Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.İLİTAM İLAHİYAT LİSANS TAMAMLAMA.::. > İlitam 4.Sınıf Dersleri > İlitam 4.sınıf Genel Paylaşımlar

Konu Kimliği: Konu Sahibi enderhafızım,Açılış Tarihi:  23 Aralık 2013 (15:00), Konuya Son Cevap : 23 Aralık 2013 (15:12). Konuya 13 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 23 Aralık 2013, 15:00   Mesaj No:1
Medineweb Emekdarı
enderhafızım - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:enderhafızım isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5879
Üyelik T.: 28 Aralık 2008
Arkadaşları:32
Cinsiyet:Bay
Memleket:İst
Yaş:38
Mesaj: 3.185
Konular: 1383
Beğenildi:166
Beğendi:17
Takdirleri:216
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
evtx Dini Danışma Ve Rehberlik Ders Notları (14 Hafta FuLL)

Dini Danışma Ve Rehberlik Ders Notları (14 Hafta FuLL)

Hazırlayan: Işıklı

DİNİ DANIŞMA VE REHBERLİK
1.HAFTA

EĞİTİMDE PSİKOLOJİK DANIŞMA VE
REHBERLİK

1. REHBERLİĞİN ORTAYA ÇIKIŞI:
19. yüzyıldaki teknolojik gelişmeler ve gerçekleşen sanayi devrimi, eğitim alanındaki düşünceleri hareketlendirmişti. Teknoloji ve sanayi ürünlerinin hem üretimde hem de tüketimde kullanılmasının hızla yaygınlaşması karşısında yeni yetişen bireylerin yeteneklerini geliştirmeleri, yeni şartlara etkili ve başarılı uyum sağlamaları, bilinçli üreticiler ve bilinçli tüketiciler olarak yetiştirilmeleri üzerinde duruluyordu.
Öte yandan herkesin yeteneğine göre bir eğitime yönlendirilmesi, toplumdaki belli işlere uygun yetenekli bireylerin belirlenip özel olarak yetiştirilmesi gerekiyordu. Bu durum eğitimin bireye göre yürütülen bir etkinlik olduğu yönünde yeni bir anlayışa işaret ediyordu.
20. yüzyıla gelindiğinde Amerikan toplumunda birçok eğitimci, düşünür ve bilinçli vatandaşlar; gençlerin, daha iyi yetişmeleri konusuyla yakından ilgilenmeye başlamışlardır. Bu ilgi, birey merkezli eğitim anlayışının gelişmesine buna bağlı olarak eğitimde rehberlik hareketinin ortaya çıkmasına yol açmıştır.
Diğer yandan teknolojik gelişmelere paralel olarak meslekler çeşitlenip çoğalırken her mesleği hakkıyla icra edecek elemanların yetiştirilmesi ihtiyacı hissediliyordu.
Sonuçta okul öğrencilerinin kabiliyetlerine uygun mesleklere yönlendirmesi gerektiği fikri genel kabul görmüştür. Böylece ortaya çıkan rehberlik hareketi başlangıçta bir meslek seçme rehberliği olarak anlaşılmış ve uygulanmıştır.
Bugün genel kabul görmüş ve okul eğitiminin önemli bir parçası olarak yerleşmiş bulunan psikolojik danışma ve rehberlik alanının ilk olarak Amerikan toplumunda doğup geliştiğini görmekteyiz.
Amerika’da rehberlik anlamında kayda değer ilk olay, 1898 yılında, Jesse B. Davis adında bir öğretmenin, Detroit şehrinde bir lisede danışman olarak çalışmaya başlamasıyla görülür.
Bu olay her ne kadar bir başlangıç olarak kabul edilse de henüz psikolojik danışma ve rehberlik konusunda fazla bir anlam ifade etmiyordu.
Kurumsal anlamda ilk rehberlik girişimi ise Frank Parsons adında bir eğitimcinin 1908yılında Boston Meslek Bürosunu açması ile başlar. Bu deneyimle birlikte sistemleştirdiği görüşlerini “Bir Meslek Seçme” adlı kitabında toplamış ve 1909 yılında yayımlamıştır. “Meslek rehberliği” kavramı ilk olarak Parsons’un bu kitabında kullanılmıştır.
Üniversitelerin de konuyla ilgilenmeye başlaması ile Rehberliğin ilk defa bir ders olarak üniversite programlarına
girmesi ise 1911 yılında Harvard Üniversitesinde olmuştur.
Yine yıllarda Amerika’nın Chiacago kentinde suça itilmiş çocukların düzenli bir şekilde psikiyatrik muayeneden geçilerek iyileştirme sağlamak üzere PsikopatikGençlik Enstitüsü adıyla bir enstitü kurulmuştur.
Bu enstitü aynı zamanda açılan ilk Çocuk Rehberlik Kliniği olarak kayıtlara geçmiştir.
1913 yılında Amerika’da Ulusal Meslek Rehberliği Derneğikurulmuş ve takip eden yıllarda bu dernek rehberlik ve danışma hareketlerinin bir bilimsel disiplin olarak gelişip büyümesinde önemli rol oynamıştır.
Bu durumu dikkate alan Federal Devlet, rehberlik çalışmalarına yardım etmek üzere EğitimDairesinde müstakil bir büro kurmuştur.
Rehberlik özellikle de danışma faaliyetlerinin sistematik bir yardım mesleği olarak gelişmesinde, 2. Dünya Savaşı da önemli rol oynamıştır.
"Muasır milletler seviyesi" üstüne çıkabilme çabaları içinde olan Türk toplumu da, milli eğitim sisteminde, her düzeyde eğitim plan ve programlarında önemli ilerlemeler kaydedilmiştir.
Birinci Dünya Savaşı sonrası Amerika Birleşik Devletleri ile yoğunlaşan ilişkiler çerçevesinde Amerikalı uzmanlar Türk EğitimSistemi üzerinde çalışmalar yapmışlardır.
Ülkemizde rehberlik konusunun uzmanları olarak temayüz etmiş olan Hasan Tan ile Feriha Baymur bunlardandır.
Rehberlik dersi ilk olarak 1953 yılında Gazi Üniversitesi Eğitim Enstitüsü’nün Pedagoji ve Özel Eğitim bölümlerinin ders programlarında yer almıştır.
1960 yılından itibaren uygulanmaya konulan beş yıllık kalkınma planlarında rehberlik konuları sürekli yer almış, 28 Eylül - 3Ekim 1970 tarihlerinde toplanan 8. Milli Eğitim Şurası’nın ana konusu da rehberlik olmuştur. Aynı yıl Talim ve Terbiye Dairesince hazırlanan orta dereceli okullarda rehberlik servislerinin kuruluşu ve görevleri ile ilgili yönetmelik uygulamaya konulmuştur.
Bugün rehberlik konusu, çocukların kişiliklerini kazanmış, yeteneklerini ve bilgilerini günlük hayatta kullanabilen, akılcı, üretken, yapıcı, uyumlu, duygu ve düşünceleri dengeli, bireyler olarak yetişmelerini sağlamak üzere eğitim sisteminin bir parçası haline gelmiş durumdadır.
2. ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİ VE REHBERLİK:
Okullarda yürütülen sistematik eğitim öğretim faaliyetleri ile çocuklara ihtiyaçları olan bilgi, beceri, tutum ve davranışlar kazandırılırken onların sağlam ve dengeli bir gelişim gerçekleştirmeleri, belli temel değerler etrafında özgün kişilik geliştirmeleri de sağlanmış olmaktadır.
Ancak Hem çevresel faktörlerin çocuk üzerindeki etkileri hem de çocuklar arasında var olan bireysel farklılıklar eğitimde ayrı bir ilgi alanı oluşturmaktadır. Artık okullardaki salt öğretim faaliyetlerinin, psikolojik varlık olan öğrenciyi bir bütün olarak eğitip yetiştirme işinde yeterli olamadığı bilinmektedir.
Bu sebeple okullarda öğretim ve yönetim faaliyetlerinin dışında bir diğer faaliyet alanı olarak yer alan çalışmalara öğrenci kişilik hizmetleri denilmektedir. Öğrenci kişilik hizmetleri, öğrencilerin ruh ve beden sağlıklarına dair hususları, uyum ve intibak sorunlarını, eğitsel ve kişisel problemlerinin çözümüne yönelik yardım çalışmalarını kapsamaktadır.
Bu hizmetlere yönelik uzmanlık alanı, öğretmen yetiştiren yüksek öğretim kurumlarında Psikolojik Danışma ve Rehberlik (PDR) adıyla ayrı bir alan oluşturmaktadır.


Günümüzde gelişmiş ülkelerin eğitim sistemlerinde zorunlu temel eğitimin süresi uzun tutularak yeni yetişen nesillerin topluma uyum sağlayacak bir kimlik ve kişilik kazanmaları güvence altına alınmaya çalışılmaktadır.
Temel eğitim süresince okullarda rehberlik servisleri kurulup Psikolojik Danışma ve Rehberlik uzmanları buralarda istihdam edilirken bir yandan da her öğretmenin belli ölçüde psikolojik danışma ve rehberlik bilgilerine sahip olmaları sağlanmaktadır. Bu bakımdan Psikolojik Danışma ve Rehberlik konusu öğretmenlik formasyon dersleri kapsamında yer almaktadır.
Yoğun olarak ilköğretim düzeyinde eğitim aşamasında sürdürülen öğrenci kişilik hizmetleri, orta öğretim ve yüksek öğretim aşamalarında önemini kaybetmemekte aksine farklılaşarak ve birçok konuda ağırlaşarak devam etmektedir.
Aynı şekilde yüksek öğretim aşamasının da kendine özgü sorunlarla öğrencileri karşı karşıya getirdiği bir gerçektir.
Bu zorluklarla mücadele etmek üzere yüksek öğretim
kurumlarında öğrenci danışmalıkları kurulmakta, öğrencilere danışmanlar tayin edilmekte, öğrenci kulüpleri ve öğrenci temsilcilikleri kurulmaktadır. Ayrıca her üniversitenin idari şemasında yer alan Sağlık Kültür Spor (SKS) Dairesi başkanlıkları öğrenci hizmetleri ile ilgili çalışmalar yapmaktadır.
Bazı eğitimbilimciler öğrenci kişilik hizmetleri ile rehberlik hizmetlerini birbirinden ayrı tutsalar da bu iki ifadenin öğrenciye götürülen benzer hizmetleri farklı şekilde ifade ettiği söylenebilir. Rehberlik daha çok öğrencinin seçme, karar verme ve çözüm bulmasına yardım eden hizmetler için kullanılmaktadır. Uyum-intibak sorunları yaşayan, zihinsel çözümsüzlükleri bulunan öğrencileri için iyileştirici (rehabilitasyon) çalışmalar da psikolojik danışma olarak adlandırılmaktadır.
Öğrenci kişilik; hizmetleri hem bu iki grup çalışmayı hem de bunların dışında sağlık, devam ve ders çalışma, sosyal servisler, eğitsel kol çalışmaları gibi hizmetleri içine almaktadır. Bazen rehberlik kavramıöğrenci kişilik hizmetlerinin tamamını içine alacak şekilde kullanıldığı da olmaktadır. Hatta rehberlik kavramı günümüzde sadece öğrenci hizmetlerine yönelik bir alanla sınırlı kalmayıp aile rehberliği, turist rehberliği, dini rehberlik gibi değişik alanlarda kullanılmaktadır.
Bu kavram başlangıçta mesleğe yöneltme olarak dar bir anlamı ifade ederken süratle genişlik kazanmış ve hayatın bütün alanlarını içine almıştır.
Rehberlik; Kişinin imkân vekabiliyetlerini tanıması, kendini gerçekleştirmesi ve problemlerini çözümlemesi konularında sistematikuzmanlık yardımı”şeklinde kapsamlı bir hizmet alanı olarak tanımlanmaktadır.

3. REHBERLİK - PSİKOLOJİK DANIŞMA VE PSİKOTERAPİ:
Genel anlamda rehberlik denebilecek hizmetleri anlatmada birbirinden farklı kavramlar kullanılmaktadır. Eğitimde kullanılan psikolojik danışma ifadesi ilk bakışta rehberlik içinde bir işlemi anlatıyormuş gibi algılanmasına rağmen aslında rehberlikten farklı bir şey değildir.
Kişiye yönelik sürdürülen bütün rehberlik çalışmaları temelde yüz yüze gerçekleştirilen danışma ve etkileşim ilişkilerine dayanmaktadır.
Bu bakımdan eğitim alanında “Psikolojik Danışma ve Rehberlik” denildiğinde iki ayrı hizmet kast edilmeyip bir tek hizmetin kapsamına işaret edilmektedir.
Belki tek başına “rehberlik” kavramı kast edilen anlamın bütününü ifade etmeye yetebilir fakat sadece “psikolojik danışma” ifadesi rehberlik hizmetlerinin bütününü anlatmada yeterli olmaz. Zira her psikolojik danışma faaliyeti bir rehberliktir ama her rehberlik eylemi aynı zamanda bir psikolojik danışma ilişkisi değildir. Her psikolojik danışma eylemi yüz yüze bir ilişkiyi gerektirdiği halde rehberlik için aynı durum söz konusu değildir.
Rehberlik amaçlı yürütülen “danışma” ilişkileri, rehberlik kavramı ile anlatılan hizmetlerle sınırlı kalarak rehberlik dışı bir amaca örneğin ruhsal sorunları iyileştirme (terapi) amacına yönelmez.
Hastalık kapsamına girmeyen kişisel sorunlara ve bu sorunların çözümüne yönelik hizmetlere sadece “danışma” kavramı yerine “psikolojik danışma” ifadesinin kullanılması kabul görmüş ve yerleşmiştir.
Ancak bu ifadenin “psikolojik” kelimesini de içine almış olması kimi zaman yapılan işin terapi amaçlı “danışma psikolojisi” ve “klinik psikoloji” dallarında yapılan işle karıştırılmaması gerekir.
“Psikoterapi”, hastalık boyutunda ruhsal problemi bulunan kişilerin iyileştirilmesine yönelik psikolog-hasta ilişkisini anlatmaktadır. Eğitimde kullanılan psikolojik danışma” kavramındaki danışma ilişkisi ise rehber öğrenci ilişkisidir.
Bu iki hizmet alanını birbirinden ayırt etme güçlüğünün sebebi her iki alanın bazı ortak yanlarının bulunması olarak gösterilir:
1- Her ikisi de, esasen problemli kişiye, probleminden kurtulması yönünde yapılan bir psikolojik yardımdır.
2- Her ikisi de yardıma ihtiyaç duyan kişi ile yardım etme yetkinliğindeki kişi arasında bir problemin çözümü için yüz-yüze cereyan eden görüşmelere dayanır.
3- Her ikisi de,kişiye sunulan psikolojik yardım hizmetinde genellikle aynı psikolojik metot ve teknikleri kullanırlar.
Bu benzerlikler iki alnın birbirine karıştırılmasına sebep olurken aradaki önemli farklar da her ikisini birbirinden ayırmamıza yardımcı olmaktadır.
Bu sebeple psikolojik danışma alanı ile psikoterapi
alanı arasındaki belirgin farklara dikkat etmek gerekmektedir. Bu farklar da şöyle sıralanmaktadır:
1-Kökü derinde olan ve iç alemle ilgili ruhsal sorunlar psikoterapi alanına dışsal sebeplerle ilgili uyum sorunları psikolojik danışma alanına girer.
2-Psikolojik danışma, akıl ve ruh sağlığını koruyucu hizmetlerdir; psikoterapi ise sağaltıcı hizmetlerdir.
3-Psikolojik danışma kişinin rehberlik ihtiyacı ile sınırlıdır, psikoterapi sağaltımla beraber rehberlik hizmetini de kapsar.
4-Psikolojik danışma hizmeti rehberlik uzmanlarınca, psikoterapi ise psikologlar tarafından yerine getirilir.



