Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Makale ve Köşe Yazıları (https://www.forum.medineweb.net/516-makale-ve-kose-yazilari)
-   -   şefaatim ümmetimden büyük günah işleyenleredir (https://www.forum.medineweb.net/makale-ve-kose-yazilari/18420-sefaatim-ummetimden-buyuk-gunah-isleyenleredir.html)

neslihan 23Haziran 2007 21:05

Büyük Günah İşleyenleri Tekfir Etmek Doğru mudur?
 
Tekfir; lügatta, kişiye küfür isnadında bulunmak, kafir olduğunu ileri sürmek anlamına gelir. Ehl-i Sünnet imamları, büyük günah işleyen kimseleri -işledikleri günahları meşru görmedikçe- mü'min kabul etmektedirler. Onun için mü'min kimse, işlediği günahtan ötürü -helal görmedikçe- tekfir etmemelidir.
Allah-u Zülcelal, günahla meşgul olan mü'minleri tevbeye davet ederken, ayet-i kerimede şöyle buyurmaktadır: "Ey inananlar! Hep birlikte nasuh tevbe ile Allah'a tevbe edin." (Tahrim; 8)

Eğer bu kimseler günahlarından dolayı kafir olsaydılar, Allah-u Zülcelal onları mü'minler diye isimlendirmez ve: "Ey Kafirler! Allah'a tevbe edin." derdi.
Bunun gibi Adem aleyhisselam cennete girdiği zaman Allah-u Zülcelal onu malum ağaçtan menetmişti. Ne var ki Adem aleyhis-selam o ağacın yemişinden yedi. Bunun üzerine Allah-u Zülcelal: "Adem Rabbine karşı geldi de şaştı." (Taha;121) buyurdu. "Adem Rabbine küfretti." buyurmadı.

Buradan da anlaşıldığı gibi, bir mü'min günahından ötürü tekfir edilemez. Bir kimse, birisine: "Sen kafirsin." veya "Filan kişi kafirdir." derse, şayet gerçekten kafir ise zaten mesele tamamdır. Yoksa o söz kendisine döner ve kendisi kafir olur.

Nitekim Hz. Peygamber (S.A.V) hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:"Bir kimse bir kimseye "Kafir" veya "Allah'ın düşmanı" derse ve böyle olmazsa mutlaka o söz kendisine döner." (Buhâri,Müslim)

Medine-web 23Haziran 2007 21:55

RE: Büyük Günah İşleyenleri Tekfir Etmek Doğru mudur?
 
:2:haklısınız.çünkü büyük günah işleyen kimse kafir olsaydı ,yazdığın ayetler anlamsız olurdu.tekfir değil de fasık denilebilir.tekfir,yapılan günahın günah olduğunu inkar edilmediği sürece yapılamaz.
ehli sünnetin görüşü budur.
burada büyük günah işleyen kimse kafirdir diyen mezhepler de vardır.bu mezhepler bizi bağlamadığı için açmıyalım.
ama bu demek değil ki,nasıl olsa dinden çıkmam diye günah batağına doğru batmak(Allah korusun)...
her günah işlemekle küfre doğru bir adım atmaktır.
paylaşımına ,ve yazılarınızdaki titizlik için teşekkür ederim.

neslihan 23Haziran 2007 22:20

RE: Büyük Günah İşleyenleri Tekfir Etmek Doğru mudur?
 
Bütün Âdemoğulları günahkârdır, günahkârların en hayırlıları ise tövbe edenlerdir.” (İbn Mâce, Zühd, 30) buyurmaktadır.
Başka bir hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz: “Eğer siz günah işlemeseydiniz, Allah sizi helak eder ve yerinize, günah işleyip, peşinden tövbe eden kullar yaratırdı.” (Müslim, Tevbe, 9, 10, 11) buyurmuştur.

Yüce Allah kullarını tövbeye çağırmakta ve şöyle buyurmaktadır: “Ey müminler! Hepiniz toptan Allah’a tövbe ediniz ki, felaha edesiniz.” (Nur, 24/31) Başka bir ayette ise Yüce Allah, Peygamberine şöyle buyurur: “De ki: “Ey çok günah işleyerek kendi öz canlarına kötülük etmede ileri giden kullarım! Al lah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz. Allah dilerse bütün günahları mağfiret eder. Çünkü O, çok affedicidir, merhamet ve ihsanı fazladır.” (Zümer, 39/53)

Bu ayette Yüce Allah, Peygamberine, günahkâr kullara, Allah’ın rah metinden umut kesmemelerini söylemesini emrediyor. Çünkü çok bağışlayan, çok acıyan Allah, dilerse bütün günahları bağışlar. Bundan dolayı kullar, Allah’ın azabı gelmezden önce Allah’a yönelmeli, O’na teslim olmalı, şirki ve bütün günahları bırakmalıdırlar.


Allah kalplerimizi günahlarla kararanlardan eylemesin.Allah faydalı ilimlerle uğraşanlardan eylesin bizleri...

iblissavar 14 Kasım 2007 04:06

Cvp: Büyük Günah İşleyenleri Tekfir Etmek Doğru mudur?
 
insan için günah bırakın tekfir ilan etmeyi ilerlemesinde büyük pay sahibi bile olabilir.

günah olacaktır.insanız, heran her günaha musaitiz. rabbimiz bizi bundan korusun.

ama tövbe kapısı heran acıktır. rabbimizin rahmetinin sınırı yoktur. günah işlememeliyiz. ama işledikten sonra düşünmek anlamsız. ders alıp önümüze bakmalıyız

bilgisizlik herşeye yol acabilir.

kuranda en büyük günah olarak ve affedilmeyecek olarak şirk gösterilir. ama dünya hayatında kendini düzeltenler için korku yoktur.

günah pişmanlık ve tecrübe olup ders veriyosa faydalı bir yönünü bile bulabilirsiniz.

kimseyi tekfir etmeyiniz. rabbimin elindedir bu yetki. kişi ancak ederse kendisini eder tekfir. bunu unutmayın.!

sevgi ile kalın

KuM TaNeSi 08 Nisan 2009 10:46

Büyük günahlar nelerdir ve "Yedi Büyük Günah" hangileridir?
 
Büyük günahlar nelerdir ve "Yedi Büyük Günah" hangileridir?

Alimler büyük günahların kesin bir sayısının olup olmadığında farklı görüşler serdetmişlerdir Çoğunluk, hadislerde verilen rakamların hasr/sınırlama ifade etmediğini söylemişlerdir Hadislere baktığımızda değişik zaman ve zeminlerde Hz Peygamber’in (sallallahu aleyhi ve sellem) 3, 5, 7 gibi rakamlarla büyük günahları sınırlandırdığını görürüz İmam Zehebi, büyük günahın tarifinden hareketle hakkında ayet ve hadislerde azap ve sakındırma vâki olan günahların tamamını tespit etmiş ve bunları rakam olarak 76’ya ulaştırmıştır
alıntı

KuM TaNeSi 09 Nisan 2009 10:29

Büyük günah ve nikâh (Büyük günah işleyen birisi dînden çıkmış olur mu, evli ise nik)
 
Büyük günah ve nikâh

“Büyük günah işleyen birisi dînden çıkmış olur mu, evli ise nikâhı düşer mi? Nikâh tazeletmesi gerekir mi?”



