Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Evlilik-Nikah Konuları (https://www.forum.medineweb.net/194-evlilik-nikah-konulari)
-   -   Kıskançlığın Dozunu Ayarlamak... (https://www.forum.medineweb.net/evlilik-nikah-konulari/32913-kiskancligin-dozunu-ayarlamak.html)

Esma_Nur 09 Mart 2016 16:32

Kıskançlığın Dozunu Ayarlamak...
 
Bakış açısını kıskançlığa ayarlamış olanların, sahih bir evliliği sürdürmelerine imkân ve ihtimal yoktur. Çünkü onlara göre, her duruş, her bakış, her söz kıskançlık sebebi olabilir.

Kıskançlık da insana mahsus hissiyattan. Her his gibi, haddi aşar ve aşırıya kaçarsa, zehir kesilir. Ancak, özellikle de evlilik hayatında çok gerekli bir duygudur. Çünkü, seven kıskanır. Kıskanan bir eş ise, eşini sakınır, korur, kollar. Kıskanılmak, bu sonuçlarıyla güzel. Hiç kıskanılmayan bir eşle sağlam ve sıkı bir sevgi iletişimi kurulamamış demektir. Bizim edebiyatımız, sevdiğini öz annesinden, hatta bizzat kendisinden kıskanan âşıklara şahit.

Ancak, “Her şeyin azı karar, çoğu zarar.” kaidesi, kıskançlıkta da geçerli. Kıskançlığın da gereği kadar, dozunda ve ölçülü olması gerekir. O takdirde, eşler arası sevgiyi tetikler, tazeler, canlandırır. Ama haddi aştığında, aşırıya kaçtığında, dayanılmazlaşır; arada ne sevgi ne de saygı bırakır. Bakış açısını kıskançlığa ayarlamış olanların, sahih bir evliliği sürdürmelerine imkân ve ihtimal yoktur. Çünkü onlara göre, her duruş, her bakış, her söz kıskançlık sebebi olabilir.

Bu tür insanların, eşlerine hayatı zindan ettiklerine ben çok şahit olmuşumdur. Kıskançlığın bu boyutu dayanılamaz bir hastalıktır. Bu şartlarda hem kıskanan hem de kıskanılan azap ve ızdırap çeker. Çoğu zaman da kıskanılan dayanamaz ve yuva yıkılır. Bu yüzden eşlerin, birbirini kıskandıracak tavırlardan uzak durmaları lazım. Mesela eş, eşine, başkalarından abartılı övgülerle ve takdir duygularıyla bahsetmemeli. İsim vererek ya da resim göstererek, eşini başka insanlarla kıyaslamamalı. Kadın da erkek de kıskançlığı körükleyecek derecede başkalarıyla dikkat çekici ve kuşkulandırıcı iletişimler kurmamalı. Ayrıca ve bilhassa da kadın, dışarıdaki kılık kıyafetiyle eşinin kıskançlığını kışkırtmaya sebep olmamalı.

Kısacası, bir eş, eşinin kendisine olan sevgisi, saygısı ve ilgisinden emin olmalı. Çünkü aradaki emniyeti zedeleyici hareket tarzları, kıskançlığı her an başlatabilir. Bu sebeple, özellikle de beylere büyük bir dikkat ve itina görevi düşüyor. Bir erkek, eşine tek, eşsiz ve rakipsiz olduğunu hissettirmeli. Bu tavrıyla, kıskançlığa giden yolları kapatmış olur.

Eş, eşini elindeki bir nazik kuş gibi görmeli; bu yüzden avucunu fazla sıkıp, onu zedelememeli, bunaltmamalı… Fakat laubali ve lakayt davranıp avucunu büsbütün açık da tutmamalı. Çünkü bu tutum da, “Uçup gitsen de fark etmez benim için.” demektir. “Benim için önemlisin.” mesajını veren bir kol kanat germe ise işin ideali.

Daima kıskançlık duygusuyla takibe alınmak, erkeklerin hiç hoşlanmadıkları bir huydur. Sürekli, “Şimdi nerdesin?”, “Şu an kiminlesin?”, “Bugün eve niçin çok neşeli geldin?” gibi sorular varsa, artık kıskançlık krizi başlamış demektir. Tabii ki durumu düzeltmek için beyefendinin sabırlı bir sükunet içinde, itimat telkin edici haller sergilemesi gerekir. Aksi halde kızgınlık, hiddet ve şiddetle karşılık verirse, derdi daha da azdırmaktan başka bir şey yapmamış olacaktır.

