Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.KADIN AİLE ÇOCUK.::. > Kadın-Aile-Çocuk > İslamda Kadın ve Erkek

Konu Kimliği: Konu Sahibi Verda_Naz,Açılış Tarihi:  13 Mart 2009 (02:28), Konuya Son Cevap : 13 Mart 2009 (02:28). Konuya 0 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 13 Mart 2009, 02:28   Mesaj No:1
Medineweb Sadık Üyesi
Verda_Naz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Verda_Naz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 176
Üyelik T.: 15 Eylül 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:30
Mesaj: 612
Konular: 248
Beğenildi:11
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Miras ve Şahitlikte Kadın

Miras ve Şahitlikte Kadın

Kadın erkek eşitliği yaygarasının sonucu uygulamaya konarak İslâm'la tezat oluşturan diğer bir mesele de miras ve şahitlik meselesidir.

İslâm hukukuna göre mirasta kadın erkeğin yarısı kadar hak alır. Şahadette ise ancak iki kadın bir erkeğin yerini tutar.

İslâm'ın bu uygulamasını gören modernistler ona tenkid edebilecek bir şey buldukları zannıyla sevinir ve taarruza geçerler.

Bunların iddiasınca İslâm'ın yaptığı bu uygulama hem eşitliğe aykırı, hem kadının şahsiyetine, insan oluşuna vurulan acı bir darbe, hem de yirminci asırda insanlığın alnından acilen silinmesi gereken bir lekedir.

İslâm'ın yaptığı bu muamele görünüşte apaçık bir eşitsizliktir. Ama asla adaletsizlik değildir.

Eşitlik kadının ve erkeğin hiç bir kıstas gözetilmeksizin aynı haklara sahip olmaları manasıdır. Adalet ise her varlığın yaratılışı icabı hakkı olan maddi ve manevi esaslara riayet edilmesidir.

İslâm kadın ve erkeğe aynı hakları vermemiş fakat hakkı olan şeyleri de hiç taviz vermeksizin muhafaza etmiştir. Onun bu davranışı daha hareket noktasında kadının başına bela olacağını bile bile tüm hakları verdiğini iddia edip ardından hiçbir hakkını uygulamayarak onu emperyalist emellerine alet eden çağdaş tağutların mantığından çok doğru ve asilanedir.

Komünizm de, adalet ilkesinin yanlış veya saptırılarak eşitlik olarak anlaşılması sonucu vücuda gelmiştir.

Kadın erkek eşitliğini öngören bu tip bir anlayış aslında, yeryüzünde her insanın eşit servete sahip olmasını, her insanın eşit şartlarda eşit seviyede çalışmasını her insanın her kadından eşit olarak yararlanmasını öngören mantıksız düşünceden hiç farkı yoktur.

Mesela çalışan insanlar arasında tenbel olanla çok çalışan arasında elbette bir fark olacaktır. Ticarette, tedbirini alan, akıllıca çalışan kârını edecektir. Güzel bir kadın da kime nasipse onun hanımı olacaktır.

Fakat cihanşümul islâm devletinin koruyucu kanatları altında kimse aç kalmayacak, kimse dilenmeyecek, kimse de bekar bırakılmayacaktır.

İnsanlar arasında adaletsizlik doğuran bu nevi saçma bir eşitliği uygulamaya kalkışmak onları açıktan açığa tenbeliğe, parazitliğe teşvik etmek olacaktır.

Çalışkanla tenbelin, zekiyle aptalın, güzelle çirkinin eşit kefeye konduğu bir ülkede verim korkunç bir hızla düşecek, mutluluk ve huzur anında ortadan kalkacak, en kısa zamanda toplum patlama noktasına gelecektir.

Gerçi, kadın-erkek eşitliğini savunanlar işin bu raddeye geleceğini tahmin etmez veya tahmin ettirmek istemezler ama onların hakkı gizlemesi bizim de susmamızı gerektirmez.

İşte burnumuzun dibinde pusuda bekleyen Rusya bu eşitliğin doğurduğu içler acısı bir manzaradır.