4. REHBERLİĞİN MAHİYETİ:
Rehberlik tanımlarında sıklıkla vurgulanan “yardım süreci” ifadesi rehberlik eyleminin can damarını oluşturmaktadır. Bireyin uyum sağlama, rahatlama,
karar oluşturma, sıkıntısını giderme, tercihte bulunma konularında ihtiyaç duyduğu anda ona verilecek sistematik destek bu yardım sürecini oluşturmaktadır.
Demek ki rehberlik hizmetleri bu alanda yetişmiş kimseler tarafından sistemli bir şekilde yürütülen faaliyetler olarak görülmelidir. Rehberliğin “insan” denilen çok yönlü ve karmaşık yapıya sahip olan bir varlığa yönelik yol gösterici bir hizmet olduğu düşünülürse bunun herkesin rahatlıkla yürütebilecek sıradan bir iş olmadığı kolayca anlaşılır.
Bu hususta akla gelen “Yarımdoktor candan eder, yarım hoca dinden eder”atasözümüz de tam olarak rehberliğin bu yönüne işaret etmektedir.
Diğer yandan rehberlik hizmeti bir karar dikte etme, dayatma, kişiyi yönetme ve sınırlandırma işi değildir. Kişinin vereceği kararı, gideceği yolu, yapacağı işleri başkasının tespit ve tayin etmesi rehberlik anlayışına uygun değildir. Zira rehberlikte yardım alan kişinin özgürlüğü, özgünlüğü ve
tercihte bulunma imkanına sahip olması esastır.
Rehberlik yapılacak konuda elde edilecek bilgilerin, yapılacak tahlil ve değerlendirmelerin, geliştirecek çözüm ve kararların bilimsel esaslara göre yapılması ne kadar
gerekli ise bunların duyguları ve hassasiyetleri olan psikolojik bir varlığa sunulduğunun gözden uzak
tutulmaması da o ölçüde önemlidir.
Organize rehberlik uygulamaları denebilen sistemli, plânlı, programlı rehberlik çalışmalarının, bu yüzyılın başlarında mesleğe yöneltme çalışmaları şeklinde başladığı,bu sebeple de rehberliğin, uzun zaman "öğrencilere yeteneklerine uygun iş bulma" anlamına geldiği ifade edilmişti. Hâlbuki
birey, çok değişik ruhsal ve duygusal yönleri olan karmaşık bir bütündür.
Meslek seçme ve bir iş sahibi olma, çok önemli olmakla beraber, bu durum insan hayatının yalnızca bir parçasını oluşturmaktadır. O halde bugün eğitimde rehberlik anlayışı, kişinin bir bütün olarak gelişmesini hedef almak durumundadır
Bireyin kendi başına hareket edebilen olgun bir kişi haline gelebilmesi, uzun bir etkileşimin ve oluşum süreci sonucunda gerçekleşebilir. Çünkü o, kendisi ile ilgili sorunları çözüme kavuşturmak için karşı karşıya bulunduğu sorunu tahlil etmek, çözüm için mevcut bütün seçenekleri ortaya koyup içlerinden birini seçmek ve bir hareket plânı yaparak uygulamaya koymak durumundadır. Bunları en
etkin bir şekilde yapabilmek için de bir takım bilgilere, becerilere, inanç ve kanaatlere ulaşmaya ihtiyacı olacaktır.
O halde rehberlik ve danışma faaliyetleri, bireyin kendini gerçek boyutları içinde tanıyıp hem kendine hem içinde bulunduğu toplum ölçülerine en uygun düşecek hareket tarzını uygulamaya koyması için kişiye yardım edecektir.
Sonuç olarak rehberlik bireye kuru bir öğüt ya da katı bir talimat verme işi değildir, problemli bireye, problemini çözebilmesinde gerekli olan bilgileri ve aydınlatmaları
insancıl bir anlayış ve tutum içinde, objektif bir berraklıkla sunabilme işidir.
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi enderhafızım 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
En Pratik Sağlık Bilgileri Pratik / Faydalı Bilgiler enderhafızım 0 80 14 Ekim 2023 12:10
Kur'an Güzel Konuşun Diyor, Konuşuyor... Serbest Kürsü su damlası 3 2328 24 Kasım 2016 13:16
Geeflow - Diriliş (15 Temmuz Darbe Rap Şarkısı) İlahiler/Ezgiler enderhafızım 0 1927 23 Kasım 2016 11:06
Otuz Kuş & Dursun Ali Erzincanlı (Şehit Ömer... İlahiler/Ezgiler Esma_Nur 1 2674 23 Kasım 2016 10:44
15 Temmuz Demokrasi Marşı (İndir) İlahiler/Ezgiler enderhafızım 0 2236 23 Kasım 2016 10:10

Alt 23 Aralık 2013, 15:01   Mesaj No:2
Medineweb Emekdarı
enderhafızım - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:enderhafızım isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5879
Üyelik T.: 28 Aralık 2008
Arkadaşları:32
Cinsiyet:Bay
Memleket:İst
Yaş:38
Mesaj: 3.185
Konular: 1383
Beğenildi:166
Beğendi:17
Takdirleri:216
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Dini Danışma Ve Rehberlik Ders Notları (14 Hafta FuLL)

2. HAFTA

REHBERLİĞİN ÇEŞİTLERİ

Kişilere göre rehberlik çeşitleri; bireye rehberlikve gruba rehberlikdiye ikiye ayrılır.
Bireye yönelik rehberlikte karmaşık kişisel sorunların ayrıntılı bir şekilde incelenmesi söz konusu iken Gruba yönelik rehberlikte kategorik sorunlar üzerinde müşterek çabalar, grup dinamiğinden ve paylaşımın gücünden yararlanma durumu ön plana çıkmaktadır.
Rehberlik hizmetinin verdiği sonuçlara diğer bir ifadeyle rehberliğin fonksiyonuna göre de rehberlik:
1- Uyum sağlayıcı(adjustive) rehberlik
2- Yöneltici(distributive) rehberlik ve
3- Ayarlayıcı(adaptive) rehberlik
diye üç kısma ayrılmaktadır.
Daha kaba bir ayırımla yapılacak çalışma alanlarını vurgulamak bakımından rehberliği alanlarına göre:
(a)Eğitsel rehberlik
(b) mesleki rehberlik
(c) kişisel problem rehberliğiolmak üzere üçe ayrılmaktadır.

1. ŞEKİL YÖNÜNDEN REHBERLİK ÇEŞİTLERİ:
1- Bireysel Rehberlik
Bireysel rehberlik, tek başına kişileri hedef alan, her bireyin kabiliyetine uygun mesleğe ve çalışma hayatına yönlendirilmesi, başarma güdülerinin geliştirilmesi, imkânlarını fark edip kendini gerçekleştirmesi ve kişisel
sorunlarının çözümü yönünde yürütülen birebir yardım ve ilişki sürecidir.
Bireye yönelik rehberlikte kişiyi tanımak, onun bilişsel, duyuşsal davranışsal özelliklerini bilmek, değer yargılarını ve bunların yoğunluk düzeylerini kavramak önem taşımaktadır.
2- Grup rehberliği
Grup rehberliği, ilgi, ihtiyaç ve beklenti yönünden benzer özelliklere sahip olan kişilerin toplu bir arada oldukları gruplara karşı yürütülen rehberlik hizmetidir.
Grup rehberliğinin amacı grup etkileşiminden yararlanarak kişilerin sosyal gelişimlerine, ruhsal olgunluk ve özgüven kazanmalarına, bireysel rehberliğe hazırlanmalarına yardımcı olmaktır.
Ayrıca eğitsel rehberlik çalışmalarında sorun çözüme yerine bütün öğrencileri geliştirici, hayata ve topluma uyum göstermelerini sağlayıcı bir amaç güdülmesi de grup rehberliğini zorunlu kılmaktadır.

2. ALANLARINA GÖRE REHBERLİK ÇEŞİTLERİ:
1- Eğitsel rehberlik
Öğrenim çağındaki bireylere, öğretim aşamalarında, eğitim ve gelişim sorunları ile ilgili olarak yürütülen rehberlik hizmetleridir.
Eğitsel rehberlik çocuğun gelişim sürecindeki eğitimi ile özdeş bir hizmet alanı olarak görülüp bireyin topluma ve hayata uyumunu sağlayacak bir etkinlik olarak yürütülür.
Eğitsel rehberlikte bireyin yetenekleri ile ilgili alanları, bunlara uygun meslek ve beceri konuları üzerinde çalışılır.


2- Mesleki rehberlik
Mesleki rehberlik, bireyin hayatı boyunca çalışacağı, geçimini temin edeceği, çevresine ve toplumuna katkı sağlayacağı uygun mesleği seçmesi ve yürütmesine dair sorunların çözümü ile uğraşan bir rehberlik alanıdır.
Bu hizmetlere işaret eden kapsamlı bir mesleki rehberlik tanımı şöyle yapılmaktadır: “Meslek rehberliği bireyin kendi nitelik ve şartlarını kavrayarak onlara en uygun gelen mesleği seçmesi, bu meslek için hazırlanması ve bu mesleğe girerek orada başarıyla ilerlemesi oluşumuna yardım faaliyetleridir.”
Meslekte başarının sağlanabilmesi için Parmenter’in öngördüğü bireye kazandırılması gereken nitelikler şöyle sıralanmaktadır:
1- Ruh ve beden sağlığı. 4- Çalışma isteği
2- Sağlam bir karakter. 5-Vatandaşlık bilgi ve bilinci.
3- Eğitim ve kültür. 6- Yükselme heves ve arzusu.
7-Mesleğe dair özel ilgi vekabiliyet.
8- Kendi imkân ve kabiliyetlerini tanıma.
9- Mesleğin gerektirdiği bilgi ve beceriler.
Mesleki rehberlik hizmetinde üç aşamalı bir sürecin takip edilmesi gerekmektedir:
1- Bireyin kendi kabiliyet ve imkânlarını tanıması
2- Meslekleri tanıyarak kendisine en uygun mesleği seçmesi
3- Gireceği mesleğe uyum sağlamak ve başarılı olmanın gereklerin oluşturmak.
3- Kişisel Problem Rehberliği
Her bireyin kendi duygu, düşünce ve sosyal ilişkilerinden kaynaklanan güçlüklerin aşılmasına yönelik çalışmalara Kişisel Problem Rehberliği denir.
Şüphesiz ki bireyin ailesi ve çevresi ile ilişkilerini düzene koyması, anlayış ve hoşgörü yeteneği kazanması, sorumluluk duygusu geliştirmesi, önemli konularda bağımsız karar verme kabiliyeti kazanması konularında kişisel problem odaklı rehberliğin çok önemli bir yeri vardır.
Kişisel problemlerle ilgili rehberlik çalışmaları daha çok danışma (danışmanlık) ilişkisi şeklinde yürütülür. Kişinin sosyal ilişkiler, beden sağlığı, zihinsel ve duygusal yoğunlaşmalar, umutsuzluk ve güvensizlik gibi problemleri hakkında önce sağlam bilgiler elde edilir, sonra bunların her biri tahlil edilerek yoğunluğu ve niteliği tespit edilip sebepleri bulunur. Bundan sonra da sorunlu bireyin
sorununu kavraması, sebeplerini bilmesi ve bu konudaki kendi yetenek ve imkanlarını tanıması, böylece sorunu aşabilme irade ve kararlığı geliştirmesi yönünde ona yardımcı olunur, yol gösterilir.
Bir problem etrafında kişiyle yüz yüze görüşmeye dayanan kişisel problem rehberliği faaliyetleri, esas itibariyle bir psikolojik etkileşim olayıdır.
Psikolojik etkileme ve etkilenme gerçekleşmeden sorunun çözümü yönünde bir irade ve girişimin meydana gelmesi beklenemez
Kişisel problem rehberliği olayında bir şekilde problem yaşamakta olan bir birey vardır. Problemin çözümü konusunda işbirliği yapmak üzere biri yardım eden diğeri yardım alan iki taraf bulunmakta ve bu iki taraf arasında tamamen insani ve psikolojik gereklere dayanan bir danışma ve yardım ilişkisi söz konusu olmaktadır.

3. FONKSİYONLARINA GÖRE REHBERLİK ÇEŞİTLERİ:
Rehberlik hizmetinin yöneldiği amaçların ve ortaya çıkardığı sonuçların farklı özelliklerinin bulunması bu yönde bir ayırımı gerekli kılmıştır. Bir rehberlik hizmetinde gözetilen amaca ve beklenilen sonuca göre çalışmanın şekli ve yöntemi farklı olmaktadır. Bu bakımdan her rehberlik
çalışmasının mahiyetini onun işlevine ve ortaya çıkaracağı sonuçlara göre mütalaa etmek gerekiyor.
Rehberliğin çeşitleri konusunda görüş beyan eden yazarların hemen hepsi rehberliğin alanlarına, fonksiyonlarına ve muhataplarına göre sınıflandırmaya işaret etmektedirler. Ancak bunlardan bazıları rehberliği bireye yönelik bir hizmet olarak gördüğünden muhataplara göre yapılan ayırımın açıklamasına girmeyip alanlarına ve fonksiyonlarına göre çeşitlerini açıklamakta ve grup
rehberliğini ayrı bir konu olarak incelemektedirler.
Kimi yazar da sadece alanlarına göre rehberlik çeşitlerini açıklamakla yetinmeyi tercih etmişlerdir.
Rehberliğin fonksiyonlarının neler olduğu hususunda üzerinde mutabakat sağlanmış olan altı madde sıralamak mümkündür. Aynı zamanda fonksiyonlarına göre rehberliğin çeşitleri olarak da kabul edilen bu maddeler şöyle sıralanır:
1. Uyum sağlatıcı rehberlik
2. Yöneltici rehberlik
3. Ayarlayıcı rehberlik
4. Geliştirici rehberlik
5. Önleyici rehberlik
6. Tamamlayıcı rehberlik
Tan ve Kepçeoğlu gibi bazı yazarlar da fonksiyonlarına göre rehberlik çeşitlerini üçe ayırmaktadırlar:
1- Uyum Sağlayıcı (Adjustive) Rehberlik
İçinde bulunduğu çevreye uyum sağlamada sıkıntı çeken, sorunlar yaşayan ve sonuç itibariyle çevresine karşı uyumsuzluk gösteren bireylere yönelik yürütülen rehberliğe uyum sağlayıcı rehberlik denir.
Bu tür rehberlikte rehberlik uzmanının veya danışman’ın teşhis ve terapötik teknikler kullanması gerekir.
2- Yöneltici (distributive) Rehberlik
Bireyin gelecekte kendisine en uygun ve en yeterli doyumu sağlayacak bir alana yönelmesine ve o alanda başarılı bir gelişme göstermesine yardım çalışmalarını içerir.
Bu tür rehberlikte öncelikle kişinin bütün yeteneklerini, ilgi ve ihtiyaçlarını, kişilik yapısını ve sahip olduğu imkânları bilip anlamasına, sonra da bunlarla uyunmlu tercihlerde bulunmasına yardım edilir.
3- Ayarlayıcı (Adaptive) Rehberlik
Bireysel farklılıklara ve çevre şartlarına öncelik vermek
suretiyle bireylerin problemlerini, umut ve özlemlerini belirleyerek, gelecekte ortaya çıkabilecek bunlarla ilgili sorunları öngörmeyi ve insanların o sorunlara karşı hazırlanmasına dönük çalışmalar yapmayı gerektiren bir rehberlik türüdür.
İnsan hayatında gözlenen hızlı değişmeler karşısında
toplumun temel değerleri ve yeni kuşaklardan beklentileri dikkate alınarak, bireysel kişiliği ve toplumsal kimliği de korumak suretiyle yeni gelişmelere adaptasyonun sağlanmasına çalışılır.
Alıntı ile Cevapla
Alt 23 Aralık 2013, 15:01   Mesaj No:3
Medineweb Emekdarı
enderhafızım - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:enderhafızım isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5879
Üyelik T.: 28 Aralık 2008
Arkadaşları:32
Cinsiyet:Bay
Memleket:İst
Yaş:38
Mesaj: 3.185
Konular: 1383
Beğenildi:166
Beğendi:17
Takdirleri:216
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Dini Danışma Ve Rehberlik Ders Notları (14 Hafta FuLL)

