Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM DİNİ KONULAR.::. > Muhtelif Dini Konular > İslami Kavramlar

Konu Kimliği: Konu Sahibi Seleme,Açılış Tarihi:  13 Şubat 2008 (01:05), Konuya Son Cevap : 10 Kasım 2023 (07:26). Konuya 8 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 13 Şubat 2008, 01:05   Mesaj No:1
Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:Seleme isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 556
Üyelik T.: 11 Kasım 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 829
Konular: 194
Beğenildi:13
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart İffet Nedir?

İffet Nedir?

İFFET

Kötü iş ve sözden uzaklaşma, şehevî hisleri dinî emirlerin çerçevesinde muhafaza etme hali. Dilimizde iffet kelimesi: namuslu, şerefli ve ahlâklı olma halini ifade etmek için kullanılmaktadır. Bir İslâm ahlâkı terimi olarak iffet şöyle tarif edilmiştir: "Şehvet duygusunun bedendeki fücur (sınır tanımayan şehvet) ve humûd (iktidarsızlık, isteksizlik) ortasında dengeli bir şekilde bulunması hali. Yani helâl olan hanımına ve cariyelerine karşı şehvet duyup bunun dışında kalan kadınlara karşı şehvet hissine kapılmama" (Tehânevi, Keşşafu lstılâhâti'l-Funûn, II, 1010).
Hz. Peygamber (s.a.s) ahlâkı özelliklerde dengenin korunmasına teşvik etmiş, aşırı kızgınlık, öfke ve haddi aşmaktan insanları sakındırmıştır. Hz. Âîşe (r.a)'ye "Seni sertlikten ve aşırılıktan sakındırırım" (Buhârî, Edeb, 38) buyurmuştur. Bir başka hadisinde Hz. Peygamber iffetin karşıt anlamı olan fuhûştan insanları sakındırmış ve şöyle buyurmuştur: "Ahlâksız davranışlar (fuhuş) ve ahlâksızlık alenî yapılmaya başlamadıkça kıyamet kopmaz"(Ahmed b. Hanbel, VI, 162).
Allahu Teâlâ Kur'an-ı Kerîm'de zinanın fuhşiyâtın yasak olduğunu bildirdiği gibi iffetin gerekliliğini ve unsurlarını bildirmiştir. "Evlenme imkânı bulamayanlar Allah'ın kendilerini lütfuyla zenginleştirene kadar iffetlerini korusunlar"(en-Nur, 24/32). Bu ayet-i kerime iffetli olmanın dinî bir zorunluluk olduğunu bildirmektedir. Bir başka ayette iffetli kadınların özellikleri şöyle anlatılmaktadır; "Namuslu olmanız zina yapmamanız, gizliden dost edinmemeniz..."(el-Maide, 5/5) Bu ayet-i kerime iffetin en genel manasıyla açık ve gizli zinadan korunmak ve sefihlikten uzaklaşmak anlamında olduğunu bildirmektedir.
Hür kadınların iffetli olması emredildiği gibi cariyelerin de iffetli olması, sahipleri tarafından fuhşa teşvik edilmemeleri ve bu teşvikin kötülüğü Kur'an'da anlatılmıştır. "Dünya hayatının geçici menfaatini kazanma hırsıyla iffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın" (en-Nur, 24/33).
Diğer dinlerde, İslâm toplumunun dışında kalan cahilî toplumlarda, iffet ve namus anlayışı menfi yönde çok farklılıklar göstermektedir. Hristiyan din adamları kadını sesleri veya şeytanın oyuncağı olarak değerlendirmişlerdir. İlk Hristiyan din adamlarından Tertullion "kadın insanın kalbine şeytanın girmesini temin etmek için açıları kapıdır" der. Bu anlayışla kadına yaklaşan Hristiyanlar onu pis ve kirli kabul ettiklerinden ondan uzak olmayı Allah'a yaklaşmaya bir vesile edinmişlerdir. Bu şekilde namus ve iffet adına "tefrit"i kendilerine prensip edinmişlerdir. İnsan fıtratına uygun olmayan bu tutumları sonraları aralarında birçok ahlâksızlıkların yaygınlaşmasına sebep olmuştur. İslâm ahlâkında bu tür bir şehvet "humûd" terimiyle ifade edilmiştir. Yani Allah'ın helâl kıldığını haram kılmak, şehvet duygusunu körletmek.
Bir başka açıdan câhilî toplumlarda fuhuş yani şehvetin dizginlenmeden helâl-harama dikkat edilmeden giderilmesi yaygınlık kazanmıştır. İslâm öncesi Arap toplumunda bu tür dengesizlikten doğan ahlâksızlıkların bulunduğu bilinmektedir. Müslüman gezginlerden İbn Fazları seyahatnamesinde Bulgarlar arasında gördüğü bir ahlâksızlığı feci bir durum olarak nakletmektedir. Bulgarların kadın-erkek nehre beraber girip yıkandıklarını anlatan ve bunun büyük bir ahlâksızlık olduğunu vurgulayan İbn Fazlan'ın bu tepkisi İslâm toplumunda bu tür iffetsizliklerin bilinmemesinden kaynaklanmaktadır. Bu gün benzeri ve daha kötü uygulamalar halkı müslüman olan toplumlarda bile toplu denize ve havuza girmek ve bunu mübah görmek şeklinde görülmektedir.
Kur'an iffetin ve namusun gerekliliğini ve müslüman aile yapısının sıhhati için iffetli kadınların lüzumunu anlatmaktadır. .. Irzlarını koruyan erkek ve kadınlar... Allah bunlara bir mağfiret ve büyük bir mükafât hazırlamıştır (el-Ahzâb, 33/35). "Onlar ki avret yerlerini (namuslarını) korurlar... İşte bunlar, cennetlerde ikram olunanlardır" (el-Meâric, 70/29-35).
İffetin lüzumunu göstermek için Hz. Peygamber şöyle dua etmiştir: Allahım, senden hidayet, takva, iffet ve gönül zenginliği dilerim" (Müslim, Zikr, 72).
Zübeyr TEKKEŞİN
__________________
Dünyayı Güzellik Kurtaracak.
Bir İnsanı sevmekle başlayacak herşey...
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi Seleme 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Üniversiteli Bayanla Geçinme Sanatı İslamda Kadın ve Erkek mehmet akif2 20 8706 20 Mayıs 2009 18:42
Üniversiteli Erkekle Geçinme Sanatı İslamda Kadın ve Erkek mehmet akif2 1 2285 20 Mayıs 2009 18:35
A.Hakan'dan Döneklik Konferansı Serbest Kürsü kurtmehmet 4 2226 10 Mayıs 2009 19:54
Hanefi Mezhebi: İslamda Kazanç Zekat-İnfak Seleme 0 2194 19 Nisan 2009 03:52
Hanefi Mezhebi: Alışveriş İlmihal Bölümü Seleme 0 2272 19 Nisan 2009 03:51

Alt 13 Şubat 2008, 01:11   Mesaj No:2
Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:Seleme isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 556
Üyelik T.: 11 Kasım 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 829
Konular: 194
Beğenildi:13
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: İFFet NeDiR?

