Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Kur'ân-ı Kerim Genel (https://www.forum.medineweb.net/200-kur-i-kerim-genel)
-   -   Kur an ve Bilim (https://www.forum.medineweb.net/kur-i-kerim-genel/1114-kur-ve-bilim.html)

Mihrinaz 11 Ocak 2022 16:00

Kur’an’da İlim (el-İlm) Modern Dünyada Bilim (Science)

Kur’an’ın ihbârî ifadeleri muhataplarını belli bir zihnî ve amelî tutuma sevk eder niteliktedir. Mesela, “Yeryüzünü [ayağınızın altına âdeta bir halı gibi] seren, orada sabit ve sarsılmaz dağlar var edip ırmaklar akıtan, Allah’tır. Keza türlü meyveleri çift [erkek-dişi] olarak yaratan, sürekli olarak geceyi gündüze bürüyen de Allah’tır. İşte bütün bunlarda aklıselimle düşünenler için nice ibretler var!” mealindeki 13.Ra‘d 3. ayet ilk bakışta bilgi verici gibi görülebilir; fakat son cümleden de anlaşılacağı gibi, bu ayet muhataplarına bilgi vermekten ziyade onlardan tevhide iman talep etmektedir.

Kur’an’daki en temel kavramlardan biri “ilim”dir (el-ilm). Hem Mekkî hem Medenî ayetlerde isim, fiil ve mastar olarak yaklaşık 750 kere kullanılan bu kavram Kur’an’daki toplam kelime sayısının takriben yüzde birine tekabül etmektedir. Bu oran Kur’an’da ilim kavramına ne denli önem atfedildiği hususunda manidar bir veridir. Hâl böyle iken ilim, modern dönemdeki Müslümanlar arasında kasıtlı veya kasıtsız olarak yanlış ya da gelişigüzel biçimde kullanılan Kur’an kavramlarının başında gelmektedir. Bilimselci tefsir anlayışına göre Kur’an’da geçen “ilm”, büyük ölçüde bilim, dolayısıyla “âlim” de “bilgin” ya da “bilim insanı” demektir. Buna göre denebilir ki literal olarak, “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?!” diye çevrilen 39.Zümer 9. ayet, “Hiç okuma yazma bilenler ile bilmeyenler bir olur mu?!” ve/veya “Hiç iyi eğitim-öğretim sahibi olanlarla bu vasıfta olmayanlar bir olur mu?!” gibi bir mana içerir. Bu seküler semantikte “âlim” de bilim insanına tekabül edince, haliyle 35.Fâtır 28. ayet de, “Allah’tan ancak akademisyen kulları layıkıyla korkar” gibi bir manaya gelebilir. Oysa Kur’an’da geçen “ilm”, “âlim”, “ulema” gibi kavramların bugünkü yaygın anlam ve kullanımlarıyla hiçbir ilişkisi yoktur. İlmin bir anlamda din olması, vahyin ilme nüfuz edip onu aydınlatması demektir. Aydınlatmada vahyin ilme kazandırdığı iman boyutu kendini gösterir. Vahiy-iman-ilim ilişkisi içerisinde âlimin kesbettiği tutum, sahip olunan bilgiye lakayt kalmayı salık veren tutumdan çok farklıdır. Zira âlim ile sahip olduğu ilim arasındaki ilişki, aydın ya da aydınlatıcı bilgi olarak tabir edebileceğimiz çok özel nitelikli bir bilgiyle kurulur. Bu bilgi aynı zamanda pratik yaşantıya yansır ve bu yansıma tam da “ilimle amel” yahut “ilmiyle amil olmak” diye ifade edilen tecrübeye karşılık gelir.

İslam’da bilgi salt “bilim için bilim” ya da doğayı ve insanlığı fesada götürecek öldürücü bir teknoloji için değil, Allah’a kulluk etmek ve O’nun rızasını kazanmak için edinilir.

İlmi ibadetten, adaletten, ıslahtan, zikirden ayrı düşünmek mümkün değildir. Kur'an’ın kavramı bilim değil ilim’dir. İlim, hakikatin Müslümanlarca en iyi şekilde nasıl algılanabileceğini ve en iyi bir toplumun nasıl oluşturulup geliştirileceğine ilişkin tanımlar ortaya koymuştur. Müslümanlar ilmi, İslam medeniyetinin esası sayarlar. İlim Müslümanlar için aynı zamanda tabiatla, eşyayla, hayvanlarla, insanlarla, tüm evrenle ve hatta yaratıcı ile bütünleşmenin, bir biçimde iletişim kurmanın yoludur.


Bugün bilgi, geleneksel yüklemi olan “varlık”tan kopmuş ve değerden bağımsız bir hale gelmiştir. Bu yüzden, bilim hidayet ve yüksek hakikati aramakla uğraşmaz. Bu yüzden onun buluşları ve gerçekleri Kur’an’ın ayetleri ile aynı geçerliliğe sahip olamaz. Bilim bir sorun çözme girişimidir; verili bir model ve dünya görüşü içinde problemleri çözmek için geliştirilmiş bir metot ve bir tekniktir. Kaldı ki bilimsel metodun içerdiği değerden arınmış gözlem, düpedüz bir masaldır. Zira orada hiçbir şey dünya görüşümüz ve kültürümüz içinden süzülmeksizin kavranılamaz. Ayrıca, bilimsel verileri din ile doğrulamaya çalışmak, bir anlamda vahyin ontolojik statüsünün de sorgulanması demektir. Bu itibarla, iki ayrı hakikatin alanlarını birbirinden ayırmamak, sadece Kur’an’ın ontolojik statüsünü değil, epistemolojik statüsünü de sorgulamak ve elbette sorgulandığı için de örselemek anlamına gelir.


