![]() |
Alıntı:
ANLADIĞIM KADARI İLE ZİNA HÜKMÜNÜ AÇIKLAYAN NUR 2 AYETİN HÜKMÜNÜ PEYGAMBER NESH İLE KALDIRMIŞ VE RECMİ TATBİK ETMİŞTİR. YAZILANLARDAN ANLADIĞIM DOĞRU DEĞİL Mİ ? MADEM Kİ BU HÜKÜM KALDIRILACAK İDİ NEDEN DOĞRUDAN RECM CEZASI KURANDA YER ALMADI VE KURAN AYETİ OLARAK GEÇMEDİ DE HADİS SÖZÜ OLARAK GEÇTİ. KURAN AYETİ OLARAK GEÇMEDİ DE HADİSLE Mİ AÇIKLANIR OLDU. HADİS Mİ KURANA UYGUNLUK GÖSTERECEK YOKSA AYETLER Mİ HADİSE UYGUNLUK GÖSTERECEK ? KURAN MI HADİSLERİ NESH EDECEK YOKSA HADİS Mİ KURANI NESH EDECEK ? KURAN AYETLERİ ÖYLE BİR HAZIRLANMIŞ OLMALI Kİ HADİS İLE HÜKMÜ ORTADAN KALDIRILABİLSİN ÖYLE Mİ ? ÖYLE Mİ OLMALI ! BEN BU GÖRÜŞE ASLA ONAY VERMEM. ASLA BU GÖRÜŞTE DEĞİLİM VE ASLA DA OLAMAM, KURANA HAKARET VE İFTİRA SAYARIM. RABBİMİN KELAMINA SAYGISIZLIK SAYARIM. BÖYLE BİR DÜŞÜNCE İLE BÖYLE BİR VEBALİ ÜSTLENEN VARSA BUYURSUN ÜSTLENSİN, BİZİ BU KURANDAN HESABA ÇEKECEĞİNİ SÖYLEYEN ALLAHIN KENDİSİ İSE, KURANA UYAN HADİSLER OLMALIDIR. HADİSE UYAN AYETLER DEĞİL. 29/51 Bu kitabı sana indirmiş olmamız ve kendilerine okunması onlara yetmez mi? Bunda inanan bir toplum için bir rahmet ve öğüt vardır. Biz Kitab'ı sana herşeyin açıklayıcısı, müslümanlara bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik. (Nahl Suresi, 89) İşte siz de hesap günü Kuran'dan sorulacağınızı unutmayın. Allah bu gerçeğe; "Şu halde, sana vahyedilene sımsıkı-tutun; çünkü sen dosdoğru bir yol üzerindesin. Ve şüphesiz o (Kur'an), senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz (ondan) sorulacaksınız." (Zuhruf Suresi, 43-44) ayetleriyle dikkat çekmiştir. Unutmayın ki, ancak samimi olarak Kuran'ın içindeki hükümlerini uyguladığınız takdirde sonsuz azaptan kurtulmayı ve cennete kavuşmayı umabilirsiniz. |
Alıntı:
Gönlümce ve samimiyetimle söylüyorum ki sizi tanıdığım kadar (yazdıklarınızla ) ilim sahibi bir kardeşimiz olarak görmekteyim. Burada Allah rızası için bir konuyu müzakere ediyor ve tartışıyoruz. Kimin haklı olduğunu en iyi elbette Allah bilir diyeceğiz . Ama bu yazdıklarımız belki bir ikna ile fikirlerimizin değişmesine vesile olur veya en azından bir bilgilendirme olur ki doğru ve yanlış nerede onu görebilelim diye . Öyle değil mi ? MUTEVATİR HADİS AYETİ NESH ETMEMİŞTİR. BUYRUN SİZE AKSİ DÜŞÜNCE HEP BERABER DEĞERLENDİRELİM BAKARA 240- Aranızdan vefat edip de geride eşlerini bırakanlar, bir yıl boyunca evden çıkmalarına ihtiyaç bırakmayacak (oranda bir ****'ı) eşlerine vasiyyet etsinler (bıraksınlar veya varislerine havale etsinler.) Eğer kadınlar kendiliklerinden evden çıkarlarsa kendileri ile ilgili yapacakları meşru bir davranıştan dolayı size sorumluluk düşmez. Hiç şüphesiz Allah üstün iradeli ve hikmet sahibidir. 241- Boşanmış kadınların geleneklere uygun bir şekilde geçimlerini sağlamak, takva sahiplerinin boynuna borçtur. 242-Allah ayetlerini size böyle açık açık anlatıyor ki, düşünesiniz. Bu ayetlerin ilki, dul kadının ölen kocası üzerinde bir vasiyyet hakkının bulunduğunu belirtir. Erkeğin ölmeden önce yapacağı bu vasiyyette karısının bir yıl boyunca evinde oturabileceğini ve mirasından geçimini sağlayabileceğini ister. Eğer kadın şahsi duygularının telkini ile ya da çevresindeki şartların zorlaması ile ölen kocasının evinde oturmayı uygun görürse bu kararını uygular ve yeni bir evlilik yapmaz. Bununla birlikte bir önceki ayette belirtildiği üzere, dört ay on gün bekledikten sonra kocasının evinden ayrılmakta da serbesttir. Başka bir deyimle dul kadının dört ay on gün beklemesi (iddet) farz, bunun yanısıra bir yıla kadar kocasının evinde oturması onun için bir haktır. Bazı tefsir bilginleri bu ayetin, hükmünün bir önceki ayetle yürürlükten kalktığı (neshedildiği) görüşündedir. Oysa birkaç satır önce değindiğimiz gibi bu iki ayetin içerikleri farklı nitelikte olduğu için yürürlükten kalkma-kaldırma durumunun sözkonusu olması zarurî değildir. Çünkü şimdi okuduğumuz ayet, dul kadının istediği takdirde kullanabileceği bir hakkından sözederken bir önceki ayet onun kesinlikle yerine getirmekle yükümlü olduğu bir görevini belirtiyor. "Eğer kadınlar kendiliklerinden evden çıkarlarsa yapacakları kendileri ile ilgili meşru bir davranıştan dolayı size sorumluluk düşmez." Bu ayetteki çoğul sığalı "sizin" zamirinin kullanılması, çevresinde olup biten her olaydan sorumlu, sıkı dayanışmalı bir cemaat varlığını düşündürür. Gerçekten bu inanç sisteminin yükü, bu şeriatın yükü ve kanatları altında yaşayan her ferdin yükü bu cemaatin omuzlarına bindirilmiştir. Bu cemaat, bu dayanışmalı toplum, fertlerinin her davranışı karşısında sorumlu olacak ya da olmayacak bir konumdadır. İslâm cemaatinin mahiyetini ve fonksiyonunun kavranması ve buna bağlı olarak Allah'ın şeriatını korumakla görevli fertlerinden herhangi birinin onun dışına çıkmaması için koruculuk yapacak böyle bir cemaatin oluşturulmasının kaçınılmaz gerekliliği açısından bu düşündürücü telkin son derece büyük önem taşır. Bu gerçek gerek toplumun kollektif vicdanında ve gerekse tek tek bütün bireylerinin vicdanlarında iyice yeretsin diye, cemaate bu niteliği önplâna çıkarılarak sesleniliyor. Arkasından da sonuç cümlesi geliyor: "Allah üstün iradeli (aziz)dir ve hikmet sahibidir." Bu cümle içerdiği korkutma ve uyarının yanısıra kalplerin dikkatini Allah'ın güçlü olduğu, farzlarının ve telkinlerinin mutlaka bir hikmeti bulunduğu gerçeğine çekiyor. İkinci ayet ise genel olarak bütün boşanmış kadınların kocalarından geçim yardımı alma hakları olduğunu belirtiyor ve bu hakkı tümü ile Allah korkusuna (takvaya) bağlıyor: "Boşanmış kadınların geleneklere uygun bir şekilde geçimlerini sağlamak, takva sahiplerinin boynuna borçtur." Bazı tefsir bilginleri, bu ayetin hükmünün de daha