Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Hadis-i Şerif (https://www.forum.medineweb.net/494-hadis-i-serif)
-   -   Cibril Hadis-i Şerifi (https://www.forum.medineweb.net/hadis-i-serif/2201-cibril-hadis-i-serifi.html)

NUR 24 Şubat 2008 16:08

Cibril Hadis-i Şerifi
 
Cebrail aleyhisselâm, Hz. Peygamber'in de aralarında bulunduğu bir sahabe' topluluğuna insan suretinde gelmiş, iman, İslâm, ihsan ve kıyamet alâmetleri gibi bazı soruları Allah Rasûlüne sorarak cevaplarını almıştır. İşte Cebrail (a.s.)'in bizzat soru sorarak ve cevaplarını tasdik ederek telkin ettiği bu hadise "Cibril hadîsi" adı verilmiştir.

Abdullah b. Ömer'in, babası Hz. Ömer'den naklettiği bu hadis şöyledir:

"Bir gün Rasûlullah (s.a.s.)'in yanında bulunduğumuz sırada âniden yanımıza, elbisesi bembeyaz, saçı simsiyah bir zat çıkageldi. Üzerinde yolculuk eseri görülmüyor, bizden de kendisini kimse tanımıyordu. Doğru peygamber (s.a.s.)'in yanına oturdu ve dizlerini onun dizlerine dayadı. Ellerini de uylukları üzerine koydu. Ve:

"Ya Muhammed! Bana İslâm'ın ne olduğunu söyle" dedi. Rasûlullah (s.a.s.): "İslâm; Allah'tan başka ilâh olmadığına, Muhammed'in de Allah'ın Rasulü olduğuna şehadet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman ve gücün yeterse Beyt'i hac etmendir" buyurdu. O zat: "Doğru söyledin" dedi. Babam dedi ki: "Biz buna hayret ettik. Zira hem soruyor, hem de tasdik ediyordu."

"Bana imandan haber ver" dedi. Rasûlullah (s.a.s.): Âllah a, Allah'ın meleklerine kitaplarına, peygamberlerine ve ahiret gününe inanman, bir de kadere, hayrına şerrine inanmandır" buyurdu. O zât yine:

"Doğru söyledin" dedi. Bu sefer:

"Bana ihsandan haber ver" dedi. Rasûlullah (s.a.s.):

" Allah'a O'nu görüyormuşsun gibi ibadet etmendir. Çünkü her ne kadar sen onu görmüyorsan da, o seni muhakkak görür" buyurdu. O zat:

"Bana kıyametten haber ver" dedi. Rasûlullah (s.a.s.) "Bu meselede kendisine sorulan, sorandan daha çok bilgi sahibi değildir" buyurdular.

"O halde bana alâmetlerinden haber ver" dedi. Peygamber (s.a.s.):

"Câriyenin kendi sahibesini doğurması ve yalın ayak, çıplak, yoksul koyun çobanlarının bina yapmakta birbirleriyle yarış ettiklerini görmendir" buyurdu. Babam dedi ki:

Bundan sonra o zat gitti. Ben bir süre bekledim. Sonunda Allah Rasûlü bana: "Ya Ömer! O soru soran zatın kim olduğunu biliyor musun?"dedi. "Allah ve Rasûlü bilir" dedim.

"O Cibrîl'di. Size dininizi öğretmeye gelmişti" buyurdular. (Buhârî, İman 1; Müslim, İman 1).


Bu hadis i şerifte islamın, imanın,ihsanın, kıyamet ile ilgili soruların cevabını en özlü biçimde buluyoruz.

