![]() |
Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır/Muhsin İyi Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır 1 Rabıta bağ demektir. İki şeyi birbirine bağlamak. Tasavvufta müridin şeyhi hayal etmesi ondaki feyze, nura, nisbete müşteri olmasıdır. Rabıtanın pek çok şekli vardır. En güçlüsü telebbüsü rabıtadır. Bu rabıtada mürid kendisini şeyh farz eder, onun şeklini vücuduna sokar. Artık kendisi değil, şeyh vardır. Ama sofiler rabıtada genellikle şeyhlerini karşılarında yüksek bir tahta oturmuş surette canlandırırlar. Gerçekten rabıta için açık bir nas (Kuran-ı Kerim ayeti) olmadığı gibi peygamber döneminde böyle bir uygulama da yoktu. Zaten ehli tasavvuf da rabıtanın bir ibadet biçimi olmadığını, bir sevgi tezahürü ve manevi ilerlemede bir teknik olduğunu belirtmektedirler. Tevillerle yeni bir ibadet tesis etmek dine bidat koymaktır. Zaten ehli tasavvuf, özellikle Nakşibendîler bu konuda çok hassastırlar. Peki, rabıta bir ibadet biçimi değilse ve bir sevgi ve maneviyatta gelişme tekniği ise tasavvufta buna niçin ihtiyaç duyulmuştur? Rabıtanın temel işlevi nedir? Öncelikle şunu belirteyim, din demek tasavvuf demek değildir. Bir Müslüman dinin emir ve yasaklarını yerine getirerek de cennete girebilir. Tasavvufun gayesi Cibril hadisinde iman, İslam sorularından sonra gelen ‘ihsan’ sorusuna cevap teşkil etmektedir. Vakıa suresinde de 'ileri geçenler' olarak adlandırılan taifeye şümuldür. Ne yazık ki bu surede bu taife, ümmet-i Muhammed’de geçmiş ümmetlere göre daha az olacağı da vurgulanmaktadır. Allah'ın tasavvufun sırrının akıl ve şeriata uymadığını da Kehf suresinde Hz. Hızır ve Hz. Musa kıssaları ile bu ümmete ders verdiğini de unutmayalım. Gerçi mürşitler şeriatı da her zaman birinci plana aldıklarını, şeriatsız tarikat olmayacağını da vurgulamışlardır. Ben peygambere sahabeler kadar muhabbet duyabilir miyim? Kesinlikle duyamam. Muhabbet görmekle olur. Bir tebessüm, bir bakış muhabbeti gerçekleştirir. Bir nurlu yüz insanı candan vurur. Bir güzel sohbet yüreklere işler. Maalesef bizler bundan mahrumuz. Sahabeler ise bunu yaşıyorlardı. Yani onların her saniyesi o zatla rabıtalı geçiyordu. Hatta hadisi şeriften peygamberimizden (s.a.s) ve peygamberlerden (a.s.) sonra ümmetin en hayırlısı olan Hz Ebubekir (r.a.) kaza-i hacetinde (tuvalette) bile Rasullah’ı düşündüğünü ve bundan bizar olarak Rasullah’a geldiğini onun da bunu doğal karşıladığını anlıyoruz. Sevgi hayal doğurur. İşte rabıta bu hayaldir. Mürşidini hayal etmektir. Peki, mürşidini hayal etmek ne doğurur? Sevgi doğurur. Mürşit silsilesi ile Hz Rasullah’ın (s.a.s) vekilidir. Silsilesi sağlamsa tabii. Her şeyde olduğu gibi bunların da sahteleri olduğunu unutmayalım. Peki, gerçek bir mürşid-i kâmili hayal etmek sofiye ne kazandırır. Fenafişşeyh makamını verir. Bu uzun yılları alabilir. Ama fanafişşeyhlik de onu fenafillâha götürür. Rabıtasız hiç bir kimse fenafillâh olamaz. Üyevsiler bile Allahın rahmeti ile Hz. Hızır Aleyhisselamın veya ahrete teşrif etmiş bir velinin şeyhliğinde fenafillâha ulaşabilmişlerdir. Çünkü şeytanlar nefsin mülhime sınırında beklerler. Oradan yukarıya ancak rabıta nurları ile çıkılabilir. Başka bir yol mümkün değildir. Allah'ta fenaya ve bekaya ulaşmış bir mürşidi rabıta yaptığımız zaman elde ettiğimiz kazanç çok büyüktür. İlim, hikmet ve bilhassa nur mürşitten rabıta yapanın üzerine adeta sağnak sağnak yağar. Kalp gözü açık olanlar bunu görebilirler. Mürşit sağlam silsilesi ile bunu sadatlardan, Rasulullahtan (s.a.s) ve Allahtan (c.c.) alır. Yani bir hiyerarşi var. Rabıta olmasa mülhime nefs sıfatına ulaşmış kişi şeytanların oyuncağı olur, delirir. Tövbe etmiş tarikata yeni girmiş kişi rabıtayı bilemez, kıymetini de anlamaz. Zamanı boşa geçirmek olarak telakki eder. Çünkü bir yarar gördüğüne kani olmaz. Ama durum böyle değildir. Biz de bu basamaklardan geçtik. Tasavvuf kitaplarından rabıtanın zikirden daha eftal olduğunu okuyunca taaccüp etmiştik. Hatta karşı geldik. İnanmadık. Ama zamanla kalp gözümüz açılınca işin hakikatine bizzat şahit olduk. Meğer sadatlar doğru söylemiş, rabıtasız zikir maksada ulaştırmaz, ama zikirsiz rabıta maksada ulaştırırmış. Tasavvufu bir kelime ile tanımlamak gerekirse rabıtadır. Rabıta nefse çok ağır gelir. Nefis rabıtayı ölmekle eş görür. Gerçekte de öyledir. Rabıta ile nefis daha doğrusu emmare, levvema, mulhime nefisler ölür. Nefis mutmainne makamına ancak bir Allah dostunun gölgesi ile yani rabıta ile çıkabilir. Zor, çok zor nefsin rabıtayı kabul etmesi. Ben bile bu yolda pek çok sorunla karşılaşıyorum. Ama ilaç acı da olsa çok yararlı. Bunu anladım. İnşallah bu yazımız insanların gönüllerinde rabıtaya teşvik olur. Namazda dünyevi şeyleri hayal edeceğimize kalbimizi şöyle bir rabıtaya bağlarsak ihsan makamına doğru yol alabiliriz. Namazı kılan ben değilim mürşidimdir. O Kâbe-yi şerifede namaz kılıyor. Bakın bakalım namaz ne kadar tatlı olacak. Aksi halde namaz dünyevi, şeytani hayallerle geçmektedir. Namazda kalbe nefse sahip çıkmak çok zordur. 2 Geçmişime baktığımda bir zamanlar benim de rabıtayı inkâr ettiğimi hatırladım. O zamanlar Seyyid Kutup, Mevdudi, Ali Şeriati gibi İslam büyüklerinin eserlerini okuyordum. Daha sonra Risale-i Nurları okudum. O zamanlar tasavvuf, hususiyle rabıta beni çok itiyordu. Şeriatın ayaklar altında olduğu bir ortamda bir kenara çekilip şeyhin suretiyle meşgul olma bana çok komik ve acınacak bir durum olarak görünüyordu. Ama yıllar geçti. Bazı acayip garaip olaylar oldu. Kendisini ve mekânını daha önce görmediğim bir şeyhi mekânıyla birlikte rüyada çok açık bir şekilde gördüm. Bir yıl kadar sonra da bir tesadüfle o şeyhi ve mekânını tanıdım. Tövbe ve zikir aldım. Rabıta dersleri ise bana zor geldiği için pek önem vermedim. Önceleri istemeye istemeye yapmaya başladım. Hem çok kısa tutuyordum hem de pek sevmiyordum. Ama okuduğum kitaplardan rabıtanın önemini bildiğim için istemeden de olsa yapmaya çalışıyordum. Belki nefsimin bir kusuru, ama bazı işlerde çok işime yaradı. Biraz inatçıyımdır. Rabıtada da öyle oldu. Sebat ettim. Bunda bir sır vardır, diyordum. Nefsime ağır geldiğine göre şeytanlar da bu rabıtadan pek hoşlanmıyordur, diye düşünürdüm. Hâlbuki zikir derslerimi hiç kaçırmıyordum. Her gün yapıyordum. Zikirden müthiş zevk alıyordum. Ama rabıta bana zamanı boşa geçirmek olarak görünüyordu. Vesveseye giriyordum. Rabıtaya çok kısa bir zaman ayırıyordum. Ama onu hiç terk etmedim. Mutlaka her gün kısa da olsa yapmaya çalıştım. Sonra kalp gözümüz sadatların himmetiyle açıldı. Gözlerimizi kapattığımızda nurları müşahade etmeye başladık. Nurlar değişik renktedirler. Kırmızı, sarı, yeşil, siyah, beyaz ve bu renklerin karışımı değişik tonlar da vardır. Bu nurlar insanın kalp, ruh, sır, hafi, ahfa gibi letaif noktalarında çıkar. Letaifler çalışmaya başladığında neyin nereden çıktığını anlamazsınız bile. Nurlar birbirine girer, akıl almaz bir hızla dönmeye başlarlar. Manzara gerçekten harikadır. Hayranlıkla seyredersiniz. Tabii konumuz rabıta. Zikirde bu nurlar sanki insandan neş'et eder gibidir. Yani bildiğimiz de odur. Letaifler çalışır ve nur üretirler. Zikrin feyzi olarak. Ama rabıtada başka türlü olmakta. Gene letaifler çalışır, ama asıl nur, feyz, nisbet yani nur dışında başka şeyler adeta hayal edilen mürşidden sana gelmeye başlar. Sonra bu nurların ortasında çok parlak beyaz, şeffaf bir nur oluşur ve orada bazı sırlı görüntüler olduğu gibi konuşmalar da cereyan edebilir. Bir de nispet kokusu. Bu öyle bir kokudur ki, dünyada böyle bir kokunun eşi benzeri yoktur. Aklınız başınızdan gider. O koku için hayatınızı bile feda edebilirsiniz. Rabıta bazen bu koku da nasip olabilir. Rabıtanızın gücüne göre koku artar veya eksilir ama bazen burnunuzun direğini kırarcasına gelir. Allah’ım al canımı, yeter bu dünya çöplüğünde bunaldığım, diye düşünürsünüz. Yani bu koku için canınızı vermek istersiniz. Rabıta sırasında mürşitten gelen feyz, nisbet ve nur ise sanki bir nisan yağmurunda güneşin altında serinlemek için ıslanmak gibi çok hoştur. Yani rabıtanın başı nefse çok ağır gelir ama sonundaki nimetleri çok büyüktür. Tabii bunlara takılmak tasavvufta hoş görülmez, şeyh de daima önemli olanın Allah (c.c.) rızası olduğunu, bu tür hediyelere aldanmamayı nasihat eder. Allah’ın üzerine yemin ediyorum ki, bu söylediğim nimetleri kafamdan atmadım, hepsi de bize nasip oldu. Ama şunu da itiraf edeyim ki, eğer şeyhi ve mekânını onu tanımadan önce rüyamda görmeseydim ben ne tasavvuf yoluna girerdim ne de bir şeyhe rabıta yapardım. Çünkü herkes gibi ben de nefsimi seven bir insanım. Daha önce okuduğum ve etkisi altında kaldığım İslam büyüklerinin adlarını söyledim. Rabıta nefsi şeyhin nefsinde yok etmedir. Buna tabii ki insan fıtri olarak karşı koyar. Ben de senelerce buna karşı koydum. Hem de nasıl. Anlatsam