|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Hâdimul İslam,Açılış Tarihi: 27 Mayıs 2025 (00:03), Konuya Son Cevap : 27 Mayıs 2025 (00:03). Konuya 0 Mesaj yazıldı |
![]() ![]() |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
![]() | Mesaj No:1 |
Medineweb Baş Editörü Durumu: ![]() Medine No : 14593 Üyelik T.:
15 Kasım 2011 | ![]() Sessizliğin Suç Ortaklığı İkinci yılına giren Gazze’deki insanlık dramı ve soykırım, artık yalnızca bir savaşın, bir çatışmanın ya da bölgesel bir krizin adı değil, aynı zamanda küresel vicdanın iflas ettiği, sessizliğin suç ortaklığına dönüştüğü, eylemsiz konuşmanın anlamsız olduğu ve susmadığı için aklandığını zannettiği bir tarihsel utancın belgesi haline geldi. Her bombalanan okulda ve hastanede, her enkaz altındaki çocukta, her sadece konuşan ya da konuşamayacak kadar bile korkak olan suskun liderin gölgesinde soykırımcı İsrail’in değil, artık dünyanın da parmak izleri var. Yani suç küreselleşiyor ve bir süre sonra geride, bu suçun cezasını verecek vicdan da kalmayacak. Ancak mesele, artık sadece susanların vicdanlarıyla baş başa kalmaları değil, bu suskunluklarının aktif bir suç ortaklığına dönüşmüş olmasıdır. Bu satırların yazıldığı saatlerde basına düşen haberlere göre, Gazze’de 14.000 çocuğun açlıkla ölmesi ile hayatta kalması arasında sadece 24 saat kalmış. Ve dünya, ekmekle suyu bile Gazze’ye sokamayacak kadar aciz ve Siyonist pençenin tırnakları arasında kıvranıyor. Gazze’de iki yıldır süren soykırım savaşında, binlerce sivilin hayatı maalesef birer istatistiksel değer olarak görülürken, dünya kamuoyunun büyük bir bölümü, izleyici koltuğundan dahi kalkma iradesi göstermiyor. Her gün ama her gün, yüzlerce sivilin vahşice katledildiği haberleri tüm detaylarıyla önümüze düşerken, mensubiyetimizin meşruiyeti için çırpınmayı zulme karşı duruş sayıyoruz. Artık utanmanın haysiyetini de bırakıp, katledilenlerden çok, katliama seyirci kalan liderlerimizin, dernek ve vakıflarımızın aklanması derdine düştük. Uluslararası örgütler, diplomatik platformlar ve sözde insan hakları savunucuları, her yeni katliamda kınama mesajları yayınlamakla yetinirken, İsrail’in bu mesajlara nasıl güldüğünü, nasıl umursamadığını artık herkes biliyor. Çünkü söz, yalnızca vicdanı olan için bir anlam taşır. Ve acı, Gazze’deki tüm bedenlere ulaşmış durumda. Bu iki hakikatin yan yana geldiği yerde ise Gazze’nin gerçekliği var. Ölüm, açlık, sürgün, travma, yıkım ve en önemlisi de unutulmuşluk. Gazze’de yaşayan yüzbinlerce insanın masum bedeni, iki milyar Müslüman toplum ve onun sözde liderlerince işgalci çetenin olmayan vicdanına teslim edilmiştir. Görünen o ki İsrail, bu soykırım savaşında yalnızca bombalarla değil, bilinçli bir stratejiyle de hareket ediyor. Kimin neyi söylediğini, hangi liderin hangi cümleyi ne zaman kurduğunu, kimin ne zaman sessiz kaldığını çok iyi biliyor ve takip ediyor. Çünkü söylemin etkisinden çok, pratiğin gücünü tanıyor. Ve o pratiğin içinde, uluslararası meşruiyetin nasıl manipüle edileceğini, “meşru müdafaa” söylemi altında nasıl bir etnik temizlik yapılabileceğini çok