Adına kebâir de denilen; adam öldürmek, kumar oynamak, içki içmek, anneye ve babaya âsi olmak, zinâ yapmak, iftirâ atmak, gıybet etmek, yalan söylemek, yalan yere yemin etmek, yalancı şahitliği yapmak, hırsızlık yapmak vs gibi büyük günahlar hiç şüphesiz hem toplum hayatı açısından, hem de kişinin îman ve ibâdet hayatı açısından çok vahim sonuçlar doğuran ve aynı zamanda seyyiât olarak da bilinen, kötülüğü herkesçe teslim edilmiş davranış şekilleridir
Kimisi bazen bir aile fâciâsına, kimisi bazen bir toplumun top yekûn mânevî buhran ve mahviyetine kadar götüren, ama her birisi muhakkak fertlerin ahlâkî dejenerasyonuna sebep olan büyük günahların en ortak ve en dehşetli özelliği; her birisinde küfre gidecek bir yolun bulunması, tevbe ve istiğfar edilmediği takdirde bir mânevî yılan gibi kalbi ısırması ve kalbi siyahlandırmaya başlaması, hattâ siyahlandıra siyahlandıra tâ îmân nûrunu çıkarıncaya kadar kalbi katılaştırmasıdır Kalp günah işleye işleye letâfetini kaybettiği ve katılaştığı takdirde, günah yazan meleklerin varlığı kendisini rahatsız eder, Cehennem’in inkârına doğru içinde şeytânî bir vesvese ve meyil oluşmaya başlar Cehennemin olmadığına dâir içinde küçük bir şüphe belirse veya bir demagoji dinlese, büyük bir bürhan ve delil gibi sarılmak ister ve Allah muhafaza küfre kadar kendisini sürükleyebilir1
Fakat; büyük günah işlemiş olan birisi Allah’ın haram dediklerini haram olarak bildiği, öylece îman ettiği ve inkâra yeltenmediği takdirde mü’mindir; dînden çıkmaz; dinden çıkmadığı için nikâhı düşmez Nikâhı düşmediği için nikâh tazeletmesine gerek yoktur Çünkü nikâhı sahihtir
Bu mes’ele geçmişte Mu’tezile mezhebi ile Ehl-i Sünnet mezhepleri arasında çok münakaşa konusu olmuş; Mu’tezile mezhebi, büyük günah işleyen birisinin îman dâiresinden çıkacağına hükmetmiş; ancak bu hüküm Ehl-i Sünnet mezheplerince eleştirilmiş, itibar edilmemiş, yanlış ve isâbetsiz görülmüştür Meselâ, İmam-ı Azam, Fıkhü’l-Ebsat adlı eserinde günah işleyenlerin kâfir olduğu idiâsını reddetmiştir Bedîüzzaman Hazretleri de, “Bir günah-ı kebîre ile îmandan çıkmadığı gibi; şems garbtan tulû etmediğinden tevbe kapısı açıktır”2 diyerek, Mu’tezile’nin hükmünün isâbetsiz olduğunu kaydetmiş ve günah-ı kebîre işleyenin nasıl mü’min kalacağını insanın fıtratına inerek îzah etmiştir
Bedîüzzaman (ra) bu bağlamda, insanda hissiyât gâlip olsa aklın muhakemesini dinlemeyeceğini, heves ve vehmin hükmedeceğini; his, heves ve vehmin ise hâzır bir lezzeti Cennet’teki gâyet büyük bir mükâfâta tercih edeceğini; hazır bir sıkıntıdan, ilerideki Cehennem azabından ziyade çekineceğini; çünkü tevehhümün, his ve hevesin ileriyi görmediğini, nefis de yardım ettiği takdirde îmânın mahalli olan kalp ve aklın susacağını ve mağlup olacağını; şu halde büyük günahları işlemenin “îmansızlıktan” gelmediğini; his ve hevesin galebesiyle, aklın ve kalbin mağlûbiyetinden ileri geldiğini beyan ve ispat etmiştir3
Eskiden beri büyük günah işleyenlerin, ne olur ne olmaz diyerek nikâh tazeletme yoluna gitmeleri, Mu’tezilenin bu yanlış hükmünden, bir şuur altı tezahürü olarak kaldığı söylenebilir Ancak yanlış bir tezahür ve isâbetsiz bir hassasiyet olduğunu hemen belirtmeliyiz Çünkü nikâh irtidat ile, dinden çıkmak ile, küfre girmek ile, inkâr etmek ile düşer, âmennâ; ama inkâr etmedikçe günah işlemiş bir Müslüman dinden çıkmış olmaz ki nikâhı düşmüş olsun! Nikâhı düşmeyen birisinin ise nikâh tazeletmesine hiç gerek yok Yani onun mes’elesi eşiyle kendisi arasında değil; Rabb’i ile kendisi arasındadır Zâten bu kişinin içinde bulunduğu vicdan azabı ve kalbî muhasebesi de, inkâr etmediğinin, mü’min olduğunun ve kendisini îman ve İslâmiyet ölçüleri içerisinde sorguladığının delilleri değil midir?
Bu durumda günahkâr bir Müslüman’ın nikâh tazeletmek yerine; tevbe ve istiğfara ehemmiyet vermesi, yaptıklarından gerçek mânâda pişman olması, kalben gerçekten nedâmet duyması, bir daha aslâ yapmayacağına dâir Cenab-ı Hakk’a söz vermesi, günahı kul hakkını içeriyor ise helâlleşmesi ve bundan böyle kötülüklerden uzak durması; kendisinin Cenab-ı Hak tarafından bağışlanması için önemli adımlardır
Yoksa sadece yüzeysel olarak nikâh tazeletme yoluna gitmesi, kendisini bu günahtan arındırmayacağı gibi; bütün nazarlarını nikâhın selâmetine tahsis ettiği ve Allah’ın af ve mağfiretini unuttuğu için, daha vahim ve daha dehşetli bir hatâ içine düşmüş olacağını da, aslâ akıldan uzak tutmamalıdır Selâmlar
Dipnot:
1- Lem’alar, s 15;
2- Hutbe-i Şâmiye, s 89;
3- Lem’alar, s 80

_bülbül_ 11 Nisan 2009 08:14

Büyük günah işleyen kâfir olur mu? Savaşırken ölen sarhoş şehid olur mu?
 
Büyük günah işleyen kâfir olur mu? Savaşırken ölen sarhoş şehid olur mu?
CEVAP
Ehl-i sünnete göre, amel, imandan bir parça değildir Bir mümin, çok günah işlese de kâfir olmaz, kâfir olmadığı için şefaate kavuşabilir Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Büyük günah işleyenlere şefaat edeceğim) [Nesai, Tirmizi]
(Şirk üzere ölmeyen her mümine şefaat edeceğim) [Buhari, Müslim]

Peygamber efendimiz, günahkâr müminlere şefaat edeceğini bildirince Ebüdderda hazretleri, (Hırsızlar ve zina eden müminler de şefaate kavuşacaklar mı?) diye sual etti (Evet onlara da şefaat edeceğim) buyurdu (Hatib)

Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allah şirki [küfrü, bozuk imanı] asla affetmez Diğer bütün günahları ise, istediği kimselerden affeder) [Nisa 48]

(Ey günahı çok olan kullarım, Allah' ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin! Allah bütün günahları affeder O, sonsuz mağfiret ve nihayetsiz merhamet sahibidir) [Zümer 53]

İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
Günah işleyene kâfir denmez Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Cebrail aleyhisselam bana dedi ki: "Ümmetine müjde ver ki, mümin olarak ölen herkes Cennete girer" Zina ve hırsızlık eden de Cennete girer mi dedim, "Evet" dedi Aynı suali üç defa sordum Üçüncüsünde ise "Evet zina ve hırsızlık eden mümin de [günahının cezasını çektikten sonra] Cennete girer" dedi) [Buhari, Müslim, Bezzar]

Burada Ehl-i sünnet itikadı bildirilmiştir Günah hafife alınmaz Günahlar zehir gibidir Her günah Cehenneme götürür Ama zerre kadar imanı olan, sonunda Cehennemden çıkar Fakat içki içen, zina eden kimse, kolay kolay imanını muhafaza edemez Büyük günaha devam edenin kâfir olması kolaylaşır

Günahkâr veya günah işlerken şehidliği icap ettiren bir sebeple ölen veya öldürülen mümin şehiddir
İbni Abidin hazretleri buyuruyor ki:
İşlediği günah sebebiyle ölen, şehid olmaz Günah işlerken, şehidliği gerektiren bir sebeple ölürse, Ahiret şehidi olur ve günahının cezasını da yüklenir Mesela, günah işlerken üzerlerine ev yıkılıp ölenler, şehid olurlar Fakat şarap içip çatlayan şehid olmaz Şarap içerken, zulmen öldürülen kimse şehid olur Çünkü, şaraptan ölmemiş, başka sebeple ölmüştür Fakat, şarap günahını da yüklenir Bir kimse, yol keserken boğulursa şehiddir İşlediği günahın cezasını da çeker Gasp edilmiş bir at üzerinde savaşırken ölürse, yahut günah işleyenlerin üzerlerine ev yıkılırsa şehid olurlar İşledikleri günahın cezasını da yüklenirler Hz Remlinin bildirdiğine göre, zinadan çocuk doğururken ölen kadın da şehid olur Fakat kadın, çocuğunu düşürmeye çalışırken ölürse şehid olmaz (Redd-ül muhtar, c2, s253) [İbni Abidin' in Türkçe tercümesine, şarap kısmını almamışlar Aslında vardır]

Hanefi mezhebinin büyük âlimlerinden Hayreddin-i Remli hazretlerinin fetvası şöyle:

Sual: Şarap içen kimse, sarhoş halde iken zulmen öldürülürse şehid olur mu?
Cevap: Evet şehid olur Şarap içmek masiyet [günah] ise de, şehid olmaya mani değildir Çünkü şehidlik için, sarhoş olmamak ve masiyet içinde olmamak gibi bir şart yoktur (Fetava-i Hayriyye c1, s16)

Belgin 14 Nisan 2009 08:36

Büyük günah işleyen kimsenin iman durumu nedir?
 
İslâmî esaslara eksiksiz olarak inandığı halde, çeşitli sebeplerle, şirk, küfür ve münafıklık dışındaki büyük günahlardan birini işleyen kimse, işlediği günahı helal saymıyorsa mümindir Fakat büyük günah işlediği için ceza görecektir Ancak bu kimse için tövbe kapısı açıktır Yüce Allâh böyle bir kimseyi ahirette dilerse affeder, dilerse günahı ölçüsünde cezalandırır Cezasını çektikten sonra cennete girer

BEDİİ HAMİT 12 Aralık 2010 15:37

şefaatim ümmetimden büyük günah işleyenleredir
 
ve “Benim şefaatim ümmetimden büyük günah işleyenleredir.” (Buhârî, Rikak, 51)

Peygamber efendimizin bu hadisini kurana uygun nasıl anlamalıyız ? Nasıl anlayabiliriz ?

BAKARA 81: Hayır! Kim bir kötülük eder de kötülüğü kendisini çepeçevre kuşatırsa işte o kimseler cehennemliktirler. Onlar orada devamlı kalırlar.

Allah zaten Büyük günahlar işlemedikçe kullarını af edeceği müjdesini veriyor.

Bakara 81 ayeti açık ve net ki, suç batağına batanlar günahlarında sürekli ısrar eden ve ALLAHa devamlı isyan halinde olanlara çok büyük günahlar işleyenlere, günahlarından pişman olmayıp, tevbe etmeyenlere, ebedi sonsuz cehennem azabı hak görülmüşken, nisa, necm ve şura ayetlerinde ise bu büyük günahlardan kaçınanlara ve bu büyük günahları işlemeyip, sakınanlara Yani Günah batağına batmayanlara, günahları kendisini çepeçevre kuşatmayanlara, diğer günah ve kusurların bağışlanabileceği müjdesi verilmiştir Bu müjde af müjdesi ve cennet müjdesidir.

ŞURA 37: Onlar, Günahın büyüklerinden ve tüm iğrençliklerinden uzak dururlar. Öfkelendikleri zamansa, affedenler onlar olur.

NECM 32: Küçük günahlardan başka,suçların büyüklerinden ve çirkin şeylerden sakınanlara gelince: Şüphe yok ki Rabbinin yarlıgaması pek geniştir..........

NİSA 31: Size yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin kusurlarınızı örteriz ve sizi 'onurlu-üstün' bir makama sokarız.

BAKARA 81: Hayır! Kim bir kötülük eder de kötülüğü kendisini çepeçevre kuşatırsa işte o kimseler cehennemliktirler. Onlar orada devamlı kalırlar.

Ayeti günahkar bir kulu tasvir ediyor, Nasıl bir günahkar kul ?