Kıskanmak, belli dozlarda, şirin, faydalı, hatta sevgiyi yenileyici ve güçlendirici olabilir. Mesela her kadın Hz. Aişe (ra) annemiz kadar kıskanabilir. O cennet hanımefendisi, “Ah Hatice, vah Hatice!” diye sızlayan yüreğe, Efendimiz’e (sallallahu aleyhi ve sellem) dedi ki:

“-Ya Resûlallah! Neden Hatice’ye hasretleniyorsunuz ki? Yaşlı bir kadındı vefat etti, gitti. Allah size daha gencini, daha güzelini, daha bilgilisini verdi.”

Güzeller Güzeli (sallallahu aleyhi ve sellem), aynı zamanda aşkın da tarifi olan şu cevabı verdi:

“-Ey Aişe, sen ve diğer dostlarımdan Allah razı olsun. Üzüldüğüm zaman üzüntümü paylaşıp azaltıyorsunuz; sevindiğim zaman da paylaşıp sevincimi artırıyorsunuz. Fakat Hatice başkaydı, bambaşkaydı. O böyle yapmazdı!”

“-O ne yapardı peki?” sorusu üzerine Efendimiz şu muhteşem açıklamayı yaptı:

“-Mesela o, üzüldüğümde üzüntümü paylaşmazdı; üzüntümün bütününü kendisine alır; bende üzüntünün, kederin bir zerresini bile bırakmazdı.”

Hiç şüphesiz ki, böyle bir açıklama, hem kıskançlığı kızılacak bir problem olmaktan çıkarır hem de anılana gıpta ettirir. Aslında insan daha iyi durumdakileri kıskanmamalı, onlara gıpta etmeli, imrenmeli… Ne yazık ki, bu iki kelime dilimizden çıkıp gittiği için, biz artık gıpta etmiyoruz, imrenmiyoruz. Yani daha iyiye hayranlık duyup benzeme çabasına girmiyor, hep kıskanıyor ve böylece en önce kendimize zarar veriyoruz.

Kıskançlık, bazen inanılamaz boyutlara vardırılıyor. Mesela eşine, televizyonda hanım spikerden haber seyrettirmeyen hanımlar tanıdım. Fakat olmadık dizileri birlikte izliyorlardı. Daha da ilginci, hurileri kıskanan kadındı. Bu kadın, “Cennet’te huriler olacakmış. Ben çok dua ediyorum, eğer oraya gidecek olursak, Rabb’im benim kocama hiç huri vermesin.” diyordu. Bu ve benzeri durumlar, kıskançlığın hastalık haline dönüşmüş şekli. Ancak ben çok sevdiği eşinin hatırı için televizyon seyretmeyen, açık-saçık fotoğraflı basın yayına dönüp bakmayan, hatta görevlendirildiği önemli mevkide, hanım yardımcılarını erkeklerle değiştiren insanlar tanıdım. Bu itinalı tutumlarıyla belki bazı sıkıntılar yaşamışlardı ama, eşlerini ve yuvalarının saadetini kazanmışlardı.

Kıskançlığın bir başka yıkıcı boyutu da bir eşin kocasını annesinden kıskanması. Bazen de anne oğlunu gelininden kıskanıyor. Her iki halde de ortaya derin bir cehalet ve kabalık çıkıyor. Zira bu kıskançlıklar, koca sevgisiyle anne sevgisini ya da eş muhabbetiyle evlat muhabbetini ayıramayanların işi. Oysa ki Yüce Yaratıcı, insana binbir türlü sevgi vermiş. Bu sevgilerin bütünü de insan içindir ve dengelenerek birlikte yaşanabilir. Kıskançlar, sevginin renklerini köreltmek isteyenlerdir. Halbuki sevgi ya bütünüyle var ya da tümüyle yoktur. Yani sevgi biraz var, biraz yok olarak yaşanamaz.

Kıskançlığı hastalık derecesine vardırmamak için insanın paylaşmayı, dostluğu, fedakârlığı tanıması ve tatması gerekir. Tabii ki bu güzellikler de küçük yaşlardan itibaren eğitimle kazanılır.

ALINTI


SAAT: 15:47

vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320