Orası da kadın-erkek eşitliğinden tüm insanların eşitliği anlayışına geçmiş, hiç tahmin edilmeyen bir anda sistemleşerek, duygusuz, ruhsuz ve makinalaşmış insanlarıyla dünyanın başına müthiş bir bela kesilmiştir.

Bütün bu izahatlardan sonra hiç bir eziklik duymaksızın, göğsümüzü gererek; İslâm'da kadın-erkek eşitliği yoktur, yalnızca adalet vardır, ve işte bu din bizim dinimizdir diye haykırıyoruz.

Şimdi bu meseleyi irdeliyelim. Acaba kadın ve erkek eşitmidir ki modernist mantık hâlâ ısrarla onun erkekle haklarda da eşit olacağını savunmaktadır.

Bir erkek daha rüşdüne ermeden evvel babasıyla, gerek tarlasında gerekse ticarethanesinde çalışır, işlerinde onun en büyük yardımcısı olur.

Kız çocuğu ise daima evde kalır, ev işleri ile veya çeyiz hazırlığı ile uğraşır. Genç kızlık dönemine doğru küçük bir servet teşkil edecek kadar bir çeyiz hazırlamış olur.

Erkek ise babasının yanında delikanlılık çağının bitimine kadar çalışır. Fakat bu çalışmasından bazı istisnalar dışında ona kalabilecek hiçbir şey yoktur. Kazanılan her şey aile kesesine aktarılır.

Evlenme çağı geldiğinde kıza tekrar külliyetli miktarda masraf yapılır. Her ne kadar karşı taraf da masraflara katılıyor ve İslâmi ölçüler dahilinde bir mihir ödüyorsa da bu mihrin tasarruf hakkı ancak ve ancak gelin olan kıza aittir. Ne anne babanın ne de kocanın bunda bir hakkı yoktur.

Veya başka bir eve indirilir. Bu ev çoğu kez kira veya baba malı olur. Bu durumda da erkek sadece ev eşyasına malikdir.

Baba ölene kadar yine aynı işte çalışmaya devam eder. Bazan babanın bir olan servetini ikiye, üçe hatta dörde ve daha fazlasına çıkarır.

Babasının ihtiyarlayarak iş açısından verimsiz olduğu çağlarda da iş yerini durdurmaz. Tüm gençliğini sermaye edinerek işlerin ağırlığını yüklenir.

Anne babanın hastalık ve yaşlılık müddetinde de memleketimizdeki ve tüm memleketlerdeki adet icabı onların bakımını çoğu kez erkek üstlenir.

Kız ise öbür tarafta kocasının anne ve babasına bakmakta, onların bir hizmetçi tarafından asla üstlenilmeyecek temizlik hizmetlerini ve bakımlarını üzerine almaktadır.

Bu durumda evladın babadan, kızın kaynatasından alması gereken özel bir hak vardır.

Baba vefat edince geride bölünmesi gereken servetiyle birlikte çoğu kez evsiz işsiz ve son derece yıpranmış erkekler ve evlenip ev kurmuş kızlar bırakır.

Bu durumda şüphesiz hak en az iki katlık bir farkla erkeğin olmalıdır.

İslâmiyet bu ayırımı, kadınların insandan sayılmadığı hatta mirasla beraber erkek evlatlara intikal ettirildiği bir çağda ilan etmiş ve uygulamıştır.

İslâm'ın bu emri olmasaydı, çağlar boyunca kadınlar miras malından değil bir hak, belki bir nohut tanesi bile alamayacaklardı.

Hak sahiplerini böylece apaçık bir şekilde ortaya koyduktan sonra kesin olarak söyleyebiliriz ki, aslında bu bölünme sonucu maddi açıdan ne kadının kaybettiği ne de erkeğin kazandığı bir şey vardır.

Kadın baba tarafından hakkı olan bir hisseyi alırken, kocası tarafından iki hisse daha gelerek mirası üç hisseye tamamlamaktadır.

Erkek ise babasının malından iki hisse alırken kaynatası tarafından yalnızca bir hisse alarak bacısı gibi mirastan üç hisse almış olacaktır.

Evlilikte umumiyetle denklik gözetildiğinden bu hisseler, mühim istisnalar dışında hep eşit olacaktır.

