Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM GÜNCEL.::. > Üyelerimizin Tanışma Bölümü > Anket'ler-Röportaj'lar

Konu Kimliği: Konu Sahibi AŞK'ÜL İSLAM,Açılış Tarihi:  02 Kasım 2010 (00:14), Konuya Son Cevap : 15 Ocak 2015 (09:21). Konuya 1 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 02 Kasım 2010, 00:14   Mesaj No:1
Medineweb Sadık Üyesi
AŞK'ÜL İSLAM - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:AŞK'ÜL İSLAM isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 38
Üyelik T.: 30Haziran 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:43
Mesaj: 984
Konular: 245
Beğenildi:29
Beğendi:0
Takdirleri:146
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Muhammed ve İnançlılar / Röportaj

Muhammed ve İnançlılar / Röportaj

Röportaj: Ezgi Başaran / Radikal

Harvard Üniversitesi Yayınları’ndan birkaç ay önce çıkan kitabı ‘Muhammad and the Believers’ (Muhammed ve İnançlılar) İslam alimleri arasındaki kapalı devre tartışmayı su yüzüne çıkardı. Batı medyası Donner’ın kitabındaki erken dönem İslam’ın Yahudileri ve Hıristiyanları nasıl kapsadığına dair tezlerini çok sevdi. Çünkü bu, İslam’ın hoşgörülü ve kapsayıcı bir anlayıştan doğduğuna delaletti. "Hz. Muhammed ekümenik bir liderdi" dediği için ise birçok akademisyen onu aşırı revizyonist bulup eleştirdi. Tek çare tartışmanın kahramanı Prof. Donner’la konuşmaktı.

Başlamadan önce; inanç ve din tanımlarınızı alabilir miyim?

İnanç, herhangi bir şeye karşı duyulan emin itikattır. Din ise inancın belli ritüellerle tatbik edilmesi. İnanç geniş bir kavramdır, din daha dar.

Hz. Muhammed zamanında Medine’deki ‘İnançlılar Hareketi’nden (Believers Movement)’ sözediyorsunuz. Kimdir bu hareketin mensupları?

500 kişi kadar bir topluluk bu. Hıristiyanlar, Museviler, Müslümanlar bu hareketin parçaları. Ortak özellikleri; ahret inancı, ahrette ruhunun kurtulması için Tanrı’nın kurallarına göre dürüst ve adil yaşamak… Bana göre bu hareket kıyamet gününün de çok yakın olduğuna inanıyordu.

Öyleyse siz diyorsunuz ki; Hz. Muhammed Hıristiyanları ve Musevileri de kapsayan ekümenik bir liderdi… Bunu kanıtlayabilecek belgeler var mı?

İbni İshak’ın siyerinde (hayat hikâyesi) yer alan Medine Vesikası (Sahifa Belgesi) bir kanıt olarak görülebilir. Bu belgede Museviler ümmetin bir parçası olarak ifade edilir. Yani Museviler Hz. Muhammed’in cemaatindendir. Kuran’da da Ehl-i Kitab’ın dürüst üyelerinin de cennete gideceğinden söz eden pasajlar var, burada sözü edilen üyeler Hıristiyan ve Musevilerdir. Ne demek bu? Kuran’a inananlar gibi ‘İnançlılar Hareketi’nin’ diğer üyeleri de ahrette eşittir.

İslam inancının bu ilk zamanlardaki kapsayıcılığı mı Hıristiyanları ve Musevileri Hz. Muhammed’in cemaatine çekti?

İslam inancı yerine şöyle diyelim: Hz. Muhammed’in yedinci yüzyılda öne sürdüğü kurallar zaten birçok Musevi ve Hıristiyan’ın kabul ettiği kurallardı.

Yani Hz. Muhammed’in cemaatinde herkes tek Tanrı’ya inanıyor ama bazısı Kuran’ı bazısı İncil’i temel alıyor?

Tabii, İnançlılar Hareketi, Kuran İnançlılar, İncil İnançlılar ve Tevrat İnançlılar diye ayrılıyordu. İlk zamanlarda Müslüman kelimesi kullanılmıyordu örneğin.