önceki ayetlerde belirlenen hükümler tarafından yürürlükten kaldırılmış (neshedilmiş) olduğu görüşündedir. Oysa burada da yürürlükten kalkma-kaldırma durumunun sözkonusu olduğunu düşünmeyi gerektiren bir durum yok. İstisnasız her boşanmış kadın için geçim yardımı alma hakkını belirlemek, Kur'an'ın bu alana ilişkin daha önceki telkinleri ile uyumlu bir hükümdür. Bu kadın ister boşamadan önce kendisi ile cinsel ilişki kurulmuş, ister kurulmamış, ister mehri belirlenmiş ve isterse belirlenmemiş bir kadın olsun, farketmez. Çünkü bu geçim yardımı boşamanın burukluğunu hafifletici, ayrılık yüzünden zedelenen onurları okşayıcı bir anlam ve nitelik taşır. Bu ayette takva bilinci harekete geçirilmekte ve bu yardım konusu ona bağlanmaktadır. Çünkü en sağlam teminat, hatta tek teminat budur. Üçüncü ayet, ise evlenme-boşanma konusunda yukardan beri okuduğumuz hükümlerin tümüne yaygın bir sonuç ve bağlama cümlesi niteliğindedir: ` Allah size ayetlerini böyle açık açık anlatıyor ki, düşünesiniz." "Böylece"... Yani "İncelediğimiz bu bükümleri açıklayışı gibi". Bu hükümlerdeki açıklayış kesin, ayrıntılı, düşündürücü ve etkileyicidir. Allah size ayetlerini böyle açıklıyor ki, bu ayetlerin içinde gizli olan nimeti, onların pratik hayatınızda açığa çıkan rahmetini ve bu ilahî nimeti düşünesiniz... Ayetlerin açık açık anlatılması ve gerekli kolaylığın gösterilmesi nimetini... İnsanı evrensel barışa götüren nimeti... Eğer insan bu ilahi sistemi iyi niyetli ve samimi bir şekilde düşünebilme, onu gerçek yerine oturtabilme başarısını gösterebilse, bu nimete karşı tavırları değişir ve netleşirdi. O zaman teslim olup gerçeği kabullenir, itaat eder ve tüm varlıklarıyla barış ortamına girerdi kaçınılmaz olarak alıntı |
Nesh ve Mensuh konuları teknik konuları bence çok fazla açmamak lazım...Hadisler mevzuunda ise kimseyi soğutmak istemem çünkü hadislere bakışım çok farklı ... |
Peygamber size ne verdiyse onu alın, size neyi ya-sakladıysa ondan sakının ve Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı şiddetlidir.(haşr7) ------------------------------- Allah'a itaat edin, Resûle de itaat edin ve (kötülüklerden) sakının…….(maide92) ------------------------------------------------------ Aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Peygamberine çağrıldıklarında mü'minlerin sözleri: "Duyduk ve itaat ettik" demeleridir. İşte kurtuluşa erenler bunlardır(nur suresi 51). --------------------------------------------------------------- Resule itaat yalnız kurana itaat ise, Allaha itaat edin yeterli olmazmıydı?neden o ayetlerde resul Ek'i eklenmiş? eğer haklısın diyorsan Resululah sav görevi İslami tatbikattır.kuran açılımıdır.kuran ansiklopedi olamıyacağına göre,nubuvet makamıyla desteklenmiş bazı hukumler koymuştur. hayır haksızsın diyorsan,o zaman resulullah sav ptt memuru konumuna düşürmüş olursunuz. Allah eğer "Allaha itaat edin ve rasülüne de ...." şeklinde onlarca ayet kullanıyorsa ben burdan Allaha itaatin Kur'an'a uymak rasulüne itaatin de Rasulullahın Kuran hakkında yapmış olduğu açıklama ve uygulamalara uymak olduğunu anlarım. Sünnet inkarcısı arkadaşlar her ne kadar sünneti inkarlarının sebebini takvalarının, Allah rızasının ve yapmış oldukları akademik çalışmaların bir sonucuymuş gibi gösterseler ve hatta kendileri de öyle olduğunu sansalar da aslında gerçek böyle değildir.Onların bu tavırlarının ya te sebebi ya da en büyük sebebi "kafirler ne der " korkusudur. yani Rasulullahın bazı hadislerini Allah rızası için değil. sırf kafirler o hadisleri kullanarak islama saldırabiliyorlar diye reddediyorlar.Böylece o hadisleri ortadan kaldırırlarsa kafirlerin İslama saldıracakları bir açık kapı bırakmayacaklarını sanıyorlar ve kendilerine yazık ediyorlar. mesala: Rasulullahın Aişe validemizle evliliği ile ilgili hadislere karşı çıkıyorlar.Nedeni de Aişe validemizin yaşının küçük olması. iyi ama neye göre küçük, kime göre küçük ve ne zamana göre küçük? Kur'an'da evlilikle ilgili bazı hükümlerde "marufa göre" diye bir ibare geçer. bu ibare toplumun örfüne göre demektir.yani nikah ile ilgili bazı işler Kur'an'a (ve tabii ki sahih sünnete) aykırı olmamak şartı ile toplumun örfüne göre düzenlenebilir. şimdi; İslam tarihi kitaplarını iyice incelerseniz, Ebu Bekir (RA)'ın kızı Aişe (RA)'yı önce bir başkası ile nişanladığını fakat müşrik olan bu kişilerin yine müşrik olan babalarının isteği üzerine nişanı attığını bunun üzerine Ebu Bekir (RA)'nın kendisine yeni bir damat aradığını ve bu damadın da Rasulullah (SAV) olduğunu görürsünüz. yani o toplumun örfü kız çocuklarını erken yaşta evlendirmekti.Tevratta da kızını 12 yaşına gelmeden evlendirmek emredilmiştir. ayrıca Rasulullah'ın evlenmek istediği bir başka hanım sahabe de kendisinin 4 çocuk sahibi yaşlı bir bayan olduğunu söylemiştir.işin konumuzla ilgili kısmı bu hanımın o sırada 29 yaşında olmasıdır. ayrıca dünyaca ünlü bir antropolog olan will durantın medeniyetin temelleri isimli harika kitabını okursanız bazı ilkel afrika toplumlarında erkek çocukların 6-9 yaşlarında kendi yaşıtları ile evlendirildiklerini zira o yaşa gelmiş bireylerin kendi başlarına yaşamak için lazım olan tüm becerileri kazanmış olduklarını yazdığını görürsünüz.yine aynı kitapta ilkel şartların hakim olduğu toplumlarda kadınların çok çalışmaktan ve bir de çocuklarla ilgilenmekten dolayı çok erken yıprandıklarını ve yaşlandıklarını ayrıca çok erken yaşlarda öldüklerini de okuyabilirsiniz. 