasına gelince, bu ifade İslâm düşünce sisteminin temel dayanağını temsil eder.

Gerçekten, "mutlak ve sınırsız Rabb"lık kavramı İslâm inancının temel ilkelerinden biridir. Rabb, malik ve tasarruf sahibi demektir. Sözlük anlamı ile "efendi", "eğitmeye ve geliştirmeye yetkili kimse" demektir. Eğitme ve geliştirme ile ilgili bu tasarruf bütün alemleri, yani bütün varlık(arı içerir. Çünkü yüce Allah evreni yarattıktan sonra onu kendi haline bırakmıyor, aksine onu geliştirme, gözetme ve eğitme yoluyla tasarrufu altında tutuyor. Bu açıdan bakıldığında tüm alemler, tüm varlıklar alemlerin Rabbi olan Allah'ın koruması ve gözetimi altındadır.


"Mutlak Rabb"lık kavramı, eksiksiz ve yaygın Tevhid anlayışının açıklığa kavuşmuş, netleşmiş halı ile, bu realitenin (gerçeğin) netleşmemiş halinin bulanıklığı arasında bocalayan insan için, yol ayrımındaki işaret levhası konumundadır. İnsanlar çoğu kere hem evreni tek başına yaratan Allah'ın varlığına ve hem de sosyal hayata egemen olan birden çok ilahın varlığına inanır.


(Şehit burada insanların allahı gökyüzünde yani evrende RAB olarak benimsediklerini fakat yeryüzünde allahı tek ilah olarak kabul etmediklerine dikkat çekmektedir..hani bizler 4.5 yılda bir sandık başına gideriz oy kullanırız ya işte bu suretle onlara ilahlık vasfını vermiş oluruz bu durumun çok gülünç bir durum olduğunu söylüyor .........okuyoruz...)


Bu inanış biçiminin saçmalığı ve gülünçlüğü son derece açıktır ama ne yazık ki bu; dün de vardı, bugün de var. Müşriklerden bir grubun, taptıkları değişik ilahlarla ilgili olarak: "Biz onlara sırf bizleri Allah'a yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz" (Zümer Suresi, 3) dediklerini bize haber veren Kur'an-ı Kerim, Ehli Kitap'tan bir grup hakkında da:


"Onlar Hahamlarını ve Rahiplerini Allah'tan ayrı rehber edindiler" (Tevbe Suresi, 31) şeklinde bahsetmektedir. Bilindiği gibi İslâm'ın geldiği dönemde yeryüzünde egemen olan cahiliye inanışlarının büyük kabul ettiği "ilah"lar yanında çok sayıda "ilahcık"lar her yanda cirit atıyordu.


Bu surede mutlak Rabb'lık kavramının vurgulanması ve bu Rabb'lık kavramının tüm varlıkları kapsamına alması, düzenli inanç ile inanç anarşisi arasındaki yol ayrımını oluşturur. İslâm'ın hedefi, çok ilahlılık yükünü insanların sırtından indirerek onları değişik ilahlar arasında şaşkınlıktan kurtarmak, kendi dışındaki tüm varlıklarla birlikte mutlak egemenliğini onayladıkları tek bir ilaha yöneltmektir.


Ardından da bu varlıkların vicdanlarını, yöneldikleri tek ilahın gözetimi ve etkili Rabblığında, korumasının kesintisizliği, ebediliği ve yok olmazlığı ve ihmal etmezliğinde güvene kavuşturmaktır.

(Burası çok önemli.....çünkü günümüzdede durum bu)

İslâm'ın geldiği günlerde dünya, üstüste yığılmış çeşitli inanç, düşünce, masal, felsefe, kuruntu ve görüş bulutlarının egemenliği altında idi. Bu bulut katmanlarında hakk ile batıl, gerçek ile düzmece, din ile hurafe, felsefe ile masal biribirine karışmıştı.


İnsan vicdanı bu koyu bulut katmanları altında, karanlıklar ve belirsizlikler içinde bocalıyor, bir türlü kesin gerçeği bulamıyordu. Sözünü ettiğimiz belirsiz, kesin bilgiden ve aydınlıktan yoksun çöl, insanın kendi ilâhı, bu ilâhın sıfatları ve başta insan olmak üzere O'nunla yaratıkları arasındaki ilişkiler ile ilgili düşüncesini de çepeçevre kuşatmıştı.


Ancak insan, bu istikrarın ne kadar gerekli olduğunu anlayabilmek için öncelikle kendisi ile ışık arasını kapatan bulutların koyuluğunu görmesi ve İslâm geldiğinde kendisini kuşatan çeşitli inanç düşünce, felsefe-masal ve kuruntular çölünün uçsuzluğunu fark etmesi gerekiyordu.


(Şehid insanlığın kendisi ile ışık kaynağının arasına engeller koymamalı, varsa bu engeller onları ortadan kaldırmalıdır,aksi takdirde Allah’ın nuru ile buluşma imkanını kaybeder....buna dikkat çekiyor...okuyoruz)


Biz burada bu sapıklıkların çok az bir kısmına değindik; ilerde diğer sureleri incelerken bunları daha ayrıntılı biçimde ele alarak, Kur'anı Kerim'in bunlara karşı önerdiği yeterli, geniş kapsamlı ve eksiksiz tedavileri anlatacağız.


5- (Allah'ım!) Yalnız sana kulluk eder, yalnız senden yardım dileriz.

İslâm inanç sisteminin bu temel ilkesi, bu surede ifade edilen daha önceki ilkelerden kaynaklanır. Buna göre, kulluk yalnız Allah'a yöneltilir ve yalnız O'ndan yardım dilenir.


Burada da bir yol ayrımı vardır. Her türlü kölelikten mutlak anlamda kurtuluş ile, mutlak anlamda kullara kul olmak arasındaki yol ayrımı!..


Bu ilke, insanlığın topyekün kurtuluşunun ilanını müjdeler; kuruntulara, çeşitli sosyal sistemlere ve yeryüzü gereklerinin zorlayıcı baskısına bağımlılıktan kurtuluşun ilanını... Sebebine gelince, kulluk yalnız Allah'a yöneltileceğine ve yalnız O'ndan yardım isteneceğine göre insan öncelikle yaşamın zorlayıcı ihtiyaç ve baskılarından, çeşitli ideolojik sistem ve güçlerin boyunduruğundan, asılsız kuruntu ve hurafelerden kendini kurtarmak zorundadır.


BEŞERİ GÜÇLERE KARŞI MÜSLÜMANIN TUTUMU


(Mevlüd abim burası çok önemli ilerde bu konuyu daha çok işleriz inşAllah....)


Burada, müslümanın beşeri ve tabii güçler karşısındaki tutumunun ne olacağına kısaca değinelim:

(İyi olur inşAllah....)

Beşeri güçler müslümana göre ikiye ayrılır:


Bunlardan biri Allah'a inanan , Allah'ın önerdiği hayat tarzı ile uyum halinde olan hidayete erdirici güçlerdir. İyilik, hakk ve yapıcılık yolunda bu tür güçlerle uyumlu olmak ve işbirliği etmek gerekir.

(Bunlar müslüman....)

Bu güçlerin diğeri ise Allah'a bağlı olmayan, O'nun önerdiği hayat tarzına uymayan güçlerdir ve bunlarla savaşmak, mücadele etmek ve kendilerine başkaldırmak gerekir.


(Bunlar ise müslüman olmayan....)

Mevlüd abim ,Yasemin bacım
işte sizin akidenizde sıkıntı gördüğüm yer burası hakkınızı helal edin....Kuran ısrarla bu yol ayırımını yapmışken bizler bu noktada bir türlü netlik kazanamıyor, kendi düşüncelerimizle çelişki içerisinde kalıyoruz...


Daha evvel bir çok yazımdada belirtmiştim Kuran dini muamelat dinidir... İnsanları sınıflara ayırmış ve ona göre hukukunu belirlemiştir...Tevhid dinini tebliğ ederken,inanılmaz tepki alıyorsun,onlara Kuran’dan sünnettten deliller sunuyorsun onlar atalarının söyledikleri ile cevap vermeye yeltiniyorlar...


Tüm bunlara rağmen,bizler Kuran'ın ısrarla vurguladığı,yol ayırımı çizgimizi oluşaturamıyoruz..

Amel edilen ve düşünülen bir takım olgulara şirk ve küfür diyoruz,bir yanda da bunları terk etmek istemeyen,daha doğrusu terk etmek için en ufak bir çaba sarf etmeyen ,hatta saldırgan,acımasızca eleştiri,yaftalamalar,asılsız ithamlarla islam olan akidemize karşı saldırgan toplumlara müslüman maamelesi yapıyoruz..Bu çelişkidir..


Değinmeden geçemiyeceğim,geçen gün bir hanım üyemiz nerde kopyalayıp getirmiş onuda bilmiyorum.... Müslümanlara karşı çok ağır ithamlar içeren bir yazı asmıştı..


Günümüzde tevhid akidesini ne zaman dile getirseniz hemen ya vehabi yada teymiyyeci yada harici olarak damgalanıyorsunuz..


İlimden ve Kuran’dan nasiplenememiş bacım size iki kelime sözüm var.... Siz vehabiliğin ne olduğunu biliyormusunuz....?


Size tafsiyem eğer siz bir insanı yada bir cemaati yada bir alimi eleştireceksenizse önce onun ne söylediğini bir okuyun,ondan sonra,Kurana karşı varsa yanlışı o sözleri konu olarak açar ayetlerle tenkit edersiniz... Hani ben sizin şeyhlerinizin o şeytan-i sözlerini kendi kitaplarında alıp tenkit ediyorum ya.


... İşte sizde öyle yapın...

Ama siz bunu yapamazsınız... Çünkü siz hak üzere olmadığınızdan dolayı haktan yana ne söylebilirsinizki...? Ey bacım size bir hafta mühlet.. Eğer siz gerek Muhammed bin Abdulvahhab gerek ibn-i Teymiyyeden Kuran’a sünnete aykırı sözlerini getirmezsiniz Rabbim şahit olsunki siz ve sizin gibi düşünenler (o hep bu cümleyi kullanır..) yalancı iftiracı olduğuna kendiniz şahitlik etmiş olursunuz ... Neyse biz konumuza dönelim....okuyoruz...)


Bu sapık güçlerin büyük ve saldırgan olması müslümanı asla yıldırmamalıdır. Çünkü bunlar, ana kaynakları olan ilahi güçten bağlarını koparmakla kendilerine gerçek gücü veren damarı kurutmuş olurlar.


(Allah razı olasun.... ve..... rahmet eylesin... şehid...)


Bu durum tıpkı ışık saçan bir yıldızdan kopan iri bir kütleye benzer. Bu kütle ne kadar kocaman olursa olsun kısa bir süre sonra sönmeye, soğumaya, yani ışığını ve ısısını kaybetmeye mahkûmdur. Oysa sözkonusu ana yıldızdan kopmayan herhangi bir zerre, enerjisini, ısısını ve ışığını devam ettirir.
Not : Parantez içerisine aldığım ve farklı renge getirdiğim yerler bana aittir...

İlk dersimiz bu

Allah’a emanet olunuz....

bilinmez 21 Şubat 2012 09:12

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
Müslüman kafir ve müşrik sayım memuru değildir,yalnız Allahın hükmüne göre şirk ameli olan kişiyede bunu hissettirmesi gerekir,

Allahın rasulleri bu yüzden rahmet peygamberleriydiler,Onlar insanların içine düştükleri şirklerini açıkça söylüyorlardı,halen bundan tevbe etmeyenleride müşrik kabul ediyorlardı ve hatta mekkeyi feth ettikten sonra müşrikleri buraya almayın ayeti gereği müşrikleri almıyorlardı..

örneğein geçen bi arakadaş,KIBLE EHLİ olan birinin şirk içinde olsada tekfir[müşrik olduğuna şahid olamak] temem,hatta mustafa islamoğlu 99 şirki olanın bi tane imanı belirten ameli olan KARDEŞİMDİR diye biliyor..

geçenlerde suriye başkanı esad camide cemaatle namazkılıyordu ve buda onun KIBLE EHLİ OLDUĞUNU gösteriyordu ve bu kişi KIBLE EHLİNİ ŞİRKİNE ,KÜFRÜNE rağmen tekfir etmem diyenlerin kardeşidir..Düşünün artık sonuç nereye varır,

Peki Alemmelrin rabbi olan rabbimiz ne diyor bu işe,,

MÜRSELAT SÜRESİ.4..HAKKI VE BATILI AP AÇIK AYIRD EDENE..

BAKARA 42..Hakkı batılla karıştırmayın,ve siz gerçeğide biliyorsunuz...

kamer34 abim,gerek tespitleriniz,gerek seyyidkutup hakkındaki yazınız takdire şayan elelrinize sağlık..

YASEMİN ATAMAN 21 Şubat 2012 11:27

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
Yasemin bacım işte sizin akidenizde sıkıntı gördüğüm yer burası hakkınızı helal edin..
Daha evvel bir çok yazımdada belirtmiştim Kuran dini muamelat dinidir... İnsanları sınıflara ayırmış ve ona göre hukukunu belirlemiştir...Tevhid dinini tebliğ ederken,inanılmaz tepki alıyorsun,onlara Kuran’dan sünnettten deliller sunuyorsun onlar atalarının söyledikleri ile cevap vermeye yeltiniyorlar...

Bu yazdığınızda hiçbir şüphem yoktur. Kur'anı Kerim kafir, munafık, müşrik mümin ve takva sahıplerini belirlemiştir. Ama ben bu güne kadar hiçbir yazımda bir kişiye sen kafirsin sen muminsin demedim.Bana sorulmadıkçada demem .Ama insanların yorumları, gözümün önünde görüyor şahıt oluyorsam hal hareket amel inançlarına onun sınıfını düşünürüm. Şu var adam batıl olan inançlarla yazı atıyor yorumlarından ve dilinden yolu belli ise tabii ki sınıfını belli eder. ama yinede burda çıkıp yazısının altına sen müşriksın munafıksın demem.O na yol gösterir tercihi kendine bırakırım.

