Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Bilgi Dağarcığı (https://www.forum.medineweb.net/501-bilgi-dagarcigi)
-   -   Yalan söyleyen Tarih utansın /medineweb (https://www.forum.medineweb.net/bilgi-dagarcigi/23880-yalan-soyleyen-tarih-utansin-medineweb.html)

makbergülü 13 Mart 2013 11:48

Cevap: yalan söyleyen tarih utansın
 
Tarih övgü ya da sövgü kitabı değildir. Tarih bir toplumun ortak hafızası ve tecrübeler birikimidir.
Milli günlerle dolu bir ayı geride bıraktık. 1 Mayıs, 3 Mayıs, 19 Mayıs, 27 Mayıs, 29 Mayıs.
Aslında bunların hiç birini tam olarak bilmiyoruz. 29 Mayıs’ı da bilmiyoruz bana kalırsa, Çanakkaleyi de. Kurtuluş savaşı da bir “Müthiş Türkler” hikayesi aslında.
Neyse ki, TBMM İstiklal Mahkemesi zabıtlarını açmaya hazırlanıyormuş. Umarım bu bir başlangıç olur da, gerçeklerle yüzleşiriz.
Resmi tarih varsa ki var, Derin tarih de vardır.
Osman Can’ın geçen gün Twitter’de bir mesajı vardı: Derin Tarih dergisi pek çok ezberi bozacak gibi.
31 Mart Vakası ittihatçı tertibi ve Hareket Ordusu da bir darbe ordusu.
Hani aslında 31 Mart‘ı da, Selanik’ten gelen harekat ordusunu da yargılamak gerek, ama tanıkları ve sanıkları kaybolmuş bir yargılama zor.
İstiklal Mahkemesi cellatları gibi, ölüleri mezarından çıkartıp asacak halimiz yok.
Ama bir vicdan mahkemesi kurulabilir.
Birileri her 31 Mart’ta millete hakaret etmeyi adet haline getirmişti.
O adına harekat ordusu denilen çapulcuların o günlerde Fatih Camii‘nin duvarlarına sıktıkları kurşunların izleri hala durur.
Darbecilik bizimkilere, Osmanlı’dan miras.
Cumhuriyet’in mütegallibesi, İttihat Terakki’nin askeri kanadından başkası değildi aslında.
Yakın tarihin yeniden yazılması gerek. Onun için de önce arşivlerin açılması şart. Yurt dışındaki arşivlerdeki konu ile ilgili bilgi ve belgelerin de toplanması gerekiyor.
CHP arşivi açılsa, CHP’lilerin bile yüzü kızarır, o günlerde savundukları fikirler sebebi ile.
Tıpkı, “Kemalist Türkiye’den Faşist İtalya’ya Selam” manşetinden utandıkları gibi.
CHP’nin savunduğu resmi ideoloji, Komunizm, Faşizm, Kapitalizm ve Siyonizm kırması bir ideolojidir aslında.
Cumhuriyet gazetesinin manşetlerinde görebilirsiniz bu çelişkili yaklaşımların nasıl bir katalogda toplandığını. “Milli Şefimizle Führer arasında samimi tebrikler” de yine Cumhuriyet gazetesinin manşetlerinde yer alır.
Cumhuriyet gazetesi Hitlerin doğum günü partisi için de dostluk mesajları yayınlar.
Missuri zırhlısı İstanbul’a gelir, Cumhuriyet gazetesi Amerikancı’dır.
Yeri gelir solcudur, Rusya yanlısıdır. Hakkı Tonguç’un fikirlerinin esin kaynağı neresidir? Laiktir ama Kemalizm bir bakarsınız Din olmuş. “Türkün dini Kemalizm“dir.
Bir ara şeriatçı bile oldular. “Ravzai muratta bir gül-i muhammedi açtı” diye eklerinde manşet attılar. Türbe ziyaret adabından tutun da, hangi tarikatın şeyhi nasıl sarık sarar varana kadar. Ayasofya müzesi değil, camii dediler. “Türk İstanbul’un üzerinde İslam’ın mührü camilerimiz” diye yazı haritalar yayınladılar.
Cumhuriyet gazetesi, Ulus gazetesi, Halkevleri yayınları, doğrudan CHP yayınları, o dönemin zihniyetini görmek açısından önemli bir kaynak aslında. Osman Nuri Çerman’ın Dinde reform projesi, Öteki adı Tekinalp olan Moiz Kohen‘in Kemalizmi resmi ideolojiye dönüştüren yazıları. Behçet Kemal’in Mustafa Kemal için yazdığı “Yeni Mevlid”, Hakimiyeti Milliye Matbaasında basılan “Türkün Yeni Amentüsü“. Say say bitmez.
Normandiye dağlarında, çıplak ayakları ile şaraplık üzüm ezen anadolu köylülerini arayanlarını mı sorarsın, Musolinin terbiye diktatörlüğüne övgüler düzenini mi. Kimine göre Demokrasi Kemalist Türkiye için bir anarşi cehennemidir ve Demokrasi, Liberalizm gibi akımlar sonunda irticanın ekmeğine yağ sürer.
Başbakan şu “Osmanlı imparatorluğundan Türkiye Cumhuriyetine nasıldı nasıl oldu” başlıklı 10. Yıl albümünü bir buldurup bakmalı. Bastırıp CHP’lilere dağıtmalı. 1933′de İstanbul’da Devlet Matbaasında basılmış. 23 Nisan’da iyi bir hizmet olur aslında. Ümmet leşi‘ni Kılıçdaroğlu nasıl açıklamayacak merak ediyorum.
10. yıl albümünde Hitler’den bir alıntı yapılmış: “Türkiye’de doğan ve parlayan yıldız bize yolu gösteriyordu. Gazi öyle bir şahsiyettir ki, ebediyyen asrımızın en büyük adamlarının en ön safında bulunacaktır. Bu mevki tarihin ona verdiği haktır.”
Cumhuriyet Halk Partisi’nin İstanbul’da Cumhuriyet Matbaasında bastırdığı, “Cumhuriyetin XV. Yıl dönümünde Türk Gençliğinin Duygu ve Düşüncelerini” derlediği “Şeref Kitabı”nı Kılıçdaroğlu Erdoğan’dan önce buldurursa hiç olmazsa biraz ders çalışır.
CHP bu yayınları derleyip bir sergi açsa ne iyi eder. Ya sahiplensinler, ya reddetsinler. Böyle susmakla, ağız kalabalığı ile bu konuları geçiştirmekle olmaz.
Derin gerçekler derin tarihimizde gizli. Ve bunların büyük bir bölümü CHP arşivlerinde ve kozmik kasalarda açıklanacağı günü bekliyor. Selam ve dua ile.