İFFET ÇEMBERİ:İffet edebli,Nezih bir hayat Yaşamaktır

Kur’ani ve Nebevi bir kavram olarak İffet insanın haya ve edebe aykırı söz ve davranışlardan sakınmasıdır.İnsanın ahlaki kirlenmeden ve şehevi çirkinliklerden uzak;tertemiz, bir hayat yaşamasıdır.
İffet:başkasının namusuna göz dikmemek,kendi namusuna başkalarınında yan bakmasına fırsat vermemektir.İffet,haya ve edepleiç içe yaşanan nezih hayat şeklidir. Seviyesiz,müstehcen,hayasız edepsiz bir şeyden uzak kalmak,şehvetini helal ve mübah yolla yani(evlilik)yoluyla tatmin etmektir.İffet;insanda doğuştan var olan ve onu diğer canlılardan ayıran en bariz özelliklerden biri olup haramlara,çirkinliklere,iğrençliklere,zina vb.ahlaksızlıklara karşı kalkandır.Dört ayaklı mahlükatta iffet ve namus,edep ve haya, iman ve nikah,şerf ve itibar yoktur.Bunlar insani ve ahlaki özelliklerdir.Bunlardan mahrum olmak,insanlığı kaybetmekle eş anlamlıdır…
ÖRTÜ,İFFET CEVHERİNİ KORUR
İslamın mü’min hanımlara kesin emri olan tesettür,mücevher niteliğindeki iffet ve namusun korunması için en güzel vesiledir.Örtünen Müslüman hanım sadece ve sadece Allah’ın emri olduğu için,Allah’ın emrettiği şekilde örtünür.
Örtü,Müslüman hanımın süsüdür,
Örtü,Müslüman hanımın ziynetidir
Örtü,Müslüman hanımın hürriyetidir
Örtü,Müslüman hanımın kişiliğidir.
]Müslüman hanımın örtüsü,Onun iffet ve namusunu çirkin bakışlardan ve şehevi saldırılardan koruyan manevi bir kalkan niteliğindedir.
Nur süresinin 60. ayetinde yaşlı hanımların yabancıların yanında dış elbilerini çıkarmalarında sakınca olmadığı bildirilmiş,ama ardından “Yine de iffetleri olmaları(örtünmeleri)yabancıların yanında dış elbiselerini giymeleri onlar için daha hayırlıdır”denilmiştir.
Bu ayette iffetli olma,(örtünme)analmında kullanılmıştır.Zira iffetli olma,örtünmeyi gerekli kıldığı gibi;Örtü de iffeti korumaktadır.
İffetli hanım;Allah’ın emri olan tesettürü sever,onu kişiliğin bir parçası görür.Henüz örtünmemiş,Örtünememiş olan kızların ve hanımların doğuştan ve Aileden sahip oldukları iffet ve namus duyguları ;açıkta kalan sahipsiz,korumasız mücevher gibi saldırıya ,taciz edilmeye,çalınmaya ve dolayısıyla örtü maruz kalabilir.Dolayısıyla Örtü,iffet mücevherlerin koruyucu ambalajıdır,nikah ise namusun koruyucu bekçisidir
__________________
Dünyayı Güzellik Kurtaracak.
Bir İnsanı sevmekle başlayacak herşey...
Alıntı ile Cevapla
Alt 13 Şubat 2008, 14:36   Mesaj No:3
Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:47
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:48
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Standart Cvp: İffet Nedir?

İffet
[B]İffet”; çirkin söz ve fiillerden uzak kalma, hayâ ve edep dairesinde bulunma, doğruluk, dürüstlük ve ahlâkî değerlere bağlılık üzere yaşama demektir. Aslı Arapça olan bu kelime, namuslu, şerefli ve ahlâklı olma halini ifade edecek şekilde dilimize de geçmiştir. Özellikle eski nesir ve nazımlarda, izzet ve haysiyetiyle yaşayan, çalıp çırpmayan, haramlardan sakınan ve namusunu koruma mevzuunda fevkalâde hassas davranan kimseler hakkında “afîf” tabiri kullanılagelmiştir.

Kur'an-ı Kerim, iman edenlerin iffetli, hayâlı ve edep yerlerini koruyan insanlar olduklarını nazara vermiş (Mü’minûn, 23/5-7); iffetli yaşamanın mükafatı olarak Allah’ın mağfiretini ve ahiret sürprizlerini müjdelemiş (Ahzâb, 33/35); mevzunun önemine binaen kadınları ve erkekleri ayrı ayrı zikrederek bütün mü’minlere iffetli olmalarını ve iffetsizlik için bir giriş kapısı sayılan haram nazardan kaçınmalarını emir buyurmuştur (Nur, 24/30-31). Ayrıca, Hazreti Yusuf ve Hazreti Meryem gibi iffet abidelerini misal vererek inananlara hayâ ve ismet ufkunu göstermiştir.

Evet, Hazreti Yusuf aleyhisselam, vezirin hanımından gelen bir günah çağrısı karşısında “Ya Rabbî! Bu kadınların beni dâvet ettikleri o işten zindan daha iyidir.” (Yusuf, 12/33) diyerek, iffetine toz kondurmaktansa senelerce hapiste yatmayı göze almış ve kıyamete kadar gelecek olan bütün ehl-i imana bir hayâ timsali olmuştur.