Şöyle O kul ki günah çukuruna batmış, bu çukur kendisini çepeçevre sarmış, pek büyük günahlar işlemiş, İşlediği günahlardan pişmanlık duymamış, günahlarında israr etmiş, tevbeye yönelmemiş, kula ne şefaatçi çıkar ne de şefaat edilir. Hiç çıkmamak üzere cehennem ehlidir O.

ÇÜNKÜ,Bunların kalpleri mühürlenmiştir.

CASİYE 23- Ey Muhammed! Heva ve hevesini ilah edinen ALLAH'ın bir bilgiye dayalı olarak şaşırttığı, kulağını ve kalbini mühürlediği, gözünü perdelediği kimseyi gördün mü? Onu ALLAH'tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hala anlamıyor musunuz.

Peki Günah batağına batıpta Büyük günah işleyenlerin günahı af olunmaz mı ?

devamı var


BEDİİ HAMİT 12 Aralık 2010 16:03

ve “Benim şefaatim ümmetimden büyük günah işleyenleredir.” (Buhârî, Rikak, 51)

Hadisi şerifi eksik verilmiştir. Çünkü, şefaat edecek olan peygamberin kendisi değil bizzat Allahtır..

De ki: Allah’ın dilemesi dışında ben kendime bile bir fayda ve zarar verecek durumda değilim.” (A’raf 7/188)

Peygamber ancak Allahın izni ile ümmetine şefaat duasında bulunabilir. O halde yukarıdaki hadisi şerifi verdiği doğru anlamı ile şöyle düzeltebiliriz.

ve “Benim şefaat duam ümmetimden büyük günah işleyenleredir.” (Buhârî, Rikak, 51)

ZÜMER 43- Yoksa Allah’tan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki: “Hiçbir şeye güçleri yetmese ve düşünemiyor olsalar da mı?”

ZÜMER 44- De ki: “Şefaat tümüyle Allah’a aittir. Göklerin ve yerin hükümranlığı O’nundur. Sonra yalnız O’na döndürüleceksiniz.”

Şefaati doğru anlamalı

Allah katında kendisine şefaat izni verilenlerin durumu ve yetkileri, ödül törenlerinde ödülleri vermek üzere kürsüye çağrılan şeref konuklarınınkine benzemektedir. Ödülün kime verileceğini bilen ve belirleyen onlar değildir. Ancak bu merasimi tertipleyenlere göre onlar, şerefli, saygıya layık, büyük kimseler olduklarından kendilerine böyle bir imtiyaz verilmiştir. Allah katında şefaatlerine izin verilecek olanlar da Allah’a yakın ve sevgili kullar olacaktır.

Şefaat herkesten önce Cenab-ı Hakk’ın kendi elindedir ve O’nun izni ve emri ile gerçekleşebilir. Şefaat etmesine izin verilenler kendi dilediklerine değil, yine Allah’ın dilediklerine şefaat imkânını bulabilir. Kulun günahını ancak Allah affedebilir. Ama bu affı, dilediği seçkin kullarının hatırı için yapmakla onların şerefini bütün mahşer ehline ilân eder. Bu mânâya en büyük mazhar Efendimiz’dir. Allah’ın O en sevgili kulu, mahşer meydanında Makam-ı Mahmud denilen ulvî bir makam sahibidir.

Peygamber efendimiz ancak Allah’ın razı olduğu kimselere şefaat duası edebilecektir. Nitekim “Allah’ın huzurunda, O’nun izin verdiğinden başkasının şefaat duaları fayda vermez.” (Sebe, 34/23) “Göklerde nice melek vardır ki, Allah, dilediği ve razı olduğu kimseler için izin vermedikçe onların şefaatı ( şefaat duaları) hiçbir işe yaramaz.” (Necm, 53/26) ayet-i kerimeleri bu hakikati dile getirmektedir.

devam edeceğim

BEDİİ HAMİT 12 Aralık 2010 17:23

Alıntı:

hocam konuya gire bilir miyiz....yoksa bitince mi...
Yok girme. Yani rica edeceğim. Bitireyim de öyle girin sizden ricam olsun. Sanırım yarın biter.

Böylelikle yazdıklarımı daha iyi analiz etmiş olursunuz

BEDİİ HAMİT 13 Aralık 2010 16:35

Peki Günah batağına batıpta Büyük günah işleyenlerin günahı af olunmaz mı ?

Allah affetmez mi büyük günah işleyenleri ?

Büyük bir günah işleyenin, artık Allah beni affetmez diye düşünmesi doğru mu? CEVAP Çok yanlıştır. İnsan ne kadar büyük günah işlerse işlesin, ALLAH İSTERSE ONU BAĞIŞLAR.

Yeter ki, günahlardan dolayı kalbleri bütün bütün mühürlenmiş ve öteye imansız gitmiş olmasınlar!..


HZ Ömeri örnek verelim. O vaktiyle çok büyük bir günaha teşebbüs etmişti. Peygamberi öldürmeye niyetlendi. ve o aynı zamanda kafir idi. Yani islamı kabullenmeyenlerdendi. Sonra ne oldu ? Günahlarına tevbe etti ve peygamberin en yakınlarından biri oldu.

Ey günahta haddi aşanlar, Allahın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah,
bütün günahları affeder. O, gafururrahimdir, affı, merhameti çoktur.) [Zümer
53]

(Kim, kötülük eder, nefsine zulümde bulunur da, sonra mağfiret dilerse,
Allahı çok affedici, çok merhametli bulur.) [Nisa 110]

(Ey müminler, Allaha tövbe edin ki kurtuluşa eresiniz.) [Tahrim-8]


(Biri günah işler veya kendine zulmeder, sonra pişman olup, Allahü teâlâya
istiğfar ederse, Allahü teâlâyı çok merhametli ve af ve mağfiret edici
bulur.)[Nisa 110]

(Allaha tövbe-i nasuh yapınız!) [Tahrim 8]

Nasuh kelimesine 23 mana verilmiştir. Bunlardan en meşhuru günahlara pişman
olup, dili ile istiğfar etmek ve bir daha işlememeye karar vermektir.
Peygamber
efendimiz, tövbeden bahsedince, nasuh tövbesinin ne olduğunu soran Hz. Muaz
bin Cebele buyurdu ki:

(Tövbe-i nasuh, günahkârın işlediği günahtan pişman olması, Allahtan
mağfiret dilemesi, bir daha öyle bir günah işlememesi demektir.) [Beyheki]

(Allah bağışlayandır, Affedecidir. Peki Allah Tüm günahları ve işlenen tüm büyük günahları affeder mi, bu kullara şefaat eder mi ? Edilen şefaat dualarını affa vesile kılar mı ?

Evet Af eder ama bir şartla. Günahlarından samimi olarak tevbe edecek, Allahtan af dileyecek ve kendini düzeltecek. Ölüm ona çatmadan önce son nefesini vermeden önce bunları yapacak. Yani son nefesini verirken tevbe etmesinin bir anlamı olmaz. Firavun gibi tevbe etmeyecek.

(Firavun boğulacağı an, "İsrailoğullarının inandığından başka ilâh
olmadığına inandım, artık ben de Müslüman oldum" dedi. Ona, "Şimdi mi
inandın, daha önce baş kaldırmış ve bozgunculuk etmiştin" dendi.) [Yunus 90, 91]

(Artık o çetin azabımızı [azap meleklerini] gördükleri zaman, Allaha inandık
derler. Fakat o zaman inanmaları bir fayda vermez.) [Mümin 84]

NİSA 18:Yoksa (makbul) tövbe, kötülükleri (günahları) yapıp yapıp da kendisine ölüm gelip çatınca, “İşte ben şimdi tövbe ettim” diyen kimseler ile kâfir olarak ölenlerinki değildir. Bunlar için ahirette elem dolu bir azap hazırlamışızdır.

AYETE DİKKATLE BAKALIM

Yoksa kötülükleri yapıp yapıp da içlerinden birine ölüm gelip çatınca "Ben şimdi tevbe ettim" diyenler ile kâfir olarak ölenler için (kabul edilecek) tevbe yoktur. Onlar için acı bir azap hazırlamışızdır.

AYET İKİ KISMA AYIRMIŞ BUNLARI KAFİR OLANLAR VE OLMAYANLAR DİYE

"Ben şimdi tevbe ettim" diyenler ile kâfir olarak ölenler için (kabul edilecek) tevbe yoktur.



Evet, devamlı olarak büyük günah işlememekle beraber, bir gaflet anında büyük günahlardan birine ya da birkaçına düşmüş ama hemen doğrulup Allah’a yönelip teveccüh etmiş ve tevbe edip,pişmanlığını hep içinde duymuş kimseler de ötede şefaate nâil olacaklardır.

İŞTE PEYGAMBERİMİZN HADİSİNDE DE İFADE EDİLDİĞİ GİBİ PEYGAMBERİMİZİN ALLAHIN İZNİ İLE ŞEFAAT DUASI BU GİBİ KULLAR ÜZERİNDE OLACAKTIR.

Yeter ki, günahlardan dolayı kalbleri bütün bütün mühürlenmiş ve öteye imansız gitmiş olmasınlar!..

BEDİİ HAMİT 13 Aralık 2010 16:50

ŞEFAAT İLE İLGİLİ YAZDIKLARIMI TEKRARLAYACAK OLURSAM.

ŞEFAAT Elbette Allah izin verirse olacaktır. Onun izni olmaksızın kim şefaat edebilir ki ? Bu bir ayettir. Şefaat yetkisine sahip olan kişiler yoktur. Bunlar ancak şefaat duasına yetkili olan kişilerdir.

Rabbimiz Allah izin verdiklerinin Şefaat dualarına icab edecek olandır. Allaha ait olan şefaat yetkisini ALLAH kimseyle paylaşmaz.

Hala anlaşılmadıysa yazdıklarımdan alıntı yapayım

Alıntı

39/44- De ki: “Şefaat tümüyle Allah’a aittir. Göklerin ve yerin hükümranlığı O’nundur. Sonra yalnız O’na döndürüleceksiniz.”

Elbetteki Tek şefaat merci Allahın kendisidir. Şefaat tümüyle Allah’a aittir. Allahtan başka şefaat edici yoktur.

Ancak Şefaat edici Allah ise , İzni ile şefaat ettirende Allahtır.