Müslüman deyişi 8.yüzyılda “Müslüman kelimesinin yaygın olarak kullanılması ancak 8’inci yüzyılda oldu” diyorsunuz zaten. Fakat Kuran’da bu deyiş var…

Evet ama cemaati tanımlayan ortak bir payda olarak kullanılmıyordu. 7’nci yüzyıla ait belgeler mümin ve muhacir kelimelerine işaret ediyor.

Öyleyse Hz. Muhammed’in vefatından önce Müslüman olmak ne demekti, sonrasında bu kimlik nasıl değişti?

Hz. Muhammed’i tanıyan İnançlılar, hatta peygamberin kendisi bile kıyamet gününün onun ölümünden önce geleceğini düşünüyordu. Bu yüzden Hz. Muhammed’in vefatıyla büyük bir hayal kırıklığı yaşandı. Hatta siyer raporlarına göre Ömer İbni El Hattab peygamberin ölümünü inkâr etmişti. Buradan şu sonuca varabiliriz: Peygamberin ölümünden sonra inançlılar kendilerini daha az güvende hissetiler.

Buraya kadar söyledikleriniz, İslam’ın biricikliğini sorgulanabilir hale getirmiyor mu?

Şunu netleştirelim: Burada İslam’dan söz etmiyoruz, İnançlılar Hareketi’nden söz ediyoruz. Elbette İslam bu İnançlılar Hareketi’nden doğdu ama bugün anladığımız İslam dini halini Hz. Muhammed öldükten neredeyse 100 yıl sonra aldı. Dolayısıyla ekümenik olan İslam değil, İnançlılar Hareketi’ydi. Kuran İnançlılar 7’nci yüzyılın sonlarına doğru kendilerini ‘Müslüman’ olarak tanımlamaya başladılar. Artık onlara göre inançlı olmak sadece Kuran’a ve Muhammed’e inanmak demekti.

Kitabınızda “Bu ayrışmanın gerçekleşmesinde Emeviler’in payı var” diyorsunuz. Neden?

680-750 yılları arasında İnançlılar Hareketi’nden Hıristiyanları ve Musevileri ayırdılar. Böylelikle farklı bir dini söylemi olan, ekümenik bir kökten gelen ama artık herkesi kapsamayan İslam doğdu. Hıristiyan ve Musevileri soyutlamanın Emevi hükümdarları tarafından alınmış politik bir karar olabileceğini düşünüyorum. Bu ayrışmanın nasıl ve tam olarak neden gerçekleşmiş olduğu hâlâ kesin olarak bilinmiyor.

İslam’ı ayrıştıran Abdü'l-Melik

Emevi hükümdarlarından Abdül Melik’e neden özel önem atfediyorsunuz?

Abdül Melik ve ondan sonra gelenler şuna kani oldu: Siyasi ve dini hükümranlığımızı meşrulaştırmak için cemaatimizi kesin sınırlarla tanımlamamız gerek. Çoğunluğu Araplar’dan oluşan Kuran İnançlı halkını daha geniş tek tanrılı cemaatten ayırmalıydı. Bu arada Abdül Melik’in ve sonra gelen Emevi hükümdarlarının gerçekten Kuran’ın tanrının sözü olduğuna inandıklarını düşünüyorum. Yani bu ayrıştırma safi siyasi bir stratejiden veya ikiyüzlülükten kaynaklanmıyordu.

Bu ayrıştırma politikası İslam kültürünü nasıl etkiledi?

Kesin olarak bilemem fakat şunu söyleyebilirim: İslam’ın ekümenik bir kökenden gelmesi Yahudi ve Hıristiyan geleneklerinin bilincinde olmasına, bu üç dinin ortaçağda birbirleriyle diyalog halinde evrilmesine neden oldu. Anlayacağınız bu üç din birlikte büyüyen üç farklı kardeş gibiydi.

