Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM DİNİ KONULAR.::. > Muhtelif Dini Konular > İslami Kavramlar

Konu Kimliği: Konu Sahibi MERVE DEMİR,Açılış Tarihi:  07 Mayıs 2008 (07:33), Konuya Son Cevap : 13 Mayıs 2009 (20:28). Konuya 1 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 07 Mayıs 2008, 07:33   Mesaj No:1
Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:MERVE DEMİR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5587
Üyelik T.: 05 Aralık 2008
Arkadaşları:14
Cinsiyet:
Memleket:İstanbul
Yaş:35
Mesaj: 2.537
Konular: 2038
Beğenildi:114
Beğendi:0
Takdirleri:270
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Fena Fillah

Fena Fillah

FENÂ FİLLAH

Allah'ta yok olma anlamında tasavvûfi bir tabir. Fenâ; yok olma, varlığın sona ermesi manalarına gelir. Tasavvufta fenâ, Allah'ın zatî hariç onun bütün sıfatları ile muttasıf olmak anl----- gelir. Kul, kulların sıfat ve fiillerini terkettikçe Allah'ın sıfatlarıyla yani Allah'ın görme, işitme vs. gibi sıfatlarıyla muttasıf olur. Kul Allah'a yönelip ona teslim olunca "Ben onun gözü ve kulağı olurum..." hadis-i şerifinde belirtildiği gibi olaylara Allah'ın nazarı ile bakmaya başlar.
Ayrıca fenâ; kötü huy ve özelliklerin terkedilip güzel olan sıfat ve özelliklere sahip olmak demektir (Tehânevî, Keşşâfu Istılâhâti'l-Funûn, İstanbul 1984, I, 1157).
Tasavvufî anlayışta kullanılan Fenâ fillah ve karşıtı olan Bekâ billah kavramları ilk devre sûfilerinde görülmemektedir. Bunların ilk defa Ebû Said Harrâz (297/910) tarafından kullanıldıkları kabul edilir. Ebu Saîd Harrâz'a göre "Fenâ fillah; kulun kulluğunu görmekten fânı olması, bekâ billah ise; kulun Allah'ın huzurunda bâki ve var olmasıdır."
Fenâ ve bekâ diye kısaltılarak kullanılan bu terimlere mutasavvıflar çeşitli yorumlar getirmişlerdir. "Kötü huy ve davranışlardan fânı, ilimle bakî olmak; gafletten fânı, zikirle bakî olmaktır" gibi tarifler çok yaygındır.
Fenâ'yı mahv, bekâ'yı da isbat ile yakından alâkalı görmek mümkündür. Bunlar, Kur'an-ı Kerîm'de: "Yeryüzünde bulunan her canlı yok (fânı) olacak. Ancak, azâmet ve ikrâm sahibi Rabbinin zatî bakî kalacaktır" (er-Rahman, 55/26-27).
Fenâ, manevî bir haldir. Sürekli olup olmadığı tartışılmış ve sûfilerce genel olarak geçici olduğu kabul edilmiştir. Bu hal, bir manevî sarhoşluk ve kendinden geçme hali olduğundan; sekr, gaybet ve cem'i ile benzerlikler göstermekte olup, bunların en üst derecesi olduğu kabul edilmektedir.
Fenâ, tevhîd'in başlangıcı, seyrü sulûkun geçilme yeri ve tasavvûfî terbiyedeki yolculuktur. Ebu Yakub Nehrecorı (330/941) "Fenâ; kulun, varlığını görmekten geçmesidir" der. Bu tarifin Muhyiddin b. el-Arabı (638/1240) ile Seyyid Şerif Cürcânî (816/1413) tarafından benimsendiği görülmektedir. Hatta İbnü'l-Arabî, fenâ halinin Cibril hadisinde geçen "İhsan; Allah'ı görüyormuşçasına ibâdet etmendir. Sen O'nu görmesen de, O, seni görür" kısmına uygunluğunu ileri sürer.
Cürcânî, riyâzet ve mücahededen sonraki fenânın, istiğrakta yaşanan fenâdan farklı olduğunu savunur (Mustafa Kara, Tasavvuf ve Tarikatlar Tarihi, İstanbul 1985, s.161-165).
Fenâ hâli, beşerî sıfat ve özelliklerden sıyrılarak ilâhi vasıf ve özelliklere kavuşma olduğundan bu halde "Vasıfta birlik" gözetilmiş olup, zatî birlik iddia edilmemektedir (Tehânevî, a.g.e., II, 1158).
Cüneyd Bağdâdı (297/910) Fenâ'yı üç kademede değerlendirir:
1) Amel ve ibadetleri yerine getirmek için gayret etmek, nefse karşı çıkmak suretiyle kötü sıfatlardan fânı olmak.
2) Tamamen Allah'a yönelerek, ibadetlerden zevk alma duygusundan da fâni olmak,
3) Nihayet, Allah'ı müşâhede etmenin farkına varmaktan da fâni olmak...
Fenâ hali, bekâ halinin varlığıyla sona erer. Buna Fenâü'l-Fenâ denir.