Sünetullah gereği Allah kendi şefaati için vasıtalar kullanır. Bu vasıtalar ile kullarına şefaat eder. Bu vasıtalardan biri de en çok sevdiği kul olan, Alemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Hz Muhammed ( as ) peygamberimizdir.
Mutlak anlamda şefaatin tamamı Allah’a aittir. Allah Zatına ait olan bu yetkisini hiçbir kişi ya da yarattığı ile paylaşmaz.

Allah ahiret gününde kendisine ait olan şefaat yetkisini ( AF YETKİSİNİ ) kimselerle paylaşmaz. Eğer böyle olursa İLAHLIK YETKİSİNİ PAYLAŞMIŞ OLUR Kİ, haşa bu mümkün değildir. Ne ilahlık yetkisini ,ne şefaat yetkisini kimseye devretmez ve paylaşmaz da .

Allah şefaat yetkisini kimseyle paylaşmaz ve kimseye de devretmez. Ancak

KENDİSİNE YAPILAN ŞEFAAT DUALARINI KABUL ETMEK İLE ŞEFAAT YETKİSİNİ PAYLAŞMAK AYNI ŞEYLER DEĞİLDİR

(Allahü teâlâ, şefaat edene ve şefaat edilene izin vermedikçe, hiç kimse şefaat edemez. Kalblerindeki müthiş korku giderilince, [şefaat bekleyenler, şefaat duası edenlere] “Rabbiniz şefaat hakkında ne buyurdu?” diye soracaklar. Onlar [şefaat duası edenler] ise, “Hak olanı buyurdu [şefaate izin verdi]” diyecekler.) [Sebe 23]

(O gün, kimse şefaat edemez. Ancak Rahman olan Allah’ın izin verdiği ve sözünden hoşlandığı kimse şefaat eder. ( Allah onun şefaat duasını kabul eder.) [Taha 109]

(Rahman olan Allah’ın nezdinde söz ve izin alanlardan başkası şefaat (duası ) edemez.) [Meryem 87]

(Allah’ı bırakıp da, taptığı putlar şefaat edemez. Ancak hak dine inanıp ona şahitlik eden kimseler şefaat eder.( Şefaat duasında bulunur )) [Zuhruf 86]

(Onlar, Onun rızasına kavuşmuş olandan başkasına şefaat (duası ) etmezler.) [Enbiya 28]

(Sadece Allah’ın dilediği ve razı olduğu kimselere şefaat (duası) etmesi için izin verilen, göklerde nice melekler vardır.) [Necm 26]

(Allah’ın izni olmadan kim şefaat edebilir?) [Bakara 255]
(Allah’ın izni olmadan hiç kimse şefaatçi olamaz.) [Yunus 3]
(Bütün şefaatler Allah’ın iznine bağlıdır.) [Zümer 44]

Bu âyet-i kerimelerde görüldüğü gibi, şefaat yetkisine sahip olanlar, ancak Allahü teâlânın izni ile şefaat edeceklerdir.
Yani şefaat duasında bulunacak olanlardır.
Yukarıdaki âyet-i kerimelerde, Allah’ın izni olmadan kimsenin şefaat edemiyeceği açıkça bildirilmektedir. Ancak Allah’ın izin verdiklerinin bundan müstesna oldukları, yani ancak Allah’ın izni ile şefaat edecekleri bildirilmiştir.

Ve çok büyük bir ihtimal ki, peygamberimiz dünyada iken müminlere yapmış olduğu şefaat duasını ahirette de tekrarlayacaktır. Allah pek çok sevdiği nebisinin her iki dünyada ettiği duasını geri çevirmeyecektir. İnşallah.

Ve yine çok büyük bir ihtimalle peygamberimizin hadisinde zikrettiği şefaat duasını Sebe 23 ve araf 46-49 ayetlerinde belirtilen araf ehline olacaktır. Çünkü

RABBİMİN KULLARINDAN MÜMİN OLANLARA yaptıkları günahlardan pişman olup tevbeye yönelenlere ve kendilerini düzeltenlere günahlarının affı için Peygamberimiz ŞEFAAT DUASI HAK OLACAKTIR.

Kulun günahını ancak Allah affedebilir. Ama bu affı, dilediği seçkin kullarının hatırı için yapmakla onların şerefini bütün mahşer ehline ilân eder. Bu mânâya en büyük mazhar Efendimiz’dir. Allah’ın O en sevgili kulu, mahşer meydanında Makam-ı Mahmud denilen ulvî bir makam sahibidir.

Peygamber efendimiz ancak Allah’ın razı olduğu kimselere şefaat duası edebilecektir. Nitekim “Allah’ın huzurunda, O’nun izin verdiğinden başkasının şefaat duaları fayda vermez.” (Sebe, 34/23) “Göklerde nice melek vardır ki, Allah, dilediği ve razı olduğu kimseler için izin vermedikçe onların şefaatı ( şefaat duaları) hiçbir işe yaramaz.” (Necm, 53/26) ayet-i kerimeleri bu hakikati dile getirmektedir.


BEDİİ HAMİT
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Abdulhamit 1 13 Aralık 2010 18:57

Alıntı:

hocam konuya gire bilir miyiz....yoksa bitince mi...
Evet buyrun, yapıcı katılımlarını bekliyorum ve Allah razı olsun diyorum.

Abdulhamit 1 13 Aralık 2010 19:11

Alıntı:

HOCAM KARŞILIKLI SORULAR VE CEVAPLA KATILACAM İNŞAALLAH AMA İLK SORUMUN ETRAFNDA KATILIMIM OLACAK VE EN yazınızın en sonunda allah peygambein duasını geri çevirmiyecek demişsiniz bunun hakkındada ayetleri ve bu konuyuda açacam inşaalalh ayetler ışığında ..rabbim yanılırsak bizi affetsin ve doğruyu bulmamızda bize yardım etsin ve şeytanın şerrinden allaha sığınırım..

ve “Benim şefaatim ümmetimden büyük günah işleyenleredir.” (Buhârî, Rikak, 51)

HOCAM BUNUN PEYGAMBERİN HADİSİ OLDUĞUNA İNANIYOR MUSUNUZ...SİZ..

SORUM BU EVET VEYA HAYIRDAN SONRA DEVAM EDLİM İNŞAALALH ..

NOT. SİZİ SORGULAMAKTAN ALLAHA SIĞINIRIM....AMACIM İYİ ANLAMAK
ve “Benim şefaatim ümmetimden büyük günah işleyenleredir.” (Buhârî, Rikak, 51)

HOCAM BUNUN PEYGAMBERİN HADİSİ OLDUĞUNA İNANIYOR MUSUNUZ...SİZ..

SORUM BU EVET VEYA HAYIRDAN SONRA DEVAM EDLİM İNŞAALALH ..

DEMİŞSİNİZ.

ELBETTE İNANIYORUM Kİ, YAZIMDA BU KONUYU DERİN DERİN İŞLEDİM.

KURANLA BAĞLANTISINI ORTAYA KOYDUM. YANİ HADİS KURANA UYUYOR. ZITLIK GÖSTERMİYOR.

Medine-web 13 Aralık 2010 23:16

bu güzel konuyu delilleriyle dile getirmen hazırlaman ve emek vermen için bizden teşekkür,Allahtan mağfiret ..
sizin makalenizden anladıklarımı özetliyeyım;
1-günahı ne olursa olsun,büyük olsun küçük olsun,işlemeye devam edip ısrar ederse,ve bu halde ölürse cehennemliktir.buna ne şefaat nede aff vardır.
2-büyük günahlardan uzak kalmak kaydıyla,küçük günahların affolunacağı ümidi kuran ve sünnetle sabittir.
3-ister büyük ister küçük günah işlensin,nasuh tevbesi ile tevbe edip ölene dek sözünde durursa afff ümidi vardır.
4-kul hakkı olmamak kaydıyla her türlü günah tevbe ile kapanma müjdesi vardır.ettaibu bizenbi kemen la zenbe leh(teve eden günah işlememiş gibidir).
5-şefaat Allahın izni ile olur.Allah sevdiği kullarına taltif için şefaat izni vermekte.(peygamber,şehit,alim vs)
6-şefaat kayırmak,kurtarmak,ayrımcılık yapmak olarak algılanması yalnıştır.affedilmeyı hakkeden kuluna bir nimettir.şefaatçi şefaat eder,Allah kabul edermi etmezmi Onun bileceği..
7-hiç bir günah Allahın rahmetinden büyük olamaz.pişman olan günahkarın tek sığınağı Rabbi değilde kimdir?
8-şefaat günahkarları günaha teşvik eder ne kadar doğru ise,şefaati inkar,Allahın rahmetinden imitsizlik,artık afedilmem imkansız,nasılsa cehennemliğim psikolojisi de o kadar doğrudur.ikiside yalnıştır.islam günahkarı,zaniyi,bağiyi,zalimi düşündüğü kadar veliyi,alimi de düşünür.çözüm üretir.ne veliye cennet garantisi var ne zalime cehennem garantisi var.ikisinin ortak noktası tevbe etmek ve bağlı kalmak..

sırası gelirse devam ederiz.

yazarımızdan Allah razı olsun.

sahra-i cedit 14 Aralık 2010 00:09

Şefaat, müminlerden büyük günah işlemekten dolayı cehennem azabını hak edenler hakkında, başta Nebiler Serveri Hz. Muhammed Mustafa (sas) olmak üzere, peygamberlerin, şehitlerin ve sâlihlerin Allah’ın izin ve rızası dahilinde Cennet’e girmeleri için dua ederek talepte bulunmalarıdır. Dünya fâni ve geçicidir. Burada çekilen sıkıntılar da bir cihetle işlenen günahlara keffaret sayılır. Ancak insanların perişan ve derbeder olacakları ve kendilerini kurtaracak yeni bir amele de fırsat bulamayacakları bir gün gelecektir -ki, biz ona ahiret diyoruz- işte o gün, Allah Rasulü bütün insanlığı içine alan şefaatiyle ortaya çıkacak ve “en büyük şefaat” ma’nâsına “şefaat-ı uzmâ”sıyla şefaat edecektir. Nitekim, “Her Peygamber’in bir duası vardır. Ben ise, duamı inşaallah kıyamet gününde ümmetime şefâat etmek için saklamak istiyorum.” (Buhârî, Daavât, 1) hadisi bu hakikati ifade etmektedir.
Efendimiz, şefaatinin büyük günah işleyenlere olduğunu ifade etmişler ve “Benim şefaatim ümmetimden büyük günah işleyenleredir.” (Buhârî, Rikak, 51) buyurmuşlardır. O her hususta olduğu gibi bu mevzuda da bir denge insanıdır. Zaten bütün ümmet O’nun bu ifadeleriyle teselli bulmakta ve Allah Rasulü’nün şefaatine nail olmayı ummaktadır.
İnşallah bizlerde o şefaate nail olanlardan oluruz.....