Sizin İslam’ın yayılmasıyla ilgili de farklı bir argümanınız var…


Yayılma mevzuunu iki türlü incelemek gerek: Biri devlet mantığında yayılma, diğeri dinin yayılması. Devlet olarak yayılırken Bizans ve Sasani ordularıyla çeşitli krizler yaşansa da birçok bölge İnançlılar Hareketi tarafından zaten ‘emilmiş’ vaziyetteydi. Şehirler ve ülkelerin belirli bölgeleri işgal edilmiş, siyaseten el değiştirmiş, halklar Şam ve Medine’deki yeni hükümetlere vergi verir duruma gelmişti. İşgal edilen topraklardaki halkların üstünde İslam’a geçin diye bir baskı kurulmuyordu çünkü onlar zaten tek tanrılı dinlerin mensubuydu. O dönemde Hıristiyan ya da Yahudilerin ibadethanelerine zarar verilmediğine dair arkeolojik bulgular bu durumu doğruluyor. Yani sanılanın aksine bu yayılma yakma yıkma yoluyla değil rejim değişikliğiyle gerçekleşmişti.

Temel gaye İslam’ı yaymak değil gibi bir sonuç çıkarıyorum sözlerinizden?

Zaten temel gayenin ne olduğu belirsiz. Akademisyenler arasında bir taraf diyor ki; amaç kıyamet günü için anahtar merkez olan Kudüs’ün İnançlılar Hareketi’nin kontrolünde olmasıydı. ‘Günahkar’ Bizans’tan ve Sasani’lerden kurtulup dürüst bir halk yaratmaktı diyen var. Bir diğer tarafa göre ise Kuran’ın çeşitli ayetlerinde yer alan “Allah, İnançlılar’a dünyaya hâkim olma gücü verdi” sözü yayılma için motivasyon olmuştu. Ben bu sonuncusuna pek inanmıyorum çünkü İnançlılar Hareketi yerleştikleri topraklardaki halkları evlerinden etmemiş, sadece vergi almıştır.

İyi ama bu topraklarda yaşayan Yahudi ve Hıristiyanlar neden İslam’ı seçiyor öyleyse?

Bir kısmı şüphesiz İslam’ın temel doktrinlerindeki basitlik ve netlikten etkilendiler, bir kısmı sosyal ve siyasi sebepler nedeniyle İslam’ı seçtiler. Bu sürecin yavaş ilerlediğini söyleyebilirim: En iyi tahminle Yakın Doğu’nun yüzde 50’sinin Müslüman olması 800 yılı ve sonrasındadır. Yani Hz. Muhammed’in ölümünden neredeyse 200 yıl sonra. Erken dönem halifelerin ve Emevilerin devrinde Müslümanlar hâlâ azınlıktaydı, bunu unutmayın.

Konuştuklarımızdan çıkardığım bir sonuç da akademisyenlerin İslam’ın kökeniyle ilgili sağlam belgelere ulaşma sıkıntısı var. Doğru mu?

Elbette. Kuran önemli bir kaynak ama bilimsel bir temel olarak alınması güç. Onun dışında çeşitli sikkeler, papirüsler ve tabii Medine Vesikası var. 7’nci yüzyıla ait edebi kaynaklar ise biraz sorunlu çünkü hangisinin otantik hangisinin eklemelerle bugüne ulaştığını kestiremiyoruz. En hayati mesele şu anda bu.

Eski paralarda Hıristiyan motifler var çünkü...

Prof. Ahmet Turan Yüksel - Selçuk Üniversitesi İslam Tarihi Bölümü

Hz. Muhammed’in Hıristiyanları ve Yahudileri ümmetinin bir parçası olarak kabul ettiği doğru. Örneğin Arap şehirlerinde yaşayan Hıristiyan ve Yahudilerin can ve mal güvenliğini sağlama yükümlülüğü vardı. 800’lü yıllarda Arap hükümdarlardan kalma sikkelerde Hıristiyan motiflere rastlanmasının sebebi de şu: Emevi döneminde devlet yönetimi olarak Bizans örnek alınıyor. Ama Abdül Melik paraları ve kayıtları Arapça’ya çevirtiyor. O döneme kadar Bizans ve İran paraları kullanılıyor. Bu yüzden Hıristyan motiflerle karşılaşıyoruz.