Bu paylaştırmada kadının baba malından aldığı hisse mücerret onun soyundan olması sebebiyledir. Yine kocasının aldığı iki hissede ise onun anne ve babasına hizmet etmesi sebebiyle yarım hisse hakkı vardır.

Erkeğin ise bir hisse babasının sulbünden olması, yarım hisse ise babasının işinde çalışması sebebiyledir.

Böylece miras dağıtımından sonra ne kadın bir hisse getirdiği için ezilir ne de erkek iki hisse getirdiği için gururlanabilir. Eve giren üç birimlik mirasın bir buçuğu kadına, bir buçuğu ise erkeğe aittir.

Görüldüğü gibi İslâm miras meselesinde ne erkeği kayırmış ne de zulmetmiştir. Onun yaptığı sadece hakkın hak sahibine iadesidir.

İslâm hukukuna göre kadın dilerse hissesini mülkiyetinde tutabilir. Kocasındaki hisse ise hakimiyetin erkekte olması sebebiyle erkeğin mülkiyetinde kalır. Fakat bu hakkın erkek tarafından gasbedilmesine asla imkan yoktur. Bir anlaşmazlık ve ayrılma halinde erkek bu hisseyi zaten hanımına nafaka olarak fazlasıyla verecektir.

Yine şu unutulmamalıdır ki erkeğe kadının iki katı pay ayrılması sadece mirastadır. Miras ise esasında her ikisinin de çalışma karşılığı kazandıkları bir şey değildir.

Burada gözetilen esas, ihtiyaçtır. Erkek eşine ve çocukların sarfetmek için iki, kadınsa yalnız kendine harcamak için tek hisse alır.

Diğer ticari ilişkilerde, alım, satım, icare gibi meseleslerde ise bu farklı oran sözkonusu değildir. Bu durumlarda kadın erkekle aynı statüye dahildir.

Görüldüğü gibi miras meselesinden dolayı İslâm'ın tenkid edilecek hiç bir kusuru yoktur. Öte taraftan da beşeri sistemlerin bu hususta tutarlı hiç bir fikirleri yoktur.

İnsanın fıtratına en uygun, adalete yakın olan, erkeğin iki, kadının bir hisse almasıdır.

İşte bunlar; yerin, göğün ve bütün arasındakilerinin yegane sahibi olan Hz. Allah'ın kanunlarıdır. Bunlara uyan dünyada huzura ermiş, ahiret için de kendisine hoş bir azık hazırlamıştır. Bunları inkar eden veya uygulmamayan ise hem bu dünyada hem de ahirette rezil rüsvay olur.
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi Verda_Naz 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Kur'an'daki Toplum Ahlâkı Tesettür Konuları Verda_Naz 0 2204 11 Nisan 2009 00:08
Kur'an'daki İdeal Eş Tesettür Konuları Verda_Naz 0 2160 11 Nisan 2009 00:06
Mü'mine İffetli Ve Onurludur Tesettür Konuları Verda_Naz 0 2110 10 Nisan 2009 23:57
Mü'mine Boş Şeylerle Uğraşmaz Tesettür Konuları Verda_Naz 0 2111 10 Nisan 2009 23:54
Mü'mine Cesaretlidir Tesettür Konuları Verda_Naz 0 1894 10 Nisan 2009 23:52

Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Konuyu değerlendir
Konuyu değerlendir:

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Miras paylaşımı.. fedra İlmihal Bölümü 0 27 Eylül 2015 19:29
Şahitlikte ölçü _bülbül_ Ölüm-Ahiret-Sırat-Mizan-Kader 0 13 Nisan 2009 13:48
İslamda miras hukuku _bülbül_ Ölüm-Ahiret-Sırat-Mizan-Kader 0 13 Nisan 2009 09:36
Şahitlikte niçin kadınların hakkı erkeğin yarısıdır ? KuM TaNeSi Soru Cevap Arşivi 0 08 Nisan 2009 11:09
Dinimizde Miras İle İlgili Meseleler MERVE DEMİR Soru Cevap Arşivi 0 07 Şubat 2009 12:23

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.