Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Hafta'nın Konusu (https://www.forum.medineweb.net/113-haftanin-konusu)
-   -   ***26.Haftanın Konusu EDEP*** (https://www.forum.medineweb.net/haftanin-konusu/17033-26haftanin-konusu-edep.html)

CaferTayar 04 Aralık 2007 11:40

edep yahuuuu
 
Bu din, edeb dînidir.
Tevâdu’ dînidir.
İslâm dîni, edeb ve güzel ahlâk dînidir.
Edeb, kişinin nefsini tanımasıdır.
Edeb ve sevgi,
kalbleri birleşdirir.!

Edep, kulun,
Allahü teâlâya karşı vazîfelerini,
vakitlerini nasıl değerlendireceğini,
kendini O'ndan uzaklaştıran şeylerden
nasıl korunacağını bilmesidir."

Kulun Allahü teâlâya karşı takınacağı
en güzel edep hali,
O'nun emirlerine tereddütsüz boyun eğip itâat göstermesidir.
Âlimler yanında dilini,
İnsanların ileri gelenleri yanında gözünü,
Hocanın huzûrunda kalbini muhâfaza et.
Edep ve vakâr üzere ol...
Derdi muhterem üstadım

Faruk 04 Aralık 2007 12:24

Cvp: edep yahuuuu
 
edeb (edep değil )" yapamadığınız işleri neden söylersiniz" ayetinin sırrıdr
edeb (edep değil) "muhakkakki sen yüce bir ahlak üzeresin" ayetinin sırrıdır
edeb (edep değil) "şüphesiz Allah ın rasulunde sizler için güzel örnekler vardır" eyetinin sırrıdır
edeb (edep değil) bilmiyorum demektir
edeb (edep değil) "Ey insanlar dosdoğru olun ve bana yönelin çünkü ben kullarımın hayırlısını (iyisini) ve doğru olanını severim'' ayetinin icabıdır ...
--
edeb evvela Allah cc den başlar ..
sonra Allah ın rasulu
sonra Allah ın melekleri
sonra Allah ın dostları
sonra anne baba..
sonra akraba i talukat
sonra komşu
sonra mü'min kardeş...vb devam eder...
---
edeb bir tac imiş nuru hüda dan
al o nu tak başına
kurtul her türlü hayasızlıktan !!! (en büyük beladır)
---
derim ben (muhterem olmasamda)

iklimya 04 Aralık 2007 14:14

edep yahuuuu
 
Önce edebi yazmalı kalem.
Önce edebi anlatmalı kelime.
Önce edebi idrak etmeli insan.
Edep güzel; edep Yüce...
İnsan güzele müştak, insan Yüceye sevdalı.
Kainatın en büyük hakikati iman, imanın en büyük hakikati EDEP.

"EDEP YA HÛ"


Faruk 04 Aralık 2007 14:19

Cvp: edep yahuuuu
 
edeb hz Allah cc ın ahlakı ile ahlaklanmaktır.
edeb hz fahri kainat sav in ahlakı ile ahlaklanmaktır...
---
edeb budur "yâ hû"...
--
edebde kelam yoktur, edebde kalemde yoktur.
edebde "hâl" vardır..."o"cc.nun hâli....

iklimya 04 Aralık 2007 14:27

edep yahuuuu
 
_Edeb; Evliyaullahın delili ve Allah'a kavuşma vesîlesidir.
_Edeb; Hakka giden yolun azığıdır.
_Edeb her seyin başıdır.
_Ruhun terakkisi ancak edeble elde edilir.
_Edeble varan, lütufla döner.
_İnsanla hayvan arasındaki fark, edebdir.
_Edeb, aklın dışdan görünüşüdür.
_Edeblerin anası, az konuşmaktır.
_Edebi terk eden, ârif değildir.
_Tasavvufun tamamı edebdir.
_Hakiki güzellik, ilim ve edeb güzelliğidir.
_Edeb; şeytanı öldüren bir silâhtır.
_Hakikatden maksad ancak edebdir.
_Hersey çogaldıkça ucuzlar,
fakat edebi çoğaldıkça kişinin değeri artar.
_Ademoğlunun edebden nasibi yok ise, insan değildir.
_Sofîlerin terbiye etmedigi kimse, edebin hakikatini anlıyamaz.
_Edeb; Sünnet-i Resûlullaha uygun hareket etmektir.
_Edeb; Hâlik Teâlâ'nın sevdiği kullarina bahsettigi ilâhi bir tılsımdır.
_Cenâb-i Hakkın rızası, ancak edebli bir ubûdiyyetle elde edilir.

Emekdar Üye 04 Aralık 2007 15:10

Cvp: edep yahuuuu
 
KALPTE NE VARSA, YANSIYAN ODUR


HER HALDE BİR DERS VAR

Lokman’a:

- Edebi kimden öğrendin? dediler.

- Edepsizlerden, diye cevap verdi. Çünkü bana bunların neleri hoş görünmediyse onları yapmaktan kaçındım.

_____________________

EHLİ İRFAN MECLİSİNDE ARADIM,KILDIM TALEB
İLİM GERİDE KALDI İLLA EDEP İLLA
<EDEP


-----------------------------------
Olmayınca insanda HÂYÂ ile EDEP o yine merkep yine merkep... [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Faruk 04 Aralık 2007 15:29

Cvp: edep yahuuuu
 
edeb hâl dedir
kâl'e hacet yoktur..
tarifi şu ayettedir (ahzab 21)
gayrısı boştur...

Emekdar Üye 04 Aralık 2007 15:31

Cvp: edep yahuuuu
 
Edep bir tac imiş Nur-u Hüda’dan
Giy ol tacı, emin ol her beladan...

Emekdar Üye 04 Aralık 2007 17:41

Cvp: edep yahuuuu
 
Ehl-i irfan arasında aradım kıldım taleb
Her hüner makbul imiş illâ edeb illâ edeb




Gerçektende illa edep illa edep
Allah razı olsun.

aadiguzel 04 Aralık 2007 22:28

Cvp: edep yahuuuu
 
Kur'an-ı Kerim'i okuyup hakkıyla amellirimizi Kur'anla süslersek

Hz. Aişe annemizin "O'nun hayatı Kur'an idi" sözünün Muhatabı olan

Edeplilerin Sultanı Yüce Rasülün (Sallallahualeyhivesellem) yolundan ayrılmamış olur ve

Cennette onunla beraber oluruz. İNŞALLAH.


EDEP YA HU.

CaferTayar 12 Mart 2008 22:22

Edep - Haya - İffet
 





Edep, güzel terbiye, iyi davranış, güzel ahlak, haya, nezaket, zarafet gibi manalara gelir.

Mesela terbiyeli çocuk, edepli çocuk demektir.

Hadis-i şerifte, (Evladınızı edepli, terbiyeli yetiştirin) buyuruluyor.

Dinimiz, baştan başa edeptir.

Edep, kulun kendisini Cenab-ı Hakkın iradesine tâbi kılması, güzel ahlaklı olmasıdır.

Hadis-i şerifte, (Sizin en iyiniz, ahlakı en güzel olandır) buyuruldu.



Hazret-i Ömer, (Edep, ilimden önce gelir) buyurdu.

Çok heybetli olmasına rağmen, edebinden, hayasından Resulullahın huzurunda çok yavaş konuşurdu.

Peygamber efendimiz de, bir kimsenin yanında iki diz üzerine oturur,

ona saygı olmak için mübarek bacağını dikip oturmazdı.

Hadis-i şerifte, (Resulullahın hayası, bakire İslam kızlarının hayasından çoktu) buyuruldu. (Buhari)



İbni Mübarek hazretleri, (Bütün ilimleri bilenin eğer edebinde noksanlık varsa,

onunla görüşmediğime üzülmem, bunu kayıp saymam. Fakat edepli ile görüşemesem üzülürüm) buyurdu



Her zaman her yerde edepli, hayalı olmaya çalışmalıdır!

Hadis-i şerifte, (Hayasızlık insanı küfre düşürür) buyuruldu.

Haya, bir binayı tutan direk gibidir.

Direksiz binanın durması kolay olmadığı gibi, hayasız kimsenin de imanını muhafaza etmesi zordur.



Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Allahü teâlâdan haya edin! Allah’tan haya eden, kötü düşünceden uzak durur,

midesine girenleri kontrol eder, ölümü hatırlar.) [Tirmizi]



(Haya, baştan başa hayırdır.) [Müslim]



(Her dinin bir ahlakı vardır. İslamiyet’in ahlakı da hayadır.) [İbni Mace]



(Hayasız olan hep kötülük eder.) [İbni Mace]



(Hayasız olan, emanete hıyanet eder, hain olur, merhamet duygusu kalmaz,

dinden uzaklaşır, lanete uğrar, şeytan gibi olur.) [Deylemi]



(Haya ile iman, ikiz kardeştir. Biri giderse diğeri de gider.) [Ebu Nuaym]



(Mümin, ayıplamaz, lanet etmez, çirkin söz söylemez ve hayasız değildir.) [Tirmizi]



(Haya imanın nizamıdır. Bir şeyin nizamı bozulunca, parçaları da bozulur.) [İ.Maverdi]



(Haya imandandır. Hayasızın imanı yok demektir.) [İbni Hibban]



(İnsan, salih iki komşusundan utandığı gibi, gece gündüz kendisiyle beraber olan

yanındaki iki melekten de utanmalıdır!) [Beyheki]



(Hayasızın dini olmaz ve hayasız kişi Cennete giremez.) [Deylemi]



(Haya, iffet, dile hakim olmak ve akıl imandandır.

Cimrilik, fuhuş, çirkin sözlü olmak ise hayasızlıktan ve münafıklıktandır.) [Beyheki]



(İman çıplaktır, süsü haya, elbisesi takva, sermayesi fıkıh, meyvesi ameldir.) [Deylemi]



(Haya insan olsaydı, salih biri, fuhuş insan olsaydı, kötü biri olurdu.) [Taberani]



(Haya ile iman bir aradadır. Biri giderse, öteki de durmaz.) [Hakim]



Dinimizde hayanın yeri çok mühimdir.

Allahü teâlâdan utanmak, imanın kuvvetli olduğuna, hayasızlık da imanın zayıf olduğuna alamettir.

Hadis-i şerifte, (Hayanın azlığı küfürdendir) buyuruldu.

Hayasız kimse, zamanla küfre kadar gidebilir. Haya, imanın esasındandır.

Hayası olan Allah’tan utandığı için günahtan çekinir. İnsanlardan utanmayan Allah’tan da utanmaz.

İnsanlardan utanarak günahı gizlemek de hayadandır.

İnsanlardan utananın, Allahü teâlâdan da utandığı anlaşılır.

Çünkü hadis-i şerifte, (Allah’tan sakınan, insanlardan da sakınır) buyuruluyor.

Hayasız olan mürüvvetsiz olur. Hazret-i Ebu Bekir, (Hayasız insan, halk içinde çıplak oturan gibidir) buyurdu.



Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(İman edenler arasında kötülüğün, hayasızlığın yayılmasını isteyenler ve sevenler için

dünyada da ahirette de elim bir azap vardır.) [Nur 19]

Verda_Naz 12 Mart 2008 22:49

Cvp: Edep - Haya - İffet
 
Allah cümlemize Hz.Osman hayası versin.Biliriz ki melekler bile Hz.Osman'dan haya ederlermiş.

EbdA 13 Mart 2008 08:29

Cvp: Edep - Haya - İffet
 
Alıntı:

verda naz Üyemizden Alıntı
Allah cümlemize Hz.Osman hayası versin.Biliriz ki melekler bile Hz.Osman'dan haya ederlermiş.

Amin inşallah.

Paylaşımın için Allah razı olsun CaferTayyar kardeş.

ağla 01 Eylül 2008 13:41

İlle edep
 
Bir mecliste bulunduğun zaman az konuş,
Sana sorulmayan şeye cevap verme,
Birşey sorulurda cevabını bilmiyorsan bilmiyorum de,
Bilmediğine bilmiyorum demek ilmin yarısıdır,
Eğer cevabını biliyorsan,kısa cevap ver,
Sözü uzatma.
Mecliste bulunanlara imtihan için birşey sorma,
Onlarla münazara ve münakaşa etme,
Kendini beğenerek en başa,yukarıya oturma,
Dünya malına,makamına ve dünya hayatına güvenme,
Biz bu dünyada misafiriz,
Sonunda ayrılıp gideceğiz,
Sıkıntın varsa üzülme,
Bir an sonra ne olacağız belli değil..
Aziz Mahmud Hüdayi

NUR 01 Eylül 2008 16:08

Cvp: İlle edep
 
bu güzel sözleri bizimle buluşturduğunuz için teşekkür eder, konuyu da ilgili yere taşıdığımı bildiririm:)

medinelii 01 Eylül 2008 16:12

Cvp: İlle edep
 
:):):) elıne saglık her ıkınızınde

_bülbül_ 01 Eylül 2008 20:24

Cvp: İlle edep
 
Sohbet cemaatine hep diyoz ama yapmıyolar napsak kardeşler[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] can kulaklarımızla dinler de yaparız inşallah

medinelii 01 Eylül 2008 22:41

Cvp: İlle edep
 
bazen nasıhatten cok bır olay hal ve hareketler verılen mesajı algılamada kolaylık saglıyor. ornegın cok yakın yasanan olaylardan ornek verebılırsın...

sunu yapın, bunları yapmalıyız yerıne

gecen gun kutlu dogum haftasında bır programımız oldu kımımız kuran okunurken ayagını uzattı (mesela) bu konu hakkında goruslerınız nelerdır?

veya

gecenlerde bir sohbet meclısıne katıldım orada bulunan bir kac sohbet ehlı dunyevı haller ve konusmalarla ortamı gerıyor, manevıyatı kacırıyordu

acep bizler nasıl davranmalıyız, onlar ınasıl uyarmalıyız ? gibi .... örnek/ yorum çözümünü kullanabılırsın canım benım

MescidiAksa 02 Eylül 2008 08:05

Cvp: İlle edep
 
allah razı olsun hocalarım paylaşıtıgınız bilgilerden dolayı ama hocammın dedigi gibi çogu kişi bunlara dikkat etmez ama tabi edepli olmak her zaman iyidir

CaferTayar 04 Eylül 2008 10:46

sevgi değer medine müdavimlerine İlla Edep
 





efedimiz as.

Allah bir kulunu helak etmek isterse ondan hayâsını alır.
Hayâsı alındığında onu hep uğursuz bulursun.
Onu hep böyle bulduğunda emanet duygusunu da yitirir.
Yitirince onu hep hain olarak görürsün.
Onu bu halde görünce merhamet duygusunu da kaybeder.
O bu hale düşünce onu kovulmuş bir halde bulursun.
En son onu öyle bir halde görürsün ki
İslam halkası artık onun boynundan alınmıştır."


Hak aşığı Yunus Emre’de şöyle der:

Ehli diller arasında aradım, kıldım talep.
Her hüner makbul imiş, illa edep illa edep.


Edep,
Bir toplumda örf, adet ve kural halini almış
İyi tutum ve davranışlar veya bunları kazandıran
Bilgi anlamında kullanılan bir terimdir.

Terbiye,
İnsanlara lütuf ile muamele etmek,
Güzel ahlak, usluluk, hayâ,
Sünnete uygun hareket etmek demektir.

İnsanı, diğer canlılardan ayıran
En belirgin özellik, akıl ve hayâdır.
Çünkü insan, ancak bu iki meziyetiyle
Güzel ahlak ve edep sahibi bir kişiliğe kavuşur.
Doğuştan insanda var olan utanma hissi,
Onu, kendiliğinden bazı tedbirler almaya sevk eder.
Nitekim en ilkel toplumlarda insanların,
Ağaç yapraklarından elde ettikleri veya
Bitki liflerinden ördükleri parçalarla örtünmeleri,
Bunun açık bir delilidir.
Böyle bir his, akıl ve imanla birleşince,
O zaman, çoğunluğun benimsediği ahlak ve edep kuralları,
Daha belirgin bir biçimde ortaya çıkar.
Toplumun çözülmesiyle ahlaki kokuşma başlar.

Peygamber Efendimiz İbn Mace'de geçen
Bir hadis–i şeriflerinde şöyle buyurur:

Allah bir kulunu helak etmek isterse ondan hayâsını alır.
Hayâsı alındığında onu hep uğursuz bulursun.
Onu hep böyle bulduğunda emanet duygusunu da yitirir.
Yitirince onu hep hain olarak görürsün.
Onu bu halde görünce merhamet duygusunu da kaybeder.
O bu hale düşünce onu kovulmuş bir halde bulursun.
En son onu öyle bir halde görürsün ki
İslam halkası artık onun boynundan alınmıştır."