ayrı bir konu olur. Hala nefsimde belli bir derecede de var. Ama rabıtanın yararlarını gördükçe bu günden güne azalıyor. Rabıta nefisle savaşmaktır. Emmare, levvame, mülhime nefisleri öldürüp yerine mutmainne nefsi ikame etmedir. Nefsin mülhime sıfatında Allah ezeli düşmanımız şeytanla bizi karşı karşıya getirmektedir. Özellikle cinni dişi şeytanların cinsel tacizleriyle. Biliyor musunuz sizi bu sırada sadece telebbüsü rabıta ve vahdaniyet murakabesi şeytandan kurtarıyor. Onları yakıyor. Sizden uzaklaşmasını sağlıyor. Sureler, ayetler şeytana biraz zarar veriyor, ama onları uzaklaştıramıyor. Hz. Yusuf’a da görünen burhan Hz. Yakup’tur. Ben buna aynel yakin inanıyorum. Hz. Yusuf rabıta ile kurtuldu. Yoksa az da olsa meylettiği kadından onu hiç bir şey kurtaramazdı. Ama tabii şeriat yine ölçümüz. Çünkü zina insanı manevi terakkiden alıkor. Zaten şeytanlar zinanın bu özelliğini bildiği için ümmet-i Muhammedi bununla esiri etmiş. TABİİ ZİNANIN ÇEŞİTLERİ İLE. Özellikle göz, hayal zinası… Ne var hayalinde canlandırdığın kadınlar kadar da Allah dostlarını canlandırsan…. Bak buna rabıta derler. Rabıta şirktir. İşte bak nefis nasıl şeytanla işbirliğinde. Tasavvufta bunların anlatılması hoş karşılanmaz. Çünkü sırdırlar. Hiç bir kitapta açıkça bu anlattıklarım, ben bunları yaşadım ağzıyla, söylenmez. Çünkü söyleyeni mesuliyet altına sokar. Onu gurura, kibre götürebileceği gibi insanların da aleyhlerinde dedikodu yapmalarına, ondan çekinmelerine neden olabilir. Onun için bu tür sohbetleri duyamazsınız. Biz internet sayesinde nick ismimizle bu tehlikelerden korunduğumuz için yazdık. Allah (c.c.) bir kusurumuz varsa affetsin. Âmin. Şeyhler şeytanlarla, nefisle savaşarak o makama seçilmişlerdir. Silsileye Rasulullahın (s.a.s) onayıyla alınmışlardır. Zincirin halkaları gibidirler. İşte rabıta yapan kişi de böyle bir halkaya girmeye namzettir. Rabıtayı akılla mantıkla kabul edemezsiniz. Çünkü akıl nefse bağlıdır. Nefis ise başka bir insanı veli de şeyh de olsa kendisinden üstün olarak kabul etmez. Ama Allahtan (c.c.) yardım isterseniz ve nasuh tövbe ile tövbe edip bir kâmil şeyhi size nasip etmesi konusunda dua ederseniz ve bu duanızda ısrarcı olursanız -ki bazı duaların kabulü seneler sonra olur- tarikat nasip olduktan sonra rabıta insana nasip olabilir. Yoksa bu inci, katır boncuğu değildir. Kolay kolay ele geçmez. Ağla, ağla, ağla…. çok ağla belki o zaman nasip olur. Biz de günahlarımıza çok ağladık da Allah o rüyayı ve tarikatı nasip etti. Yoksa kimse kimsenin sözüyle gerçek manada bir yola giremez. Belki etkilenip girer, ama nefsi şeytanın igvasıyla etkilenip hep şüphe içinde kalır. Tarikattan nasibi o kadar çok olmaz. Şeyhte, tasavvufta kusur görmeye başlar. Layıkıyla şeyhe teslim olamaz. Hz. Hızır Aleyhisselam karşısında nefsi Hz. Musa Aleyhisselam gibi homurdanır durur. Allah dostları da seni Rasulullaha’a (s.a.s) götürür. Rüyada değil, uyanık vaziyette. Öldür bakalım rabıtayla nefsini neler olacak neler. Sen Allah için, Allah dostları için nefsini öldürürsen Allah da fazlı ikramıyla seni diriltir. Burası yiğitlik meydanıdır. Şeyh o yiğit kişidir işte. Tabii silsilesi varsa ve sağlamsa. O da nefsini şeyhinde öldürmüş, sonra Rasulullah’ta (s.a.s) daha sonra da Allah’ta. Sahte şeyhler Türkiyede çok, dikkat edin. Onlar gerçi sizleri yanlış yola götürmezler ama tarikat yolunda onlardan bir nur, feyz, nisbet alamazsınız. Ama çok çok sevap kazanırsınız. Ben o tür şeyhleri rabıta yaptığımda aynı çürük ceviz gibi içlerini boş gördüm. Nur, nisbet, feyzin gramı yoktur. Onlara da hep hayret ediyorum. Tasavvuf hakkında çok şey biliyorlar ama kendilerinin hakiki şeyh olduklarını nasıl anlamıyorlar. Bir de sitelerine girdim ki rabıtanın faziletinden bahsediyorlar. Asıl buna şaşıyorum. Rabıta onlar için zindan olsa gerek. Bütün müritlerini de karanlıkta bırakıyorlar. Kolay mı, ucuz mu rabıta nimeti? Doğru şeyhi bulmak bir mesele. Bir de nefsi şeyhte fani kılma. Nefsini şeyhin nefsinde yok etme. Bunlar dağ gibi problemler. Aşana aşk olsun. Bu herkese nasip olan bir nimet değildir. Allah rabıta nimetini herkese nasip etsin. Ümmeti Muhammedi şeytanlardan, nefsin şerrinden kurtarsın. Âmin. 3 Şimdi de rabıtanın nasıl yapıldığına, sofinin bu konuda karşılaştığı problemlere ve sıkıntılara biraz değinmek istiyorum. Bilin ki, fakir bir kimse ile kimse uğraşmaz. Evini kilitlemese de içeriye hırsız girmez. Hırsızın gözü zenginin evindedir. Zengin evini kırk kilitle muhafaza etse de hırsızlar yine de girecek bir delik bulmaktalar. Bunun gibi rabıta da zenginin evindeki değerli eşyalar gibidir. Şeytanın tüm derdi bu evdeki rabıta nimetini çalmaktır. Rabıta onu adeta çıldırdır. Öyle bir vesvese fırtınası estirir ki, gönül kulağı açık olanlar bile buna çok şaşırırlar. İnsanın gönül kulağı açık olsa bile şeytanlar nefis damarıyla da çaktırmadan vesveselerine devam ederler. Hiçbir zaman umutlarını yitirmezler. Çünkü bir insan ömrünün her saniyesi ile Allah’ı zikretse bile fenafişşeyh ve onun tabi neticesi fenafillâh (yani veli) olamaz, ama zikre o kadar yüklenmeden rabıta yolu ile bu makamlara ulaşabilir. Bunu ben değil sadatlar, başta Gavs-ı Hizani olmak üzere tüm sadatlar dile getirmiştir. Şeytanlar bunu bildiği için rabıtada müthiş vesvese verirler. Aslında rabıtasını doğru dürüst yapan kişi Allah’ın izni ile vesveseye de düşmez. Şeytanın bizimle uğraşması hep rabıtadaki ihmallerimiz neticesidir. Mübarekler diyor ki, zikrin nuru aysa rabıtanın nuru güneş gibidir. Rabıta ile nefis dize gelmektedir. Zulumatları uçup manevi âlemdeki şeyhin nefsine benzemeye başlamaktadır. Manevi âlemdeki şeyhin nefsi ise en az mutmainne makamındadır. Çünkü velilik bu makamla başlar. Tabii her veli şeyh olamaz. Şeyh kişi ise mutlaka velidir, şeyh olabilmesi için ayrıca sadatlardan (silsiledeki veliler) ve Hz Rasulluh’tan (s.a.s) silsile ile icazet alırlar. İşte böyle bir şeyh bulunmaz bir incidir. Rabıtası ile müritleri nura, feyze, nisbete gark ederler. Nasıl güneş baharda ekilen tarlaları, bahçedeki ağaçları sıcaklığı, enerjisi, aydınlığı ile ürün verecek bir biçimde olgunlaştırırsa gerçek bir mürşit de böyledir. Müridin nefsini emmare, levvame, mülhime basamaklarından yukarı doğru çeker, mutmainne basamağına ulaştırıp Allahın (c.c.) dostu kılar. Ama bu işlem sabır ister, hepsinden önemlisi nefis ve şeytanla mücadele ister. Şeytanın yardımcısı nefistir. Nefis hiç rabıtayı sevmez. Çünkü nefsin temel arzusu baş olma sevdasıdır. Rabıta bunu kırdığı için insanların büyük çoğunluğu tasavvufa değil ama rabıtaya karşıdırlar. Rabıta yaparken nefis ve şeytan şu vesveseleri çokça verirler: Bak sen şeyhini gözünde canlandıramıyorsun. Kaşı olmadı, gözü böyle değildi, simasını değiştirdin, sakalını dedene benzettin, sen bu rabıtayı yapamayacaksın, bırak bari, rabıta zamanı boşa harcamaktır, ne nur ne feyz ne nisbet üzerine geliyor, rabıta yapacağına şu önemli işlerine bak, rabıta ile şeyh kendisini insanlardan büyük görmekte, rabıta Allah ile arana kul sokmaktır… vb. Bütün bunlar rabıta karşısında kuduran, çılgına dönen şeytanların ve nefsin hezeyanlarıdır. Öncelikle şunu söyleyeyim ki, rabıta için şeyhinizi gözünüzün önünde canlandırmanıza gerek yoktur. Sadece şeyhinizin karşınızda veya yanınızda olduğunu varsayın. Yani siz şeyhin huzurundasınız. Bu yeter de artar bile. Ama muhabbetin aşırılığında istemeseniz bile şeyh gözünüzün önünde canlanır. Tabii insanın her günü aynı olmaz. Bazen muhabbet düşebilir, böyle zamanda onun varlığının karşınızda ve yanınızda olduğunu varsaymanız da rabıtanın nimetlerine ulaşmada yeter. Şeyhin bir kaşı, bir burnu, bir sakalı bile rabıta için yeterlidir. Hatta size ilginç gelecek, değil şeyhin fiziki portresi mekânında olduğunu düşünmeniz bile rabıtadaki nimetleri oluk oluk üzerinize yağdıracaktır. Bunları biz deneyimlerimizle bildiğimiz gibi sadatlar da böyle söylemişlerdir. Rabıtanın nimetlerine kavuşmak istiyorsak sadece akşam namazından sonra yapılan suri rabıta ile yetinmemeliyiz. Bu konuda hırslı olmalıyız. Akşam namazından sonraki rabıta derstir. Yapılmazsa olmaz. Adabına uygun olarak yapmaya çalışalım. Çok bereketlidir. Bir de manevi rabıta vardır. Buna maiyyet rabıtası da denir. Bu her yaptığımız işte, her an rabıtalı olmaktır. Bu rabıtada şeyhini sakın sureten canlandırmaya çalışma, zira nefis bıkar, sen de yorulursun, terk edersin, bir daha da dönüp manevi rabıtaya bakmazsın. Zorlanırsın. Hem şeyhi sureten canlandırmakla onun senin yanında olduğunu varsayma ile yapılan rabıtaların kazançları arasında o kadar büyük bir fark yoktur. Peygamberimiz (s.a.s) amellerin az da olsa devamlı olanının daha hayırlı olduğunu söylemiştir. Nefsin de dilini anlamak gerekir. Onun da bazı işlerde hakkı vardır. Manevi rabıtada şeyhi gözünün önünde canlandırmayacaksın ama şeyhin daima senin