BEDİİ HAMİT 14 Aralık 2010 15:41

Alıntı:

PEKİ HOCAM BUNDA İNSANLAR GÜNAHa TEŞFİK EDİL MİŞ OLUNMAZ MI..hadisin zahiri o yönde...

sizin kurana uyuyor diye yaptığınız sizin yorumunuz yalnız, değil mi,

bi başkası ise bunu farklı yorumlaya bilir mi,,[örneğin günümüz kuranı bilmeden kabul eden gelenekçileri]

Kardeşimiz şu anda aramızda olmadığı için yazdıklarıma cevap veremeyecek olsa da sorusunu cevaplayayım.

Dikkat ki, hadisin zahiri yönünü açıklamadık, Gerçek anlamını, kurana uyan, kuranla bütünleşen yönünü açıkladık.

Farklı yorumlamak isteyen, kuranın muhkem ayetlerini bile kendisine göre yorumlar.

BEDİİ HAMİT 14 Aralık 2010 16:13

Alıntı:

Abdulmelik:
bu güzel konuyu delilleriyle dile getirmen hazırlaman ve emek vermen için bizden teşekkür,Allahtan mağfiret ..
sizin makalenizden anladıklarımı özetliyeyım;
1-günahı ne olursa olsun,büyük olsun küçük olsun,işlemeye devam edip ısrar ederse,ve bu halde ölürse cehennemliktir.buna ne şefaat nede aff vardır.
2-büyük günahlardan uzak kalmak kaydıyla,küçük günahların affolunacağı ümidi kuran ve sünnetle sabittir.
3-ister büyük ister küçük günah işlensin,nasuh tevbesi ile tevbe edip ölene dek sözünde durursa afff ümidi vardır.
4-kul hakkı olmamak kaydıyla her türlü günah tevbe ile kapanma müjdesi vardır.ettaibu bizenbi kemen la zenbe leh(teve eden günah işlememiş gibidir).
5-şefaat Allahın izni ile olur.Allah sevdiği kullarına taltif için şefaat izni vermekte.(peygamber,şehit,alim vs)
6-şefaat kayırmak,kurtarmak,ayrımcılık yapmak olarak algılanması yalnıştır.affedilmeyı hakkeden kuluna bir nimettir.şefaatçi şefaat eder,Allah kabul edermi etmezmi Onun bileceği..
7-hiç bir günah Allahın rahmetinden büyük olamaz.pişman olan günahkarın tek sığınağı Rabbi değilde kimdir?
8-şefaat günahkarları günaha teşvik eder ne kadar doğru ise,şefaati inkar,Allahın rahmetinden imitsizlik,artık afedilmem imkansız,nasılsa cehennemliğim psikolojisi de o kadar doğrudur.ikiside yalnıştır.islam günahkarı,zaniyi,bağiyi,zalimi düşündüğü kadar veliyi,alimi de düşünür.çözüm üretir.ne veliye cennet garantisi var ne zalime cehennem garantisi var.ikisinin ortak noktası tevbe etmek ve bağlı kalmak..

sırası gelirse devam ederiz.

yazarımızdan Allah razı olsun.
evet000evet000evet000

ArO*

Yitiksevda 23 Aralık 2010 00:27

Şefaat’e Dua anlamı verilebilir mi?

Üzerinde durmamız gereken mevzu Kur’an’da şefaat dua anlamına gelir mi Bir Kısım Kur’an müfessiri şefaatin duadan ibaret olduğu ve beşerin bir biri için yapmış olduğu duaların fayda vereceği hususunda fikir birliği içerisindedirler…

(Günah içinde ölen) kimselerin cehennemlik olduğu kendilerine açıklandıktan sonra, yakın akraba olsalar bile, Allah'tan başkasına tanrılık yakıştıran kimselerin bağışlanmasını dilemek artık ne Peygamber'e yaraşır, ne de imana erişenlere.
(Tevbe-113)

Rabbinize alçak gönüllülükle ve yüreğinizin ta derinlerinden seslenin. Doğrusu O, çizgiyi aşanları sevmez:
(A’raf-55)

Allah’ın ilkesel olarak yapmayacağı bir şeyi Allah’tan talep etmek duadaki aşırılıklardan birisidir. Lakin Peygamberlerin şefaat etmesi duadır. Allah’ın maişetiyle alakalıdır. Allah dilerse sebepleri halk eder Duada Allah’ın bu sebepler cümlesindendir.

(Allah'ın) kudret tahtını(n bilgisini içlerinde) taşıyanlar ve ona yakın olanlar, Rablerinin sınırsız ihtişamını hamd ile yüceltirler, O'na iman ederler ve (öteki) müminler için bağışlanma dilerler: "Rabbimiz! Sen her şeyi ilmin ve rahmetinle kuşatırsın; Tevbe edip yoluna uyanları bağışla ve yakıcı ateşin azabından onları koru!"
(Mü’min-7)

Arşı yüklenen ve onun çevresinde olanların Müminlerin bağışlanması için dua ettikleri Meleklerin Müminlere duasından bahsedilmektedir…

Ve (ey Peygamber,) senin izleyicilerine yumuşak davranman, Allah'ın rahmetinin bir eseriydi. Zira eğer onlara karşı kırıcı ve sert olsaydın, doğrusu senden koparlardı. Artık onları bağışla ve affedilmeleri için dua et. Ve toplumu ilgilendiren her konuda onlarla müşavere et; sonra bir hareket tarzına karar verince de Allah'a güven: Zira Allah, O'na güven duyanları sever.
(A’li İmran-119)

Bu ayeti kerimede ise Allah Resulü Muhammed’in (s.a.a) Müminleri affetmesi ve onlar hakkında istiğfar etmesi istenmektedir buda Onların Şefaatidir…

Ayeti kerimelerde dünya hayatı için Müminlerin dua etmesi hususu açıkça ifade edilmekte ve bu duaları Kur’an ile bizlere bildirmektedir…

"Ey Rabbimiz, bizi Sana teslim olanlardan kıl ve bizim soyumuzdan Sana teslim olacak bir topluluk çıkar, bize ibadet yollarını göster ve tevbemizi kabul et: Şüphesiz yalnız Sensin tevbeleri kabul eden, rahmet dağıtan!"
(Bakara-128)

(Musa): "Ey Rabbim!" dedi, "Beni ve kardeşimi bağışla ve bizi rahmetine kabul et: çünkü sen merhametlilerin en merhametlisisin!"
(A’raf-151)

Rabbimiz! Hesabın görüleceği Gün, beni, anamı babamı ve bütün müminleri bağışla!"
(İbrahim-41)

Dünya hayatı için Şefaatin dua olduğu hakikati açıkça belli olduktan sonra üzerinde durmamız gereken önemli mevzu ‘’Ahiret’’ hayatı için söz konusu olup olmadığıdır.İnsanın iradesinin canlı olduğu mekan dünya hayatıdır ve geçerliliğide dünyada olur.Ahiret alemine intikal etmiş insanların yaşayanlar için dua edip etmedikleri hususunda herhangi bir bilgiye sahip değiliz… Lakin şu ayeti kerimede geçen müjde kelimesini nasıl değerlendirmek gerektiği üzerinde durmak lazım…

Allah'ın lütfuyla kendilerine bağışladığı (şehitlikten) övünç duyarlar. Ve arkada kalıp henüz kendilerine katılmamış olan (kardeş)lerine, bir korku ve üzüntü duymayacakları müjdesinde bulunmaktan zevk alırlar:
(A’li İmran-170)

Kur’an’ı siyak-sibak ve nüzulü ile değerlendirdiğimizde A’li İmran 168 ayeti kerimede geçen ‘’kendilerini (savaştan) geri tutanlar, (öldürülen) kardeşleri hakkında, (sonradan,) "Bizi dinleselerdi öldürülmüş olmayacaklardı" dediler. De ki: "Peki, sözünüzde samimi iseniz ölümü başınızdan savın bakalım!" (A’li İmran-168)

Sözüne cevap niteliğindedir varlık alemine yöneliktir… Ayeti kerimede geçen Allah yolunda ölenler gerçek manada Dinleri için ölmek değil dinleriyle dirilenler olarak anlaşılmalıdır çünkü o tanıklık şahadet Allah katında gerçek diriliği elde etmiş olan insanlardır…

Dua anlamında beşer hayatının dışında var olan varlıklardan ‘’Meleklerin’’ yeryüzünde bulunanlara dua ettiğini yine ayetlerden öğrenmekteyiz…

O, size (kendi mesajlarını taşıyan) melekleriyle nimetlerini bahşeder ki sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarsın. Ve O, müminler için rahmet kaynağıdır.
(Ahzab-43)

Neredeyse gökler onların Allah'a ortak koşmaları karşısında tepelerinden çatlayacaklar. Melekler, Rab'lerini hamd ile tesbih ederler, yerdekiler için bağışlanma dilerler. İyi bilinki Allah, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
(Şura-5)

Ayeti kerimede geçen ‘’ men fil ard’’ ifadesindeki ‘’Men’’ zamiri mutlak manada yeryüzündeki tüm insanlığı ifade etse de şu ayeti kerimede bu ifade ‘’Mü’min-7’’ Ayeti kerimede ayırarak Tevbe eden ve doğru yola uyanlara yönelik olduğu ortaya çıkmaktadır. Meleklerin Müminlere bağışlanma diledikleri bunun yanında ‘’Seyyiat’’ tan korunmaları içinde dua ettikleri şu ayet ile bizlere bildirilmekte…

Ve onları kötü fiiller (Seyyiat) (işlemek)ten koru; o (Hesap) Gün(ü) kötü fiiller(in lekesin)den kimi korursan onu rahmetinle onurlandırmış olursun; bu büyük bir kurtuluştur!" (Mü’min-9)

Bu ve benzeri daha bir ayeti kerimede geçen dua kavramı Meleklerin Peygamberlerin ve Müminlerin dualarının dünya hayatı ile alakalı olduğu ve Ahiret aleminde olacağı ile alakası yoktur Şefaat (dua) olarak yaşadığımız hayat için geçerlidir.