Cüneyd-i Bağdadî'ye göre fenâ fillah; "Allah'ın kulunu kendinde yok etmesidir." Fenâ, Allah'ın sevdiği kulunda gösterdiği bir haldir, çalışmayla elde edilmez (el-Kelâbâzî, et-Taarruf, s.128).
Fenâ fillah makamları, üç sarhoşluk (manevî) mertebelerini kapsar. Bunlar, Tevhîd-i Ef'al, Tevhîd-i Sıfat ve Tevhîd-i Zât'tır. Sâlik, bu mertebelerde kendi mevhum fiil, sıfat ve zatından ayrılır. Tasavvuftaki bu anlayışa göre insanın fiilleri ve sıfatlan Allah'ın fiil ve sıfatlarıyla birleşir yani Tevhîd-i Ef'al ve Tevhîd-i Sıfat olur. Son mertebede de Allah'ın zat-ı ile birleşir ki buna da "Tevhîd-i Zat" denir. Bu mertebelere seyr-i sulûk adı verilir. Bu da fenâ fillah yani Allah'ta yok olma anlamında kullanılmaktadır. Şayet kulun Allah'ın fiil ve sıfatlarını ideal kabul edip onlara benzemeye çalışıyorsa yani kulun Allah'ın ahlâkıyla ahlâklanması anlamında kullanılıyorsa bu İslâm akidesine aykırı bir durum arz etmez. Ancak kul bu mertebede ilâhı sıfatlarla muttasıf, Allah'ın sahip olduğu özelliklere sahip olur anlamı kastediliyorsa bu kesinlikle İslâmî akide ile uyuşmaz. Kişiyi sirke sürükler. Ayrıca "Tevhîd-i
Zat"tan kasıt sâlikin Allah'ın zâtı ile birleşmesi ve Allah ile sâlikin zatlarının bir ve aynı olması, anlamında kullanılıyorsa bu Budizm'deki Nirvana'nın bir başka ifadesi olup şirktir. Zira İslâm'da buna dair Kur'ân ve sünnette bir delil yoktur. Bu tâbirlerin Hz. Peygamber, sahabe ve Tabiun devrinde kullanılmadığı ve bilinmediği gayet açıktır.
Tehânevî, "Mecmaus-Sulûk" adlı tasavvufi eserden yaptığı nakle göre fenâ; Allah'tan başka hiçbir şeyi görmemek, kendini ve bütün eşyayı unutmak, o zamanda her şeyi ona rabb olarak görünür. Artık ondan başka hiçbir şey bilmez ve hiçbir şey görmez olur. Böylelikle ondan başka hiçbir şeyin olmadığına inanır, kendini de "o" sanır ve "Hak benim" der. Varlık aleminde de Allah'tan başka hiçbir şeyin olmadığına inanır (Tehânevî, a.g.e., II 1158).
Böyle bir durum mutasavvıflar, sofistlerin eşyanın hakikatını inkâr ettikleri gibi Cenâb-ı Allah'ın her eşyada teccelli ettiğini zannederler ki bu da Allah'ın eşya ile ittihadı demek olup Allah'ın vahdaniyet ve muhalefetun li'l-havadis sıfatlarına aykırıdır.
Hasan Fehmi KUMANLIOĞLU
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi MERVE DEMİR 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN ülke tv Canlı... Videolar/Slaytlar Medine-web 1 2755 22 Ağustos 2013 23:41
İran Emperyalizmi Makale ve Köşe Yazıları Medine-web 6 3362 26 Ocak 2013 21:53
gerekli gereksiz bir şiir.. Makale ve Köşe Yazıları MERVE DEMİR 0 3094 06 Aralık 2012 09:48
olmamış kayınbiradere mektup :) Komik Paylaşımlar Allahın kulu_ 10 6966 03 Kasım 2012 22:19
İslamın kurtuluşu bilinçlenme ile mümkündür Makale ve Köşe Yazıları Esadullah 11 6415 02 Ekim 2012 20:16

Alt 13 Mayıs 2009, 20:28   Mesaj No:2
Medineweb Aktif Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:Elem* isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 7964
Üyelik T.: 27 Nisan 2009
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 235
Konular: 0
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart RE: Fena Fillah

Fenâ ve bekâ diye kısaltılarak kullanılan bu terimlere mutasavvıflar çeşitli yorumlar getirmişlerdir. "Kötü huy ve davranışlardan fânı, ilimle bakî olmak; gafletten fânı, zikirle bakî olmaktır" gibi tarifler çok yaygındır
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
İbni Teymiyenin Tasavvuftaki Fena Hakkında Görüşleri Muvahhid25 Tasavvuf-Tarikat 39 13 Ocak 2012 17:35
Acibtü liâmiri dâri’l-fenâ... Hazan Mevsimi Serbest Kürsü 1 26 Aralık 2009 10:34
Fena Fi'l-Hak MERVE DEMİR İslami Kavramlar 1 13 Mayıs 2009 20:29

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.