Edeb,
Nefsi gerektiği şekilde terbiye etmek
Ve güzel ahlâk ile süslemektir.
Edeb, insanın mutlak bir fazilet kaynağıdır.
Cennet’teki makamlara,
Amel ve edeple ulaşıldığını da her zaman hatırlamak gerekir.
Tasavvuf ehli ise
Edebi, ''Ma-fevkini (üstündekini) çok görmemek;
Ma-dununu (aşağısındakini) tahkir etmemek,
Herkesi haliyle hoş görüp Halik’ın hatırı için
Mahlûka merhamet edip sevmektir'' şeklinde tarif ederler.
Gönüller sultanı Mevlana edep konusunda şunu söyler. ‘
Edepsiz, yalnız kendine kötülük etmez;
Bütün çevreye ateş salar.
Şu gök, edep yüzünden ışıklarla dopdolu bir hale gelmiştir;
Melek edep yüzünden suçtan arınmıştır, temiz olmuştur’

Edepten nasibini alamamış kimsenin
Milletine faydalı olması mümkün değildir.
Edep hali olmayan kişi hem kendine
Hem de çevresine zarar verir.
İnsan, kendisini her türlü beladan koruyan edep tacını
Bir an önce giymek zorunda olduğunu unutmamalıdır:

Edeb bir taç imiş nur-ı Huda’dan
Giy ol tacı emin ol her beladan

Divanı Kebir’de
Sık sık edep kavramına yer veren Mevlana şöyle der:
Âdemoğlunun eğer edepten nasibi yoksa âdem değildir,
Âdemoğluyla hayvan arasındaki fark edeptir,
Gözünü aç da bak cümle Kelamullah’a,
Kur’an’ın bütün ayetlerinin manası edepten ibarettir.




MescidiAksa 04 Eylül 2008 10:52

Cvp: sevgi değer  medine  müdavimlerine  İlla Edep
 
edepli olmak ihtisaslı her insanın içinde olmadır yani nerde ne zaman nasıl konuşacagını oturup kalakcagını iyi bilmelidir ancak bu şekilde edepli bi insan olmuş olur emeginize saglık hocam allah razı olsun yüreginize saglık

CaferTayar 04 Eylül 2008 11:07

Cvp: sevgi değer  medine  müdavimlerine  İlla Edep
 
sevgi değer dostum

malum bizler ünvanı hazreti insan olan varlıklarız

birde muhammed as mın ümmeti olmak gibi şanımız var

elbetteki bu ahlakı muhammediyedendirki

medine webe girerken, yazarken, yorum yaparken

bu edebin saf samimiyetiyle kimseyi incitmemenin gayretinde olacazki

efendimizin hoşnutluğuna erebilelim

Seher Yeli 04 Eylül 2008 11:07

Cvp: sevgi değer  medine  müdavimlerine  İlla Edep
 
Alıntı:

CaferTayar Üyemizden Alıntı




Edepten nasibini alamamış kimsenin
Milletine faydalı olması mümkün değildir.
Edep hali olmayan kişi hem kendine
Hem de çevresine zarar verir.
İnsan, kendisini her türlü beladan koruyan edep tacını
Bir an önce giymek zorunda olduğunu unutmamalıdır:

Edeb bir taç imiş nur-ı Huda’dan
Giy ol tacı emin ol her beladan










Hocam Allah razı olsun çok önemli edeb...............

NUR 04 Eylül 2008 11:12

Cvp: sevgi değer  medine  müdavimlerine  İlla Edep
 
illa edep ille edep demiş büyüklerimiz...

ilk önce bu forumdaki amaçlarımızı gözden geçirmeliyiz zannımca...

amaç Allah rızası ise, bu yolda efendimiz bizlere en güzel yolu göstermiş, aklı selim davranmayı, öfkemizi kontrol etmeyi, affetmeyi, alttan almayı, kusurları görmemeyi, görse bile bunu güzel ve tatlı dille ifade ederek kardeşini kırmamayı...çoğaltılabilir bunlar..ama ne dedik? amaç Allah rızası ise...

inş. bu yoldayızdır.rabbim ramazan ayında daha b ir şuurlu olmayı hepimize nasip etsin.

saygılar

CaferTayar 04 Eylül 2008 11:41

Cvp: sevgi değer  medine  müdavimlerine  İlla Edep
 


Bu yazı dün Medine webimize yakışmayan üslubda
İfade edilen ve kırıcı olan üsluba binaen yazılmıştır.

Sevgi değer nur
Bizler dininize karşı değil ama nefsinize karşı
Yapılanlar karşısında hoşgörülü olabiliriz.

Sevgili Efendimiz'in buyurduğu gibi: "
Hoşgörülü ol ki hoş görülesin."

Biz de insansınız ve insanlar hata yapan yaratıklardır.

Lakin Mü'mine, Allah'tan daha kahredici
(Kahhar) pozlarına bürünmek yakışmaz.
Tıpkı Allah'tan daha merhametli
(Rahim) pozlarına bürünmenin yakışmayacağı gibi.
Kul bağışlamayı Allah'tan öğrenmeli ve
Rasul Aleyhisselam'ın buyurduğu gibi "
Allah'ın ahlakıyla ahlaklanmalı"dır.

Bu gaye ile bir kardeşinizi
Yüzüne karşı tenkid etmenin edebi,
Gıyabında onun için dua ve istiğfar etmenizdir.
Bunu yapabiliyorsak onu eleştirme hakkını da
Elde etmişsiniz demektir.
Böyle yapmak sanırım sözünüzün
Onun üzerindeki etkisini artıracaktır.
Sözü biz söyleyelimde, tesirini Allah halk eder inşaallah.

TÜRKcan 04 Eylül 2008 12:38

Cvp: sevgi değer  medine  müdavimlerine  İlla Edep
 
Allah razı olsun hocam sizden ihtiyaca binaen bir konu oldu gerçekten...
Edep Ya Hu!!![Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

_bülbül_ 09 Eylül 2008 23:15

Cvp: İlle edep
 
Hal ve hareketlerimizle tabii ki örnek olacağız önce yapmayın ya da yapın demekle de olmuyor.....Ama bizde bir yöntem var dergah kapısından ya da kuran sofrasının olduğu hanelerden içeri girince Allah Resulu ile görüşüyoruz....Biz ilme ve orada bulunan mübarek maneviyatlara saygı ve edep gerektiğini söylemeden sohbete başlamıyoruz Rabbim hallerimizi hayırı kılsın.....

Seher Yeli 06 Ekim 2008 21:33

Televizyon ve edep
 
Televizyon seyrederken "gözlerim kızarıyor" diyen birisine Diger birisi "Benim de yüzüm kızarıyor" demiş.

Türk toplumunun aile yapısını, ahlâkî değerlerini bozmaya çalışan sütü bozuk ifsat şebekesi, uydu vasıtası ile çok önemli ve de bir o kadar tehlikeli çalışmalar yapıyorlar.

Eskiden mü'minler bir dostunu ziyaret etmek için akşam oturmasına gittiklerinde güzel sohbetler yapılır, gelmiş ve geçmişten bahsedilirdi. Şimdi bunun yerini televizyon aldı. Dostluk, muhabbet ve kardeşane sohbetlerin yerini; cılız, abes, dedikodu ve cinselliğe dayalı müptezel kokteyl türü toplantılar aldı. Kıraathaneler (okuma salonları) kumarhaneye dönüştü. Aynı çatı altında müstehcen bir programı izlemekten haya etmeyen ailelerin sayısı arttı. Savrulma, dönüşme ve kaymanın dozajı o kadar arttı ki, toplumda ensest ilişki normal görülmeye başlandı.

Ne tuhaf! Yüzü kızarması gerekenlerin gözü kızarıyormuş.. Yazdıklarım, muhafazakâr, dindar insanları ve başta şahsımı bağlar. Ar damarı çatlamamış, kalbinde iman, dizinde derman bulunanlara, kasırgalar karşısında dikkatli olmalarını tavsiye ederim.

"Program yapımcısı, televizyon müdürüne telefon ederek:

-RTÜK'den aradılar efendim, dedi. Şu anda oynayan filmin müstehcen olduğunu belirtip ikaz ediyorlar. Bir diyeceğimiz var mıydı?

Müdür:
-RTÜK falan bırak be kardeşim, diye gürledi. Koltuğuna kurul da filmi seyret. Kişisel haklarımıza karışmasınlar.

Program yapımcısı, filmin ortalarında tekrar telefon ederek:
-Bazı vakıflardan aradılar efendim, dedi. Oynatmakta olduğumuz filmin gençlerin ahlâkını bozduğunu ve onları kötü yola ittiğini söylüyorlar. Bir diyeceğiniz var mıydı?