3. HAFTA

1- PSİKOLOJİK DANIŞMA İLE İLGİLİ TEMEL
KAVRAMLAR:
Psikoloji:İnsan ve hayvan davranışlarıyla zihinsel işleyiş diğer bir ifadeyle bilişsel süreçlerle ilgili çalışmaların yapıldığı bir bilim dalıdır.
Klinik psikoloji:Ruhsal rahatsızlığı, yetersizliği ve uyumsuzluğu olan hastaların durumlarını anlamak, hastalığın mahiyetini kavramak ve hastayı rahatlatıp iyileştirmek amacıyla araştırma ve uygulama çalışmalarının yapıldığı bir psikoloji dalıdır.
Psikoterapi:Psişik hastalıkların ilaç ve cerrahi yöntemler kullanılmadan tedavi edilmesini ifade eder.
Psikiyatri: Tıpta ruh hastalıklarının incelenmesi, teşhisi, tedavisi ve önlenmesi konuları ile uğraşan bir uzmanlık dalıdır.
Psikopatoloji:İnsan fizyolojisi, organ yapısı ve vücut kimyasındaki bozukluklardan hareketle ruhsal hastalıkları inceleyen, bu hastalıkların sebep ve sonuçları ile ilgili genel yasalar ortaya koymaya çalışan bir psikoloji dalıdır.
Psikanaliz:Psikanaliz, ünlü psikolog Sigmund Freud'un çalışmaları sonucunda geliştirilmiş psikolojik kuramlar ve yöntemler bütünüdür.
Danışma Psikolojisi:İnsanların uyum intibak güçlükleri gibi hastalık düzeyinde olmayan psikolojik sorunları ile uğraşan, bu tür kimselerin sorunlarını aşmalarına yardım çalışmaları ile ilgili bir psikoloji dalıdır.
Transpersonel psikoloji(Benötesi Psikolojisi): insan zihninin kutsala yönelik aşkınlıkla ilgili ruhsal yönleri üzerinde çalışmalar yapan bir psikoloji dalıdır.
Pastoral Psikoloji:İnsanların dinsel ve manevi sorunlardan kurtulup rahatlamaların yardımı esas alan çalışmalarla ilgili psikoloji dalıdır.
2- PSİKOLOJİK DANIŞMA’NIN AMAÇLARI:
1. Yakın Amaçlar:
İlişkinin ilk aşamasında başlamak suretiyle her aşamada göz önünde bulundurulması ve öncelikle gerçekleştirilmesi gereken işlerin başarılmasını ifade eder.
Yakın amaçlar olarak yapılması gereken işler:
1-Raport kurma ve sürdürme: Rehberlik yapan kişi veya danışman muhatabına karşı açık kalpli, dürüst, samimi ve dostane birşekilde davranmalıdır; onun dünyasına girmeli, onun sorununu hissetmelidir.
2-Deşarj (Boşalma) sağlama:Deşarj, rehberlik hizmetine alınan kişinin sorunlarını dışa vurmasını sağlamaktır.
3-Semptomların kaybolması:Deşarj ile birlikte kişinin ilgi ve dikkatini sorun oluşturan konunun dışında bir ilgi alanına yöneltmek, duygu ve düşüncelerini dikkatçekici bir konuya çevirmek suretiyle onu çevreleyip kuşatan semptomların (belirtiler) bertaraf edilmesine çalışılır.
4-İfadelendirme (verbalization):Deşarjla birlikte görülen rahatlama ile bir adımdaha ileriye götürülerek sorunu veya sorusu olan kişinin bunu tam olarak ifade etmesi,anlatması,
tanımlaması aktif dinleme yöntemi ile özendirilir.
5-İçgörü (İnsight) geliştirme:Sorunla ilgili olayları, ilişkileri, sebep ve sonuçları irdeleyerek mantık düzleminde gerçekçitespitlere doğru yürümek suretiyle rehberlik hizmeti götürülen kişinin gerçekçi tespitlere ulaşmasını
sağlamak da rehberliğin yakın amaçlarından biridir.

İçgörü’nün üç temel unsuru vardır:
a)İlişkileri idrak etme. b)Benliği kabullenme / kavrama.
c)Seçim yapabilme idrakine ulaşma.
6-Anlayış, duygu ve saygı iletişimi kurma:Rehberlik hizmeti veren kişinin günlük hayatta normal insanlarla kurduğu alışılmış iletişimtarzının dışında duyarlı, saygılı, anlayışlı ve kabullenici yaklaşım göstermelidir; ayıplama, suçlama, reddetme tutumlarından kaçınmalıdır.
2. Orta Amaçlar:
Danışma ilişkisine konu olan sebeplerin açığa çıkarılıp ortadan kaldırılması orta amaçları oluşturmaktadır.
Orta Amaçlar İki Aşamadan Oluşur:
1)Yardımı gerektiren sebeplerin yok edilmesi:Sebeplerin yok edilmesi, sorun yaşayan kişi açısından ve onun tarafından başarılacak bir iştir. Bunun için de sorun yaşayan kişinin; (a) Kendi problemi ile yüzleşmesi.
(b) Gücünü ve imkânlarının farkına varması.
(c) Başedebilme iradesinin oluşması. Sağlanmalıdır. 2) Danışanın yeni davranımlar kazanması:
Bunun gerçekleşmesi için şunlar yapılmalıdır:
(a) Uygun ve tatminkâr hedefler koyma.
(b) Tercihte bulunma ve doğru kararlar verme.
(c) Uygun yeni davranış biçimleri belirleme.
(d) Danışma ilişkisini sürdürme kararlılığı.
3. Nihai Amaçlar:
Kişinin hayatta kendisi olması, değerlerini ve hedeflerini oluşturması, güçlükler karşısında psikolojik yeterliğe ve güce kavuşması, gelişim ritmini yakalaması nihai amaçları oluşturmaktadır. Bu bağlamda birbirine girmiş gibi görünen fakat farklı boyutları gösteren şu üç kavramla danışmanın nihai amaçları ifade edilmektedir:
1- Kendini gerçekleştirme(Self actualizing): Kişinin toplum içinde özellikleri, imkânları ve kabiliyetleri ile birlikte bir varlık olduğunu kavraması, buna inanması, kabiliyet ve yeterliklerini ortaya koyabilmesidir.
2- Kendini oluşturma (Becoming):Bununla daha açık ve uzun vadeli bir oluşum, ömür boyu sürecek bir hayat sitiline kavuşma anlatılmaktadır. Kişinin “işte bu benim” veya “işte ben buyum” dediği anda yakaladığı kişiliğidir.
3- Varolma (Being): Kişinin bu hayatta niçin var olduğu yönünde görev ve sorumluluk bilinci ile varlığını hissetmesi onun varlığına bir anlamkazandırmaktadır.
3- PSİKOLOJİK DANIŞMANIN AŞAMALARI:
1- Etkileşim Aşaması:İlişkinin bu ilk aşamasında tarafların önce birbirlerini ön yargısız bir şekilde tanımaları ile başlanır. Sonra da birbirleri ile anlaşabilme kararlılıklarını ortaya koyup bu kararlılıkla karşılıklı açıklık, samimiyet ve güvene dayalı çalışma niyet ve iradesini gösterirler. Böylece taraflar birbirleri ile doğru bir iletişim başlatmış, yararlı bir etkileşim sürecine girmiş olurlar.
2- Anlama Aşaması:Sürecin ikinci aşamasında rehberliğe konu olan bireyin kişiliğinin, şartlarının, imkânlarının ve probleminin net olarak anlaşılmasına çalışılır.
3- Çözümleme Aşaması:Bu aşama kurulan rehberlik ilişkisi ile amaçlanmışolan sonuca tatminkâr bir şekilde ulaşmanın sağlandığı aşamadır. Rehberlik ilişkisinde tatminkâr sonuç ya kararsızlığın giderilmesi ya sorunun çözümüne ulaşılması veya çözümlenecek bir sorunun bulunmadığı sonucuna varılmasıdır.
Alıntı ile Cevapla
Alt 23 Aralık 2013, 15:02   Mesaj No:4
Medineweb Emekdarı
enderhafızım - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:enderhafızım isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5879
Üyelik T.: 28 Aralık 2008
Arkadaşları:32
Cinsiyet:Bay
Memleket:İst
Yaş:38
Mesaj: 3.185
Konular: 1383
Beğenildi:166
Beğendi:17
Takdirleri:216
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Dini Danışma Ve Rehberlik Ders Notları (14 Hafta FuLL)

4. HAFTA

1-PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİĞİN
İLKELERİ:
Rehberlik hizmetinin temelinde insan hak ve özgürlüklerini yakından ilgilendiren demokratik ve insancıl bir anlayış vardır. Bu çerçevede rehberliğin kavramsal, kişisel ve sosyal olmak üzere üç boyutu bulunur.
Tan: “Psikolojik Yardım İlişkilerinin Belirgin Nitelikleri” başlığını kullanarak rehberliğin ilkeleri anlamına gelecek 12 madde sıralamıştır.
Kepçeoğlu: Rehberliğin ilkeleri konusunda ülkemizde ilk müstakil eseri yazmıştır.
Kuzgun: Rehberlik ilkelerini 13 madde de sıralamaktadır.
Akkoyun: Shertzer ve Stone’un rehberliğin ilkelerini çeşitli yazarların görüşlerinden özetleyerek dört maddede toplamıştır.
Rehberlik İlkelerini Şöyle Sıralayabiliriz:
1-Rehberlik iki tarafı olan müşterek bir çalışma olarak yürütülür:
Yardım alan (danışan): Bilgisizlik, kararsızlık ve çaresizlik içinde güçlük çeken veya sorun yaşayan bu sebeple de yardıma ve rehberliğe ihtiyaç duyan kişidir.
Yardım eden (danışman): ihtiyaç duyan insanlara psikolojik yardım konusunda gerekli bilgiye, beceriye ve tecrübeye sahip olan uzman kişidir.
2-Rehberlik belli temel varsayımlara dayanır:
Rehberliğin dayandığı felsefeyi gösteren (Tan) bu temel varsayımları maddeler halinde şöyle sıralayabiliriz:
a) İnsan potansiyel olarak mükemmel bir varlıktır, güçlüklerle baş edebilir.
b) İnsan zaafları ve çaresizlikleri sebebiyle her zaman yardıma ihtiyaç duyabilir.
c) İnsan esas itibariyle iyidir, daha iyiye ulaşmak her insanın hakkıdır.
3- Rehberlik ilişkisi mutlaka bir ihtiyaca dayanmalıdır:
Rehberlik faaliyeti uyum sağlama, yöneltme veayarlama diye üç temel fonksiyondan birini yerine getirmelidir.
4- Rehberlikte baskı ve zorlama yoktur:
Danışmanın yardım etme istek ve arzusu danışanın üzerine bir baskı ve zorlama şeklinde yöneltecek duruma gelmemeli, yardım alan kişi rehberlik sürecinde son derece rahat olmalı, kendisini rahat hissetmelidir.
5- Rehberliğin kendine has kuralları vardır:
Nezaket, saygı, kişilik haklarını gözetme, suçlamama, mahcup etmeme, azarlamama, aşağılamama, rehberliğin
kuralları olarak sayılır.
6- Değer yargıları açısından rahat olmak esastır:
Herkesin düşünceleri, kanaatleri, değer yargıları kendisi için önemli olduğu için rehberlik ilişkisinde bu konuya özen gösterilmeli, danışan kişi bu konuda kendisini rahat hissetmelidir.
7- Rehberlik ilişkisi kişisel kabul üzerine kurulur:
Bu hizmette taraflar birbirlerini bütün farklılıkları ile birlikte oldukları gibi kabul etmek, birbirlerine inanmak, güvenmek ve saygı duymak durumundadırlar.
8- Psikolojik danışma ve rehberlik bir uzmanlık mesleğidir:
Psikolojik danışmanlık ve rehberlik hizmeti çok karmaşık ruhsal ve duygusal yapıya sahip bulunan insana yönelik bir görev olduğu için onu yürütenlerin belli yeterlik ve yetkinliklere sahip olmaları gerekir.
9- Rehberlik; tarafların doğru iletişim kurmaları ile mümkün olur:
Rehberlik ilişkileri, karşılıklı konuşma, etkin iletişim kurma ve etkileşim gerçekleştirme yoluyla yürütülür. Rehberliğin temel metodu budur.
10- Özele saygı duymak ve sır tutmak esastır:
Rehberliğin en önemli ilkelerinden biri de tarafların birbirleri ile ilgili özel ve mahrem olanın korunmasına, ifşa edilmemesine riayet etmektir.

2- PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİK
TEKNİKLERİ:
1- Empati (eşduyum) kurmak:
Empati, kendini karşıdakinin yerine koyarak onun duygularını hissedebilmek ve onun nasıl bir duygusal durumda olduğunu anlayabilmektir.
2- Etkin dinleme:
Danışmanın kendisini ve sorununu rahat bir şekilde anlatması için danışana uygun bir ortam hazırlayarak bütün ilgisini ve dikkatini danışana yönelttiğini göstermesi ve onu empatik bir yaklaşımla dinlemesidir.
Etkin dinleme tekniğinde danışanın söylediklerini
yargılamamaya, düşüncelerini tasdik edici veya reddedici ifadeler kullanmamaya özen gösterilmesi gerekir.
3- Yansıtma:
Yansıtma, danışanın söylediklerinin arka planında bulunan açıklanmamış duygularını dile getirerek duygularının farkına varmasını, kabullenmesini sağlama tekniğidir.
4- Yöneltme:
Yöneltme, danışanın kendisine uygun amaca veya sonuca ulaşmasında ona rehberlik etmek, yardımcı olmaktır.
Bunun için de danışman onun farkına varamadığı imkânları ile ilgili olarak sorular sorarak onları fark etmesini ve onları nasıl değerlendireceğini anlamasını sağlar.
5- Bilgilendirme:
Bilgilendirme, bilgisizliğe ve kararsızlığa dayanan sorunların aşılmasında öğretme ve bilgi verme esasına dayanan bir tekniktir.
6- Yapılandırma:
Danışanın yapılacak olan psikolojik danışma ilişkisinin yapısı ve seyri konusunda danışanı bilgilendirmesine ve gerektiğinde danışanın katkısıyla bir süreç belirlenmesine yapılandırma denilmektedir.
7- Yüzleştirme:
Danışanın bilinçdışı zihinsel çatışmalarının, savunma davranışlarının bulunması durumlarında onun çelişkilerine ve saplantılarına dikkatini çekmeyi amaçlayan bir tekniktir.
8- Susma:
Danışanın rahat anlatımı ve danışmanın olayı kesintiye uğramadan takip edebilmesi durumlarında susmak, sessiz kalmak başvurulması gereken bir yoldur.
9- Mülakat:
Mülakat, danışman ile danışan arasında gerçekleşen amaçlı, planlı yüz yüze konuşma ve görüşmelerdir.
Mülakat psikolojik danışma ilişkisinin temel tekniğidir. Psikolojik danışmada genellikle iki türlü mülakat uygulanır: (a) Bilgi toplama amaçlı mülakat.
(b) Teşhis amaçlı klinik mülakat.
Alıntı ile Cevapla
Alt 23 Aralık 2013, 15:02   Mesaj No:5
Medineweb Emekdarı
enderhafızım - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:enderhafızım isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5879
Üyelik T.: 28 Aralık 2008
Arkadaşları:32
Cinsiyet:Bay
Memleket:İst
Yaş:38
Mesaj: 3.185
Konular: 1383
Beğenildi:166
Beğendi:17
Takdirleri:216
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Dini Danışma Ve Rehberlik Ders Notları (14 Hafta FuLL)

5. HAFTA

DİNİ YÖNDEN PSİKOLOJİK DANIŞMA
VE REHBERLİK:
1. Dini Danışma ve Rehberlik İhtiyacı:
Maneviyat,Abraham Maslow’un “kendini gerçekleştiren kişiler” isimli araştırmasına kadar ilgiye layık bir konu
olarak görülmedi. Bu araştırma sonucunda maneviyatın karşılanması gereken nihai bir ihtiyaç ve önemli bir motivasyon alanı olduğu fark edildi. Ortaçağda iyice itibar kaybına uğramış olan Hıristiyan rahiplerin biraz humanistik daha çok da misyonerlik tutkularıyla yürüttükleri manevi rehberlik çalışmaları, yirminci yüzyılın ikinci yarısına kadar bilimsel bir zemin bulamamış oldu.
Martin Luter, John Calwin, Tomas Aquinas gibi güçlü soluklar bile aydınlanmacı tutkular ve pozitivist saplantılar yüzünden yeterince derinden hissedilemedi.
Öte yandan İslam dünyasında sekizinci asırdan itibaren başlayıp gelişen tasavvuf kültürünün büyüleyici etkisi, İslam toplumlarının çöküşüyle perdelendi. Bayazid-i Bestami Ahmet Yesevi, İbni Arabî ve Mevlana gibi maneviyat dünyasının erişilmez simaları hem hayranlık uyandırıyor hem de garip bir şekilde göz ardı ediliyordu. Bu çelişkiyi daha fazla taşıyamayan insan zihni, XX. yüzyılın başından itibaren maneviyat konusuna eğilmeye başladı.
2. Dini Danışma ve Rehberliğin Ortaya Çıkışı ve Mahiyeti:Ortaçağda Hıristiyan din adamlarının insanları Hıristiyanlaştırmak üzere misyonerlik faaliyetleri
başlattıkları, Fransiskenler ve Dominikenler diye bilinen dini grupların farklı taktik ve yöntemlerle bu faaliyetleri yürüttükleri bilinmektedir. Papalığın ve kiliselerin öncülüğünde maddi ve siyasi desteklerle sürdürülen çalışmalar tamamen Hıristiyanlaştırma amaçlı faaliyetlerdi.
XX. yüzyılda eğitim alanında rehberlik konusundaki çalışmalar başlamış ve hızlı bir şekilde gelişme gösterir.
O zamana kadar Hıristiyanlaştırma amaçlı yürütülen misyonerlik çalışmaları ile meşgul olan ve bir ölçüde de günah çıkarma işlemi ile günaha sürüklenmiş üyelerini
rahatlatmaya çalışan kilise, rehberlik alanındaki gelişmelerden etkilenmiş, çalışmalarını bu yönde
geliştirme ihtiyacı duymuştur. Sadece suçluluk duyan kilise üyelerinin itirafa gelmelerini beklemek yerine bunun dışında dadini sorunlar yaşayanların bulundukları yerlerde yardımına gidilebilirdi. Bunun için de hastaneler, ceza ve tutuk evleri, yetiştirme yurtları, bakımevleri ideal hizmet alanlarıydı. Böylece Hıristiyan teologlar da psikolojik danışma ve rehberlik çalışmalarından hareketle papazların kiliselerdeki günah çıkarma işlemini bir dini danışma hizmeti olarak ele alıp geliştirme yoluna gitmişlerdir.
Konunun bilimsel bir yaklaşımla ele alınması yönünde ilk çalışmayı yapan Amerikalı psikolog Anton Boisen olmuştur.
Klinik pastoral eğitim hareketininöncüsü kabul edilen BoisenTeolojinin Metotları ve Görevi” adlı eserinde manevi yönden insanları anlamanın yollarını göstermiş, insanlara karşı fedakarlıkta bulunma konusunda yarış içinde olunmasını, onlara bir şeyler verebilmek için de bireyin gerçek kişiliğine ve yaşamına bakılmasını önermiştir
papazların yetiştirilmesinde teoloji dışında insan bilimlerine özellikle psikolojiye ağırlık verilmeye başlanmış, bu donanımla yetişen papazların hizmet alanları oldukça genişlemiş ve hayatın çeşitli alanlarına yayılmıştır.
Rahiplerin kilise dışında ihtiyaç duyulan ve mümkün olan hemen her ortamda yürüttükleri bu dini danışmanlık ve rehberlik hizmetlerine papaz ilgisi veya vaizsel ilgi
anlamında “Pastoral Care” denilir olmuştur.
Pastoral Care dinsel aktörlertarafından başkalarına yardımcı olmak, sorunlarının çözümüne katkıda bulunmak, sorunlu insanlarıyönlendirmek, desteklemekşeklindeki faaliyetler bütünü olarak tanımlanmaktadır.
William Arnold, “Introduction to Pastoral Care” adlı eserinde pastoral care hizmetinin çerçevesini çizerek pastoral care çalışmalarının, ilahiyatla kilisenin birlikteliği ile kurumsal bir disiplin çerçevesinde yürütülecek hizmetler bütünüdür olduğunu söyler.
Ona göre teoloji, İncil bilimi, felsefe, psikoloji, sosyoloji, antropoloji, kültür bilgisi, sosyal ve ekonomik teoriler bu hizmetin yürütülmesinde önemli katkıları olan alanlardır.
Rehberlik ve danışma profesörü Lartey ise bu hizmetin üç ayrı fonksiyonunun bulunduğu anlatılır:
İyileştirme fonksiyonu; Yoğun sorun yaşayan insanlar üzerinde teskin etme, rahatlatma ve rehabilite etme şeklinde uzun süreli bir vaizsel danışma işlemidir.
Destekleme fonksiyonu; Bireyin sosyal yaşantısında, iş ve meslek hayatında karşılaştığı uyum ve intibak güçlüklerini aşma konusunda ona yardım etme şeklinde bir danışmanlık desteği olarak ortaya çıkar.
Yönlendirme fonksiyonu;Hayatta gidilecek bir yön arama, eş ve meslek seçme, kariyer değiştirme durumlarında danışma hizmetinin etkili olmasıdır.
Konuyu manevi arkadaşlık, dostluk, refiklik olarak ele alan Frager, dini danışma ve rehberlik hizmetine farklı
bir boyut kazandırmaktadır. O, bu hizmet için “manevi rehberlik” kavramını kullanarak, bunun bütün dinlerde ve manevi geleneklerde çok eski zamanlardan beri mevcut
olduğunu söylemektedir. Ona göre “rehber olan kişi irfan sahibi bir arkadaş veya manevi sülûkun beraber ikmal edildiği bir refiktir.” Bu da en bariz ve mükemmel örneğini İslam tasavvufunun irşadgeleneğinde bulmuştur.
3. Dini Danışma Psikolojisi(Pastoral Psikoloji):
Pastoral care olarak ifade edilen dini danışma ve rehberlik çalışmaları tamamen Hıristiyanlık faaliyeti olarak ortaya çıkmış olduğu için bu faaliyet alanına dair kavramlar da doğal olarak Hıristiyan kültürünün damgası taşımaktadır.
Robert Frager, aslen musevi olup sahaflar şeyhi Muzaffer Ozak’ın sohbetlerinde tasavvufla tanışıp müslüman olmuş bir Amerikalı psikologdur. Frager, transpersonal psikolojiyle ilgilenmiş, sufi psikolojisi hakkında önemli yazılar kaleme almıştır; Muzaffer Ozak’ın Amerikada değişik zamanlarda yapmış olduğu sohbetleri derleyerek “Aşktır Asıl Şarap” adıyla kitaplaştırıp yayınlamıştır.
Farklı din ve inanışlar açısından da uygulanması mümkün olacak şekilde kapsamı genişlemiş bulunan manevi destek ve yardım hizmetlerinin teorisi ve pratiği ile ilgili bilimsel çalışma alanına dini danışma psikolojisi anlamında Pastoral Psikolojidenilmektedir. Kısaca Pastoral psikoloji, din psikolojisi yaklaşımları ile teoloji ve rehberlikyaklaşımlarını birbirine bağlayan bir çalışma alanını ifade eder. Bunun dilimizdeki en doğru ifadesi “Dini Danışma Psikolojisi”dir.
Hıristiyanlık dünyasında dini danışma ve rehberlik hizmetleri geçen yüzyılın başlarından itibaren kilise dışında yaygınlaşmış ve bir ölçüde kurumsallaşmıştır.
Alıntı ile Cevapla
Alt 23 Aralık 2013, 15:03   Mesaj No:6
Medineweb Emekdarı
enderhafızım - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:enderhafızım isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5879
Üyelik T.: 28 Aralık 2008
Arkadaşları:32
Cinsiyet:Bay
Memleket:İst
Yaş:38
Mesaj: 3.185
Konular: 1383
Beğenildi:166
Beğendi:17
Takdirleri:216
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Dini Danışma Ve Rehberlik Ders Notları (14 Hafta FuLL)

6. HAFTA

İSLAM AÇISINDAN DİNİ DANIŞMA
VE REHBERLİK
Kur’anda Hz. Muhammed’den bahsedilirken onun rehberlik görevine işaret eden hadi (doğru yolu gösteren, dâi(doğru yola davet eden), münir (aydınlatan), nur(ışık) gibi sıfatlar kullanılmıştır. Günümüzde dini danışmanlık ve rehberlik olayının asıl kaynağı Hz. Âdemden Hz Muhammed’e kadar bütün peygamberlerin yürüttüğü elçilik görevidir.
Ancak bugünkü dini danışma ve rehberlik hizmetinin
amacı sapıtmış toplulukları sapıklıktan kurtarmak değil, inanmış fakat çeşitli sorunlar sebebiyle sıkıntı içinde olan, yahut bir dini konuda kararsızlık ve çözümsüzlük yaşayan insanların bu durumdan kurtulmalarını sağlamaktır.
Hıristiyan dünyasında yaklaşık bir asır önce başlayıp son çeyrek asırlık dönemde hız kazanmış olan dini danışma alanındaki çalışmalar, profesyonel anlamda ileri boyutlara taşınmıştır. Artık bu çalışmalarda danışma psikolojisi, transpersonel psikoloji, klinik psikoloji kural ve yöntemleri kullanılmakta ve bu yöntemleri başarılı bir şekilde kullanan dini danışma uzmanları yetiştirilmektedir.
Benzer çalışmaların İslam toplumlarında da profesyonel bir hizmet alanı olarak hızla geliştirilmesine ihtiyaç vardır.
Armaner, akıl hastaları üzerinde psikopatolojide dini belirtiler konusunda yaptığı bir araştırmada; dini bilgi ve telkini doğru ölçülerde alan bir kişinin, bundan yoksun bırakılmış diğer birkişiden daha çok hayata ve çevresine karşı uyum sağladığısonucuna varmıştır.
İnsanların ölüm ve benzeri durumlarda yaşadıkları travmalarda din görevlilerinin önemli hizmetler
yapabileceğine işaret eden psikiyatrist Göka şöyle der:
Tranpersonel psikoloji, insan zihninin kutsala yönelik aşkın yönleri, dini alandaki zihinsel dönüşüm ve trans hallerini üzerinde çalışma yapan psikoloji dalıdır. Transpersonel psikoloji, modern psikoloji teorilerini mistisizmin farklı şekilleri ile ilişkilendirilen bir girişim olarak da kabul edilir.
1.DİNİ DANIŞMA VE REHBERLİKLE İLGİLİ
KAVRAMLAR:
HİDAYET:Yol gösterme, doğru yolu gösterme, birisinin doğru yola gitmesine kılavuzluk etme anlamlarına gelen bu kavram Kur’anda sıkça kullanılmaktadır. Kur’anın bizatihi kendisinin Allah’a bağlanmak isteyenler için bir hidayet rehberi olduğu bildirilmektedir. Bir ayette ise hidayet kavramının tam olarak dini rehberlik anlamında kullanıldığı görülmektedir. Yarattıklarımızdan, daima hak yola rehberlik eden (hak yola sevk eden) ve hak ile adaleti gerçekleştiren bir topluluk vardır.” A’raf 181
DELALET: Yolbilmeyene yolu göstermek, kişiye bir seyahatinde veya işinde rehberlik etmek demektir.
İRŞAD: Bir kimseyi eksiklerini gidermek ve hatalarını
düzeltmek suretiyle olgunlaştırmak, doğru yola sevk etmek, nasihat etmek anlamlarına gelir.
Peygamberimiz bir hadisinde; “Adama şaşırdığı yerde irşad (rehberlik) etmen sadakadır.”buyurmuştur.
DAVET:Davet kelimesi sözlükte, çağırmak, gelmesini ve kabul etmesini istemek, anlamlarına gelmektedir.
Allah yoluna çağırmayı, İslam’ın hükümlerini, emir ve yasaklarını en güzel insanlara anlatmayı ifade eder.
"Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et, onlarla en güzel şekilde tartış." Nahl 125
MÜŞAVERE:Müşavere; danışma, bir konu üzerinde karşılıklı görüş bildirme, doğru bir karar oluşturmak için görüş alı-verişinde bulunma denektir.
2. DİNİ DANIŞMA VE REHBERLİĞİN
DAYANAKLARI:
Ayet ve hadisler incelendiğinde dini danışma ve rehberlik hizmetinin şu beş temel gerekçeye dayanır:
1) Bilme ihtiyacı. 4) Moral (manevi takviye) ihtiyacı.
2) İkna olma ihtiyacı. 5) Uzlaşma ihtiyacı.
3) Yardım ihtiyacı.
1) BİLME iHTİYACI:
Allah insanların bilmedikleri hususları bilenlere sormalarını Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun” (Nahl,43) diyerek emretmiştir. Peygamberimiz (S.A.V.) “Kim bir bilgi kendinden istenir de onugizlerse kıyamet gününde Allah onun ağzına ateşten bir gem vurur.”Buyurmuştur. Allah Teala da Kur’an-ı kerimde İsteyeni(soranı) sakın azarlama ” (Duha,10) ayeti ile soran ve bir istekte bulunan kimsenin azarlanmaması hususunda müminleri açıkça ikaz etmiştir.
Dini Bilgi İhtiyacını Karşılamanın Yolları:
Öğretim:İnsanların günlük hayatlarında ihtiyaç duydukları kesin olan ve genel kabul görmüş bilgilerin öğrenilmesi ve öğretilmesi ömür boyu sürecek bir görevdir.
İçtihat: Konu odaklı bilgi üretme ve sorun çözme yöntemi.
Kaza: Olay odaklı karar üretme ve sorun çözme yöntemidir. İki taraf arasındaki sorunları çözmeye ihtilafları gidermeye yönelik genel geçer niteliği olmayan kararlardır. Bu yolla elde edilen bilgi ve kararlar sadece tarafları bağlar.
Fetva: Birey odaklı ve bireyin özel sorusuna veya sorununa cevap verme, çözüm üretme işidir.
Münferit Çözüm Kararları ve Özellikleri:
Gerek kaza gerekse fetva toplumdaki ortak sorunlar genel çözümler üretmek için değil münferit sorunların çözümü için başvurulan karar üretme işlemleridir. Kaza bellibir konudaki ihtilafa üretilen çözümü ifade ederken fetva bir kişinin özel sorusuna verilen cevabı veyaözel bir sorununa getirilen çözümü ifade etmektedir.
Her ikiside ait oldukları konu ve kişiler içingeçerli olup genellendirilemezler. Ancak insanlar dini konularda benzer sorunlarla karşılaştıkları içinbir kişilere verilen fetvalar benzer sorunla karşılaşan kişilerin sorunlarının çözümünde hep ölçü alınırolmuştur. Bu da fetvaların genel hükümler olduğu yönünde bir kanaat oluşturmuştur.
Kaza ile Fetva Arasındaki Farklarr:
1- Kaza hukuki bir karardır, fetva ibadi / diyani bir karardır.
2- Kaza resmi yetki ile karar vermedir, fetva ilmi yetkinlik ile karar vermedir.
3- Kaza uyulması gereken bağlayıcı bir karardır, fetva ise bağlayıcı değildir.
4- Kaza ihtilaflarla, fetva ise sorunlarla ilgilidir.
5- Kaza delile dayanır, fetva beyana dayanır.
2) İKNA OLMA İHTİYACI:
Kur’an-ı kerimde Allah’ın dostu (Halilullah) Hz. İbrahim’in bile ikna olmaya ihtiyaç duyduğu anlatılmaktadır. “Hani İbrahim, ‘Rabbim! Bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster’ demişti. (Allah ona) ‘İnanmıyor musun?’ deyince, ‘Hayır (inandım) ancak kalbimin tatmin olması için’ demişti.” (Bakara,260)