(Abdurrahman Dilipak, 2012-06-05)

makbergülü 11 Nisan 2013 11:28

Cevap: yalan söyleyen tarih utansın
 
Atatürk’ün manevi kızından katliam itirafları

Türkiye’nin ilk kadın pilotu Sabiha Gökçen, dönemin Tan gazetesinden Ahmet Emin Yalman’a verdiği röportajda çarpıcı itiraflarda bulunuyor

Türkiye’nin ilk kadın pilotu Sabiha Gökçen, dönemin Tan gazetesinden Ahmet Emin Yalman’a verdiği röportajda çarpıcı itiraflarda bulunuyor. ‘Kahraman Türk Kızı’, ‘Türk’ün Kanatlı Amazonu’ diye anılan Sabiha Gökçen’in açıklamasında kan donduran ifadeler de yer aldı. Gökçen, Dersim harekât günlerini şöyle anlatıyor: “Muhasama (çarpışma) meydanında canlı hedef üzerine bomba atmak insana hiç acımak hissi vermiyor. İnsan yalnız vazifesini görmek için aramayı, vurmayı düşünüyor...”

Dersim katliamının bombardımanını yapanlardan biri olan Türkiye’nin ilk kadın pilotu Sabiha Gökçen’in dehşet verici itirafları ortaya çıktı. Atatürk’ün manevi kızı olan Gökçen’in yıllar önce Tan gazetesine verdiği röportajdaki ifadeleri, CHP’nin Dersim olayındaki tavrını gözler önüne serdi.

Acı İtiraflar

Gökçen, dönemin ünlü gazetecisi Ahmet Emin Yalman’la yaptığı röportajda çarpıcı bilgiler yer alıyor. Dersim bombardımanı sırasında yaptığı uçuşların hayatındaki en önemli uçuşlardan bir olduğunu belirten Gökçen, bombardıman sırasındaki heyecanını asla unutamayacağını söylüyor. Gökçen verdiği röportajda, “Dersim’deki uçuşlarım daha heyecanlı olmuştur... İnsan evvela bombalarını atıyor, bundan makineli tüfeğe geçiyor. Dersim’deki ilk bombardımanın heyecanını unutamam” ifadelerini kullanıyor.