Müdür yine gürleyerek:
-Kişisel haklarımıza karışmasınlar ya hu, diye tekrarladı. Bizim de çocuklarımız var. Hatta kızım, şu anda erkek arkadaşı ile seyrediyor bu filmi.

Adam, filmin sonunda bir kere daha telefon ederek:
-Karakoldan aradılar, efendim, dedi. Kızınız, erkek arkadaşı tarafından tecavüze uğramış. Bir diyeceğiniz var mıydı?" (Cüneyd Suavi, Hayatın İçinden, s. 70)

Şu anlatılan hikâye, kendi gerçeklerimizi ne güzel dile getiriyor. İffet ve namusa bigâne kalmanın, insanların kutsallarına, kültürüne saygı duymayanların akıbeti hep kötü olmuştur.
Tasavvufî kaynaklarda "göz afetleri" olarak zikredilen bu konu çağımız insanını ciddi bir şekilde tehdit ediyor. Gençlerimizin birçoğu televizyondaki erotik, pornografik film ve programları seyrederek yoldan çıkıyorlar. Göz vasıtası ile alınan akım beyne, oradan da ilgili organa ulaşmaktadır. Şehvetin kabarması, göz zinası ile başlar. "Zinaya yaklaşmayın" buyuran İslâm dini, zinaya götüren yolların da tıkanmasını istemektedir.

"Mü'min erkeklere söyle; gözlerini (haramdan) sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu, kendileri için çok temiz (bir hareket)dir. Şüphesiz ki Allah, (kullarının ne) yapacaklarından haberdardır." (Nur, 30)

Mü'minler, gözü haramdan sakındırma noktasında çok dikkatli olmak zorundadırlar. Harama bakan bir insan, bakmanın ötesindeki fiilleri hayal etmeye başlar. Kalbin huzuru kaçar, gözün nuru o an için alınır. Harama bakmak kişiyi zikrullahtan ve güzel şeylerden alıkoyar. Dinimize, dünyamıza ve ahiretimize faydalı olmayan şeylerin peşine düşmekten men ediliyoruz.
"Senin için hakkında bir bilgi hasıl olmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz, kalp, bunların her biri bundan mes'uldür." (İsra, 36)



-alıntı-

MescidiAksa 31 Ekim 2008 08:08

Cvp: edep yahuuuu
 
edeptir insanı bulduran
çektiligi çileden kurtaran
gözlerini açıp
selamete koşturan
edep ya hu


emeginize saglık hocam
allah razı olsun

Seleme 20 Aralık 2008 22:52

Cvp: Televizyon ve edep
 
Arkadaşlar yapılan araştırmalara göre tv beyni uyuşturduğu için insanı aptallaştırıyor.Vakit geçirmek için vazgeçilmez olsada zararları saymakla bitmiyor.
Zaten birçok kanalda izlediğimiz şeyler edep sınırlarını aşıyor.Yüzler artık kızarmaktan çıktı bence..Çok izlendiği için gözler kızarıyor...

Aysima 17 Şubat 2009 17:47

Eskilerden Birkaç Edep Örneği
 
Osmanlı'da sadaka taşları varmış, ihtiyacı olan sadaka taşının üzerindeki keseden, yabancı elçilerin de şaşkın ; şehadetleriyle, sadece ihtiyacı kadarını alırmış. Aynı şey yolların üzerinde vakıflar tarafından kurulan konaklarda da uygulanır, yolcu eğer ihtiyacı varsa yatağının başucundaki keseden alabilirmiş. Binitine ücretsiz bakılır, ücretsiz üç gün yemek verilirmiş.

Eskiden "Kapıyı kapat!" denilmezmiş. ALLAH (c.c.) kimsenin kapısını kapatmasın diye düşünülürmüş. "Kapıyı ört, ya da sırla" denilirmiş. Kapının kapanmadan yavaşça örtülmesi edebdenmiş.

"Lambayı söndür demezlermiş. ALLAH (c.c.) kimsenin ışığını söndürmesin. "Lambayı dinlerdir" derlermiş. Lamba yakılmaz, uyandırılırmış.

Uyuyan birisi uyandırılmak İçin sarsılmaz veya adı ile çağırılrnazmış. "Agah ol erenler" derlermiş. Nezaket, incelik, edeb her işin başı imiş de ondan... Ona eren uyanık olurmuş. İnsanların sözü kesilmez, işaret ve işmar edilmez, fısıltılar, gizli konuşmalar hoş karşılanmazmış.

Hanımlar "Efendi" derlermiş beylerine, "siz" derlermiş. Hanımefendiliklerini gösterirlermiş.

Gezerken yere yumuşak basılır, ses çıkarmamaya çalışılırmış. Yerdeki haşerata basmamaya özen gösterdiği için, adı "Karınca basmaz Efendi"ye çıkan insanlar varmış.


Kapıdan çıkarken arkasını dönmemek, geri geri çıkmak edebmiş. Kapı eşiğindeki ayakkabılar, dışarıya doğru değil, içeriye doğru çevrilirmiş. "Git bir daha gelme!" der gibi değil de. "Gitsen de ayağının yönü buraya dönük olsun" eler gibi dizilirmiş.

Canlı cansız her şeyin bir hatırı varmış. Bediüzzaman, kendisine arkadaşlık eden, vefa gösteren eski elbisesinden bir parçayı koparıp alırmış. Yumurtayı ucundan, çok az kırar, fazla kırmayı tahrip olarak düşünür, tahribin hiçbir türünü sevmezmiş.

Eskiler hayatı o kadar nurani, o kadar temiz, o kadar manâlı yaşarmış.
"Komşuya hatır soran sıra sıra terlikler, Ölçülü uzaklıkta yakın beraberlikler." diye tarif eder Üstad N. Fazıl bu hali...

Eskiler "Edeb Ya Hu!" derler, Onu görüyor gibi yaşamaya çalışırlarmış. O varken başkasına bakmaz, Onu unutmuş gibi hallere girmezlermiş. Ezel ve Ebed Sultanı'nın huzurunda nasıl hareket edilmesi gerekiyorsa öyle hareket etmek isterlermiş. "Bizi takip eden, her halimizi perdesiz, engelsiz gören, şu anda bizim durumumuza bakan ALLAH var!" der gibi, o mânâyı hatırlatmak İçin her yere "Edeb Ya Hu!" yazarlarmış. "ALLAH'ın huzurunda edeb" demekmiş bu...

İnsan nerede olursa olsun ALLAH'ın huzurunda değil midir?

KuM TaNeSi 08 Nisan 2009 09:34

Edep - Haya – İffet
 
Edep - Haya – İffet



Sual: Edebin dinimizdeki yeri nedir?

CEVAP
Edep, güzel terbiye, iyi davranış, güzel ahlak, haya, nezaket, zarafet gibi manalara gelir Mesela terbiyeli çocuk, edepli çocuk demektir Hadis-i şerifte, (Evladınızı edepli, terbiyeli yetiştirin) buyuruluyor Dinimiz, baştan başa edeptir Edep, kulun kendisini Cenab-ı Hakkın iradesine tâbi kılması, güzel ahlaklı olmasıdır Hadis-i şerifte, (Sizin en iyiniz, ahlakı en güzel olandır) buyuruldu

Hz Ömer, (Edep, ilimden önce gelir) buyurdu Çok heybetli olmasına rağmen, edebinden, hayasından Resulullahın huzurunda çok yavaş konuşurdu Peygamber efendimiz de, bir kimsenin yanında iki diz üzerine oturur, ona saygı olmak için mübarek bacağını dikip oturmazdı Hadis-i şerifte, (Resulullahın hayası, bakire İslam kızlarının hayasından çoktu) buyuruldu (Buhari)

İbni Mübarek hazretleri, (Bütün ilimleri bilenin eğer edebinde noksanlık varsa, onunla görüşmediğime üzülmem, bunu kayıp saymam Fakat edepli ile görüşemesem üzülürüm) buyurdu

Her zaman her yerde edepli, hayalı olmaya çalışmalıdır! Hadis-i şerifte, (Hayasızlık insanı küfre düşürür) buyuruldu Haya, bir binayı tutan direk gibidir Direksiz binanın durması kolay olmadığı gibi, hayasız kimsenin de imanını muhafaza etmesi zordur

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâdan haya edin! Allah’tan haya eden, kötü düşünceden uzak durur, midesine girenleri kontrol eder, ölümü hatırlar) [Tirmizi]

(Haya, baştan başa hayırdır) [Müslim]
(Her dinin bir ahlakı vardır İslamiyet’in ahlakı da hayadır) [İbni Mace]
(Hayasız olan hep kötülük eder) [İbni Mace]