Evet dikkat ettinizse bu güne kadar hiçbir yazımda batıl olmadı olmayacak. Ve bazı insanlar bunu kabul edemiyor çünkü atalarının yolundan gıtmıyoruz. bu gözleminiz çok güzel. Onların ilahlarını pohpohlamıyoruz la kılıcıyla duruyor taviz vermiyoruz.

Rabbim müminlerin davalarında, düşüncelerinde ve eylemlerinde dik durmasını istiyor. Adaletli Hak'ı sevdiklerimizi ortaya koyarak savunmamızı istiyor.


Varsın beni sevmesinler, razı olmasınlar. Sizin dediğiniz gibi tepkiler alayım. hattakı kurulu düzenlerine tevhid gelince öfkesini başka yerlerden saldırarak çıkarıyor insanlar bunları biliyorum. Çünkü bu yolda çok çakıl taşı ayağımızı kanattı ve hala aynı.Onlar laf söz tuzaklar saldırılar, ithamlar, hakaretlerle uğraşırken biz yolumuza devam ediyoruz.


Tebliğci insan kararlı olunca yapılanlara atılanlara güler geçer üzülür belki ama davasına sarılır.
Onlar kulaktan dolma atalarının anlattıkları, bu dini menfaat için kullananların , makamlarını korumak için saldırsınlar. Kendileri uçuruma gıderken farkında olmadan ekmeğine yağ bal olanlarda gıdıyor hemde kör olarak.

Beni burda veya hayatta birileri sevsin diye kalem değişmem. çizgim hedefim amacım bellidir.yazımda batılı gören kardeşim varsa kopyalasın açıkça sorsun.

Görüştüğüm bir arkadaşım bana bir gün şunu sordu,
yasemin ben mümin mıyım?
Şaşırmış afallamıştım. hemen ben seni insan olarak seviyorum ama sen Kur'ana göre mümin değilsin dedim.. kız günlerce düşünmüş. Ben konuşmamda açıkladım sebebini ve beni arayıp teşekkür etti. Yalnışını atadan dolma namaz kıl oruç tut evinde otur cennet senin sözlerini çöpe attı.
Ama bu kardeşimiz kadar yürekli, Allah için yol almak isteyen yanlışını hayatından çıkarmak isteyen tut elimi deyıp bildiklerini ve bildiklerimizi masaya alıp sevgi merhamet saygı ile Kur ana gönlünü açarak soran yol arayan ve yanaşan varsa tabiki dostça kardeşçe anlatırız.
Ben bu konuda çelişki yaşamıyorum. Düşüncem, çizgim yolum hedefim bellidir bundanda kimseye taviz vermem. En sevdiğim insanlara bile sed koyup tavrımla durdum duracağım.
Kimseyi pohpohlayarak veya inançlarına tebessüm edip olabilir deyıp Allah ı kıramam.


Kardeşim biz çizgimizi koymazsak Allah bizden razı olur mu? Neden her paylaşıma veya yazıya koşmuyoruz düşündünüz mu?Bir laf vardır Ankara da........ çalar.... oynar derler.Bizim yanaşacağımız limanlar belli.


( kamer beyden alıntı,
bunları terk etmek istemeyen,daha doğrusu terk etmek için en ufak bir çaba sarf etmeyen ,hatta saldırgan,acımasızca eleştiri,yaftalamalar,asılsız ithamlarla islam olan akidemize karşı saldırgan toplumlara müslüman maamelesi yapıyoruz..)

Ben tevhidi anladığım hayatıma aldığım anda müslüman veya mümin olmayan insanlara tavrımı koydum. Ailem akrabalarım çevremle sadece gereken ölçülere göre görüşüyorum. Kur'an ve sünnet hadisten uzak insanlara anlattım anlamayan yanaşmayana iman kardeşlik bağını kestim. Öz sevdiklerime de ama dualarıma aldıklarım var. İnsanlar bende sınıfı bellidir ama sanalda tanımadığım bir insana ancak Allah ın ayetini inkar eder kesinlikle tanımaz sa müşrik kafir derim yazı olarak...
Bir yazım vardı bu konuya yakın çok tepkı aldım. hatta bir bayan cehennem yok sizin uydurmanız demişti. dediğiniz gibi müslüman olanlar çok tepkı vermış hatta buyuk tartışömalar çıkmıştı ama mümin olanlar tşk etmişti. İnsanlar inandıkları imanlarına laf dedirtmıyor.

Biliyorsunuz inkarda bir imandır.

kardeşim ben kımseyi yorumumda sınıflara almadım. Ama sizde şahıtsınız ki itham saldırı aldım. Hemde Kur'anı bilen ve duyduğuma göre yaşayan insanlardan acaba o hakaretlere veya onu tutanlara haddını bildiremıyecek kadar aciz mıyım? Veya onları okuyan müslümanım dıyenler ne bu laflar sözler dıyebildi mi?

Sadece açıkça Hak için siz dediniz.
Mümin olmak din kardeşinin hakkını Allah için savunmak adaletli olmak değil mi? İnsanlarımız bu davanın ana taşları ile bina yapmak istiyor fakat bilmiyor ki salih amellerimiz kardeşliğimiz ara taşlar ve ADALET köşe taşı tüm taşlar olmadan ana taşın önemi zayıf ve güçsüz ..

Ben kimseye müslüman mümin kafir muamelesi yapmam bu sitede kimin ne düşündüğü zaten yorumlardan , çok açık belli.

Zaten benım insanları sınıfa koyma gibi bi derdim de yok. Sadece bana durumunu soran kardeşim varsa, ayetleri alır karşı karşıya oturur halimizi ortaya koyarız. İnsanlar ileriye gitmek için kendini sorgulamalı. Ama derken Allah için sana bunu ayet dıyor derim. Ve bana da biri bunu derken ayetle gelmesini isterim.

yoksa sen falan yerden el almadın günahkarsın müşriksin feyzin ilmin geçmez , himmetsiz cennete gıdemezsin. .... gibi geçersiz sözlerle gelmesini istemiyorum.



Sitenizden incesızı buna şahıttır.

Tağutun düşüncelerini onaylamam alkış tutmam. Korkmadan Allah için doğruyu derim. Kuldan korkmam .

Tağuta iman etmem .


Bilmem anlatabildim mi kamer abi..




mahsun 21 Şubat 2012 12:57

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
Kamer abi yazınız güzel fakat şu var yazar hanımın dediğine katılıyorum burda sen müşriksin o kafır bu münafık diye kişilere direk sanalda itham olmaz ynlaış olur. Ama yine bacımızın dediği gibi ayeti inkar ediyorsa yoruma sen ayeti inkar ediyorsun Allah ayetinde seni şöyle şöyle sınıflandırıyor ikazı edilebilir. Ama sizde gördüğünüz gibi farklı cemaat tarıkat düşüncenın yer aldığı bir yer burası. Yani kıran kırana benim düşüncemi kabul etmelisin dıye dayatmada olmaz.


Ben bacımın yazılarından çok memnunum ve duruşu bulunduğu yol tavrı çok güzel. Tabii kamer abi dediğiniz gibi bu kardeşimizin yolunu beğenmeyen düzeni bozulanlar doğal olarak saldıracak kolay mı o kadar emek edip ata dinini yaşatmaya bundan ün yapmaya öğrenci toplamaya sözde dini anlataıyor görünüp şirke davet edenler rahatsız olacak.

şimdi bu bacım acaba hangi şirk olan yazıya tşk atmıştır. Veya ayetleri göremeyen arkasına alıp kendi ata görüşü olan yazıya teşekkür atmıştır.
Bence bacımda sizde bizlerde yazılan yazılardan düşünce ve yaşamı anlıyoruz.
Dikkat ettiniz mi tevhidi yazıya gelenleri...

Aslında atılan her adım, açılan her paylaşım, insanların düşüncesini çizgisini duruşunu ve mücadelesini bizlere anlatıyor. Bunu görmek için bakarsak çok şey anlatıyor.

Dikkat ettiniz mi bir kardeşimiz okumak için ibadetimi aksatıyorum yazısını... bir uyemiz ilim almak ibadettir şeklınde açıklama yapmış. acaba bu nasıl bir akide?

ama bacımız açıkça yorumu yazmış. yanı insanlara sitede sınıfa ayırmaktansa bir ayet bir açıklama veya bacımız gibi bir resimle çok şey anlatırsınız. Aklı olan anlar. Hakkın karşısında batıl zaten duramaz kaçar ve oylede oluyor.


batıla doğru kıyafeti biçip örtmeyen bu yürekli kardeşimizden Allah razı olsun. Gerek sitemizde gerekse neşe hanımdan duyduğuma göre yaşantısında davasına sarılan ilime hevesli ve dökümanlı biri.


Biz insanları sadece yazılarımızla ayetlerle uyaralım. Bir ortamda yüzyüze yine ayetle sınıfı sorulursa denir veya sınıfına göre biz tavır koyarız.



Bu ortamda hakaret edene erdemlilik verilirken veya savunması yapılırken adalet ruhlarımıza işlememiş yalnışları görselerde örtmek için , haklı çıkarmak için uğraşanlar varken ve bayrak sallıyorlarsa sizce ne kadar ayet yolu tanınıyor?

atadini, tevhid ayet Allah için yazılıp herkes kendini yerini düşünsün..
Atadini üzerinde olanlarda çok ıyı biliyor yollarının sonunu vicdanları rahat değil..


Allah yar ve yardımcınız olsun. Bacım Allah samımıyetinizi artırsın, davanızda size güç versin, kör olanlar görmez hakkı üzülmeyin anlatın geçin.



kamer abi yazılarınız çok güzel sizde listemdeki hocalardansınız.





bilinmez 21 Şubat 2012 14:00

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
Aslında kamer34 abim,cevabı vermeden önce ,gerek yasemin ablanın gerek mahsun hocanın kaçırdığı ayrıntıyı vermeye çalışacam kamer34 hoca daha sonra detaylı anlatır zaten inşaallah...

Yasemin hoca ve mahsun hoca,sizlerin verdiğiniz tevhidi yazıların içerisnde şirk olan unsurları şirk görmeyip bunlar şirk değildir diyen kişiler bu çıkışlarından dolayı hakkı kabul etmediklerinden ŞİRKE bulaşmış ve bundan tevbe edip dönmedikleri halinde müşrik olmazlar mı... soruma evet diyorsanız...

Bu tür davranan insanlara,siz Allah razı olsun,Allah rahmet etsin gibi dualarda,dileklerde bulunamassınız delilide,tevbe 113,114,115..tir...AYRICA ALLAH HUCURAT 10 müminler ancak kardeştir demesine rağmen verdiğiniz delilleri takmayanlarla KARDEŞİM demekte,hakkı batılla karıştırmak olmaz mı...BAKARA 42.Hakkı ve batı birbirine karıştırmayın ve siz gerçeğide biliyorsunuz..

Allah, rasulullaha,hakı ve batılı apaçık söyle ve müşriklerden yüz çevir[hicr 94 ve davemındaki ayetlere bakın dehşete düşeceksiniz]...

Ayrıca şirk ameliyle ölen kişiler kendini müslüman olarak tanımlasalar bile ,onların cenaze namazına bile katılım yasaklanmıştır....

kamer hocanın bahsettiği şekilde davranmassak bu AYETLER HEP UYGULAMADAN UZAK HAVADA KALMAZ MI...

NOT. ben konuyu açım dedim kamer hoca daha detaylı açıklar inşaallah...yani siz bu ayetleri[müşrikler le olan ilişkiler hakkındaki ayetleri nasıl anlıyorsunuz] sorun burda işte...amacım kimseyi kırmak değil hakkı ve batılın ortaya çıkmasında bi nebze olsun faydamın olmasıdır.

FECR 21 Şubat 2012 14:03

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
Kamer kardeşim bir çok konuda hem fikiriz. Ama insanların şahıslarıyla ilgi direkt tekfir konusunda çekincelerim var. Biz insanları TEKFİR ile mükellef değil, TEBLİĞ ile mükellefiz. Bugün küfür içerisinde yüzen insanlardan bir kısmı bizim tebliğlerimiz sayesinde küfürlerini belki de bırakacaklardır. Onlara doğru bir üslup ve metodla tebliğ yapılmazsa tebliğ amacına ulaşmaz ve insanları dine yaklaştıracağız derken uzaklaştırmaya vesile oluruz da fark edemeyiz.İnsanların imansızlığının suçunu başkalarında arar dururuz. Bir olay anlatıyım size:
Ebu Zer bir gün Bilali Habeşi'ye " Ey Zencinin oğlu" diye hitap eder. Bunu duyan Allah Rasulu: Ey Ebu Zer,sen de cahiliyye/şirk alameti görüyorum." Bunun üzerine Ebu Zer hatasını anlıyor ve özür diliyor.
Ebu Zer bir hata işliyor, ırkçılık kırıntıları bir an üzerinde görünüyor. Bu durum şimdi oluyormuş gibi düşünelim. Ebu Zer'in bu hatasına karşısında onun ne müslümanlığını bırakırdık, ne tevhidini. Adamı müşrik konumuna koyuverirdik. Ama Allah Rasulunun üslubuna bakalım: Sende cahiliyye alameti görüyorum diyor. Dikkat et diyor. Yani güzel bir üslupla muhatabına davranıyor.
Şirk bildiğimiz gibi açık ve gizli şirk olarak iki kısımdır. Allah Rasulu duasında şöyle diyordu:
" Ey Rabbım bile bile şirk koşmaktan sana sığınırım, bilmediklerimden senden mağfiret dilerim"

Bilinçli bir şekilde gerek açık gerekse gizli şirk işleyen kimselere hele ki kendinin müslüman olduğunu söyleyen kimselere karşı direk "sen müşriksin" demek ,tebliğ ilişkisini ınkıtaya uğratmak demektir. Yapılması gereken şey, şirk hareketleri şunlar şunlardır gibi o kimseye anlatmaktır ki o kişi o özellikleri kendinde olduğunu hissine sahip olsun ve şirk amellerinden kaçınsın. Hareketleri,amelleri değil de kişileri tekfir edici hareketler başarıya ulaşması mümkün değildir. Kişilerle uğraşmanın sonu yoktur. O kişiyi hallettin sonrası ne olacak, başka kişiler çıkacak.Eforumuz kişilere dönük olmasın, hareketlere doğru olsun yeter.