Allah Teala yukarıdaki ayetin devamında “Öyleyse, dört kuş tut. Onlarıkendine alıştır. Sonra onları parçalayıp her bir parçasını bir dağın üzerine bırak. Sonra da onları çağır.Sana uçarak gelirler.” buyurarak Hz İbrahim’e ikna olması hususunda rehberlik etmiştir.
3) YARDIM İHTİYACI:
Allah’ın en mükemmel şekilde (ahseni takvim ile) yaratmış olduğu insan üstün yaratılışına rağmen beşer olmak hasebiyle yine de zayıftır ve yaşayabilmek için başkalarının yardım ve desteğine ihtiyacı vardır. Bu durum kur’anda
“Allah sizden yükünüzühafifletmek ister, çünkü insan zayıf yaratılmıştır.” (Nisa, 28) ayeti ile teyit edilmiştir.
4) MORAL (MANEVİ TAKVİYE) İHTİYACI:
Peygamberimizin yürüttüğü mukaddes risalet görevi ile ilgili olarak bazen üzüntüye kapıldığı, moral bozukluğu içine düştüğü görülmüş ve Allah Teala vahiy yoluyla onu teselli etmiştir.
Bir ara vahiy gelmesi gecikince müşrikler “rabbi ona darıldı, onu terk etti” şeklindeki dedikodulara karşı Peygamberin derin bir üzüntüye kapılması üzerine Duha suresi nazil olmuştur. “Kuşluğa ve sükuna erdiğinde geceye yemin olsun ki Rabbin seni bırakmadı ve sana darılmadı da. Muhakkak ki ahret senin için dünyadan daha hayırlıdır. Şüphesiz Rabbin sana verecek sen de hoşnut olacaksın. Seni yetim bulup da barındırmadı mı? Seni yolunu kaybetmiş olarak bulup da yola iletmedi mi? Seni ihtiyaç içinde bulup da zengin etmedi mi? Öyleyse sakın yetimi ezme! Sakin isteyeni azarlama! Rabinin nimetine gelince sen onu anlat.”(Duha,1-3)
5) UZLAŞMA İHTİYACI:
1) Birebir kişiler arasında ortaya çıkan anlaşmazlıklar:
“Müminler ancak kardeştirler, öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltiniz!”(Hucrat,1)
2) Ailede eşler arasında meydana gelen anlaşmazlıklar:
“Eğer karı-kocanın arasının açılmasından endişe ederseniz, erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden bir hakem gönderin. İki taraf (arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da onları uzlaştırır.(Nisa,35)
3) İki insan grubu arasında meydana gelen anlaşmazlıklar:
Eğer müminlerden iki grup birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltin.(Hucurat,8)
Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz, Allah’a ve ahret gününe gerçekten inanıyorsanız onu Allah ve Resulüne arz götürün. Bu, sonuç alma bakımından daha hayırlı ve daha güzeldir.(Nisa,59)
Yukarıdaki ayetin devamında: Eğer onlardan bir taraf anlaşmaya razı olmayıp saldırıya devam ederse Allah’ın emrine dönünceye kadar onunla savaşınız. Eğer yola gelirse aralarını adaletle düzeltin ve adaletli davranın, şüphesiz Allah adaletli davrananları sever.” buyurulmuştur. Bu ayet iki önemli hususa dikkat çekmektedir: Biri mutlak surette anlaşmazlığın giderilerek tarafların barıştırılması ikincisi de bulunacak uzlaştırma çözümünün adil olmasıdır.
Cuma ve bayram namazlarının cemaatle kılınmasının zorunlu olması İslam dininin barış stratejisi açısından oldukça anlamlıdır. İbadet ortamları kin ve düşmanlıkların bertaraf edileceği en ideal ortamlardır.
Alıntı ile Cevapla
Alt 23 Aralık 2013, 15:04   Mesaj No:7
Medineweb Emekdarı
enderhafızım - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:enderhafızım isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5879
Üyelik T.: 28 Aralık 2008
Arkadaşları:32
Cinsiyet:Bay
Memleket:İst
Yaş:38
Mesaj: 3.185
Konular: 1383
Beğenildi:166
Beğendi:17
Takdirleri:216
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Dini Danışma Ve Rehberlik Ders Notları (14 Hafta FuLL)

7. HAFTA

1- DİNİ DANIŞMA VE REHBERLİĞİN KONUSU:
1- Dini bilgisizlik.
2- Yanlış dini bilgiler, batıl inanç ve hurafeler.
3- İnançsızlık ve ahlaksızlıklar.
4- Kötü alışkanlıklar (Alkol, uyuşturucu, kumar vb.).
5- Sapkın gelenekler (Kan davası, namus cinayeti vb.).
6- Kaza, bela ve felaketler.
7- Hastalık ve mahkûmiyet halleri.
8- Yaşlılık, güçsüzlük ve çaresizlikler.
9- Yakın çevrede meydana gelen anlaşmazlıklar, zıtlaşma ve çatışmalar.
10- Her türlü manevi sıkıntı (umutsuzluk, çözümsüzlük, kaygısızlık).
11- Derin duygusal etki yapan gelişmeler (evlenme, boşanma, doğum, ölüm vb.).
2. DİNİ DANIŞMA VE REHBERLİĞİN ÇEŞİTLERİ:
İnsanlara yardım ve destek verilecek konularda uygun hareket tarzını belirleyebilmek için dini danışma ve rehberlik hizmetleri;danışanaçısından, danışılan açısından ve hizmetinin etkinliği açısından olmak üzere üç gruba ayrılır. Konuyu danışan açısından ‘dini danışma’, danışılan açısından da ‘dini rehberlik’ olarak ele almak da mümkün.
Dini Danışma ve Rehberlik Çeşitleri 3 Grupta İncelenir:
(1) Dini danışma çeşitleri.
(2) Dini rehberlik çeşitleri.
(3) Etki yönünden dini danışma ve rehberlik çeşitleri.
(1) Dini Danışma Çeşitleri (Danışan Açısından):
1- Bilgi İsteme:Bilgi almak maksadıyla danışan kişi ya bilmediği bir konuyu samimi olarak öğrenmek ister ya da
bir konudaki bilgisinin doğruluğunu test etmek ister. Her iki halde de açık ve samimi bir bilgi alma talebi mevcuttur. Bu talebin doğru ve yararlı bir şekilde karşılanması bir rehberlik hizmetidir.
2- Görüş İsteme:Danışılan konuyu etraflı bir şekilde dinleyip danışanın sorununu iyice anladıktan sonra onun doğru ve sağlıklı bir karara varmasına katkıda bulunacak bir yardım süreci yürütür.
3- Hüküm İsteme:Bireyselkararsızlık durumlarında, dini yönden şüphe ve tereddüt halleri ortaya çıktığında en tabii yol bu durumuyetkili olanlara sorup onlardan alınacak hükümlere göre rahat hareket etmektir.Bu durumda danışmanın iki şekilde davranma imkânı vardır: Ya sorunun kişiye özel olduğunakanaat getirerek onun şartlarına göre ve tamamen ona has olmak ve onun sorunun çözmek üzere
hüküm verir ki buna “fetva” denir. Yahut da problemin herkesi aynı şekilde ilgilendiren genel ve müşterek bir problem olduğuna kanaat getirerek genel geçer bir hüküm verir ki bu bir fetva değildir.
Birincisinde danışmanın kendi yetkinliğine dayanarak hüküm vermesi mümkün iken ikincisinde müçtehitlerine içtihatlarına dayanan ilim camiasında genel kabul görmüş hüküm muhataba bildirilecektir.
Hüküm istemeyi gerektiren ve hayatta sıkça karşılaşılan bir durum da insanların bir konuda anlaşamayıp ihtilafa düşmeleri, bilgili ve yetkin olduğuna inandıkları kişinin hakemliğine başvurmalarıdır. Bun hususta verilecek hüküm yukarıda da geçtiği üzere fetva veya içtihat değil “kaza” olarak ifade edilir.