Canlı Hedefe Makineli Tüfek

‘Kahraman Türk Kızı’, ‘Türk’ün Kanatlı Amazonu’ diye anılan Sabiha Gökçen, Kırmızı Ordu Tayyaregâhı’nda görüştüğü gazeteci Yalman’a çarpıcı açıklamalarda bulunmuş. Gökçen, harekât günlerini şöyle anlatıyor: “Dersim’deki uçuşlarım çok heyecanlı geçti. Bir-iki defa pilot, fakat ekseriyetle rasıt olarak uçtum. Böyle vaziyetlerde insan harp heyecanını rasıt mevkiinden daha iyi duyuyor. İnsan evvela bombalarını atıyor, bunlar bittikten sonra canlı hedef görürse makineli tüfeğe müracaat ediyor.”

“Bomba Atmak Acıma Hissi Vermiyor”

Sabiha Gökçen, Dersimlileri bombalarken duyduğu hazzı şu cümlelerle ifade ediyor: “Muhasama (çarpışma) meydanında canlı hedef üzerine bomba atmak insana hiç acımak hissi vermiyor. İnsan yalnız vazifesini görmek için aramayı, vurmayı düşünüyor...”

“Atatürk’ün İzinde Bir Ömür Böyle Geçti” Kitabından

Gökçen’in kendi anılarının yer aldığı “Atatürk’ün İzinde Bir Ömür Böyle Geçti” kitabında Dersim mezalimiyle ilgili önemli bilgiler daha önce medyada yer almıştı. Kitapta Gökçen’in kendi fotoğrafının altına yazdığı şu bilgiler oldukça dikkat çekici: “Harekâttan birkaç dakika önce. Dersim’e uçuyordum. Asker arkadaşlarımla, meslektaşlarımla birlikte isyancıları susturmak görevini almıştım. Atatürk’ün bana verdiği silah da üzerimdeydi. Ulusum için ilk kez büyük bir işe gidiyordum. Makbule Atadan hanımefendi, ‘Korkuyor musun?’ diye sordu. Güldüm: Bölgeye barışı sağlamak için gidiyorum. Korkan insanın barış için savaş vermesi mümkün mü?”

“Asla Ellerine Sağ Geçmeyecektim”

Gökçen’in kitabında yer alan bir başka acı itirafı ise şöyle: “Ne olur ne olmaz diye bir de makineli tüfek kontrolü yapıyor, silahı yağlıyor, mermileri sayıyor, herhangi bir taarruza uğradığımızda ne yapacağımızı birbirimize anlatıyorduk. Ben Atatürk’ten aldığım direktif üzerine, şayet uçağımız düşecek olursa derhal silaha sarılacak ve asla asilerin eline sağ olarak geçmeyecektim! Önce onlarla dövüşecek sonra da son kurşunu kendi beynime sıkacaktım.” (Muhsin Bayraktar / Akit)

[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

makbergülü 11 Nisan 2013 11:30

Cevap: yalan söyleyen tarih utansın
 
Atatürk Hakkında Araştırmalar Yapan İskoç Tarihçi-yazar
Lord Kinross, Bakın Şeyh Sait isyanını Nasıl Anlatıyor !


"Piran"da başlayan ve Doğu illerine yayılan isyanın elebaşısı Şeyh Sait adında Hınıslı bir aşiret başkanı idi. O bölgedeki Nakşibendi dervişlerinin de başı olan Şeyh Said, aşiretini, halifeliğin kaldırılmasına ve Kemalist hükümetin "˜kafirce" siyasetine karşı ayaklanmaya çağırdı.


13 Şubat 1925"te, birkaç haftalık sürekli bir propagandadan sonra "˜Allah"ın emriyle" isyan ilan etti. Yeşil Müslüman sancağıaltındaki kuvvetleri, şeriatı geri getirmek amacıyla, bölgeye yayılarak hükümet binalarını ele geçirdiler. Jandarmaları tutukladılar. Elazığ ve Diyarbakır şehirlerine yürüdüler. Lakin Halk Fırkası"nın aşırı kanadındakiler, aksi görüşü savunuyorlardı.Bu ayaklanma bir karşı ihtilal teşebbüsü olabilir, Doğu illerinden Türkiye"nin başkayerlerine sıçrayarak, rejimi devirmeyi hedef tutan bir hareket halini alabilirdi..