YASEMİN ATAMAN 21 Şubat 2012 14:07

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
la diyebilme kardeşim adam iman etmemişse Allah rahmet eylesin niye diyeceksiniz ki?

inkar eden veya iman etmeyen insan için Allahtan rahmet istemek? Allah ın rahmetini kımlere nasıp olacağı ortada. Bunu görüyor ve biliyorsanız bunu demek doğru mu?

Allaha inancı olmayan insana bu şekilde yaklaşmayı onaylamıyorum ki?
Sorun nerde yanı sizi bu sözü yazdıracak yazım sözüm mu oldu?

tağutu onaylayan, veya batılı anlatana destek verdiğimi mi gördünüz?

Biz kardeşimizi biliyoruz Elhamdülillah. Ama bazı müminiz diyenler kardeşliği bilmiyor.

İkinci konu la diyebilmek kardeşim benim şirk yazılarından sitede uzak durduğumu yorum bile atmadığımın farkındasınız. İnsanlar şirkten çıkmak istemıyorsa silah dayıyamazsınız ama açtığımız konularla anlamaya davet edebiliriz.

Ben inkarcıya inkar ediyorsun derim. ama usulunce ayetlerle delilli. Ve iman kardeşliğinede sadece mümin olanı alırım.


bilinmez 21 Şubat 2012 14:09

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
FECR HOCAM bizde diyoruz ki bir kişide cahiliye şirk varsa ona sende şirk kalıntısı var diyelim,ona hisseddirelim,yoksa müşrik sayım memurluğu tabiki uslup değil ama gizlemek hiçte islama uymaz..

Yalnız fecr hocam size sorum,ya bende ne cahiliye kalıntısı ,malıntısı yok benim yaptığım haktır dese ne olur,halen ebuzerin ayağı kaymış olmaz mıydı...

bilinmez 21 Şubat 2012 14:14

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
Alıntı:

YASEMİN ATAMAN Üyemizden Alıntı (Mesaj 160447)
la diyebilme kardeşim adam iman etmemişse Allah rahmet eylesin niye diyeceksiniz ki?

inkar eden veya iman etmeyen insan için Allahtan rahmet istemek? Allah ın rahmetini kımlere nasıp olacağı ortada. Bunu görüyor ve biliyorsanız bunu demek doğru mu?

Allaha inancı olmayan insana bu şekilde yaklaşmayı onaylamıyorum ki?
Sorun nerde yanı sizi bu sözü yazdıracak yazım sözüm mu oldu?

abla,gavs,kutub,şeyh,leri olanlar,ve bu efsanelere inanların şirklerini yazdık çizdik,ve şuan toplumsal bi şirk olan Allahın hükmüyle hükmetmeyenlere velayet vermek şirkine toplumun yüzde 85 i bulaşmış.Bunların Allah inancı doğru bi inanç mı..Ayrıca Allah bu toplumda yaratıcı olarak var,uluhiyyet ve hakimiyet olarak şirkli sayın ablam,bunlar ile olan ilişkilereden bahsediyoruz..

YASEMİN ATAMAN 21 Şubat 2012 14:30

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
Alıntı:

la diyebilmek Üyemizden Alıntı (Mesaj 160449)
abla,gavs,kutub,şeyh,leri olanlar,ve bu efsanelere inanların şirklerini yazdık çizdik,ve şuan toplumsal bi şirk olan Allahın hükmüyle hükmetmeyenlere velayet vermek şirkine toplumun yüzde 85 i bulaşmış.Bunların Allah inancı doğru bi inanç mı..Ayrıca Allah bu toplumda yaratıcı olarak var,uluhiyyet ve hakimiyet olarak şirkli..
sayın ablam,bunlar ile olan ilişkilereden bahsediyoruz..


tmm anlıyorum ne gavslarını ne kutuplarını ne yollarını kabul ediyorum. Ve sizde biliyorsunuz ki bunlar ahtapot gibi topluma sarmış. Şirk içindeler. Ayetleri göremıyor uyanamıyorlar.

Evet bu kişiler iman ediyor , ama batıla tağuta iman ediyor. Bu doğru bir inanç olabilir mi?

Kula kul olmak, beşerin hükmü , kurallarıyla ibadet etmek? Bütün bunlar şirk değilde nedir?

Bende size dedim ki topluma anlatırız, elimizden geldiğince mücadele ederiz ayetler delillerle . ama almak istemıyor, kabul etmıyorsa araya gerekli mesafeyi koymak en iyisi. Çünkü onların arasında olmak onların düşüncelerine sessiz kalmak yalnıştır. Hele ben asla sessiz kalamam.

bu insanlarla ilişkiler kesilip atılacak , olmaz. mesela farzedin kayınvalideniz imansız ne yapabilirsınız soruyorum? Hayatınızdan çıkarıp atamazsınız hanımınız iman etmiş. Fakat o kişiye duruşunuz tavrınız ve inancınızla yolunuzu ayırır mesefa koyarsınız. Bunu yapar mısınız? yoksa şirk içindesin diye onla tüm ilişkilerinizi koparır görüşmez mısınız?

Bu toplumda etrafımızda ki insanları kazanmaya gerekirse tek tek anlatarak fedakarlıklarla tevhidi anlatmaya çalışacaz. Alan alır.

Dinde zorlama yoktur.

Biz anlatacağız yılmadan bıkmadan. Tüm engellere aldırış etmeden.


Şirki savunan insanında cenaze namazına ihtiyacı yoktur.Allah tan rahmet dilemekte yanlıştır.


YASEMİN ATAMAN 21 Şubat 2012 14:34

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
Alıntı:

la diyebilmek;160448
bir kişide cahiliye şirk varsa ona sende şirk kalıntısı var diyelim,ona hisseddirelim,yoksa müşrik sayım memurluğu tabiki uslup değil ama gizlemek hiçte islama uymaz..

[COLOR=red
Üyemizden Alıntı
.[/COLOR]



İşte benimde sizinde anlattığımız konu aynı. Ama sadece ben dıyorum ki derken lütfen ona ayetlerle delilli diyelim.

Ben konuda birleşip aynı fikirde olduğumuza göre çekiliyorum.


Allah ın ayetleri ile anlatmak kadar etkili yol yoktur. Yinede anlamıyorlarsa kendileri bilir.

bilinmez 21 Şubat 2012 14:37

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
Ben anlatamadaım galiba,sayın ablam bakın ben yaklaşık 11 yıdır anlatıyorum,ama babamada,hanımın ailesinede şirkte olduklarını anlatıyorum ve bunların gerek benim gerekse eşimin üzerine ŞİRKE KOYMAKTA zorlamaları olmadığı müddetçe onlara ÖF BİLE demem,ha bunu dışardaki insanlara karşıda böyleyim.

Ama babam 5 vakit namaz kılan biridir ama babama Allah razı olsun demem,ölse cenaze namazını kılmam,etrafımda bulunan herkes bunu bilirler,babamla aynı evde yaşıyorum ve her seferindede ona anlatmaya çalışıyorum...

Anlayamadığınız veya anlatamadığımda şudur,şirkte bulunanı kardeş ve onlara rahmet dilenmez ayetleride verdim sayın ablam...

YASEMİN ATAMAN 21 Şubat 2012 14:44

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
Alıntı:

la diyebilmek Üyemizden Alıntı (Mesaj 160453)
Ben anlatamadaım galiba,sayın ablam bakın ben yaklaşık 11 yıdır anlatıyorum,ama babamada,hanımın ailesinede şirkte olduklarını anlatıyorum ve bunların gerek benim gerekse eşimin üzerine ŞİRKE KOYMAKTA zorlamaları olmadığı müddetçe onlara ÖF BİLE demem,ha bunu dışardaki insanlara karşıda böyleyim.

Ama babam 5 vakit namaz kılan biridir ama babama Allah razı olsun demem,ölse cenaze namazını kılmam,etrafımda bulunan herkes bunu bilirler,babamla aynı evde yaşıyorum ve her seferindede ona anlatmaya çalışıyorum...

Anlayamadığınız veya anlatamadığımda şudur,şirkte bulunanı kardeş ve onlara rahmet dilenmez ayetleride verdim sayın ablam...



Doğru olanı yapıyorsunuz. Ayet bunu emrediyor. Ben bu yalnıştır demem. Bizde yaşıyoruz bunları.


Bizleri şirke zorlamadıkça tamamen kopamayız. Ama iman bağımız olmaz.

,şirkte bulunanı kardeş ve onlara rahmet dilenmez


Evet onlara rahmet istemek yalnış. Cenaze namazına katılmakta yanlıştır.



bilinmez 21 Şubat 2012 14:49

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
o zaman sorunda yok hocam,

bu münazarada güzel oldu faydalı olacak inşaallah..

FECR 21 Şubat 2012 14:58

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
Alıntı:

la diyebilmek Üyemizden Alıntı (Mesaj 160448)

Yalnız fecr hocam size sorum,ya bende ne cahiliye kalıntısı ,malıntısı yok benim yaptığım haktır dese ne olur,halen ebuzerin ayağı kaymış olmaz mıydı...

Ebu Zer de olsa ayağı kayabilir, Ebu Bekir de olsa ayağı kayabilir. Biz ayağı kayan kişiye "hey ayağı kayan kişi" diye mi sesleneceğiz yoksa " Hey kardeşim senin ayağın kaymış, tut elimi seni kaldırayım " mı diye seslenmemiz lazım. Her hak söz herkese aynı üslupla söylenmez. Değişik üsluplarla ifade edilir. Ki bunun örneği Allah Rasulunun hayatında çoktur.

Medine-web 21 Şubat 2012 15:13

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
BU MESAJI FECR HOCAMIZIN KURAN KAÇINCI SIRADA BAŞLIĞINA YAZMIŞTIM.

bence kuran kaçıncı sırada olmasından öte,kurana yaklaşımımız sorunludur..
bir kesim "kuran anlaşılmaz,dokunulmaz" diyerek insanları kurandan uzak tutmaya çalışır..
diğer bir kesim "kuranı biz anlarız,biz biliriz siz haddinizi bilin" diyerek uzak tutmaya çalışır..

bir diğer kesim ilk iki kesime tepki olsun diye,"paldır,küldür,edep adapsız,kıt akılla parçacı yaklaşır " kuran tefsirine girişir..gelmiş geçmiş tüm kuran alimlerini çöpe atıp,kama bıçak testere ile kendisi ameliyata girer.önüne geleni tekfir etmekle,ibadet yaptığını sanır.

kuran bütünlüğünü bilmediğinden,kuran ilimlerine vakıf olmadığından,müşrik hakkındaki ayeti camii imamına uyarlar,zalim hakındaki ayeti mahalle bekçisine uyarlar,karun hakkındaki ayeti dilenciye uyarlar vs...

bir kaç ayeti öğrendiğinde,alim kesilir,kendisine uygulamayı unutup,mahalleye saldırmaya hazır...hepsinin sonu çıkmaz sokak!

halbuki,her işte olduğu gibi,kuran ilimlerine de ahlaki bi şekilde yaklaşılırsa sorun kalmaz.



kuran kimsenin tekelinde değildir,her müslümanın okuyup anlaması uygulaması gereken,herkesin yaşam kataloğu olması gereken,ölü olan dirilere,diri olan ölülere uygulanması gereken,havasız can çekişen hastaya oksijen tüpünden daha acildir.islam toplumu can çekişmekte,daha önemlisi can cekiştiğinide bilmemekte...müslümanlar kurandan başka her dalda alimdirler malesef.gözlerine ayet soksan,birincil sıradaki rahmetli müftü nenesinin sözünü sana karşı delil kullanır.yada ayet ile yaklaşırsın,muhatabın bana göre bence aklımca kelimesi ile başlar ayeti çürütmeye!...ya hz.ömer nerdesin cümlesinden başka çaremiz kalmıyor ...özellikle şu google alimleri karşısında aciz kalıyoruz.elektrik gitse stop eder,rahatlarsın!

kurana ahlaki yaklaşılmazsa;
akla hayale sığmayan o kadar saçmalıklar ortaya çıkıyor ki..başörtüsü yerine atkı olsun,tesettür yerine göğüs dekoltesi kapansın yeter der.üstü mekke altı paris...namaz mı ? dua ile iktifa et yeter...ha kılacaksan 3 vakit olsun...
tevhidçiyim der ibadeti ortadan kaldırır.
hurafe düşmanıyım der sünnetleri yok etmeye çalışır.
uydurma hadis düşmanıyım der,önüne gelen hadisi çöpe atar,yada tüm hadislere şüphe ile yaklaşılmasını aşılar..
bir cemaatimi çürüteceksin,o cemaatten bir paparazinin aykırı sözünü,videosunu,zaafını bul,tüm cemaat budur der..
bir alimi mi çürüteceksin,al cımbızı çek eserinden bir paragraf,başlar kafir zındık belam haydut kelimeleri hazır..

dağmadağın cümleler,kafası karışık paragraflar,morali sıfırlanmış ibareler,bu adam ne anlatıyor demeler...

hepsinede pilim bitti arkadaşlar.(((

bilinmez 21 Şubat 2012 15:46

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
Alıntı:

FECR Üyemizden Alıntı (Mesaj 160457)
Ebu Zer de olsa ayağı kayabilir, Ebu Bekir de olsa ayağı kayabilir. Biz ayağı kayan kişiye "hey ayağı kayan kişi" diye mi sesleneceğiz yoksa " Hey kardeşim senin ayağın kaymış, tut elimi seni kaldırayım " mı diye seslenmemiz lazım. Her hak söz herkese aynı üslupla söylenmez. Değişik üsluplarla ifade edilir. Ki bunun örneği Allah Rasulunun hayatında çoktur.

fecr hocam o zaman Allah rasulunun hayatında bi örnek verebilirmisiniz,bi tane müşriğe kardeşim diye hitap ettiğini veya müşriği kardeş bildiğine dair bi tane örnek verebilir misiniz.