Ahiret alemi bazında Şefaat hususu günümüzde anlaşılan bir kavram olmayıp Allah’ın izin vereceği kişilerin dünya hayatında elde ettikleri ecirlerin mükafatı olarak verilecek olan beraatın cennetin müjdesini vermek olarak anlayabiliriz…

Benzetme yanlış anlaşılmasında:
Öğrencilik hayatımızı düşündüğümüzde derslerimize hakkıyla çalışıp takdiri hak ediyor ve belgesini öğretmen ya da müdürden alıyoruz ama hak eden biziz onların yaptığı sadece onurlandırmak…

BEDİİ HAMİT 23 Aralık 2010 00:57

Alıntı:

Allah’ın ilkesel olarak yapmayacağı bir şeyi Allah’tan talep etmek duadaki aşırılıklardan birisidir. Lakin Peygamberlerin şefaat etmesi duadır. Allah’ın maişetiyle alakalıdır. Allah dilerse sebepleri halk eder Duada Allah’ın bu sebepler cümlesindendir.

Yazdıklarınızın özeti bu alıntı olsa gerek

Yazımda belirtmediğim Eksik kalan ayetleri almışsınız. Ve böylece şefaat ile ilgili tüm ayetler tamamlandı sanırım.

Mükemmel bir paylaşım olmuş. Ellerinize ve kaleminize sağlık. Allah razı olsun

Yitiksevda 23 Aralık 2010 01:08

Sayın abdulhamid abim ve değerli okuyucular özellikle bir konuda yazma gereği duydum lütfen tüm delillerimi sunduktan sonra bana eleştirilerinizi yapınız konuyu anlamadan kimse bana eleştiri ile dil uzatmasın çünkü yazacağım hususlarda bana itirazların geleceğini çok iyi biliyorum ama yinede yazacam:

Şefaat ile ilgili hadisleri Hadis usulü ile ele aldığımda bir çok tutarsızlık ile karşılaştım abi sizin naklettiğiniz ''Benim şefaatim (duam) ümmetimden büyük günah işleyenleredir'' rivayeti de ahad hadis olarak kabul görmektedir ve Kur'anın bir çok ayetine ters düşmektedir ...

Allah resulü Muhammed'i (s.a.a) beşer sıfatından çıkarıp aşırı derece yüceltmek maksatlı olan bu ve benzeri rivayetler kabul edilmiş ve yaygınlaştırılmıştır...

Allah'ın iznine bağlı olarak okuduğumuz bir çok ayeti kerimede verilmek istenen mesaj çok farklıdır..

Ayetlerde ahiret aleminde şefaatin mutlaka gerçekleşeceğinde değil o asırda var olan yanlış şefaat anlayışına binaen yalnızca Allah'ın iznine onun güç ve kudretinin mutlaklığını vurgulamak içindir Çünkü müşriklerde var olan şefaat anlayışı putların meleklerin cinlerin peygamberlerin vb kişilerin onlara yardım edip işlemiş oldukları günahları sileceklerine dair inaçlar var idi buna cevap olarak Allah kesin bir dil ile sadece o güç ve kudretin kendisinde olduğunu izah etmiştir....

Öncelikle Zilzal suresi 7-8 ayeti kerimelerinde geçen hakikat ile değerlendirmeye başlayacam....
Ve kim zerre kadar iyilik yapmışsa, onu(n karşılığını) görecek, kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onu(n karşılığını) görecektir.(Zilzal-7-8)

Bu hususta rivayet edilen Hadisleri inşaAllah kuran bütünlüğünde kronolojik olarak ele almaya çalışacağım ...

....DEVAMI GELECEK...


BEDİİ HAMİT 23 Aralık 2010 01:12

Alıntı:

''Benim şefaatim (duam) ümmetimden büyük günah işleyenleredir'' rivayeti de ahad hadis olarak kabul görmektedir ve Kur'anın bir çok ayetine ters düşmektedir ...


Yazının devamı görmeden birşey demeyeceğim.

Hadis gerçekten KURANA ZITLIK MI GÖSTERİYOR ACABA !

Yitiksevda 23 Aralık 2010 01:20

Sayın abim ''Şefaat'' hususunun dünyevi manada geçerliliği gerçekten güzel izah etmişsiniz benim değineceğim husus özellikle Ahiret hayatında şefaatin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği hususudur Elbette tüm müslümanların dileği en gerekli olacağı yerde ihtiyaç varken sunulmasıdır...

Örneğin : İmam Hüseyinin kıyamı esnasında en gerekli olan şey ''Su'' idi ama elde edemediler suya ihtiyaç varken verilmedikten sonra suyun var olmasının ne anlamı olur gibi düşünelim Ahirette en çok ihtiyaç hissedilecek durumda şefaat varmı yokmu üzerinde durmak istiyorum ...

Ayeti kerimede geçen ''Makamı Mahmud '' nedir bu ve benzeri bir çok yönden konuyu daha detaylı olarak vermeye çalışacam....

BEDİİ HAMİT 23 Aralık 2010 01:33

Yazımda önemle vurguladığım ve asıl anlatmak istediğim husus şu idi.

Ayetlere uygun olarak izah ettiğim Allahın peygamberimizin şefaat duasını kabul edeceğidir.

Size yardımcı olacak açıklamayı şu şekilde verebilirim.

Sanılmasın ki, Ahiret gününde Peygamber efendimiz, kendiliğinden ortaya çıkacak ta Ümmetinden Büyük günah işleyenlere şefaat edecek. Allahtan bağışlanması için onlara dua edecek.

Bu tarz nebiye uygun tarz değildir. Haya eder nebi Allahın huzurunda iken bu tarzı ile. Hiç bir nebiye yakışmayan bir davranış olur bu.

ANCAK BİR AYET VAR Kİ, ONUN TEFSİRİNİN YAPILMASI ZARURİ

ALEMLERE RAHMET OLARAK GÖNDERİLEN PEYGAMBERİN VASFI NEDİR.

SİZ YAZDIKÇA BEN DE DEVAM EDECEĞİM

SAYGILAR

Yitiksevda 23 Aralık 2010 01:43

ANCAK BİR AYET VAR Kİ, ONUN TEFSİRİNİN YAPILMASI ZARURİ

ALEMLERE RAHMET OLARAK GÖNDERİLEN PEYGAMBERİN VASFI NEDİR.


Kesinlikle size katılıyorum amacımız hakikatlere istişare ile ulaşmak ...Asla amacım abimin sunduğu hakikatleri çürütmek değildir bir birliktelik içerisinde günümüzde çocuktan tutunda şeyhlere abilere efendilere verilen yanlış şefaat hususunu Kur'an bütünlüğünde ortaya koymak....

BEDİİ HAMİT 23 Aralık 2010 01:56

Alıntı:

Bedii Hamit
yazımda önemle vurguladığım ve asıl anlatmak istediğim husus şu idi.

Ayetlere uygun olarak izah ettiğim Allahın peygamberimizin şefaat duasını kabul edeceğidir.

Size yardımcı olacak açıklamayı şu şekilde verebilirim.

Sanılmasın ki, ahiret gününde peygamber efendimiz, kendiliğinden ortaya çıkacak ta ümmetinden büyük günah işleyenlere şefaat edecek. Allahtan onların bağışlanması için dua edecek.

Bu tarz nebiye uygun tarz değildir. Haya eder nebi allahın huzurunda iken bu tarzı ile. Hiç bir nebiye yakışmayan bir davranış olur bu.

ANCAK BİR AYET VAR Kİ, ONUN TEFSİRİNİN YAPILMASI ZARURİ

ALEMLERE RAHMET OLARAK GÖNDERİLEN PEYGAMBERİN VASFI NEDİR ?


Alıntı:

Yitiksevda
kesinlikle size katılıyorum amacımız hakikatlere istişare ile ulaşmak ...asla amacım abimin sunduğu hakikatleri çürütmek değildir bir birliktelik içerisinde günümüzde çocuktan tutunda şeyhlere abilere efendilere verilen yanlış şefaat hususunu kur'an bütünlüğünde ortaya koymak....
Evet yanlış şefaat konusunda sizinle hemfikirim. Bu konuda kurana uygun olmayan peygamber adına üretilen hadisler de var.

BEDİİ HAMİT 24 Aralık 2010 00:54

Yitiksevdadan Alıntı:
''Benim şefaatim (duam) ümmetimden büyük günah işleyenleredir'' rivayeti de ahad hadis olarak kabul görmektedir ve Kur'anın bir çok ayetine ters düşmektedir ...


Alıntı:

BEDİİ HAMİT
Yazının devamı görmeden birşey demeyeceğim.

Hadis gerçekten KURANA ZITLIK MI GÖSTERİYOR ACABA !

Devamını bekliyoruz. Buyrun

Yitiksevda 24 Aralık 2010 01:33

İtikadi hususlarda zanna dayalı haberler kuşku taşıdığı için delil olarak kabul edilmez. Bu rivayet velev ki sahih kabul edilse bile’’ Şefaat’’in tevbe etme şartına bağlı olması gerekir.

Allah, onların önlerindekini ve arkalarında bıraktıklarını (yapacaklarını ve yaptıklarını) bilir. Onlar sadece Allah'ın hoşnut olduğu kimselere şefaat ederler ve Allah'ın korkusundan titrerler.
(Enbiya-21)

Ayeti kerimede ‘’Allah’ın hoşnut olacağı kimselere şefaat ederler’’ hitabı ve rivayeti karşılaştırdığımızda karşımıza günahkar olup tevbe etmeyen kimselere şefaat edilemeyeceği çıkar bu hakikate binaen nasıl olurda Allah resulü benim şefaatim ümmetimden kebair sahiplerinedir diyebilir?