(Hayasız olan, emanete hıyanet eder, hain olur, merhamet duygusu kalmaz, dinden uzaklaşır, lanete uğrar, şeytan gibi olur) [Deylemi]

(Haya ile iman, ikiz kardeştir Biri giderse diğeri de gider) [Ebu Nuaym]
(Mümin, ayıplamaz, lanet etmez, çirkin söz söylemez ve hayasız değildir) [Tirmizi]

(Haya imanın nizamıdır Bir şeyin nizamı bozulunca, parçaları da bozulur) [İMaverdi]
(Haya imandandır Hayasızın imanı yok demektir) [İbni Hibban]

(İnsan, salih iki komşusundan utandığı gibi, gece gündüz kendisiyle beraber olan yanındaki iki melekten de utanmalıdır!) [Beyheki]

(Hayasızın dini olmaz ve hayasız kişi Cennete giremez) [Deylemi]

(Haya, iffet, dile hakim olmak ve akıl imandandır Cimrilik, fuhuş, çirkin sözlü olmak ise hayasızlıktan ve münafıklıktandır) [Beyheki]

(İman çıplaktır, süsü haya, elbisesi takva, sermayesi fıkıh, meyvesi ameldir) [Deylemi]
(Haya insan olsaydı, salih biri, fuhuş insan olsaydı, kötü biri olurdu) [Taberani]
(Haya ile iman bir aradadır Biri giderse, öteki de durmaz) [Hakim]

Dinimizde hayanın yeri çok mühimdir Allahü teâlâdan utanmak, imanın kuvvetli olduğuna, hayasızlık da imanın zayıf olduğuna alamettir Hadis-i şerifte, (Hayanın azlığı küfürdendir) buyuruldu Hayasız kimse, zamanla küfre kadar gidebilir Haya, imanın esasındandır Hayası olan Allah’tan utandığı için günahtan çekinir İnsanlardan utanmayan Allah’tan da utanmaz İnsanlardan utanarak günahı gizlemek de hayadandır İnsanlardan utananın, Allahü teâlâdan da utandığı anlaşılır Çünkü hadis-i şerifte, (Allah’tan sakınan, insanlardan da sakınır) buyuruluyor Hayasız olan mürüvvetsiz olur Hz Ebu Bekir, (Hayasız insan, halk içinde çıplak oturan gibidir) buyurdu

Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(İman edenler arasında kötülüğün, hayasızlığın yayılmasını isteyenler ve sevenler için dünyada da ahirette de elim bir azap vardır) [Nur 19]

Kadın erkek ilişkilerinde ve tuvalet için kullanılan kelimeleri aynen söylemek insanlığa uygun değildir, hayayı yok eder ve iyileri gücendirir Böyle kelimeleri söylemek gerekince, açık olarak değil, kinaye olarak söylenir

Allahü teâlânın nimetinde, nimeti vereni görmeli, daima Onun huzurunda olduğunu düşünmeli, mesela otururken, yatarken edebe riayet etmelidir Yerken, içerken, konuşurken, okurken, yazarken ve her çeşit iş yaparken, bütün bunların Allahü teâlânın kudretiyle yapıldığını, bütün işlerde Onun emrine uyup yasak ettiklerinden sakınmayı düşünmelidir Böyle düşünmek çok üstün bir ibadettir

Mahrem konuları edeple sormak lazım
Bir kız, mahrem konuları annesine sorar O da bilmezse, annesine, (Babamdan öğren) der Babası da bilmezse, babasının, bilen birisine sorması gerekir Babası yoksa, ağabey, amca, dayı gibi mahrem akrabalarından öğrenir Bunlar da öğrenip bildirmezse, o zaman mektupla veya telefonla, kendinden değil de, (Bir kadının muayyen hâli şu kadar devam edip kesilse, ne gerekir) şeklinde sormak daha uygun olur Bir kadının kocası, bu bilgileri öğrenip hanımına anlatmazsa, kadın, en uygun bir yolla bunları öğrenebilir Bilenlerden bu konuları edep dairesinde sorması ayıp olmaz

Hz Esma’nın Peygamber efendimize nasıl gusledileceğini sorarken utanması üzerine, Hz Âişe validemiz, (Ensar kadınları ne iyidir; utanmaları, dinlerini öğrenmekten men etmiyor) buyurdu (Buhari)
Demek ki, ayıp olur diye kendisine farz olan bilgileri öğrenmemek yanlıştır Peygamber efendimiz, mahrem konuları anlatırken, (Allahü teâlâ, hakkın anlatılmasından çekinmez) buyurmaktadır (Tirmizi)
Aynı anlamda âyet-i kerime de vardır:
(Allahü teâlâ, gerçeği söylemekten çekinmez) [Ahzâb 53]

Sual: Bazı kimseler, müstehcen konuşuyor Ayıp şeyler söylüyor İnsanların ayıplayacağı çirkin işler yapıyor Müslüman olan kimse, böyle şeyler yapar mı?
CEVAP
Hadika’da buyuruluyor ki:
Fuhuş, çirkin söz demektir Haddi aşan her şeye fahiş denir Buradaki manası çirkin olan işleri açık kelimelerle anlatmak, müstehcen konuşmak demektir Cima için ve abdest bozmak için kullanılan kelimeleri söylemek böyledir Bu kelimeleri söylemek fuhuştur Çünkü bunları söylemek, mürüvvete ve diyanete uygun değildir, hayayı, utanmayı giderir ve başkalarını gücendirir Cimayı, abdest bozmayı ve necaseti anlatmak gerektiği zaman, açık olarak söylememeli, kinaye olarak söylemelidir! Kinaye, bir şeyi, açık manaları başka olan kelimelerle anlatmaktır Edepli olan, salih olan, fuhuş söylemeye mecbur olunca, kinaye olarak söyler Mesela, Allahü teâlâ, Kur'an-ı kerimde, cima için lems [dokunmak] kelimesini söylemiştir Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Fuhuş söyleyene Cennet haramdır) [Ebu Nuaym]

Dinimizde hayanın, utanmanın yeri çok mühimdir Hayası olan, Allahü teâlâdan utandığı için günah işlemekten çekinir İnsanlardan utanmayan Allah’tan da utanmaz Açıktan günah işleyen kimse, hem insanlardan, hem de Allah’tan çekinmediğini gösterir (Allah’ın bildiğini kuldan ne saklıyayım) demek doğru değildir Gizli işlediği bir günahı başkalarına açıklamak doğru değildir, hayasızlıktır
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Haya ve az konuşmak imandan, fahiş söz ve çok söz nifaktandır) [Tirmizi]

(Kim, dünyada günahını gizlerse, Allahü teâlâ da, Kıyamette, o günahı herkesten saklar) [Müslim]

(Bir günaha düşen, Allah’ın örtüsünü, onun üzerinde bulundurmalıdır!) [Müslim]

İnsanlardan utanarak günahı gizlemek de hayadandır Haya da imandandır Günah gizlenmezse, fasıklar bundan cesaret alır (Falanca günah işliyor Ben de işlesem ne çıkar?) diyebilir Riya olmaması için ibadeti gizlemek caizdir Onun için (Kabahat da gizli, ibadet de gizlidir) denmiştir

Bunun gibi atasözlerinin çoğu bir hadis-i şerife dayanmaktadır (Haya elbisesine bürünenin aybı görülmez Duyulunca hoşlanılacak şeyleri yap! Kimsenin duymasını istemediğin ve duyulunca insanların hoşlanmıyacağı şeylerden kaç!) buyurulmuştur

Haya, imanın esasındandır
Allahü teâlâdan utanmak, imanın kuvvetli olduğuna, hayasızlık da imanın zayıf olduğuna alamettir Hayasız kimsenin küfre düşmesi kolay olur Hadis-i şerifte, (Hayanın azlığı küfürdür) buyuruldu (Hakim)

Hayasız kimse, zamanla küfre kadar gidebilir Haya, imanın esasındandır
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Haya, iffet, dile hakim olmak ve akıl imandandır Cimrilik, fuhuş, çirkin sözlü olmak ise hayasızlıktan ve münafıklıktandır) [Beyheki]

(Fahiş ve çirkin sözlerden şiddetle kaçının! ) [Nesai]
(Mümin, ayıplamaz, lanet etmez, fahiş söz söylemez) [Tirmizi]

(Cennet, fahiş ve çirkin söz konuşana haramdır) [İbni Ebiddünya]
(Allahü teâlâ, fahiş ve çirkin söz söyleyeni sevmez) [İbni Ebiddünya]