Sayın hocam biz kime elimizi uzatmadık veya hangi usulumuz kuran ve kuranın pıratiği olan rasulullahın pıratikliğine uymuyor...yapmayın etmeyin..


bilinmez 21 Şubat 2012 15:55

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
Muhsin hocam kurana ahlaksızca nerde davranmışım,lütfen verin bi tane yazımdada bende kendimi düzelteyim...

FECR 21 Şubat 2012 16:02

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
Alıntı:

la diyebilmek Üyemizden Alıntı (Mesaj 160460)
fecr hocam o zaman Allah rasulunun hayatında bi örnek verebilirmisiniz,bi tane müşriğe kardeşim diye hitap ettiğini veya müşriği kardeş bildiğine dair bi tane örnek verebilir misiniz.

Sayın hocam biz kime elimizi uzatmadık veya hangi usulumuz kuran ve kuranın pıratiği olan rasulullahın pıratikliğine uymuyor...yapmayın etmeyin..


Kardeşim ben yukardaki cümleleri müşrikler için kullanmadım ki.:)
Müslüman olduğunu iddia edenler ve üzerlerinde şirk alametleri bulunan kimseler için kullandım
Allah Rasulu bir müşriğe kardeşim diye hitab eder mi ki?

Şirk alameti/alametleri üzerinde bulunan kimselere karşı tavrımız ya da hareket metodumuz ne olması gerektiği ile ilgili mesele.

bilinmez 21 Şubat 2012 16:08

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
Alıntı:

FECR Üyemizden Alıntı (Mesaj 160462)
Kardeşim ben yukardaki cümleleri müşrikler için kullanmadım ki.:)
Müslüman olduğunu iddia edenler ve üzerlerinde şirk alametleri bulunan kimseler için kullandım
Allah Rasulu bir müşriğe kardeşim diye hitab eder mi ki?

Şirk alameti/alametleri üzerinde bulunan kimselere karşı tavrımız ya da hareket metodumuz ne olması gerektiği ile ilgili mesele.


tamamda güzel hocam,fravuna giden Musa peygambere,yanılmıyırsam şura 16 da,fravun EY KAFİR diyor.farvun bile kendisinin hak üzere olduğunu savunuyor,şimdi kim ben müşriğim benim emelim şirktir derki,biz yazdıklarımızda kuran ve pıratiği olan rasulullahın pıratiğiyle yapıyoruz.

Yani biz insanlara şirklerini detaylı anlatıyoruz,adamlar halen yok benim gavsım,yok benim şeyhim ,yok rüya,yok keramet diyor bu tür nsanlaar halende KARDEŞİM DEYİP,ALLAH RAHMET ETSİN DEMEK MÜSLÜMANLIĞA SIĞAR MI...

yukarda verdiğiniz ebuzer örneğine tabiki katılıyorum ama ebuzre yapılan tebliğe ebuzer TAMAM DİYOR,TEVBE EDİYOR..

Bakın bizim yazılarımızda insanlar bize küfrediyor,biz yinede selam diyoruz,şimdi bunu dememize rağmen ben nasıl bi ahlaksızca kurana yaklaşıyorum ona yanıyorum vallahi...

FECR 21 Şubat 2012 16:26

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
«Fir'avun'a gidiniz. Şüphe yok ki, o haddi tecavüz etmiştir.»
"Ona yumuşak söz söyleyin, belki öğüt dinler veya korkar." Taha-44-45


"Allah'ın çağrısına icabet eden bulunduktan sonra, O'nun hakkında tartışmağa girişenlerin delilleri Rableri katında hükümsüzdür. Onlara bir gazap vardır, çetin bir azap da onlar içindir." Şura 16.ayet de sizin söylediğiniz hitap görünmüyor.

kamer34 21 Şubat 2012 16:29

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
Durun ablalar, abiler, güzel insanlar durun...

FECR hocam, Yasemin bacım, mahsun hocam, la diyebilmek abim bakın benim anlatmak istediğim ile sizin cevaplarınız arasında kopukluk meydana gelmiş sanırım konuyu tam olarak anlatamamışım....

Güzel insanlar şuna emin olunki benim değil sizlerin hiçkimsenin hakkında bir ön yargım söz konusu olamaz..Ben tamamen Kuran dininin berrak arı bir şekilde anlaşılıp öyle hayata aktarılmasından yanayım....

Çünkü yanlış bir tevhid inancı ardından yanlış bir hayat tarzını doğurur....
Bu sebepten dolayı Kuran Mekke döneminde tam 13 yıl boyunca insanlara inancı aşılamıştır...

Bizler belirli aşamaları aşmış, atalar dinin ne olduğu konusunda bilgi sahibi olmuş insanlarız.. Benim önerim şuydu bizler birbirlerimizin kalbini kırmadan konuları işleye işleye inşAllah en doğru şekli ne ise ona ulaşmaktır...

Ben şuna inanıyorumki burda hiçbirmiz Allah’ın ayetleri karşısında kör bir taasup içerinde olmayacağız....Çünkü bizler belirli bir yolu kat etmiş insanlarız...

Kendi düşüncelerini bir bilgi üzere oluşturamamış, kulaktan dolma, bilgilerle din adına konuşmak ancak cahillerin işidir... İmam Azam’ın da dediği gibi alimle dini konuları konuşur, belki haklı,belki de haksız çıkarsın fakat cahillerle din konusunu konuşmak tartışmak oldukça zordur... Bunun bilincindeyiz heppimiz inşAllah....

Şimdiye kadar yapılan yorumlardan ve ilginizden dolayı heppinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum...

Yorumlarımı konuyla ilgili ayetlerin ve şehidin ayetlerden çıkardığı tefsiri işlerken yapacağım inşAllah.. FECR hocam Yasemin bacım Mahsun hocam ... ben asla hiçkimseye yüzüne karşı sen müşriksin sen kafirsin gibi ibarelerin tebliğ edilmesi lazım demedim...

Bu durumum gerçekleşebilmesi için davetçinin tebliğ safhasını tamamlamış olması lazım... Kafirun suresindeki durum buna delildir...

Yasemin bacım dikkat ederseniz sizin hiçbir yazınıza reddiye yazmadım,buda şuna işaret eder,sizin yazdıklarınızın akideme uygun olduğunun kanıtıdır.... FECR hocam içinde aynı durum söz konusu...

Benim anlatmak istediğim farklı birşeydi... la diyebilmek abim konuya biraz temas etmiş olsada inşAllah konuyla ilgili ayetler geldiğinde konuyu daha çok enine boyuna mülaza ederiz....

Eğer farkında olmadan sizi incitmiş isem sizden helallık diliyorum....
Fizilal-il Kuran-ı inşAllah mealiyle birlikte güncel gördüğüm bölümleri dile getirerek sizlerinde katılımlarıyla ömrüm yettiği kadar işlemek niyetindeyim......

Allah’a emanet olun güzel insanlar.....

bilinmez 21 Şubat 2012 16:38

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
Alıntı:

FECR Üyemizden Alıntı (Mesaj 160465)
«Fir'avun'a gidiniz. Şüphe yok ki, o haddi tecavüz etmiştir.»
"Ona yumuşak söz söyleyin, belki öğüt dinler veya korkar." Taha-44-45


"Allah'ın çağrısına icabet eden bulunduktan sonra, O'nun hakkında tartışmağa girişenlerin delilleri Rableri katında hükümsüzdür. Onlara bir gazap vardır, çetin bir azap da onlar içindir." Şura 16.ayet de sizin söylediğiniz hitap görünmüyor.


şuara 19.un arapçasına bakın hocam..

FECR 21 Şubat 2012 16:49

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
Alıntı:

la diyebilmek Üyemizden Alıntı (Mesaj 160470)
şuara 19.un arapçasına bakın hocam..

Firavun, şöyle dedi: “Seni biz küçük bir çocuk olarak alıp aramızda büyütmedik mi? Sen ömrünün nice yıllarını aramızda geçirdin.”18.AYET
وَفَعَلْتَ فَعْلَتَكَ الَّتِي فَعَلْتَ وَأَنتَ مِنَ الْكَافِرِينَ19.AYET
“(Böyle iken) sen o yaptığın işi yaptın (adam öldürdün). Sen nankörlerdensin.”

Burada KAFİR hitabını Musa Firavun'a değil , Firavun Musa a.s'a kullanıyor:)

Yitiksevda 21 Şubat 2012 17:04

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
Kamer34 La Diyebilmek kardeşlerim tüm tartışmalardan uzak durmaya kararlıyım Kur'anı anlamaya anlatmaya yoğunlaşmak zorundayım kusura bakmayın selametle kalın ....

bilinmez 21 Şubat 2012 17:10

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
Alıntı:

FECR Üyemizden Alıntı (Mesaj 160476)
Firavun, şöyle dedi: “Seni biz küçük bir çocuk olarak alıp aramızda büyütmedik mi? Sen ömrünün nice yıllarını aramızda geçirdin.”18.AYET
وَفَعَلْتَ فَعْلَتَكَ الَّتِي فَعَلْتَ وَأَنتَ مِنَ الْكَافِرِينَ19.AYET
“(Böyle iken) sen o yaptığın işi yaptın (adam öldürdün). Sen nankörlerdensin.”

Burada KAFİR hitabını Musa Firavun'a değil , Firavun Musa a.s'a kullanıyor:)


tamam hocam yazıma bakın bende farvunun hz musaya dediğini söyledim,bi bakın yazıma geri dönüp..:)

kamer34 21 Şubat 2012 17:13

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
Arkadaşlar birinci dersteki konuya tekrar döneceğiz inşAllah... Biz şimdi ikinci derse kaldığımız yerden devam edelim.....

BAKARA SURESİ

1- Elif Lâm-Mim


Bu sure birbirinden kopuk üç harfle başlıyor:


Buharflerin arkasından, "Doğru olduğunda şüphe olmayan bu kitap takva sahipleri için hidayet kaynağıdır." ayeti ile Allah'ın kitabından söz ediyor

"Doğru olduğu şüphesiz olan bu kitap"


O'nun doğruluğundan nasıl şüphe edebilir, nasıl kuşku duyulabilir ki, O'nundoğruluğunun ve gerçekliğinin kesin delili, bu surenin başlangıcında gizlidir. Arapların onun benzerini ortaya koyamamalarının yansıttığı acizlikten bellidir. Oysa bu kitap, onların aralarında kullandıkları ve ana dillerinden bildikleri harflerden oluşmuştur.


2-) Doğru olduğu kuşkusuz olan bu kitap, takva sahipleri için hidayet kaynağıdır.


Hidayet; bu kitabın özü, hidayet;
Bu kitabın karakteristiği, hidayet;
Bu kitabın yapısı, hidayet;
Bu kitabın mahiyeti. Fakat kimin için?
Bu kitap kimin için hidayet ve ışık kaynağı?
Kimin için rehber, nasihatçı ve gerçeklerin açıklayıcısıdır?

Takva sahipleri için elbette. Kalbe bu kitaptan yararlanma yeteneği veren özellik, takvadır.
Kalbin kilitli kapılarını açarak, bu kitabın içeri girip oradaki rolünü oynamasını sağlayan faktör takvadır. Kalbi, yararlıyı almaya, benimsemeye ve kabul etmeye hazırlayan niteliktir takva.


(Ne kadar güzel özetlemiş konuyu..Kalp kilidimiz Kuran-a karşı kapalı ise Kuran’ın bizlere nurlarını dökmesini bekleyemeyiz...Kuran’dan gerekli hidayeti alabilmenin yegane yolu Kuran’ın her cümlesine karşı tetikte olmamız gerekmektedir..Kuran’ın hiçbir emirini es geçme lüksüne sahip değiliz...Fakat öyle bir toplum oluvermişiz ki bizlere cenabbi Allah’ın sözleri tesir etmektedir...Bizlere Kuran’dan ayetler delil getirlidiğinde ise, bizler insanların sözlerini Kuran’a karşı delil sunar bir hale gelmişiz.....) Peki Kuran’dan hidayet bulmak onu anlamak nasıl olur ...? Gelin şehidin kanıyla suladığı satırlarından okuyalım....)


Kur'an'dan hidayet bulmak isteyen kimsenin öncelikle ona temiz ve samimi bir kalple yaklaşması, sonra da bu yaklaşımını korkan ve çekinen bir kalble sürdürmesi gereklidir mutlaka.


Ayrıca böyle bir kalbin sapıklığa düşmekten ya da sapıklık tuzağına yakalanmaktan da kesinlikle sakınması lâzımdır. İşte ancak o zaman Kur'an, kendisine çekingen, korkulu, saygılı, duyarlı ve faydalanmayı isteyen bir eda ile yaklaşan kalbe sırlarını ve nurlarını aktarır.


Bir gün Hz. Ömer, Ubeyy b. Kaab'a takvanın ne olduğunu sordu. Ubeyy b. Kaab da kendisine "Sen hiç dikenli bir yolda yürümedin mi?" diye sordu. Hz. Ömer "Evet, yürüdüm" dedi. Ubeyy b. Kaab "Peki, o durumda ne yaptın?" diye sordu. Hz. Ömer "Paçalarımı sıvadım ve dikenlere takılmamaya özen gösterdim" deyince Ubeyy b. Kaab "İşte takva budur" dedi.


(Müslümanlar islam olmayan beldelerde ve müslüman olmayan toplumlarda yaşamak zorunda kaldıklarında aynen hz. Ömerin yaptığını yapmak zorundalar.....Biz müslümanlarda paçalarımızı sıyırmış mümkün olduğu kadar kapitalizmin,kokuşmuş düzenin pisliklerinden en az zayıyatla geçmek durumundayız... Bu kokuşmuşluk öyle bir hal almıştırki hayatımızın nerdeyse her alanında bizleri tehdit etmeketdir...)