İslam Abbasiler döneminde farklı bir din haline geldi

Nicholas Wade - “İnanç İçgüdüsü (The Faith Instinct)” kitabının yazarı

İslam’ın kökeniyle ilgili iki farklı görüş var: Biri Hz. Muhammed’in hayatını anlatan menkıbeleri (Siyer), Hadisleri ve Kuran tefsirlerini temel alarak İslam’ın 622 yılında bir dine dönüştüğünü söyler. İkinci görüş Kuran’dan bağımsız olarak döneme ait tarihi belgelerin incelenmesini öngörür. Bu ikinci görüşü savunan revizyonistlerin bugünlerde çok tartışılan savı şu aslında: “Muaviye ve Abdül Melik’in parçası olduğu Emevi Hanedanlığı’nı yıkan Abbasiler Mekke’yi kutsal şehir haline getirdi, Emeviler’in inancını Araplaştırdı ve ancak o dönemde İslam farklı bir din haline dönüştü.”

Evet ekümenikti ama siyasi olarak

Prof. Hayrettin Karaman - İslam hukukçusu

Bu zatın (Fred Donner) sözünü ettiği Medine Vesikası’nda diyor ki; “Müslümanlar, Yahudiler ve diğerleri bir ümmettir.” Ama bu tabir dini değil siyasi. Sıra dine gelince aynı vesikanın 16’ncı maddesinde şu ifadeyle karşılaşıyoruz: “Yahudilerin dini kendinedir, Müslümanlarınki kendinedir.” O vesika siyasi birlik, kurucu devlet vesikası, dini birliğe kanıt gösterilemez. Evet Hz. Muhammed ekümenik bir liderdi ama siyasi olarak.

Radikal
__________________
KUL HAKKINI ÖDEYEMEMEKTEN ENDİŞE EDEN İNSAN, ÖNCE ALLAH\'IN HAKKINA TECAVÜZ EDİŞİNİN SORUMLULUĞUNDAN KORKSUN !..
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi AŞK'ÜL İSLAM 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
İnsana Tapmanın Kuranı Kerimdeki Karşılığı Kur'ân-ı Kerim Genel Medineweb 1 2722 01 Ocak 2013 15:58
Muhammed ve İnançlılar / Röportaj Anket'ler-Röportaj'lar EyMeN&TaLhA 1 2635 02 Kasım 2010 00:14
Ebuzerr / (Ali Şeriati) Ashab-Kiram(r.a) Mihrinaz 5 4614 16 Temmuz 2010 00:33
BAKMAK YETMEZ.... Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler Mihrinaz 4 2109 24 Nisan 2010 14:15
İN'SANLARDAN... Serbest Kürsü Beytül Ahzan 3 2064 02 Mart 2010 21:27

Alt 15 Ocak 2015, 09:21   Mesaj No:2
Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:EyMeN&TaLhA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 21422
Üyelik T.: 08 Kasım 2012
Arkadaşları:36
Cinsiyet:
Mesaj: 3.299
Konular: 784
Beğenildi:131
Beğendi:34
Takdirleri:141
Takdir Et:
Standart Cevap: Muhammed ve İnançlılar / Röportaj

Alıntı:
AŞK'ÜL İSLAM Üyemizden Alıntı Mesajı göster
Röportaj: Ezgi Başaran / Radikal

Harvard Üniversitesi Yayınları’ndan birkaç ay önce çıkan kitabı ‘Muhammad and the Believers’ (Muhammed ve İnançlılar) İslam alimleri arasındaki kapalı devre tartışmayı su yüzüne çıkardı. Batı medyası Donner’ın kitabındaki erken dönem İslam’ın Yahudileri ve Hıristiyanları nasıl kapsadığına dair tezlerini çok sevdi. Çünkü bu, İslam’ın hoşgörülü ve kapsayıcı bir anlayıştan doğduğuna delaletti. "Hz. Muhammed ekümenik bir liderdi" dediği için ise birçok akademisyen onu aşırı revizyonist bulup eleştirdi. Tek çare tartışmanın kahramanı Prof. Donner’la konuşmaktı.

Başlamadan önce; inanç ve din tanımlarınızı alabilir miyim?

İnanç, herhangi bir şeye karşı duyulan emin itikattır. Din ise inancın belli ritüellerle tatbik edilmesi. İnanç geniş bir kavramdır, din daha dar.

Hz. Muhammed zamanında Medine’deki ‘İnançlılar Hareketi’nden (Believers Movement)’ sözediyorsunuz. Kimdir bu hareketin mensupları?