Her ne kadar kaza mahkeme ve yargı sistematiği içinde verilen hüküm ise de mahkemeye gitmeden çözülebilecek ihtilaflar konusunda uzman ve yetkin kişilerin hakemliği bir
danışmanlık ve rehberlik hizmeti olarak değerlendirilir.
4- Delil İsteme:Bir konuda delil isteme ihtiyacı, bilgi eksikliğinden veya bilginin doğruluğuna inanmamaktan
değil, o konuda akıl ve mantık yönünden ikna olma ve tatmin olma arzusundan kaynaklanır.
İkna olma ve kanıtlama ihtiyacı hissederek delil isteyen kişiler konuyla ilgili bilgiye sahip demektir. Onlara bilgi vermeye kalkışmak, bilgisiz yerine konulmuş olmak hissi ile tepkilerini çekebileceğinden doğrudan delillere yönelmek gerekir. Ancak eğer sorunun yanlış veya eksik bilgiden
kaynaklandığına dair ciddi belirtiler olur o taktirde muhatabın konuyu nasıl bildiğinin onun anlatımı ile
tespit edilmesi yoluna gidilir.
(2) Dini Rehberlik Çeşitleri (Danışılan Açısından):
1- Kişiye rehberlik (Danışmanlık):Rehberliğe konu olan problemin bir kişi ile sınırlı olması, diğer bir ifadeyle rehberlik hizmetinebaşvuran yahut rehberlik yardımı almak isteyenin tek kişi olması halinde verilecek hizmet kişiyerehberlik kategorisine girer. Bu durumda birebir ilişki ve iletişimle söz konusu olduğundan problemin çözümünde hareket serbestliği ve geniş bir hareket alanı vardır.
2- Gruba rehberlik (Liderlik):Grubun tamamına yönelik rehberlik hizmetleri; grubun ortak gelişim şartlarını
düzenlemeyi, sevk ve idare etmeyi, grubun uyum ve huzurunu temin etmeyi, grup bireylerine örnek oluşturmayı da kapsamaktadır. Bu sebeple grup rehberliğinin liderlik olarak da anlaşılması ve ifade edilmesi mümkündür.
Eğitim ortamları dışında belli ortak özelliklerin bir araya getirdiği gruplar da vardır. Bu gruplarda bir araya gelmeyi sağlayan ortak özellikler ve ortak amaçlar, kaynaşma ve dayanışma güdülerini kuvvetlendirdiği için grupta yönlendirme ve iyileştirme daha kolay olmaktadır.
Grup rehberliğinin can damarını müşterek sorunlara birlikte çözümü arama çabaları oluşturur. Ancak bireylerin özel sorunları, grubun müşterek sorunu imiş gibi gruba genellenemez. Yahut bireysel bir sorun birebir ilişkilerle değil de grup ilişkisi içinde ele alınıp çözümü yönünde grup rehberliği anlayışı ile rehberlik çalışması yapılamaz.
Grup rehberliğinde şu hususlara dikkat edilmesi gerekir:
1- Grup uyumu, huzuru ve bütünlüğü esas alınır.
2- Grubun ortak idealleri gözetilir.
3- Grup üyelerinin bireysel sorunları gruba genellendirilmez
4- Grup rehberliğinde ilişki ve iletişimler kişiselleştirilmez.
5- İma yoluyla da olsa kişilerin hedef alınmamasına (ayıplama, utandırma) dikkat edilir.
Grup rehberliğinin avantajları şöyle sıralanır:
1- Aynı anda birden fazla kişiye uygulama imkânı sağlar.
2- Grup dinamiğinin bireyi etkilemesi söz konusudur.
3- Grup içerisinde birey kendisini yalnız hissetmez.
4- Grup içerisinde farklı bakış açıları kazanabilir
5- Kendiside bir başka üye için fikir beyan edebilir
böylece önem verildiğini hissedebilir.
3- Topluma rehberlik (Önderlik):Genel rehberlik alanında bir tür olarak toplum rehberliğinden bahsedilemez ise de şiddet,madde bağımlılığı, yaygın suçlar, yanlış geleneksel saplantılar türünden sosyal sorunlar da rehberlik etkisi üzerinde durulur.
Din söz konusu olunca dinikişilerin etki gücüne göre rehberlik alanının genişlediği dini şahsiyetlerin topluma rehberlik veönderlik ettikleri bir gerçektir.Toplum lideri veya kanaat önderi denilen bu kişiler bulundukları toplumun birer rehberidirler. Ayrıca dini görevlerde hizmet verenlerin hem görevleri hem de kişi olarak toplum nezdindeki konumları itibariyle liderlikleri söz konusudur.
(3) Etki Yönünden Dini Danışma ve Rehberlik Çeşitleri:
1- İyileştirici rehberlik:Eğer rehberliğe konu olan olay rahatsız edici ise diğer bir ifadeyle rehberlik hizmetine muhatapolan kişi bir konuda rahatsızlık ve huzursuzluk duyuyor, bir konuda sıkıntı çekiyorsa ona götürülecek
rehberlik hizmetinin türü iyileştirici rehberliktir.
Bu tür rehberlik hizmetinin yürütülmesinde 8 basamaklı bir sürecin takip edilmesi önerilmektedir:
1- Bir sorunun bulunduğunun anlaşılıp ortaya konulması.
2- Rehberlik ilişkisinin başlatılması.
3- Soruna ilişkin bir bilinç oluşturulması.
4- Duygular, değerler ve bilinç dışı öğeler ele alınmalıdır.
5- Bilinçaltı tepkimelerin, simgesel anlamların açıklığa kavuşturulması (yüzleşme).
6- Duygularla çalışarak benliğe ve başkalarına karşı sabit tutumları değiştirme iradesinin ortaya konulması.
7- İçgörü (itiraf- kabul) geliştirerek eylem planlamak ve sürdürmek.
8- Danışanın duygularının çevreyle ilişkilendirilip iyileştirmenin sonlandırılması.
2- Destekleyici rehberlik:Bir güçlüğü aşmakta sıkıntı
çeken, yılgınlığa ve çaresizliğe düşen yahut belli durumları
kavramada ve kabullenmede zorlanarak uyum ve intibak güçlüğü çeken kişiler manevi yönden desteğe ihtiyaç duyarlar. Alemlere rahmet olarak gönderilmiş olan Hz. Peygamberin bile bu durumları yaşadığı ve Allah Teala tarafından kendisine manevi destek sağlanıp moral verildiği bilinmektedir. Nitekim Duha ve İnşirah sureleri suresi Hz.
Peygambere manevi destek sadedinde nazil olmuştur.
Destekleyici rehberlik kişiye hem özgüvenini sağlamalı, hem de yalnız olmadığı her an yardım ve destek alabileceği inancını güçlendirmelidir.
3- Yönlendirici rehberlik:Yöneltici rehberlik; danışmanın muhatabını planlanan uygun bir yöne doğrusistematik bir şekilde sevk etmesine dair çalışmaları ifade etmektedir.
Bu tür rehberlik hizmetinde eldeki bilimsel verilerden hareketle birey hakkında en doğru kararhedef alınarak ona ulaşma istikametinde çalışma yapılır. Rehberin yönlendirici rolü kadaraktif ve güçlü bir model oluşu da önem kazanır.
4- Uzlaştırıcı rehberlik:Uzlaştırma, anlaşmazlığa düşen
iki tarafın kabullenebileceği adil bir ortak nokta bulup taraflarınbu noktada anlaşmalarını sağlamaktır. Konunun dini danışmanlığı gerektiren yönü,anlaşmazlıklarda maneviyat olgusunu öne çıkararak daha kabul edilebilir, barışçıl gönül rahatlığınadayalı çözümler üretme imkanının bulunmasıdır. Zira insanlar anlaşmazlığa düştüklerinde herkeskendisinin haklı olduğuna inanır ve karşı tarafın da haklı olabileceğine ikna edilmesi güç olur.
Kur’anı Kerimde Allah TeâlâEğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz Allah’a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız onu Allah’a ve Resulüne götürün. Bu hem hayırlı hem de sonuç itibariyle daha güzeldir.” (Nisa,59) buyurmuştur.
Alıntı ile Cevapla
Alt 23 Aralık 2013, 15:04   Mesaj No:8
Medineweb Emekdarı
enderhafızım - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:enderhafızım isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5879
Üyelik T.: 28 Aralık 2008
Arkadaşları:32
Cinsiyet:Bay
Memleket:İst
Yaş:38
Mesaj: 3.185
Konular: 1383
Beğenildi:166
Beğendi:17
Takdirleri:216
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Dini Danışma Ve Rehberlik Ders Notları (14 Hafta FuLL)

8. HAFTA

DİNİ DANIŞMA VE REHBERLİĞİN İLKE VE TEKNİKLERİ
1. DİNİ DANIŞME VE REHBERLİĞİN İLKELERİ:
Genel anlamda rehberliğin ilkeleri, kavramsal, tutumsal ve sosyal olmak üzere üç temel boyutta incelenir.
1- Kavramsal boyut; bir insani hizmet alanı olarak rehberlik etkinliğinin bütününe dair bilgileri kapsar.
2- Tutumsal boyut; içinde bulunduğumuz topluma
ve onun bireylerine karşı görev ve sorumluluklara dair temel yaklaşımları içerir.
3- Sosyal boyut; ise rehberlik hizmeti yürüten ile
bu hizmeti alan arasındaki ilişki ve iletişimleri ifade etmektedir.
Aynı boyutlara İslam Dini açısından baktığımızda bunların birer emir mesabesinde müslümanların
dikkatine sunulduğunu görmekteyiz:
1- Her şeyi bilgi ile yapmak (kavramsal boyut):
Bilmediğin bir şeyin ardına düşme göz, kuşlak ve kalp hepsi ondan sorumludur.” (İsra,36,37).
2- Her işi ehil olanların yapması (tutumsal boyut):
Allah size işi ehline vermenizi emreder.” (Nisa,58).
3- Herkesin başkalarına karşı sorumluluğunun bulunması (sosyal boyut): Hepiniz çobansınız ve maiyetinizdekilerden mesulsünüz”, (Tirmizi). Kardeşinin yardımında olanın Allah da yardımındadır” (Tirmizi).
Dini danışma ve rehberlik anlayışının ve takip edilecek çalışma ilkelerinin bu boyutlarla bağlantılı olması, bunlara bir şekilde hizmet ediyor olması veya en azından bunlara ters düşmemesi önemlidir. Bunun dışında İslam dinin insana yönelik hakkını gözetme, yardım etme, ayıplamama, utandırmama vb emir ve tavsiyeleri dini danışma ve rehberlik hizmetlerinde gözetilecek ilkelerdir.
2. DİNİ DANIŞMA VE REHBERLİĞİN KURALLARI:
Kısa adı APA (American Psychological Association)
olan Amerika Psikoloji Derneği “APA’nın Etik İlkeleri”
başlığı kapsamlı bir sıralama yapmıştır.
Şüphesiz PDR konusunda yapılan tespitler dini danışma ve rehberlik konusunda da geçerli olmakla birlikte bunların dışında dinin kendi özelliğinden kaynaklanan birtakım sınırlıkların da bulunması tabiidir.
Psikolojik Danışma ve Rehberlik konusunda
geliştirilen kurallar ile bu hususta Kur’an ve sünnetten çıkarılabilecek kuralları birleştirerek dini danışma ve rehberlik çalışmalarında da ölçü alınması gereken
temel kurallar olarak şöyle sıralayabiliriz:
1) Muhatabı dinlemek, anlamak ve saygı göstermek.
2) Muhatabın kendini tam olarak ifade etmesini sağlamak
3) Baskı ve zorlama yapmamak.
4) Sorunlara ve tavırlara saygı göstermek.
5) Fikirlerini en uygun zamanda ve tarzda söylemek.
6) Muhatabın anlayışına uygun üslup kullanmak.
7) Konuyla ve sorunla sınırlı kalmak.
8) Mütevazi, nazik ve anlayışlı davranmak.
9) Özele ve mahremiyete saygı göstermek.
3. DİNİ DANIŞMA VE REHBERLİK TEKNİKLERİ:
Genel rehberlik alanında kullanılan teknikler genellikle; bireyi tanıma teknikleri ve hizmet sunma teknikleri olmak üzere iki grupta incelenmektedir. Bireyi tanıma tekniklerine psikoanaliz teknikleri, hizmet sunma tekniklerine de terapötik beceriler de denilmektedir.
Bireyi tanımada kullanılan teknikler; test teknikleri, gözlem, olay kaydı, anekdot, otobiyografi, sosyometri, kimdir bu tekniği vb. şeklinde sıralanmaktadır.
Terapötik beceriler ise şöyle sıralanmaktadır:
—Konuşmaya açık davet. —Kişiselleştirme. —Özetleme.
—İçeriğin yansıtılması. —Paylaştırma. —Sessizlik.
—Duyguların yansıtılması —Yapılama —Bağlama.
—Asgari düzeyde teşvik. —Yakından ilgilenme.
Dini danışmanlık ve rehberlik hizmeti yürütenlerin öncelikle bu alanlardaki temel bilgilere sahip olmaları gerekir. Sonra da bunlara ilaveten dinin özelliğinden kaynaklanan ve dinin temel öğretilerinden çıkarılan
bazı özel tekniklerin de bilinmesi gerekir. Dini danışma
ve rehberlik çalışmalarında dikkate alınması gereken ve
İslami açıdan Dini Danışma ve Rehberlik tekniği olarak
da ifade edilen dört temel etkinlik şunlardır:
1. Zikir: “Dikkat edin Allah’ı anmakla kalpler rahata kavuşur” (Ra’d,28) Zikir, Allah’ı anarak O’nun yakınlığını, desteğini, şefkatini, yüceliğini yüreğinde hissetmektir. İnsanın Allah ile olan en içten, en sıcak, en duyarlı ilişkisi
ve bu ilişkinin berrak bir şekildeki farkındalığı zikirdir. Allah’ı anarken minnet ve şükran duygusuyla dolduğumuz ancak O’nu gerçek manada zikretmiş oluruz. Allah’ı bu şekilde anmakla huzura kavuşan kalpte korku, endişe, umutsuzluk, çaresizlik duygularının verdiği sıkıntılar kalmaz.
İşte bu anlamdaki zikir dini danışma ve rehberlik hizmetlerinde çok önemli bir rahatlatıcı etken olur. Kişi Allah’ın kendisine şah damarından daha yakın oluşunun idrak ve bilincine sahip olur ve bu bilince sahip olmanın deruni hazzına ulaşırsa, ilahi lütfe mazhar olduğunu bu lütfe layık görüldüğünü hissederek içini derin bir şükran duygusu kaplar. Dini danışma ve rehberlikte teskin edici, rahatlatıcı, huzura kavuşturucu olan bu şükran duygusudur.
Allah’ı anma işinin dini danışma ve rehberlik çalışmalarında bir etkili bir teknik olarak değerlendirilip sonuç alınabilmesi sıradan bir iş olmayıp bilgili, bilinçli ve dikkatli bir çabayı gerektirir. Bunun için bir ön hazırlık yapılması, namaz sonrası gibi uygun bir zamanı gözetilmesi, manevi bir ortamın ve atmosferin hazırlanması yerinde olur.
2. Tefekkür: Allah insan üç temel kuvve vermiştir.
Bunlar; akıl, duygu ve iradedir. Akıl düşünmeyi, değerlendirmeyi, muhakeme etmeyi ve tefekkürü sağlayan güçtür. Duygu (nefis), arzu ve eğilimleri temsil eden ve bilinç dışı çalışan sürükleyici güçtür. İrade ise duyguların sürükleyiciliğine karşı aklın gösterdiği yönde kararlılığı sağlayan güçtür. Psikanalizin kurucusu olan ünlü psikolog Freud bu kuvveleri id (duygu), ego (irade) ve süper ego (akıl) diye ifade eder. Ona göre insanın bütün duygu, düşünce ve davranışları, birbirine bağımlı olarak çalışan bu üç kuvvenin aralarındaki etkileşiminin sonucu olarak ortaya çıkar. İnsanın ruh gücünü oluşturan bu üç unsurdan biri baskın çıkar da egemenlik kurmayı başarırsa insanın ruhsal tepkimeleri o yönde kendini gösterir.
Akıl doğruları ve değerleri ortaya koyarken nefis
bunlara ters yönlere sürükleme görevi yapar. Kur’an-ı Kerimde “Şüphesiz ki nefis daima kötülüğe sürükler” (Yusuf,53) buyurularak nefsin görevine dikkat çekilirken sıkça aklın kullanılması öğütlenmek suretiyle de aklı doğruya götüreceğine işaret edilmektedir.