15 yaşında çocukların savaşa gittiği 1400 yıl öncesinin Arabistanında bırakın da 9 yaşında kızlarla evlenilsin. hadis inkarcılarının o zamanın şartlarını ve kültürünü şimdi ile kıyaslayan ve rasulullahı çocuk sevicilik ile suçlayan müsteşrik akıl hocalarına, tevrattaki 12 yaş emrini ve Rasulullah gerçekten çocuk sevici idiyse kayınababasını ısrarlarına rağmen neden karısının 3 yaş daha büyümesini beklediğini sorun ve morarmalarını seyredin. (bazı pasajlar bir kardeşimden alıntıdır) Resulullah sav yok sayılırsa bana görecilik başlar; 1-kandil filan yoktur 2-kurana abdestsiz dokunurum. 3-kadın imam önümde namaz kılsın.nerdeyse kadın imam eşliğinde camileri diskoteklere çevirdiler 4-müslümanlar kıblesiz olsun.her taraf kıble zaten 5-oruç 10 gündür 6-namaz 3 vakittir ve duadır.sportif hareketler iptal. 7-dinde zorlama yoktur adı altında dinsizleştirme 8-kabir iptal edilmiştir 9-hayızlı nifazlı kadın ibadet etsin 10-boy abdestimi oda ne!.insan pis olurmu? 11-peygamber ümmidir biz biliriz.googlesi yoktu bizim var. 12-hadislerin çoğu uydurmadır hurafelerle savaş cihaddır. 13-4 mezhepmi oda ne?ben mezhepsizim arkadaş.aklım yokmu benimmm.yoksa kuranı inkarmı ediyorsunn?kuran demiyormu ben açığım seçiğim eksiksizim anlaşılırım. 14-şefaat miiii? onuda iptal ediyoruz. 15-peygamber benim asker arkadaşımdır.hello muhammed(haşa) demeye az kaldı :(((((((( ona salavat getirmek miii hadi ordan. 16-........ 17-................ sizi tenzih ederim abdulhamid kardeşim.ama manzara budur.bu hanif denilen kişilerin dininden olmadığımı Allah melekler ve sizler şahid olun. |
Alıntı:
Tespitlerinize ben de katılırım. Peygamber size ne verdiyse onu alın, size neyi ya-sakladıysa ondan sakının ve Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı şiddetlidir.(haşr7) O kendi heva ve hevesine göre emretmez ve birşeyi yasaklamaz ki, onun sözleri kurana uyumluluk arz eder. Alıntı:
RESULUN KOYDUĞU HÜKÜMLER DAİMA KURANA UYAN HÜKÜMLER OLMUŞ MUDUR YOKSA OLMAMIŞ MIDIR ? KURANA UYMAYAN VE ZIT OLAN HÜKÜMLER OLABİLİR Mİ Kİ NUR 2 AYETİNİ NESH ETTİ VE RECM UYGULADI DENİYOR . BU KADARINA DA EL AKIL, EL İNSAF DEMEK GELİYOR İNSANA |
Hakkın geldiği anlamlardan biriside Kur'andır.Şüphesiz Kur'an her şeyi Haktır.Onu indiren haktır kendisine inen Peygamber haktır Kuran şüphesiz hakkın yegane ölçüsü hakkı batıldan ayıran insanları dalaletten batıldan küfürden şirkten zalimlikten nankörlükten kurtaran nur üstüne nurdur. İnsanlara hakkın ne olduğu haktan inen ayetler ile öğreten mükemmel hayatı ile yaşayan en büyük insan hiç bir şüpheye yer bırakmayacak açıklıkta Allah Resulü Hz Muhammed (s.a.a) dir. Odur, dinini bütün (batıl) dinlere karşı üstün kılmak üzere hidayeti ve hak dini (yaymak göreviyle) Elçisini gönderen; Allahtan başkalarına tanrılık yakıştıranlar bundan hoşlanmasalar da. (Tevbe-33) Ey insanlar! Elçi size Rabbinizden hakikati getirdi: o halde kendi iyiliğiniz için inanın! Ve eğer hakikati inkar ederseniz, bilin ki göklerde ve yerde olan her şey Allaha aittir ve Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir! (Nisa-170) Abdulmelik abi Allah Resulü hususunda tüm fikirlerinize canı gönülden katılıyorum,İlmi münazara adına bu hususların her daim gereksiz olduğunu beyan etmişimdir .Sanalda Alleme-i Cihan kesilip sokaklarda evlerde zerre emaresi olmayan Google Alimlerinide biliriz Tek sıkıntı noktam Allah Resulüne atfedilen ve hiç bir elemeye tabi tutulmayan her sözü ve rivayeti insaflıca Adalet ölçüsünü elden bırakmadan irdelemek gerektiğine inanıyorum .Kuran hususunda Abdulhamit abi ile aynı fikri paylaşmaktayım.Gereksiz tartışmalara girmeyeceğim Allah'ın ''El Adl' ismi her hususuta adaleti şüphesiz en iyi belirleyeci güçtür Allah hakimlerin hakimidir... |
Alıntı:
sadece recim konusunda değil(ben recimin uygulanamıyacağını zaten belirtmiştirm)..bırakalım onu bi tarafa.. Allah resulu nubuvet makamını kullanarak bizlere çeşitli hükümler uygulamamışmıdır?... 1-yahudilere muhalefet olsun diye sakalı uzatın bıyıkları kırpın.. 2-yahudiler gibi adetli eşinizi dışlamayın,yemek yiyin,beraber yatın ileri gitmeme kaydıyla faydalanın.. 3-evlenmem,her gün oruç tutacam,gecemi namazla geçirecem diyenlere; bu sünnetim değildir,benim gibi yapın.. 4-kavli fiili ve takriri sünnetlerin lüğatımıza girmesi gibi.. vs vs vs ... fıkıh kaynaklarımıza baktığımızda bu nebevi hükümlerin listesi uzar gider.. ve çoğuda kuran ruhuna uyumlu ama kuranda olmayan hükümler... |
Konu güncel ve çok da güzel bir tartışma var, bende düşüncemi yazacaktım fakat Abdulhamit dostum herşeyi yazmış, bana ilave edecek çok fazla birşey kalmamış. Bizlerin günümüzde yaşadığımız İslam ı gerçekten sorgulamamız gereken çok yönleri ile dolu. Rabbim açıkca sizlere rehber olsun diye gönderdim dediği kitabı bir kenara atmışız da, bizlere ulaşan bazı bilgilerin doğru olup olmadığını tartışıyor ve apaçık Rabbin ayetleri karşımızda dururken, beşerin sözlerini daha gerçekçi buluyoruz. Bu bana göre çok üzücü bir olay, üzücü kalmakla bitmiyor, Peygamberimizin söyleyeceği o üzücü sözün gerçekleştiğinide görüyorum. ( Benim ümmetim Kur'anı devre dışı bıraktılar.) Daha önceki Rabbin kitabında recm vardır yada yoktur onu bilemem. Günümüze ulaşan Tevratta var, fakat arada bir kitap daha varki o kitapta yani İncilde bunu göremiyoruz. Bunlarda olması zaten bizleri bağlamaz. Çünkü Allah kitaplar arasında nesh yaptığını daha iyilerini gönderdiğini açıkca söylüyor. Bizleri bağlayan şuanda sorumlu olduğumuz KURANDA OLMASIDIR. Sorumlu olduğumuz kitapta ise asla böyle bir hüküm yoktur. Tam tersine bu suçu işleyenlerin nasıl cezalandırılması gerektiği yazdığı halde üzücüdür ki rabbin sözlerini dikkate bile alan yok. Anlatılan hikayede recm ayetini keçi yedi onun için kur'ana geçmedi sözlerine inanırsak, çok önemli bir ayeti göz ardı etmekle kalmıyor, Rahmana çok büyük saygısızlıkta yapıyoruz. Allah bu kitabı koruyacağını söylediği halde nasıl olurda bunu