Evet işte takva hudur. Yani kalp duyarlığı, şuur bilenmişliği, sürekli korku, kesintisiz çekingenlik ve yolun dikenlerinden uzak durma titizliği. Hayat yolunun dikenlerinden; yani arzu ve ihtiras dikenlerinin, istek ve emel dikenlerinin, korku ve vesvese dikenlerinin, boş umut ve asılsız korku (fobi) dikenlerinin ve daha bir çok dikenlerin cirit attığı yol.


MÜMİNLERİN ÖZELLİKLERİ


Daha sonraki ayetlerde takva sahiplerinin nitelikleri anlatılıyor. Bu nitelikler o günün Medine'sinde yaşayan öncü müminlerin olduğu kadar, bu ümmetin her dönemindeki samimi müminlerin de nitelikleridir.


Allah’a emanet olunuz

FECR 21 Şubat 2012 17:14

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
Alıntı:

la diyebilmek Üyemizden Alıntı (Mesaj 160485)
tamam hocam yazıma bakın bende farvunun hz musaya dediğini söyledim,bi bakın yazıma geri dönüp..:)

Doğru kusura bakma:)

Ama Firavun'un Musa'ya ey kafir diye ifadesi, bizim anladığımız kafir anlamında değil de nankör olmak ile ilgili. Günlük kullanımda kullanılan bir kelime

kamer34 22 Şubat 2012 01:39

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
(Haftada iki konu işlemeyi düşünüyordum fakat fizilal.in akıcılıcılığı zaman buldukça konu işlemeye sevk etti beni...

İslam dini nasıl rabbani bir din ise, onun hareket metodu da rabbanidir.... Bunun yetkisini peygambere dahi vermeyen yüce mevlamız,tebliğ ediş şeklinden tutundan davetin yeryüzüne hakim kılınmasının nasıllığı hususunda da hiç bir kimseye yetki tanımamıştır...

İslam dini sosyal devlet düzeninin çakıl taşlarını döşerken muhakkak suretle bu çakıl taşlarının sağlam bir zemin ve sağlam malzemeden inşa etmeyi ön görmüştür.... Bu sebeple islam toplumunu oluşturacak ferdlerin sağlam bir akide ve sağlam bir karaktere sahip olana kadar bu hazırlama dönemi uzayıp gider....

Bu durum 13 sene olabileceği gibi belki 100 sene daha belki de daha fazlasıda olabilir.... Burada önemli olan islam toplumunu oluşturacak bireylerin akidelerinde bir sıkıntının olmamasıdır...

Çünkü yüce Allah onları birbirlerine din bağıyla bağlayacak ve kardeş olduklarını, birbirlerine karşı farklı bir hukuk belirlemelerini isteyecektir....

Bu hususa islam dini çok ehemiyet vermiştir... İşte bu yüzden Kuran dini insanları sınıflandırmıştır.... Bu sınıflandırmanın bir aktörü müminlerdir... okuyoruz.....)

MÜMİNLERİN ÖZELLİKLERİ


Daha sonraki ayetlerde takva sahiplerinin nitelikleri anlatılıyor. Bu nitelikler o günün Medine'sinde yaşayan öncü müminlerin olduğu kadar, bu ümmetin her dönemindeki samimi müminlerin de nitelikleridir.

3- Onlar görmediklerine inanırlar, namazı kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan başkalarına verirler.

4-Yine onlar gerek sana ve gerekse senden önce indirilen kitaplara inanırlar ve Ahiretten hiç kuşku duymazlar.
5- İşte onlar Rabblerinden gelen hidayet yolundadırlar ve kurtuluşa erenlerdir.

İşte onlar böylece hidayete kavuştular ve böylece kurtuluşa erdiler. Hidayete ve kurtuluşa ermenin yolu, işte bu ana hatları belirtilen yoldur.

İNATÇI KÂFİR TİPİ

Surenin devamında gözlerimiz önünde canlandırılan ikinci tablo, kâfirlerin oluşturduğu tablo anlatılıyor. Bu tablo bütün yer ve zamanlarda görülen kâfirliğin temel özelliklerini yansıtır.

(Üçüncü karakter sahnede kafir tipi.... Kafir hem münafıklar hem müşrikler hem ehli kitap hemde mürtedler için kullanılan genel bir sıfattır... Kişi kafir olmayıp müşrik olabilir aynı zaman kişi hem kafir hemde müşrikde olabilir....İslam dininde kavramların o kadar önemi vardırki bunları muhakkak Kuran’ın vasıflandırdığı şekliyle bilmek zorunluluğu vardır..... Bu yüzden tasavvufi kavramlara karşı şiddetle karşı çıkıyorum... Çünkü tasavvufta kavaramların içlerini insanlar doldurmuş Kuran’i kavaramların muhtevası, kavramlara yüklenen anlam ve mahiyeti yüce yaratıcının eseridir...

Bakın Mekke’deki putperestler hergün tarlada evde işte günlük hayatlarında kullandıkları bu kavramların islam dininin anlamlar yüklediğini görünce şaşkınlıklarından hayretler içerisinde kaldılar..... Buralar çok önemli....

Örneğin peygambere şöyle dediler: Bizler tarlalarda çiftçilik yapan çiftçilerimize kafir deriz,fakat sen bu kavrama inkar etme, nankörlük,büyüklük taslama,kibir daha bir çok anlam yükledin bu nasıl bir iştir diye feryat ettiler.....okuyoruz....)

6/7) Kâfirlere gelince onları uyarsan da uyarmasan da farketmez; onlar iman etmezler. Allah onların kalblerini ve kulaklarını mühürlemiştir, onların gözlerinde perde vardır. Onları büyük bir azap beklemektedir.

Bu ayetlerde takva sahiplerinin tablosu ile kâfirlerin tablosu arasında tam bir karşıtlık, kesin bir bağdaşmazlık olduğunu görüyoruz. Sebebine gelince, Allah'ın kitabı takva sahipleri için hidayet kaynağı iken, kâfirler için onları uyarmak ya da uyarmamak bir oluyor.

Bunun yanında takva sahiplerinin ruhlarında açık olan pencereler, kafirler için kapalıdır. Gerek kendileri ile varlık bütünü ve bu varlığın yaratıcısı arasında ve gerekse kendileri ile görünen ve görünmeyen arasında ilişki kuran bağlar... Müslüman için bitişik olan bu bağ kafirler için bütünüyle kesiktir.

(Müslüman ile kafir arasındaki fark açık ve nettir...Bunlar ne düşüncede nede günlük hayatta birbirine karışmaz...Müslümanlar için kafirlerle muamelat ancak dünyalık diyaloğun ötesine geçemez..) .....okuyoruz....

"Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir."

Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlediği için ne kalplerine hidayet gerçeği ve ne de kulaklarına gerçeğin sesi ulaşabilir.

"Gözlerinde perde vardır."

Bu yüzden onların gözlerine ne ışık ve ne de hidayet sızabilir.
Yüce Allah'ın onların kalpleri ile kulaklarını mühürlemesi ve gözlerine perde çekmesi, uyarıyı umursamamalarına, uyarılmanın ya da uyarılmamanın kendileri için aynı şey haline gelmesine uygun düşen bir ceza türüdür.

Sebebine gelince burada sabit ve kesin bir eylemin, yani kalpleri ve kulakları mühürleme ile gözlere perde çekme eyleminin gerisinde beliren katı, karanlık ve donmuş bir tablo ile karşılaşıyoruz.

"Onları büyük bir azap beklemektedir."

Bu kötü akibet; onların uyarıya kulak tıkamaları, uyarılma ile uyarılmama arasında hiçbir fark bırakmayan, inatçı-katı tutumlarının doğal bir sonucudur. Her şeyi eksiksiz bilen Allah da (kalplerindeki bu hastalığı) biliyordu zaten.

( Mevlüd abim bu konuyu halen senden bekliyoruz inşallah.....
Üçüncü karakteri yani insan tiplemesini göreceğiz şimdi......Bakın arkadaşlar Kuran bu insan tipi yada ideoloji şeklini tanımlarken ileridede ayetlerden okuyacağımız gibi eğlence olsun diye değil ......haşa....

Bu insan gruplarına karşı nasıl bir tavır almamız gerektiğini ve islam devletinin bu sınıflara karşı nasıl bir hukuk içerisinde olması gerektiğini okuyacağız inşallah..... Bizler şöyle mantıklar geliştiremeyiz, ben şimdilik tağuti sistemin çatısı altına gireyim,onların her dediğine evet diyeyim ,daha sonra fırsat bulabilirsem islamı hakim kılayım .....Ya islamı hakim kılmadan ölürsen....ki... öldün....Rabbine nasıl hesap vereceksin....? Orasını düşünmek lazım....

Müslüman her anını müslümanca yaşamak zorundadır...Ben şimdilik kafir olayım daha sonra tekrar müslüman olurum gibi bir zihniyet islam dininin kabul etmeyeceği gün gibi ortadadır..

Yada şöyle bir mantık, ben bunlara siz müslüman değilsiniz dersem benden kaçar kaybolurlar .....

Rasulullah (sav) çok hararetli bir tartışmanın tam ortasında idi müşriklerin önde gelenleri ile cihad ediyordu... Tam o sırada biri Rasulullahın kolundan tutup çekmeye başladı şöyle diyordu..... Ey Allah’ın Rasulu onlar istemiyorlar sen bana anlat bana....

Hem konuşması kesildiği için,hemde Mmekke ileri gelenlerden bazıları islama tabi olursa müslümanlar çok rahat edecekler hesapları yapan Rasulullah (sav) .... Bu gariban ama ‘ya dönerek suratını ekşitti ve onu azarladı...Melaen yüce Allah “Sanane kimin iman edip kimin etmeyeceği...Diye başayarak Rasulallahı azarlamıştır...bunları ileride işleyeceğiz...inşAllah...

Arkadaşlar ben diyorumki biz müslümanız nufus memuru değil...Kaç kişinin müslüman kaç kişinin kafir kaldığının hesabını yapmaya kalkışmamız yanlış bir harekettir.... Allah bizden hakkı dosdoğru bir şekilde, ağzımızı eğip bükürek ,yada,kemkümlerle değil karşı tarafın anlayacağı bir dille anlatmamızı istiyor...Tebliği açık söylemekle tebliği güzel bir dille anlatmayı bazı arkadaşlarımız birbirine karıştıyor... Bakın rabbimiz elçilerini firavuna gönderirken onların nasıl davranmalarını istiyor...

Taha suresi

43- Firavun'a gidiniz. Çünkü o gerçekten azıttı.

44- Ona yumuşak sözler söyleyiniz. Belki aklı başına gelir ya da kötü akıbete uğramaktan korkar.

Bu iki ayettede firavuna gidiniz ona takke yapınız, onu müslüman görünüz,ona Allah razı olsun deyiniz yada firavun ey din kardeşimiz deyiniz demiyor,böyle bir ibare yok.... Ona gidiniz sözü en güzel şekilde anlatınız,hakkı gizleyiniz demiyor...Bu emir üzerine hz. Musa ey rabbim benim dilimde pelteklik vardır, engel vardır, sen Harun kardeşimide yanımda gönder anlatım gücümüz kuvvetlensin dedi cenabi Allah bu isteği kabul etti ve hz. Musa kardeşi hz. Harun ile firavuna vardılar gerisini ayetlerden okuyoruz...

47- "Ona varınız ve deyiniz ki; 'Biz Rabbi'inin sana gönderdiği elçileriz. İsrailoğullarının bizimle birlikte Mısır'dan ayrılmalarına izin ver. Onlara işkence etme. Sana Rabbi'inden, doğru söylediğimizi kanıtlayacak mucizeler ile geldik. Doğru yola girenler esenliğe ereceklerdir."

48- "Bize gelen vahye göre Allah'ın ayetlerini yalanlayarak gerçeğe sırt çevirenler azaba uğrayacaklarda."

Bakalım firavun bu tebliğie nasıl bir cevap verdi...

49- Firavun "Ey Musa, sizin Rabb'iniz kimdir? "dedi.

50- Musa "Bizim Rabb'imiz, her varlığı farklı niteliklerle donatarak yaratan, sonra da bu varlıkları nitelikleri doğrultusunda yönlendiren Allah'dır."

Burada konu kısa ve öz cümlerle ifade edildiği için detaylarını bazı arkadaşlarımız gözden kaçırmış olabilirler... hz.Musa firavuna kendisinin ve geçmiş atalarının kafir olduğunu çok açık ve firavunun anlayabileceği bir dille tebliğ etmiştir... Belki siz diyeceksinizki bu ayetlerin neresinden bu anlamı çıkarıyorsunuzuz...

Arkadaşlar ayetleri işlerken iki temel kuralı unutmamak lazım...

1-) İşleyeciğiniz ayetin siyakına ve sibakına bakılır...

2-) Konu Kuranın bütünlüğünde bakılır.. şimdi 51. Ayete bakalım...

51- Firavun "Peki, bizden önceki kuşakların durumu ne olacak?" dedi.

Burasını şehidden okuyalım....

Bizden önce yaşamış insan kuşaklarının durumu nedir? Bunlar nereye gittiler? Rabb'leri kimdi? Sözünü ettiğiniz ilahlarını tanımadan öldülerse durumları nasıl olacak? Devam ediyoruz:

Şehidinde ifade ettiği gibi firavun kendisinin ve atalarının kafir olduğunu çok net bir şekilde anlamıştır....

52- Musa dedi ki; "Onlara ilişkin bilgi Rabb'imin katındaki kitapta yazılıdır Benim Rabb'im ne yanılır ne de unutur"

Biz dersimize kaldığımız yerden devam ediyoruz...

MÜNAFIKLARIN ÖZELLİKLERİ

Daha sonra devamla, üçüncü tip insanın anlatımına geçiliyor. Bu tablo ne ilki gibi şeffaf ve alımlı ne de ikincisi kadar karanlık ve çirkindir. Bunun yerine yanar-döner bir görüntü verir. Yâni bazan algılanır, bazan algılanmaz. Kimi zaman görünür, kimi zaman görünmez. Bazan saklànır, bazan meydana çıkar. Bu tablo münafıkların tablosudur.