yanında olduğunu farz edeceksin. Bu nefis için fazla enerjiye mal olmayacağı için sana zamanla bir meleke kazandıracaktır. Tabii nefis sahibini dinlemeyen eşekler gibi bazen bu işten kaçacaktır. Ama sen aklına gelir gelmez manevi rabıtaya devam edeceksin. Bir de göreceksin ki, zamanla bu iş sana meleke olmuş, artık istemesen de manevi rabıtaya geçmektesin. Şunu söyleyeyim ki, manevi rabıtayı alışkanlık haline getiren aynı silahlı bir kişidir. Ona yanlış yapanlar sadatlardan tokat yemeye, güzellik yapanlar da yardım almaya başlarlar. Allah hepimize manevi rabıtayı nasip eylesin. Âmin. İşte tasavvufta makam kazanmak isteyenler bu manevi rabıtayı ihmal etmemelidir. Hem işini yapıyorsun, hem dinleniyorsun, hem sohbet ediyorsun, hem yürüyorsun, hem yemek yapıyorsun, hem dinleniyorsun… hem de şeyhim benim yanındadır düşüncesi ile zamanın manevi anlamda kazanca dönüşüyor. Tek sorun bunu yaşamına sokup alışkanlık ve meleke haline getirmek. Biraz üzerinde durursan nefsin de buna alışır. Sigara gibi zararlı bir alışkanlığı nasıl bırakmada nefis zorlanıyorsa bu manevi rabıtaya da nefis bir alıştı mı, hele ilerleyen zamanda bir de tadını almaya başladı mı istese de bırakamaz. Çünkü nefis alışkanlıkların tutsağıdır. Bu konuda iradesi zayıftır. Başlangıçta onu ikna ettikten sonra biraz zorlamak gerekir. Bu rabıta hayatının içine girdi mi şeytanlar da sana pek bulaşamaz, yani vesveseye pek düşmezsin. Biz bunu ihmal ettiğimiz için bu konuda çok sıkıntılar yaşadık. Kel olduktan sonra ilaç az fayda eder. Yani bilgisayar virüs kaptı mı temizlemek zaman alıyor, ama koruyucu oldu mu anında müdahale ediyor. Bu manevi rabıta vesveseye düşmekten Allahın izni ile müridi korur. Şeytanlar pek yaklaşamazlar böyle bir kişiye. Şeyhin simasını bir vesikalık fotoğraf gibi kalbinin üzerinde veya iki kaşın arasında taşıma da sadatlarca övülmüş bir manevi rabıta türüdür. Ama bunda da şeyhi zihnen canlandırma yerine simasının suretini orada, yani kalbin üzerinde veya iki kaşın arasında varsayma düşüncesi hâkim olmalıdır. Şeyhi kalbin üzerinde canlandırarak rabıta yapmak suretiyle nefsi bu konuda çok zorlamamak gerekir. Zira manevi rabıtanın bereketi olan her yerde sürekli olmasının nedeni şeyhi zihnen canlandırmama kolaylığındandır. Allah hepimize nasip etsin. Âmin. Üçüncü önemli rabıta çeşidi telebbüsü rabıtadır. Bu rabıta kendini yok farz edip şeyhi üzerine giydirmektir. Telebbüsü demek zaten elbise demektir. Yani şeyhi bir elbise gibi üzerine giymektir. Bu rabıtayı uyurken yaparsanız şeytanlardan ve bütün afetlerden emin olusunuz. Yemek yerken yaparsanız yediğiniz yemeğin hafifliğini hissedersiniz. Bütün o yedikleriniz adeta nura, feyze dönüşür. Ben yemek yerken şöyle bir düşünceyle bunu alışkanlık haline getirdim. Dedim ki nefsime, öğünde kaç lokma yiyorsun, ne var ki telebbüsü rabıta ile yiyip de her lokmada Allah’a şükür ve hamd kılsan. Beş dakika dişini sık. Sayılı lokmalar var. Nefsim bu konuda halen benimle oyun oynamakta, ama bazen on ikiden vurduğum oluyor, ama bu az oluyor. Zira nefis yemek yerken aynı köpekler gibi davranıyor. Nasıl bir kemiği ağzına alan köpek yanına yaklaşana hırlarsa nefis de telebbüsü rabıtada böyle huysuzlanıyor, onu ihmal etmek istiyor. Allah (c.c.) her birimize yemeklerde telebbüsü rabıtayı nasip etsin. Âmin. Tabii ibadetleri yaparken, özellikle zikri çekerken hayalinde hem kendini şeyhin mekânına atmalısın hem de telebbüsü rabıta yaparak çift rabıtayla malı götürmelisin. Zikir de ayrı bir kazanç olacak tabii. Halid-i Bağdadi Hazretleri müritlerine namazlarını telebbüsü rabıta ile kılmalarını emir buyurmuşlardır. Zira bu çeşit rabıta namazda huzuru, yani Allah (c.c.) karşısında olma duygusunu daha güzel gerçekleştirir, ama sadatlar diğer rabıta türlerini namazda hoş görmemişler, hatta bundan müritlerini sakındırmışlardır. Namazda şirke düşecekleri konusunda uyarmışlardır. Diğer rabıta türleri derken yani özellikle suri rabıta kastediliyor bundan, yani mürşidini karşına alıp canlandırma, namazda kendiliğinden olursa tabii bunda müridin bir kusuru yoktur. Ama elinden geldiğince engellemeye çalışmalıdır mürit bu durumu. Bazı şeyhler, mürşidin arakasında namaz kılıyorum, imamın mürşidimdir, manevi rabıtası ile namaz kılmayı tavsiye etmişlerdir. Haa aklıma gelmişken rabıta şirktir diyenler, cemaatle namazda neden Allah (c.c.) ile kendi aralarına imamı koyuyorlar, cemaatle namazda imam bizim adımıza kıyamda iken sureleri okur, Allaha arz eder, biz Allah karşısında huzur duygusuyla bekleriz, bu namazdan da ferdi kılınan namaza göre 27 derece yani çarpma işlemi ile sevap alırız. Allah akıl fikir versin, ömrünün yarısını belki de tamamını Allah’a (c.c.) adamış bu insanlara insan laf atma cüretini nereden buluyor? Başka değil nefsin baş olma, gurur, kibir damarı Allahın evliya kullarına bağlanmayı, onlara gönülden sevmeyi engelliyor. Tabii bu damarı tahrik eden şeytanları da unutmamak lazım. Peygamberlere de insanlar aynı nefis damarı ile karşı çıkmışlardır. Tabii biz de aynı nefis damarı ile zamanında mübarekleri inkâr etmiştik. Öyle sohbetler yaptık ki kalbimizin mühürlenmemesine Allah’a sonsuz şükr, hamd u sena ediyoruz. Allah (c.c.) affetsin. Âmin. Kitaplara baktığınızda sadatlar o kadar çok değişik rabıta türleri anlatmışlar ki… Bunlara ben hayali rabıta diyorum. Mesela şeyhini deniz farz edeceksin, kendini de o deryaya karışmış bir damla. Başka bir tanesinde şeyhini çadır olarak düşüneceksin, kendini de o çadırın içinde göreceksin. Şeyhini başındaki kavuk olarak hayal edeceksin… Bütün bu rabıta türlerinin ortak paydasında şeyhin vücudu ortadan kalkıyor, yerine başka nesneler konuluyor, bu nesnelerle mürit kendisini ilişkilendirerek nur, feyz ve nisbete gark oluyor. Bu rabıta türleri zor gibi görünse de aslında çok kolaydır, biraz da bereketlidir. Nefsin de az da olsa hoşuna gider. Fantezi gibi. Ara sıra yapmakta fayda vardır. Nefse aynı yemeği verirseniz bıkar ve homurdanır. Biraz değişiklik onun iştahını artırır. Mürit günlük hayatında bu rabıtaları arabanın vitesleri gibi kullanmalıdır. Birinden nefsi bıkınca diğerine geçmelidir. Daha doğrusu günlük yaşamın şartlarına göre, kolaylık ve zorluk açısından birini bıraktığında diğerine yönelmelidir. Hayatı, günlük yaşamı baştan sona rabıtalı olmalıdır. Dediğim gibi bu bir incidir katır boncuğu değildir. Allah (c.c.) rabıtanın kıymetini bilmeyi nasip etsin. Âmin. Muhsin İyi [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır Rabıta ile ilgili aldığım bazı sorular ve onlara verdiğim yanıtlar şunlardır: ‘Rabıtanın hak olduğuna inanıyoruz. Ama rabıtadan zevk alamıyoruz. Bunun için ne yapmalıyız?’ ‘Rabıtadan yeteri derecede yararlanmak nasıl olur?’ ‘Rabıtanın yarar sağlaması için ne yapmalıyız?’ ‘Rabıtayı sevmek için neler yapmalıyız? ‘Şeyhe muhabbeti nasıl duyabiliriz, artırabiliriz?’ Bu sorular, benzer mahiyettedir. Yanıtları aynı caddeye çıkar. Tasavvuf ve tarikat yolunun amacı nefsi fenaya (yokluğa) ulaştırmaktır. Nefsi yok kılıp Allah’a vasıl olmaktır. Fenafillâhın bir şartı vardır. Bu da önce fenafişşeyhe ulaşmaktır. Fenafişşeyh, müridin nefsini şeyhinde yok kılmasıdır. Yani mürit kendisini o kadar yok kılar ki, hayal dünyasında kendisini arasa ancak şeyhini bulur. Şeyhinin karşısında erimiştir. Nefsi ortadan kalkıp şeyhi var olmuştur. İşte fenafişşeyh makamı budur. Fenafişşeyh makamına insan durup durduğu yerde veya sanıldığı gibi sadece zikirle ulaşamaz. Rabıta ile ancak fenafişşeyh makamına varılabilir. Rabıta karşısında nefis önce isyan eder. Ben bu cümle ile rabıtayı kabul etmeyenleri kastetmedim. Hayır, rabıtasını düzenli olarak yapan kişilerden söz ediyorum. İnsanoğlu işte böyle garip bir yaratıktır. Düşünce boyutunda rabıtanın hak olduğunu bilir, rabıta ile ilgili pek çok keramete de tanık olur, ayrıca düzenli olarak rabıtasını da yapar ama nefsi rabıtaya karşı çıkar. Çünkü nefis özgürlüğüne çok tutkundur. Başka birisinin boyunduruğuna girmek istemez. Hele başka bir insan, bu bir veli için de olsa, yok olmayı hiç istemez. Şeytanla işbirliğine de çok yatkındır. Rabıta ile günden güne özgürlüğünün elinden alındığını, eridiğini bilir, şeyhin nurundan rahatsız olur. Çünkü bu nurlar onun varlığını gün be gün yok etmektedir. Rabıta fenafişşeyh yolunda müridi gün geçtikçe olgunlaştırmaktadır. Bu yüzden nefis de ilkbaharın yaklaşması ile yerlerdeki karların yavaş yavaş erimesi gibi bir durum yaşamaktadır. Bundan büyük bir hoşnutsuzluk duymaya başlamaktadır. Çünkü nefsin kar kadar Allah’a (c.c.) soğuk olan bir tabiatı bulunmaktadır. Nefsin bu hoşnutsuzluğu ile insan rabıtadan zevk almamaya başlar. Rabıta ona çok sıkıcı bir iş olarak gözükür. Vesveseye girer. Kabz (depresyon) hali etkisi altına alır. Hatta rabıtada zamanını boşa harcadığı, kandırıldığı vehimlerini yaşamaya başlar. Oysa sadatların