İnsan aklını kullanıp nefsin dürtülerini dizginlemeyi, onları düzene sokmayı, yani duygularını kabul edilebilir meşruiyet sınırları içinde tutmayı başarma iradesini gösterdiğinde huzurlu ve dengeli bir ruh haline ulaşır.
Duyguların engellenmesi veya yok edilmeye çalışılması insanın doğasına yani fıtrata aykırıdır. Duygular her zaman var olacaktır ama aklın kontrolünde hep olması gerektiği şekilde olacaklardır. Akıl (süper ego) ile nefis (id) arasında çatışmaya düşmüş, kararsızlık ve çözümsüzlük yaşayanlar normal dışına çıkmış olur, ruhsal sıkıntı ve rahatsızlık yaşarlar. “Bina hasarlı yerinden onarılır” sözünde olduğu gibi bu rahatsızlığı başladığı yerden düzeltmek gerekir.
Bu da akıl ile duygular arasındaki çatışmayı giderecek iradenin ortaya çıkarılmasıdır. İşte aklı kullanmanın en
etkin biçimi olan tefekkür iradeyi kuvvetlendirmedir.
İnsan iradesini güçlendirdikçe de sevgi, haz, elem, öfke, nefret vb, duygularını akıl, mantık ve meşruiyet sınırları içinde tutmayı başaracak, böylece duygusal dinginliği ve ruhsal dengeyi sağlamış olacaktır.
Sahabenin ileri gelenlerinden Ebuzerr’il-ğifari şöyle demiştir:Dostum (Resulullah) durumu benden iyi olanlara değil, durumu benden kötü olanlara bakmamı tavsiye etti
Peygamberin bu tavsiyesi herkes için bir reçetedir.
Maslow şöyle diyor:“Tüm bu zıtlıklar aslında, özellikle de daha sağlıklı kişilerde hiyerarşik bir bütünsellik içindedir. Terapinin başlıca ereklerinden biri de görünürde uyuşmaz şekilde zıt olup kutuplaştırılanların bütünleştirilmesine yöneliktir. Tanrısal özelliklerimiz, hayvansal özelliklerimizin üzerinde yükselir ve onlara gereksinim duyar”
3. Dua: Dua, Allah’a sığınma, iltica etme ve Onun yardımına başvurmadır. Kelime manasından hareketle “dua”nın Allah’ı yardıma çağırma şeklinde anlaşılması da mümkündür. Ama duanın gerçek mahiyeti, insanın en içten ve en samimi bir şekilde Allah’la bağlantı kurması olarak kendini gösterir. Psikologlara göre de duaTanrı ile zihinden-zihine iletişim”, bir telepati deneyimidir.
Kişinin duasındaki içtenliği onun Allah’a yönelişini, O’nu kavrayışını, O’nun yakınlığını hissedişini belirlediğinden dini alandaki zihinsel çözümsüzlüğün ilacı gereğince dua edebilmektedir.
4. Hikâye / Hikâyeleme: Hikâyeler, insanı çevreleyip kuşatan sözlü kültürün vazgeçilmez unsurlarıdır. Hayatın
bir parçası, bir kesiti ama ta kendisi olarak hem anlatan hem de dinleyene doyumsuz haz veren anlatımlardır.
Hikâye, kıssa, mesel, misal, fıkra adlarıyla kulaktan kulağa dolaşan anlatılar, insanlar arasında zihinsel bağlar
ve gönül köprüleri oluşturur, olayları anlamlandırmada, hayata uyum ve intibak sağlamada insana rehberlik eder.
Maneviyat psikolojisi üzerine çalışmalar yapan Frager,Hikâyelerin tek fonksiyonu belki de maneviyata doğmakta olan bebeklere denge tekerlekliği görevi yapmaktır” diyerek hikâyelerin çocukların değerler dünyasını tanzim edici yönüne dikkat çekmektedir.
Ünlü psikoterapist Carl Jung, bir kişiye sonuç veren
bir psikoterapi yapabilmek için onu bulunduğu konumda yakalayıp olması gerektiği yere taşımak gerektiğini vurgulamaktadır.
Alıntı ile Cevapla
Alt 23 Aralık 2013, 15:05   Mesaj No:9
Medineweb Emekdarı
enderhafızım - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:enderhafızım isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5879
Üyelik T.: 28 Aralık 2008
Arkadaşları:32
Cinsiyet:Bay
Memleket:İst
Yaş:38
Mesaj: 3.185
Konular: 1383
Beğenildi:166
Beğendi:17
Takdirleri:216
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Dini Danışma Ve Rehberlik Ders Notları (14 Hafta FuLL)

9. HAFTA

DİNİ DANIŞMANLIKTA YÖNTEM VE UYGULAMA
Bir meslek olarak, seküler danışmanlık alanının temel felsefesi, hiç bir koşul olmaksızın inanç, ırk, dil, renk, fakirlik-zenginlik, okumuşluk-cahillik, güzellik-çirkinlik gibi şekil ayırımı ve sınıflamalar yapmadan, her insanı olduğu gibi kabul etmek, değerli bulmak, sevmek, saygı duymak, hoşgörülü olmak ve gerektiğinde yardıma hazır olmaktır.
Wolberg’ e göre; danışma, danışanlara, önemli kararlar vermek, planları organize etmek, hâlihazırda ve gelecekteki ihtiyaçlar için doyum sağlayabilecek en iyi toplumsal kaynakları araştırmak, çevre veya uyum güçlüklerini çözebilmek, kendilerini anlayabilmeleri için yardım etmek amacıyla yapılan bir görüşme biçimi olarak tanımlanır.
Danışmanlık yöntemleri konusundaki görüş farklılıkları daha çok, danışan ile danışman arasındaki “etkileşim sürecinin niteliği”, danışanda olan “değişimin” ne şekilde gerçekleştiği, danışmanlık sürecinin “amacı” ve psikolojik danışma süreci içinde danışan ve danışmandan hangisinin “ merkezde” ya da aktif olması gerektiği konularındaki temel görüş ve yaklaşım farklarından ileri gelmektedir.
Danışmanlık tanımlarında ortak bazı noktalar vurgulanır:
1. Danışma sürecinde, bir problemi olan “danışan” ve danışana yardım etme rolünde olan “danışman” yer almaktadır.
2. Danışma süreci ve etkileşimi yüzyüze, sosyal bir ortamda gerçekleşir ve temelde bir “öğrenme süreci” dir.
3. Danışanda, kişisel problemini giderecek nitelikte veya genel anlamda sizden beklentilerini karşılayacak bazı değişiklikler oluşmasına yardımcı olacak olan danışman ve danışan arasındaki “etkileşim” danışmanlık “sürecini” oluşturmaktadır.
4. Danışma, temelde bir “sözel etkileşim” sürecidir, konuşma ve dinleme yanında, kişinin kendisini tanıması için çeşitli tekniklerden yararlanılır.
5. Danışma, danışanın kendisini anlaması, gerçekçi bir benlik kazanması, kendini olduğu gibi kabul etmesi ve bunlara paralel olarak da tutum ve davranışlarında değişiklikler yaparak kendi içinde ve çevresinde uyumlu ve mutlu bir kişi haline gelmesini amaçlar.
Dini danışmanlık ise, genel olarak din ile psikolojik danışmanlık yöntemlerinin harmonisinden oluşan; mümessil din adamları tarafından nihai anlam ve konular bağlamında sorun yaşayan insanlara yönelik iyileştirme; destekleme; rehberlik etme; bakımda bulunma ve uzlaştırma şeklindeki yardım etme davranışlarını içerir.
Bazı araştırmacılar, dini danışmanlığın basit psikoterapötik uygulamalardan oluştuğunu ve tümüyle bundan ibaret olduğunu savunmuştur. “Daha çok psikiyatri ve psikolojiden oluşan, dinsel danışmanlığa çok az yer veren sözde dinsel danışmanlık için yapılan eğitim programları, inanç kaybı veya inanç başarısızlığından kaynaklanan problemlerle ilgilenmektedir.
Dini danışmanlık uygulamalarında, danışanın beklentisi, danışanın durumu, danışma mekânı ve danışanın hedefi, danışmanlık uygulamasını şekillendiren önemli unsurlardır.
Hristiyanlık geleneğinde yürütülen dini danışmanlık uygulamaları şüphesiz kendi geleneğimizde bu süreci yürütmek için kullanacağımız modeller açısından ilham verici olacaktır.

Bu anlamda yaptığımız yabancı literatür taramalarında, hristiyanlık geleneğindeki pastoral danışma sürecinin nasıl işlediği ile ilgili farklı yaklaşımların olduğu görülmüştür. Buna göre, genel anlamda 3 belirgin yaklaşımın olduğu anlaşılmaktadır.
1. Sadece kutsal kitabı temel alan yaklaşımdır: Bu grup, danışma aracı olarak kitabı mukaddesi ve içindeki ayetleri kullanmayı tercih etmektedir. Onlar “Kutsal yazıların tümü Tanrı esinidir ve öğretmek, azarlamak, yola getirmek ve doğruluk konusunda eğitmek için yararlıdır.
2. Kutsal kitapla beraber, bilimsel disiplin olan psikolojinin, insanların problemlerini çözme konusunda işe yarayacağına inanmaktadır: Bu grup, insanların problemlerini çözmede psikolojide kullanılan bilişsel
terapi ve geştalt terapi gibi yöntemlerin insanların bireysel problemlerini çözmede işe yarayabileceğine inanmaktadır.
3. Danışmanların duygusal ve zihinsel problemleri çözmekte sadece psikolojik verilere uygun hareket etmesi gerektiğini savunmaktadır: Onlara göre dini danışma zihin sağlığı hizmeti alanının ayrılmaz bir parçasıdır.
İlişki temelli yaklaşım, insanların toplum içindeki iletişim kalıplarının çözümlenmesini, insan potansiyellerini insani açıdan ele alan ve bunu danışma süreçlerinde kullanan bir yaklaşımdır. En önemli savunucuları, Abraham Maslow ve danışan merkezli terapinin kurucusu Carl Rogers’dır.
Yine güncel terapi yaklaşımlarında oldukça önemli derecede kullanılan, Eric Berne’in “Transaksiyonal Analiz ” yaklaşımı ile Gestalt Terapi yaklaşımları bu kapsamda değerlendirilmektedir.
1. Dini Danışmanda Bulunması Gereken Nitelikler:
1. Kendini zayıf, eksik, kusurlu ve güçlü yanlarıyla tanır.
2. Dini konulara vakıftır. Bu konuda eğitim almıştır.
3. İnsan davranışlarının nedenlerini bilir.
4. Güvenilirdir. Sır saklamak danışmanlıkta vazgeçilmez
bir ilkedir.
5. Dinleme ve iletişim becerileri gelişmiştir.
6. Kişilerle, yan tutmadan, duyarlı, normal boyutlarda yakın ve sıcak ilişkiler kurabilir.
7. Kişileri olduğu gibi kabul eder; onları değerlendirmeye, yargılamaya kalkışmaz.
8. Kendini anlatmakta güçlük çekmez.
9. Kendi duygu ve gereksinimlerine de başka kişilerinki kadar ilgi ve saygı duyar. Başkalarının duygularının etki alanına girmeyecek, kendini onlardan bağımsız tutacak kadar güçlüdür.
10. İnsanların, gelişmeleri ve uyum sağlamaları için gerekli gizilgüce sahip olduklarına inanır.
11. Danışmanlığın gerektirdiği bilişsel yeterliğe sahiptir.
12. Danışmanlık için gerekli eğitimden geçmiştir.
Dini danışmanın sahip olması gereken donanım ve alması gereken eğitimler, değişiklik gösterebilir. Ancak genel hatları ile şu şekilde belirtebiliriz:
1- Teori Bilgi
a) Kişilik gelişimi. f) Grup danışmanlığı teori ve uygulama
b) Psikopatoloji. g) Kabul ve pazarlık
c) Psikodinamik. h) Toplum (grup) dinamikleri
d) Klinik psikiyatri. ı) Evlilik ve aile danışmanlığı teorisi
e) Danışmanlık teknikleri. i) Danışmanlık felsefesi


2- Kişisel Terapi Tecrübesi ve Klinik uygulamada bulunma.
3- Meslek grubuna katılarak kendini geliştirme.
2. Dini Danışmanın Kaçınması Gereken Tepkiler:
Dini danışman, görüşme sürecini genellikle rahatsız eden, sınırlayıcı etkileri olan, yargılayıcı ve değerlendirici ifadelerden, sürekli sorgulamadan, düşmanca tutum ve kızgınlık ifadelerinden, yanlı destek verme ve herhangi
bir fikri kabul ettirmekte ısrar etme gibi davranışlardan kaçınmalıdır. Genel olarak danışanın rahatsız edici bir ortamda kabul edilmesi, sakin ve güvenli bir ortam yaratılmamış olması, danışanda kendini koruma ve savunma duyguları uyandırmakta ve böyle bir ortam, etkileşimi büyük ölçüde sınırlamakta ve danışan kendisi hakkında çok az ipucu vermektedir.
3. Dini Danışmanlığın Sınırları ve Metodları:
Danışmanlığın belli ilke ve disiplin içerisinde yürütülen bir süreç olduğunu unutmamak gerekir. Nitekim danışmanlık kişisel fikirlerin empoze edildiği veya kişinin iknasına çalışılan bir araç değildir. Danışmanlık, bireyin kendi düşünce, seçim ve kararını oluşturmasına yardımcı
olacak şekilde belli alanlarda uzmanlaşmış kişilerce aydınlatılmasıdır.
Dini danışmanlık alanının, dînî danışma olabilmesi için seküler terapinin dışında kendi alanını net olarak çizmesi gereklidir. Bu hususta Wayne E. Oates, “Pastoral Counseling” eserinde, “Danışmayı ne dînî yapar?” isimli bölümde, dini danışma sürecinin özelliklerini şöyle sıralar:
— Tanrı insanların hayatında söz sahibidir ve danışmada insanların tanrı ile olan ilişkileri temel inceleme alanlarından biridir.
— Tanrı bir gerçekliktir.
— Danışmada Tanrıya inanç konuları irdelenir.
— Dînî danışman, kendi dini konusunda eğitimli bir uzmandır.
— Dînî danışmanlar, kilisenin resmi temsilcileridirler.
— Dini danışmanlığın içeriğinde metafizik unsurlar bulunur. Vahiy vb. gibi.
— Dini danışmanlar aynı zamanda birer etik uzmanıdırlar. Dini danışmanlar, ahlaki konularda da birer danışman ve öğreticidirler.
—Dinî danışmanlar aynı zamanda günah çıkarma ve bağışlanma ayinleri gibi dini ritüelleri ve kutsamaları da yaparlar.
Buradan da anlaşılacağı gibi, dini danışmanlar, kendi alanlarını öncelikle net bir şekilde çizmiş olmalıdırlar. Bu durumda, neyin dini danışmanlık alanına girdiğini neyin girmediğini çok iyi tespit etmelidirler. Özellikle, dini danışmanların psikopatoloji bilimini iyi biliyor olması ve psikiyatrik tedavi gerektiren hastalarla dini danışmanlık alanı içerisine giren hastaları ayırt edebiliyor olmaları şarttır.
Dini danışmanlık tümüyle bir psikoterapi süreci değildir. Psikiyatrik muayene ve tedavi de asla değildir. Bu anlamda dini danışmanlık, din ve psikoloji arasında duran bir uygulama alanıdır. Burada dini danışmanın kendi alanını çok iyi çizip, müdahale etmemesi gereken alana girmemesi gerektiğini çok iyi bilmelidir.