Devam edecek inşallah.....

Yitiksevda 22 Şubat 2012 11:48

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
Kamer abim hangi kavramı açmamı istiyorsunuz başım üstüne

YASEMİN ATAMAN 22 Şubat 2012 11:52

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
Alıntı:

kamer34 Üyemizden Alıntı (Mesaj 160620)
MÜMİNLERİN ÖZELLİKLERİ


Daha sonraki ayetlerde takva sahiplerinin nitelikleri anlatılıyor. Bu nitelikler o günün Medine'sinde yaşayan öncü müminlerin olduğu kadar, bu ümmetin her dönemindeki samimi müminlerin de nitelikleridir.

3- Onlar görmediklerine inanırlar, namazı kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan başkalarına verirler.

4-Yine onlar gerek sana ve gerekse senden önce indirilen kitaplara inanırlar ve Ahiretten hiç kuşku duymazlar.
5- İşte onlar Rabblerinden gelen hidayet yolundadırlar ve kurtuluşa erenlerdir.

İşte onlar böylece hidayete kavuştular ve böylece kurtuluşa erdiler. Hidayete ve kurtuluşa ermenin yolu, işte bu ana hatları belirtilen yoldur.

..


ArO*ArO*ArO*


İzninizle bu güzel açıklamaya bende biraz ekleme yapacağım.



MÜMİNLERİN ÖZELLİKLERİ
İMAN VE AMEL BAKIMINDAN MÜMİNLERİN ÖZELLİKLERİ


1) Bakara 3/1-
Onlar gaybe inanırlar, namazı kılarlar, kendilerine verdiğimiz mal ve rızıktan Allah yolunda harcarlar. 4) Yine onlar sana indirilene iman ederler, ahirete ise şüphesiz yakinen inanırlar.

Mü’minler tüm canlı ve cansız yaratıklardaki ilahi sanata bakarak;

a) Bir yandan Kur’an’ ı inceleyerek,
b) Diğer yandan peygamberimizi ve mucizelerini düşünerek;
a) Gaybe (Allah’ a, ahirete, cin ve meleklere vs.) yakinen inanırlar,
b) Namazı kılarlar,
c) Allah’ ın verdiği evladı, parayı, malı, canı, ilmi, zamanı vs. Allah yolunda harcar veya hizmete sunarlar.



Bu insanlar;

a) Allah’ ın yarattıklarına bakarak görüyor gibi inandığı için gaflete dalanlarla beraber olmaz,
b) Vereni övme, vermeyeni de yerme tavrına girmez,
c) Daima ihlas ve takva ile Allah’ a yönelmiştir,
d) Her şeyi Allah için yapar ve yalnız ondan ister,
e) Allah’ tan gayrısı ile huzur bulamayan bir makam sahibidir.

Bu imanın kazandırdıkları ise;

a) Allah sevgisi ile iç huzura veya kalp genişliğine ulaşma,
b) İnsanlara sevgi, saygı ve merhametle yaklaşma,
c) Allah’ tan başka kimseden korkmama,
d) Allah için şehitliği bile göze alabilme,
e) Bollukta ve darlıkta cömertlik yapma,
f) Ahlaklı ve hayâlı yaşama,
g) Çilelere karşı sabır, sebat ve katlanma gücü kazanma,
h) İleri görüşlü olma,
ı) Elinden ve dilinden kimseye zarar gelmeme,
i) İbadetlerine ve günahlardan sakınmaya titizlik gösterme,
j) Gereken görevlerini yaparak tevekkül etme,
k) Günahına üzülme, sevabına sevinme vs.

2) Rad 20/251-
Onlar Allah’ ın ahdini yerine getirenler ve verdikleri sözü bozmayanlardır. 21) Onlar, Allah’ ın gözetilmesini emrettiği şeyleri (akraba ve mü’minlerle bağı kesmemeyi ve iyilik yapmayı) gözeten, Rablerinden sakınan ve kötü hesaptan korkan kimselerdir. 22) Yine onlar Rablerinin rızasını isteyerek, sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık olarak (Allah yolunda) harcayan ve kötülüğü iyilikle savan kimselerdir. İşte onlar var ya ahiret saadeti onlar içindir.

Mü’minler;

a) Allah’ ın ahdini yerine getirirler,
b) Allah’ a ve insanlara verdikleri sözü bozmazlar,
c) Allah’ tan başkasını ilahlaştırmazlar,
d) Akrabalarını gözetirler,
e) Mü’minlerle bağı kesmezler,
f) Kötü hesaptan korkarlar,
g) Allah’ ın rızasını ararlar,
h) Her türlü sıkıntıya sabrederler,
ı) İnfak yapmaya ara vermezler,
i) Kötülükleri iyilikle savarlar.

3) Secde 15/414-
Bizim ayetlerimize öyle kimseler iman eder ki onlarla kendilerine öğüt verildiği zaman secdeye kapanırlar ve Rablerine hamd ile tespih ederler de kibirlenmezler. 16) (Onlar geceleri namaz kılmak için) yataklarından kalkarlar, Rablerinin azabından korkarak ve rahmetinden ümit var olarak dua ederler. Kendilerine verdiğimiz rızıklardan da hayır yollarında harcarlar.

Mü’minler;

a) Verilen nasihati dinleyince secdeye kapanırlar,
b) Şükrederek Allah’ ı anarlar,
c) Kibirlenmezler,
d) En tatlı uyku zamanında bile yataklarından kalkarlar,
e) Rablerinin azabından korkarak ve rahmetinden ümit var olarak dua ederler,
f) Kendilerine verilen rızıklardan hayır yollarında harcarlar.

4) Nur 37/354-
Onlar ne ticaret ne de alışverişin kendilerini Allah’ ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoymadığı insanlardır…

Mü’minlerin işleri ibadetlerini, tüm ibadetleri de işlerini engellemez ve hayatlarını dengeli olarak sürdürürler.


5) Nisa 65/87-
Rabbin hakkı için onlar aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem yapıp sonra da verdiğin hükümden nefisleri hiçbir darlık duymadan tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar.

Hangi konuda olursa olsun Allah ve Resulü ne buyurmuşsa içtenlikle kabul etmeli, başka seçenek aramamalıdır. Eğer bu konuda kalbe sıkıntı gelirse hemen Allah’ a sığınmalıdır. Çünkü sıkıntı devam ederse böyle bir iman kabul edilmemektedir.


6) Zümer 18/459-
O kullarım ki (Kur’an’ ı) dinlerler sonra da onun en güzelini (en açığını ve en kuvvetlisini ) tatbik ederler.

Mü’minler;

a) Kur’an’ ı dinlerler,
b) En açık şekilde anladıklarını en güzel şekilde yaşamaya çalışırlar.

İMAN VE AMEL BAKIMINDAN MÜMİNİN ÖZELLİKLERİ NELERDİR? SORUSUNA
BU AYETLER IŞIĞINDA CEVAPLAR


1) Gaybe inanır,

2) Namazı kılar,
3) Ahirete tereddütsüz inanır,
4) Allah’ a imanla verdiği sözü yerine getirir ve bozmaz,
5) Yakınlarıyla bağı kesmez ve iyiliği de esirgemez,
6) Rabbinden ve onun hesabından korkar,
7) Onun sevgisini kazanmak için tüm ibadetlerini yapar, sabırla da rızasını ister,
8) Gizli ve açık infak eder,
9) Kötülükleri iyilikle önler,
10) Öğüt dinleyince secdeye kapanır,
11) Rabbini hamd ile tespih eder ve kibirlenmez,
12) Geceleri yatağından secde etmek ve Kur’an okumak için kalkar, Allah’ ın azabından korkup rahmetine kavuşmak için ümitle dua eder,
13) Alışverişi ibadetini, ibadeti de alışverişini engellemez,
14) Zekâtını verir,
15) Tüm emirleri sıkıntı duymadan kabullenir,
16) Kur’an’ ı dinler ve en hayırlısını en güzel şekilde yerine getirir.

Kaynak:
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]




Yitiksevda 22 Şubat 2012 12:02

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
Müminlerin Karakteri Özetlersek....

1-Yalnız ALLAH'a kulluk ederler.
2-Yalnız ALLAH'tan korkarlar.
3-ALLAH'ın sınırlarını korurlar.
4-ALLAH'ı herşeyin üstünde tutarlar.
5-ALLAH'a şükrederler.
6-Yalnız ALLAH'a güvenirler
7-ALLAH'ı yaradılanlarla denk tutmazlar.
8-ALLAH'a karşı aciz olduklarının bilirler.
9-Her daim ALLAH'ı anarlar.
10-ALLAH'a tam bir teslimiyet ile bağlanırlar.
11-Herşeyin ALLAH'tan geldiğini bilirler.
12-ALLAH'a karşı samimi ve ihlaslıdırlar.
13-Gayba iman ederler.
14-Dine karışan hurafelere ittiba etmezler.
15-Dostlarını KURAN'a göre seçerler.
16-Daima inananlarla birliktedirler.
17-ALLAH'ın hükümleri üzerinde ayrılığa düşmezler.
18-Zalim ve zorbalara karşı SABIR'lıdırlar.
19-Düşünüp aklederler körü körüne bağlanmazlar.
20-Emri bil maruf nehyi anil münkeri tavsiye ederler.
21-Zalim ve zorbalara karşı HAKK'ı söylemekten çekinmezler.
22-Dinin emir ve yasaklarını KURAN'a göre bilenlere sorarlar.
23-Yaşamlarında sistematik davranırlar.
24-Objektif bakabilmek için olaylardan etkilenmezler.
25-ALLAH'ın ayetleri hakkında tartışmazlar.
26-HAKK'a ve ADALET'e uyarlar.
27-Hükümlerde kararlı tutum izlerler.
28-Zulme ve zorbalığa karşı HİCRET ederler.
29-ALLAH'ın nimetlerine NANKÖRLÜK etmzeler.
30-ALLAH'ın İslamı dışında kalan atalar dinine körü körüne bağlanmazlar.
31-Bilmedikleri şeyler hakkıında tartışmazlar.
32-Tahminlere bencelere göre hareket etmezler.
33-İBADET'lerine özen gösterirler.
34-KURAN'ı anlamak ve yaşamak için okurlar.
35-HEVA ve HEVES'leri uğruna dünyaya bağlanmazlar.
36-Başkalarına karşı BÜYÜK'lük taslamazlar.
37-Sıkıntı ve zorluklara katlanırlar.
38-Her daim ALLAH'ın yardım edeceğini bilirler.
39-Kendilerine yapılan kötülüklere iyilikle karşılık verirler.
40-ALLAH'a karşı Güvenilirdirler
41-ZEKAT'larını verirler.
42-İnsanlara İYİLİK yapmaktan zevk alırlar.
43-İNANAN'lar tarafından tanınırlar.
44-Yaptıkları İYİLİK'leri karşılık beklemeden yaparlar.
45-MÜSLÜMAN'lara karşı hoşgörülü ve bağışlayıcıdırlar.
46-Baskı ve zulüm yapmazlar.
47-HAKK ve ADALET'ten taviz vermezler.
48-KADIN'ların ezilmesine göz yummazlar.
49-İFTİRA'dan kaçınırlar.
50-ŞAHİT'liklerini gizlemez DÜRÜST'çe yaparlar.
51-İFFET'li ve ONUR'lu davranırlar.
52-EMANET'i korur Ehline teslim ederler.
53-Kimsenin HAKKI'nı yemezler.
54-İnsanlara ALAY'cı tavırlarla takılmazlar.
55-MAZLUM'u bırkaıp SUÇLU'yu korumazlar.
56-Her durumda FEDAKAR'lık yaparlar.
57-YES'e kapılık UMUTSUZ'luğa düşmezler.
58-Hatalarında direnmez kısa sürede düzeltirler.
59-Dinde AŞIRI'lığa BİDAT ve HURAFE'lere göz yummazlar.
60-MÜSLÜMAN'lara karşı haset içinde olmazlar.
61-Toplumun arasındaki NİFAK'ı kaldırırlar.
62-Vücutlarına EZİYET etmezler.
63-ANNE ve BABA'yı saygıda kusur etmezler HÜRMET eder SAYAR'lar.
64-ŞEYTAN'ın hile ve desiselerine düşmezler.
65-GIYBET edip KUSUR aramazlar.
66-ALLAH namına BASKI ve EZİYET çekerler.
MÜSLÜMAN AHLAK'ını bu kurallar üzere İNŞAA edebilmelidir.

(YitikSevda)
Mevlüt Hönül
Malazgirt

Medine-web 22 Şubat 2012 12:05

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
kamer 34 'ün dikkatine
acizane bir öneride bulunacağım.bu şekilde verim olunacağını sanmıyorum.çünkü konu hem uzun,okunamaz ve karmaşık.daldan dala atlanıyor,konudan konuya atlanıyor,konu ne oda belirsiz..
hayri abi,bence ister adınızla,ister mustear isimle bir uyelik alın..onu yazar yapalım...ona özel köşesi/dosyası olmuş olur..yayınladığınız konularınız derli toplu olur.
ikinci önerim ise,fizilali işle tamam.ama hepsini aynı başlıkta işlemeyı düşünmüyorsun inş. :)
örneğin,fatihada bir kaç konu başlığı var.rahman ile rahim sıfatı,hamd konusu,rabb konusu,ahiret konusu,mülk sahibi konusu,abd/ibadet/kulluk konusu,yardım,şefaat,beklenti,imdat konusu,doğru yol,yahudiler,hrıstiyanlar,dalalet vs vs ...fatihayı bile aynı başlıkta işlemek hem uzun sürer hem karmaşık olur hemde verimli olmaz diye düşünüyorum.
acizane..