Görüldüğü gibi, hayanın iman ile, hayasızlığın da imansızlık ile alakası büyüktür İnsanlardan utanan kimsenin, Allahü teâlâdan da utandığı anlaşılır Çünkü hadis-i şerifte, (Allah’tan sakınan, insanlardan da sakınır) buyuruluyor Hayasız olan mürüvvetsiz olur İnsanları, böyle kimselerin zararından sakındırmak için onların gıybetini yapmak caizdir Hadis-i şerifte, (Haya cilbabını [örtüsünü] üzerinden atanları gıybet etmek günah olmaz) buyuruldu (Haraiti)

Yalnız iken de Allah’tan haya etmeli
Evde kimse yok iken de, çıplak durmak günahtır Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Yalnızken de, avret yerinizi açmayın! Zira yanınızda hiç ayrılmayanlar [hafaza melekleri] vardır Onlardan utanın ve onlara saygılı olun) [Eşiat-ül-lemeat]

(Avret yerlerinizi örtün! Yalnız iken de Allahü teâlâdan haya edin!) [Tirmizi]
(Allahü teâlâ hayayı ve örtünmeyi sever Öyle ise yıkanırken avret yerinizi örtün) [E Davud]

(Gece guslederken avret yerini açmaktan sakının Eğer sakınmayan çıkar da, onda delilik alameti görülürse, kendisinden başkasını suçlamasın) [Hakim]

Avret yerini açmak veya başkasının avret yerine bakmak büyük günahtır Hamama, kaplıcaya, denize gidenin diz ile göbek arasını ve dizlerini de örtmesi farzdır Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Erkeğin göbek ile dizleri arası avrettir) [Ebu Davud]
(Uyluk avret yeridir) [Buhari, Ebu Davud, Tirmizi]

(Avret yerini açmak büyük günahtır) [Hakim]
(Erkek, erkeğin; kadın, kadının avret yerine bakması helal olmaz) [Müslim]

(Evlerin en kötüsü hamamdır Orada sesler yükselir, avretler açılır Tedavi veya kirden temizlenmek için girecek olan örtülü girsin) [Taberani]

(Allah’a ve ahirete inanan hamama peştamal ile örtülü girsin!) [Nesai]
(Avret yerini açana ve başkasının avret yerine bakana Allah lanet etsin!) [Beyheki]
(Din kardeşinin avret yerine kasten bakanın kırk gecelik namazı kabul olmaz) [İ Asakir]

Hazan Mevsimi 31 Ocak 2010 19:04

***26.Haftanın Konusu EDEP***
 
[align=center]Selamün Aleyküm Degerli müslüman kardeşlerim bu hafta hep beraber edep hakkındaki düşüncelerimizi aktarıp paylaşacagız inşAllah...[/align]



[align=center]Önce edebi yazmalı kalem.




Önce edebi anlatmalı kelime.

Once edebi idrak etmeli insan.

Edep güzel; edep yüce...

İnsan güzele müştak, insan yüceye sevdalı.

Kainatın en büyük hakikati iman, imanın en büyük hakikati edep.

İlim meclisinde aradım, kıldım taleb,
İlim en geridedir, illa edeb, illa edeb.

Setreder ayıbını insanın hep:
Ne güzel elbiseymiş esvab-ı edeb.

Gönül ehli arasında aradım, kıldım taleb,
Her hüner makbul imiş: illa edeb, illa edeb.

Edeb bir tâc imiş nûr-u Hüda dan
Giy ol tacı, emin ol her beladan.



Edep, hakikatin büyüklüğü karşısında iki büklüm olmak, Onun kemaliyle kendinden geçmektir. Yunus'un odunları misali daldan-pürüzden budanmaktır. Elif gibi dimdik, ok gibi dosdoğru olmaktır. Kuran'ı hayata hayat yapma yolunda, ilahi hedefi Kuran ahlakıyla on ikiden vurmaktır. Gerek dünya gerek ukba adına atılan her adımı itidal ve denge üzre atmaktır. Elhasıl kulluk şuuruna ermek, ruhu ve bedeni sünnet-i seniyyenini nuruyla huzura erdirmektir. Habib-i Zişan-ı bu yolda kayıtsız şartsız rehber kabul etmektir.

Edep , onun gibi oturmak, O nun gibi kalkmak, Onun gibi bakmak, O nun gibi yaşamaktır(s.a.s)

Hz:Osman edep timsaliydi. Sünneti seniyyeyi aklında, cisminde ve ruhunda bütün incelikleriyle yaşamıştı. Ahmed bin Hanbel'in Hasan ı Basri den rivayetine gvre kapalı kapılar ardında bile elbiselerini çıkarmaktan çekinirdi. Edebinin derinliğinden dolayı Efendimiz(s.a.v) kendilerini ümmeti Muhammed içinde herkese nasip olmayan bir payeye layık görmüşlerdi. Hz.Osmanı,

"Ashabım içinde bana en çok benzeyendir".diyerek kendilerine benzetmişlerdi.

"Herkesin cennette bir dostu vardır. Benim dostum da Osman'dır". hadisiyle Hz.Osman'ı dostu olmakla müjdelemişlerdi.

Bizim de şu acımasız dönemde; edebi, edepsiz ham ruhlara ilim yoluyla anlatacak yeni Osmanlara dair dualarımız vardır.

ve Mevlana ne güzel ifade etmiş edebi.


" Efendi, bil ki insanın tenindeki can edeptir. İnsanoğlunun göz ve kalp nuru edeptir. Adem bir ulvi alemdendir, süfliden değil. bu dönen kümbetin hem dönmesi hem de revnak ve zineti edeptir. İnsanoğlu eğer edepten yoksun ise, o insan değildir, zira insanoğlu ve hayvan arasındaki fark edeptir. Aç gözlerini bak, Allah kelamı olan Kuran ayet ayet edeptir. Akıldan sordum: İman nedir? Akıl kalp kulağıma cevap verdi: "İMAN EDEPTİR
[/align][align=center][/align]

Hazan Mevsimi 31 Ocak 2010 19:55

RE: ***26.Haftanın Konusu EDEP***
 
Evet size göre EDEP nedir?

Esma_Nur 31 Ocak 2010 20:23

RE: ***26.Haftanın Konusu EDEP***
 
EDEB yani eline diline beline sahıp olma anlamına gelir
bu kısacık gibi gözüken kelime çok şey ifade eder

kurtmehmet 31 Ocak 2010 21:18

RE: ***26.Haftanın Konusu EDEP***
 
Edep, nefsini tanıyıp haddini bilmektir.

Edep, kul olduğunu anlayıp Yüce Mevlâ�ya yönelmektir.

Edep, kibri kırıp tavazuya sarılmaktır.

Edep, fani dünyayı tanıyıp boş davaları bırakmaktır.

Edep, Cenab-ı Hakk�ın ve varlıkların haklarını güzel korumaktır.

Edep, hayalı ve vefalı olmaktır.

Edep, pişman olunacak şeyleri yapmamaktır.

Kısaca edep, güzel ahlâktır.

Güzel ahlâk ise, içiyle dışıyla doğru olmak ve bu doğruluk üzere yaşamaktır. Buna denge ve istikamet denir.

Dengeli olmak, devamlı aynı güzel hâli korumaktır. Acı tatlı bütün hallerde istikametini bozmayan, dost ve düşmana karşı dürüstlükten ayrılmayan kimse dengeli insandır. Denge, insandaki akıl seviyesini gösterir.

Velilerden Seriy es-Sakatî k.s. der ki: �Edep, aklın tercümanıdır.� Bunun manası şudur: Herkes aklı kadar edepli olur. Edebi kıt, ahlâkı bozuk olana hakiki manada akıllı denmez.
alıntı

Hazan Mevsimi 31 Ocak 2010 21:27

RE: ***26.Haftanın Konusu EDEP***
 
İslâmiyet'te Edebin Ehemmiyeti Nedir?

Edep, İslâmiyet'te önemli bir esas, tasavvuf mesleğinde de hassasiyetle ele alınan bir husustur. Pratikte, şimdiye kadar onu daha ziyade erbab-ı tasavvuf ele almış ve o sahadaki büyük mürşit, mübelliğ, mürebbi ve muallimler ısrarla üzerinde durmuşlardır. Kur'ân ruhunun özü ve esası, Sünnet-i sahihanın da ısrarla üzerinde durduğu edep sayesinde, yüzlerce, binlerce Şah-ı Geylânî, Şazelî, Şah-ı Nakşibend, İmam Gazzâlî, Ebû Hanife ve İmam Şafiî gibi edep âbideleri ve üstadları yetişmiştir. Bu yıldızları çoğaltmak mümkündür. Hele Allah Resûlü'nün terbiye atmosferinde, gökteki yıldızlara denk, yerde de pek çok edep insanı yetişmiştir.