Cenâb-ı Allah’ın, “İffet ve namusunu gerektiği gibi koruyan Meryem’i de an. Biz ona rûhumuzdan üfledik, hem onu, hem oğlunu cümle alem için bir ibret yaptık.” (Enbiya, 21/91) diyerek yücelttiği Hazreti Meryem de bütün insanlık için tam bir iffet örneğidir. Öyle ki, temiz ve nezih bir atmosferde, iffetli ve şerefli bir şekilde yetişen Meryem validemiz, o paklardan pak mahiyetiyle adeta mücessem iffet haline gelmiştir. Bundan dolayıdır ki, Hazreti İsa’nın doğumunu dile dolayan bazı diyanet mensuplarının yakışıksız sözleri karşısında bin bir ızdırapla, “Keşke bu iş başıma gelmeden öleydim, adı sanı unutulup gitmiş biri olaydım!” (Meryem, 19/23) diye inlemiştir

Kur'an-ı Kerim, ihtiyacı olduğu halde dilenmeyenleri takdirle anmış ve onların durumunu da iffet çerçevesine dahil etmiştir. “Bu yardımlar, kendilerini Allah yoluna vakfeden yoksullar içindir. Bunlar yeryüzünde dolaşma imkânı bulamazlar. Halktan istemekten geri durmaları sebebiyle, onların gerçek hallerini bilmeyenler, onları zengin sanarlar. Ey Rasûlüm, sen onları simalarından tanırsın. Onlar yüzsüzlük ederek halktan bir şey istemezler. Hem hayır adına her ne verirseniz mutlaka Allah onu bilir.” (Bakara, 2/273) mealindeki ayet–i kerime işte bu manadaki iffeti ve iffetlileri anlatmaktadır. Sadakaların kimlere verileceğini belirten bu ayet, Peygamber halkasının Allah yoluna adanmış talebeleri olan, mescidde yatıp kalkan, Rasûl-ü Ekrem’in sohbetlerini dinleyip öğrenerek sonraki nesillere nakletmeye çalışan, vakitlerini ibadetle, ilimle değerlendiren ve iâşeleri de Allah Rasûlü tarafından karşılanan “Ashab-ı Suffe” başta olmak üzere, kendini öğrenip öğretmeye vakfeden, dolayısıyla malı-mülkü olmayan, başka bir meslekte çalışmaya vakit bulamayan ya da güç yetiremeyen ama her şeye rağmen başkalarına da el açmayan, hayâ ve iffetlerinden ötürü dilencilikte bulunmayan her devirdeki fakir fakat afîf müslümanları takdir etmektedir.

Peygamber Efendimiz (aleyhissalatü vesselam) hakiki fakiri bu çerçeve içinde zikretmiş; “Fakir, kapı kapı dolaşan ve bir iki lokma veya bir iki hurma ile baştan savılan kimse değildir. Gerçek fakir, durumu bilinmediği için kendisine sadaka verilmediği halde, ihtiyaç içerisinde olmasına rağmen iffetinden dolayı başkalarına el açmayan ve halktan hiçbir şey istemeyen insandır.” buyurmuştur.

Ashab-ı Suffe’den olan Ebu Hüreyre gibi sahabe efendilerimiz açlıktan kıvrım kıvrım kıvrandıkları halde kimseden bir şey istememeyi ahlâk haline getirmişlerdir. Öyle ki, Hazreti Sevban ve Hakîm b. Hizam’ın da aralarında bulunduğu bazı sahabiler, insanlardan bir şey istememe konusunda Allah Rasûlü’ne söz vermiş ve ömürlerinin sonuna kadar sadık kaldıkları bu vaadlerinden dolayı asla sadaka kabul etmemiş; hatta deve üzerindeyken kırbaçları yere düşse onu bile kimseden istememeleriyle meşhur olmuşlardır. İşte, “Her kim iffetli olmaya çalışır, yüzsüzlükten sakınırsa Allah da onun iffetini korur ve arttırır. Bir insanın bir ip alıp sırtında odun taşıyarak onu azıcık hurmaya satması, dilenmesinden daha hayırlıdır.” buyuran Peygamber Efendimiz’in bu tavsiyesine uygun yaşamak da iffetin önemli bir derinliğini teşkil etmektedir.

Rasûl-ü Ekrem Efendimiz’in (aleyhi ekmelü't-tehayâ) sabah-akşam tekrar ettiği dualardan biri, “Allah’ım! Senden hidayet, takva, iffet ve gönül zenginliğiyle beraber başkalarına muhtaç olmayacak kadar rızık istiyorum.” niyazıdır. Her söz, hal ve tavrıyla hidayet üzere olan, muttakilerin imamı ve iffetlilerin en afîfi Allah Rasulü’nün hidayet, takva, iffet ve gönül tokluğu istemesi, hem bu hususlardaki temadî ve derinlik talebi şeklinde anlaşılmalı hem de ümmet-i Muhammed’in (aleyhissalatü vesselam) neler istemesi gerektiğine bir işaret olarak kabul edilmelidir.

Üç İffet Kahramanı

Gecelemek için bir mağaraya sığınan üç kişi, dağdan kopan büyük bir kaya parçası yuvarlanıp çıkışı kapayınca bir türlü oradan çıkamazlar. Bunun üzerine, sırayla Hak katında makbul olduğuna inandıkları bir ameli vesile edinerek Cenab-ı Hak’tan kayanın yuvarlanıp gitmesini dilerler. Her birinin duasıyla kaya biraz hareket eder ve nihayet o üç arkadaş kurtulurlar. Onlardan birincisi, anne-babasına karşı ihsanla davranışına tevessül ederek niyazda bulunur; sonuncusu da, çalıştırdığı işçinin ücretini veremeyince onun parasını işletip nemalandırarak sonunda eksiksiz teslim edişi hürmetine rahmet-i ilahiyeden yardım ister. İkinci şahıs ise, “Allahım! Amcamın bir kızı vardı. Onu herkesten çok seviyordum. Ondan kâm almak istedim ama bana hiç yüz vermedi. Fakat, bir kıtlık senesinde elime düştü. Ona kendini teslim etmesi mukabilinde yüz yirmi dinar verdim, mecburen kabul etti. Ne var ki arzuma nail olacağım sırada, “Allah’tan kork da iffetime dokunma!” dedi. Ben de, o söz üzerine, insanlar arasında en çok sevdiğim kimse olduğu halde onu bıraktım, verdiğim parayı da geri almadım. Allahım eğer bunu Senin rızan için yapmışsam, bizi bu sıkıntıdan kurtar!” diyerek iffetini muhafaza edişini makbul bir amel olarak Allah’a arz eder ve taş yerinden oynar.
Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), “Kim Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsa, kendine helal olmayan ve yanında mahremi bulunmayan bir kadınla baş başa kalmasın. Zira, onların üçüncüleri şeytan olur.” buyurmuşlardır.

Dilin İffeti

Aynı hususu doğru konuşma mevzuunda da düşünebilirsiniz. Bir yalan insanı haline gelmeden, temrinat yapa yapa doğru söylemeye kendinizi şartlandırmalı ve asla hilaf-ı vaki beyanda bulunmamalısınız. Özellikle de, bir insanın sözünü ya da bir meseleyi naklederken her hususu kelimesi kelimesine aktarmaya ve yarım kelime de olsa farklı bir söz katmamaya çok dikkat etmelisiniz. Çünkü yalanın iki tarifi vardır: Birincisi, konuşan şahsın gerçek düşüncesini saklayıp kanaatinin aksini söylemesidir. İkincisi ise, vâkîye mutabık olmayan bir beyanda bulunmaktır; tabir-i diğerle, Allah nezdindeki hakikate ve Cenab-ı Hakk’ın gördüğü, duyduğu, bildiği bir meseleye aykırı bir söz söylemektir. Öyleyse, söylediğiniz her cümlenin gerçekten gönlünüzün sesi olup olmadığına özen göstermeli ve mutlaka kesin bildiğiniz şeyleri tam doğru olduğuna inandığınız şekilde söylemeli; bunu yaparken de “İşin hakikatini Allah bilir” düşüncesini zihninizden ırak etmemelisiniz. Günlük konuşmalarınızdaki sıradan gördüğünüz cümlelerinizde bile böyle bir doğruluk aramalı ve yalanın öldürücü bir virüs olarak kalbinize musallat olmasına meydan vermemelisiniz.