bildirdiği üzere rabıta tek başına insanı maksadına (fenafillâha) ulaştırmaya yeter. Zikir ise böyle değildir. Çünkü rabıta ile nefis katı yağın ısıda erimesi misali bir hal yaşar. Zikir ise genellikle nefsi katılaştırır. Çünkü zikreden insan genellikle farkına varmadan nefsanî bir kendini beğenmişlik çukuruna ister istemez düşebilir. Bu da onun manevi terakkisini durdurur. Ama rabıtanın nefsi hor hakir kılan, yok eden özelliği ile bu kişi böyle bir çukura düşmekten kurtulur. Elbette bu yolda zikir de gereklidir. Önemini küçümsemiyoruz. Rabıta yemekse, zikir su gibidir. Birbirinden ayrı düşünmek doğru değildir. Ama tasavvuf ve tarikat yolunun olmazsa olmaz koşulu rabıtadır. Rabıta olmadan fenafişşeyh gerçekleşmez, fenafişşeyh olmadan da fenafillâh olmaz. Bunlar birbirine bağlı çarklardır. Bunların işlemesi rabıtanın edebine ve usulüne uygun olarak yapılmasına bağlıdır. Rabıtadan azami derecede yararlanmak, zevk almak, rabıtayı sevmek istiyorsak rabıta sırasında kendimizi daha doğrusu nefsimizi şeyhin karşısında yok bilmek gerekir. Tabii bunu yapmak başlangıçta biraz zor olabilir. Ama zamanla bu meleke gelişecektir. Şeyhin suretini canlandırırken veya şeyhin karşısında var olduğumuzu düşünürken kendimizin anasır-ı erbasını (toprak, su, hava, ateş) dağıtmalı; toprağını toprağa, suyunu suya, havasını havaya, ateşini ateşe katıp tamamen yok etmeliyiz. Bunu yaparken nefsimizi küçük görmeli, onun şeyhin karşısında bir varlığa sahip olmasını bile düşünmemeliyiz. Peygamberimizin (s.a.s) şu hadis-i şerifini de daima tefekkür etmeliyiz: ‘Varlığın (nefsin) öyle büyük bir günah ki, onunla başka bir günah mukayese bile edilemez.’ Rabıta sırasında insan bu şekilde hareket ederse, yani nefsini hor ve hakir kılarak yok farz ederse hemen rabıtadan yararlanmaya, şeyhin nurundan ve feyzinden istifade etmeye başlar. Rabıta sırasında nefsi ezmek, hor hakir kılmak, yok farz etmek yanında başka bir şeye de dikkat etmek gerekir: Şeyhi gönüller sultanı olarak telakki etmek. Onu Allah dostu olduğu için yüceltmek. Bunun için onun görkemli bir tahta oturduğunu düşünmek ve kabul etmek güzel bir sonuç verir. Siz bunları tatbik ettiğinizde nefis ve şeytanların hemen bu oldubittiyi kabul edip teslim olacaklarını mı sanıyorsunuz? Böylece rabıtada karşılaştığınız problemler bu şekildeki bir uygulama ile son mu bulacaktır? İnsanoğlu nefis ve şeytanları tanımadığı için böyle safça şeyler düşünebilir. Gerçekte nefis de şeytanlar da çok inatçılardır. Davalarından öyle kolay kolay pes etmezler. Aldığınız bu kararları uygulama yolunda daima size sinsice yaklaşırlar, çaktırmadan çeşitli engelleme girişimlerinde bulunurlar. Öyle ki bir bakmışsınız birkaç ay sonra rabıta olgusu ‘eski tas, eski hamam’ deyiminde olduğu gibi bir hal almış olabilir. Aldığınız kararları da unutmuş olursunuz. Sanki içinizden silinmiş gibi. Nefis kendisini yokluğa (fenafişşeyhe, fenafillâha) götüren bu rabıtanın en azılı düşmanıdır. Ondan kurtulmak tamamen mümkün olmadığı zaman ‘bari öylesine yapılsın’ diye bir politikaya başvurur: Rabıta sırasında benlik davası ile şeyhi kafasında canlandırır veya şeyhin karşısında durur. Tabii o zaman da rabıta feyizsiz, nursuz geçeceğinden bin çeşit vesveseye de kapı açacaktır. Onun için rabıtada bir gevşeklik olduğu, rabıta verimli geçmediği zaman hemen onu masaya yatırmalı, değerlendirmeli; nefsin rabıta sırasındaki benliğini ezmeli, onu yok kılma yoluna gidilmelidir. Nasıl okullarda derslerdeki konular belli bir periyotla sınavlarla yoklanıyorsa biz de rabıtalarımızı ara sıra ölçüp değerlendirmeli, onların nefis ve şeytanların etkileri ile yavaş yavaş nereye doğru kaydırıldıklarını görmeli, hemen gerekli önlemleri almalıyız. Hatta bu ölçüp değerlendirmeyi her rabıtadan sonra alışkanlık yapmak, nefse ve şeytanlara bu hususta göz açtırmamak anlamına gelecektir. Rabıtada kendimizi şeyhin karşında yok farz edersek bu durum insana büyük bir zevk verir dedik ama nefis neden bu zevkten hoşlanmıyor? Kendimizi şeyhin karşısında ezmek, küçük görmek, yok kılmak sırasında duyulan zevk ruhanidir. Nefsanî değildir. Nefs bundan sıkılır. Ruh Allah’tan geldiği için bir Allah dostunun huzurunda bu şekilde oluştan dolayı büyük bir zevk alır. Bu zevk günden güne de artar. Ruh rabıtayı sever. Nefis ise günden güne bunalımlara (kabz haline) girer. Kişi, rabıtada biraz ilerleyince bu maceranın söylediğimiz gibi olduğunu, geliştiğini anlayabilir. Hem sıkıntıyı hem de hazzı algılar. Sıkıntının nefisten, hazzın da ruhtan kaynaklandığını bilir. İnsan rabıtada kendisini yok kıldığı zaman boş bir şişenin suya konulduğunda içerisinin dolması gibi bir hal yaşamaktadır. Nur ve feyz ile temasa geçtiğini hissetmektedir. Bu his zamanla da güçlenmektedir. Aynelyakin, hakkalyakin düzeye gelmektedir. Benliği ile rabıta yaptığı zaman ise, hiçbir manevi hal yaşamamaktadır. Rabıta ona çok sıkıcı gelmektedir. Hem nefsi hem ruhu rabıtadan zevk alamamaktadır. Rabıtanın mahiyetini anlamayanlar genellikle ruh hakkında hiçbir şey bilmeyenlerdir. Ruhu haksızca, cahilce bu evrenin kanunları ile sıkı sıkıya bağlayanlardır. Ruh için zaman, mekân gibi kayıtları kabul edenlerdir. Ruhun özellikleri, bağlı olduğu kanunlar, elbette bu evrenin ve içerisindekilerin kanunlarından farklı olacaktır. Çünkü evren ve içerisindekiler, Allah’ın (c.c.) ‘Ol!’ ilahi emriyle yoktan yaratılmıştır. Ruhun kaynağı yokluk değil, yüce Allah’tır. Hâşâ ruh Allah’tan bir parça değildir. Çünkü Allah (c.c.) bölünemez ve parçalanamaz. Kuran-ı Kerim’in ifadesiyle ruh insana Allah’tan (c.c.) gelmiş bir ilahi soluktur (bk. Hicr suresi 29). Onun için ruh, hak olan rüyalarda kayıtlardan kurtulunca her yere gidebilmekte, önceden bilmediği yerleri ve kişileri görebilmektedir. Rabıta sırasında insan şeyhini hayal edince veya kendisini şeyhin karşısında düşününce gerçekten ruhu şeyhini algılamaktadır. Ama bunu o kişi bilmemektedir. Bunun farkına varamamaktadır. Bu algılama ruhsal düzeyde (bilinçdışında) gerçekleşmektedir. Şayet sofi edebine ve usulüne uygun olarak rabıtaya devam ederse şeyhin manevi hallerinden yararlanmaya başlayacaktır. Şeyh, ruhunun manevi organlarını (letaiflerini) yüksek makamlara ulaştırmış birisidir. Kişi rabıta sırasında sanki iki kablonun birleşmesi gibi bir durum yaşamakta, şeyhinin yüksek hallerini kendi üzerine almaktadır. Letaiflerini onun letaiflerine bağlamaktadır. İşte rabıtanın Allah’a (c.c.) ulaştırıcı yollardan en kısa ve ne çabuk olmasının sırrı budur. İleri hallere ulaşan kişiler, rabıta sırasında şeyhlerini görebiliyorlar mı ve onlarla konuşabiliyorlar mı? Evet, bu da çokça karşılaştığımız bir soru. Nedense cevaplamak da hoşuma gitmiyor. Çünkü bu sefer de insanlar rabıtada şeyhlerini görmeyi, onunla konuşmayı istemek gibi bir amaç güdüyorlar ve bunu takıntı yapıyorlar. Tabii o zaman da rabıtaları verimsiz geçmektedir. Çünkü rabıtada nefsi yok kılmadıkça, şeyhin karşısında hiç olmadıkça istenilen derecede yararlanmak mümkün değildir. İnsanların meraklarını gidermek için söylüyorum ki, bunlar doğrudur. Yani ileri hallerde nurlar görüldükten epey bir zaman sonra rabıta sırasında şeyh ve onun maiyetindekiler (sadatlar) görülebildiği gibi onunla konuşmak da mümkündür. Ama şunu da belirteyim ki, bu maksatlarla rabıta yapılırsa rabıtadan da zerre kadar yararlanılamaz. Yani sofi rabıtada şeyhini görmek, onunla konuşmak gibi bir amaç gütmemeli; nefsini ezmeye, yok kılmaya çalışmalıdır. Üstüne vazife olmayan işlere karışmamalı, ‘Her şeyin bir vakti vardır.’ diyerek işine gücüne bakmalıdır. Kaldı ki bu nimetler (yani şeyhi rabıtada görme ve onunla konuşma) bir ömürde bile insana nasip olamazsa da rabıtanın amacı bunlar değildir. Tasavvuf ve tarikat yolunun amacı ‘Allah rızasına’ ulaşmaktır. Bu tür nimetlerin nasip olması, Allah rızasına işaret değildir. Allah’ın mekrine (hilesine) akıllar sırlar ermez. Kaldı ki İmam-ı Rabbani Hazretlerinin (k.s.) dediği gibi yüce Allah (c.c.) bizleri ahrette tasavvufi hal ve makamlarla değil ilahi kurallara (şeriate) uyup uymamakla sorguya çekecektir. Onun için bu konularda vesveseye girmemek gerekir. Rabıta sırasında görülenler şeytanlar olamaz mı? Zaten bu yoldaki kişiler önce şeytanları görürler. Bu yolda iyice bir pişerler. Onların her türlü marifetlerine de tanık olurlar. Ondan çok sonra rabıta ile şeyhini ve sadatları görme şerefine nail olurlar. Kaldı ki sofi her halini mutlaka mürşidine söylemelidir. Şeyhler daha önce bu yollardan yürüdükleri için tecrübelerinden hallerin, görülen şeylerin şeytani mi yoksa Rahmani mi olduklarını hemen anlarlar. Ama bazen sofiler, nefsin ve şeytanların etkisi ile hallerini ve gördükleri şeyleri şeyhlerinden gizlerler. Yalancı bir âlemde yaşayarak kendilerini kandırırlar. Şeytanlar kendilerini alaya alıp dalga geçtikleri halde yüksek halleri ve gördükleri ile (!) kendilerinin veli, kutup, mehdi vs. olduklarını düşünürler, sanırlar. Bundan ayılıp kendilerine gelmeleri uzun sürebilir. Bazıları benlik davasından bu bataklıktan bir türlü kutulamazlar. Ben bu soruyu, yani ‘Rabıta sırasında görülen şeyler şeytanlar olamaz mı?’ sorusunu soran kişiye dedim ki, sen babanı bir keçiyle karıştırır mısın? Elbette hayır. Ama uzaktan babanı başka bir insanla karıştırabilirsin. Çünkü ataların da dediği gibi ‘Adam adama benzer’. Ama babasını keçiyle karıştıran olabilir mi? Olamaz, çünkü keçi ile adam ayrı varlıklardır. Türleri farklı. İşte bunun gibi her ne kadar şeytanlar aynı formlarla, ayırt edilemeyecek nitelikte insanların kılığına girseler de ilahi nurlar karşısında dayanma güçlerine göre hemen kendilerini belli ederler ve keçi ile adamın karışmaması gibi birbirlerinden ayrılırlar. Şeytanlar ayrı birer varlıktır, şeyhin ve sadatların ruhları ise bambaşkadır. Nurlar şeyhin ve sadatların bembeyaz sarıklarına vurunca onlar ışıldarlar, ama aynı nurların ucuna bucağına şeytanlar yaklaşamaz bile. Şeytanlar ancak kalbin (ve ruhun) letaif nurlarına zar zor dayanırlar ve bu nurlar sayesinde insan suretinde görünürler. Medyumlar asla şeytanları bu halleri ile göremezler. Kalp gözüm açık diyenleri bile ancak şeytanları insan görünümüne girmeye çalışan bir duman, sis yığını olarak görebilirler. Tabii kendi vücutları üzerinde tesirlerini algılarlar ve onlarla konuşabilirler. Rabıta olmadan fenafillâha ulaşamaz mıyız? Rabıta olmadan fenafillâha ulaşmak mümkün değildir. Sadece üveysiler buna nail olmuşlarsa da onlar da genellikle ölmüş olan bir velinin ruhundan veya Hz. Hızır’dan (a.s.) yararlanmışlardır. Yine bunlardan yararlanma yolları da onlara rabıtayla olmuştur. Ölmüş bir kişiye -eğer sureti bilinmiyorsa- rabıta yapmak, bu rabıtanın da verimli olması ise çok zordur. Ölmüş şeyhe rabıta fayda sağlar mı? Şeyh öldüğü zaman ruhu kınından çıkmış kılıç gibidir. Yani şeyh yaşarken nefsi o kılıca engeldi, bir kındı. Öldüğü zaman daha bir ruhu güçlenmiş olacaktır. Bu ileriki zamanlarda daha yüksek derecelere varacaktır. Çünkü veli öldüğü zaman manevi seyri durmamakta, devam etmektedir. Ölüm olayı bu manevi seyri kat be kat artırmaktadır. Çünkü velinin ayağına artık nefis, dünya ve şeytanlar dolanmamaktadır. Ama ölmüş şeyh ancak olgun müride, yani rabıtada az çok feyzin, nurun varlığını hissedebilen sofiye yarar sağlar. Yeni müritlere canlı şeyh kadar iyi gelmez. Fayda sağlamaz. Bunun en başlıca sebebi nefsin ölmüş şeyhe fazla muhabbet duyamamasıdır. Hâlbuki rabıtada nefsi ezmek, yok kılmak yanında şeyhe muhabbet duymak da çok önemlidir. Çünkü nefis ölmüş şeyh ile daima ölümü hatırlar, ölüm de nefse hoş gelmez. Bu yüzden ölmüş bir şeyh ne kadar yüce bir makamda olsa da canlı şeyh kadar müride yararlı olmaz. Tabii bir de sofinin yaşadığı hallerini anlatması ve sıkıntılarında ona yardımcı olması, yol göstermesi açısından canlı bir şeyh mutlaka gereklidir. Allah cümlemize gereği şekilde rabıta nimetinden yararlanmayı nasip eylesin. Âmin. Muhsin İyi [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır Rabıtanın mahiyetini anlamayanlar genellikle ruh hakkında hiçbir şey bilmeyenlerdir. Ruhu haksızca, cahilce bu evrenin kanunları ile sıkı sıkıya bağlayanlardır. Ruh için zaman, mekân gibi kayıtları kabul edenlerdir. Ruhun özellikleri, bağlı olduğu kanunlar, elbette bu evrenin ve içerisindekilerin kanunlarından farklı olacaktır. Sana ruh hakkında soru sorarlar. De ki; «Ruh Rabbimin tekelinde olan bir olgudur. Size bilginin çok az bir bölümü verilmiştir. (Tercih edilen görüşe göre bu soruyu kitap ehli sormuştu. Bu ayet ve ondan sonraki yedi ayet yine bu görüşe göre Medine'de inmişlerdi.) (İsra-85) Ruh Hakkında Ayet var iken nasıl bir bilgi ile donatıldığınızı sorabilirmiyim Ruh nedir ? Peygamberin dahi bilmediği Ruhu sizin Ruhanileriniz nasıl bilebiliyor ? Sunmuş olduğunuz Yazı hakkında size sorularım olacak Lütfen bana Kur'an ve Sünnet ile cevap verin ve Tatminkar olsun ona göre size cevap verecem savunduğunuzu bana delillendirin Allah resulünün yaşamı ile... |
Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır Rabıta olmadan fenafillâha ulaşamaz mıyız? Rabıta olmadan fenafillâha ulaşmak mümkün değildir. Sadece üveysiler buna nail olmuşlarsa da onlar da genellikle ölmüş olan bir velinin ruhundan veya Hz. Hızır’dan (a.s.) yararlanmışlardır. Yine bunlardan yararlanma yolları da onlara rabıtayla olmuştur. Ölmüş bir kişiye -eğer sureti bilinmiyorsa- rabıta yapmak, bu rabıtanın da verimli olması ise çok zordur. Fenafillah ---- La Mevcude İlallah kavramlarını bana izah edermisin Kur'anda hangi ayetlerde geçer bu kavramlar? Hızır nedir? Üveysiler hususunda deliliniz? |
Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır Cüppeli efendi “TARİKATI ALİYYE’DE RABITAI CELİYYE” adlı kitabında Rabıtaya deliller bulmaya çalıştıktan sonra, “Rabıta Hakkında Akli Deliller “ bölümünde 261. sayfasında şu maddeyi delil olarak bizlere sunmuştur. “Herhangi bir işi , severek ve kalbi istila edecek şekilde düşünmek o işi yapmak gibi insana tesir eder. İyilikleri düşünmek iyi , kötüleri hayal etmekse kötüdür.Bazı ulema , doğacak çocuğa bereketi sirayet eder ümidiyle kişinin, cima halinde Salih kimseleri düşünmesini güzel görmüşlerdir. O halde düşünceyi haram ve mübahlardan çevirip , iyilere yönlendirmek , hiçbir akıllının inkara kalkışmaması gereken şeylerdendir ki rabıta da bu hayali sohbetten ibarettir.” ( Muhammed Salih , Beğiyyetü’l- Vacid , Sh . II) Affınıza sığınarak Cima esnasında üçüncü kişiyi düşünmek ne anlama geliyor izah edermisiniz ?Hayvanlarda dahi olmayacak bir düşünceyi meşru kabul ediyormusunuz ? Hangi inanç ve namus sahibi Eşi ile arasına başkasını sokabilir size soruyorum buyrun cevaplarınızı bekliyorum Siz kontra atak yaparak bir şirki meşrulaştıma gayretinde olduğunuz için sizinle her tür konuda mücadele etmem gerekiyor.... |
Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır Şeyhin simasını bir vesikalık fotoğraf gibi kalbinin üzerinde veya iki kaşın arasında taşıma da sadatlarca övülmüş bir manevi rabıta türüdür. Ama bunda da şeyhi zihnen canlandırma yerine simasının suretini orada, yani kalbin üzerinde veya iki kaşın arasında varsayma düşüncesi hâkim olmalıdır. Şeyhi kalbin üzerinde canlandırarak rabıta yapmak suretiyle nefsi bu konuda çok zorlamamak gerekir. Zira manevi rabıtanın bereketi olan her yerde sürekli olmasının nedeni şeyhi zihnen canlandırmama kolaylığındandır. Allah hepimize nasip etsin. Âmin. Hangi kısmına el atsam Şirk kokuyor Bu kadar zahmet çekeceklerine Şeyh efendilerinin Atatürk gibi Büstüne bakma sureti ile yapılsa daha kolay olur Allah aşkına hangi dinde bu tür sapkınlıklar mevcut Hristiyanlıktamı Yahudiliktemi nerde geçiyor bu tür Uygulamalar? |
Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır Ama yıllar geçti. Bazı acayip garaip olaylar oldu. Kendisini ve mekânını daha önce görmediğim bir şeyhi mekânıyla birlikte rüyada çok açık bir şekilde gördüm. Bir yıl kadar sonra da bir tesadüfle o şeyhi ve mekânını tanıdım. Tövbe ve zikir aldım. Rabıta dersleri ise bana zor geldiği için pek önem vermedim. Önceleri istemeye istemeye yapmaya başladım. Hem çok kısa tutuyordum hem de pek sevmiyordum. Ama okuduğum kitaplardan rabıtanın önemini bildiğim için istemeden de olsa yapmaya çalışıyordum. Tevbe nasıl alınır ? Zikir alınmasına dair Ayet varmı Özellikle soruyom Alınma Hristiyanlıktaki Vaftizden ne farkı var ? |
Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır Hatta hadisi şeriften peygamberimizden (s.a.s) ve peygamberlerden (a.s.) sonra ümmetin en hayırlısı olan Hz Ebubekir (r.a.) kaza-i hacetinde (tuvalette) bile Rasullah’ı düşündüğünü ve bundan bizar olarak Rasullah’a geldiğini onun da bunu doğal karşıladığını anlıyoruz. Elbette Hz Ebubekir üstün bir kişiliğe sahiptir lakin Ümmetin en hayırlısı olduğuna dair bilgi ve belgeyi sunabilirmisiniz? Kur'ana göre Üstünlük takva iledir Hz Ebubekirin Takvasını nasıl ölçtünüz elinizde öyle bir alet nerden geldi Vahiy ürünümü Sünnetmi nedir? |
Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır Alıntı:
1--- Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Ebu Bekr Radıyallahu anh, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın yanına girmişti. Aleyhissalatu vesselam: "Müjde. (Ey Ebu Bekr!) Sen Allah'ın ateşten azad ettiği kimsesin!" buyurdular. İşte o günden itibaren Hz. Ebu Bekr, Atik (azadlı) diye isimlendirildi." Tirmizi, Menakıb, (3679). 2--- Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Cebrail aleyhisselâm yanıma gelerek elimden tuttu ve bana ümmetimin gireceği cennet kapısını gösterdi." Hz. Ebu Bekr atılıp: "Ey Allah'ın Resulü! Ben o sırada seninle olmayı ne kadar isterdim, ta ki ona ben de bakayım!" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Ey Ebu Bekr, ümmetimden cennete ilk girecek kimse olman sana yetmez mi!" karşılığında bulundular." Ebu Davud, Sünnet 9, (4652). 3---Yine Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Nezdimizde bir eli(ihsanı) bulunan hiç kimse yoktur ki, o ihsan sebebiyle biz ona (misliyle veya daha fazlasıyla) karşılıkta bulunmayalım. Ancak Ebu Bekr bundan hariç. Çünkü, onun nezdimizde yardım varsa da, onun karşılığını Kıyamet günü ona Allah verecektir. Bana Ebu Bekr'in malı kadar kimsenin malı faydalı olmadı. Benim müslüman olmasını teklif ettiğim herkesten bir zorluk gördüm, Ebu Bekr hariç. Zira o teklifim karşısında hiç tereddüd etmeden kabul etti. Eğer kendime bir dost (halil) ittihaz etseydim, mutlaka Ebu Bekr'i dost edinirdim. Haberiniz olsun, arkadaşınız Allah Teâla'nın dostu (halilullah'tır)." Tirmizi, Menakıb, (3662). 4--- Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (bir gün) halka hitap ederek buyurdular ki: "Allah Teâla Hazretleri bir kulunu, dünya ile nezdindekini tercihte muhayyer bıraktı. O kul, Allah'ın nezdindekini tercih etti." Bu söz üzerine Hz. Ebu Bekr ağlamaya başladı. Biz, Aleyhissalatu vesselam'ın, Allah tarafından muhayyer bırakılan bir kul hakkında verdiği haber sebebiyle onun ağlamasına hayret ettik. Meğer, muhayyer bırakılan o kul Aleyhissalatu vesselam'ın kendisi imiş. Meğer bunu en iyi anlayan da aramızda Ebu Bekr imiş. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Sohbetiyle olsun malıyla olsun bana en ziyade ikramda bulunan Ebu Bekr'dir. Eğer, ben Rabbimden başkasını halil (dost) tutacak olsaydım, mutlaka Ebu Bekr'i halil edinirdim. (Allah arkadaşınızı kendine halil kıldı). Ancak (aramızda) İslam kardeşliği ve İslam muhabbeti var ((bu) efdaldir). Mescide açılan (hususi) hiçbir kapı bbırakılmayıp, hepsi kapatılacak, sadece Ebu Bekr'in kapısı açık bırakılacak." Buhari, Fezailu'l-Ashab 3, Menakıbu'l-Ensar 45, Mesacid 80; Müslim, Fezailu's-Sahabe 2, (2382); Tirmizi, Menakıb, (3661). 5--- Ebu'd-Derda radıyallahu anh anlatıyor: "Ben Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın yanında oturuyordum. Derken, Ebu Bekr radıyallahu anh elbisesinin eteğini tutarak çıkageldi. Öyle ki, dizleri açılmış durumdaydı. Aleyhissalatu vesselam (onu bu halde görür görmez): "Arkadaşınız biriyle çekişmiş olmalı!" buyurdular. Ebu Bekr selam verdi ve: Ey Allah'ın Rasûlü!) Benimle İbnu'l-Hattab arasında bir şey (tatsızlık) oldu. Üzerine yürüdüm, sonra da pişman oldum. Beni affetmesini taleb e |
Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır Peygamberimiz Hz. Muhammed aleyhissalatü vesselamdan, “Peygamberlerden sonra insanların en faziletlisi Ebu Bekir'dir" anlamına gelen bir hadis rivayeti vardır. (Kenzul-Ummâl, 10/543; es-Savâik, 249; Suyuti, Tarihul-Hulefâ, 42) Başka bir hadiste ise, “Bana Cebrail geldi, ben de ona, benimle hicret edecek olanm kim olduğunu sonuca dedi ki: "Ebu Bekir'dir. O senden sonra ümmetinin işlerini üzerine alıp yürütecek kimsedir ve Ümmetinin en hayırlısıdır" (Kenzul-Ummâl, 10/550-551) buyurulmuştur. Yine, Ebu Bekir'in önünde yürüyen Ebu'd-Derda hazretlerine, Hz. Peygamber, “Ya Eba'd-Derdâ! Senden daha hayırlı olan birisinin önünde mi gidiyorsun? Şüphesiz, Nebiler ve Peygamberlerden sonra, Ebu Bekir'den daha faziletli birisi üzerine güneş doğup batmamıştır" buyurur. (Mecmau'z-Zevâid, 9/44) Ayrıca, Abdullah b. Ömer’in şu açıklaması da konuyu ışık tutmaktadır: "Biz Rasûlullah (asm) zamanında insanları derecelendirir ve şöyle sıralardık: Ümmetin en faziletlisi Ebu Bekir'dir. Sonra Ömer'dir. Sonra Osman'dır. Sonra da Ali'dir. Hz. Peygamber bu sıralamayı işitirdi de bize itiraz etmezdi" (Buhâri, Fedâilu's-Sahabe 4; Ebû Dâvud, Sünnet, 8, 4627-4628) Hz. Ebu Bekir'in ümmetin en üstünü olduğunu söyleyenlerden biri de Hz. Ali'dir. Zehebi'nln meşhur olduğunu söylediği bir haber'de Hz. Ali, "Bu ümmetin en hayırlısı Ebu Bekir'dir" demiştir. (bk. Mecmâu'z-Zevâid. 9/47-48; Tarihul-Hulefâ, 42) Hz. Ömer ise: "Nebi Aleyhissalatü vesselam'dan sonra bu ümmetin en hayırlısı, Ebu Bekir'dir. Kim bundan başka bir şey söylerse, o müfteridir. Böyle birisine iftira cezası gerekir" diyerek onun gerçek yerini göstermiştir. (Tarihü'l-Hulefa, a.y) İmam Şafii, Malik, Ahmed b. Hanbel, Süfyan es-Sevri, ehl-i hadis ve ehl-i fıkhın tamamı, Eşari, Bakıllani gibi alimler, Hz. Ebu Bekir'in, ümmetin en faziletlisi olduğuna sahabe'nin ve tabiinin ittifak edip icma halinde olduklarını rivayet eder. (bk. Tedribu'r-Râvi, 2/222-3; es-Savaik, 55; Kitabu'l-Kebâir, 263; Tarihu'l-Hulefa, 41) İmam-ı A'zam, çok kısa ve veciz olan Fıkh-ı Ekber isimli eserinde: "Nebi (asm) den sonra İnsanların en hayırlısı Ebu Bekr es-Sıddık (ra) dır." (Fıkh-ı Ekber, 5) diyerek Ehl-i Sünnet'in bu husustaki görüşünü belirtir. |
Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır haa bi de ben Alim falan değilim bunu iddia etmiyorum da... Hepsini sanal ortamdan buldum.. Yani bilgisayarı açıp kapatmasını bilen herkes ulaşabilir bu bilgilere.. |
Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır Eyvallah Hacı Kardeş bak delil olunca nasıl kabul ediliyor sorun yok... |
Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır Muhammed Allah'ın Elçisi'dir ve (sadakatle) o'nun yanında olanlar, bütün hakikat inkarcılarına karşı kararlı ve tavizsiz, (ama) birbirlerine karşı merhamet doludurlar. Onların (namazda) eğilerek (ve) yere kapanarak Allah'ın lütuf ve rızasını aradıklarını görürsün. Onların işaretleri, yüzlerindeki secde izleridir. Şu, onların hem Tevrat'taki ve hem de İncil'deki temsilleridir: (Onlar) filiz veren bir tohum gibi(dirler), sonra Allah o (filizi) güçlendirir ki sağlam şekilde büyüsün ve (sonunda) kökü üzerinde dimdik dursun ve üreticileri sevindirsin... (Allah böylece müminleri sağlam ve dayanıklı/dirençli kılar) ki onlar aracılığıyla hakikat inkarcılarını şaşırtsın. (Ama) onlardan inanıp doğru ve yararlı işler yapanlara Allah mağfiret ve büyük bir mükafat vaad etmiştir. (Fetih-29) Hacı kardeş bak tartışma usulü ile konuştuğunuzda sizi dinlerim ve doğrulara doğru yanlışlara yanlış derim Bu anlayış ile benimle konuşun tartışan eyvallah der ve bilmediğiniz yada benim bilmediklerimi hep birlikte öğreniriz daha iyi olmazmı... Sizden Hz Ebubekir hakkında delil istedim sizde sundunuz bende sizi destekleyen ayeti vereyim daha anlaşılır olsun Ayetin nuzül sebebi ve Ayetlerde geçen yanında olanlar kısmı ile kimler kastediliyor araştırın çarpıcı sonuçlar karşınıza çıkacak Sahabenin faziletleri hususunda... |
Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır Tevbe süresi 40. Ayeti mi yoksa? Konumuzla tam olarak alakalı olmadığı için yazmak istemedim... |
Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır Tevbe 40 Ayeti kerimesi zaten açıktır Hz Ebubekir hakkında olduğu benim verdiğim ayet Allah resulünün yanında olanlar Hususunda Üstad Saide Kurdinin açıklaması çok güzel izah ediyor kimler olduğunu bi zahmet Bakın...7.Lemada Fetih suresi hakkında açıklamalara... |
Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır Alıntı:
|
Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır Alıntı:
|
Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır sayın muhsin iyi rabıta nasıl yapılır izah edebilirmisiniz.... |
Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır Alıntı:
Yoksa okumadın mı başyazıyı. |
Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır Rabıta bir ibadet değil anladık Tekniktir diyorsunuz ve yazınızda öyle ele alınmışki Allah'tan çok Şeyh Efendilerinize iltica var Allah nerde kaldı bu anlayışa göre Cüppeli efendinizden size Rabıta örneği sundum biliyorum konunuzda geçmiyor ama oda Rabıta tarifi yapıyor kendi taptığı şahısları üçüncü kişi olarak kabul ediyor bu nasıl oluyor izah edermisiniz.... |
Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır Alıntı:
|
Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır Ayrıca kafan yine cima, Cüppeli Ahmet Hoca gibi konulara takılıyor. Benim onunla bir alakam yok. Yani rabıta bir teknik. Çeşit çeşit uygulamaları oluyor. İnan ben bu tekniği cimada hiç uygulamadım. Aklıma bile gelmedi. Cüppeli Ahmet Hoca ve tarihte onun gibi düşüneneler uygulamışsa ne diyebilirim. Sonuçta bir tercih meselesi. Çünkü cima mubah bir şeydir. insanların zevkleri söz kousudur. nefis cima sırasında başka kadınları hayale kadar kayabiliyor. Bu da şüpheli, hatta kanımca haram bir durum. Ama insan kendisini şeyhin yerine koyup (telebbüsü rabıta) hanımı ile cima yapıyorsa bu çok masum bir şeydir. Sonuçta başka bir namahrem kadınla cima yapmıyor. Hayalen kendisini şeyhin yerine koysa da bunun nedeni şeytanların ilişkide bulunabilme riskidir. Büyük laf söyleme. Şeytanların cimaya ortaklığını bilmiyorsan sus. Allah büyük laf konuştuğunda seni imtihan eder. Öyle bir evlat verir ki şeytanların ortaklığı ile nasip olmuştur. Buna da sadece Allahın veli kulları ile alayların, küçük görmelerin neden olur. Benden söylemesi. Ama rabıta gibi tasavvufi kavaramları böyle sağa sola sündürmeler, Cübbeli Ahmet Hoca ile cima ile ilişkilendirmeler hoş değil. Yani biraz üzüldüm doğrusu. |
Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır Alıntı:
şeytanla ortaklık ile şeyhle ortaklık arasında çok fark var.ikincisi namussuzluk+domuzluktur. |
Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır Alıntı:
|
Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır Ama insan kendisini şeyhin yerine koyup (telebbüsü rabıta) hanımı ile cima yapıyorsa bu çok masum bir şeydir. Sonuçta başka bir namahrem kadınla cima yapmıyor. Hayalen kendisini şeyhin yerine koysa da bunun nedeni şeytanların ilişkide bulunabilme riskidir. Rabıta hakkında çok ikna edici bir yazı yazmışsın ,rabıtaya ikna oluyorduk ama keşke şu lafı etmeseydin.Böyle bir şey doğru değil , elbette doğru olamaz,neyi nerde söyleyeceğini bilmek önemli. |
Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır ben bu rabıta türünü tavsiye etmiyorum. ama bunu yapanların yapma nedenini söyledim. zira rabıta sırasında şeytanlar kişiden uzaklaşmaktadır. nur ve feyzin etkisiyle. biz cima etmeden önce euzu ve besmeleyi unutmayalım yeter. zira hadislerle sabit ki şeytanların cimada ortaklıkları mevzu bahis. hatta ayette nesil ifadesini de ona tevil ediyorlar. fakat rabıta meselesini bu cima ile Cübbeli Ahmet Hoca ile ilişki kuranları kınıyorum. hoş değil. benim baş yazımda böyle bir şey olmadığı gibi bazı kişilerce konu maksatlı olarak bu yola sündürülüyor. hoş değil. konu ciddiyetten uzaklaştı. |
Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır Arkadşlar ltfn konu çirkinleşiyor!! Klavuz şarttır Peygamber s.a.v nin hocası Cebrail a.s değilmiydi...Bizimde yol göstericimiz kurandır Öyle insanlar varki şeyhlerinin elini eteğini öptüklerinde cennete girivereceğiz sanıyorlar...Şeyhe yapılan rabıtayı değilde ,RABBİME yapılan rabıtayı seçerim...Alimler sadece Ümitle korku arasında olmayı, namazı dosdoğru kılmayı,Allahtan başkasına kul olmamayı,Şirkten uzak durmayı,ondan başkasına boyun eğmemeyi, sadece ve sadece allah ve Rasülünun yolunda sapasaglam yürümeyi öğreten bir DOSTTUR!.. Onlar sadece uyarıcıdır, her insanın, hayatının belli dönemlerinde bir uyarıcıya, bir dosta ihtiyacı vardır , işte mürşidin vazifesi budur . Bunun dışında tek gerçek mürşid Hz. Kurandır. |
Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır Rabıta alim talebe ilişkisi olarak algılamak lazım.öğretmen öğrenci ilişkisi gibi.bu ilişkiyi eğitimle öğretimle sınırladığımızda adı rabıta olur.farklı mecralara-özel alana sürüklediğimizde külliyen red edilir. Şeytanı yatak odanızdan uzaklaştırmanın yolu euzu çekmek. ama şeyhi yatak odasından uzaklaştırmanın yolunu bilmiyorum! çok çirkin ve iğrenç bir şey!!! konunun bu tarafa çekilmesi hiçde hoş değildir arkadaşlar.ama şunuda kabul edelim ki,sokaktan topladığınız murşidlerinizin!! sizin namusunuzda bile gözü var. durhele arkadaşımıza katılıyorum bir noktada;"şeytanın cma ortaklığı müslümanlar için gaflettir,Müslümanlar bu konuda uyanık olması gerekir.istiazesiz ilişkinin mahsulu proplemli olacağını hadisler bildiriyor.bu gafletten uyanmak gerekir.ama şeyhin ortaklığı namussuzluktur,hiç bir şekilde masum gösterilemez." muhsin iyi kardeş talihsiz bir cümle kurmuşsunuz. |
Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır Alimoğlu demişki: muhsin iyi kardeş talihsiz bir cümle kurmuşsunuz. değerli kardeşim rabıta bir teknik dedik, bıcak gibi. adam da öldürür, yemek de doğrar. bazıları bu tekniği yatak odalarında cima ederken uyguluyorsa bu da bir zevk meselesi dedim. ben uygulamıyorum da dedim. buna katılmadığımı da, tavsiye etmediğimi de belirttim. sadece cima sırasında yabancı bir kadını hayal edeceğine kendisini şeyhin yerine koymuşsa ona göre masumca demek istedim. yani belki cimada bir doping oluyor böyleleri için, bilmem. Ama şeytanların müdahalelerini engellediğini biliyorum. Rabıta sırasında şeytanların zevk alması şurada dursun felç olurlar. Bunu aynelyakin biliyorum. Herhalukarda rabıta olayının cima ile ve Cübbeli Ahmet hoca ile baltalanması hoş değil. benim de buna taraftar gösterilmem büyük bir iftira. yorum ve açıklama yapmak başka, taraftar olmak, uygulamak, tavsiye etmek birbirinden ayrı konulardır. |
Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır Rabıta konusunun içine girdiğimizde pratikte ne gibi sapkınlıklar, islam dışı olayların olduğunu görmemek için gözlerimiz kapamamız lazım herhalde. Öncelikle; Tasavvuftaki rabıta anlayışının Kur'an ve Sünnette olmadığı aşikardır. Olmayan bir şeyi teknik anlam gibi ifadelerle anlamlandırmak havanda su dövmeye benzer. Allah Rasulunun sünnetinde ve Sahabenin icraatında olmayan düşüncenin ya da amelin bizim hayatımızdaki kadri kıymeti olabilir mi?. Gece yatak odasında bile Şeyhiyle rabıta yapmanın ne İslami ahlakla ne insani ahlakla bağdaşır yanı yoktur. Gerek Türkçe'de gerekse Arapça'da kullanılan "İRTİBAT" kelimesi de rabıta ile aynı kökten gelir. Yine Kur'an'da kullanılışlarına baktığımız zaman müslümanın irtibat halinde olması gereken sadece ALLAH'tır. Bizler Allah ile irtibatı koparmayalım yeter. Allah bizi Allahsız bir hayatın cehenneme sürüklediği konusunda sık sık uyarmaktadır. Ama bugün insanlar Allah ile irtibatı koparmışlar, Şeyhlerle irtibat kurmaya çalışıyorlar. Bize şah damarımızdan daha yakın olan Allah varken, kendilerine bile bir faydası olamayan insanlarla irtibat (rabıta)kurmaya çalışmanın bir anlamı olabilir mi?. Bugün insanımız hiç mi akletmiyor? Hiç mi Kur'an okumuyor? Hiç mi Allah Rasulunun hayatını okumuyorlar? Hiç mi tefekkür etmiyorlar? Hiç mi basiret kalmadı bunlarda? Hiç mi feraset kalmadı bunlarda? |
Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır Muhsin kardeş sabır astığınız yazı hakkında size ne tür yanlışların olduğunu akşam tek tek ispat edecem Hakk ve Batılı Ayıran Kaynak Kur'an/Sünnet ile Ölülerden medet bekleyenlere... |
Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır 1 Rabıta bağ demektir. İki şeyi birbirine bağlamak. Tasavvufta müridin şeyhi hayal etmesi ondaki feyze, nura, nisbete müşteri olmasıdır. Rabıtanın pek çok şekli vardır. En güçlüsü telebbüsü rabıtadır. Bu rabıtada mürid kendisini şeyh farz eder, onun şeklini vücuduna sokar. Artık kendisi değil, şeyh vardır. Ama sofiler rabıtada genellikle şeyhlerini karşılarında yüksek bir tahta oturmuş surette canlandırırlar. Gerçekten rabıta için açık bir nas (Kuran-ı Kerim ayeti) olmadığı gibi peygamber döneminde böyle bir uygulama da yoktu. Zaten ehli tasavvuf da rabıtanın bir ibadet biçimi olmadığını, bir sevgi tezahürü ve manevi ilerlemede bir teknik olduğunu belirtmektedirler. Tevillerle yeni bir ibadet tesis etmek dine bidat koymaktır. Zaten ehli tasavvuf, özellikle Nakşibendîler bu konuda çok hassastırlar.muhsin iyiden alıntı..... CEVAB...Yazınıza parça parça cevap verip sonundada toparlayacam inşaallah,şimdi siz rabıtanın ibadet olmadığını ,kuranda ve peygamberin hayatında olmadığını söyledikten sonra halen kuran ve peygamberin hayatında olmayan bi tekniğe NEDEN İHTİYAÇ DUYUYORSUNUZ,Ayrıca siz tasavvuf dininin olmassa olmazlarından olan RABITAYA yeni bi anlam[teknik] deyip bunu hak mış gibi göstermeniz,tıpkı şunun gibi olur örneğin bede kalksam MATARYALİZMİN aslında ALLAHTAN BAŞKA İLAH OLMADIĞINI,İLAH YALNIZ ALLAHTIR demek olduğunu söylesem ,benim mataryalizme yaptığım tanımla mataryalizmde bak İSLAMA UYUYOR olurmu,veya karpuza karpuz,kavuna kavun denir dünyanın neresine giderseniz gidin karpuzun hangi dilde ismi neyse onu söyleyin ordaki insanlar KARPUZU ANIMSAR,siz kalkmış BEN KARPUZ DİYİYORUM AMA İNSANLARIN BUNU KAVUN ANLAMASINI İSTİYORSUNUZ,sayın muhsin iyi mataryalizmin tanımını ben değil,mataryalistlerin doğuşundan bu yanı nasıl bi tanımla çıkmışsa halende o tanım üzere anlarsak doğru,karpuzunda,kavununda aynen kendi tanımlarıyla anlaşılırsa doğru,RABITANINDA KENDİ ANLAMIYLA DOĞRUDUR SİZ BUNA YENİ Bİ ANLAM YÜKLEYEMESSİNİZ,Şanı yüce rabbimiz kuranı mübinde bizden önceki yahudi ve hırıstiyanları KELİMELERLE OYNADILAR,ve böylece kafir oldular vurgusunu unutmamak lazım... Rabıta tasavvuf dininde ruhların aksiyonlaşması ve ruhlar arası hertürlü bilgi, istek ,arzu duygu, alışverişinde olma halidirki, BUDA İSLAMA GÖRE SAPIKLIKTIR,tıpkı,tasavvuf dininin alimlerinin kendi kitaplarında ele aldığı bilginin kaynağı RASULULLAHIN AĞIZLARINA TÜKÜRMESİ VEYA RASULULLAH İLE GÖRÜŞÜLÜP ÖYLE KAYDA ALINDIĞI FALAN BU TÜR BİLGİ ALINDIĞI,VEYA HZ ALİYLE,VEYA BAŞKA SAHABELERLE GÖRÜŞÜLDÜĞÜ,BAZENDE O KADAR İLERİ GİDİLİRKİ ALLAH İLE BİRLİKTE OLUNUR [Fenafillah],olunur,...Bütün tasavvuf dininin alimlerinin kitaplarında bu şekil bilgi almak vardır