Şefaat Müminler için geçerli olup fasıklar için değildir. Başka bir ayette geçen:

Allah'ın rızasına uyan kimse, Allah'ın gazabına uğrayan kimse gibi olur mu? Onun varacağı yer Cehennem'dir. Orası ne kötü bir varış yeridir!
(A’li İmran-162)

Allah’ın gazabını hak edene Peygamberin şefaati caiz olurmu?

Şefaat edecek olan kimsenin şefaatte bulunacağı kimseyi sevmesi ve ondan hoşnut olmaz gerekir. Eğer rivayette geçen Kebair sahiplerine Resulullah şefaat edecek ise bu kimselerden hoşnut olması gerekir ki buda sahih olmadığına delildir.

Allah resulünün kebair sahiplerine şefaat edecek ise o zaman şöyle durumlar ortaya çıkar.
Şefaat kabul edilir yada edilmez ise Allah resulünün Allah katındaki değeri azalır.Lakin kabul edildiği var sayılsa bile bu yine Allah’ın el adl ismine ters düşer şöyleki hak etmediği sevabı vermiş olur hak etmediği bir şeyden ötürü cennete koymasıda adalet ilkesine ters düşer.

Allah’ın kabih (çirkin) bir fiil işlemesi asla düşünülemez. Çünkü ‘’ Zalimlerin ne dostu ve nede sözü dinlenir şefaatçisi vardır’’ ayeti Allah’ın bu zalimlere şefaatçi kabul etmesi düşünülemez.

Hakkında azab hükmü kesinleşmiş, ateşte olan kimseyi sen mi kurtaracaksın?
(Zümer-19)


Şefaat zalimler ve büyük günah işleyenler için geçerli olmayıp ancak tevbe edenler için geçerlidir.

Kısaca Şefaat cennete cennet ehli müminlerin derece ve sevaplarının arttırılması olarak düşünülebilir Çünkü cehenneme giren kişinin ordan çıkması düşünülemez Kur’ana aykırıdır.

BEDİİ HAMİT 24 Aralık 2010 01:37

BU HADİSİ ŞERİFin verdiği anlamı nereye çeksen o tarafa gider.

Şöyle bir hatalı anlayış söz konusudur ki, Kuran ayetleriyle asla bağdaşmaz.

Ümmetimden büyük günahlara işleyenlere şefaatim olacaktır.

1- Şefaat yetkisi bir tek Allahındır. Alemlere rahmet olarak gönderilen Nebi ancak muminlerin bağışlanması için şefaat duasında bulunabilir.

2- Nebinin şefaat duası ümmetinden tüm büyük günahlar işleyenlere değildir. Müslüman kanı akıtıp, Müslümanı katleden, Mumin hanımların ırzına geçip öldüren, mumin hanımlara zina iftirası atanlara, Faiz yiyenlere, vs gibi pek büyük günahları işleyipte tevbe etmeyenlere, kendilerini düzeltmeyenlere asla değildir. Böyle olsa kuranla elbette çelişki olur.

Yitiksevda 24 Aralık 2010 01:42

Evet abim sahih kabul edilse bile ''TEVBE'' esastır bu anlamda Allah resulünün onlar için duası olarak kabul edildiğine inandığımızda karşımıza şu soru çıkacaktır...

Allah Resulün Şahadet aleminden ebedi alemi intikal etmiştir...Kendi asrında yaşadığı kişilere binaen dua etmiş olur ya sonraki nesiller için nasıl olacak ?

BEDİİ HAMİT 24 Aralık 2010 01:42

Alıntı:

İtikadi hususlarda zanna dayalı haberler kuşku taşıdığı için delil olarak kabul edilmez. Bu rivayet velev ki sahih kabul edilse bile’’ Şefaat’’in tevbe etme şartına bağlı olması gerekir.

Allah, onların önlerindekini ve arkalarında bıraktıklarını (yapacaklarını ve yaptıklarını) bilir. Onlar sadece Allah'ın hoşnut olduğu kimselere şefaat ederler ve Allah'ın korkusundan titrerler.
(Enbiya-21)

Ayeti kerimede ‘’Allah’ın hoşnut olacağı kimselere şefaat ederler’’ hitabı ve rivayeti karşılaştırdığımızda karşımıza günahkar olup tevbe etmeyen kimselere şefaat edilemeyeceği çıkar bu hakikate binaen nasıl olurda Allah resulü benim şefaatim ümmetimden kebair sahiplerinedir diyebilir?

Şefaat Müminler için geçerli olup fasıklar için değildir. Başka bir ayette geçen:

Allah'ın rızasına uyan kimse, Allah'ın gazabına uğrayan kimse gibi olur mu? Onun varacağı yer Cehennem'dir. Orası ne kötü bir varış yeridir!
(A’li İmran-162)

Allah’ın gazabını hak edene Peygamberin şefaati caiz olurmu?

Şefaat edecek olan kimsenin şefaatte bulunacağı kimseyi sevmesi ve ondan hoşnut olmaz gerekir. Eğer rivayette geçen Kebair sahiplerine Resulullah şefaat edecek ise bu kimselerden hoşnut olması gerekir ki buda sahih olmadığına delildir.

Allah resulünün kebair sahiplerine şefaat edecek ise o zaman şöyle durumlar ortaya çıkar.
Şefaat kabul edilir yada edilmez ise Allah resulünün Allah katındaki değeri azalır.Lakin kabul edildiği var sayılsa bile bu yine Allah’ın el adl ismine ters düşer şöyleki hak etmediği sevabı vermiş olur hak etmediği bir şeyden ötürü cennete koymasıda adalet ilkesine ters düşer.

Allah’ın kabih (çirkin) bir fiil işlemesi asla düşünülemez. Çünkü ‘’ Zalimlerin ne dostu ve nede sözü dinlenir şefaatçisi vardır’’ ayeti Allah’ın bu zalimlere şefaatçi kabul etmesi düşünülemez.

Hakkında azab hükmü kesinleşmiş, ateşte olan kimseyi sen mi kurtaracaksın?
(Zümer-19)


Şefaat zalimler ve büyük günah işleyenler için geçerli olmayıp ancak tevbe edenler için geçerlidir.

Kısaca Şefaat cennete cennet ehli müminlerin derece ve sevaplarının arttırılması olarak düşünülebilir Çünkü cehenneme giren kişinin ordan çıkması düşünülemez Kur’ana aykırıdır.
evet000evet000evet000alkış000alkış000alkış000

BEDİİ HAMİT 24 Aralık 2010 01:44

Alıntı:

Evet abim sahih kabul edilse bile ''TEVBE'' esastır bu anlamda Allah resulünün onlar için duası olarak kabul edildiğine inandığımızda karşımıza şu soru çıkacaktır...

Allah Resulün Şahadet aleminden ebedi alemi intikal etmiştir...Kendi asrında yaşadığı kişilere binaen dua etmiş olur ya sonraki nesiller için nasıl olacak ?
Güzel sormuşsunuz. Teşekkür ederim.

Bunun cevabını önceki iletimlerde vermiş olmalıyım.

Tekrar yazayım

BEDİİ HAMİT 24 Aralık 2010 01:59

Hayatı boyunca ümmeti diyen, sıkıntı, keder ve ızdıraplarını herkesten derince vicdanında duyan Allah Resûlü, ümmetinin dünya ve ahirette takılıp yollarda kalmaması; en önemlisi de cehennem azabına düşmemesi için çırpınıp durmuş, dua dua Allah’a yalvarmıştır.

Ayetler evrenseldir. Yani Sadece indiği dönemine hitap etmez.

Nebi ümmetine duasını yapmış ise yalnız kendi yaşadığı dönemdeki ümmeti için yapmamıştır. Örneğin siz de kendi zurriyetiniz için, sizden sonra gelecek olanlar için duada bulunabilirsiniz ki, elimizde buna kanıt HZ ibrahimin duası var.

Ne demişti İbrahim peygamber ?

Ey Rabbimiz! Herkesin hesaba çekileceği günde beni,ana-babamı ve mü'minleri bağışla!"(İbrahim,14/41)

(Ahirette Tüm muminleri bağışla diyor.Sadece kendi dönemindeki muminleri bağışla anlamı mı çıkar bu ayette ? )

İbrahim 35: Hani İbrahim demişti ki: “Rabbim! Bu şehri güvenli kıl, beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut.”

İbrahim 37: Rabbimiz, soyumun bir kısmını ekin bitmez bir yere, hürmeti vâcib olan evinin yanına yerleştirdim, Rabbimiz, namaz kılsınlar diye. Artık insanların bir kısmı da onlara gönül versin, sevsinler onları ve şükretmeleri için de meyvelerle rızıklandır onları.

Hem Kendileri ve hem de gelecek kuşaklar için Tevbe ve islam yolunu dileme duası:

Ey Rabbimiz! Biz sana teslim olanlardan kıl vebizim soyumuzdan sana teslim olacak bir topluluk çıkar, bize ibadet yollarını göster ve tevbemizi kabul et: Şüphesiz yalnız sensin tevbeleri kabul eden, rahmet dağıtan!" (Bakara, 128.)

BAKARA 129: . Ey Rabbimiz! Soyumuz içinden onlara senin mesajlarını iletecek vahyi ve hikmeti öğretecek ve onları arındırıp tertemiz kılacak bir elçi çıkar. Çünkü yalnız Sensin kudret ve hikmet sahibi.

İbrahim 40:Rabbim, beni ve zürriyetimi namazı ikame edenlerden kıl. Rabbimiz, duamı kabul buyur.

Yitiksevda 24 Aralık 2010 02:03

Çok güzel abim o zaman konuyu daha detaylı ve sonuçlandırmak adına Ben ''Makamı Mahmud'' hususunda çalışma hazırliyim sizde ''Alemlere Rahmet'' hususunda birliktelik içerisinde konuyu tüm detayları ile vermeye çalışalım Rabbim ayaklarımızı sabit kılsın Duamızdır ....