Alıntı ile Cevapla
Alt 23 Aralık 2013, 15:07   Mesaj No:10
Medineweb Emekdarı
enderhafızım - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:enderhafızım isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5879
Üyelik T.: 28 Aralık 2008
Arkadaşları:32
Cinsiyet:Bay
Memleket:İst
Yaş:38
Mesaj: 3.185
Konular: 1383
Beğenildi:166
Beğendi:17
Takdirleri:216
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Dini Danışma Ve Rehberlik Ders Notları (14 Hafta FuLL)

10. HAFTA

DİN VE RUH SAĞLIĞI
1. RUH SAĞLIĞI:
Birey genel yapısı itibariyle madde (fizyolojik) ve
ruh (psikolojik) olmak üzere iki boyutu olan bir varlıktır.
Bireyin psikolojik yönündeki rahatsızlıklarına psikolojik (ruhsal) rahatsızlıklar adı verilir ve bu yönü iyi olan kişiye “ruh sağlığı yerinde” denir. Ruh sağlığı, bireyin kaygıdan, rahatsız edici işlev kaybına sebep olan semptomlardan uzak, içinde yaşadığı topluma ve kendisine yüklenen
rollere uyum sağlamasıyla, günlük hayatın beklentileriyle ve stresiyle normal sınırlar içinde, (semptomatik davranışa başvurmadan) başa çıkabilmesiyle tanımlanan ruhsal durumdur.
Ruh sağlığı kişinin kendilik bilinci, kendini kabul etmesi, kendine güvenmesi, ideal ben ile mevcut ben arasındaki farkın azalması, duygu ve düşünceleri dengeleyebilme kapasitesi ile strese karşı dengesini koruyabilme gücüne bağlıdır. Bu paralelde ruh sağlığı yerinde bir insan:
1- Kişisel özerkliğini sağlamış olmalı.
2- Yargılarının ve davranışlarının sonucunu kestirebilmeli.
3- Hissetme ve duygularını ifade etme yeteneğine sahip olmalı
4- Duygularını ve ifadelerini kontrol edebilmeli.
5- Yaşamdan mutluluk duymalı, haz alabilmeli.
6- Bireysel ve sosyal sorumluluklarını bilmeli ve yerine getirmeli.
7- Kendisi ve çevresiyle pozitif bir ilişki kurabilmeli.
8- İçsel uyarıcılarla dışsal uyarıcıların birbirinden farklı olduğunu ayırt edebilmeli.
9- Başarı ve başarısızlık gibi ruhsal hayatta düzensizlik ve dengesizlik oluşturan durumların üstesinden gelebilmelidir.
Ruh sağlığı çalışmaları genelde üç değişik amaca yöneliktir:
1- Bireyin yaşadığı çevre ve toplum içinde mutlu, uyumlu ve başarılı olmasını sağlamak.
2- Ruhsal dengesizlik, bozukluk ve hastalıkların oluşumunu engellemek.
3- Ruhsal dengesizlik, bozukluk ve hastalıkların tedavisine yardımcı olarak, bireyi kendine ve topluma yeniden kazandırmaktır.
2. DİNDARLIK-RUH SAĞLIĞI İLİŞKİSİ:
Dindarlıkla ruh sağlığı arasındaki ilişki, uzun yıllar tartışılmıştır. Modernlik öncesi dönemde akıl hastalıkları, kötü metafizik güçlerin sebep olduğu problemler olarak kabul edilmiş ve bunların kovulması ile tedavi edilmesine yönelik yöntemler geliştirilmiştir. Batıda yapılan ruh kovma ayinleri, dua etme ve günah çıkartma gibi pratik aktiviteler bu durumun açık örnekleridir. Türk toplumunda ise muska yazma, kurşun dökme, adak adama gibi bazı uygulamalar bu kapsamda değerlendirilebilir.
Dinin ruh sağlığı üzerindeki rolü konusunda farklı görüşler mevcuttur. Ancak olumsuz tavır takınanlar
bile dinin, ruhsal çöküntü içerisinde bulunan kişilerin, sıkıntılarını aşmada önemli bir rol üstlendiğini itiraf etmektedirler. Neticede “din” ile “dindarlık” arasında bir ayırım yapılmaktadır. Din, ruh sağlığı açısından temelde olumlu bir etkendir, ancak bazı din algılamaları kişinin
ruh sağlığını bozucu etki yapabilir. Ruh sağlığı konusu günümüzde büyük oranda modernpsikoloji ve psikiyatrinin ilgi alanına girmektedir.
Din ile ruh sağlığı arasındaki ilişki yöntem ve
sonuçları itibariyle üç grupta değerlendirilebilir:
1- Ruh sağlığını hastalık belirtilerinin olmamasına bağlayan çalışmalarda dindar bireylerin dindar olmayanlara oranla zihinsel ve ruhsal açıdan daha sağlıklı olduğu tespit edilmiştir.
2- Zihinsel açıdan açık görüşlü, sosyal ilişkilerinde esnek ve kendiyle barışık olma gibi kişilik özellikleri ile dindarlık arasındaki ilişkileri konu edinen çalışmalarda dindarların daha katı ve dogmatik oldukları yönünde bulgulara rastlanmıştır.
3- Bireyde huzursuzluk ve suçluluk duygusunun yoğunluğu ile dindarlık arasındaki ilişkiyi ele alan çalışmalarda ise birbiriyle çelişen sonuçlar elde edilmiştir.
3. RUH SAĞLIĞI BAĞLAMINDA DİNİN BİREYSEL VE
SOSYAL HAYATA ETKİLERİ:
a) Dindarlık, Ahlaki Davranışlar ve Sosyal Uyum:
Dinin sosyal hayat ve ahlaki davranışlar ile ilişkisi incelendiğinde genelde dindar insanın daha itaatkâr, ahlaki değerlere daha çok sahip çıkan ve toplum düzenine karşı daha uyumlu olduğu kabul edilmektedir.
Dinler, mensuplarına bireysel ve sosyal hayatlarını düzenleyen ahlaki kurallar sunmaktadır. Bu kurallar, kişide ortaya çıkması istenen davranışlarla doğrudan ilişkilidir.
Özetle sosyal ilişki ile ruh sağlığı arasında karşılıklı bir ilişkinin varlığı açıktır. Zira sosyal çevreye uyum süreci bireyin ruh sağlığını doğrudan etkilemektedir.
Birçok araştırma sonucu, dinî cemaat üyelerinin üye olmayanlara göre hayatlarından daha memnun olduklarını ortaya koymuştur. Bireyin ruh sağlığının normal olması, sosyal çevreyle kurulan ilişkilere göre farklı biçimler alır.
b) Dindarlık, Alkol ve Uyuşturucu Kullanımı:
Dindarlık-alkol ve uyuşturucu arasındaki ters ilişki konusunda şu hususlar ortaya çıkmaktadır:
1- Dinin genel tutumu (teolojik sebep),
2- Aile ve sosyal dini gruplardan kaynaklanan dışsal etkiler (sosyolojik sebep),
3- Bireyin hayatında dinin yeri, din algısı ve yaşantısı ile ilgili duygusal ve zihinsel süreçler (psikolojik sebep).
c) Dindarlık, Evlilik ve Cinsel Hayat:
Dinlerin cinselliğe yönelik tutumları incelendiğinde evliliğin teşvik edildiği ve cinselliğin bu meşru zeminde yaşanmasını amaçladığı görülür. Bunun yanında evlilik öncesi ve dışı cinsellik yasaklanır. Homoseksüellik gibi sapkın cinsellik tercihleri büyük günah kabul edilir.
Yapılan araştırmalar, dindar eşlerin oluşturduğu evliliklerin daha mutlu olduğunu ortaya çıkarmaktadır.
Araştırma sonuçlarına bakıldığında şu tespitlerde bulunmak mümkündür:
1- İbadetlerini yapan eşler arasında, yapmayanlara göre sevgi ve sadakat daha fazla; aile içi şiddet daha az görülür.
2- İbadetlerini düzenli olarak yapanlar evlenmeye, aile hayatına ve çocuk sahibi olmaya daha fazla önem verir, eşlerine ve çocuklarına daha fazla vakit ayırmaktadır.
3- Dini bağlılıkları kuvvetli olanlar ve ibadetlerini yapanlar, aile ile ilgili geleneksel değerleri daha fazla önemsemektedir.
4- Dindar eşler, aile hayatında daha uzun süre mutlu olabilmektedir.


d) Dindarlık, Bedensel Sağlık ve Uzun Yaşama:
Dindarlık ile beden sağlığı ilişkisini inceleyen araştırmalar, dindar insanların dindar olmayanlara kıyasla fiziksel açıdan daha sağlıklı oldukları sonucunu ortaya koymaktadır.
Ancak bu çalışmalar teorik ve metodik çeşitli eleştirilere maruz kalmaktadır. Çünkü sonuçlar özellikle dindarlık ve hastalıklarla dini başa çıkma tarzının kavramlaştırılmasına göre değişebilmektedir. Doktorlar üzerinde yapılan ve din ile bedensel sağlık arasındaki ilişki konusunda görüşlerini yansıtan bir çalışmanın sonuçlarına göre doktorlar, dinin sağlık üzerinde etkisi olduğunu, ancak bunun sonuçlar üstünde değil, sonuca götüren vasıtalar üzerinde gerçekleştiğini düşünmektedirler. Yani onlara göre
din sağlığı doğrudan etkilememektedir.
Yapılan araştırmalarda dindarlık ile uzun ömürlü olma arasında doğrudan bir ilişki tespit edilmiştir. Hatta kalp
ve akciğer hastalıkları başta olmak üzere kronik hastalar üzerinde batıda gerçekleştirilen çalışmalardan elde edilen bulgular, kiliseye devam etme oranı arttıkça ölüm yaşının yükseldiğini göstermektedir. Dolayısıyla dini inanç ve ibadetlerin fiziksel hastalıkların iyileşme sürecinde etkin
bir rol üstlendiği söylenebilir. İnanç ve ibadetler dışında
söz konusu süreci etkileyen çok çeşitli psiko-sosyal
faktörün varlığı da inkâr edilmemelidir.
4. DİNDARLIĞIN RUH SAĞLIĞI ÜZERİNDE ETKİLİ
OLDUĞU ALANLAR:
a) Dindarlık ve Mutluluk:
Dindarlıkla mutluluk arasındaki pozitif ilişki, üç temel bağlamda izah edilebilir:
1- Dini gruptan gelen sosyal destek ve bireyin inancından aldığı psikolojik destek.
2- Dinin insan hayatına anlam ve güven sunması.
3- Yaşanan bireysel dini tecrübelerden kaynaklanan mutluluk hissi.
b) Dindarlık ve Özsaygı:
Özsaygı kavramı, insanların kendileriyle ilgili olumlu veya olumsuz değerlendirmelerini ifade eder. Özsaygı düzeyleri yüksek kişiler fiziksel, ruhsal ve bireysel beceriler açısından kendilerini olumlu, değerli, beğenilmeye layık, sosyal çevreleriyle barışık olarak değerlendirmektedir.
Bireyin etnik, ırkî ya da dini grubu, büyüdüğü ailenin otoriter veya demokratik yapısı, aile içi şiddete maruz kalmak ya da kalmamak, meslek, sosyo-ekonomik statü, cinsiyet, eğitim düzeyi, bedensel engelleri
nin olup olmaması vb çok sayıda faktör bireylerin öz saygı düzeylerini etkileyebilmektedir. Üniversiteli gençler üzerinde gerçekleştirilen ve dindarlıkla özsaygı arasındaki ilişkiyi inceleyen bir çalışmanın sonuçlarına göre İlahiyat Fakültesi öğrencilerinin diğer fakülte ve bölümlerde öğrenim görenlere nispetle özsaygı düzeyleri daha düşüktür. Bununla birlikte dine önem verme düzeyiyle özsaygı arasında anlamı bir farklılık ortaya çıkmamıştır.
c) Dindarlık ve Kaygı:
Kaygı, bireylerin yaklaşmakta olduğuna inandıkları bir tehlikeden tedirginlik duyma durumumudur. Kaygı, insanın temel duygularından biridir. Bu anlamda sürekli kaygı hali, kişinin somut bir tehlikeyle karşı karşıya olmadığı anlarda bile tedirginlik duyup mutsuzluk ve huzursuzluk hissetmesi şeklinde tanımlanabilir.
Kaygının oluşumunu besleyen üç temel faktör vardır:
1- İnsanın kendisinin ve sevdiklerinin ölümlü olması.
2- İnsanın hayati kararları bilinçli bir şekilde alma ve zorunlu olarak sonuçlarına katlanma durumunda kalması.
3- Bireyin, her şeyin bir anda değersizleşebileceği şeklinde bir duruma sürekli açık olması.
Ülkemizde yapılan ve üniversite öğrencilerinin dindarlık ve ölüm kaygıları üzerinde gerçekleştirilen bir çalışmada, dindarlık düzeyi arttıkça ölüm kaygısının da yükseldiği tespit edilmiştir. Dindarlıkla kaygı arasında ters yönlü bir ilişkinin olması genellikle iki sebeple izaha çalışılmaktadır:
1- Dinin kişiye manevi bir destek sağlaması ve güven telkin etmesi. 2- Dini gruptan gelen sosyal destek.
Yaşlılar üzerinde yapılan araştırmalarda dini inancın kuvveti ve dini pratiklerin yapılma sıklığı, ölüm korkusuna karşı olumlu etkide bulunmaktadır. Bu durum özellikle
60’lı yaşlara kıyasla, 70 ve üzeri yaşlarda daha belirgindir.
Araştırmalar, içe dönük dindarlık düzeyi arttıkça kaygı düzeyinde düşüş görüldüğünü ortaya koymaktadır.
Bu sonuca göre, içsel yönelimli dindarlar daha mutlu, dolayısıyla ruh sağlıkları daha iyidir. Dışa dönük dindarlar ise, stres oluşturan olayları daha fazla kaygı verici olarak algılama eğilimindedirler.
d) Dindarlık, Depresyon ve Umutsuzluk:
Depresyon, insanın yaşama isteğinin kaybolarak derin bir keder içine düştüğü, geleceğe yönelik kötümserliğin, geçmişe dair pişmanlıkların ve suçluluk duygularının yaşandığı, intihar düşüncesi ve teşebbüsü olasılığının güçlendiği bir hastalıktır.
Depresyonda dört belirti grubu şöyle sıralanır;
1. Duygusal Belirtiler; üzüntü ve keder; çaresizlik, mutsuzluk, ağlama, intihar düşünceleri; haz ve yasamdan zevk alma duygusunun kaybolması.
2.Bilişsel Belirtiler; olumsuz düşünceler, düşük öz değer eğilimi, yetersizlik hissi, kendini suçlama.
3.Güdüsel Belirtiler; güdülenmede düşüş; edilgenlik.
4. Fiziksel Belirtiler; iştahsızlık, uyku bozuklukları, yorgunluk; ağrı ve sızı hislerinin abartılmasıdır.
Yapılan deneysel çalışmaların çoğunda dindarlık düzeyi ile depresif belirtilerin arasında ters ilişki tespit edilmiştir;
yani dindarlık düzeyi arttıkça, depresif belirtilerde azalma görülmektedir.
5. DİNDARLIK VE İNTİHAR:
Bir problem çözme şekli olarak ortaya çıkan intiharın birçok sebebi olabilir. Bunlar;
1. Acı, matem ya da günahtan kaçış şeklinde ortaya çıkan intiharlar.
2. Öç alma, şantaj yapma ya da yardım çağrısı içeren agresif intiharlar şeklinde olabilir.
Dinlerin intihar eylemine karşı takındıkları tavır çok açıktır. Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam, intiharı “günah” kategorisinde değerlendirerek yasaklar.
Yapılan araştırmalarda dini inanç ve bağlanmanın intihar riskini azalttığı görüşü şu maddelerle temellendirilebilir:
1- Yaşanan zorluklara karşı inanan insan, “tanrı böyle istemiş” düşüncesi ile daha dayanıklı bir tavır takınabilir.
2- Ahiretteki ödül vaadi, dünyadaki sıkıntılarla baş etmeye yardımcı olabilir.
3- Tanrının her şeyi gördüğü inancı, kişiyi daha sabırlı hale getirebilir.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
KUR”AN Tercüme Teknikleri Ders Notları (14 Hafta FuLL) enderhafızım İlitam 4.sınıf Genel Paylaşımlar 16 28 Ocak 2017 15:24
Din Sosyolojisi Ders Notları (14 Hafta) enderhafızım İlitam 3.Sınıf Dersleri 19 17Haziran 2014 13:28
Din Felsefesi Ders Notları (14 Hafta) enderhafızım Din Felsefesi 13 23 Aralık 2013 14:36
Dini danışma ve rehberlik f_kryln Din Hizmetleri Rehberlik ve İletişim 0 01 Kasım 2013 15:50
MANTIK(2.Hafta Ders Notları) f_kryln Mantık 0 25 Ekim 2013 14:38

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.