Ziyaeddin Serdar gayet haklı olarak der ki, “modern bilimi Kur’an’la eşit hale getirerek meşru kabul etmeye ya da bilimsel değeri olan gerçekleri taşıdığı için Kur’an’ın ilahi kaynaklı olduğunu kanıtlamaya dayanan girişimler, yüzeyde zararsız, hatta takdir edilecek birer harekettir. Ancak bu tehlikeli olabilecek bir metottur. Kur’an ve bilimin karşılaştırılmasından varılan sonuç iki katlıdır: Eğer 1400 yıl önce indirilen Kur’an’da değinilen gerçek ve teoriler modern bilim tarafından destekleniyorsa Kur’an’ın ilahi kaynaklı olduğu tasdik edilmiş olur (eğer onaylama gerçekten isteniyorsa); ve tersine, eğer modern gerçek ve teoriler Kur’an’da bir yanlış buluyorsa, modern bilim de aynı evrensel ve ebedi geçerliliğe, aynen Kur’an gibi sahip demektir. Benim itirazlarım basittir ve gerçi sona doğru daha derin tartışılacak ama şimdilik, yol gösterici bir kitap olan Kur’an’ın başka hiçbir kaynaktan onay almaya gerek duymadığını söylemek yeterlidir. Bilimi Kur’an’da bulmaya yönelik her girişim, ebedi kutsal kitabı bilime vasıta kılar ve bilimi hakikatin ne olup olmadığına karar verecek bir hakem seviyesine çıkarır. Dahası, bilimsel teorilerin tarafsız, evrensel ve daima geçerli olduğunu savunan mitolojik görüşü doğrular. Bunun ötesinde, bilim gerçeklerinin Kur’an’ın teşbihî, mecazi ve sembolik ayetleri içinde bulunmaya çalışması, sık sık birbirini tutmayan sonuçlara götürür.”

Kuran'da bilimsel bilgi ve buluşları okumaya çalışanların din telakkileri de problemlidir. Çünkü bu telakkiye göre bilim de dâhil her şey dine ve dinin kutsal metnine refere edilmelidir. Oysa bu çok yanlış bir telakkidir. Dinin temel amacı insanı ahlaken arındırmak, Allah’a yakınlaştırmaktır. Kur’an’daki bütün ifadeler ve dolayısıyla öğüt ve ibret meyanında dış dünyaya yönelik tüm göndermeler hep bu temel hedefe yöneliktir. Diğer bir deyişle, Kur’an’ın ifadeleri erekselcidir ve işlevi gereği öğüt, ibret, tavsiye kipindedir. Bu tür ifadelerin bilimsel önermeler gibi algılanması ve/veya bilimsel önerme formuna dönüştürülmeye çalışılması, bizatihi Kur’an’ın varlık sebebine aykırı olduğu gibi bilimsel ve ahlaki bir çaba da değildir.

Tabiatı gereği her an değişim, dönüşüm ve yanlışlanma gibi ihtimallere açık olan bilimsel bilgi, daha önce de belirttiğimiz gibi, Kur’an metninde bilimsellik içerdiği sanılan bir beyanın tefsiri sayıldığında, ilgili bilimsel bilgideki her değişim ve yanlışlanma Kur’an’daki beyanın da yanlışlanması anlamına gelecektir.

Bunun içindir ki Fahreddîn er-Râzî’nin “Dünya sabittir” fikrini 2.Bakara 22. ayete dayandırmasından ötürü, Mefâtîhu’l-Ğayb tefsirinin mütercimleri, yukarıda sözünü ettiğimiz sakınca ve sıkıntıyı bertaraf etmek, yani bu bilgi yanlışının Kur’an’dan kaynaklanmadığını belirtmek üzere, “(Râzî) o zamanki ilmî anlayışın tesirinde kalarak dünyanın döndüğünü bilmemektedir” şeklinde bir açıklamada bulunmuşlardır.Sonuç olarak, bilimselci yorum anlayışı, temelde lâdînîlik düşüncesinin bir semeresi olan modern Batı medeniyetine özgü sosyal ve bilimsel değerleri, İslam’ın temel kaynaklarına yeni yorumlar getirmek suretiyle sözüm ona ehlileştirmek, böylelikle İslam mantalitesinde bir travma yaşamadan modernleşmek gibi bir düşünceyi de tazammun etmektedir. Aslında bu tarz bir düşünce hem İslam dininin hem de Batı mantalitesinin temel prensiplerine yapılan bir saygısızlık, hatta ihanettir. İnsan ve madde temeli üzerinde kurulmuş bir felsefeyi, Tanrı ve vahiy bilgisi çerçevesine oturtmak, zıtları barıştırmak gibi ucube bir safsatadan ibarettir.11 Keza, din dilinin kalıpları ve/veya Allah merkezli bir dil dizgesi içinde sırf dinî-ahlakî mesajlar sunan ve bütün mesajlarında insanlığın dünyada salah ahirete felah bulmasına vurgu yapan Kur’an’ın bilhassa Allah’ın mutlak kudret ve mükemmel yaratma sanatına işaret meyanındaki beyanlarını, doğruluk ve yanlışlığı kesinlik arzetmeyen ve dolayısıyla her an için bilim tarihinin çöplüğüne atılması muhtemel olan bilimsel bilgi ve teorilerle irtibatlandırmak da ilâhî mesaja karşı bir ihanet olsa gerektir.
Prof Dr Mehmet Görmez.

Yazının tamamı

[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]


SAAT: 17:13

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306