500 kişi kadar bir topluluk bu. Hıristiyanlar, Museviler, Müslümanlar bu hareketin parçaları. Ortak özellikleri; ahret inancı, ahrette ruhunun kurtulması için Tanrı’nın kurallarına göre dürüst ve adil yaşamak… Bana göre bu hareket kıyamet gününün de çok yakın olduğuna inanıyordu.

Öyleyse siz diyorsunuz ki; Hz. Muhammed Hıristiyanları ve Musevileri de kapsayan ekümenik bir liderdi… Bunu kanıtlayabilecek belgeler var mı?

İbni İshak’ın siyerinde (hayat hikâyesi) yer alan Medine Vesikası (Sahifa Belgesi) bir kanıt olarak görülebilir. Bu belgede Museviler ümmetin bir parçası olarak ifade edilir. Yani Museviler Hz. Muhammed’in cemaatindendir. Kuran’da da Ehl-i Kitab’ın dürüst üyelerinin de cennete gideceğinden söz eden pasajlar var, burada sözü edilen üyeler Hıristiyan ve Musevilerdir. Ne demek bu? Kuran’a inananlar gibi ‘İnançlılar Hareketi’nin’ diğer üyeleri de ahrette eşittir.

İslam inancının bu ilk zamanlardaki kapsayıcılığı mı Hıristiyanları ve Musevileri Hz. Muhammed’in cemaatine çekti?

İslam inancı yerine şöyle diyelim: Hz. Muhammed’in yedinci yüzyılda öne sürdüğü kurallar zaten birçok Musevi ve Hıristiyan’ın kabul ettiği kurallardı.

Yani Hz. Muhammed’in cemaatinde herkes tek Tanrı’ya inanıyor ama bazısı Kuran’ı bazısı İncil’i temel alıyor?

Tabii, İnançlılar Hareketi, Kuran İnançlılar, İncil İnançlılar ve Tevrat İnançlılar diye ayrılıyordu. İlk zamanlarda Müslüman kelimesi kullanılmıyordu örneğin.

Müslüman deyişi 8.yüzyılda “Müslüman kelimesinin yaygın olarak kullanılması ancak 8’inci yüzyılda oldu” diyorsunuz zaten. Fakat Kuran’da bu deyiş var…

Evet ama cemaati tanımlayan ortak bir payda olarak kullanılmıyordu. 7’nci yüzyıla ait belgeler mümin ve muhacir kelimelerine işaret ediyor.

Öyleyse Hz. Muhammed’in vefatından önce Müslüman olmak ne demekti, sonrasında bu kimlik nasıl değişti?

Hz. Muhammed’i tanıyan İnançlılar, hatta peygamberin kendisi bile kıyamet gününün onun ölümünden önce geleceğini düşünüyordu. Bu yüzden Hz. Muhammed’in vefatıyla büyük bir hayal kırıklığı yaşandı. Hatta siyer raporlarına göre Ömer İbni El Hattab peygamberin ölümünü inkâr etmişti. Buradan şu sonuca varabiliriz: Peygamberin ölümünden sonra inançlılar kendilerini daha az güvende hissetiler.

Buraya kadar söyledikleriniz, İslam’ın biricikliğini sorgulanabilir hale getirmiyor mu?

Şunu netleştirelim: Burada İslam’dan söz etmiyoruz, İnançlılar Hareketi’nden söz ediyoruz. Elbette İslam bu İnançlılar Hareketi’nden doğdu ama bugün anladığımız İslam dini halini Hz. Muhammed öldükten neredeyse 100 yıl sonra aldı. Dolayısıyla ekümenik olan İslam değil, İnançlılar Hareketi’ydi. Kuran İnançlılar 7’nci yüzyılın sonlarına doğru kendilerini ‘Müslüman’ olarak tanımlamaya başladılar. Artık onlara göre inançlı olmak sadece Kuran’a ve Muhammed’e inanmak demekti.

Kitabınızda “Bu ayrışmanın gerçekleşmesinde Emeviler’in payı var” diyorsunuz. Neden?