Şeyh Sait"le adamları, dağlık Doğu bölgelerinde ellerinde yeşil sancak, göğüslerinin üzerinde Kur"an-ı Kerim; bankaları, evleri, dükkanları basıp yakarak "˜Hak yolunda"ilerliyorlardı. Türklerden, Tanrı adına teslim olmalarını istiyorlardı. Vaizler onlara cennette ödüller vaat ediyordu. Yerden ve havadan; Halife"nin kendilerinden fedakarlık istediğini, halifelik olmadan Müslümanlığın da olamayacağını bildiren beyannameler dağıtılıyordu. Şeriat geri getirilmeli; okullarda dinsizlik öğreten,kadınları yarı çıplak gezdiren hükümetin başı ezilmeliydi. Şeyh Sait, Kürt istiklaliyerine din davası ile ortaya çıktığı için komşu kabilelerden kendine fazla taraftar toplayamamıştı. Bunlar bir Nakşibendi dervişinin ruhani başkanlığını kabule yanaşmıyorlardı..

Şeyh Sait, dava sırasında sakin davrandı.. Din elden gittiği içinisyana kalktığını söyledi. Öteki Müslümanlara kılıç kaldırmakla günaha girdiğini kabul etmedi, onlar nasıl olsa imansızdılar.

İsyanı başarabilmiş olsa, medreseleri tekrar açarak, şeriatı geri getirecek, Mecelle"yi [Osmanlı hukuku] yeniden uygulayacak; yalancının dilini, hırsızın elini kesecekti. Şeyh Sait sehpaya çıkarken,mahkeme başkanına gülümseyerek: kıyamet gününde hesaplaşacağız" dedi."(132)

makbergülü 30 Mayıs 2013 09:37

Cevap: yalan söyleyen tarih utansın
 
Kemalizm, ibadetler dışındaki tüm ayet hükümlerini kaldırmıştır
Kemalizm, aslında büyük ve esaslı bir din reformudur. Tanrı, bir peygambere
verdiği şeriatı, ikinci bir peygamberde değiştirmekle, hatta Kur’anın bir
ayetindeki emrini başka bir ayette kaldırmakla hükümlerin toplum evrimini
izlemesi gerektiğini göstermiştir. Fıkıh’da buna nesih diyoruz. Muhammed, son
peygamber olduğuna göre, O’ndan sonra nesih hakkı insan aklına kalmıştır.
Onun için İslam bilginleri, “zamanla hükümlerin değişeceği” içtihadında
bulunmuşlardır. Mustafa Kemal’in yaptığı işte bu nesih hakkını kullanmaktı.
İslamda bütün şer’i meseleler iki büyük bölüme ayrılmıştır: Birinci bölüm,
ahreti ilgilendirir ki ibadetlerdir: Oruç, namaz, hac, zekat! İkinci bölüm, dünyayı
ilgilendirir ki bunlar da nikah ve aileye ait hükümlerle muamelat denen mal,
borç, dava ilişkileri ve ukubat denen ceza hükümleridir. Kemalizm, ibadetler
dışındaki bütün ayet hükümlerini kaldırmıştır.
Kaldı ki insan aklı nesih hakkını farzlar üzerine de götürebilir; zekat, kazanış ve
gelir vergilerinin bulunmadığı bir devrin mirasıdır. Hac, Kabe’den faydalanan
Mekkelilerin müslümanlığını sağlamak için konmuştur ve bu döviz çağında
Hicaz dışındaki hiçbir yabancı müslüman halkı buna zorlanamaz. Namaz şekli
de iskemle olmayan entarili halkın yaşayışına uygundur. Pantolon, etek ve hele
başkasının ayağı değen yere yüz değdirmeyi yasak eden hijyen devrinde
yürüyemez. Cenaze namazını neden ayakta kılıyoruz? Camiin dışında olduğu
için! Bugünkü hijyen anlayışına göre Camiin içi ile dışı arasında fark yoktur.
Atatürk ibadet devrimine ezan ve namazı Türkçeleştirmekle başlamıştı.
Gerçekte verdiği ilk emir ezan ve namazın Türkçeleşmesi idi. Muhafazakarların
sözcülüğünü yapan İnönü, Atatürk’e yalvarmış, önce ezanı Türkçeleştirelim,
sonra namaza sıra gelir, demişti. Arkadan dil ve Kur’an metni meseleleri çıkıp
namazın Türkçeleşmesi gecikti idi. Atatürk sağ kalsaydı ibadet reformu
olacağında da şüphe yoktu.
(KAYNAK:Atay, Falih Rıfkı, 1961, Çankaya: Atatürk’ün Doğumundan Ölümüne
Kadar)

nurşen35 22 Ocak 2019 16:51

alkış000ArO*


SAAT: 08:05

vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320