Sıdk konusundaki hassasiyetiyle hüsn-ü misal olan Abdullah b. Mes’ud hazretleri hadis rivayet ederken tir tir titrermiş. Peygamber Efendimiz’in mübarek beyanlarını naklederken o kadar titiz davranırmış ki, heyecandan adeta bütün vücudu ürperir ve alnından boncuk boncuk terler akarmış. Mesela, herkes tarafından bilinen “Bir günahtan tevbe eden, onu hiç işlememiş gibidir.” mealindeki hadis-i şerifi söylerken bile birkaç defa ileri gider, geri gelir, ellerini ovuşturur; “Lâ havle velâ kuvvete illâ billah..” der, o sözü eksiksiz ve ziyadesiz aktarabilmek için âdetâ göbeğini çatlatır ve sonunda da yine “Allahu a’lem” kaydını düşermiş. Talebelerinden biri der ki, “Bir sene boyunca İbn-i Mesud hazretlerinin yanında kaldığım halde, onun bir kere bile “Rasûlullah buyurdu ki” dediğini duymadım.”

Sözün özü; “iffet”, dil, göz, kulak, el, ayak gibi uzuvları günahlardan koruyarak ve helal dairedeki zevk ve lezzetlerle iktifa ederek haramlardan uzak kalmaktır. Ahlakî değerlere bağlı ve günahlardan âzâde yaşamanın en mühim vesilelerinden biri sedd-i zerâî prensibine uygun şekilde davranmak ve ayakları kaydıracak zeminlere hiç yaklaşmamaktır. İffeti, düşünce namusundan meslek ahlakına kadar geniş bir çerçevede değerlendirmek daha doğru olsa gerektir. Nitekim, müstağni davranmak, başkalarına el açmamak, dilencilik yapmamak ve kimseye yüz suyu dökmemek de iffetin çok önemli derinliklerinden sayılmıştır.

KIRIKTESTİ M.FETULLAH GÜLEN
Alıntı ile Cevapla
Alt 13 Şubat 2008, 14:37   Mesaj No:4
Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:47
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:48
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Standart Cvp: İffet Nedir?


İffet

İffet, Allah’ın yasakladığı ve nefsin hoşuna giden şeylerden nefsi alıkoymak anl----- gelir. Kur’an’da kullanılan bir diğer anlamı da, fakirliğini ve zaruretini gizleyip çok muhtaç bir hale düşmedikçe halini kimselere açmamadır.

İffet, peygamber ahlakıdır, Yusufca bir tavırdır. İffet, müslümanın şahsiyeti, kimliğidir. İffet, cemiyetin emniyet sibobu, aile yuvasının kal’ası, sevgi ve muhabbetin istinad noktasıdır. İffet, Hakk’a saygının, emre itaatin, söze sadakatin en güzel göstergesidir.
İffetle vasıflanmış insanlar etraflarına kokuların en güzelini, edanın en tatlısını, misalin en çarpıcısını sergilerler.

İffetsiz insanlar ise, kokunun en kötüsünü, pespayeliğin en aşağısını, karaktersizliğin en adisini ve en fena bir numuneyi ortaya koyarlar.
İffet, Hak Teâlâ tarafından senâ edilen, Habib-i Edîbi tarafından tatbik edilen, yüce kametlerin en mümtaz vasıflarından birisidir.
Tarih, başta Efendiler Efendisi olmak üzere nice has kulların iffetlerini muhafaza adına ortaya koydukları harika hadiselerle doludur. Efendiler Efendisinin elinin hiçbir yabancı kadının eline değmediğini bizzat Hazreti Aişe rivayet eder. Siyer kitapları O’nu insanlarla konuşurken edebinden buram buram terleyen, haramlara karşı da perde arkasındaki bir bakire kız gibi alabildiğine dikkatli olan bir iffet abidesi olarak anlatır.

Hazreti Yusuf’un yaşadığı hadise, hiç önemli olmasaydı Kur’an onu en güzel bir kıssa olarak, en güzel bir anlatımla dillendirir miydi? Bu hadise alelade bir hadise olsaydı bir sûreye isim olur, uzun uzun anlatılır mıydı?