Edebi bizde, sadece farz ve vacibin dışında teferruata ait oturup kalkmada, âdâb-ı muaşerette, insanlarla muamelelerimizde, çocukların tavır ve davranışlarıyla alâkalı dar alanlı ele alanlar olmuştur. Ama bu, edebi daraltma ve dar bir çerçeve içinde ele alma demektir. Haddizatında edep, Efendimiz'in hayatının gayesi ve bütün hayatıyla bize talim buyurduğu hakikatlerin umumudur. Bir ehl-i tahkikin de dediği gibi: "Edep, Allah Resûlü'nün vaz'ettiği hudutlara riayet etmek demektir."

Evet, edep, din sahibinin, Allah'tan aldığı şeyleri bize tebliğde tespit buyurdukları hudutlardır. Binaenaleyh, Allah Resûlü'nün hayat-ı seniyyesinde gaye edindiği şeylerin hudut ve sınırlarına riayet etmek bütünüyle bir edeptir. Meselâ, farzlara dikkat etmek, Allah'a karşı edepli ve saygılı olmanın bir ifadesidir. Yine vaciplere titizlikle riayet etmek, Allah'a ve Resûlullah'a karşı saygının göstergesidir. Efendimiz'in hayat-ı seniyyesiyle bir yol olarak ortaya koyduğu ve "Sünnet" dediği, -Sünnet Arapça'da tutulup gidilen yol anlamına gelmektedir- ve bizim de onu en nurlu bir yol olarak benimsediğimiz o yolun prensip ve âdâbına riayet etmek, edeptir. Bütün bunlara riayet eden edeple serfiraz sayılır. Riayet etmeyen de O'nun nurundan, feyzinden ve bereketinden mahrum kalır; kalır ve karanlıklara sukut eder.

Allah Resûlü'nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) konuşurken, sözünün muhtevasının derin ve coşturucu olması, o coşturucu mânâ ve muhtevaya çok güzel kalıplar bulması, zarfı mazrufa muvafık kullanması, kendisine mahsus ayrı bir beyan edebidir. Arabın en edib ve beliğleri dahi O'nu dinlerken hayranlık duyarlardı. Ebû Süfyan'ın hanımı Hind, Efendimiz'in tebliğ buyurduğu Kur'ân ve O'nun sözlerindeki câzibedarlık ve çarpıcılık karşısında pervaneler gibi herkesin, o Söz Sultanına koşuşunu hayretle seyretmiş ve şöyle demişti: Hiçbir şey bilmeyen ve öğrenmeyen ümmî bir insan, etrafını sözleri ve hareketleriyle büyülüyor ve insanlar, kelebeklerin ateşe koştukları gibi O'na koşuyorlar.

Evet, bunu anlayamıyorlardı. Zira Efendimiz'in mübarek beyanına akseden her şey, feyz-i akdesten gelen esintilerdi. Bu esintiler, O'nun ruhuna çarpıyor ve beyanında nurdan kelimeler hâline geliyordu. Aynı zamanda O'nda çok engin bir muhteva zenginliği de vardı. Bir gün Allah Resûlü, bu muhteva zenginliğini en tatlı, en çarpıcı ve en ölçülü kelimelerle ifade ederken, sözden çok iyi anlayan Hz. Ebû Bekir, hayran hayran Efendimiz'in yüzüne bakmış ve "Seni bu seviyede terbiyeye kim ulaştırdı? Seni böylesine kim olgunlaştırdı?" mefhum ve mânâsına gelen "Men eddebeke ya Rasûlallah?" demişti. Bu soru karşısında Allah Resûlü fahirlenmemiş, konuyu sağa sola çekmemiş, o sadıklardan sadık sıddık dostu Hz. Ebû Bekir'e şöyle cevap vermişti: "Beni Rabbim edeplendirdi; hem en güzel şekilde edeplendirdi." Efendimiz bu sözleriyle, hem kendisine ait güzellikleri inkâr edip nankörlüğe düşmüyor -nankörlük O'ndan serâ-Süreyyâ farkıyla uzaktır- hem de o mazhariyetiyle fahirlenmiyor ve onu Allah'a havale ediyordu. Bu, üzerinde durduğumuz konunun bir yanını teşkil etmektedir.

Diğer yanına gelince; her mü'min, Efendimiz'in edebinden, O'nun talim buyurduğu edep anlayışından, tabir caizse edep felsefesinden istifade etmekle mükelleftir. Burada dikkatlerinizi ayrı bir noktaya istirham edeceğim: O Zât, sadece kulluğu talim etmek için değil, tepeden tırnağa (eskilerin ifadesiyle mine'l-bâb ile'l-mihrâb) bütün bir hayatı talim etmek üzere gelmiştir. İşte Allah Resûlü'nün talim etmiş olduğu bu esasları hayata tatbik etmek de bir mânâda edeptir. Meselâ, Efendimiz'in insanlara Allah'ı anlatmasını göz önünde bulunduralım. Bu, çok dakik bir mevzudur ve pek çok düşünür ve filozof, onca kabiliyetlerine rağmen Zât-ı Ulûhiyet, sıfât ve esmâ hakkında tenasübe riayet edememiş, bir yandan O'nun kudretini itiraf etmekle birlikte, diğer yandan da O'na acz isnat edebilmişlerdir. Kadim Yunan ve Roma'dan günümüze kadar pek çok filozof ve düşünürün Zât-ı Ulûhiyet hakkındaki beyanlarına bakıldığında çok ciddî muvazenesizliklere şahit olunmaktadır. Efendimiz'e gelince O, bir dağın zirvesinde Allah'tan ders alan bir ümmîdir; muallim i, Ezel ve Ebed Sultanı Allah olan bir ümmî. Allah Resûlü, O'nun o mübarek isimlerinden bir tanesini, suyu dudağa götürmek keyfiyetinden alında, insanın ahsen-i takvîme mazhar olmasına bâdi olan mübarek isim ve sıfatlarına kadar her şeyi anlatmasında ve sonra da, "Seni hakkıyla bilemedik ey her şeyden önce bilinen Zât! Sana hakkıyla kulluk yapamadık ey herkesten kulluğa müstahak olan Zât! Sana hakkıyla şükredemedik ey herkesten daha ziyade şükre layık olan Zât!" derken, esmâsından sıfatlarına, sıfatlarından Zât-ı Ulûhiyetine kadar öyle bir Zât-ı Ulûhiyet telakkisi ortaya koyar ki, bu telkin ve terbiyenin arkasındaki farkın; Cenâb-ı Hak olduğu hemen anlaşılır. Nitekim Allah, O'nu böyle terbiye etmeseydi, O, Zât-ı Ulûhiyet hakkında bir tek kelime bile söyleyemezdi.

Evet, Allah Resûlü, bize sağlam, arızasız ve kusursuz bir Zât-ı Ulûhiyet telakkisi kazandırmıştır. İslâm'da pek çok mezhep ortaya çıkmış ve bu mezheplerin arkasında, ne İbn Sinalar, ne Farabîler, ne İbn Miskeveyhler, ne İbn Rüşdler gibi ilim adamları, düşünürler yetişmiştir ama bu devâsâ insanlardan hiçbiri, hatta onların üstadları böylesine arızasız ve kusursuz bir ulûhiyet telakkisi ortaya koyamamışlardır. Farabî, ayrı bir noktada kayıp gitmiştir ki, onu İmam Gazzâlî gibi bir Hüccetü'l İslâm, en küçük bir mü'min mertebesinde dahi görmez. Çünkü o, Allah ve Resûlü hakkında yanlış telakki ve sapık düşüncelerden kurtulamamıştır. O, el-Medînetü'l-Fâdıla'sında Allah Resûlü'ne gelen vahyi, hayalinde kurduğu ve sonra âyâna aksettirip âyânda temessül ettirdiği, sonra dinlediği, yani kendi konuştuğu ve kendi dinlediği şeklinde izah etmektedir ki, bir Müslüman olarak bunu kabul etmek mümkün değildir.