buda RABITAYLA olur... yazımı burda bitirdikten sonra sayın muhsin iyi siz BU RABITA TEKNİĞİNİ NİYÇİN KULLANIYORSUNUZ,bide onu söyleyin amacınız ne, VE ALTADA BENİM ESKİDEN BAĞLI OLDUĞIM TARİKATIN MÜCEDDİD DEDİĞİMİZ ABDULLAH FARUKİNİN VİDEOSUNU VERİYORUM,RABITAYLA NASIL VE KİMLERİN AĞIZLARINA TÜKÜRÜLMÜŞ DİNLEYİN.... [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır yazın, özellikle kırmızı ile yazdıkların akıl ve mantık sınırlarını pek zorladığı için bir şey anlayamadım kardeşim. Kusura bakma. İçtenlikle söylüyorum. Onun için sana cevap veremiyorum.Ama videonu beğendim. Sadece baş yazımda yazdığım bir şeyi vurguluyorum. insan tasavvuf olmadan da, Allahın helal ve haram sınırlarına dikkat ederek de cennete gidebilir. Ama değerli kardeşim tasavvufun sırrı Hz. Hızır Alehisselam ile Hz. Musa Aleyhisselam ARASINDAKİ kıssada gizlidir. Tasavvuf konularını, hususiyle rabıtayı biz uydurmadık. Binlerce evliyanın altında imzası var. En azından edepli olmak, kendi yoluna bakmak gerekir. İtirazlar size kalsın. Allah bilir deyip geçin. Anlayamadığınız olaylar hakkında itirazlarla manevi olarak zarar etmeyin. Sen hadis kitaplarında sayfaları karıştırarak bir bilgiye ulaşmaya çalışırsın, rabıta nimeti GERÇEKTEN nasip olmuş birisi Rasullahın misk gibi kokusunu burnuna çeke çeke onun nurlu yüzüne baka baka ona sorusunu sorar cevabını doğru şekilde de ondan alır. Bu ALLAH'ın bir nimetidir. Sana ve senin gibilere nasip olmamış diye nefsin kıskançlık damarıyla rabıta nimetini inkar mı edeceğiz. Onca evliyayı yok mu sayacağız. Yani sadece nefsin bu kıskançlık damarıyla. Halbuki aynı damarla insanlar zamanında peygamberleri inkar etmişlerdi. Allah son nefeste herkese iman ile gitmeyi nasip eylesin. Bizleri büyük söz söylemekten, onlarla imtihan etmekten korusun. AMİN. |
Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır Alıntı:
Sevgili Muhsin İyi, herkes nasibi kadarını alır, Rabıtaya Kuran, Sünnet ve İcma ile onlar delil varken elbette bu delilleri bakıpta göremeyenler olacaktır, bu tıpkı yaşayıpta, etrafına bakan ve Allahı c.c. tanımayanların hali gibidir. Tasavvufta Alimlerin yaşadığı haller dışında bir çok sofinin bilhassa son zaman sofilerinin Tasavvuftan uzak ve bilinçsiz yaşamaları aslında bu gibi ibadetlerin yanlış anlaşılmasında büyük rol oynamaktadır. Oysa bilinmektedirki hiç bir Tasavvuf alimi Kuran ve Sünnete aykırı hareket etmezler ve bu konu en çok itina gösterdikleri konudur. Manayı unutup Zahire saplanan kişiler genellikle Manevi boyuttan nasiplenemedikleri içindirki bu gibi olaylar karşısında tepki göstermektedirler buda olağan bir haldir. Bundan dolayı duamız odurki Allah c.c. kişilere Ehli Sünnet inancını nasip etsin ve Manevi olgularını harekete geçirsin, Kuran eline alınıp sadece okunan bir kitap değildir, Namazın tavuk gibi yem gagalamak olmadığı gibi...Unutmamak lazım Sünnetsiz, Edepsiz ve Manasız yapılan hiç bir ibadet ne şevk barındırır nede huşu, Allah c.c. Ümmete bilinçlenmeyi nasip etsin...amin vesselam veddua velmahabbe |
Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır Esedullah kardeş Nasip olayı nedir Cüppelide Rabıta tarifi yapıyor Sizin ALİMLERİNİZ Kur'an ve Sünnet dışı hareket etmezler demi? Esedullah kardeş Muhsin bey Resulullahın hayatında olmayan uygulanmayan bir ibadet biçimi nasıl olurda uygun olur Mana mana diye diye Bu dinin anasını ağlattınız yok efendim şu Şeyhimiz şu manada demiştir Şu manada anlamıştır İlmi leddun Keşf İlham Hızır vs vs Hayali ilimler şahıslar Peygamberlere iftiralar daha neler neler Tasavvuf==Hinduizm=Yunan Sofizmi ne Fark var izah edermisin sen izah et bi zahmet bende sana Hinduizm Yunan sofizmi ile bire bir aynı olduğunu delillendireyim Şirk dini olan Tasavvuf ve Efendilerinin söylemlerini .... |
Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır Yazdıkça batmayın bence olmayan bir şeyi meşrulaştırmaya çalıştığınız ve yaymak ile meşkul olduğunuz kadar Kuran ile meşkul olsanız daha faydalı olur Yeter bence Bu sapkın şirk anlayışlarını meşrulaştırmaya çalışma gayretleriniz Gavslar erenler ricaller bilmem ne zıkkımların Dinini Şarlatanlıklarını kutsamak ancak ve ancak sizi ŞİRK Bataklığına sürükler... |
Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır Kuran ve Allah resulünün sünnetinde bulunan bir kavramı Özünde var olan anlamı ile anlamak esastır.Kur’an ve Sünnete var olan kavramlar sabitlenmiştir artısı ve eksisi olamaz Bugün kendilerince icat ettikleri dinlerini hakk gösterme gayretinde olanlar Kur’ani Kavramları katletmek ile meşguldürler ve hali hazırda var olan Sapkın bidatler ile... Mahrem sınırlarını dahi aşan Tasavvuf anlayışı insanların Cima esnasında kendilerini düşünmelerini isteyebilecek kadar ileri gitmiş ve üçüncü kişi olarak araya girmeye çalışmıştır. “Bütün bidatler dalalettir ve bütün dalaletler de cehenneme götürür”. Madie 35 Kehf 15 Tevbe 119 Kasas 10 Enfal 11 Ayeti kerimelerini Rabıtaya delil olarak sunan Cüppeli efendiniz Kur'an ayetlerini heva ve hevesine uygun bir şekilde yorumlamaktan çekinmemiş ne yazıkki ... Dikkat ederseniz Konu içerisinde Bu ayetleri vermişim ve Tasavvufi anlayışın yorumladığı şekilde bir anlam ihtiva etmediği aşikardır Tasavvufun Rabıta kavramı Şirk üstüne Şirktir başkada söze hacet yok Siz İlahlaştırdığınız Efendileriniz ile Rabıta kurmaya devam edin ve söylemlerini delil kabul edin Bize Allah'ın kelamı Resululllahın Sünneti yeterde artar bile tercih sizin ... Ölüye Ruhlara Rabıta darda kalanların kabir ehlinden yardım istemeleri vs hangi kısmına el atsam Şirk çıkıyor daha ne dememi bekliyorsunuz... Yine şu uydurma sözü hadis diye kabul ederler: “İşlerinizde ne yapacağınızı şaşırdığınızda kabir ehlinden yardım isteyiniz.” (Mahmut Ustaosmanoğlu başkanlığında bir heyet, Ruhu'l-Furkan Tefsiri, İstanbul 1992, c. II, 82.) «Bu tarikde şeyh, kemâl-i marifet ile mütehakkık olursa, ifâzada (yardım etme konusunda) ölü ile diri müsavi olurlar» Aslında müsavi olmaktan da öte, (yine tarîkat rûhânîlerine göre) velî, öldükten sonra bir «tîğ-i üryân» gibi, yani kınından çıkmış olan bir kılıç gibi çok daha keskin olur ve onu çağıran insanın imdadına çok daha çabuk yetişir. (Mehmed Zâhid Kotku (H. 1313/M. 1897-H. 1401/M. 1980) Tasavvufî Ahlâk: 2/272) Ölüye rabıta yapma k onusuna, özellikle son dönem Nakşi şeyhleri tarafından çok önem verilmiştir. Bu cümleden olarak Abdulhakim Arvasi'nin, «Mezarlara Rabıta Keyfiyeti» başlığı altında aşağıya alınan sözleri ilginçtir. Arvasi şu öğütleri vermektedir: «Mezar ziyaretçisi mürid, nefsini her türlü dış alâkadan boşaltır. İçini dünya kayıtlarından uzaklaştırır. Kalbini ilimler ve nakışlardan ve hadiselere bağlı duygulardan çekip çıkarır. Ziyaret ettiği mevtânın rûhâniyetini hissî keyfiyetlerden mücerret bir nur farz eder. O kabir sahibinin Feyizlerinden bir Feyiz ve hallerinden bir hal zuhur edinceye kadar o nuru kalbinde tutar. (...)» «Feyiz istekçisi ziyaretçi, Feyiz vericinin kabrine yaklaşıp selâm verir. Mezarın ayak ucuna yakın sol tarafına durur. Ona karşı hayattaki tavrını muhafaza eder. Bir fatiha ve on bir ihlas okur. Sevabının mislini mevtâya hediye eder. Sonra çöker oturur. Feyiz almak için kabirdeki mevtânın rûhâniyetine teveccüh eder....» (Abdulhakîm Arvâsî, Râbıta-i Şerîfe Risâlesi s. 23 Sadeleştiren N. F. Kısakürek) Ben onlara sadece, senin bana emrettiklerini söyledim. Benim ve sizin Rabbiniz olan ALLAH'a kulluk edin, dedim. İçlerinde bulunduğum sürece onlara şahittim. Beni vefat ettirince artık onlar üzerine gözetleyici yalnız sen oldun. Sen her şeyi görüp gözetirsin.” (Maide 116-117) İsa (a.s) Vefat ettirildikten sonra Ümmetinden habersiz oluyor da Ölen Efendilerinin ruhları kınından çıkmış kılıç oluyormuş tabiki doğrudur onların Efendileri Peygamberleri sollamış ve Onlardan Üstün... Tasavvufun icat ettiği Şirk adeti olan Rabıtanın Kur’an ve Sünnet ile hiçbir alakası olmayıp uydurma bir adetten başka bir şey değildir. |
Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır Alıntı:
|
Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır Alim tarafgirliğim yoktur Delillerim Şüphesiz Kaynak Kur'andandır Tasavvufun icat erttiği Şirk anlayışını yerden yere Vuran Allah'ın ayetleri olmasına rağmen Musa (a.s) dan başlayan bir süreç gibi gösterilmesi ve bu uygulamanın Allah resulünün hayatında olmayışı Acab sizin Şeyhlerinizin ondan dahamı takva olduklarını gösteriyor Allah resulü onlar kadar bilmiyormuydu kızmamın sebebi Bunca Ayet var ike Merşrulaştırılmaya çalışmanızdır Açıkça Şirk olan bir ameli... |
Cevap: Rabıta, Rabıta Nedir, Rabıta Hak mıdır, Rabıta Nasıl yapılır Alıntı:
Rabıtaya delil gösterilen ayetleri neden saymıyorsunuz o halde ? |
SAAT: 22:40 |
vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
User Alert System provided by
Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.