Emekdar Üye 24 Şubat 2008 23:13

Cvp: Cibril Hadis-i Şerifi
 

[B][


Cibril Hadisi ve İman
Hz. Ömer (radıyallâhu anh) rivayet ediyor: "Ben Hz. Peygamber’in (aleyhissalâtu vesselâm) yanında oturuyordum. Derken elbisesi bembeyaz, saçları simsiyah bir adam yanımıza çıkageldi. Üzerinde yolculuğa delalet eder hiçbir belirti de yoktu. Üstelik içimizden kimse onu tanımıyordu da. Gelip Hz. Peygamber’in (aleyhissalâtu vesselâm) önüne oturup dizlerini dizlerine dayadı. Ellerini de dizlerinin üstüne hürmetle koyduktan sonra sormaya başladı:
“Ey Muhammed! (aleyhissalâtu vesselâm) İman ne demektir?" Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "İman Allah'a, meleklerine, kitablarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Kadere yani hayır ve şerrin Allah'tan olduğuna da inanmandır." buyurdu.O zât: "Doğru söyledin!" diye tasdik etti...”

Tasdik etmek, kabullenmek manalarına gelen iman; genel manada bir peygambere ve O’nun getirdiği şeylere inanmak ve o zâtı kabul etmek demektir. Cenâb-ı Hakk’a iman; O’nu tasdik, varlığını ve birliğini kabul, bütün kemâl sıfatlarla muttasıf ve bütün noksan sıfatlardan da münezzeh olduğunu gönülden itiraf etmek demektir. Esmâ-i hüsnâsıyla bilinen, sıfatları ile muhât olan o Zât-ı Zülcelâl’i kabül etmenin bir ünvânıdır.

Selef uleması imanı “Kalb ile tasdik, dil ile ikrar ve uzuvlarla da amel etmekten ibarettir.” diye tarif etmişlerdir ki kemâl manasıyla imandan anlaşılan da zaten budur. Öteden beri ‘imanın bir kalb işi mi yoksa amel ile bir irtibatı var mı’ meselesi tartışılagelmiştir. Bu konuda farklı mezhepler zuhur etmiş ve farklı görüşler ortaya konmuştur. Ehl-i sünnet ve cemaate göre iman; kalbin tasdiki ve dilin bunu ikrar etmesidir. Kalb bu hususta bir asıldır dolayısıyla kalbin kabulünden geçmemiş bir tasdik nifaktan öteye geçemez. Dil ile imanın ifade edilmesi ise insanın mümin olarak kabul edilebilmesi için bir şart olarak kabul edilmiştir.

Cibril hadisi olarak da bilinen ve iman, İslâm, ihsan ve kıyamet alametlerini anlatan yukarıdaki hadis-i şerifin birinci bölümü iman hakikatlerini ihtiva etmektedir. Sahebe-i kirâm efendilerimize İslam’ı öğretmek amacıyla gelen Cebrâil (aleyhisselâm), giyinişiyle, tavır ve davranışlarıyla ve soru sormadaki üslubuyla hem bir nezaket sergiler hem de bir edep öğretir. Bir Peygamber huzuruna nasıl gelinir, O’nunla nasıl konuşulur ve O nasıl dinlenir... bütün bunları ashâb-ı kirâma telkin eder âdeta. Peygamber Efendimiz (aleyhissalâtu vesselâm) da sorulan sorulara ifade ettikleri manalar itibariyle değil de doğrudan doğruya ihtiva ettikleri hakikatlara göre cevap verir. ‘İman nedir?’ sorusuna cevap olarak imanın altı şartını sayar.

Allah’a iman, insanın yeryüzüne gönderiliş gayesidir. Kendi sanatkârını tanımak, hem kâinât kitabını hem de Kur’ân-ı Kerim’i okumak ve O’nun marifetinde derinleşmek için insan bu dünyada bulunur. İman, şu zulmet deryasında insana ışık olabilecek tek şeydir. Bediüzzaman Hazretleri imanı, hem insanı hem de bütün alemi aydınlatan bir nur olarak ifade eder. Ona göre insan bir antika sanatıdır ve imanla onun üstündeki bütün manalı süslemeler görünmeye başlar. İman insanı doğrudan Allah’a nisbet ettiği için Cenab-ı Hakk’ın esmâsının tecellileri ancak iman sayesinde görünür. İman sayesinde insanın âleme olan bakışı da değişir. Her şeyi Allah’ın bir sanatı olarak gördüğü için ne ümitsizliğe düşer ne de korkunç görünen hadiseler karşısında bir ürperti yaşar. İmanla ayrı bir güç kazanır, daha doğrusu gerçek güç sahibini tanımış olur. Geçmişe-geleceğe o iman nuruyla bakar, hayatın zorluklarını da yine o iman nuruyla göğüsler. İşte bu yönüyle iman, bir tûbâ-i cennet çekirdeği taşır, küfür de zakkum-u cehennem.