Evet, Hazreti Yusuf bir imtihan verdi. İffetin muhafazasının ne kadar mühim olduğunu, Rabbin bu durumdan ne kadar memnun kaldığını gösterdi. Rabbi de onun iradesinin hakkını vermesini karşılıksız bırakmadı ve “burhan”la imdadına yetişti.
Kim bilir daha nice iffet abideleri bu tarz imtihanları başarı ile vermişlerdir. Meselâ, tarih bir büyük zattan daha bahseder. Adı, Süleyman b. Yesar. O da, Hazreti Yusuf gibi imtihan olur. Kaynaklar bu imtihanı şöyle haber verirler.
Süleyman bin Yesâr, sîmâca çok yakışıklı birisi idi. Bu sebeple de sürekli imtihana maruz kalıyordu. Bir gün bir arkadaşıyla “Ebva” denen yerde konaklamışlardı. Arkadaşı yakındaki alışveriş yerinden bir şeyler almak üzere çadırdan ayrıldığı sırada Süleyman’ı geriden gözetleyen bir bedevi kadın hemen çadırın kapısına gelerek:
“Buraya kadar gelir misin? diye seslendi. Süleyman, serili sofradan yiyecek isteyeceğini düşünerek bazı şeyleri alıp da kadına doğru yürürken kadının ikazı farklı oldu: “Ben yiyecek falan istemiyorum, seni istiyorum seni. Yakışıklılığın hoşuma gitti. Karşı çadıra gel. Kimsecikler yok yanımda!” Süleyman, bir imtihana tabi tutulduğunu düşünerek bağırmaya başladı: “Defol buradan şeytanın elçisi. Şimdi arkadaşım gelir, ikimiz de rezil oluruz! Kadın, beklemediği bu karşılıktan ürkerek peçesini yüzüne kapayıp çadırına dönerken, Süleyman da içeriye girip ağlamaya başladı. Bu sırada çarşıdan aldığı şeylerle gelen arkadaşı Süleyman’dan yaşadığı durumu dinleyince o da ağlamaya başladı. Süleyman şaşırmıştı. “Sen niçin ağlıyorsun? diye sordu. Aldığı cevap şöyle oldu: “Kardeşim, sen gerçekten de bir iffet abidesiymişsin. İyi ki ben muhatap olmadım böyle bir imtihana. Muhtemeldir ki kaybedebilirdim. Allah sana senin güzelliğin kadar iman kuvveti de lütfeylemiş.” Süleyman oradan kalkıp Medine’ye varır, o gece rüyasında Yusuf aleyhisselamı görür. Karşıdan kucağını açarak gelen Hazreti Yusuf ona şöyle hitap eder: “Gel seni kucaklayayım iffet abidesi kardeşim. Güzelliğin de kendine göre imtihanı vardır. Sen de benim gibi bu konuda imtihanlara tabi tutuldun, ama kazandın. Tebrik ederim seni…”
İffetin günümüzde de temsilcileri var hamdolsun. Meselâ, lise çağlarında iken birini tanıdım. Bu arkadaş, edepli olduğu kadar iffetine de çok düşkündü. Yolda giderken kafasını kaldırıp etrafı seyretmez, sürekli başı önde yürürdü. Bir keresinde arkadan yaklaştım ve elimle omuzuna dokundum. Bana dönüşünü ve bakışını hala unutamam. Sanki uykudan yeni uyanmış gibi gözleri mahmur bir halde, sükûnet, huzur ve itminan soluklayan bir nazarla baktı ki, o nazar benim ruhumun en derinliklerine tesir etmiştir. Bu arkadaşım, üniversiteye hazırlık kursuna gidiyordu. Evleri kalabalıktı. Büyük abisi evlenmiş ve anne-babaları ile beraber kalıyorlardı. Anne ve babası umreye gitmişlerdi. Abisi çalışıyor ve akşam 8-9 gibi eve geliyordu. Bu arkadaş abisiyle beraber sabah evden çıkıyor, dersaneye gidiyor ve akşam üzeri 4-5 gibi dönüyordu. Fakat evde yengesi yalnız olduğu için eve gitmiyor, doğru caminin yolunu tutuyordu. Abisi eve dönünceye kadar o aç bi ilaç zamanını camide namaz kılarak, Kur’an okuyarak geçiriyordu.

Bir başka arkadaşım da yine yolda yürürken etrafı seyretmekten hoşlanmaz, sürekli başı önde yürürdü. Onun için hep gıptayla şöyle düşünmüşümdür. İnsanlar içinde akıllı olanlar hata ettikten sonra hemen tevbe eden, hatasında ısrar etmeyen kimsedir. Fakat daha da akıllısı o hatayı işleme mahallinden uzak durur. Yani kristali kırdıktan sonra onu güzelce tekrar yapıştırmaktansa onu hiç kırmamanın yollarını arar. İşte, benim bu arkadaşım da daha baştan nazarını haramdan korur, kalbinin yaralanmasına müsaade etmezdi. Zira, günahı işledikten sonra tevbe etse de, o insanın kalbinde bir iz, bir yara bırakıyor ve belki de bir daha o harama girmeye zemin hazırlıyor. Bu sebeple baştan kapıları günahlara kapatmak en akıllıcasıdır.

Allah bana bazı dostlar da lutfetmiştir ki, onları her hatırladığımda içime bir hasret çöker, burnumun kemikleri sızlar. Bunlar istiğnâ yörüngeli iffet kahramanlarıdırlar. Asla şahsi çıkarlarını düşünmezler. Beklentilerle kimseyi bunaltmazlar. Hayatları hep ihsan endekslidir bu kanaat abidesi insanların. Halleri çok müsait olmasa da başkalarının yardımında olmaktan geri durmaz, kendi ihtiyaçlarını göz ardı ederler. Durumlarını başkalarına anlatmaktan hiç hoşlanmazlar. Başlarına gelen her şeye sabreder ve hallerine şükrederler. Onlar da iffetin başka bir buudunun kahramanlarıdır.
Mevlam, hepimize razı olacağı güzellikte iffet lutfetsin.

Ali Ünsal
Alıntı ile Cevapla
Alt 13 Şubat 2008, 14:39   Mesaj No:5
Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:47
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:48
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Standart Cvp: İffet Nedir?


İslam'da İffet
"Bana, cennete ilk girecek üç grup insan gösterildi: Şehid, iffetli olup iffetini koruyan, Allah'a güzelce ibadet edip sahibine karşı görevini yerine getiren köle."


Şüphesiz İslam dini bütün hayırları kapsayan ve bütün fazilet olgularını içeren bir şekilde gelmiştir. Davranışların yücesini ve değerlisini emretmiş, adisinden ve değersizinden sakındırmıştır. Kulu güzelleştirip değerli kılan kuralları getirmiş, onu kirleten ve değersiz kılan şeylerden uzaklaştırmıştır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: "Muhakkak ki, Allah azze ve celle cömerttir ve cömert olanları sever. İşlerin yücesini sever ve aşağılığından hoşlanmaz." Bunu, Taberani el-Kebir'de rivayet eder ve ricali sikadır.

İslam'ın en yüce amaçlarından ve en büyük hedeflerinden biri de nefislerde iffet, onurluluk ve temizlik duygusunu yerleştirmektir. Topluma, faziletler ve güzellikler yerleştirerek onu; alçak ve çirkin şeylerden, büyük günahlardan uzak tutmaktır. İşte bu amaçla İslam, insanın hayvani şehvetlerden ve şeytani ahlaktan uzak durmasına gayret eder. Allah Teâlâ şöyle buyurur: (Nikah (için gerekli mehir ve nafakayı) bulamayanlar da Allah lütfundan kendilerine zenginlik verinceye kadar iffetlerini korusunlar.) (24/en-Nûr/33) Ve şöyle buyurur: (İffetli davranmaları onlar için daha hayırlıdır. Allah çok iyi işitendir, çok iyi bilendir.) (24/en-Nûr/60)

Buhari ve Müslim'de, İbni Abbas'ın rivayet ettiği ve Ebu Süfyan'ın Kayser ile arasında geçenleri anlattığı rivayette şu zikredilir: Ebu Süfyan radıyallahu anh şöyle der: "O (Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem) bizlere; yalnızca Allah'a ibadet etmemizi ve O'na hiçbir şeyi şirk koşmamamızı emreder; babalarımızın ibadet ettiği şeyleri yasaklar. Bizlere namazı, sadakayı, iffetli olmayı, ahde vefâyı ve emaneti edâ etmeyi emreder."