680-750 yılları arasında İnançlılar Hareketi’nden Hıristiyanları ve Musevileri ayırdılar. Böylelikle farklı bir dini söylemi olan, ekümenik bir kökten gelen ama artık herkesi kapsamayan İslam doğdu. Hıristiyan ve Musevileri soyutlamanın Emevi hükümdarları tarafından alınmış politik bir karar olabileceğini düşünüyorum. Bu ayrışmanın nasıl ve tam olarak neden gerçekleşmiş olduğu hâlâ kesin olarak bilinmiyor.

İslam’ı ayrıştıran Abdü'l-Melik

Emevi hükümdarlarından Abdül Melik’e neden özel önem atfediyorsunuz?

Abdül Melik ve ondan sonra gelenler şuna kani oldu: Siyasi ve dini hükümranlığımızı meşrulaştırmak için cemaatimizi kesin sınırlarla tanımlamamız gerek. Çoğunluğu Araplar’dan oluşan Kuran İnançlı halkını daha geniş tek tanrılı cemaatten ayırmalıydı. Bu arada Abdül Melik’in ve sonra gelen Emevi hükümdarlarının gerçekten Kuran’ın tanrının sözü olduğuna inandıklarını düşünüyorum. Yani bu ayrıştırma safi siyasi bir stratejiden veya ikiyüzlülükten kaynaklanmıyordu.

Bu ayrıştırma politikası İslam kültürünü nasıl etkiledi?

Kesin olarak bilemem fakat şunu söyleyebilirim: İslam’ın ekümenik bir kökenden gelmesi Yahudi ve Hıristiyan geleneklerinin bilincinde olmasına, bu üç dinin ortaçağda birbirleriyle diyalog halinde evrilmesine neden oldu. Anlayacağınız bu üç din birlikte büyüyen üç farklı kardeş gibiydi.

Sizin İslam’ın yayılmasıyla ilgili de farklı bir argümanınız var…


Yayılma mevzuunu iki türlü incelemek gerek: Biri devlet mantığında yayılma, diğeri dinin yayılması. Devlet olarak yayılırken Bizans ve Sasani ordularıyla çeşitli krizler yaşansa da birçok bölge İnançlılar Hareketi tarafından zaten ‘emilmiş’ vaziyetteydi. Şehirler ve ülkelerin belirli bölgeleri işgal edilmiş, siyaseten el değiştirmiş, halklar Şam ve Medine’deki yeni hükümetlere vergi verir duruma gelmişti. İşgal edilen topraklardaki halkların üstünde İslam’a geçin diye bir baskı kurulmuyordu çünkü onlar zaten tek tanrılı dinlerin mensubuydu. O dönemde Hıristiyan ya da Yahudilerin ibadethanelerine zarar verilmediğine dair arkeolojik bulgular bu durumu doğruluyor. Yani sanılanın aksine bu yayılma yakma yıkma yoluyla değil rejim değişikliğiyle gerçekleşmişti.

Temel gaye İslam’ı yaymak değil gibi bir sonuç çıkarıyorum sözlerinizden?

Zaten temel gayenin ne olduğu belirsiz. Akademisyenler arasında bir taraf diyor ki; amaç kıyamet günü için anahtar merkez olan Kudüs’ün İnançlılar Hareketi’nin kontrolünde olmasıydı. ‘Günahkar’ Bizans’tan ve Sasani’lerden kurtulup dürüst bir halk yaratmaktı diyen var. Bir diğer tarafa göre ise Kuran’ın çeşitli ayetlerinde yer alan “Allah, İnançlılar’a dünyaya hâkim olma gücü verdi” sözü yayılma için motivasyon olmuştu. Ben bu sonuncusuna pek inanmıyorum çünkü İnançlılar Hareketi yerleştikleri topraklardaki halkları evlerinden etmemiş, sadece vergi almıştır.

İyi ama bu topraklarda yaşayan Yahudi ve Hıristiyanlar neden İslam’ı seçiyor öyleyse?

Bir kısmı şüphesiz İslam’ın temel doktrinlerindeki basitlik ve netlikten etkilendiler, bir kısmı sosyal ve siyasi sebepler nedeniyle İslam’ı seçtiler. Bu sürecin yavaş ilerlediğini söyleyebilirim: En iyi tahminle Yakın Doğu’nun yüzde 50’sinin Müslüman olması 800 yılı ve sonrasındadır. Yani Hz. Muhammed’in ölümünden neredeyse 200 yıl sonra. Erken dönem halifelerin ve Emevilerin devrinde Müslümanlar hâlâ azınlıktaydı, bunu unutmayın.

