Bozulmayan Hiçbir şey Kalmadı

[Hâdimul İslam]

Bozulmayan Hiçbir şey Kalmadı

Vurguladıkları her şeyi bozdular. Din, iman, vatan, millet, adalet, ekonomi, aile, emekli, işçi, gençlik, yerli, milli…”
Var mı bu saydıklarımız arasında bozulmayan?

Yok maalesef.

Kim bozdu, sorusu ilk bakışta zait görünse de sorulabilir.

Bu sorunun iktidarlar nezdinde en muteber ve en yaygın cevabı “dış güçler”dir. Muteber ve yaygın, fakat yanlış cevap.

Cevabın doğrusu “iktidarda kim varsa o”dur.

Eğer varsa ‘dış güçler’ diye bir faktör, iktidara talip olanlar o faktörün etkileriyle baş etmeyi de vaat ederler ya da vaat etmiş sayılırlar.

Memlekette olan bitenden, iyi şeylerden ve kötü şeylerden, haksızlıklardan, adaletsizliklerden, yolsuzluklardan, zulümden, yoksulluktan, enflasyondan, pahalılıktan, asayişten, aklınıza ne geliyorsa bütün işlerden evvela yönetenler, yönetme sorumluluğunu üstlenenler sorumludur.

Mesela iktidarların yollar, köprüler, tüneller, hastaneler, havaalanları, adliye binaları inşa etmesi iyidir. Başarı sayılır.

Ama bu inşaatları yaparken kendilerine ya da birtakım insanlara menfaat temin etmeleri, gelir taahhüdünde bulunmaları, taahhüt ettikleri bu geliri halkın kesesinden ödemeleri kötüdür, haksızlıktır, yetimin hakkına tecavüzdür.

Yapılan her doğru işten dolayı iktidarlar takdir edilir.

Yapılan her yanlış işten dolayı da eleştirilir. İsterse o yanlış, yapılan doğru işin içine gizlenmiş olsun.

Hastane veya köprü inşaatının içine yolsuzluğu sıkıştırmak, trafik polisine ehliyeti uzatırken ehliyetin arasına para sıkıştırmak gibi bir şeydir. Ya da tapuda, evrakın arasına… (Bu eski ehliyetlerde mümkündü, şimdi ehliyetler ufak bir kart, arasına bir şey sıkıştıramazsın.)

Bunlar eski, iptidai yöntemler. Şimdi çok geliştik, muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıktık. Bütün teknolojik, ilmi mevzularda ‘know how’a ihtiyacımız var yolsuzlukta muhtemelen başka ülkelerin bizden öğrenmeye ihtiyacı var.

‘Vatan’ mefhumundan yola çıkmıştık başlarken.

“Vatan nedir” sorusuna değinip geçmiş, mavi vatan, yeşil vatan, uzay vatan derken buralara kadar gelmiştik.

Paramız vatan mıdır? Yani memleketin maddi değer ölçüsü, Türk lirası.

Vatanı koruduğumuz gibi onu da korumamız gerekir mi?

‘Varyemez amca’lar gibi üzerine kapanıp; kimseye zırnık koklatmamaktan bahsetmiyorum korumak derken.

İnsanların emeğinin karşılığını korumak. İnsanların ekmek parasını korumak.

Bir garibanın maişetini korumak.

Bana biraz öyleymiş gibi geliyor. Yani vatanın ta kendisi değilse bile vatana dahilmiş gibi.

Bu durumda enflasyon, yani insanların emeğinin karşılığını yılda yüzde elli veya kırk veya yılda yüzde otuz çalmak vatana ihanet sayılabilir mi?

Ya da şöyle diyebilir miyiz?

Vatan, devletin cebimizdeki parayı çalmadığı toprak parçasıdır.

Hatta devletin cebimizdeki parayı çalmadığı karasularımız ve hava sahamızdır.

Diyebilsek iyi olur.

Dilimiz vatanımız mıdır?

Evet. Toprak kadar, deniz kadar, gökyüzü kadar dilimiz de vatanımızdır.

Annemizden öğrendiğimiz, konuştuğumuz, meramımızı anlattığımız, sevgimizi söylediğimiz, mahcubiyetimizi söylediğimiz, okuduğumuz, yazdığımız.

“Tövbe Ya Rabbi hata rahına gittiklerime/Bilip ettiklerime, bilmeyip ettiklerime” diye dua ettiğimiz.

Dilimizin lezzeti eksiliyor mu?

Maalesef eksiliyor.

Dilimizi eksiltince vatanımızı da eksiltmiş olur muyuz?

Bence oluruz.

Dilimizi korumamızın vatanımızı korumakla alakası var mıdır?

Dilimizi sevmemizin vatanımızı sevmekle alakası var mıdır?

Vardır.

Bunu sadece Türkçe ile ilgili mi söylüyorsun?

Herkesin annesinden öğrendiği dille ilgili söylüyorum.

Y.Z.Cömert