BEDİİ HAMİT 24 Aralık 2010 02:15

Alıntı:

Çok güzel abim o zaman konuyu daha detaylı ve sonuçlandırmak adına Ben ''Makamı Mahmud'' hususunda çalışma hazırliyim sizde ''Alemlere Rahmet'' hususunda birliktelik içerisinde konuyu tüm detayları ile vermeye çalışalım Rabbim ayaklarımızı sabit kılsın Duamızdır
Teşekkür ettim. Tekrardan yazdıklarımla ifade etmek isterim ki,

PEYGAMBERİMİZİN ALLAHIN EMRİYLE MÜMİNLERE ETTİĞİ AF VE BAĞIŞLANMA DUASI

Peygamberimiz (sav)'in müminlere olan sevgisinin ve düşkünlüğünün bir sonucu olarak, onların hataları için ALLAH'tan bağışlanma, şefaat dilemiştir.

ALLAHIN EMRİ İLE onun duası ile Muminlere şefaat ettirilmiştir.ALLAH'ın Peygamberimize bu konudaki emirleri ise şu şekildedir:

Mümtehine -12 : ..... Onlar için ALLAH'tan mağfiret iste. Şüphesiz ALLAH, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.

Muhammed - 19 : Şu halde bil; gerçekten, ALLAH'tan başka ilah yoktur. Hem kendi günahın, hem mü'min erkekler ve mü'min kadınlar için mağfiret dile.

Nur Suresi, 62":… Onlar için ALLAH'tan bağışlanma dile. Şüphesiz ALLAH, bağışlayandır, esirgeyendir."

BU AYETLER YALNIZCA KENDİ DÖNEMİNE AİT DEĞİL, EVRENSEL AYETLERDİR. YANİ SADECE KENDİ DÖNEMİNE HİTAP ETMEZ, TÜM ZAMANLARI KAPSAR

Rabbimizin şefkat ve şefaati, müminleri esirgeyen ve koruyan olması Meleklerin ve Peygamberimiz (sav)'in duasıyla, duasına icabet edecek olmasıyla gösterir.

VE PEK BÜYÜK BİR İHTİMAL Kİ, PEYGAMBERİMİZ AHİRETTE, MAHŞER GÜNÜNDE DE MUMİNLERE ETTİĞİ DUASINI TEKRARLAYACAKTIR.

RABBİMİN KULLARINDAN MÜMİN OLANLARA yaptıkları günahlardan pişman olup tevbeye yönelenlere ve kendilerini düzeltenlere, günahlarının affı için Peygamberimizin ŞEFAAT DUASInı affa ve bağışlamaya vesile Kılacaktır.

Çünkü O peygamber Alemlere Rahmet olarak gönderilen bir Peygamber idi.. Peygamberimizin Şefaat duasına Allahın icab edecek olması, affına vesile kılması ,onun ancak alemlere rahmet olarak gönderilmesi sebebiyledir.. (Sonucudur..). Onun duasının kabulu Allahın izni ile HAK OLACAKTIR.


















kamer34 06 Ocak 2012 16:38

Cevap: şefaatim ümmetimden büyük günah işleyenleredir
 
ve “Benim şefaatim ümmetimden büyük günah işleyenleredir.” (Buhârî, Rikak, 51)

Hadisi şerifi eksik verilmiştir. Çünkü, şefaat edecek olan peygamberin kendisi değil bizzat Allahtır..

De ki: Allah’ın dilemesi dışında ben kendime bile bir fayda ve zarar verecek durumda değilim.” (A’raf 7/188)

Peygamber ancak Allahın izni ile ümmetine şefaat duasında bulunabilir. O halde yukarıdaki hadisi şerifi verdiği doğru anlamı ile şöyle düzeltebiliriz.

merhum bedii hamit abim konuyu ne güzel anlamış

Muvahhid25 06 Ocak 2012 17:32

Cevap: şefaatim ümmetimden büyük günah işleyenleredir
 
Evet kardeşim bu hususta İbni Temiye Derki:

Şefaat:


Rasulullah'm (s.a.v.) Kıyamet günü üç şefaati vardır:
1- Birinci şefaati mevkıf ehline yapacağı şefaattir. Adem, Nuh, İbrahim, Musa ve Meryem oğlu İsa'ya (a.s.) ya*pılan şefaat müracaatlarından sonra en son olarak Rasulul-lah'a (s.a.v.) müracaat olunacak ve onun şefaatıyla mevkıf ehli arasında hükmedüecektir.
2- İkinci şefaati Cennet ehlinin Cennet'e girmeleri için yapacağı şefaattir. Bu iki şefaat O'na (s.a.v.) mahsus şefa*ati ardır.
3- Üçüncü şefaat ise ateş hak etmiş olanlar için yapıla*caktır. Bunu i£in hem O (s.a.v.) hem diğer peygamberler, hem de sıddıklar ve başka kimseler şefaat edecektir. Ateşi haketmiş olanların ateşe atılmaması, girmiş olanların çıkma*sı için şefaat olunacak, ayrıca Allah (c.c.) şefaat olmaksızın yalnızca kendi fazlı keremiyle Cehennem'den grup grup insanları çıkaracak, dünyalılardan bu kadar kimse girdiği hal*de Cennette yine fazla yerler kalacak, bu sebeple Allah (c.c.) Cennet için başka gruplar yaratıp onları da oraya ko*yacaktır.
Ahiret yurdunun içerdiği hesap, mükafat ve mücazat Cennet ve Cehennem ile bunların ayrıntıları semavi kitap*larda Rasulullah'tan (s.a.v.) nakledilen mesur haberlerde zik-redife gelmiştir. Rasulullar tan (s.a.v.) nakledilen ilmi mi*rasta da bunlara dair yeterli ve sadra şifa mevcuttur. Bunla*rı istiyen bulabilir. (İbn-i Teymiyye, Vasıtiyye Akidesi, Tevhid Yayınları: 22-23.)

bilinmez 06 Ocak 2012 18:06

Cevap: şefaatim ümmetimden büyük günah işleyenleredir
 
Kuranın şu beyanıyla Allah meyadan okuyor şefaati Allahın dışında isimlendirerek,isim verdiklerinden isteyen ve bu yönde iddada bulunanlara bir nevi haydi getirin o şefaatçi olarak isimlendirdiklerinizi...

KİM Kİ ALLAHIN DIŞINDA ŞEFAAT EDECEKLER..[Hayde çıkartın veya hayde çıksınlar manasındadır bu]

not.meşru olan şefaat konusundada konudaki ayetin numarasını verecem inşaallah.Ayrıca sayın kamer34 MERHUM ne demektir biraz araştırın isterseniz.kimin merhum olduğunuda Allah bilir..

Muvahhid25 06 Ocak 2012 18:27

Cevap: şefaatim ümmetimden büyük günah işleyenleredir
 
Alıntı:

la diyebilmek Üyemizden Alıntı (Mesaj 150607)
Kuranın şu beyanıyla Allah meyadan okuyor şefaati Allahın dışında isimlendirerek,isim verdiklerinden isteyen ve bu yönde iddada bulunanlara bir nevi haydi getirin o şefaatçi olarak isimlendirdiklerinizi...

KİM Kİ ALLAHIN DIŞINDA ŞEFAAT EDECEKLER..[Hayde çıkartın veya hayde çıksınlar manasındadır bu]

not.meşru olan şefaat konusundada konudaki ayetin numarasını verecem inşaallah.Ayrıca sayın kamer34 MERHUM ne demektir biraz araştırın isterseniz.kimin merhum olduğunuda Allah bilir..

Şefaat İzni Elbette ki Allaha (c.c) aittir buna kimse itiraz etmez sizin kabullenemediğiniz yine bu iznin kimlere verileceği de nasla bildirilir
Kime şefaat için izin verip vermeyeceği ise tamamen Allah’a aittir. Şefaat izni verileceklerden birisi meleklerdir. “Göklerde nice melek var ki, onların şefaatleri, dilediği ve hoşnut olduğu kimse için Allah’ın izin vermesi dışında bir işe yaramaz.” (53/Necm, 26).
Diğer bir âyette ise, “Onlar şefaat etmeğe mâlik değillerdir. Ancak bilerek Hakka şehâdet edenler müstesnâdır.” (43/Zuhruf, 86)
“O gün, Rahman olan Allah’ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşlandığı kimseden başkasının şefaati fayda vermez.” (20/Tâhâ, 109).
Hadis-i şeriflerden en büyük şefaatçinin Hz. Muhammed (s.a.s.) olduğunu öğrenmekte-yiz. "Her peygamberin müstecab (Allah’ın kabul edeceği) bir duası vardır. Her peygamber o duayı yapmada acele etti. Ben ise bu duamı Kıyamet gününde, ümmetime şefaat olarak kullanmak üzere sakladım (kullanmayı âhirete bıraktım). Ona inşâallah, ümmetimden şirk koşmadan ölenler nâil olacaktır.” (Buhârî, Deavât 1, Tevhid 31; Müslim, İman 334 (198); Muvatta, Kur’an 26; (1, 212); Tirmizî, Deavât 141 (3597); Dârimî, Siyer 28, Rikak 85; Kütüb-i Sitte Terc. 14/402-403)



Her peygamberin kabul edilen bir duası vardır. Diğer peygamberler o duayı yapmakta acele ettiler. Ben ise bu duamı Kıyamet gününde ümmetime şefaat için sakladım. Ona, ümmetimden şirk koşmayanlar kavuşacaklardır.” (Buhârî, Deavât 1, 8/82; Müslim, İman 334-342, Hadis no: 198-199, 1/188; İbn Mâce, Sünnet 37, Hadis no: 4307, 2/1440; Tirmizî, Deaavât 141; Kütüb-i Sitte, 14/403).


Şimdi yine Şefaat izninin Rabbimiz tarafından kimlere verileceği bildirilmişse cevabınızı bekliyorum bu şekline Efendimizin Salihlerin melekler vs. şefaatine inanıyormusunuz? Mümkünse cevabı kaydırmadan direk verin kardeşim.vesselam


SAAT: 20:12

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306