unuturuzda keçinin yediğini söyleyenlere inanırız? Sormak isterim buna inananlara acaba kitabı koruyacağı vadinde bulunan Rabbim, keçinin HAŞA yemesini engelleyemedimi? Ne kadar üzücü sözler ve düşünceler. Ayet örnekleri vermek istemiyorum çünkü Abdulhamit kardeşim gereken herşeyi söylemiş. Bundan sonrası herkezin kendi özgür iradesine, inancına kalmıştır, çünkü herkez kendisinden sorumludur. Tüm Dünya islam alemini bu olay ile ilgili nasıl bir gözle görüyor dersiniz? Nasıl davet ederiz İnsanlığı İslam dinine ben düşünemiyorum. Fuhuş yaptığını söyledikleri kadınlar acaba kiminle fuhuş yapmış, erkek nerede duyanınız varmı? Ben yıllardır bu tür haberleri duyuyorum ama her nedense savunmasız kadınlarımızdan başka recm edilen görmedim. Acaba bunlar kimlerle fuhuş yapmış diyen bir Allah ın kuluda çıkmıyor nedense. Rabbim bizlere acı ne olur. Artık gözlerimizdeki perdeyi, gönüllerdeki mührümüzü kaldırda senin nurundan ışığından faydalanalım, yoksa öyle bir meçhule gidiyoruz ki karanlık ve acılarla dolu. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK |
Alıntı:
Çoğu Kuran ruhuna uyumlu, uyumlu ise baştacı ve amenna, ya kuran ruhuna uyumlu olmayanları ( RECM gibileri ) ne yapalım ? Gerekenleri söyledik bundan sonrasına ALLAH ŞAHİTLİK EDECEK ve biz de göreceğiz inşallah. |
Müslümanlardan kardeş konuyu okumamışsın Peygamberimiz (AS) RECM cezasını sopa ayeti indirildikten sonra uygulamıştır[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] ve [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] yazıya bakabilirsiniz. Haluk kardeş şimdilerde bazılarının yaptığı yanlışı İslama mal etmesi İslam'da olan bir cezanın yanlış olduğunu gösterir mi? Şimdilerde RECM adı altında yapılanların HİÇBİRİ RECM DEĞİLDİR olsa olsa idam gibi o ülkenin ceza biçimidir. Sorulması gereken soru şu: Allah madem bizim sadece Kuran-ı Kerim'e uymamızı istiyor neden birçok ayette ikinci kaynak olarak Resulunu gösteriyor neden "Kim Resulullah’a itaat ederse, gerçekte Allah’a itaat etmiş olur..." (Nisa Suresi, 80) diyorda "Kim Kurana’a itaat ederse, gerçekte Allah’a itaat etmiş olur..." dememiştir? |
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Değerli arkadaşlarım Sayın EBDA kardeşimizin düşüncesi bence üzerinde çok düşünülmesi gerekir. Çünkü bu düşünceden yola çıkarak Kuran devre dışı bırakılmıştır. Ben bütün yazılarımda bunu anlatmaya çalışıyorum. Bakın ne demiş kardeşimiz? (Allah madem bizim sadece Kuran-ı Kerim'e uymamızı istiyor neden birçok ayette ikinci kaynak olarak Resulunu gösteriyor neden "Kim Resulullah’a itaat ederse, gerçekte Allah’a itaat etmiş olur..." (Nisa Suresi, 80) diyorda "Kim Kurana’a itaat ederse, gerçekte Allah’a itaat etmiş olur..." dememiştir?) Allah yanlız ve yanlız bizlerin kur'ana uymasını emrediyor. Elçisine uymamızı istemesinin nedenide Rabbin gönderdiği vahyi onun tebliğ edeceğindendir, ona saygılı olmamızı ve onu dinlememizi emreder. Allah gönderdiği elçisine uyulmasını kendisine uyulmakla eş değer tutmuştur. Yoksa benim vermediğim hükümleri elçim verecektir asla dememiştir. Hatta tam tersine gönderdiklerimize ilaveler yapsaydı onun canını alırdık diyerek çok net tavrını koymuştur Rabbim. Hatırlayınız onlarca ayetinde bizlerin Kur'ana sarılmamız emreder. Ona sarılanlar dosdoğru yola ulaş sözlerini iyi analiz edelim lütfen. Sizlere sormak istiyorum Allah huzuru mahşerde sizleri KUR'ANDAN HESABA ÇEKECEĞİM DEDİKTEN SONRA, KUR'AN DIŞINDAN HÜKÜMLERDEN SORUMLU TUTARMI? iŞTE BU SORUNUN CEVABINI DOĞRU VERDİĞİMİZ TAKTİRDE DOĞRU SONUCADA ULAŞIRIZ. Saygılarımla Haluk Gümüştabak |
ona saygılı olmamızı ve onu dinlememizi emreder. Allah gönderdiği elçisine uyulmasını kendisine uyulmakla eş değer tutmuştur. H.G bu saygıyı nasıl anlıyalım sayın gümüştabak? onun tartışılmaz müfesir olduğu konusunda hemfikir iken,Onu atlayıp bana göre kuran şunu demek istiyor ne kadar tutarlı ? Onun eğittiği yüzlerce ashabı kiramın ortak kararını askıya alıp, bildiğimizi okumak ne kadar tutarlı ? Ondan Ve ashabı kiramdan sonra gelen 1400 yıllık tatbikatı atlayıp,ben bilirim ben anlarım demek ne kadar tutarlı ? "kuran ilimlerine vakıf olmadan,isabet etse dahi ,kuranı kendi kafasına göre tefsir eden küfre düşer" sahih tartışılmaz hadisi göz ardı etmek,meallerle,arapçasız girişmek ne kadar tutarlı ? alimlere,ilme vakıf olan kişilere zararınız olmaz elbette.ama islami eğitimlerini sanal alemden alanların kafasını çarpık düşüncelerle bulandırmak ne kadar tutarlı ? örnek mi istersiniz? kadın imam neden olmasın? kıblemiz kabemidir ? ramazan orucu 10 günmüdür? kurana abdestsiz dokunulurmu? Resulullahsız islam mümkün mü ? vs vs vs... sadece kuran sloğanıyla Resulullah devre dışı olmazmı ? Resulullaha iman ederiz şeksiz şüphesiz.ama hadislerinde uydurma vardır tezini ileri sürerken,ifrat tefrite riayet etmeksizin,insanları hadislerden toptan soğutmanın vebalini düşündük mü? amacımız insanları hidayete getirmek vesile olmakmı,hidayette olan insanları saptırmakmı ? düşüncelerinize bir insan olarak saygı duymakla birlikte,Resulullahsız bir islami red ediyorum.Ve Rabbim şahit olsun ki aynı dinde değilim. saygılar... |
Alıntı:
SAYIN HALUK GÜMÜŞTABAK HOCAM BU SORULARA NE DERSİNİZ SİZE SORULAN SORULAR ASKIDA KALMASIN LÜTFEN |