FECR 22 Şubat 2012 12:08

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
Daha önceki bir çalışmamı ek olarak sunuyum:



Onlar;"Allah'ın Adı Anıldığı zaman Kalpleri ürperir." (Enfal-2)
Onlar;"Allah'a asla şirk koşmazlar." (Furkan-68)
Onlar;"(Her türlü) Zinaya asla yaklaşmazlar." (Furkan-68)
Onlar;"Namazlarını Huşu içinde Ve Dosdoğru kılarlar." (Mü'minun-2)
Onlar;"Boş şeylerden tümüyle yüz çevirirler." (Mü'minun-3)
Onlar;"Mallarıyla Ve Canlarıyla Cihad Ederler." (Tevbe-20)
Onlar;"Cahillerle asla tartışmazlar." (Furkan-63)
Onlar;"Kınayıcının kınamasından Hiçbir zaman korkmazlar." (Maide-54)
Onlar;"Emanetlerine ihanet etmezler." (Mu'minun-8)
Onlar;"Söz verdiklerinde sözünde dururlar." (Bakara-177)
Onlar;"Yetimin hakkını kesinlikle yemezler." (Nisa-2)
Onlar;"Yolda kalmışlara yardım ederler." (Bakara-177)
Onlar;"insanların kusurlarını affederler." (Ali imran-134)
Onlar;"Yalnızca Allah'a dayanıp güvenirler." (Mücadele-10)
Onlar;"Yeryüzünde Alçak gönüllü olarak yürürler." (Furkan-63)
Onlar;"Yoksulluk yüzünden evlatlarını öldürmezler." (En'am-151)
Onlar;"Hakk'ı bile bile gizlemezler." (Bakara-42)
Onlar;"inananlara 'Sen Mü'min değilsin' demezler." (Nisa-94)
Onlar;"Namuslarını (ırzlarını) korurlar." (Mü'minun-5)
Onlar;"Anne Ve Babalarına öf Bile Demezler." (isra-23)
Onlar;"Kötü zandan ve gıybetten kaçınırlar." (Hucurat-12)
Onlar;"Ahidlerine (Sözlerine) sadıktırlar." (Mü'minun-8)
Onlar;"Zekatlarını Hakkıyla Verirler." (Bakara-177)
Onlar;"Mü'minlere karşı alçak gönüllüdürler." (Maide-54)
Onlar;"Darlıkta ve bollukta da infak ederler." (Ali imran-134)
Onlar;"Gerçekten felaha kavuşanlardır." (Mu'minun-1)
Onlar;"Allah'ın ayetlerini az bir menfaatle değiştirmezler." (Ali imran-199)
Onlar;"Rasullerden hiçbirini birinden ayırt etmezler." (Bakara-136)
Onlar;Ahirete kesin olarak inanırlar(2/Bakara-4)
Onlar;Allah’ın indirdiği kitaplara iman ederler(2/Bakara-4)
Onlar;Hidayete tabi oldukları için mahzun olmazlar(2/Bakara-38)
Onlar;Basiret sahibidirler(7/A’raf-201)
Onlar;Allah korkusundan titrerler(23/Mümimun-57)
Onlar;İhsan sahibidirler(16/Nahl-128)
Onlar;Namazlarını korurlar,devamlı kılarlar(23/Mümimun-9)
Onlar;Rablerinin ayetlerine iman ederler(23/Müminun-58)
Onlar;Temiz akıl sahibleridir(39/Zümer-18)
Onlar;Büyük günahlar ve hayasızlıktan sakınırlar,Öfkelendikleri zaman kusurları affederler
(42/Şura-37)
Onlar;Haksızlığa karşı aralarında yardımlaşırlar,güç birliği ederler(42/Şura-39)
Onlar;Seher vakitlerinde bağışlanma dilerler(51/Zariyat-18)
Onlar;Rablerinin azabından korkarlar(70/Mearic-27)
Onlar;Şahidliklerini dosdoğru yaparlar(70/Mearic-33)
Onlar;Hidayet üzere olanlardır(2/Bakara-157)
Onlar;Muttakilerdir,Allahın çizdiği sınırları koruyanlardır.(2/Bakara-177)
Onlar;Doğru olanlardır(49/Hucurat-15)

Medine-web 22 Şubat 2012 12:10

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
Alıntı:

la diyebilmek Üyemizden Alıntı (Mesaj 160461)
Muhsin hocam kurana ahlaksızca nerde davranmışım,lütfen verin bi tane yazımdada bende kendimi düzelteyim...


sana özel bir cümle kurduğumu sanmıyorum la ağaçay-kahve000

YASEMİN ATAMAN 22 Şubat 2012 12:13

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
Onlar;Muttakilerdir,Allahın çizdiği sınırları koruyanlardır.(2/Bakara-177)


Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir.
Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır).
İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır.

(Bakara Suresi, 177)

kamer34 22 Şubat 2012 15:39

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
Selamun aleykum


Muhsin hocam öneriniz çok güzel teşekkür ediyorum....Konuyu açarken edinmiş olduğun gaye şehidi kendi yazdıklarından biraz tanımaktı... Çünkü şehid bazı kesimler tarafından hak etmediği çeşitli ithamlara maruz kalmaktadır.... Şehidin bu muazam eserini işlerkende,bu arada
Kuran’daki güncel konularıda ön plana çıkarmak,bu konuların daha çok kurandaki şekliyle anlaşılmasına katkı sunmaktı...


Surelerin işlenişini gerek İrfan hocam, gerek Mevlüd hocam, gerekse Yasemin bacım maşallah çok güzel işliyorlar..Onları sürekli takip ediyorum....


Fizilal-il Kuran’ın tüm konularını işlemeye kalkışırsak bu imkansız bir hal alır...


Şehidin en büyük özelliklerinden biride Kuran’ı işlerken fıkhi konulara dalmadan doğrudan akideyle ilgili bölümleri işlemesidir...Onun bu özelliğine saygı göstererek bende akideyle ilgili bölümleri güncelleyerek daha net anlaşılması çabası içerisindeyim...


Konu açarken siz hocalarımdan katkı istemiştim..Tahmin ettiğimden çok katkı sağladığınızı gördükçe çok mutlu oldum...Örneğin müminlerin özellikleri kısmını üç hocamda Kuran’daki tasniflerine göre mükemmel açıklamışlardır...


Zaman, zaman siz değerli hocalarımla aramda farklı gördüğüm görüş ayrılıklarınıda konuyu işledikçe dile getirmeye çalışacağım...Benim şahsen islam ilimleri hususunda siz hocalarım kadar derin bilgim yoktur...


Bunun nedeni ben islamı çok ileriki yaşlarda öğrendim,tüm çabalarım ancak beni bu kadar olmaya getirmiştir....


Yazarlık öneriniz hakikaten beni çok memnun etmiştir.. Fakat dini konularda yazarlık yapacak kapasitede değilim hocam.. Gerek makalenin edebi anlamda yazılışı olsun, gerek Kuran’ın arapca metnine yani orjinalliğine hakim olmak hususunda olsun,yeterli kapasitede değilim hocam...Çünkü ben okul okumadım bunun eksikliği vardır bende...


Fizilal-il Kuran’ı işlerken eksik gördüğünüz kısımlarda bana katkı sağlamanız beni daha çok mutlu edecektir...


Rabbim size ve tüm ailenize huzurlu ve islam üzeri bir hayat sürdürmeyi nasip etsin....Amin.....
Mevlüd hocam


Müşrik, ehli-kitap,münafık,mürted ve müslüman bunların Kuran’daki tanımları ve islam hukukundaki yerleri......Bunu çalışmanızı çok arzu etmişimdir...

Muhsin hocam ağam la ağaya gelince,:) ben onu çok olgunlaşmış gördüm,sadece her konuya illaki cevap yetiştirme çabasınıda kontrol altına alabilirse çok mesafe kat etmiş olacağı kanısındayım..

Allah için onu çok seviyor,ona ve ailesine huzurlu ve islam üzeri bir hayat sürdürmelerini yüce rabbim nasip etsin....Amin.....

kamer34 22 Şubat 2012 22:29

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
ŞİRK ve MÜŞRİK
Surenin bu ayetlerinde sözünü ettiğimiz her üç grubun özellikleri tasvir edildikten sonra bütün insanlığa seslenen bir çağrı ile karşılaşırız. Bu çağrının içeriği; tüm insanların onurlu ve istikametli, arı ve duru, yapıcı ve yararlı, hidayete ve kurtuluşa erdirici tabloyu, yani takva sahiplerinin tablosunu seçme dileğidir. Yüce Allah şöyle buyuruyor:

21/22- Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratmış olan Allah'a kulluk ediniz ki; Allah'ın azabından korunabilesiniz. O ki, size yeri döşek, göğü tavan yaptı ve gökten su indirip onun aracılığı ile size rızık olarak topraktan çeşitli ürünler çıkardı. O halde O'na bile bile eşler koşmayınız.

Nitekim sahabilerden Abdullah b. Abbas bu konuda şöyle diyor:
"Burada kastedilen şirk o derece gizlidir ki, karanlık gecede kara ve pürüzsüz bir kayanın üzerinde yürüyen bir karıncanın ayak seslerinden daha hafif hissedilir. Bir kimsenin "Allah, senin ve benim hayatımız hakkı için..." "Eğer şu köpek olmasaydı, dün gece evimize hırsız girerdi" ya da "Eğer şu ördek olmasaydı eve hırsız girerdi" şeklinde konuşması veya bir adamın arkadaşına "Allah ve sen dilerseniz...", "Eğer Allah ile falanca olmasaydı..." demesi bu şirk türünün örneklerindendir.

Ayrıca başka bir hadisten öğrendiğimize göre, sahabilerden biri Peygamber efendimize "Eğer Allah ve sen dilerseniz" deyince Resulullah, adamı "Beni Allah'a eş mi koşuyorsun?" diye azarlamıştır.

İşte bu ümmetin ilk öncü kuşağı gizli şirki, Allah'a ortak koşmayı böyle görüyordu. Şimdi bakalım, biz bu kılıçtan keskin duyarlılığın, bu büyük Tevhid gerçeğinin neresindeyiz?!
Yahudiler, Peygamber efendimizin gerçek peygamber olduğu hususunda zihinlerde şüphe uyandırmaya çalışıyorlar, münafıklar da bu konuda kuşku duyuyorlardı.

Daha önce de Mekke müşrikleri ile diğer İslâm düşmanları aynı kuşkuyu taşımışlar ve bunu başkalarına da aşılamaya çalışmışlardı. İşte burada Kur'an-ı Kerim, bu kişilerin tümüne toptan meydan okuyor.

Çünkü yukardaki ayet "insanların tümü"ne seslenerek onları, bu konuyu tartışmasız çözüme kavuşturacak objektif bir tecrübe yolu ile tezlerini kanıtlamaya çağırıyor.

40- Ey İsrailoğulları, size bağışlamış olduğum nimetleri hatırlayın. Bana verdiğiniz sözü tutun ki, ben de size verdiğim sözü yerine getireyim. Ve sadece benden korkun.

41- Elinizin altındaki Tevrat'ı onaylayıcı olarak indirmiş olduğum Kur'an'da inanın; onu inkar edenlerin ilki olmayın; ayetlerimi bir kaç para karşılığında satmayın; yalnız benden çekinin.

42- Bile bile batılı hakkın üzerine örtüp hakkı bakışlardan gizlemeyin.

43- Namazı kılın, zekâtı verin ve rukûa varanlarla birlikte siz de rukûa', varın.

44- Siz kitabı okuduğunuz halde insanlara (başkalarına) iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Bunun yanlış olduğunu düşünemiyor musunuz?

45- Sabrederek ve namaz kılarak Allah'dan yardım dileyin. Hiç şüphesiz bu, Allah'a saygı gösterenlerden başkasına ağır gelir.

46- Onlar ki, Rabbleri ile buluşacaklarını, kesinlikle O'nun huzuruna döneceklerini bilirler.

İsrailoğulları'nın, yani yahudilerin tarihini inceleyenler yüce Allah'ın bu millete bağışladığı nimetlerin bolluğu ve onların bu bol nimetlere karşılık sergilemiş oldukları sürekli inkârcılık ve nankörlük karşısında hayret ederler. Bu ayetlerin ilk cümlesinde, yüce Allah onlara, daha sonra okuyacağımız ayetlerde ayrıntılı biçimde anlatacağı bu nimetleri toplu olarak hatırlatıyor.
Bu toptan hatırlatmanın gerekçesi, onları, kendisi ile aralarındaki ahde, antlaşmaya bağlı kalmaya çağırmak ve böylece kendilerine verdiği nimetlerin artmasını ve süreklilik kazanmasını hak etmelerini sağlamaktır...

(Medineweb ailesi şunu unutmayalım ki bizlerde Allah ile bir ahid yapmışız.... Bu konu her ne kadar yahudilere hitaben tasvir ediliyorsada sonuçta çağrısı geneldir...)

"Ey İsrailoğulları, size bağışlamış olduğum nimetleri hatırlayın. Bana verdiğiniz sözü tutun ki, ben de size verdiğim sözü yerine getireyim.'

Acaba bu ayette sözü edilen ahid (antlaşma) hangi ahiddir? Acaba bu ahid, yüce Allah'ın bu surenin daha önce okuduğumuz bir ayetinde

"Tarafımdan size bir yol gösterici geldiğinde kim benim hidayetime uyarsa onlar için korku yoktur ve onlar artık hiç üzülmezler."

Biçiminde dile getirdiği ahid midir? Yoksa Hz. Adem ile yüce Allah arasındaki bu sözleşmeden çok daha önce insan fıtratı ile yaratıcı arasında akdedilen "İnsanın Allah'ı tanıyacağı ve hiçbir ortak koşmaksızın sırf O'na kulluk edeceği" şeklinde ifade edebileceğimiz evrensel ahid mi kasdediliyor?

Bu ahdi açıklamaya, delil göstererek kanıtlamaya gerek yoktur. Çünkü bizzat insan fıtratı, doğal güdülerinin kılavuzluğu altında ona yönelir, fıtratı bu doğrultudan, ancak kışkırtma ve saptırma ayırabilir.

Yoksa bu ayette kasdedilen ahid, yüce Allah'ın İsrailoğulları'nın atası Hz. İbrahim ile yenilediği ve bu surenin daha sonra okuyacağımız bir ayetinde şu şekilde ifade edilen ahid midir?