Konuştuklarımızdan çıkardığım bir sonuç da akademisyenlerin İslam’ın kökeniyle ilgili sağlam belgelere ulaşma sıkıntısı var. Doğru mu?

Elbette. Kuran önemli bir kaynak ama bilimsel bir temel olarak alınması güç. Onun dışında çeşitli sikkeler, papirüsler ve tabii Medine Vesikası var. 7’nci yüzyıla ait edebi kaynaklar ise biraz sorunlu çünkü hangisinin otantik hangisinin eklemelerle bugüne ulaştığını kestiremiyoruz. En hayati mesele şu anda bu.

Eski paralarda Hıristiyan motifler var çünkü...

Prof. Ahmet Turan Yüksel - Selçuk Üniversitesi İslam Tarihi Bölümü

Hz. Muhammed’in Hıristiyanları ve Yahudileri ümmetinin bir parçası olarak kabul ettiği doğru. Örneğin Arap şehirlerinde yaşayan Hıristiyan ve Yahudilerin can ve mal güvenliğini sağlama yükümlülüğü vardı. 800’lü yıllarda Arap hükümdarlardan kalma sikkelerde Hıristiyan motiflere rastlanmasının sebebi de şu: Emevi döneminde devlet yönetimi olarak Bizans örnek alınıyor. Ama Abdül Melik paraları ve kayıtları Arapça’ya çevirtiyor. O döneme kadar Bizans ve İran paraları kullanılıyor. Bu yüzden Hıristyan motiflerle karşılaşıyoruz.

İslam Abbasiler döneminde farklı bir din haline geldi

Nicholas Wade - “İnanç İçgüdüsü (The Faith Instinct)” kitabının yazarı

İslam’ın kökeniyle ilgili iki farklı görüş var: Biri Hz. Muhammed’in hayatını anlatan menkıbeleri (Siyer), Hadisleri ve Kuran tefsirlerini temel alarak İslam’ın 622 yılında bir dine dönüştüğünü söyler. İkinci görüş Kuran’dan bağımsız olarak döneme ait tarihi belgelerin incelenmesini öngörür. Bu ikinci görüşü savunan revizyonistlerin bugünlerde çok tartışılan savı şu aslında: “Muaviye ve Abdül Melik’in parçası olduğu Emevi Hanedanlığı’nı yıkan Abbasiler Mekke’yi kutsal şehir haline getirdi, Emeviler’in inancını Araplaştırdı ve ancak o dönemde İslam farklı bir din haline dönüştü.”

Evet ekümenikti ama siyasi olarak

Prof. Hayrettin Karaman - İslam hukukçusu

Bu zatın (Fred Donner) sözünü ettiği Medine Vesikası’nda diyor ki; “Müslümanlar, Yahudiler ve diğerleri bir ümmettir.” Ama bu tabir dini değil siyasi. Sıra dine gelince aynı vesikanın 16’ncı maddesinde şu ifadeyle karşılaşıyoruz: “Yahudilerin dini kendinedir, Müslümanlarınki kendinedir.” O vesika siyasi birlik, kurucu devlet vesikası, dini birliğe kanıt gösterilemez. Evet Hz. Muhammed ekümenik bir liderdi ama siyasi olarak.

Radikal



Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Konuyu değerlendir
Konuyu değerlendir:

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
medineweb kurucusu ile röportaj servetim Anket'ler-Röportaj'lar 1 13 Kasım 2021 23:55
Bir röportaj (Başörütsüyle alakalı) martin Anket'ler-Röportaj'lar 3 15 Ocak 2015 09:25
Abdurrahman Arslan İle Röportaj FECR Anket'ler-Röportaj'lar 3 02Haziran 2012 18:07
Atasoy Müftüoğlu ile Röportaj FECR Anket'ler-Röportaj'lar 3 29 Mayıs 2012 14:40
muhammed bin abdullah,muhammed rasulullah. bilinmez Hz.Muhammed(s.a.v) 0 03 Aralık 2011 15:27

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.