Efendimiz'in Zât-ı Ulûhiyet hakkındaki anlayışına, tarz-ı telakkisine gelince o, çok derindir. Zaten O, bize bunu talim etmek için gelmiştir. İnsan, ışık hızıyla trilyon seneler ötelerdeki mekânları, bir insanın kalbinin atışlarıyla beraber idare eden Allah'ı tasavvur edemez. Cenâb-ı Hak öyle bir Zât'tır ki, Allah Resûlü, O'nun sadece emirlerinin infaz mevkii olan Arş hakkında mübarek düşüncelerini beyan ederken, "Bütün kevn ü mekânlar O'nun Arşına nispeten çöle atılmış bir halka gibi kalır." der. Bu, ulûhiyet hakikati, keyfiyet ve kemmiyet ötesi bir büyüklük ifade eder demektir. Yani meseleyi, bizim keyfî ve kemmî ölçülerimiz içinde ele almamak gerekir. Çünkü mevzu, kemmiyetsiz ve keyfiyetsiz bir büyüklük ifade etmektedir. Allah budur ve biz O'nu kat'iyen tasavvur edemeyiz.

Allah Resûlü, muamelatta da biricik rehberdir. O bize alış-verişi de talim etmiştir. Günümüzün insanını ticarette ve iktisatta kıskıvrak sıkıştıran, perişan ve derbeder eden problemlere karşı çıkış yollarını gösteren ve ilk talebelerinin şahsında bütün çağlara bir şeyler söyleyen, dün kadar bugünün de müşkillerini halleden bir Üstad-ı Küll'dür. Bunların yanında ve belki her şeyin önünde Allah'a karşı nasıl kulluk yapılması gerektiğini de yine O talim etmiştir. Esasen bu da bir edeptir. Her mü'min, O'nun talim buyurduğu daire içinde şöyle bir duygu ve düşünce içinde olmalıdır:

Yâ Resûlallah! Ben, ancak senin talim buyurduğun şekilde Allah'a kulluk yapabilirim. Sen tarif etmeseydin, benim ne yapacağım belli değildi. Çünkü senin irşad nurundan istifade edemeyen senden evvel pek çok akıllı kimseler geldi-geçti ama hiçbiri sadre şifa verici bir ulûhiyet ve kulluk anlayışı ortaya koyamadılar. Ne ilim adamları, ne filozoflar, ne saf kalbli büyük hanif Hz. Ömer'in amcası Zeyd gibi kimseler... Zeyd, henüz cahiliyenin hükümferma olduğu bir dönemde yeğeni Seyyidina Hz. Ömer dahil kendi evlâtlarına ve yakınlarına son sözlerini söylerken şu mânâya gelen irşadda bulunuyordu: "Ufukta bir nur görüyorum. Onun zuhurunun çok yakın olduğunu sanıyorum. Bu nur, bütün kâinatı aydınlatacak ve hepiniz bu aydınlığı göreceksiniz." Daha sonra Zeyd, derin bir inkisar içinde gözlerini sonsuzluğa çevirir ve mealen şöyle der: "Yıldızların seyrinde, zeminin şu tavrında kendisini sezip duyduğum ama adını bilemediğim, her şeyi yarattığına inandığım ama "Sen şusun." diyemediğim Rabbim! Seni bilseydim ve arzuna muttali olsaydım, Sana o yolda sonuna kadar kullukta bulunacaktım."

Evet, biz kulluğu da Aleyhissalâtu vesselâm'dan öğrendik. Namazda metafizik gerilime geçme yi O'nun arkasında bulunmakla elde ettik. Elde edemeyeceği şeyleri ancak dualarıyla elde eden insan, dua sayesinde öylesine gerilir ve öylesine Allah'tan ister ki, her matlub ona musahhar olur. İşte bütün bunları bize öğreten Hz. Muhammed'dir (aleyhissalâtü vesselâm). Bunun gibi Allah Resûlü'nün, yatarken sağ elini başının altına koyup yatmasına kadar hayatın her ünitesiyle alâkalı düsturları bizim için birer örnektir. O, bize bütün bir hayatı soluklamış ve bu soluklar, nefes nefes O'ndan gelip bizim ruhumuzu sarmış ve inananların sinelerinde mâkes bulmuştur. Rabbim, O'nun hayatı ve soluklarıyla canlanma ve dirilmeye bizleri muvaffak kılsın.

İşte bu geniş dairede, Efendimiz'in talim buyurduğu her şey edeptir. Buna riayet etmemek ise Allah'a, Resûlullah'a, sonra da Kur'ân'a karşı saygısızlık demektir. Mü'min, bütün bunlara riayet etmeli ve edep içinde yaşamalıdır. Yukarıda da ifade edildiği gibi günümüzde edep; farzı, vacibi ve Efendimiz'in umumî talimini bir tarafa bırakarak, daha ziyade küçük şeylerdeki; meselâ, bıyık kesmenin, saçları taramanın, urba giymenin ve yürümenin edebi gibi meselelere münhasır görülmüş ve bir mânâda her şey daraltılarak dinin ruhuna kastedilmiştir.

Son söz olarak, edebin olması gerekli olan tarifini yapıp mevzuu noktalayalım: Edep, O Edep İnsanı'nın temsil buyurduğu ve din-i mübinin emirleriyle temessül edip karşımıza çıkan şeylerin bütünüdür.

Yitiksevda 31 Ocak 2010 22:14

RE: ***26.Haftanın Konusu EDEP***
 
Edeb İnsanın söz ve davranışlarda adaba uygun bir şekilde yaşamını kontrol altında tutmasıdır.Edebin temeli aileden başlar,Anne ve Babanın çocuklarına öğretmiş oldukları edep ile toplum içinde her daim güzellikleri sergiler.İyi bir aile terbiyesi alan çocuk her daim topluma ve insanlığa faydalı şeyler üretmek için çalışır söz ve fiillerinde devamlı dengeyi sağlar.


Ailelerin geneli evlatlarının iyi bir eğitim alması için ellerinden geleni yapmaya çalışırlar gözlemlediğim şu olay toplumda vukuu bulmaktadır. Baba ve anne evladının tavır ve davranışlarında bir hata sezdiğinde kendisine hemen oğlum yada kızım sen ADAM OLAMAZSIN diyiverirler . bunu okuyup bir yere gelmek olarak algılayan evlat ise çalışır ve makamlardan birini elde eder ve gelip sen adam olmazsın diyen Anne ve babanın karşısına dikilerek bana adam olmazsın demiştiniz ama ben işte vali kaymakam vs oldum diyerek sözde Adam olduğunu ispatlamaya çalışır. Bu tavrı gören Anne ve Baba evladına sen Vali kaymakam olmuşsun ama adam olamamışsın sözünü tekrar ederler.Çünkü adam olan bir insan Anne ve Babasının değerini en iyi şekilde bilendir onları üzmeyen el üstünde tutandır.Söz ve davranışlarında ölçülü eğitimi ve edebiyle herkese örnek olacak kişidir. İşte ilk adım EDEPTİR. Eğitim vs Edep olmadan kuru bir ağaca benzer…

Hazan Mevsimi 31 Ocak 2010 22:57

RE: ***26.Haftanın Konusu EDEP***
 
YitikSevda abi güzel özetlemişiniz

Bir adam ne kadar çok utanırsa,o kadar saygı değerdir ve buda edebinden dir.

“İnsan ile hayvan arasındaki en belirgin fark edeptir.“ Her eğitimcinin en önemli ilkesi olan edep, eğitimcinin giysisi, en değerli süsü ve mağlup olmaz silahıdır. Sahip olduğu edep ve tevazu ile eğitimci, bulunduğu ortamda sevilir, sayılır, karakteri kuvvet ve parlaklık kazanır. Nefsinin ateşini söndürür, kendisine ve çevresine zarar veren tehliklere karşı onu uyanık kılar.

Medine-web 01 Şubat 2010 00:54

RE: ***26.Haftanın Konusu EDEP***
 
Haya, kalbi bozan günahlara karşı bir engeldir.
Haya, insanın iman kuvvetini ve edep miktarını belirler.
Haya, hayrın direği, karıştığı her iyiliğin temel unsurudur.
Batıla göz yuman haya sahibi olamaz.
Haya sahibi, hakk'a cephe açmış olanlarla düşüp kalkmaz.
Müslüman dilini, batıla dalmaktan ve konuşmaktan; gözünü avret yerlerine şehvetle bakmaktan; kulağını başkasınin sırlarını dinlemekten ve insanların ayıp yerlerini ortaya çıkarmaktan korumalıdır.
İslamsız haya ve faziletsiz bir insan, kendi şahsiyetini silmiş, şerefini yıkmış ve kötü arzularının esiri olmuştur.
Rabbim bizleri haya ve faziletten mahrum etmesin.


SAAT: 11:44

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306