Tirmizi'de hasen bir senetle Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'den şu rivayet edilir: "Bana, cennete ilk girecek üç grup insan gösterildi: Şehid, iffetli olup iffetini koruyan, Allah'a güzelce ibadet edip sahibine karşı görevini yerine getiren köle."
Muhakkak bu, insanların davranışlarını düzenleyerek aşağılık ve adilik tuzaklarına sapmasını önleyen İslam iffetidir. Onların iradelerini muhafaza eder ve şehevi duygularını hatalara düşmekten ve düzensizlikten korur. İnsani değer olgularının ortaya çıktığı, temizliğin ve imani olgunluğun görüldüğü bir iffettir. Kişilik ve gerçek izzet ile bütünleşen bir iffettir. Bu şekilde nefisler, övülmeye layık amellere ve yüksek âdâba sarılmak için kuvvet bulur. Yüksek âdâbın gözetilmesi de kişiyi güzel adetler ve sıfatlar edinmeye, değersiz ve adi şeylerden uzak durmaya yöneltir.
İslam; şeref ve onurun muhafazası, ırzın ve namusun korunması için iffet ilkesinin üzerinde önemle durur. Bunun sonucu insan, sağlam bir iradeye ve cesur bir yüreğe sahip olur. Küçülerek şehvete boyun eğmez. Alçak bir şekilde ona itaat etmez. Bilakis o, fazilet semasında yükselir ve rezilliğin aşağılığından uzakta olur. Şehveti, şer'i ölçüye ve ahlaki anlayışa uygun olarak kendisi için yaratıldığı sınırda durur.

İslam kardeşleri! İslamdaki bu yüce değerler hakkında konuşurken akıllı, basiretli ve insaflı bir kimse için bu dinin güzellikleri ve öğretilerinin yüceliği açıkça ortaya çıkar. O; bugün dünya üzerindeki birçok ülkeye bakar ve oralarda iffetin kaybolduğunu, her şeyi mubah sayan bir anlayışın hakim olduğunu, kişinin şeref diye bir şey bilmediğini ve ırza hiç değer vermediğini görür. İzzet ve saygınlık nedir bilmeyen, kişilik ve asalet sıfatlarını taşımayan düşük ahlaklar ve utanç verici davranışlar görür. Şehvetlerin serbest bırakıldığını, ırzların mubah görüldüğünü, hayânın ve nezaketin kaybolduğunu görür. Kişinin mahremini kıskanması, fuhuştan ve günahtan tiksinti duyması diye birşey yoktur.
Acaba, bu herşeyi mubah gören anlayış onlara ne sağladı? İffeti bir tarafa bırakan, temizlik ve hayâ duygusunu tamamen söküp atan bu ahlak anlayışı beraberinde ne getirdi?.

Sonu gelmeyen kötülükler ve miktarı bilinmeyen zararlar sağladı. Günahı bir sınırda durmayan, kötü etkileri ve çirkin sonuşları bir yerde son bulmayan bozukluğu; çeşitli elemleri, gerçek gamları, yaygın kederleri ve helak edici olayları beraberinde getirdi.
Allah'ın kulları! İffetin ve temizliğin gerçekleşmesi, hayânın ve onurun fert ve toplum seviyesinde yaygınlaşması için şeriat bu yüce gayeleri garanti edecek ve bu seçkin hedefleri çeşitli vasıtalar ve yollarla gerçekleştirecek şekilde gelmiştir. Bunlardan bazıları şu şekildedir: Mü'minlerin geneline ve bütün müslümanlara gelen ve edep yerlerinin haramdan, rezillikten ve günah alanlarından korunmasını emreden İslam'ın bağlayıcı kuralları, kesin emir ve talimatlarıdır. Edep yerlerini fuhuştan korumak nefisleri arındıran faktörlerden biridir. Bu şekilde toplumlar sağlıklı olur ve namuslar korunur. Allah Teâlâ şöyle buyurur: (Mü'minlere söyle ki; gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar, edep yerlerini de korusunlar. Böylesi onlar için daha temizdir. Şüphe yok ki Allah, yaptıkları işlerden çok iyi haberdar olandır. Mü'min kadınlara da söyle ki; gözlerini (haramdan) sakınsınlar ve edep yerlerini korusunlar.) (24/en-Nûr/30-31)

Allah azze ve celle, edep yerlerini muhafaza eden erkeklere ve kadınlara övgüde bulunarak bunu kurtuluşun işaretlerinden, kazancın ve başarının alametlerinden sayar. Şöyle buyurur: (Mü'minler gerçekten felah bulmuşlardır. Onlar ki, namazlarında huşû içindedirler. Onlar boş şeylerden yüz çevirirler. Onlar zekatı edâ ederler. Onlar edep yerlerini (ırzlarını) muhafaza ederler.) (23/el-Mü'minûn/1-5)

Buhari'nin Sahihi'nde, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğu rivayet edilir: "Kim bana iki bacağı arasındaki (edep yeri) ile çene kemikleri arasındaki (dili)ni (korumayı) garanti ederse ben de ona cenneti garanti ederim." İmam Ahmed'in Müsnedi'nde ise Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğu sahih bir senetle rivayet edilir: "Kadın beş vakit namazını kılıp (Ramazan) ayı orucunu tutursa, ırzını koruyup kocasına itaat ederse ona "Cennetin istediğin kapısından gir" denilir."

Muhterem müslümanlar! Bu koruma engelini çiğneyen ve bu yüce anlayışın surlarını yıkan en büyük ve en kötü şey zina suçudur. Bu nedenle zina fuhşun ve büyük günahların en büyüğüdür. İbnu'l Kayyım rahimehullah şöyle der: "Allah subhânehu Kitabı'nda diğer günahlar hariç şirki, zinayı ve livâtayı pislikle ve iğrençlikle nitelendirmiştir." Ve şöyle der: "Günahlar arasında kalbi ve dini şu iki fuhuştan, zina ve livâtadan daha çok ifsad eden başka birşey daha yoktur. Bu ikisinin kalbi Allah'dan uzaklaştırıcı özelliği vardır. Kalp bu ikisiyle boyanırsa, kendisine ancak temiz olan şeyler yükselen Allah'dan uzak kalır."