iyi biliyor. İki bin iki yüz kilometre uzaklıktaki Yemen’den kendisine uzanan füzeler ile 7 Ekim sürecinde HAMAS ve Filistin direnişine verdiği desteğe neredeyse varlığını feda eden Hizbullah olmasa, tüm dünyanın kendisiyle kelimeler üzerinden savaştığını da çok iyi biliyor. Netenyahu’nun soykırımın ta başında hepinizin oturduğu koltuk benim kollarımın arasında, o sebeple haddinizi bilin ve yerinizden dahi kımıldamayın tehditini, Trump’ın açıklamasına göre 5,1 trilyon dolarlık rüşvetle ödüllendiren körfez ülkelerinin, Gazze’ye ekmek ve su bile sokamayacak kadar aciz oluşları, içinde bizim de bulunduğumuz Müslüman dünyanın işgalci çete için neye tekabül ettiğinin en büyük delilidir. Yani bir yanda, koltuklarını oğullarına devretmek için şeref, onur ve haysiyetlerini pazara döken, kızlarını ve kadınlarını Trump’ın önüne serpen sultanlar ile diğer yanda “endişe verici gelişmeler” üzerine kaleme alınmış diplomatik açıklamalar. Her ikisi de işgalci çete için anlamsız ve değersizdir. Bugün gelinen noktada artık sadece İsrail’in katliamlarını değil, dünyanın bu soykırıma verdiği tepkisizliği de tartışmak zorundayız. Çünkü susmak, yalnızca onaylamak değildir, aynı zamanda sürekliliği de beslemektir. Bugün bir bomba Gazze’ye düşerken, o bombanın sesi, İstanbul, Kahire, Tahran ve diğer İslam başkentlerinde, hatta Berlin’de, Paris’te, Washington’da yankılanmıyorsa, bu yankı ile işgalci çete, nereye basacağını bilemeyecek bir hale gelmiyorsa bu, insanlığın ortak bilincinde bir kırılmanın olduğuna işarettir. Oysa her eylemin yeni bir dirilmeye sebep olması, işgalci çeteye tüm yeryüzünü daraltması gerekirken, sadece eyleme katılanları rahatlatacak bir dozda tutulması tam da toplumsal mühendislik başarısı değil de nedir? Tabii ki, Gazze için edilen her dua, yazılan her yazı, düzenlenen her eylem elbette anlamlıdır. Ancak bu anlam, karar mekanizmalarını harekete geçirmediği sürece eksik kalacaktır. Zira Gazze için artık sadece “duyarlılık” değil, “işgalciyi mahkûm edecek eylem” gereklidir. Vicdanların silkelenmesi, sadece sosyal medyada paylaşılan içeriklerle değil, küresel baskı mekanizmalarıyla mümkündür. Deyim yerindeyse işgalci çete, yeryüzünün hiçbir yerinde nefes bile alamayacak duruma getirilmelidir. Unutmayalım ki, Gazze’de yaşananlar sadece bir halkın yok edilme süreci değil, aynı zamanda insanlık değerlerinin ve ahlaki sorumluluğun da çöküşüdür. Sessizlik ya da içi boş cümleler artık bir duruş değil, bir tercih, bu tercihin sonucu ise akan kana ortaklıktır. Ne yazık ki Gazze yanarken, sadece bir coğrafya değil, insanlığın ortak vicdanı da küle dönüyor. D. Argun |
![]() |
![]() | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
![]() | Makale ve Köşe Yazıları | Hâdimul İslam | 2 | 13 | 18Haziran 2025 18:21 |
![]() | Makale ve Köşe Yazıları | Hâdimul İslam | 0 | 9 | 18Haziran 2025 09:18 |
![]() | Tefsir Çalışmaları | Hâdimul İslam | 4 | 57 | 17Haziran 2025 21:05 |
![]() | Makale ve Köşe Yazıları | Hâdimul İslam | 0 | 18 | 16Haziran 2025 19:30 |
![]() | Gündem/ Manşetler | Hâdimul İslam | 2 | 32 | 16Haziran 2025 19:23 |