Sayın Abdulmelik kardeşim aslında siz aynı dinde değilim derken bile, önderimiz peygamberimize gösterdiğiniz saygıdan aynı inancı paylaştığımızı haykırıyorsunuz, ama farkında değilsiniz. Keşke başbaşa sizinle konuşa bilsek bakın birbirimizi o zaman nasıl daha iyi anlayacağız. Hiç bir Müslüman Allah elçisini devre dışı bıraktığını ne söyleyebilir nede buna inanır. Bizlerin yaptığı yanlış, bu peygamber sözüdür dediklerinde ona karşı duyduğumuz saygıdan ötürü çok dikkali ve titiz oluşumuzdan kaynaklanıyor herşey. Halbuki peygamberimiz bunun olacağını bildiği için, daha o günden bizleri uyarmış ve benim adıma birçok söz uydurulacağını, doğruluğunu anlamanız için kur'an ile karşılaştırmamız gerektiğini söylemiştir. Demekki peygamberimizinde yaptığı, söylediği herşey kur'anın ta kendisiymiş. Geçmişten gelen bilgilere gelince elbette içinde doğrusuda var fitne ve fesat karışmış diğer dinlerin etkileri de var. Bizlere düşen bunları ayıklamak olmalıdır toptan reddetmek değil. Hiçbir doğru bilgi bir kenara itilemez. Gelelim bizler kur'anı anlayamayız kısmına. Allah sarılmamızı ve rehber olarak almamızı istediği bir kitabı, acaba herkezin anlamayacağı bir şekilde gönderipte, daha sonra sakın velilerin ardına düşmeyin deyip, ayetleri düşünüp akılla çözmemizi istermiydi? İşin daha da ilginci bizlerin anlayamayacağı zor bir kitap gönderipte, bizleri sorumlu tutarmıydı, zor bir kitaptan hesaba çekermiydi, rabbin böyle bir adaletinin olduğunu nasıl düşünürüz? İşte bu sorulara lütfen aklımızla cevap verelim. Şunuda düşünelim Allah neden zor anlaşılır bir kitap göndersin? Ondan sonrada bizleri doğruya ulaşmamızı istesin? Günümüzde din adına geçmişten gelen onca bilgi içinde aynı konuda çok ama çok farklı bilgiler var, hepside doğru deniyor. her mezhebin doğruları farklı. Acaba böyle farklı ve birbirine zıt doğrular olurmu? İşte bunları düşündüğümüzde takip etmemiz gereken yol çıkacaktır. Ben kısaca bunları söylemek isterim, bakın bizler birbirimizi bile tanımıyoruz ama ne için bu çabamız? yanlız ve yanlız Rabbin rızasını kazanmak adına. Tüm bunları her Müslüman nefsinde değerlendirecektir. Kurtmehmet kardeşim hiç bir soru askıda kalmaz, yeterki niyetler güzel olsun, askıda kalanıda Rabbin huzurunda göreceğiz zaten. Rabbim kur'anda bizleri UYARIR ve derki, (emin olmadığın sözlerin ardına düşmeyin sorumlu olursunuz) iŞTE DOSTUM BENİM TÜM ÇABAM RABBİN BU UYARISINADIR. SAYGILARIMLA halukgta |
sayın gümüştabak, Resulullahı red ediyorsunuz demiyorum size.ki hiç bir müslümana bu itham yöneltilemez.netice itibarıyla Resulullah devre dışı maalesef. sizin tüm makalelerinizi okudum hatta çıktısınıda aldım hepsinin.sakin kafayla köşeye çekip inceledim.Makalelerinizde Resulullahın sünnetinden iz yok.Adı var o kadar... şimdi tesbitlerimi diyeyım ; 1-mevzu hadis yoktur demiyoruz.Allah o mevzu hadisleri kaynaklara sokmaya bilinçli olarak vesile olan,rivayet eden,kızburavilerin belasını versin. 2-kizburaviler mevcut diye tüm hadislerin reddi söz konusu sizin mantığınıza göre.çünkü kafanızda acabalar ile tümden gelimle tüme varımı harmanlıyorsunuz.ve bunu insanlara da aşılıyorsunuz.öyle ki insanlar veda haccından yada cibril hadisinden bile soğumaya doğru...şu örneğe benzer bu mantık.sokakta zina meşhur oldu.her tarafta zina sesleri evrensel oldu.acaba nikahlı eşim bu rüzgara kapıldımı!!!!!!! ve kendi masum eşinize kızınıza şüphe ile bakmak ne kadar adilane! namusuzlar hadis uydurdu diye kimse resulullahın sünnetini yok sayamaz....!!!!! sokakta namussuzluk var diye kimse namuslu eşini hırpalıyamaz.bu mantık dışı bir psikopatlık olur. 3-kuran anlaşılamaz demedim demem de.bu mantık kurana aykırı zaten.ama kurana yanaşmanında bi namusu var arkadaşım.her meslekte olduğu gibi..basit bir baytar bile koyunu keçiyi danayı bızafı zürafayı domuzu tanıması lazım.mesleğinde uzmanlaşması lazım.kuran ilimlerini çözmeden,fıkıh,kelam,tefsir usulu,hadis usulu,ARAPÇADA UZMANLIK,kuran üstadından sav yardım,bu alanın uzmanlarını dikkate alma,kırmızı çizgilere dikkat,muteşabihlere sınırlı yaklaşım,siyak sıbak,sebebi nuzul,mekki medeni,nasih mensuh vvs vs vs vs gibi uzmanlık alanında mürekep yalamak lazım.o zaman tefsire korkusuzca girişilir.sizin ilminizin kapasitesini bilemem.ama giriştiğiniz konular ve dile getirdiğiniz düşüncelerin ana teması kusura bakmayın ama cahil cesareti olarak görünüyor. 4-Resulullah hayatıma nüksediyorsa yansıyorsa,Resulullaha imanım var demektir.eğer yansımıyorsa koro halinde salavat getirmek işi çözmüyor.Resulullaha iman ediyorum amaaaa,hadislerde şüphe var diye amel etmem mantığı,Resulullahı ptt memuru olarak görmenin sonucunu doğurur.kusura bakmayın. 5-sorduğum sorulara cevap vereceğinize,insanların kafasını neden karıştırıyorum izahını yapacağınıza,konuyu gene ayetlere havale ediyorsunuz.şimdiye kadar ciddi anlamda sizinle ilmi munazarada bulunmadım.verdiğiniz ayetleri tek tek inceleriz sonuna kadar.ama ilk şartım şudur;RESULULLAHI DEVRE DIŞI BIRAKAN BİR ZİHNİYETLE TARTIŞMAK BEYHUDEDİR. syglr.. |
Haluk kardeşim Sadece Kuran diyenlerin aslında Resulu (AS) devre dışı bıraktığı ile ilgili yüzlerce delil getirebilirim. Size sadece bir soru sormak istiyorum "Kuran'a göre çırıl çıplak namaz kılınır mı?" |
Değerli kardeşim Abdulmelik Bey. Peygamberimizin sünneti dediğimizde önce ne anlamamız gerektiği çok önemli. Yine günümüzde peygamberimizin yetki ve sorumlulukları konusunda da çok iyi düşünmemiz gerekir kur’anın yardımıyla. Eğer bu konularda aynı düşünürsek sorun çözülür, eğer aynı düşünmüyorsak, aynı şeyleri de söylememiz mümkün olmayacaktır. Peygamberimizin sünneti dediğimizde onun kur’anı yaşama geçirme şekli olarak algılamalıyız. Bunu yaparken de çok dikkat etmemiz gereken bir şey var. O devrin yaşam şeklini, geleneklerini, peygamberimizin giyim ve kuşamını sünneti ile karıştırmadan, bunları ayrı tutup, kur’anın emirlerini hayatına geçiriş biçiminden yararlanmalıyız. Günümüzde peygamberimiz sakal bırakıyor diye sakal bırakmanın, o devrin giydiği kıyafetleri giyerek sevap kazanılacağını söylemek, ne akılla nede mantıkla nede peygamberimizin sünneti ile bir ilgisi