Bugüne kadar imanın artıp eksilmesi mevzuunda kelam âlimleri farklı görüşler belirtseler de, iman edilecek meselelerin sayısının artmamasına mukabil, herkesin kalbindeki iman kuvvetinin artıp-eksilebileceği ehl-i sünnetçe kabul edilen görüştür. Birçok âyet-i kerîme ve hadîs-i şeriflerde buna telmîhler vardır. “Allah anılınca kalbleri tir titreyen ve O’nun ayetleri okununca imanları artan ve Rabbilerine tevekkül eden o kullar yok mu! İşte onlardır gerçek müminler.” “Ey İnananlar! Allah'a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği Kitap'a ve daha önce indirdiği Kitab'a inanın, inanmakta sebat gösterin.” Ayet-i kerimede iman edenlere hitaben “iman edin” denmesibunu ifade ettiği gibi, sahabe efendilerimizin de birbirlerine “gel bir saat Allah’a iman edelim, imanda derinleşelim” demeleri de bunu göstermektedir. Bir hadis-i şerifte Efendimiz (aleyhissalâtu vesselâm) “İmanınızı Lâ ilâhe illallâh kelime-i tevhîdiyle yenileyin” buyurarak hem imanın artıp eksilebileceğini göstermiş hem de bunun bir vazife olduğuna işaret etmiştir.

İnsan imanını devamlı canlı ve taze tutmalıdır. Zîra uzun ve çetin bir yolda sönmüş, eskimiş, kendisine faydası olmayan bir iman hiç bir işe yaramayacaktır. Dünyada huzurlu, kabirde rahat, mîzan ve sıratta endişesiz olmanın en birinci yolu sağlam ve sarsılmaz bir imana sahip olmaktır. Büyüğümüzün sık sık üzerinde durduğu bir mevzudur iman canlılığı. O, anne-babamızdan tevârüsen alıp öğrendiğimiz imanın yeterli olamayacağını ifade buyurur. O’na göre bir mümin, taklide dayalı böyle bir imanı söküp atmalı ve yeniden onu inşa etmelidir. Hatta bu zindeliği korumak için her gün yeniden bir kere daha imanını gözden geçirmeli ve marifette derinleşme yolları aramalıdır. “Sana bugün daha farklı inanıyorum Rabbim!” demeye çalışmalı ve oturup kalkıp hep onu istemeli Allah’tan. “Rabbimiz! İlmimizi, imanımızı, yakînimizi, tevekkülümüzü, marifet ve muhabbetimizi ve sana kavuşma aşk-u iştiyakımızı artır.” duası onun dilinden düşmeyen dualardan.

Hadis-i şeriflerde imanın çeşitli şubelerinden de bahsedilmiş ve bunlara ait çeşitli rakamlar da verilmiştir. Allah ve Peygamber sevgisinden misafire ikrama, tanıdık tanımadık herkese selam vermekten beş vakit namaza kadar birçok şey imandan olarak kabul edilmiştir. Bunların bir kısmı imanda zirve noktayı tutarken diğerleri de onun tamamiyetini oluşturan unsurlardır. Bir sonraki bölümde inşallah, bu unsurlardan birkaçı üzerinde durmaya çalışacağız.

Abdullah Kadiroğlu


SAAT: 22:01

vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321