Allah celle ve alâ zinanın son derece çirkin özelliğini ve helak edici sonucunu açıklayarak zinadan sakındırır. Şöyle buyurur: (Onlar ki Allah ile birlikte başka bir ilaha ibadet etmezler. Hak ile olması dışında, Allah'ın öldürülmesini haram kıldığı nefsi de öldürmezler. Zina da etmezler. Kim bunları işlerse o günahları ile karşılaşır. Kıyamet gününde onun azabı kat kat verilir, o azapta ebediyyen hor ve hakir bir halde kalır. Ancak tevbe eden, iman eden ve salih amel işleyenler müstesnâ.) (25/el-Furkân/68-70) Ve şöyle buyurur: (Zinaya yaklaşmayın; o gerçekten bir hayâsızlıktır ve kötü bir yoldur.) (17/el-İsrâ/32)
Ey mü'minler! Zina, mü'minlerin sıfatlarına aykırıdır. İyilerin ve takva sahiplerinin yollarına ters düşer. Allah Teâlâ şöyle buyurur: (Zina eden erkek ancak zina eden veya müşrik olan bir kadını nikah edebilir. Zina eden kadını da ancak zina eden veya müşrik olan bir erkek nikahlayabilir. Böylesi mü'minlere haram kılınmıştır.) (24/en-Nûr/3) Buhari ve Müslim'de Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğu rivayet edilir: "Zina eden kimse zina ederken mü'min olarak zina etmez." Ebu Davud ve diğer bazı muhaddislerin rivayetlerinde ise şu şekildedir: "Kul zina ederken iman ondan çıkarak başının üzerindeki gölge gibi kalır. Zina etmeyi bitirince ona geri döner." Hakim bunun sahih olduğunu söylemiş ve İmam Zehebi de buna katılmıştır.

Allah'ın kulları! Zina, bütün kötülük sıfatlarını birarada bulundurur ve zararların hepsini içerir. Zina ile toplumda ölümcül hastalıklar yaygınlaşır. Zina yoluyla çeşitli türlerde ve şekillerde belalar ve musibetler gerçekleşir. Zina soyların karışmasına ve aile olgusunun yokolmasına neden olur. Bereketi giderir ve rızıkların daralmasına yolaçar. Zinanın kötülüğünü anlamak için insanlar arasına soktuğu vahşet ve düşmanlığa bakmak yeter. Zinanın neden olduğu, insanları mahveden ve küçük-büyük bütün devletleri korkutan çeşitli hastalıklar yeter!.

Ey müslüman! Nübüvvet-i Muhammediyye'nin çağrısına kulak ver! O, bütün bu zararlardan bahsederek tehlikelerden ve kötülüklerden sakındırır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: "Ümmetim içerisinde veled-i zinalar yaygınlaşmadıkça onlar hayırdadır. Onların arasında veled-i zinalar yaygınlaşınca Allah'ın onları azap ile kuşatması yakın olur." Bu hadisi, İmam Ahmed hasen bir senetle rivayet eder. Hakim'in rivayet ettiği ve isnadının sahih olduğunu söylediği bir rivayette Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: "Bir kavimde zina ve faiz yayılırsa kendilerini azaba atmışlardır." Büreyde'nin rivayet ettiği bir hadiste ise şöyle buyurur: "Anlaşmasını bozan bir kavim yok ki, aralarında öldürme olayları ortaya çıkmasın. Fuhuşun yayıldığı hiç bir kavim yok ki, Allah onlara ölümü musallat etmesin." Bu hadisi Bezzâr rivayet eder ve ricali sahihin ricalidir. İbni Ömer'den rivayet edilen bir hadiste de şöyle buyurur: "Fuhuşun yayıldığı ve ilan edildiği hiçbir kavim yok ki; aralarında, veba ve kendilerinden öncekiler arasında görülmeyen hastalıklar yayılmasın." Bu hadisi, İbni Mâce rivayet eder. Hakim bunun sahih olduğunu söylemiş ve İmam Zehebi de buna katılmıştır.
Ey müslüman! Zinanın gelip geçici bir an ve salt hayvani bir duygu olduğunu, sonucunun pis bir hastalık ve etkilerinin kötü olduğunu hatırla! Lezzeti çabucak gider ve hemen yokolur. Geriye utanç ve âr kalır. Cebbâr olan Allah'ın gazabı kalır. Sahih-i Buhari'de Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in uzun rüyasının anlatıldığı hadiste Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: "Yürüdük ve tandır gibi bir şeye rastladık. Üstü dar ve altı genişti. İçerisinden sesler ve bağrışmalar geliyordu. Ona bakınca bir de ne görelim, içerisinde çıplak erkekler ve çıplak kadınlar vardı. Altlarından bir alev yükseliyordu ve onlara bu alev gelince bağrışmaları daha da artıyordu. "Bunlar kim ey Cibril?" dedim. "Bunlar zina eden erkekler ve zina eden kadınlar" dedi."

Allah'dan hakkıyla korkun ey Allah'ın kulları! O'nun emirlerine sarılın ve sınırlarını aşmayın ki mutlu olasınız, başarıya ve felaha eresiniz.

Allah beni ve sizleri Kur'an ile bereketlendirsin...
İslam kardeşleri! Fuhuş yolları çoğalıp çeşitlendiği ve günümüzde tüm dünyada oldukça kolay bir hale geldiği için mü'minin özel bir gözetime ve Allah celle ve alâ'dan korkma duygusunu diriltmeye aşırı şekilde ihtiyacı vardır. Müslüman, Buhari ve Müslim'de rivayet edilen, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şu sözünü hatırlasın. "Yedi grup insanı Allah, gölgesinden başka gölgenin bulunmadığı günde Arşı'nın gölgesinde gölgelendirir." Onların arasında şunu da sayar: "Makam ve güzellik sahibi bir kadın kendisini (zinaya) çağırdığı halde (çağrısını reddedip) "Şüphesiz ben Allah'tan korkarım" diyen kimse."

Ey oldukça yaşlandığı ve gençlik vaktini geçirdiği halde hâlâ günah içerisinde yaşayan kişi!. Düşün ve olayın büyüklüğünü, kötü akıbeti ve sonu unutma!. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: "Üç grup insan var ki, Kıyamet günü Allah onlarla konuşmaz, onları arındırmaz, onlara bakmaz ve onlar için elem verici bir azap vardır: Zina eden ihtiyar, yalancı hükümdar ve kibirli fakir." Bu hadisi, Müslim rivayet eder.
Sonra bilin ki, Allah sizlere yüce bir emirde bulunmuştur. Bu emir, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'e salât ve selam'da bulunma emridir...
Alıntı ile Cevapla
Alt 13 Şubat 2008, 14:40   Mesaj No:6
Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:47
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:48
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Standart Cvp: İffet Nedir?