yoktur. Bizlerin peygamberimizden öğreneceğimiz elbette çok şeyler vardır. İnsanoğlu hayır ve şerri bir arada saniyeler farkı ile yaşayan bir ruha sahiptir, onun içindir ki çok özel bir insan olan peygamberimizin önderliğine elbette ihtiyacımız vardır. Ebda kardeşimiz bir soru sormuş bana, çıplak namaz kılınabilir mi diye. Bakın aslında tam yerinde güzel bir soru. Bu soruyu şöyle düşünebilir insan, Allah bazı konular hakkında özellikle açıklama yapmamış ve aklımızı kullanarak hareket etmemizin yolunu açmış diyebiliriz. Ya da özellikle namaz kılacağımız bir kıyafet belirlemeyip bizlere kolaylık sağlamışta diyebiliriz. Fakat bazı insanlar bunu kafalarında sorun da yapabilir ve tedirgin olur. Ben peygamberimiz zamanında olsaydım doğrusu tedirgin olur ve bunu Allah elçisine danışma gereği duyardım. İşte bakın peygamberimizin sünneti buralarda elbette yararlı olacaktır, fakat burada da dikkat etmemiz gereken önemli bir konu çıkıyor ortaya, önerilen yolun Allahın hükmü olmadığı ama en doğruya yakın bir davranış olduğunu bilmemiz gerekir. Peki, bunu neden söyledim. Çünkü günümüzde öyle yanlışlar yapılıyor ve deniyor ki, kur’anda her konunun hükmü yoktur, bazı hükümleri helal ve haramları verme yetkisi peygamberimize verilmiştir deniyor. İşte yaptığımız en büyük yanlışta buradan kaynaklanıyor. Yine çok önemli bir konu olan Allah elçisine nasıl bir yetki ve sorumluluk verdiği konusudur. İşte en önemli konuda burası. Şimdi bu kısma tekrar bakalım birlikte, eğer bu yetki ve sorumluluk konusunu kur’andan birlikte çözebilirsek aramızdaki düşünce farkı ortadan kalkacaktır. Hatırlayınız peygamberimizin hadislerinde bizleri uyarıyor ve benim adıma uydurulacak sözlerin hangisinin doğru olduğunu bulabilmek için kur’an ile karşılaştırın diyordu. Sormak istiyorum peygamberimizin bu ve buna benzer birçok hadislerine inanıyor muyuz? Eğer evet inanıyoruz diyorsanız, buradan çıkan en önemli sonuç, peygamberimizin kur’an dışından hiçbir hüküm vermediği anlaşılıyor. Çünkü eğer kur’an dışından verdiği bir hüküm olsaydı, kur’an ile karşılaştırın demezdi. Şimdide bu konuda söylediğimiz sözlere bakalım. Allah tan başka hüküm veren yoktur derken, ben her zaman kur’andan ayet örnekleri veriyor ve Rabbin, hüküm veren yalnız benim ayetlerini hatırlatıyordum sizlere. Hatta elçisinin gönderdiğimiz ayetlere ilaveler yapması halinde onun canını alacağını dahi söylüyordu. Peki, neden söylüyor tüm bu sözleri bizlere? Buradan çok şeyler çıkarabiliriz. Size bir örnek vermek istiyorum yine kur’andan. Kocası ZIHAR eden bir kadının derdini dinleyen peygamberimiz, eşinden zıhar etti diye ayrılmak istemediğini söylediğinde, yüzlerce yıldır erkeğin boşanma sebebi olan bu yanlış olayı düzeltmek adına, peygamberimiz hiçbir karar verememiş ve kadın bu durumda üzülmüş. Yüce Rabbim hemen devreye girip ayetini indiriyor ve diyor ki; Senin kadınla tartıştığınız konuyu duydum ve hemen ayetini indiriyor bu konuda. Bakın eğer peygamberimizin hükümler koyma yetkisi olsaydı burada bunu da hemen yapardı, ama Allah buna müsaade etmiyor ve hükmü kendisi veriyor. Allah birçok ayetinde buna benzer ayetler indiriyor ve sana soruyorlar bu konuda hükmü sana ben vereceğim diyor. Dikkat edin özellikle bu tür örnekler çoktur. Allah bu örnekleri boşuna vermiyor. Bizler peygamberime verilen görevi kendi aklımızca basit ve yetersiz görüyoruz, onun daha yetkili olması gerektiği kanısını taşıyoruz. Allah hiçbir peygambere hüküm verme yetkisi vermemiştir. Bu yetkiyi Allah neden bir beşer ile paylaşıp, kendisine eş tutsun bunu hiç düşündük mü? Yine kur’anı düşünelim Allah onlarca ayetinde bizlere kur’anı rehber, güneş ve gönül gözü olsun diye indirdiğini ve ona sarıldığımızda bizleri doğru yola ulaştıracağını söyler. Bizler eğer kur’anda her şeyin olmadığını ve bazı konularda hüküm verme yetkisinin elçisine verdiğini söylersek kur’anın rehberliği yeterli olmuyor demek anlamına geleceğinin de farkında olmalıyız. Daha önce verdiğim çok önemli bir ayet vardı tekrar hatırlatmak istiyorum. Allah sizleri KUR’ANDAN HESABA ÇEKECEĞİM dediğinde, acaba ne demek istiyor olabilir? Madem elçisine kur’an dışından da hüküm verme yetkisi verdi, nasıl olurda yalnız kur’andan hesaba çeker. Bakın ayetlerde hemen çelişki başlıyor buna inandığımızda. Bakın hüküm verme konusunda elçisine ne söylüyor Rabbim, sanırım bu ayetten her şey anlaşılıyor. Yunus sur.108: De ki: "Ey insanlar! Şu bir gerçek ki hak size Rabbinizden gelmiştir. Artık doğruya yönelen kendi benliği için yönelir; sapan da kendi benliği aleyhine sapar. Ben sizin üzerinize vekil değilim.109. Sana vah yedilene uy ve Allah hüküm verinceye kadar sabret. O, hâkimlerin en hayırlısıdır. Yukarıdaki ayetten çok net anlaşılıyor ki bir konuda sana hüküm soruyorlarsa, sabret ve benim hüküm vermemi bekle diyor. Sana gönderdiklerime uy diyerek açıkca söylüyor. Bizler kur’anı anlayamayız diyerek birçok velinin kitaplarına yönlendiriliyoruz, her şey kur’anda yoktur denerek. Bakın Allah bunu söyleyenlere inatla ne söylüyor. Araf suresi 3; Rabbinizden size indirilene uyun; O'nun berisinden bir takım velilerin ardına düşmeyin! Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz. Rabbim burada da çok açık Rabbinden sana indirilene uyun diyor ve onun berisinden bir takım velilerin ardı sıra gidip, onların sözlerine kanmayın diyor bizlere. Allah bizleri ikaz ediyor ve diyor ki, emin olmadığınız bilginin ardına düşmeyin sorumlu olursunuz. Şimdi kendimize soralım kesin emin olduğumuz bilgi nedir? Burada Kur’an ve hadisler dersek dikkat edin kur’an ile rivayetler kanalıyla gelen sözleri eşit tutmuş oluruz ki bu çok büyük affedilmez bir şirktir. Hadisler ancak kur’an süzgecinden geçiyorsa haktır ve doğrudur diyebiliriz. Şimdi lütfen düşünelim, günümüz İslam âleminde aynı konuda bile dinin mezheplere bölünmesiyle, çok farklı hadislerin oluşması sizleri korkutmuyor mu? Beni doğrusu çok korkutuyor ve onun için elimden geldiğince dikkat gösteriyorum. Acaba hangi bilgi doğru diye düşünmek, aklı olan her beşerin yapması gerekendir. Peki, bu bilgiyi nasıl doğrulayacağız nasıl emin olacağız bu durumda. İşte Allah boşuna sizlere rehber olsun güneş olsun diye indirdim demiyor kur’anı. Hemen ona danışacağız ve soracağız. Onay yoksa ardı sıra gitmek büyük risk taşır, bunu söyleyen Rabbimdir. Emin olmadığın bilginin takipçisi olma diyorsa bende bunu yapıyorum. Cevabınızda veda haccından örnek vermişsiniz. Hadisler konusunda aslında güzel bir örnektir günümüze kadar gelen veda haccı bilgileri. Peygamberimizin yaklaşık yüz bin insana hitap ettiği söylenir. Bu kadar kalabalık bir topluma hitap edildiği halde, günümüze yedi değişik veda hutbesi metni gelmiştir. İşte insanı araya soktuğumuzda zamanla oluşabilecek tehlikeye de güzel bir örnektir. Birde iki kişinin konuşmasından günümüze ulaşan bilgiler nasıl gelmiştir, bunun yorumunu da sizlere bırakıyorum. Kur’andan faydalanma konusuna gelince, elbette her insan aynı şeyi almaz bunda hem fikirim. Her insan kapasitesince anlar. Önemli olan apaçık ayetleri birbirimize anlatmak ve kelimelerin ardı sıra anlamlar çıkarmak değil, anlatmak istediği açık bilgileri anlamaktır önemli olan. Allah gizli anlamlarla herkesin anlayamayacağı hiçbir ayet göndermez. Bunu hiç unutmamamız gerekir. Bizlere öğretildiği gibi, bizler kur’andan hüküm çıkaramayız onu veli insanlar anlar, zihniyeti Kur’anın tüm ayetlerine ters düşer. Çünkü Allah kur’anı anlayarak okuyup üzerinde çokça düşünüp anlamamızı emreder. Muhkem ayetlerde hükmü zaten Allah vermiştir açıkça. Müteşabih ayet konusu zaten çok farklıdır bunları herkesin anlayamayacağı, ilimde tahsil etmiş insanların anlayacağını Allah zaten söylüyor. Fakat şunu unutmayalım ki bu ayetler dinin anası ve hayatımız için elzem, yaşantımızda gerekli olan ayetler değildir. Bu ayetlerin konumu çok daha farklıdır. Kur’anın muhkem ayetlerini anlamak için birçok ilim tahsil etmeliyiz tezini, asla kabul edemem. Eğer Allah böyle olsaydı hiçbir ayrım yapmadan kur’ana sarılanları Allah doğruya ulaştıracaktır demezdi. Bakın Allah inceden inceye kur’anı okuyanların nasıl anlayacağını söylüyor. Muhammet 24: Peki bunlar, Kur'an'ın anlamını inceden inceye düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpler üzerinde o kalplerin kilitleri mi var? Bakın iyice düşünüp anlamaya çalışanlar anlayacaktır diyor. Ama anlayamayız diyenler için ise bakın ne diyor? (Yoksa kalpler üzerinde o kalplerin kilitleri mi var?) Allah anlaşılması birçok ilimlere bağlı zor anlaşılır bir kitap gönderipte, daha sonra bizleri bu kitaptan sorumlu tutacağını söylemek, Rabbin adaletini sorgulamakla eş değerdir bana göre. Bunu yapmaktan rabbim beni korusun. Bakın yine Rabbim kur’an için ne diyor? Casiye 20: Bu Kur'an, insanların kalp gözlerini açacak ışıklardan oluşur. Gereğince inanan bir toplum için de bir kılavuz ve bir rahmettir o. Eğer herkesin anlayamayacağı bir kitap olsa Rahman böylemi söylerdi? Allah velilerin ardı sıra gitmeyin dedikten sonra, kur’anı anlamak için bizleri velilere muhtaç eder mi? Araf suresi 185. ayetinde Allah dikkat edin şöyle söylüyor ayetin sonunda.( BU KUR’ANDAN SONRA HANGİ SÖZE İMAN EDİYORLAR?) bence üzerinde çok düşünülmesi gereken bir söz. Tekrar söylemek isterim, kur’anı her insan aynı şekilde anlayamaz. Önce ona samimi yaklaşacaksın daha sonra da hiçbir etki altında kalmadan yalnız Rabbin ne söylediğini anlamaya çalışıp, bir bütün olarak kur’anı anlama yoluna gitmeliyiz, çünkü kur’anda bir ayete bakarak mantık yürüttüğümüzde kur’anın başka bir ayetinden de aynı anlamı bulmalıyız. Çünkü Allah her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdim diyor. Benim ayetlere takılı kaldığımı söylediğinizi anladım. Peygamberimizde aynısını yaptığını yani Kur’anın dışına asla çıkmadığını görüyoruz. Rehberden dışarı çıkmamak sizce en doğru yol değil mi? Hani peygamberimize takılan bir lakap vardı hatırlayınız.( O yürüyen bir kur’andı.) Demek ki peygamberimizde kur’anın dışında hareket etmeyen bir insanmış ki, böyle söyleniyor. Tekrar söylemek isterim, peygamberimize verilen yetki ve sorumluluk dışında bizlerin yetkilendirmesi bizleri yanlışa ulaştırır. Allah kendi tek elinde olan HÜKÜM VERME yetkisini asla yarattığı bir beşer ile paylaşmaz, bunu da açıkca ayetlerinden söylüyor zaten. Sizlere elçisine verdiği görev ve sorumluluğu açıkca gösteren birkaç ayetini hatırlatmak istiyorum. Sizce lütfen hiçbir etki altında kalmadan anlamaya çalışınız, Allah elçisine nasıl bir yetki vermiş? Ahkaf 9: De ki: "Ben, resuller içinden bir türedi değilim! Bana ve size ne yapılacağını da bilmiyorum. Bana vahye dilenden başkasına da uymam! Ve ben, açıkça uyaran bir elçiden başkası da değilim. Enam 48. : Biz o gönderilen elçileri, müjdeciler ve uyarıcılar olmaktan öte bir şey için göndermiyoruz. İman edip hayrı ve barışı yerleştirenlere korku yoktur. Tasalanmayacaklardır onlar. Kehf 56.; Biz, elçileri sadece müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Küfre sapanlar ise bâtıla yapışarak onunla hakkı kaydırmak için uğraşıyorlar. Onlar, ayetlerimi ve uyarıldıkları şeyleri eğlence edindiler. Ankebut 18: "Eğer yalanlarsanız bilin ki, sizden önceki ümmetler de yalanlamıştı. Resule de düşen, açık bir tebliğden başka şey değildir. Ahzap 45: Ey Peygamber! Hiç kuşkusuz, biz seni bir tanık bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik. 46 Ve