"Rabbi, İbrahim'i bazı emirler ile imtihan edip de o da bunları tastamam yerine getirince Allah: "Ben seni insanlara önder yapacağım" dedi. İbrahim: "Soyumdan gelenler arasındanda önderler çıkar" dedi. Allah: "Zalimler benden olamazlar" dedi..: (Bakara Suresi, 124)

Yoksa burada sözü edilen ahid, yüce Allah'ın Tur dağını yahudilerin başları üzerine çıkararak, onlara içindeki emirlere sımsıkı sarılmalarını emrettiği zaman kesinleşen ve az sonra yeri gelince anlatacağımız özel ahid midir?

Aslında bu saydığımız ahidler özleri itibarı ile birdirler ve bu ortak öz de yüce Allah ile kulları arasında akdedilen "insanların kalpleri ile Allah'a bağlanmaları ve tüm varlıkları ile O'na teslim olmaları" şeklinde dile getirebileceğimiz ahiddir. İşte insanlığın tek dini budur.

Bütün peygamberlerin insanlığa sunup benimsetmeye çalıştığı ve iman kafilesinin yüzyıllar boyunca kendisine bayrak edindiği İslâm budur.

Yüce Allah yine bu ahde bağlılıklarının göstergesi olarak, yahudileri ellerindeki Tevrat'ı onaylayıcı olarak Peygamberimize indirmiş olduğu Kur'ana inanmaya, bu kitaba inananların ön safında yeralmaları gerekirken aceleci bir kararla onu ilk inkâr eden kimseler olmamaya çağırarak şöyle buyuruyor:

"Elinizin altındaki Tevrat'ı onaylayıcı olarak indirdiğim Kur'ana inanın, onu inkâr edenlerin ilki olmayın."

(Bizim de elimiz de bir kitap vardır...Fakat bizler de bazı tutumlarımız sebebiyle bazen kendi kitabımızı inkar yoluna gidebiliyoruz.. Bazı insanlar inkarı sadece şu cümlelerle ...Ben Kuran’ı inkar ediyorum...Denildiği takdirde kabul ediyorlar..Halbuki bu inkar etmenin sadece bir şeklidir....inkar.. kalp- ile....dil-ile...söz- ile....umursamamak ile...amel ile...de gerçekleşebilir... İnkar konusuyla ilgili Kuran çalışması olan arkadaşlardan ,çalışmalarını konunun altına asmalarını istirham ediyorum...okuyoruz.)

Hz. Muhammed'in getirdiği din, işte bu tek ve ölümsüz dinden başka bir şey değildir. O, ortak dinin son şeklini oluşturur. O ilâhî mesajlar zincirinin son halkası, insanlık tarihinin başlangıcından beri sürekli yürürlükte kalan ilâhi ahdin devamıdır.

Bu niteliği ile o, geçmişe kanatlarını gererken, gelecekte tüm insanlığın da elinden tutar; "Eski Ahid" ile "Yeni Ahdi" bünyesinde birleştirir("Eski Ahid"; Tevrat, "Yeni Ahid"; İncil demektir.); geçmişten kalan mesaj birikimine, insanlığın uzun geleceği boyunca yüce Allah tarafından iyi ve yararlı görülen yenilikleri ekler; bu bütünleştirici potada, bütün insanları birbirine aşina kardeşler olarak biraraya getirir; onları Allah'ın ahdinin ve dininin potasında kaynaştırır; gruplar, kümeler, kavimler ve milletler halinde parçalanmalarını önler; onları, Allah'ın kulları olarak, insanlık şafağının alacakaranlığından beri değişmemiş olan İlâhî ahde bağlı kalarak bu ortak değerlerde buluşmaya çağırır.

Bunlara ek olarak yüce Allah, yahudileri, özel çıkarlarını ön planda tutarak dünyalık menfaatler karşılığı Ahireti satmamaya ve ellerindeki Tevrat'ı onaylayan Kur'an-ı Kerim'i inkâr etmemeye çağırıyor.

Bu uyarı özellikle, müslüman oldukları takdirde mevkilerini kaybedeceklerinden, elde ettikleri menfaat ve imtiyazları yitireceklerinden korkan yahudi din adamlarına yöneliktir.

Yüce Allah onları sırf kendisinden çekinmeye, sadece kendisinden korkmaya çağırarak şöyle buyuruyor:

"Benim ayetlerimi az bir paha karşılığında satmayın, yalnız benden çekinin"

Anlaşılan; para, mal ve dünyalık kazanç, yahudinin eskiden beri karşı durulmaz tutkusudur. Burada yasaklanan ücret; yahudi hahamlarının, yaptıkları dini hizmetler ve verdikleri uydurma fetvalar karşılığında aldıkları paralar olabilir.
Sözkonusu hahamlar Kur'an-ı Kerim'in çeşitli yerlerinde anlatıldığı gibi, toplumlarının zenginlerini ve ileri gelenlerini cezaya çarpılmaktan kurtarmak amacı ile dinlerinin hükümlerini tahrif ederlerdi. Onların bütün bu yetki ve avantajları elde tutmaya devam edebilmeleri, halklarının İslâm'a girmesini önlemelerine bağlı idi.

Çünkü eğer halkları müslüman olursa liderliklerini kaybederlerdi. Şunu da ifade edelim ki, sahabî ve onlardan sonra gelen tabiinin bildirdiklerine göre, yüce Allah'ın ayetlerine inanmanın Ahirette kazandıracağı sonuçla karşılaştırıldığında dünyanın tümü: "birkaç para"dır.

Yüce Allah yukardaki ayetlerin devamında, yahudileri, müslüman toplumunda düşünce karmaşası meydana getirmek, kuşku ve kargaşalık çıkarmak amacıyla bile bile batıl ile örterek hakkı insanların gözlerinden gizleme huylarındanvazgeçmeye çağırarak şöyle buyuruyor:

"Bile bile batılı hakkın üzerine örtüp hakkı bakışlardan gizlemeyin."

Kur'an-ı Kerim'in bir çok yerde belirttiği gibi yahudiler, önlerine çıkan her fırsatta hakkı batıl ile örtmüşler, bunları birbirine karıştırmışlar ve hakkı gözlerden saklamışlardır. Bunun sonucu olarak, İslâm toplumunda sürekli bir fitne, kargaşa ve bölücülük unsuru olmuşlardır. Kur'an-ı Kerim'in önümüzdeki sayfalarında bu konuda çok şey okuyacağız.

Daha sonra, yukardaki ayetlerde, yahudiler, iman kervanına katılmaya, müslümanların safına girmeye, farz ibadetleri yerine getirmeye ve ötedenberi huy edinmiş oldukları kopukluktan ve çirkin taassuptan sıyrılmaya çağrılıyor:

"Namazı kılın, zekâtı verin ve rukûa varanlar ile birlikte siz de rukûa varın."

Arkasından, müşrikler arasında Ehl-i Kitap olmalarının sonucu olarak başkalarını iman etmeye çağırırken kendi halklarını eski dinlerini onaylayan Allah'ın dinine inanmaktan alıkoymalarından dolayı -özellikle hahamları- kınanarak şöyle buyuruluyor:

(Burda dikkat edilmesi gereken bir ayırım göze çarpmaktadır.. Şehit Yahudiler ve müşrikler diye iki farklı insan gruplaması yapmaktadır.. la diyebilmek abim senin dikkatine...peki o halde yahudiler müşrik değillermiydi... la abim bunun cevabını senden bekliyorum....)

"Siz kitabı okuduğunuz halde insanlara (başkalarına) iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Bunun yanlış olduğunu düşünemiyor musunuz?"

Bu ayet, her ne kadar en başta yahudilerin sergiledikleri sosyal bir olaya dönük ise de, insan psikolojisinin ve özellikle din adamlarının önemli ve sürekli bir eğilimini açığa vurması bakımından sırf belirli bir millete ya da bir milletin belirli bir kuşağına özgü bir kınama sayılamaz.

(...Allah rahmet eylesin..) bir hanım üyemiz şöyle demişti... kafirler hakkında inen ayetleri sanki bize hitap ediyormuş gibi bizim üzerimize yorumluyorlar...evet aynen böyle demişti...okuyoruz....)

Dinin coşkun ve sürükleyici bir inanç sistemi olma niteliğini yitirerek bir meslek, bir sanat olmaya yüz tuttuğu durumlarda din adamlarının başına gelen en önemli musibet şudur.

Bu adamlar kalplerinin inanmadığı sözleri dilleri ile söylerler... İyiliği başkalarına emrederler, fakat bunu kendileri yapmazlar... Başkalarını iyilik yapmaya çağırırlar, ama kendi davranışlarında sözlerinin izine rastlanmaz...

İlâhî kitabın sözlerini değiştirirler, dinin kesin nasslarını çeşitli amaçlar ve ihtiraslar doğrultusunda yorumlarlar...

Tıpkı yahudi hahamlarının yapa geldikleri gibi; servet ve mevki sahiplerinin amaç ve ihtiraslarına destek sağlamak, onlara haklılık kazandırmak için görünüşte dinî nasslar ile bağdaştırdıkları ama gerçek dinin özüne taban tabana zıt düşen fetvalar ve yorumlar üretirler.

Başkalarını iyiliğe çağırıp da bu çağrıya ters düşen davranışlarla ortaya çıkmak, insanların vicdanlarında sadece bu çağrıyı seslendirenlere karşı değil, çağrı konusu olan davaya karşı da şüphe uyandıran büyük bir musibettir. Bu musibet, insanların kalplerinde ve kafalarında kargaşa doğurur. Çünkü bir yandan parlak sözler dinlerken öbür yandan çirkin davranışlar gören insanlar, sözle davranış arasındaki bu çelişki karşısında bocalarlar; inançlarının ruhlarında tutuşturduğu ateşin harareti söner; imanın kalblerinde parıldattığı aydınlık kaybolur; din adamlarına karşı güvenlerini yitirdikten sonra artık bu adamlar tarafından temsil edilen dinin kendisine karşı da güvenlerini kaybederler.
İnanmış bir kalpden kaynaklanmayan söz ne kadar cazibeli, sarsıcı ve heyecanlandırıcı olursa olsun ölü ve soğuk bir ses yığınına dönüşmeye mahkûmdur. İnsanın söylediği söze gerçek anlamda inanmış sayılabilmesi için, kendi uygulamaları ile sözlerine tercüman olması, ağzından çıkan sözün davranışlarına yansıması gerekir.

(Buralar çok önemli....)

O zaman sözleri cazibeli ve etkili olmasa bile insanlar kendisine inanırlar, sözlerine güven duyarlar. O zaman onun sözleri gücünü cazibeli olmalarından değil, gerçek oluşlarından; güzelliklerini şimşek gibi çakmalarından değil, realiteye uygun olmalarından alırlar. Başka bir deyimle bu tür sözler yaşayan gerçek hayattan kaynaklandıkları için canlı bir enerji birikimine dönüşürler.
Bununla birlikte sözle hareketin, inançla davranışın birbiri ile uyuşması basit bir şey, asfalt bir yol değildir. Bu iş; özel bir çabayı, bazı sıkıntılara katlanmayı, kararlı bir girişimi, yüce Allah ile sıkı sıkıya ilişkili olmayı, O'ndan sürekli yardım dilemeyi ve O'nun hidayetine sığınmayı gerektirir.

Bundan dolayı, Kur'an-ı Kerim, önce karşısına dikilen yahudileri ve dolaylı olarak bütün insanları sabır ve namaz kılma yolu ile yüce Allah'tan yardım istemeye çağırıyor. Yahudilerin, gerek Medine'de yararlandıkları liderlik konumlarını ve gerekse elde ettikleri "az bir paha"yı -Bu bir kaç para ister din hizmetleri karşılığında ele geçirdikleri kazanç, isterse genel olarak tüm dünya malı anlamına gelsin- bir yana bırakarak doğru olduğunu bildikleri gerçeği tercih etmeleri ve başkalarını saflarına katılmaya çağırdıkları iman kervanı içinde bizzat yeralmaları beklenirdi. Bu da güçlü, cesur, fedakâr olmayı, sabır ve namaz kılma yolu ile yüce Allah'tan yardım istemeyi gerektiriyordu.

"Sabrederek ve namaz kılarak Allah'dan yardım dileyin. Hiç şüphesiz, bu, Allah'a saygı gösterenlerden başkasına ağır gelir. Onlar ki, Rabbleri ile buluşacaklarını, mutlaka O'nun huzuruna döneceklerini bilirler."

Yani bu ayetin dile getirdiği gerçeği kabul etme çağrısı, yüce Allah'a saygı duyanların, bütün varlıkları ile O'nun önünde boyun eğenlerin, O'nun korkusunu yüreklerinde taşıyıp kendisinden çekinenlerin, O' nunla buluşacaklarından ve O'nun huzuruna döneceklerinden hiç kuşkusu olmayanların dışındakilere zor, ağır ve sıkıntılı gelir.

Devam edecek inşAllah.......

bilinmez 22 Şubat 2012 22:49

Cevap: "Seyyid Kutub kimidir...?"
 
Muhsin hocam ağam la ağaya gelince,[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] ben onu çok olgunlaşmış gördüm,sadece her konuya illaki cevap yetiştirme çabasınıda kontrol altına alabilirse çok mesafe kat etmiş olacağı kanısındayım..

Allah için onu çok seviyor,ona ve ailesine huzurlu ve islam üzeri bir hayat sürdürmelerini yüce rabbim nasip etsin....Amin.....KAMER34TEN ALINTI..


Hocam gücüm nispetince oda islama göre sakat olan konuları dile getirenlerin bakış açılarını kurana yönlendirmek için cehd ediyorum..Toplumsal bi yanlışa sürüklenen ve batılı hak gören bi toplumda yaptıklarım aslında çok az bile buluyorum,Allah sizdende razı olsun ve sizide benide müslüman olarak öldürsün...yinede tafsiyenizi düşünecem inşaallah...


SAAT: 08:29

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306