İffet hakkında ayetler

İçinizden özgür mü'min kadınları nikahlamaya güç yetiremeyenler o zaman sağ ellerinizin malik olduğu inanmış cariyelerinizden (alsın.) Allah, sizin imanınızı en iyi bilendir. Öyleyse onları fuhuşta bulunmayan iffetli ve gizlice dostlar edinmemişler olarak velilerinin izniyle nikahlayın. Onlara ücretlerini (mehirlerini) maruf (güzel ve örfe uygun) bir şekilde verin. Evlendikten sonra fuhuş yapacak olurlarsa özgür kadınlar üzerindeki cezanın yarısı(nı uygulayın.) Bu sizden günaha sapmaktan endişe edip korkanlar içindir. Sabrederseniz sizin için daha hayırlıdır. Allah bağışlayandır esirgeyendir. (4/25)

Bugün, size temiz olan şeyler helal kılındı. (Kendilerine) Kitap verilenlerin yemeği size helal sizin de yemeğiniz onlara helaldir. Mü'minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce (kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da namuslu fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara ücretlerini (mehirlerini) ödediğiniz takdirde- size (helal kılındı.) Kim imanı tanımayıp küfre saparsa elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır. O ahirette hüsrana uğrayanlardandır. (5/5)

Ve onlar ırzlarını koruyanlardır; (23/5)

Ancak kendi eşleri ya da sağ ellerinin malik olduğu başka; çünkü onlar (bunlardan dolayı) kınanmazlar. (70/30)
Alıntı ile Cevapla
Alt 06 Mart 2008, 23:43   Mesaj No:7
Medineweb Site Yöneticisi
Medine-web - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medine-web isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 1
Üyelik T.: 14Haziran 2007
Arkadaşları:7
Cinsiyet:Erkek
Yaş:49
Mesaj: 2.988
Konular: 339
Beğenildi:1172
Beğendi:346
Takdirleri:7784
Takdir Et:
Standart Cvp: İffet Nedir?

iffetin anahtarı hayadır.hayasız iffet ,iffetsiz haya çelişkidir..
Haya, kalbi bozan günahlara,iffetsizliğe karşı bir engeldir.
Haya, insanın iman kuvvetini ve edep miktarını belirler.
Haya, hayrın direği, karıştığı her iyiliğin temel unsurudur.
Batıla,iffetsizliğe göz yuman haya sahibi olamaz.
Haya sahibi, hakk'a cephe açmış olanlarla düşüp kalkmaz/onaylamaz/alkışlamaz...
İslamsız haya ve faziletsiz bir insan, kendi şahsiyetini silmiş, şerefini yıkmış,iffetini bitirmiş ve kötü arzularının esiri olmuştur.
Rabbim bizleri haya ve faziletten mahrum etmesin.
Alıntı ile Cevapla
Alt 07 Mart 2008, 20:21   Mesaj No:8
Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:47
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:48
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Standart Cvp: İffet Nedir?

İffetli olmak için
İnsana en büyük zarar, kötü arkadaştan gelir. Kötü arkadaşlarla düşüp kalkan, kılavuzu karga olan nasıl her zaman temiz olabilir?

İyi insanlarla beraber olan kimse, bir müddet onlar gibi iyi iş yapmasa bile, onların yanında kötülük edemez. Hadis-i şerifte,
(İnsanın dini arkadaşının dini gibidir)[/B] buyuruluyor. (Tirmizi)

Şu halde yapılacak iş, arkadaşlık edilen kimselere dikkat etmek ve kötü arkadaşlardan uzak durmaktır. Namuslu, iffetli yaşamak isteyene cenab-ı Hakkın bunu nasip edeceği din kitaplarında yazılıdır. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İffet talep edeni, Allahü teâlâ iffetli kılar.) [Hakim]

İffetli olan, aile efradının da iffetli olmasını ister. Onları da kötülükten korur. Kendisi kötü olursa, bir gün çoluk çocuğu da Allah saklasın kötü yollara düşebilir. Çocuklarının iffetsiz olmasını hangi ana-baba isteyebilir?

Çocuklara iyi örnek olmak gerekir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İffetli olursanız, kadınlarınız da iffetli olur. Ana-babanıza ihsan ederseniz, çocuklarınız da size ihsan eder!) [Taberani]

(Kötülükten korunmak için, nikahlı yaşamak ve iffetli olmak gerekir.) [İbni Asakir]
Alıntı ile Cevapla
Alt 10 Kasım 2023, 07:26   Mesaj No:9
Medineweb Baş Editörü
Mihrinaz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Mihrinaz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 14593
Üyelik T.: 15 Kasım 2011
Arkadaşları:68
Cinsiyet:Anne
Memleket:MEDİNEWEB
Yaş:43
Mesaj: 12.398
Konular: 1269
Beğenildi:11842
Beğendi:8986
Takdirleri:26241
Takdir Et:
Standart

Gelişmiş ülkelerin her âdet ve yaşantısını modernlik ve gelişmişlik sanmaktayız Bundan dolayı gelişmiş ülkelerin iyi ve kötü alışkanlıklarına, diğer ülkelere göre çok daha kolay adapte olmaktayız Oysa gelişmişlik, kendi örf, âdet ve geleneklerini koruyarak, dünyaya örnek olabilmektir Tıpkı Japonya, Çin, Hindistan gibi

Bu batılılaşma özentisi ve modeli ister istemez, en çok korunması gereken iffetimize dahi bulaşmaktadır En acı olan ise, zaman içinde ailelerin de bu durumu hoş görüp, normal görmeye başlamalarıdır

Son olarak, kadın kristal gibidir En küçük bir hayâsızlık onu bir anda kırılıp yok olmasına sebep olabilir İffet ve hayâ, kadını saygın ve değerli yapar Yüce Allah Kuranda iffetiyle örnek gösterdiği Hz Meryem için şöyle buyurur:

İmran'ın kızı Meryem'i de Ki o kendi ırzını korumuştu Böylece Biz ona ruhumuzdan üfledik O da Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını tasdik etti O, (Rabbine) gönülden bağlı olanlardandı(Tahrim Suresi,12)

İffetini koruyan (Meryem); Biz ona Kendi Ruhumuz'dan üfledik, onu ve çocuğunu insanlığa bir ayet kıldık (Enbiya Suresi, 91)
__________________

~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~




Alıntı ile Cevapla
Cevapla

« Ruh nedir? | ihlas »

Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Ölüm nedir, ölümden korkmalı mıdır?Ölümü hatırlamanın fazileti nedir? Belgin Ölüm-Ahiret-Sırat-Mizan-Kader 1 05 Mayıs 2022 11:25
Hz.Fatıma-tüz Zehra'nın (r.anha) "İffet" Anlayışı ... Fatıma-i Zehra Tesettür Konuları 5 08 Ağustos 2014 21:32
zekat nedir, sadaka nedir, infak etmek nedir iblissavar Zekat-İnfak 3 31 Mart 2012 21:26
Modernleşen İffet ve Hayâ KuM TaNeSi İslamda Kadın ve Erkek 0 14 Nisan 2009 12:14
İffet kavramı ..... akgün Hadis-i Şerif 0 26 Kasım 2008 22:30

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.