Allah'ın izniyle bir davetçi, ışık saçan bir kandil olarak. Ankebut 50: Dediler ki: "Ona Rabbinden mucizeler indirilseydi ya!" De ki: "Mucizeler Allah katındadır. Bana gelince, ben açıkça uyaran biriyim. Hepsi bu. Neml 92: "Ve Kur'an'ı okumam (emredildi). Artık kim doğru yola gelirse, yalnız kendisi için gelmiş olur; kim de saparsa ona de ki: Ben sadece uyarıcılardanım. Maide Suresi 67. Ey resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Allah, küfre batmış topluluğa kılavuzluk etmez. Enam Suresi 50. Onlara şunu söyle: "Ben size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum. Gaybı da bilmem ben! Size ben bir meleğim de demiyorum. Yalnız bana vah yedilene uyarım ben!" Sor onlara: "Körle gören bir olur mu? Hâlâ düşünmüyor musunuz?" Yukarıda yazdığım ayetleri Rabbim bizlere boşuna göndermemiştir. Lütfen üzerinde düşünelim ve tarafsızca bir değerlendirme yaparak anlamaya çalışalım. Sizler yukarıdaki ayetleri okuduktan sonra, Rabbin elçisine de kendisi gibi hükümler verme yetkisi verdiğini mi anladınız? Allah elçisine uyulmasını ve o ne verdiyse alınmasını istiyorsa yukarı da ki tüm ayetleri görmezden gelip, buradan bizler nasıl olurda kur’an dışından hükümler verdiğini söyleriz peygamberimizin. Bakın Allah daha o devirde eski geleneklerinden vazgeçmek istemeyen başka inançları da birlikte yaşamak isteyen topluma açıkca ne söylüyor? Ankebut 51. Karşılarında okunup duran bir kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda, inanan bir toplum için elbette ki bir rahmet ve bir öğüt vardır. Demek ki kur’an hükümler bazında yetiyormuş ki Rabbim bunu söylüyor. Dikkat edin ben söylemiyorum bunu söyleyen Yüce Rabbim. Benim yaptığım rabbin söylediklerini anlamaya çalışmaktır o kadar. Mahşer günü peygamberimiz şahitliğinde çok üzücü bir söz söyleyeceğini Allah bizlere şimdiden bildiriyor ve bakın peygamberimiz bizler için ne söyleyecekmiş? Furkan 30; Ey Rabbim! Benim toplumum bu Kuran' ı devre dışı tuttular. Allah bizlere bu sözü boşuna söylemiyor, düşünelim ve dersler alalım istiyor. Eğer peygamberimiz bizleri kur’an dışından da hükümlerden sorumlu olsaydık böylemi söylerdi. Günümüzde bizler kur’anda her şey yoktur, O özet bilgidir, onu herkes anlayamaz, veli insanlar anlar dersek hangimiz kur’ana bakarız? İşte peygamberimizin söylediği nasılda gerçek oldu, Rabbim ne olur acı bizlere ve bağışla bizleri. Son olarak Rabbin bir ayetini daha hatırlatmak istiyorum çünkü en garantili bilgi kur’andır. Madem imtihanımız bu kitaptan neden garantiye almayayım kendimi? Bakın hüküm verme konusunda tek yetkili kimin olduğunu söylüyor Rabbim? Enam 57: De ki: "Ben Rabbimden gelen bir beyyine üzerindeyim. Ama siz onu yalanladınız. Acele istediğiniz şey benim yanımda değil. Hüküm yalnız ve yalnız Allah'ındır. Hakkı o anlatır. Ayırt edip çözüm getirenlerin en hayırlısı O'dur. Yukarıdaki ayette Rabbim DE Kİ onlara diyerek, elçisinin bizlere ne söylemesini emrediyor? Ben Rabbimden gelen bir beyyine üzerindeyim. Demek ki peygamberimizin tek hüküm aldığı kaynak Rabbimmiş, çünkü bakın sizin istediğiniz bilgiler benim yanımda değil ben bilmem diyor ve çok net bildiriyor. (Hüküm yalnız ve yalnız Allah'ındır. Hakkı o anlatır. Ayırt edip çözüm getirenlerin en hayırlısı O'dur.) Ama bizler bu ayetleri görmemize rağmen peygamberimizin de hüküm vereceğini söylüyor, bunun tersini söyleyenlere de, ne yani peygamberimiz postacımıydı diyerek rabbin vermediği bir yetkiyi bizler vermeye çalışıyoruz. Bunun yorumunu sizlere bırakıyorum. Rabbin apaçık ayetleri varken beşerin öğretisini Rabbin öğretisine, emrine asla değişmem. Bu benim özgür seçimimdir. Ben Rabbin rehberinden bunları anlıyorum, onun içindir ki bunu söylüyor ve elimden geldiğince uygulamaya çalışıyorum. Rabbim yardımcımız olsun cümlemizin. Benim gibi düşünmeyenlere de saygım sonsuzdur. Tüm uğraşım Allahın ayetlerini anlama çalışmak ve hatırlatmaktır o kadar. Peygamberimizin hayatı ve yaşantısı da bizler için örnektir bunu da unutmamalıyız, çünkü bunu söyleyen Yaratan. Yoksa hiçbirimiz birbirimizi tanımıyoruz, hayat geçiyor belki de emaneti teslim etme günümüz çok yakındır, bunu bilemeyiz. Gelin onun kitabı etrafında yoğunlaşalım, ona uyan onun onayından geçen her bilgiyi de alıp baş tacı yapalım, ama şeytanın şerrinden, din düşmanlarının fitnelerinden yine rehberin yardımıyla uzaklaşalım. Allah yardımcımız olsun. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK |
kuranda, zinanin cezasinin recim oldugunu bildiren bir hukum yoktur, bu hukmun varligi nesih ayeti cercevesinde tartisilmis olup, metni kalkti ama hukmu baki diye yorum olarak kalmis ve hep tartisilagelmistir. bunun uzerinde uzun uzadiya tartismaya gerek bile yok cunku su ayete bakarsak, zina eden kisinin oldurulmesi gerektigi yonunde degil, o kisinin oldurulmemesi gerektigine dair sonuc cikar: Nur Süresi 3 Ayet “Zina eden erkek, zina eden ya da müşrik olan bir kadından başkasını nikâhlayamaz; zina eden kadını da zina eden ya da müşrik olan bir erkekten başkası nikâhlayamaz. Bu, müminlere haram kılınmıştır" eger zinanin cezasi recim ile moldurulmek olacak idiyse, olu kimseleri mi birbirine nikahlamaktan bahsediyor ayet? |
Sayın arkadaşım size teşekkür ederim, Allah razı olsun. İşte Rabbim bizlerin kur'an ayetleri üzerinde verdiğiniz örnekte olduğu gibi onu iyice okuyup, düşünüp, akıl ve mantığımızdan geçirmemizi istiyor. Aklı olan kur'anı bir bütün olarak anlayıp düşündüğünde, TÜM SORULARA CEVAP VERECEKTİR. Rabbim cümlemizin gönül gözünü daim açık eylesin. Halukgta |
SAAT: 00:54 |
vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
User Alert System provided by
Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.